23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ 7 24 NİSAN 2020 CUMA l Saadet Demir Yalçın l Burak Ergin l Murteza Albayrak l Birol Çün YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU l Ahmet Aykanat Ekmek dağıtmanız yasak. Pastadan pay dağıtın... H Oyun içinde “tek kişilik oyun”, bizim ulusal yaşamımız... H “Birlik ve beraberlik içinde” GÜNÜBİRLİK yönetiliyoruz... H Önce: “Biz bize yeteriz” Sonra: “Biz bizle yetiniriz”... H Sevap ekonomisi iflas etti. SWAP ekonomisine geçiyorlar! H Korana fırsatçıkları ortalıkta cirit atıyor. Kimin eli kimin KEFEN CEBİNDE belli değil! H Bir hayırsever de, gizlice ürkiye’nin veresiye defterini (dış borcunu ve bütçe açığını) kapatsa! l Mehmet Selçuk l Muhittin Köroğlu l Akdağ Saydut HÜSREV BEY’İN GÜNLÜĞÜ Günhan AYDIN ‘Dünya Süper Bir Yer Aslında’ 22 NİSAN: İnsan evden çıkamayınca gayet tabii dönecek bir yerden de mahrum kalıyor. Dönebilecek bir yeri olmayan insan kendi evinde sürgün oluyor. Hayatımızı sürdürebilmek için güzergâh ve intikal gerekiyor; benimse son zamanlarda tek intikalim bulmacalarımı tamamladığım masadan iki parmak rakı, birazcık da fındık almak için mutfak istikametinde… Kimi sığ buhranlarla cebelleştiğim gençlik dönemimde serkeş zihnimi en çok didikleyen mevhum “ebediyete intikal” idi, ama ancak Bayındır Sokak’taki Körfez Lokantası’na varabiliyorum... Artık bulmacalara, rakıya, eski futbol maçlarına, Ertan Adatepe’ye, Metin Kurt’a… Ev bir mekân değil, bir zihin durumudur, diyenler de var…Eğer öyle ise benim evim bütün masaları toplamış bir meyhane, son masada tek bir adam kalmış, hâlâ yolluk istiyor… Uzatma amca sen de işte, dön artık evine… Ebediyete 400 sene önce intikal etmiş İngiliz rahipşair ya da şairrahip John Donne, meşhur şiirinde “İnsan bir ada değildir,” diyordu. Kıtanın bir parçası, bütüne dahil olduğu muzu yazıyordu. Vehimlerde boğulabilir kendine sürgün edilmiş bir insan. Bugünlerde herkes kendi kozasında... Bu yaştan sonra kelebek halinde çıkmam münasebetsizlik olur; bari çıktığımda şehri eski halinde bulabilsem... Bulvara o çirkin binalar yapılmamış ve gürül gürül ağaçlar... İnsanlar içindeyim, diyordu rahipşair ve azalıyordu ölen her insanla... “boşuna sorma çanlar kimin için çalıyor, çanlar senin için çalıyor...” 23 NİSAN: Hiç bitmeyen bir çocukmuş meğerse Mercedes Kadir. Bir gazete haberinde 36 yaşında memleketi Malatya’da öldüğünü okudum. Ağaca Tüneyen Baron, Varolmayan Şövalye, İkiye Bölünen Vikont… Calvino okumuş gibi oldum; “3 metre uzunluğunda, 10 kilogram ağırlığındaki kavak ağacında yaptığı sobanın üzerinde geçirdi günlerini... Ucuna ayna taktığı sopayla kilometrelerce yol yürür, trafik ışıklarında yayalara yol verirmiş... Sevilen biri olmuş Mercedes Kadir... Mutluluk erdemdir, diyordu rahipşair’in devresi Hollandalı mercek ustası. Erdemli bir insanmış Mercedes Kadir, bitmeyen çocuk. 23 Nisan... Sevinin çocuklar, düşünün büyükler... Ulusal egemenliğimiz 100 yaşında... En büyük günümüz... En büyük bayramımız... Cesur aynı zamanda dâhi bir liderin bundan tam bir asır önce, daha Kurtuluş Savaşı sürerken ve o, bir yandan cephenin en başında savaşırken Büyük Millet Meclisi’ni kurmasının ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyebilmesinin değerini sadece biz değil, tüm dünya takdir ediyor. Tabii kutluyoruz. Ama şunu da unutmadan. Kendimizi kandırmadan... Bugünün Türkiyesi’nde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesinin kapladığı yeri de bilerek.. Çünkü Atatürk’ün ulusa en büyük armağanı olan bu söz ne yazık ki sandığa giderek oy kullanmaya yani seçim hakkına ve seçim hakkımızın uluslararası tanınırlığına indirgenmiş durumda. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş amaçları arasında olan “bizim tarafımızdan yönetimlere seçilenleri denetleme hakkımız ve onların da hesap verme zorunluğu” ne yazık ki artık ortada yok. 24 Haziran 2018 tarihinde geçiş yapılan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile durum yapısal olarak değiştiği için maalesef geçerli değil. Başka ifade ile, egemenliğin kayıtsız ve şartsız sahibi olan millet, sahip olduğu egemenliği TBMM eliyle veya başka yol ile kullanamamakta. Her şeye kendi karar veren “tek adam” düzeni içindeyiz. 100 yıl önce Büyük Millet Meclisi’nin kurulması ile gerçek bir ulus olmanın ilk adımları da atılmıştı. Büyük bir birlik, dayanışma ruhu ile milletçe inşa edilmişti her şey. Ulus olmayı öğrenmiştik. Şimdi ise o ulus ruhu parça parça ediliyor; üstelik düzenin başındaki tek adam eliyle... Kendisi ile aynı düşüncede olmayan, muhalefet eden herkesi terörist ilan ederek, adalet duygusunu lime lime ederek... Oysa ulus olarak en birlik ve dayanışma içinde olmamız gereken günlerden geçiyoruz. Yerel yönetimleri baskılayarak, yardımlarını engelleyerek ve bununla da yetinmeyip soruşturma açarak, tüm bunları yaparken devlet yardımlarını kendisinin ve partisinin şovuna dönüştüren bir siyaset, ulus ruhuna indirilen büyük bir darbedir. Ve çocuklar... Çocuk “gelecek” demek, “umut” demek... Atatürk, 23 Nisan’ı çocuklara armağan etti. Gerekçesi açıktı: Türkiye Cumhuriyeti’ni “geleceğin büyükleri” çocuklara emanet etmişti. Peki, biz Atatürk’ün emanetine sahip çıkacak çocuklara ne kadar sahip çıkıyoruz? Çocuklara cinsel istismarın son 15 yılda 10 misli arttığı, her 4 kız çocuğundan birinin 18 yaşından önce evlendirildiği bir ülkeyiz. Çocuk işçilikle, çocuk işçi ölümlerden başı çekiyoruz. Çocuk işçi sayısı 1 yılda 7 bin arttı, 7 yılda 426 çocuk işçi hayatını kaybetti. Emek ve ekonomi politikalarının zayıflığı, eğitimde yaşanan çöküş, bilinçli yapılan denetimsizlik sonucu çocuklar büyük bedeller ödüyor. Başta da vurguladığım gibi, tabii kutlayacağız bu önemli günü ama kendimizi kandırmadan.. Bugün bu kutlamalar, mevcut durumun “normalleşmemesi” “kanıksanıp kabul edilmemesi” için özellikle daha da önemli. Ulusal egemenliğin gerçek anlamının mümkün olan her vesileyle hatırlanması, hatırlatılması gerekiyor. Evet, çocuklar sevinsin... Ama büyükler de düşünsün... Bir çocuk değişir, Türkiye gelişir Köy Öğretmenleri ile Haberleşme ve Yardımlaşma Derneği bu anlamlı sloganı ile 60 yıl önce yola çıkmıştı: Bir çocuk gelişir, Türkiye değişir. Sessiz sedasız Anadolu’nun her yanına karınca kararınca el uzatıyor; okullara kütüphaneler, fen laboratuvarları açıyor, kitaplar gönderiyor, çocuklara burslar veriyor. Yazımı tamamlamak üzere iken bir telefon geldi. Derneğin Başkanı Bediya Özü (kendisi de emekli saygıdeğer bir öğretmen) 23 Nisan dolayısıyla Anadolu’da çocuklara 1000 koli dağıtıldığını söyledi. Bayrak, kitap oyun hamuru, oyuncak.. Dernek gönüllülerin katkıları ile ulaşıyor köy okullarına. Yıllardır yakından takdirle takip ediyorum. İyi ki varsın KOYHD. Karaloğlu, yorumu beğenmedi Vali, yurttaşı ‘yumurta kafa’ diyerek aşağıladı Antalya Valisi Münir Karaloğlu, önceki günTwitter hesabından yaptığı paylaşımda, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından verilen “Eşi Vefat Etmiş Kadınlara Yönelik Yetim Aile Programı” yardımının 550 TL’den, 650 TL’ye çıkarıldığını açıkladı. Karaloğlu, paylaşımında yurttaşlar adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Bakan Selçuk’a teşekkür ettiğini yazdı. Valinin paylaşımının altına yorum yapan bir yurttaş, “Maşallah çok yapmışlar. Bu rakamlar karın doyurmak için değil, vatandaşın çenesini kapatmak içindir. Yazık, şu mazlum, koyun gibi milletin duasını almayı bilmiyorsunuz. Ama mahşer günü var, mahşer” diye yazdı. Bu yoruma tepki gösteren Karaloğlu ise yurttaşa, “Seni kimliksiz yumurta kafa” dedi. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear