23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 NİSAN CUMA 15 Gezegenimiz bize sonsuza kadar hizmet edecek bir kaynak değil, sorumluluk alma zamanı Ekolojik HAZAL OCAK Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu üyesi Oya Ayman, “Zenginlik ve para konusunda değerleri altüst eden salgın, bize üretimtü “Salgın elbette ketim yöntem ve alışkanlıklarımızı dönüştürmek üzere bir fırsat sundu. geçecek ama bekleyen daha ciddi sorunlar Yeterli yiyeceğe sahip, sağlıklı bir şekilde evinde oturanlar şanslılar... Hepimiz için gerçek ihtiyaçlarımızı gözden geçirmek ve ne kadar sade var. İklim krizi, çevre leşebileceğimizi ölçmek için iyi bir zaman” diyor. Ayman’la salgın ve gıda konusuna odaklandık. kirliliği ve u Dünyanın içinden geçtiği bu ormansızlaşma, doğal varlıklara süreci gıda açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Beslenme bütün hastalıklardan korunmak ve bağışıklık sistemimizi yönelik tahribat, güçlü tutmak için, en az sağlıklı bir çevrede yaşamak ve ruh sağlığımız kadar önemli. Şimdi daha fazla in sonunda hepimizi, tüketimlerimizi san, beslenmenin, karnı doyurmak değil, farklı besleyicilikte gıdalarla dengeli bir diyet uygulamak olduğunu fark etti. Ancak ne yazık ki bu azaltmaya ve yaşamımızı da yetmiyor. Gıdaların gerçekten besleyici olup olmadığının da farkında olma sadeleşme mız gerekiyor. Çoğu insan market yönünde dönüşmeye teki gıdanın nasıl yetiştiğini, ne tür koruyucularla depolandığını, pestisit kalıntısı içerip içermediğini bile zorlayacak.” miyor. Gıdamızın aşamalarını sorgulamanın da ötesine geçip, ka famızı kentlerden çıkarıp kırsal la, toprakla, gıdamızı üretenler ibniesrraOliinşkeriıtttmnkeaildglseeeüürnvişvneiüeyUninnenLdiüvloeeilArdlGmgaŞüvÇıçIeğdaADlOıüadykMAınegKğYçtdAüeıeAertvYk,aleeiA2hnngmNsmıiidnziianllsiyyağeaanidrndliıadllüaiereyzşnoyekrngeı.nlneirivdeekelesniyyrebuo,lboniiltarytkuose.ğoaimptPrğrikrlk.esealuıustkğgrttzimiıüvğsmebieiattrıkmlgszeeiuiırız Tüketici Hakları Derneği’nin 2018 raporu u Örnek ve ülkemizde 16 milyon yetersiz beslenen recek olursak... insanın olduğuna işaret ediyor. Buna Pestisitler in karşın dünyada 650 milyon obez, 1 sanlarda kısırlık, milyarı aşkın aşırı kilolu insan üreme sağlığı bo var. zuklukları, hormo nal sistemde ve sinir sis teminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Epidemiyolojik ve moleküler çalışmalar, pestisitlerin kanser riskini artırdığına dair önemli kanıtlar sunuyor. Özellikle prostat kanseri, bazı lenfoma çeşitleri, lösemi ve meme kanseri arasında güçlü bağlantılar olduğunu gösteren çok sayıda yayın var. Hal böyleyken bağışıklığımızı güçlendirmek, sadece sarmısak yemek, C vitamini ve çinko almaktan ibaret değil... Sağlıklı bir diyet uygulamak ancak tarım kimyasalları kullanılmadan organik sertifikalı ya da doğa dostu yöntemlerle yetiştirilmiş gıdalar tüketmekle mümkün. Yediğiniz sarmısak, soğan ya da elma pestisit kalıntısı içeriyorsa bir süre sonra o gıdalar yüzünden hastalanabiliyorsunuz. u Açlık çeken de çok insan var dünyada... Gerçek şu ki; dünyadaki açlık ve tarım doyurur Oya Ayman yetersiz beslenme sorunu, gıdanın yetersizliği ile ilgili değil (ki dünyada herkesi besleyebilecek kadar gıda üretiliyor), savaşlar, çatışmalar, yoksulluk, zorunlu göç gibi sorunların sonucu. Ayrıca dünyada üretilen gıdanın üçte biri tarladan sofraya ulaşana kadar heba oluyor. u İnsanoğlu doğayla ilişkisini değiştir meli değil mi? Evet, bir an önce... İnsan türü, canlılıkla cansızlık arasında var olmaya çalışan bir virüs karşısında ne kadar aciz olduğunu anlamış olmalı. Diğer türler gibi bir parçası olduğumuz ekosistem ile işbirliği yaparsak neslimizi sürdürebiliriz. u Ekolojik bir hayat dünyayı doyurur mu peki? Ekolojik tarımın dünyayı ve Türkiye’yi besleyebileceğine dair araştırmalar var. Dünyada ve Türkiye’de yıllardır sertifikalı organik tarım, onarıcı tarım, biyodina mik tarım, işlevsel ormancılık, agroekoloji gibi doğa dostu yöntemlerle tarım yapan binlerce çiftçi var. İTHALAT ZORA SOKACAK Eğer teşvik edilir ve desteklenir Türkiye günümüzde pek çok gıda se, doğa dostu üretim dünyayı da, ürününü ithal ediyor, ancak tarım Türkiye’yi de doyurur. Araştırma topraklarımız ve üretimimizle gıdada lar ve deneyimler bize tarım zehir kendi kendimize yetebilecek güçte lerine, GDO’ya, hormonlara, tarım ve kapasitedeyiz. 21. Yüzyıl Türkiye kimyasallarına mahkum olmadığı Enstitüsü’nün geçen hafta yayımla mızı kanıtlıyor. dığı rapora göre, Türkiye’de tarım ZENGİNLİK NE? ÖĞRENDİK alanında 11 milyar dolar ihracat, 5 milyar dolar ithalat yapılıyor. İthal u Evde kendi gıdamızı üretmemiz mümkün mü? Ne yapabiliriz? Kentlerde bahçede, balkonda, saksıda kendi gıdamızın küçük bir bölümünü de olsa yetiştirebiliriz. New York, Montreal, Moskova, ürünlerde olası kısıtlamalar ve olası alım güçlükleri iç pazarda gıda krizine neden olabilir. Rapor, büyük ihracatçı ülkelerin, iç taleplerini düşünerek bazı kısıtlamalara gitmeye başladıklarını söylüyor. Havana gibi pek çok kentte insanla rın örgütlenerek ekip biçtiği mahal le bostanları var. Hatta bazıları böy YEN I DÜŞÜNCE lece mahalledeki bir okulun ya da huzur evinin mutfağının ihtiyaçlarını karşılıyor. Türkiye’de de bu bostanlar giderek yaygınlaşıyor. Gıdamızı yetiştirmemiz, soframızdaki yiyeceklerin öyküsüne hâkim olmamız anlamına geliyor. Mutfak atıklarımızdan kompost yapabilir, toprağımızı besleyebiliriz. Hatta pek çok ürünü satın almayıp, yapabiliriz. Temizlik malzemeleri örneğin. Zehirli kimyasallarla temizlenmek mümkün değil, kirletiyor ve sağlığa zarar veriyor. ZAMANI Einstein’ın dediği gibi, “Sorunları çözmeye çalışırken, o sorunları yaratırken kullandığımız düşünce yapısını kullanamayız.” Bugün canımızın derdine düşsek de birkaç ay sonra sokağa adım attığımızda, eskiden neleri yanlış yaptığımıza dair verileri ortaya koyup, yeni düşünce, davranış biçimleri oluşturmalı, ekosistemle uyumlu üretimtüketim modellerini hayata geçirmeliyiz. Gezegenin parçası olduğumuzu unutmadan, gelecek kuşaklara karşı sorumlu politika ve NE YAPMALI? u Son soru, virüs ne öğretti? Gezegenimizin bize sonsuza kadar hizmet edecek bir “kaynak” olmadığını, canlı cansız bütün varlıklar bir stratejiler geliştirmeliyiz. bütünün parçaları olduğumuzu yeni u Eylemlerimizle ekosistemlerin den kavrıyoruz. yapısını, işlevlerini bozuyor ve yerel Suyu fazla kullanırsak biteceğini, biyoçeşitliliği değiştiriyoruz . fazla giysimiz olmadan da yaşaya u Bu tür bozulmalar bazı bileceğimizi, tarımın önemini idrak organizmaların miktarını azaltıyor, ediyoruz. bazılarında da nüfus artışına neden Covid19 bizi birbirimizden ayı oluyor. rırken, birbirimize ne kadar bağlı ve u Tarımda acilen ekolojik yöntemler muhtaç olduğumuzu gösterdi. Zen kullanılmalı. ginliğin maddiyat olmadığını, ada u Yerel üretim ve pazarlama sistemleri let ve aidiyetin ideolojilerden ba geliştirilmeli, küçük çiftçler, kooperatifler ğımsız olduğunu, farklılıklarımızla desteklenmeli. aynı amaca yönelebileceğimizi, da u Yerel tohumlar ekilerek yanışmanın önemini fark ettirdi. yaygınlaştırılmalı. Ramazanda vakit nasıl geçerdi? O eski iftar sofraları VECDI SEVIĞ vecdi.sevig@gmail.com C umhuriyet gazetesinin kuruluş döneminin yazı işleri müdürü Kemal Salih Sel, 1947 1952 arasında yayımlanan Aile dergisinin ilk sayısındaki yazısına yıllar önce Şair Nigar Hanım’ın konağındaki iftar akşamından söz ederek başlar: “Ne salonun iç açıcı ihtişamını anlatacağım, ne de iftar sofrasının çeşitli çerezini... Ne yenileni, ne içileni. Sizi şu darlık günlerinde, ne diye bir hayal âlemine sürükleyeyim?” Sel, iftar yemeklerinin gösterişli bolluğu yerine şair Nigar Hanım’ın piyanosunun başına geçip güftesi Recaizade Mahmut Ekrem Bey’e ait bir şarkıyı hem çaldığını hem de söylediğini aktarır. Dinleyenler arasında şarkının söz yazarı edebiyatçı ile birlikte genç Macar Türkolog İgnacz Kunos da vardır. Kunos, Türkiye’de araştırma derleme yapar, çalışmalarının bir bölümü Türk Halk Edebiyatı adlı kitapta toplanır. Türkolog kitabında Nigar Hanım’ın konağında 19. yüzyılın sonlarında kurulan sofradan da söz eder: “Dostlarımdan birinin devlethanelerinde (evlerinde) iftara davet olundum. O şimdiye kadar hiç tatmadığım âlâdan âlâ (güzelden güzel) yemeklerde o kadar lezzet buldum ki, bazılarına yalnız imam değil, ben bile bayıldım. Hele ‘kadıngöbeği’ tatlısı hiç unutulur şeylerden midir?” RILKE’NIN ANLATIMI Kunos, iftarın ardından Türk dostlarıyla birlikte Direklerarası’na gider, bir kahvenin önünde Karagözle Hacivat resimlerini görünce, “tamam işte çoktan beri aradığımı şimdi buldum” diye sevinir, bu gelecek yıllardaki önemli araştırmalarının da başlangıcı olur. Aynı yıllarda İstanbul’da bulunan, Anna Grosser Rilke’nin anlatımıyla ramazan “Türkler için son derece eziyetli” günlerdir. II. Abdülhamit’in oğlu Burhanettin Efendi’ye piyano dersleri ve ren Besteci Franz Liszt’in öğrencisi Rilke, bu tür değerlendirmeler yapan tek yabancı değildir. “Oruç tutanların solgun ve yorgun yüzü, susuzluktan kuruyan dudakları insanın içini üzer” diyenler de vardır. Sultan Abdülaziz döneminde İtalyan yazar Edmondo de Amicis, Dolmabahçe Sarayı’ndan izlenimlerini “Sultan’ın yaverlerinden birini ziyarete gittik, bu genç zabitin, hiçbir şeye aldırmadan saray hümayunun giriş katındaki bir odada elinde kahve fincanıyla bulduk” diye aktarır. KARAY’DAN ŞAHABETTIN’E Mülkiye Mektebi’ni 1901’de üstün başarıyla tamamlayan İsmail Müştak (Mayakon) Bey de Yıldız Sarayı’nda ramazan ayında göreve başlar. Saray yazışmalarının yapıldığı Mabeyin bölü mündeki ilk gözlemlerini, “oruçtan eser yoktu. Odanın içi sigara dumanıyla doluydu. Odacılar aralıksız kahve ve su taşıyorlardı” diye anlatacaktır. 1892 doğumlu gazeteci, roman yazarı Burhan Cahit Morkaya’nın çocukluğunun geçtiği “bolluk devrinin son iftarında, sekiz çeşit reçel, beş türlü peynir vardı.” Ardından, Sonra Halit Karay için ramazan ayı 1918’de “tanınmaz” hale geldi. Dünya Savaşı süresince ekmek fiyatları 28 kat, şeker fiyatları 65 kat artmıştı. Bu nedenle de Cenap Şahabettin 1920 yılında “Ramazan’da nasıl vakit geçirirsiniz” diye sorduğu eski dostlarından birinden, “Hiçbir yere çıkmam, evimde oturur, iftara davet beklerim” karşılığını aldığını yazmıştı. Gazeteci Ali Naci Karacan, tam 65 yıl önce, 24 Nisan 1955’te, okura “Eski ramazanlardan sonra, şimdiki ramazanların ne kadar zavallı kaldıklarını, bilmeyiz ki söylemeye hacet var mı? Fakat acaba eski ramazanlar mı hakikaten o kadar harikulade idi, yoksa kırk elli yıl evveli düşündükçe hafızamız mı bizi aldatıyor” diye soruyordu. Fransız tarihçi François Georgeon’un, “Ramazan gibi bir ritüeli incelemek bir tür meydan okumadır, daha doğrusu değişimi, yani bizatihi tarihin hareketini incelemek için en iyi fırsattır” demesinin üzerinden ise henüz birkaç yıl geçti. Şekerli ürünler çocuk bağışıklığını düşürür Çocuklu evlerde MERVE SAATÇİ karantina K oronavirüs nedeniyle evde kapalı kalan çocukların okuldan ve arkadaşlarından uzak kalmaları, hareketlerinin azal Birçoğumuz mutfakta daha çok zaman geçirmeye ve yeni tarifler içerir. Tam tahıllı ekmekler, ceviz, fındık gibi yağlı kuruyemişler, yumurta ve süt ürünleri de zengin selenyum kaynakları ara SAĞLIKLI ANNE POĞAÇASI ması psikolojilerini olumsuz denemeye başladık. sında yer alır. etkileyebilir. Bu süreçte çocukların yemekle olan ilişkilerinin günlük rutinde devam Çocuklarınızı da bu sürece dahil u Sofranızı renklendirin. Günde 45 porsiyon mevsim meyve ve seb etmesi son derece önemli. edin. Çocuğunuzla zelerine yer verin. Renk “Canı sıkılmasın, istediği her şeyi yesin” dediğinizde, bu durum hem çocuğunuzun bağışıklık sistemi için olumsuz yapabileceğiniz kolay, eğlenceli iki tarif de bizden... li sebzeler çocuklarınızın ilgisini daha çok çekecek ve bağışıklığını kuvvetlendirecektir. sonuçlara yol açabilir hem de kilo alan çocuk zamanla kendini da BİRLİKTE DENEYİN ha mutsuz hissedebilir. Peki güçlü bir u Beslenmede şekerli ürünlere faz çocuk bağışıklığı için neler yapalım? la yer vermek ve çocuğunuzun ideal ki İKİ KEZ BALIK losunun üstünde olması bağışıklık sistemini düşürür. Çocuklarınızı fastfood u Çocuğunuzun günde 1 çay bardağı besinler, kızartmalar, şekerli yiyecekler, kefir tüketmesini sağlayın. Kefirin ma asitli içecekler, hazır meyve suları, gof yalanması sırasında oluşan prebiyotik ret, bisküvi gibi hazır ambalajlı gıdalar bakteriler bağırsaklardaki yararlı mikro dan mümkün oldukça uzak tutun. MALZEMELER: u 1 çay bardağı beyaz peynir u 2 adet yumurta (1 tanesinin sarısı üzeri için) u 1 çay kaşığı karbonat u 2.5 su bardağı tam buğday u 1 çay bardağı yoğurt u 2/3 çay bardağı zeytinyağı u 2 yemek kaşığı sirke u ¼ demet dereotu u 1 çay kaşığı tuz organizmaları artırarak bağışıklık siste u Çocuklarınızın ev yemeklerine il mini güçlendirir. Çocuğunuzun sade ke gisini çekmek için değişik tarifler ha fir tadını sevmiyorsa biraz meyve ekle zırlamayı deneyebilirsiniz. Evde yapıl yerek lezzetlendirebilirsiniz. mış kek veya kurabiye, fastfood seven u Haftada 2 kez balığa yer verin. Balık, çocuklarınız için ise haftada 1 gün evde güçlü bir antioksidan olan ve bağışıklık yapılmış köfte ile hamburger hazırlama arttırmada büyük öneme sahip selenyum yı deneyebilirsiniz. MUZLU PANCAKE MALZEMELER: u 3 adet yumurta u 3 adet küçük muz u 1 su bardağı tam buğday unu YAPILIŞI: Tüm malzemeleri çırpın, karışımı az yağlanmış tavada pişirin. 1 tatlı kaşığı bal ile servis edebilirsiniz. YAPILIŞI: Derin bir kaba zeytinyağı, yoğurt ve sirkeyi ekleyin. 2 adet yumurtadan birinin sarısını poğaçaların üzerine sürmek için ayırın. Kalan yumurtaları karıştırma kabına ekleyin. Kabın içerisindeki bütün malzemeleri iyice karıştırın. Daha sonra karışımın üzerine karbonat, tuz ve tam buğday ununu azar azar ekleyin. Elinize yapışmayan yumuşak bir kıvamda hamur elde edene kadar yoğurun. Poğaçanın iç harcı için, beyaz peyniri ezin ve ince kıyılmış dereotu ekleyin. Hazırladığınız hamurdan ceviz büyüklüğünden biraz daha fazla parçalar alın, hafifçe açın ve ortasına harçtan koyun. Hamuru istediğiniz şekilde kapatın. Yağlı kâğıt serili tepsiye dizdiğiniz poğaçaların üzerine ayırdığınız yumurta sarısını sürün. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear