14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 24 NİSAN CUMA Çevrimiçi EKMORLUAKHISA u Anlatılan sizin hikâyeniz... L event Üzümcü’nün tek kişilik oyunu “Anlatılan Senin Hikâyendir” İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından online erişime açıldı. İzlemediyseniz kaçırmayın deriz. u Bu hafta: Dangerous Lies N etflix’te 30 Nisan’da izleyiciyle buluşacak olan Dangerous Lies, gerilim türünde. Michael Scott yönetiyor. Servetini hastabakıcıya bırakan adamın ölümüyle hayatı altüst olan genç kadının yaşadıkları anlatılıyor. u Evde Çilingir Sofrası! M esut Ergün ve Metin Solmaz’ın hazırladığı “Evde Çilingir Sofrası” adlı kitap ekitap formunda ücretsiz olarak edinilebilir. Anason İşleri’nden çıkan kitapta 91 meze tarifinin yanı sıra takvimden sözlüğe kapsamlı bir içerik var. u Opera tutkunlarına... W iener Staatsoper (Viyana Kent Operası) her akşam farklı bir gösteriyi online olarak izleyiciyle buluşturuyor. 27 Nisan akşamı saat 21.00’de “Madama Butterfly”, bir akşam sonra da “Fidelio” var. https://www.staatsoperlive.com/live u Burak Aksak’ın öyküleri “L eyla ile Mecnun” un yazarı Burak Aksak’ın “Ben Orada Değildim Üstelik Siz de Yoktunuz” adlı öykü kitabı sizi şehrin sokaklarında yer yer kahkahalar atacağınız bir yolculuğa davet ediyor. Storytel’de Levent Can seslendirdi. u Finansın kirli yüzü: Devils Guido Maria Brera’nın romanından uyarlanan dizide, bir Amerikan bankasının İtalya’daki ticari işlemler bölümünü yöneten Massimo Ruggero’nun başından geçenler var. BluTV’deki dizi finans dünyasındaki kirli ilişkileri anlatıyor. u Döngü’den tuhaf hikâyeler A mazon Prime dizisi “Tales From The Loop” akla biraz “Twilight Zone” ya da “Black Mirror” gibi yapımları getiren, her bölüm tuhaf bir hikâyenin anlatıldığı, farklı ve etkileyici bir dizi. İlgilisine önerelim... Özge Arslan, yeni şarkısını karantina günlerinde yayımladı Özdeki karşıtlıkların Süre Dolmadan ile müzikseverleri selamlayan Özge Arslan tam da insanların kendine döndüğü dönem zıtlıkları ve bu zıtlıkların oluşturduğu bütünlükleri sorguluyor. DEN IZ ÜLKÜTEKIN Arslan,“Gün geçiyor, zaman akışkan... Şarkımız bunu hayallerimizi, tutkularımızı ve aşklarımızı yakalayarak geçirmemizi temel fikir olarak edindi” diyor. bütünlüğü Bundan tam üç yıl önce Fark Et isimli ilk teklisiyle müzik dünyasına adım atan Özge Arslan ikinci teklisi Süre Dolmadan ile bu kez çok daha iddialı. Video üretim sürecinin karantina günlerine denk gelmesiyle bazı problemlerle karşılaşsa da devam etmiş. Yine zamanı sorgulayan bütünlüklü bir hikâyeyi elektronik altyapılı müziğiyle harmanlamış. Kendisiyle hem müzik kariyerini hem de albümün çıkış sürecini konuştuk. u Müziğe ilginiz ve müzikal yaşantınız nasıl başladı? Kendimi keşfetmemle birlikte enstrümanla temasım da başladı. Gitar çalarak öğrendiğim müziğin teorisi, piyanoya olan ilgimle de pekişti. Sürekli gruplarda ve projelerde yer aldım, paylaşmak ve birlikte müzik yapma isteği her zaman bana heyecan verdi. Şarkı sözlerini müzikle birlikte ortaya çıkarırken aktarmak istediğim mesajlar ve hisler olduğunu fark ettim ve bu yolda ilerlemeye başladım. Özge Arslan: “Şimdi kaygılar belki hayallerden daha önde zihni meşgul ediyor ama güneş doğacak...” KEŞIF ZAMANI u Sıra dışı günlerde yaşıyoruz. Siz de ilk tekliniz Fark Et’in ardından Süre Dolmadan ile bu garip zamanlarda tekrar müzikseverlerin karşısındasınız. Şarkı ve videosunu hazırlarken nasıl bir süreçten geçtiniz? İnsanlığın; hızlı tüketim toplumunun doğayla çarpışan noktalarda bu denli ileriye gitmiş olması benzer nitelikteki felaket senaryolarını kaçınılmaz kılıyor. Böyle bir dönemde insanların bilinç düzeyinin gelişerek öze dönüşle ilgili keşifler yapacağı kanısındayım. Süre Dolmadan’ın video kurgusunda “evdekal” süreci başladığı için işi ben tamamlamak durumunda kaldım. Sanat yönetmenliği de yaptığım için konuya bir nebze vâkıftım, süreci kotarmakta faydalı oldu. Barbaros Özcan Arslan ve Merve Acar’ın hazırlamış olduğu videonun çekimlerini ise korona ülkeye girmeden hemen önce endişe içinde konuştuğumuz dönemde Foyer Atelier Visiel’de gerçekleştirdik. Şarkının düzenlemesi ise aralık ayında Yaşar Görkem Arslan tarafından gerçekleştirildi. Bitince de hiç tereddütsüz servis ettik, çünkü böyle dönemlerin projeye değil insana faydası nın sorgulanması fikrindeyim. u Başladığınızdan bugüne müziğe yaklaşımınızda neler değişti? Birey sürekli değişim ve gelişim halinde. Ben de tahmin edileceği üzere zamanımı müziğin dijital yöndeki ilerleyişini izleyerek ve araştırarak geçirdim diyebilirim. Elektronik müziğin akustik, diğer yaratıcı müziklerin dışında türlü tavrı var. Özellikle “underground” üretimler farklılıkları doğruluyor. Canlı performans konseptleri ve projenin genel hatlarını çalıştığımız sürede duyduğum en belirgin mutluluk ise farklı elektronik projelerin hayata geçmesinden oluşan çeşitlilik. UMUT DİZGİNLER u Süre önemli sanırım, çünkü Süre Dolmadan’ın zaman kavramıyla ilgili bir derdi var. Nedir zamanın sizdeki çağrışımları? Hikâyenin zamanla ilgili değindiği nokta taoizmdeki karşıtlık temelinden ortaya çıkıyor. Dişil eril, doğru yanlış, gece gündüz ilişkisi doğrultusunda karanlık sonrası aydınlığa çıkan süreç. Bunu sabahın ortaya çıkışı güneşin doğuşu olarak nitelendirilebiliriz ve şarkı bu zaman aralığında yaşanan anı yansıtma peşinde. Gün geçiyor, zaman akışkan. Şarkımız, hayallerimizi, tutkularımızı ve aşklarımızı yakalayarak geçirmemizi temel fikir olarak edindi. u Sorularım dışında söylemek istedikleriniz var mı? Kaygıların belki hayallerden daha önde zihni meşgul ettiği şu dönemde, umut her zaman dizginleyici olmuştur. Güneşin tekrar yüzümüze vurduğu daha aydınlık günler için umarımki sanatçılar insanlara en büyük ışık olacaktır. Halk dalkavukluğuna karşı aydın sorumluluğu! 1 U zmanlık çağı “aydın”ı zorluyor; dünyanın tüm meselelerini merak eden, gücünün yetmeyeceğini bildiği halde yükü sırtlanmak isteyen biri için dağınık (çeşitli) ilgi alanı sorun sayılıyor. “Elinden geleni yapmak” kolaycılık olarak görünür bana. Mesele, yapabileceklerinin sınırını genişletme becerisi değil mi? Kalabalıklarla uzlaşmak söz konusu olamaz. Kolaycıdır o güruh: Okumaz, düşünmez, ciddi bir merakı yoktur. Ezberini yineleyerek yaşamak ister. Koronavirüs rahat bozdu, şikâyet bundan. Bencil o kalabalık! Sokağa çıkma yasağı duyurusu yapılınca marketlerin önüne yığıldı insanlar. Ne fiziksel mesafe koydular ne de maskeyle korunmak gereğini yerine getirdi birçoğu. Kıtlık varmış gibi davrandılar. Eve kapanmadan önce stok yapmak istediler. Oysa ne kadar erzak alıp stoklasalar da, önümüzdeki olası kıtlığa dayanmak mümkün değildir. Bencilce, kendi çoluğunu çocuğunu kurtarma derdine düştüler. Güdülerle hareket ediyor yığın, yarın kaygısıyla davranıyorlar; oysa geleceksiz olduklarının farkında değiller. Bugün paçayı kurtarsalar, yarın deprem çıkacak karşılarına... 2 Sebastian Haffner’in “Bir Alman’ın Hikâyesi” çok etkileyici kitap. Roman lezzetinde hatırat! Çocukluğundan ilk gençliğe geçerken Nazi İmparatorluğu’nun nasıl kurulduğunu aktarıyor. Büyük tarih anlatısından daha etkili bu yöntem! Günlük yaşam akarken ortaya çıkan değişime, insanların nasıl gönüllü olarak boyun eğdiklerini görmek, kişiliklerini silikleştiren azgın baskı yönetimine iyi görünmek için nasıl davrandıklarına Émile Zola tanık olmak ibretlik. Asistan hâkim olarak çalışırken Naziler tarafından basılan Adliye Sarayı’nda yaşananlar sarsıcı. Yahudi hâkimin inatla işine devam etmeye çalışması, bir diğerinin hukuk varmış gibi karar almakta ısrar etmesi nasıl körlük yaşandığını gösteriyor. Bir eğlence gecesinden tanıştığı tatlı kız arkadaşı Yahudidir Haffner’in. Sevgilisiyle baş başa geçirdiği bir gün, önlerinden düzenli adımlarla, marşlarla ilerleyen Nazilerin korkutan bakışları karşısında hissettikleri de bize ışık tutuyor. En yakın dostu bir an önce ülkeyi terk etmek için çabalar, geride kalan ailenin sonu hazin olacaktır. Bir gecede gerçekleşmez elbet felaket, adım adım gelmiştir. “Bize bir şey olmaz, adam sende” diyenler hakikatle yüzleşince dehşete düşer. 3 K itlelerin umursamazlığı yalnız bırakır aydını, o erken sinyal verir, kolay hedef olur. Geniş kesimler çocuksudur; kolay inanır, inatçıdır, zora gelmeyi sevmez. Dahası, kendine benzemeyeni dışlamayı yeğler. Ya inatla buna karşı durmak gerekir, ya da kabuğuna çekilmek, bildiğince yaşamak. O “bildiğince” dediğim, bir tür intihardır. Benliğinden vazgeçmektir. “İfade özgürlüğü” ne anlama gelir bilmez yığınlar. Böyle bir gereksinimi yoktur. Kendi adına konuşanlara alışmıştır. Oysa, bazı insanlar için aç kalmak değildir korkutucu olan, sözünü dile getirememekten beteri yoktur. Market önüne yığılan kalabalık içinde kaç kişi böy lesi bir dert sahibidir acaba? 4 N azilerin en büyük işbirlikçisi onlara karşı durur gibi davranan muhalif kesimlerdir. Çoktan dağılan demokratik(!) düzeni, sanki sürüyormuş gibi davranarak hakikatin gecikmesine neden olmuştur. Haffner ısrarla bunun altını çiziyor. Haksız mı? Hiçbir diktatör geniş kesimin onayını almadan zulmü sürdüremez. O halde basında, sanatçılar arasında, akademi dünyasında destekçiler olması elzemdir. Burada rol dağılımı önemlidir. Kimi doğrudan kurulan imparatorluğa el vermelidir, kimi itiraz eden rolü oynamalıdır. Hepsi birlikte Nazi İmparatorluğu’nu yaratır. Nerde durduğuna dikkat etmek önemlidir aydın için. Farkında olmadan zulmün yanına düşmek mümkündür. Gerçi bazısı bilerek yapar bunu! 5 “N e zaman eski yaşamımıza döneceğiz” sorusunu sıkça işitiyorum. Demek insanlar virüsten önceki günlerinden memnun. Nedir özlenen? Rahatça alışveriş merkezlerinde umarsız dolaşmak mı? Lokantalarda, kahvelerde incir çekirdeğini doldurmayan konularla saatler geçirmek mi? Hafta sonu çoluk çocuk parklara doluşup mangal yapmak mı? Günlere katılmak mı, gövdeyi şişirecek biçimde tıka basa yemek mi? Nedir? Bunlar yeniden yapılacak elbet. Sokağa kimseye hesap vermeden çıkmayı “özgürlük” sanan insanlar arasında, hakiki “özgürlük” aramak ne denli gerçekçi? Eller cepte sahilde avare biçimde yürümek zevklidir elbet, ancak hayal kuracak imgelerin, tartışacak fikirlerin varsa... 6 E‘ mile Zola “Nasıl Ölünür” diye soruyor farklı öykülerle. “Aristokrat, burjuva, esnaf, köylü, işçi nasıl ölecek korona gümlerinde” diye ben de sorayım. Bizde aristokrata rastlamak güç gerçi, yine de özellikle sosyal medya nasıl yaşam sürdüğümüzü belgeliyor; artık iz bırakmadan ölüm söz konusu değil! Zola’dan; “Para ölümü zehirlerse, ölümden bir tek öfke çıkar. Tabutların üzerinde insanlar dövüşür.” 7 1551 ’de Sebastian Castellıo’nun: “Hakikati aramak ve onu kendi düşündüğü gibi ifade etmek asla suç olamaz” dediği bir dünyada, 2020’de “hakikat” aramak şöyle dursun, bildiklerini gizleyerek “suç” işleyenler arasında yaşıyoruz. Üstelik kimi bilimci, hekim kılığında bu kişilerin... Hazin... ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM “Ne zaman eski yaşamımıza döneceğiz” sorusunu sıkça işitiyorum. Demek insanlar virüsten önceki günlerinden memnun. Nedir özlenen? Rahatça alışveriş merkezlerinde umarsız dolaşmak mı? Lokantalarda, kahvelerde incir çekirdeğini doldurmayan konularla saatler geçirmek mi?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear