01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DİZİ Sunuş 9 3 ARALIK 2020 PERŞEMBE Bu diziyi ekim ayı sonunda Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletinde, Parya sınıfına ait iki kadının birkaç gün arayla tecavüze uğrayıp öldürülmesi ve failleri hakkında 10 gün boyunca takibat yapılmaması üzerine hazırlamayı düşünmüştük. Gerek Paryalar (Dalit), insan hakları aktivistleri ve kadın hakları savunucularının seslerini yükseltmesi, gerekse protesto gösterileri ve sosyal medya üzerinden örgütlenilmesinden sonra faillerin gözaltına alınmasının arkasında yatan neden, mağdurların en alt tabakadan olmasının bir sonucuydu. A K yrıca Hindistan dışında kalan çevre ülkelerde de Paryalar gibi toplumda dışlanan, nefret objeuşkusuz birkaç gün sürecek bir dizide ötekileştirilen bütün toplulukları yazma olanağımız si olarak görülen pek çok topluluk var. Üstelik bu ül yok. O nedenle haklarında daha az şey bildiğimiz kelerde kast sistemi olmamasına karşın. Bulunduk toplulukları seçtik. Bu dizide Hindistan’daki Parları ülkelerin yasalarında eşit yurttaşlık hakkı tüm bi yaları, Afganistan’daki Hazaraları, Özbekistan’dareylere tanınmasına karşın Asya’nın çok kimlikli, çok ki Laçileri, Tacikistan’daki Pamirlileri (Bedahşan dinli, çokdilli bazı ülkelerinde adını ancak o ülkelerde İsmailileri), Arakan’daki Rohingya Müslümanlabir iç savaş olduğunda duyabildiğimiz bu topluluklar rı ve İran’daki Ehli Hak ya da Yaresan olarak bilida o ülkelerin Paryaları olarak karşımıza çıkıyor. nen toplulukları anlatacağız. Kast sisteminin en altındaki Dalitlere dokunmak serbest AKP’nin dayanakları çökerken... Ötekinin de ötekisi ASYA’NIN ÖTEKILERI Miyase İlknur 1Hindistan’da kimine göre iki bin kimine göre üç bin yıllık tarihi olan ve kaynağını Manu inancından alan kast sistemine 1975’te çıkarılan bir kanunla son verilse de bunu günlük yaşam pratiğinden çıkarmak çok da kolay değil. Büyükşehirlerde azalsa da nüfusunun üçte ikisinin yaşadığı kırsal alanda etkisini sürdürüyor. Dört ana tabakadan oluşan kast sistemine dahil edilmeyecek kadar aşağı bir tabaka olarak görülen Paryalar ya da Dalitler, üst kastların saldırılarına, aşağılayıcı davranışlarına, şiddet ve tecavüzlerine maruz kalıyor. Sayıları 250 milyonu buluyor. Aşağı görüldükleri için “Dokunulmazlar” da denilen bu sınıfın kendi rızaları dışında bedenine, işine, aşına ve en temel insan haklarına dokunmak serbest. Onlara bu muameleyi yapanlara ise üst kastlardan oldukları için “Dokunmak” o kadar kolay değil. Dokunulmuş gibi yapılıyor sadece. Parya ya da Dalitlerin yaşadığı bu ayrımcılığın temelinde kast sistemi var. Kast sistemi, sözüm ona 1975’te kaldırıldı ve eşit yurttaşlık hakkı getirildi. Ancak nüfusun 3’te 2’sinin yaşadığı kırsalda kast sistemi ve bu sisteme özgü gelenekler olanca katılığıyla sürüyor. Hem sadece kırsal kesimde değil, Hindistan’ın çeperinde çok izlenen Bollywood filmleri ile diyasporada bile. Hindistanlı araştırmacı yazar Arvind Kumar, kast sisteminin büyük kentlerde de eski gücünü yitirmekle beraber tümüyle yok olmadığı kanısında. Kast sistemi Büyük kentlerde insanlar evliliklerini hâlâ kast sistemi geleneklerine göre yapıyor. Seçim zamanları, siyasi partilerin aynı bizdeki partilerin güçlü aşiretleri ya da tarikatların desteğini almak için çabalaması gibi Hindistan’da da kastlara göre şekilleniyor. Milletvekili ve yerel yöneticiler seçilirken üst kastlar önemli ölçüde belirleyici oluyor. Peki, nedir bu kast sistemi, kaynağını ve meşruiyetini nereden alıyor? Kast sistemi, Manu inancında yer alan Dharma geleneğinin yaşam pratiğine geçirilmesine dayanıyor. Dharma, insanın doğumu ile kaderindeki yaşamı sürmesi olarak adlandırılabilir. Reenkarnasyon anlayışına dayanan bu sisteme göre kişinin bugünkü kastını, önceki yaşamını nasıl geçirdiği belirliyor. Eğer geçmişte kötü bir insan olarak yaşam sürmüşseniz bunun kaçınılTüm pis işler Paryaların Hindistan’da toplum, önce “Varna” adı verilen dört temel kasta, sonra da “Jati” adı verilen Varnalar içi tabakalara ayrılmıştır. Sistem, dört “Varna”ya karşın Varnalar içi sayısız “Jati” denen gruplar üzerine kuruludur. “Varna”, insanların toplumun hangi tabakasında olduğunu, “Jati” ise insanların yaşam tarzını ve hangi meslekleri icra edeceğini belirler. Kast sistemi içindeki ayrım, kişinin zenginliği ya da yoksulluğuna dayanmıyor. Yani çok zengin olan birinin üst kasta terfi etmesi mümkün olmuyor. Üst ya da alt kast mensubu olmak doğuştan kazanılan bir kimlik. Bir insan, doğumundan ölümüne kadar aynı kast içinde yer alıyor ve kastlar arası geçişkenlik söz konusu değil. Öğretiye göre “Varna”nın dört tabakası ve bu tabakaya bağlı meslek dağılımı şöyle belirlenmiştir: 1 Brahmanlar (Dinlerinin eğitim ve öğretim işleriyle uğraşan din adamları), 2 Ksatriyalar (Üst düzey asker ve yöneticiler), 3Vaisyalar (Tüccar ve ziraatle uğraşanlar), 4Sudralar (İşçiler, köylüler ve hizmetçiler). Baskı ve zulüm meşru “Varna”nın en altındaki kast olan Sudralar, en ağır işleri görmekle yükümlüdür. Onların görevi üst kastlara hizmet etmektir. Köle olarak görüldükleri için üst kastların onlara her türlü baskı ve zulmü inanca göre meşrudur. Dört “Varna”nın tabakalaşmaya dayanmanın en önemli nedeni, kastlar arası geçişin ve gruplar arası her türden ilişkinin önlenmesine yöneliktir. Mesela, kastın en tepesindeki Brahmanların, kastın en altındaki Sudralarla bir etkileşime geçmesi sisteme aykırı bir durumdur. Hatta ilk üç “Varna”dakiler farklı “Jati”lerde olmalarına karşın etkileşim kurmaları mümkün iken son “Varna”daki Sudralarda Jatiler arası herhangi bir kültürel etkileşim mümkün değildir. Yine “Varna”nın en alt tabakası “Sudra”ya mensup birinin bir üst tabakadaki bir Vaishiya olarak yükselmesi de üst tabakadaki bir “Brahman”ın alt tabakadaki bir Ksatriya olması da imkân dahilinde değildir. Bir Hindu kendisinden aşağı kastta olan biri ile aynı sofrada yemek yiyemez, zaten alt kasttan birinin pişirdiği yemeği yemesi de yasaktır. Üst kastlardan veya kendi kastından birini öldüren kimse idam cezası alır. Alt sınıftan birini öldüren kişi ise idam cezası almaz. Babadan oğula aktarılan kast kimliğinin yanında kastlar arası evliliğin ve farklı kastların aynı bölgede oturmasının yasak olması nedeniyle sistemin bugüne kadar sürmesinde en önemli etkendir. Affedilir değil Manu yasalarına göre kastlar arası evlilik, birlikte yemeiçme ve dokunma gibi her türlü ilişki, o kişilerin kirlenmesine yol açar. Kirlenme de toplumsal düzeni bozacağından buna neden olan bireyler grup dışına atılır. Bir nevi aforoz etme olan bu yaptırım, eğer bireyler aynı “Varna” içerisindeki farklı “Jati” mensuplarıyla veya farklı “Varna”dakilerle etkileşim kurduysa bir arınma ve temizlenme töreniyle yeniden gruba alınmaları mümkün olabiliyor. Paryalar hariç tabii... Dört “Varna” içine alınmayan Paryalarla ilişki kurmanın affedilir bir tarafı yok. Hukuki hakları yok “Varna”nın dört tabakası dışında “Dokunulmazlar” olarak da adlandırılan Paryalar ya da Dalitler ise en alttaki kasta bile alınmayacak kadar aşağı görülür. Çünkü bunlar dokunulmayacak kadar kirli ve aşağı bir tabakadır. Paryaların Hindistan’daki nüfusu, toplumun yüzde 15’ini oluşturuyor. Hukuk karşısında hiçbir hakkı bulunmayan bu sınıf, sosyal yaşamlarında da konulan kurallar nedeniyle sosyal yaşamdan izole edilmiştir. Düzenli bir işi olmayan Paryalar, pis olarak tanımlanan işleri yapmak ve gettolarda oturmak zorundadır. Diğer gruplarla aynı mahalde bulunmaları bile yasaktır. Paryalara konulan yasaklar, en temel insan haklarından bile yararlanmalarını engelliyor. Paryalara uygulanan yasaklardan bazıları şöyle: n Geceleri yerleşim yerlerinde dolaşmaları yasaktır. n Şehirlerde dolaşırken kendilerinin Parya olduğunu gösteren bir sembol ya da simge ile dolaşmak zorundadırlar. n Kast sistemi içerisindeki hiç kimseye dokunamazlar. n Köy ve kasabaların dışındaki gettolarda yaşamak zorundadırlar. n Eşek ve köpekten başka hayvanlara sahip olamazlar. n Kastlara mensup olanların yapmak istemediği kötü ve pis işleri yapmakla mükelleflerdir. maz sonucu olarak ikinci yaşamınızda da düşük bir kast mensubu olarak dünyaya gelirsiniz. Bir anlamda insanlara “Siz bunu hak etmişsiniz” denir. İnsanlar önceki yaşamında yaptıklarından dolayı ya üst kasta mensup bir ailede doğarak ödüllendiriliyor ya da düşük bir kast ile cezalandırılıyor. Kast sisteminin en altındaki insan, en az erdeme sahip olandır. Üst kasttakilerin düşük kasttakilere bakış açısını da belirleyen bu genel kanıya göre onlar, geçmiş yaşamlarında kötü bir insan olarak yaşadıkları için bu yaşamı hak etmiştir. O nedenle onlara yardım etmek ve kendileri gibi bir yaşam sürmelerini savunmak Manu inanışına karşı gelmektir. Kişi eğer “Dharma”nın koyduğu kurallara uygun yaşarsa bir sonraki yaşamında daha üst kasta mensup olarak doğacaktır. Bu nedenle daha alt kasttakilerin katlanılması zor yaşam koşullarına dayanması ve daha iyi bir yaşam umuduyla toplumsal yapıya uyumlu insan olması sağlanmıştır. Tanrı’nın çocukları Hindu lider Mahatma Gandhi, Paryaların yaşam koşullarını iyileştirmek için 21 günlük kişisel bir arınma orucu tutmuş ve pis işlerin sadece Paryalara yıkılması konusunda farkındalık oluşturmak için halkın gözü önünde kendi tuvaletini temizlemişti. Hindu lider Mahatma Gandhi, 1950’lerde verdiği mücadele ile Paryalara “harijan” yani “Tanrı’nın çocukları” diyerek onları topluma kazandırmak istese de ancak belli bir oranda empati uyandırmayı başarabilmişti. 1950 tarihinde ulusal anayasadaki kast ayırımı tümüyle kaldırılmamış, sadece hafifletilmiştir. Hint parlamentosu, kast sistemini ancak 1975 yılında çıkarılan bir kanunla ortadan kaldırabildi. Ancak bu kanunla 2000 yıldan beri süren geleneği bir anda yıkması mümkün olamamıştır. Büyükşehirlerde azalsa da kırsal alanda bu inanış ve gelenek hâlâ yaşatılıyor. Hindistan devleti, Paryalara parlamentoda belli oranda kontenjanlar ayırarak pozitif ayrımcılık yapıyor. Hatta Paryalardan biri cumhurbaşkanı seçildi. K. R. Narayanan, ülkenin ilk dokunulmaz cumhurbaşkanı oldu. Paranın, ticaret ile uğraşan sınıfın eline geçmesi ile güç dengeleri de değişince büyükşehirlerde kast sistemine yaklaşım esnemeye başlamışsa da eğitim ve iş olanaklarından yararlanamayan Paryaların büyükşehirlerde yaşamaları pek olası değil. Cezaevlerindeki mahkumların büyük bir kısmının Paryalardan oluştuğu, Paryalara yönelik keyfi tutuklamalar, Paryaların işkence ve tecavüze maruz kaldığı gerçeği de orta yerde duruyor. SÜRECEK İktidarlar oyu halktan, meşruiyeti hukuktan alır! İş oy almakla bitseydi, bölgemizin en meşru lideri Beşşar Esad olurdu. 2007’de yüzde 97.6, 2014’te yüzde 88.7 oy aldı! Sadece oy almak değil, aynı zamanda meşru kalmak gerekiyor. Hukuk, yaşadığımız dünyada ister istemez iki ana bölüm: İç hukuk, uluslararası hukuk. AKP, iktidara geldiğinde bütün hukuksal dayanaklar yanındaydı. Eksik olanlar da iktidarından birkaç ay sonra tamamlandı. Uluslararası alanda da her şey AKP’nin önünü açacak şekilde ilerledi. 15 Aralık 2004’te Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine ilişkin Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) oylamada 407 “evet”, 262 hayır çıktı. Evet diyenler bunun Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almancasını da yazdılar. Bu oylama, “Türkiye Avrupalıdır” olarak kabul gördü. ABD’de de durum aynıydı. Erdoğan, Aralık 2002’de Türkiye’de devlet katında resmi bir görevi olmadan Beyaz Saray’da ABD Başkanı tarafından kabul edilen ilk parti lideriydi. HHH Bir süre sonra rüzgâr tersine döndü. Bu kez AKP ve destekçileri taktik değiştirdiler: “Biz, sizin işinize yarayacak en iyi hükümetiz. Alternatifimiz yok. Biz gidersek ABD karşıtları gelir!” Bunun örneği Nisan 2006’da ABD’de Cüneyt Zapsu’nun Amerikalılara söylediğidir: “Deliğe süpüreceğinize kullanın!” Zapsu, bu sözü daha sonra tekzip etmek istedi ama kayıtları hâlâ duruyor. Orijinal kayıt da aynen şöyle: “I thing instead of pushing him down, putting him to the drain, use...” Avrupa’da da 24 Kasım 2016’da Türkiye ile müzakerelerin dondurulması oylandı. 476 evet, 37 hayır çıktı. 12 yılda her şey tam tersine dönmüştü. İktidara gelirken “Bütün dünya bizi istiyor” diye içeride güç devşiren AKP, bugün, “Bütün dünya bize karşı, o zaman milli olalım” diye güç devşirmeye çalışıyor. Ama artık olmuyor. AKP her alanda bütün dayanaklarını yitirdi. Dünyada onur kırıcı bir yalnızlık... İçeride orduyu muhalefetin üstüne salmaya kadar varan bir çaresizlik! Bu tablo, AKP’ye her şeyi yaptırır! Yaptırıyor da... HHH AKP, içeride MHP’nin yeraltı dünyasına el uzatmasını meşru görecek kadar teslim olmuşken dışarıda “ilk günlerdeki gibi olur mu” arayışında. Önceki gün Fahrettin Altun, “AB ile daha yakın ilişki kurmalıyız” diye barış çubuğu uzatsa da... Washington’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına görevli kişiler AKP’nin yeni başkan katında kabul görmesi için her şeyi yapsa da... Olmuyor... ABD, AB, bugünkü iktidar yerine daha demokrat bir iktidar mı istiyor? Daha açık sormak gerekirse: Otoriter Cumhur İttifakı gitsin, güçlendirilmiş parlamenter sistem isteyen CHP öncülüğünde Millet İttifakı gelsin mi diyor? Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e küresel aktörlerin izlediği politikaya bakınca her ikisini de istemiyorlar. AKP’yi güvenilmez buluyorlar. CHP için de “ya tam bağımsızlık demeye kalkarsa” diye endişe ediyorlar! Bu süreci en iyi okuma ve gereğini yapma sorumluluğunda olan CHP, dışarıdan hiçbir medet ummadan, Anadolu’daki hiçbir gücü dışlamadan büyük bir harç karmalı! ŞIŞLI BELEDIYE BAŞKAN YARDIMCISI Yavuz tutuklandı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın terör örgütü PKK’ye yönelik başlattığı soruşturma kapsamında 26 Kasım’da düzenlenen eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan, aralarında Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Cihan Yavuz’un da bulunduğu 17 kişi dün adliyeye sevk edildi. Mahkeme sorgusunun ardından Yavuz’la birlikte 4 kişi “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı. Şüphelilerin örgütün şehir yapılanmasında faaliyet yürüttüğü, mitingler, açlık grevleri ve ölen örgüt üyelerinin ailelerine yardım yapılması ve KCK örgütlenmesi gibi faaliyetleri belirlendiği öne sürüldü. l İSTANBUL / Cumhuriyet Kulaçoğlu’na tahliye Sosyal medyada “İsimsizler” adı altında bir platform kurduğu öne sürülüp hedef gösterilmesinin ardından 20 Mayıs’ta tutuklanan Taylan Kulaçoğlu dün Balıkesir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada adli kontrol kararı ve yurtdışına çıkış yasağı konularak tahliye edildi. Mahkeme, mevcut delil durumunu, delillerin çoğunun toplanmış olmasını ve Kulaçoğlu’nun toplanacak delillere etki etme ihtimalin bulunmaması tahliye kararına gerekçe gösterdi. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear