01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 13 3 ARALIK 2020 PERŞEMBE Aldığı ödüllerle gündeme oturan Seyid Çolak’ın yönettiği ‘Kapan’ filminin oyuncusu Serkan Altıntaş ile konuştuk. Zorlu çekim, ödüllü sonuç... ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Genç yönetmen Seyid Çolak’ın dünya prömiyeri 41. Uluslararası Moskova Film Festivali’nde yapılan filmi “Kapan” 13 Kasım’da izleyiciyle buluştu derken pandemiden dolayı sinemalar kapandı. Ama kimse filmin hızına yetişemedi, film birçok festivalden ödül aldı. Onur Dilber, Münibe Millet, Serkan Altıntaş ve Sami Aksu’nun başrollerinde oynadığı filmin senaryosunu yönetmen Seyid Çolak, Güven Adıgüzel ile birlikte kaleme aldı. Film, bir adada balıkçılıkla geçinen insanların huzurlu bir şekilde yaşarken, adaya bir kurt indikten sonra gelişen olayları anlatıyor, insanın içinde olan hırs, nefret, intikam gibi duyguların ortaya çıkması sonucu, adanın her bireyinin ruh hali değişmeye başlarken, seyirci olayların gizemini anlamaya çalışıyor. Filmin başrol oyuncularından Serkan Altıntaş, özet olarak filmin yönetmeni ve senaristlerinin ortak cümlesini hatırlatıyor: Salt iyi ,salt kötü diye bir şey yoktur, her insanın içinde iyilik ve kötülük beraber gezer, olaylar karşısında verilen tepkilere göre değişir her şey. Altıntaş’ı çok uzun zamandır tanıyorum ve oyunculuğunu takip ediyorum. Oyunculuğunu başarılı bulduğum Altıntaş ile filmin seyirciye ulaşan sürecini konuştuk. n Filmde yer alma süreciniz nasıl oldu? Aslında enteresan oldu, uzun seçme (audition) süreci gerçekleşti, ilk onay verdikleri ve anlaştıkları karakter ben oldum. Filmimizin yönetmeni Seyid Çolak ile olan görüşmem çok komikti, çünkü ilk uzun metraj sineÖĞRENCILIĞE DEVAM... ma deneyimiydi ve ilk defa bir oyuncuyla karşı karşıya mülan Oyunculuğu seçmenin ve başlama sürecinin nasıl olduğunu anlakat yapıyordu. Genç oyuncular tır mısınız? için audition haricinde mülaka Oyunculuğa; Yıldız Teknik Ünivertın da önemli oldusitesi Lojistik Bölümü’nde okurken, ğunu söyleyebağımsız filmleri seyretmeye bilirim, burda yönetmen sette uzun süre çalışacağı oyuncuda başladım, Serdar Akar’ın “Gemide” filmini izledim ve Erkan Can’ın performansına hayran kaldım. Bu ülkede böyle güzel şeyler yapılıyorsa ben de içinde olmak isterim dedim kendi kendime, sonra Pera Güzel Sanatlar Sinema Oyuncuarıza luğu, Aytekin Özen’in olup yanında tiyatroya başolmadılangıç, Haliç Konservatuğını (gülüyor) senaryoya var Tiyatro, Müşfik Kenter ile 4 sene ve kapanış... Tabii ki öğrencilik devam. hâkim olup olmadığını anlar. n Sizden çok yönetmen heyecanlıydı sanırım. Evet, yönetmenimiz o kadar heyecanlıydı ki benim heyecanım gitti, gönderdiğim videoyu çok beğendiğini söyledi ve heyecanlı olduğu için ona sorusu olup olmadığımı sordu baştan, normalde önce tersi olur. (gülüyor) Sonra daha önce anlaştığım bir işle, film tarihleri üst üste geldiği için sakalımı kesmek zorunda kalınca, başka bir oyuncuyla anlaştılar, film çekim tarihi 6 ay ileri gitti benim şansıma ve o oyuncuyla da olmadı bir şekilde, tekrar beni aradılar ve filme dahil dık, Çıldır Gölü donmuştu ve onun üzerinde çekimler yaptık, önce hocam sağ olsun paslı bir demirle o buzu delmemi istedi, demirin üzerinde delikler varmış 2 elim de kan içinde kaldı. Hastahanede ilk tetenoz aşımı oldum. Aynı gün Sami Aksu arkadaşımızın bir sahnede kafasını buz tutmuş Çıldır Gölü’ne sokup çıkarma sahnesi vardı, soğuktan hipotermi oldu, beraber gittik hastahaneye, birkaç gün sonra buz tutmuş Çıldır Gölü üzerinde eşimi oynayan Yasemin Girgin’i sırtıma alıp yürüme sahnem vardı, yaklaşık 20 tekrar sonraoldum. sı bel fıtığı nüksetti. Ben tekn Mevsim şartlarından çerar hastaneye tabii... (gülüyor) kimler zorlu geçmiş gibi bu sü Son sahneleri iğnelerle çıkardım. reci anlatır mısınız? Ardahan’dan 12 ay sonra IsparÖnce 1 hafta Ardahan’da kal ta Mada Adası’na gittik, o ara benim iyileşmem için iyi geldi, sonraki sahneleri çelik korse ile oynadım, hatta Ardahan sonrası hiç çıkarmadım. Bu arada hastahaneye düşmemi sağlayan hiçbir sahne filmde kullanılmadı. n Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Turan karakteri, adaya eşiyle sonradan göç etmiş fakat onların sevgisini kazanmış bir karakter, çocukları olmuyor, bu problem orada büyük bir problem. İnsanların arkalarından konuşmalarını sağlıyor, başından itibaren vicdanlı bir insan olduğunu görüyoruz. Fakat sonrasında, köye kurt inince Turan da öfkeyle beraber büyük bir gizem başlıyor, başlarına gelen kötü olaylar sonucu seyirci, Turan’ın ne olduğuna dair gizemi çözmekle uğraşıyor. Hayvanlarla aralarında özel bir iletişim olduğunu düşünüyorum Turan’ın. Filmin başından sonuna kadar Yakup karakteriyle “Onur Dilber” çekişmesi onu bambaşka noktalara sürüklüyor n Film birçok yerden ödül alıyor, sizce neden? Bunu tahmin ediyor muydunuz? Ben filmin ödül alacağını biliyordum ama bu kadar ödül alacağını kimse beklemiyordu. Katıldığı her festivalden ödül aldı, 20’ye yakın ödülü oldu, dünyada gezmediği festival kalmadı ama ilginç bir şekilde Altın Portakal’a alınmadı film. Dünya festivallerinin uygun gördüğü bizimkinin göremediği ne var anlamadım. Beklediğimiz bir ödül de İlker Berke’ye En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü. O hâlâ gelmedi , fakat bence muhteşem iş çıkardı. Bilimkurgu yapıtlarının tarihi çok eski olmasına karşın dünyadaki yaygınlığı sınırlıdır. “Bilim kokusu” olan bu türün okurları, düş (hayal) kuranlardır. Öncelikle çocuklar ve gençlerdir. Sanatçılar, bilim insanlarıdır. Eğitimin amacı da zaten genel olarak öğrencilere düş kurdurmak değil mi? Bilimkurgu dünyasının kraliçesi Ursula K. LeGuin, bilimkurgu için “çağdaş dünyanın mitolojisi” der. Bilimkurguya ısınmak isteyenler önce Gulliver’in Seyahatleri’ni okuyarak başlayabilirler. Jonathan Swift’in bu yapıtı 18. yüzyılın başında (1726) basılmıştır. Ama bu alana damga vuran, 19. yüzyılın sonunda dünyayı sarsan Fransız yazar Jules Verne’dir. Ay’a Seyahat, Deniz Altında Yirmi Bin Fersah vb. kitapları dünyada ve ülkemizde pek çok yayınevi tarafından yıllardır yayımlanmaktadır. Öte yandan dünyada ve Türkiye’de bu iki yazar dışında büyük ilgi gören başlıca yazarlardan H.G. Wells’in Zaman Makinesi, Dünya Savaşıyor ile George Orwell’ın 1984, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı yapıtları da sayılabilir. Elbette tüm bunlara gelmeden, yetişkinlere seslenen Thomas More’un yapıtı Ütopya (1516) unutulmamalıdır. Vedat Günyol, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan çevirisinden (İş Kültür Yayınları, 1. Basım 1999) okunmalıdır. Çünkü Ütopya, insanları mutluluğa ulaştıran yolları anlatır. Bunun için kusursuz bir düzenin, ideal bir devletin nasıl olması gerektiğini betimlerken düşünce özgürlüğünün, dinlere karşı hoşgörünün altını çizer. Orhan Duru Bilimkurgu sözcüğü, 1950 kuşağı öykücülerinden Orhan Duru’nun kaleminden çıktı. Duru, bilimkurguyu ilk kez 1973’te TDK’nin Türk DiÇocuklar için bilim kitapları (II) li dergisinde yer alan bir yazısında kullandı. Terim benimsendi. Duru, bu türün ilk örneklerinden birini de Yoksullar Geliyor adlı öykü kitabıyla verdi. Sonraki yıllarda Müfit Özdeş de Son Tiryaki, Bilimkurgu Öyküleri kitaplarıyla bu türün öncülerinden oldu. Şimdi bu alanda dergiler var, çok sayıda usta var. Birkaç yayınevinin yeni, yerli yabancı kitaplarına da şöyle bir bakalım: Can Çocuk Yayınları, Bilgin Adalı’nın beş kitabını yayımladı: Zaman Bisikleti, Geçmişten Gelen Konuklar, Zamanda Kaza, Uzaylılar Geliyor, Genlerin Şifresi. Altı kitap da Pasi Pitkänen’nin resimlediği, Norveçli yazar Bjørn Sortland’ın İngilizceden Ebru Tüzel’in çevirdiği “Kepler62” dizisi var: Davetiye, Gerisayım, Yolculuk, Öncüler, Virüs, Sır. Doğan Egmont’un bu alanda beğenilen üç kitabından ilki, ünlü fizikçi Stephen Hawking’in kızı Lucy Hawking ile birlikte yazdığı, Deniz Başkaya’nın çevirdiği George ve Kırılamayan Şifre. “Evrene Açılan Gizli Anahtar” serisinin bir kitabı ile Ryder Windham’ın yazıp Onur Kaya’nın çevirdiği Starwars/Yeni Bir Umut romanı ve Acerakis’in Aris’in Yolculuğu/Dadu adlı yapıtı. Ali Doğanlı’nın resimlediği Aris’in Yolculuğu, Almanya’da yaşayan gazeteci Burak Acerakis’in 5 yaşındaki down sendromlu oğlundan esinlenerek yazdığı ve bu alanda bibliyoterapi olacak bir roman. Düş kurmak önemli Uzay yolculuğunu yazan bir başka yazarımız da Aytül Akal. Fom Kitap’tan çıkan üç kitabı var: Gökten Uzaylı Düştü, İmdaaat! Uzaylı Yağıyor, Çılgın Uzaylılar Geldi adlarını taşıyor. Remzi Kitabevi’nden iki farklı kitap: İlki yeryüzünün ilk şairi Homeros’un destanı Odysseia. Russel Punter’in yazdığı senaryoyla Fabiona Fiorin tarafından resimlenmiş ve çizgi roman olmuş. Türkçeye Mercan Baş çevirmiş. İkinci kitap da Mimariyi Keşfedelim, adlı öğretici, düş kurdurucu bir kitap. Tarih boyunca toplumların ev, tapınak, konak, gökdelen, saray vb. yapıları hangi düşlerden yola çıkarak yaptıklarını anlatıyor. Yazarları: Eduard Altarriba ile Berta Bardí I Milà, Türkçesi Fatma Öcal Al. Aslında birkaç değil, onlarca yazı bile bu alanın özeti olamaz. Haftaya Türkiye’nin tek bilimkurgu kütüphanesi olan Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ne ve yayımladığı bilimkurgu kitaplarına değinmek istiyorum. Bu salgın günlerinde bilginin, bilimin, bilim kültürünün ne denli önemli olduğunu yaşayarak anladık. Kişiliklerinin büyük ölçüde biçimlendiği çocukluk döneminde çocuklarımızı bilime ve bilimkurgu kitaplarına yönlendirerek gelecekleri için kuracakları düş yolculuklarında onları yalnız bırakmamak, hepimizin görevi değil mi? Ne demiş Einstein, düş gücü bilgiden daha önemlidir. Faşizm nedir, ne değildir... “Denetimsiz dijitalleşme bizi faşizme götürür” dedi AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medyayı hedef aldığı konuşmasında. Bu konuya ilgisi, kendi açıkladığına göre vatandaşları korumak, ülkeyi hukuk normlarına oturtmak adınaydı... Ciddi ciddi söyledi bunları. Ondan sonra ülkede bir faşizm tartışmasıdır başladı. Gerçekleri saklamak, yanlış bilgi yaymak, hak ve hukuksuzluk, savcılara yargıçlara talimat vermek, çıkar odaklı yalan söyleme, milleti açlığa mahkum etmek... Bunlar sayılmaz. Ama sosyal medyayı denetimsiz bırakmak, işte o ülkeyi faşizme götürür! Eski yazılarıma şöyle bir bakacak oldum, en çok 12 Eylül’de, bir de 2005’ten sonra “Sıradan faşizm” üzerine yazmışım. Şimdi ben susuyorum, sözü siyasetbilimci Lawrence Britt’e bırakıyorum. 14 derste faşizm “Yeni başlayanlar için 14 derste faşizm” 2003’te yayımlandı. (Ben Bianet ve onedio.com’dan yararlandım.) Lawrence Britt’in 20. yüzyılın faşist rejimlerini inceleyerek saptadıklarını paylaşıyorum. Sadece başlıklar bile, “biz bu yelpazenin neresindeyiz” sorusunu yanıtlamaya yetebilir. * İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesi, * Düşmanların, günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması (Ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden düşmanın ortadan kaldırılması için insanlar sokaklara dökülür; düşman tanımının içinde ırk, etnik ya da dini azınlıklar, liberaller, komünistler, sosyalistler, teröristler vs. vardır.), * Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi, * Kitle iletişim araçlarının denetim altına alınması * Ulusal güvenlik takıntısı, * Din ve yönetimin iç içe geçmesi, * Cinsel ayırımcılığın şahlanması, * Özel sermayenin gücünü koruması, * Emek gücünün baskı altına alınması * Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma, * Aydınların ve sanatın küçümsenmesi, * Adam kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama, * Hileli seçimler, * Güçlü ve sürekli milliyetçilik. Okudukça acı acı gülümsediğinizi görür gibiyim... Kaçta kaçını tutturduk dersiniz? Müzisyenler ölsün mü? Moraller sıfırın altında... Herkes aç. Gelecek kaygısı en yüksek sektör bizimki. Sigorta yok. Emeklilik yok... Bu sistemde müzisyenlere yer yok. Biz yokuz. Bir şekilde bu devlete göre yaşamaya uygun değilim... 700 bin kişiyiz... Çözüm düşünen, öneren yok. 50 yıllık birikim sonucu geldiğim yer sıfır! 100 müzisyen intihar etti. Çoğu enstrümanını sattı... Müzik hep ilk yasaklanan. Bu dönem 12 Eylül’den de kötü. Son işimi 6 Mart’ta yaptım. Keyfi yasaklar. Kapalı salonlar değil İstanbul’da önce açık hava yasaklanmasının tek nedeni İBB’yi kösteklemek. Başka hiçbir nedeni yoktu. Mekânların kapanma saatleri bile keyfiydi. Açıklaması yok. Akıl sağlığımızı yitirmemek... Müzik sadece eğlence sektörünün bir parçası gibi görünüyor. Hayatımızda ne büyük yer kapladığı görmezden geliniyor. Tek birikimimiz sevgi. Yapabildiğimiz tek şey kendi birikimimizi gençlere aktarmak. Müzik tamamen susarsa o zaman yarattığı boşluk anlaşılacak. Bu yukarıdakiler buzdağının, minicik görünen bir parçası. Alper Erdinç, Mert Gider ve Gizem Ertürk’ün hazırladığı “Türkiye’de Müzisyen Olmak” adlı mini belgeselden. 14 dakikalık ilk bölümün başlığı “Ben İnsan Değil miyim”. Hepinizin tanıdığı birçok müzisyenin söylediklerinden benim gruplamaya çalıştıklarım... Türkiye’de salgın döneminde bir yandan gerçekler gizlenirken, bir yandan da günden güne değişen, akıl mantık aranmayan, keyfi yasaklar uygulanıyor. Sırf sosyal devlet hizmetleri verilmesin diye yapılan ayarlamalar... Mart başından beri müzisyenler aç! Pandemi sürecinde emekçilerin büyük bölümü açlığa mahkum edildi ama en başta müzik susturulmak, müzisyenler yok edilmek istendi. YouTube’da izleyin ve nasıl bir ülkede yaşadığımıza siz karar verin. BİFO konser saati değişti Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO) Borusan Klasik radyosunda yayımlanan canlı konserleri kapsamında 3 Aralık’ta verilecek konserin saati 14.00 olarak değiştirildi. Patrick Hahn yönetimindeki BİFO, Amerika’dan, Almanya’dan ve Avusturya’dan her biri yazıldığı dönemdeki müzik dünyasını derinden etkileyen üç başyapıtı seslendirecek. DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyorum. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yorum. Haber alma özgürlüğüm ç n C’ n yanındayım. ERDAL TUNCA CUMHURİYET OKURU DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. GÜLBİN UĞUR ÜREMEK DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. Doç. Dr. AYŞE ATALAY RABİA ATALAY Cumhuriyet Okuru
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear