23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 28 ARALIK 2020 PAZARTESİ HABER Yazıcıoğlu davasının ek dosyasına sunulan itirafçı Önder’in çarpıcı açıklamaları yer aldı Ek dosyada FETÖ izleri İtirafçı Abdullah Önder: “Örgüt içerisinde konuşulan şudur ki Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopterin üzerinden geçen F16, Suriye’de düşürüldü.” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde görülen davada sunulan mütalaaya ek gönderilen 85 sayfalık delil dosyasında, olaya ilişkin FETÖ eylemleri anlatıldı. AA’nın haberine göre, Yargıtay Cumhuriyet Savcıları Halil İbrahim Çiftçi ile Fatma Özer’in mütalaaya ek gönderdiği 85 sayfalık delil dosyasında, olay sonrasında FETÖ tarafından planlı bir deformasyon yapıldığı, örgütün bunu “strateji olarak benimKKK DAVASI AÇIKLANACAK FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargâhındaki eylemlere ilişkin 132 sanıklı davada karar, 30 Aralık Çarşamba günü açıklanacak. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşması, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampusu’nda yer alan büyük duruşma salonunda yapılacak. Davanın sanıkları, ilk kez 6 Temmuz 2017’de hâkim karşısına çıktı. Bugüne kadar 207 celsenin görüldüğü davada sanıkların savunmalarının yanı sıra 430 kişi de tanık sıfatıyla dinlendi. l ANKARA / Cumhuriyet sediği” belirtildi. FETÖ’den yargılanan dönemin Kahramanmaraş İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Dursun Özmen’in, “helikopterdekilerin sağ kurtulduğuna, hastaneye kaldırıldığına ilişkin bilgi notu hazırlatarak bu kirli bilgiyi Türkiye’ye yaydığı” ifade edilen dosyada, enkaza ulaşılmasının engellenmek istendiği, böylece gazeteci İsmail Güneş ve onun dışında yaşayanların, ölecekleri düşüncesiyle zaman kazanılmak istendiği kaydedildi. Dosyada, enkaza ulaşıldığı, Yazıcıoğlu’nun ayağının kırık olduğu yönündeki “kirli bilgi”nin, örgütsel faaliyet kapsamında aramakurtarma çalışmalarını sabote etmek için sanık Gürsel Aktepe’nin bilgisi dahilinde yayıldığı anlatıldı. ‘F16 maketi vardı’ Dosyada, itirafçı Abdullah Önder’in şu ifadelerine de yer verildi: “2014 yılı başlarında dershanelerin kapatılmasına ilişkin süreçte örgütün Elazığ il yapılanması mensupları olarak İzmir iline bir geziye gittik. Bu gezide İzmir ilinde bulunan örgütün Yamanlar Koleji’ne de gittik. Orada bulunduğumuz sırada okulun 5. katında bir F16 maketi vardı. Orada verilen brifingde bu F16’nın aslının Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin üzerinden geçen F16’nın maketi olduğu söylenmiştir. Hatta sunumu yapan kişi o tarihte bu F16’yı kullanan pilotun bizden biri olduğunu söylemişti. Hatta örgüt içerisinde konuşulan bir mesele de şudur ki Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopterin üzerinden geçen F16’nın bilinçli olarak Suriye’de düşürüldüğü söylendi” beyanı da aktarıldı. Dosyada, FETÖ’nün Elazığ imamı Mehmet Durakoğlu’nun, “Başıma Yazıcıoğlu hadisesi gelince İzmir’e Barbaros ağabeyin (Barbaros Kocakurt FETÖ Türkiye İmamı) yanına gittim. Büyüğümüz ile görüştük, İstanbul’da toplandık, Elaziz’e geldik, tereyağından kıl çeker gibi kurtulduk” şeklindeki ByLock yazışması da yer aldı. l ANKARA / Cumhuriyet ERDAL SARIKAYA, GEZİ’DE POLİSİN ATTIĞI GAZ KAPSÜLÜYLE BİR GÖZÜNÜ KAYBETMİŞTİ Süren davada ücret istediler İLAYDA KAYA Gezi Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülünün gözüne isabet etmesiyle bir gözünü kaybeden Erdal Sarıkaya’dan, polislerin bulunması için açtığı davada karşı tarafın avukatlık masrafı için bin 362 TL vekâlet ücreti istendi. Para talebine tepki gösteren Sarıkaya, “Sonuçlanmamış mahkemenin parasının peşine düştüler. Vurulan benim, hayatı karanlığa mahkum edilen benim, üstüne para ödeyecek olan yine benim. Bir de kara kalemle IBAN numarası yazmışlar. Alıştılar IBAN istemeye” dedi. Sarıkaya’nın bir gözünü kaybetmesine neden olan polislerin bulunması amacıyla açtığı dava sürerken, davalı tarafın avukatları için bin 362 TL vekâlet ücreti ödemesi için emniyet kanalıyla dekont gönderildi. Sarıkaya, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Ben bölge idare mahkemesine tazminat davası açtım ve kaybettim. Ardından istinafa başvurdum. Aylarca yanıt vermeyen istinaf jet hızıyla 2 haftada verilen kararı onadı. Biz de istinaf sonrası kararı Danıştay’a taşıdık. Orada yargı süreci devam ederken, emniyet kanalıyla avukatlık parası, mahkeme masrafı ve talep masrafı gibi gerekçelerle para istiyorlar. Yargı süreci tamamlandığında borcumu öderim. 5’li çeteye bu ülkeyi peşkeş çekenler sonuçlanmamış davanın parasının peşine düştüler. Geziye olan kin ve nefret her ortamda kendini gösteriyor” diye konuştu. Sarıkaya’nın avukatı Danış Akpolat ise, “Bu süreçte bozma kararı gelmezse Anayasa Mahkemesi ve uluslararası yargı anlamında gerekli haklarımızı ileri süreceğiz. Şu an sadece Danıştay kararını bekliyoruz” dedi. l İSTANBUL 2G7ÜANRAANLIITKI KIZILCA AÇILDI Mansur Yavaş Ata’yı 35 bin kişi karşıladı Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 101. yıldönümünde, “27 Aralık 1919 Kızılca Gün Anıtı”nın açılışını yaptı. Yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki anıt, eski ABB Başkanı Melih Gökçek’in tartışmalara konu olan “kol saati” heykeli yerine Genelkurmay Kavşağı’na yerleştirildi. Açılışa Ankara Valisi Vasip Şahin, ABB Başkanı Yavaş ile bazı Ankara milletvekilleri, ilçe belediye başkanları katıldı. Yavaş, açılışta yaptığı konuşmada, 101 yıl önce Mustafa Kemal Paşa ve temsil heyetinin en önemli ziyaretlerini Ankara’ya yaptığını, Ankara’nın o dönem 25 bin nüfusu bulunduğunu ancak Anadolu’dan akın akın gelen vatan sevdalılarıyla beraber Mustafa Kemal Paşa ve heyetini 35 bin kişinin karşıladığını anlattı. Eserin, Atatürk ile temsil heyetini, onları karşılayan Ankaralıları ve16 Türk devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’ni sembolize ettiğini belirten Yavaş, anıtta dönemin Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Vali Vekili Yahya Galip, Müderris Beynamlı Hacı Mustafa Efendi, ilk kadın muhtar Satı Kadın’ın da yer aldığını aktardı. Yavaş, anıtta seğmenler, bacı erenler, gençler ve çocuklar ile Milli Mücadele’ye inanmış Ankaralıların da bulunduğunu kaydetti. Bu yıl temsili koşu Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 101. yıldönümü anısına düzenlenen 85. Büyük Atatürk Koşusu, bu yıl Covid19 salgını nedeniyle kısıtlı katılımla temsili olarak gerçekleştirildi. Atatürk’ün Ankara’ya geldiğinde karşılandığı ilk yer olan Dikmen Keklikpınarı’nda saat 14.20’de başlayan koşu, Ankara Tren Garı’nda sona erdi. Aralarında milli atletlerin de olduğu 20 sporcu, ellerinde bayraklarla koşarak Atatürk’ü andı. l ANKARA/Cumhuriyet TRT’NİN ULUS VE HARBİYE BİNALARI BOŞALTILIYOR Türkiye’nin belleği çöpe atılıyor TRT’nin İstanbul Ulus Yerleşkesi ve Harbiye’deki İstanbul Radyosu’nun tarihi binaları depreme dayanıksız oldukları gerekçesiyle eşzamanlı boşaltılıyor. ANKA’nın haberine göre, boşaltma işlemi sırasında kurumun arşivine adeta çöp muamelesi yapılması tepkiye yol açtı. KESK HaberSen 5 No’lu Şube Başkanı 32 yıllık haber spikeri Özlem Berkit, “TRT yetiştirdiği birçok değeri kapı dışarı attığı gibi arşivine de bu muameleyi yapıyor. Türkiye’nin belleğini çöpe atmak demek bu. Emeğin ne kadar değersizleştirildiğini, geçmişe ne kadar hoyrat davranıldığını gösteriyor bu görüntüler” dedi. l Haber Merkezi AİHM kararına uymak anayasa emridir Evet, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş hemen serbest bırakılmalı kararı bizi bağlamaz” lafları boştur. Kim söylerse söylesin, boş laftır. Yani anayasamızda yazılı 90. maddede AİHM kararlarının (milletlerarası anlaşmaların) kanun hükmünde olduğu belirtiliyor ve üstelik bu anlaşmaların anayasaya aykırılığı için Anayasa Mahkemesi’ne bile başvurulamaz deniyor. Eğer açık bir aykırılık varsa, AİHM kararları geçerlidir; yapılacak şey, anayasanın ve yasaların buna göre yeniden düzenlenmesidir. Nitekim Türkiye çeşitli dönemlerde bu uyumu sağlamıştır, anayasa ve yasa maddelerini değiştirmiştir. Uymuyoruz, bizi bağlamaz sözleri, anayasayı çiğnemektir. Biliyoruz ki bu iktidar çeşitli dönemlerde anayasanın amir hükümlerine uymamakta direnmiştir. İktidara bağlı alt mahkemeler bile bizim anayasa kararlarını tanımazken, iktidarın AİHM kararlarına “hadi oradan..” tepkisi de normaldir. Doğrusu tersi olsaydı şaşırır, sevinir ve “Hey ne oluyor” diye sorardım! Hukuki olmayan siyasi söylem “Demirtaş teröristtir, şu kadar kişinin katilidir..” sözleri hukuki değil, siyasidir; Demirtaş ve HDP’yi bir zamanlar dost ve müttefik olarak kabul eden, dahası onların oyuyla başkan seçilmeyi planlayan iktidar ve yandaşlarının, şimdi siyaset değişince kin ve nefretlerinin ana öznesi yapmasından kaynaklanıyor. “Teröristtir”, hukuki ve kesin bir mahkeme ve yargılama sonucu bir karar olabilir. Siyasilerin peşinen “terörist ve katil” damgası vurması, mahkemelere de verilen bir talimattır, demokratik hukuk devletinde bu işler tamamen adil yargılamalara ve özgürce karar verecek mahkemelere bırakılır. Ama Türkiye’de bu iki durum da yoktur. Özellikle siyasetin ateşli konuları, yarar zarar kazanç hesapları göz önüne alındığında ve söz konusu olduğunda, bahis konusu bile edilemez. İşinize nasıl gelirse öyle HDP kapatılmalı diye bastıranlar, bu konuda Yargıtay’a bile başvurmuyor, süreci çalıştırmıyor ama hukuki olmayan ortamda bol bol ticaretini, propagandasını yapıyorlar. AKP sözcüleri, “Parti kapatmalar geçti..” diyor. Küçük ortağının isteğine karşı çıkıyor. Ama HDP ve liderini şeytanlaştırıyor. Evet, HDP’nin politikalarıyla derin fikir ayrılıklarınız olabilir. Türkiye’nin çok çektiği terörü lanetleme konusunda henüz umut verici davranmadığını saptayabilirsiniz ama Türkiye’nin bir anayasal hukuk devleti olma özelliklerine şiddetle uymak zorundasınız. İşinize geldiği zaman terör örgütünün liderinin kardeşini TV’ye çıkarıp belediye seçimlerinde oy isteyeceksiniz, işinize gelmediği zaman da hayatı haksız hukuksuz dar edeceksiniz. 50 yıldır yerinde sayan ülke Aslında bugünkü yazımda vurgulamak istediğim ana nokta, Türkiye ta 1949’da Avrupa Konseyi’ne, belirli evrensel idealler uğruna kurucu üye olarak katılmasına, 1950’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza koymasına ve daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taraf olmasına rağmen, yarım asırdır, hâlâ 1949 öncesinde bocalamaktadır. Türkiye’yi 50’den beri yöneten yüzde 90’dan fazla sağ iktidarlar süreciyle geldiğimiz nokta, hak ve özgürlükler, adil yargılama, hukukun üstünlüğü, yargının tarafsız ve bağımsızlığı konusunda yerinde saymaktadır. İktidarın elinden gelse, Avrupa Konseyi’ne üye olmanın tüm yükümlülüklerinden bir an önce kurtulacak, hukuk da anayasa da benim, ne istersem odur özgürlüğüne kavuşacaktır. Evrensel temel hakları, anayasayı adeta ayaklarına vurulmuş bir zincir olarak görüyorlar. Ama bunu yapmaları adeta imkânsıza yakındır. Tüm yasaları, anayasayı değiştirmeleri gerekir yeniden. Hangi güçle? Ayak diretenler iktidarı Her bakımdan Avrupa’ya dünyaya muhtaç bir iktidar.. Tek yaptığı, ülkeyi ekonomik krizin dibine sürükleyince, “Avrupa Birliği’nin bir parçasıyız, reformları yapacağız” demek oluyor. Demokrasi ve hukuk reformlarını yapmak zorundalar demiştim yakın zamanda. Ama ayak diretiyorlar. Bütçeden sonra Meclis’e gelecek demişlerdi, şimdi ise “Bu yıl reform yılı olacak” diyorlar. Acaba nasıl olur da bu baskı rejimiyle ekonomiyi ayağa kaldırırız gibi, olmayacak bir beklenti içindeler. Otoriterin aklında fikrinde hep bu vardır. Kaldıramazsınız, üstelik yüksek faizlerle alacağınız borçlarla ülkeyi daha bataklığın dibine sürüklersiniz, ödenemez borçlar batağına. Her anınız, ülkeye yüksek fatura olarak geri dönüyor. AKP’nin tek adamlık sistemi, ülkeye gelmiş en kötü sistemdir. Siyasi, ekonomik ve toplumsal hayata büyük kötülük olarak varlığını sürdürüyor. Mücadeleyi sürdürüyoruz! Desteğinizi bekliyoruz. Bilgi hattı: 0312 231 1923
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear