18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 28 ARALIK 2020 PAZARTESİ [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bugüne ortaçağdan bakmak ww GANİ AŞIK E. MÜFTÜ VE CHP KAYSERİ MV. İslam, dünya nüfusunun yaklaşık 3/1’i oranında ve Hıristiyanlık’tan sonraki ikinci büyük dünya dinidir. Altıncı yüzyılın üçüncü çeyreği itibarıyla ışık huzmelerini o dönemin cehalet pençesindeki Araplarla birlikte tüm insanlığın üzerine çevirmesi ile ortaçağda bir başka dünyanın kapısı aralanmıştır. Yedinci yüzyıldan 21’inci yüzyıla değin geçen uzun tarih sürecinde dünyanın ve insanlığın geçirdiği büyük evrelerle uyumlu olarak İslam’ın; Kuran, hadis, kelam, inanç, ibadet, yaşam biçimine ilişkin ilahi vahyin özü ve felsefesine sadık kalınarak yeni yorum ve yaklaşımlar üretmek ve düşünceler geliştirmek, dine aykırı olmak bir yana, dine (İslam’a) yeni alanlar açar. Ne var ki İslam tarihi, bu tartışma, kavga ve acıların da tarihidir. Bir başka dinin mensubu Müslüman olmak isterse Allah’ın birliği anlamındaki tevhit inancını ve Hz. Muhammed’in, onun elçisi olduğunu, bir engeli yoksa lisanen söylemesi ve kalbi (gönlü) ile de söylediğini onaylaması yeterlidir. Federal Almanya’da Din Hizmetleri Görevlisi (şimdi din ataşesi deniliyor) olarak bulunduğum yıllarda, Müslüman bir Türk kızı ile evlenmek ya da başka nedenlerle Müslüman olmak isteyen Alman gençlerden, Kilise’de kaydı varsa sildirmesini ve Hıristiyanlık’tan ayrıldığına ilişkin “Belge” getirmesini istemekteydim. Bu koşul, yaptığımız işin misyonerlik faaliyeti şeklinde değerlendirilmemesi için devletin talimatıydı. Alman genç kısa bir süre içinde Kilise’den aldığı “Hıristiyanlık’tan çıkmıştır” belgesini getiriyor, din değiştirme ritüelinden sonra belgeyi dosyalayıp, arşive alıyorduk. Belge mi çıkar, kan mı? Bu işlem, bana hep şunu düşündürdü: Benim ülkemde de Müslümanların müftülüklerde kaydı bulunsa ve bir kişi müftülüğe gidip İslam’dan çıkış belgesi istese, oradan belge mi çıkar, yoksa şahsın ölüsü mü? Peki, hangi uygulama doğru denilirse, doğru olanın Hıristiyanlık’taki olduğu tartışmasızdır. Çünkü din, gönül işidir, kişi dininden ayrılmayı düşündüğü andan itibaren zaten dini ile bir bağı kalmamıştır, belge verseniz ne olur, vermeseniz ne olur. Bunun adı laikliktir. Taassup/bağnazlık dediğimiz belayı AvMüslüman bir yazara ve başka bir ekonomiste ölümlerinde camiyi (haddiymiş gibi) münasip görmeyen sefil görüşlere destek vermesi de Diyanet’teki bu eksen kayması ile açıklanabilir. rupa, 1517’de Wittenberg Şatosu’nun kilisesi kapısına astığı 95 tez ile Martin Luther’in başlattığı Protestanlık hareketi, 1618 – 48 yıllarında devam eden ve Avrupa nüfusunun 3/2’sini ortadan kaldıran 30 yıl savaşları (mezhep savaşları) ile yenmiştir. Kilisenin devlet ve toplum üzerindeki karanlık gölgesinin Aydınlanma’ya evrilmesi ve uygarlığın önünün açılması böyle mümkün olabilmiştir. Bizde ise başta laiklik, arı/duru bir devlet ve toplum yapısı hedefleyen, yaşamın her alanında çağdaşlaşmayı amaçlayan devrimler halka adeta armağan edildiği ve bedel de ödenmediği için, ne bu tarihsel dönüşümlerin ve ne de Türk aydınlanmasının mimarı ebedi önderimiz Atatürk’ün değeri yeterince anlaşılmamaktadır. Hedefteki İslam bilgini İslamiyet ve teoloji alanında 27 kitabı, sayısız makalesi, konferans ve mülakatları bulunan değerli bir ilahiyat hocası ve İslam düşünce insanı olan Sayın Prof. Dr. Mustafa Öztürk, kimi görüş, düşünce ve tezleri nedeni ile son yıllarda siyasal İslamcı iktidarın desteği ile tümden zıvanadan çıkan tarikat ve cemaat bağnazlarının hedefindedir. İlahiyat fakülteleri içinde Cumhuriyetçi çizgisini özenle koruyan Ankara İlahiyat Fakültesi mezunu olmakla bahtiyarım ama kendimi “İlahiyatçı” olarak niteleyemem, ilahiyatçılık oldukça farklı bir olgudur, akademisyen hiç değilim, yani haddimi bilirim. Bu had bilirlik Sayın Öztürk’ü, elbette savunma ve sahiplenme anlamında değil ama (kendisinin buna ihtiyacı da yoktur) düşüncelerinden dolayı toplumsal linç girişimi ve “tekfir” ölçüsüzlüğüne, İslami ve insani bir tepki vermeme engel değil, “dilsiz şeytan” olmadığım için. Hoca, Kuran hükümlerinin yer, zaman ve muhataplarından bağımsız olarak değerlendirilmesine karşı çıkması nedeni ile “tarihselcilik”le suçlanıyor. Bilindiği gibi tarihselcilik, 19. yy’de, Hegel ile başlayan bir öğreti olup, tarih olaylarının tinsel (ruhimanevi) bağlamda yorumudur. Sayın Öztürk Hoca, kimi argümanlara dayanarak, Kuran lafzının Hz. Muhammed’e ait olduğunu da savunuyor ve Allah’ın Resulü’ne “mana”, “külli kaide” ve ilkeleri bildirdiğini, Peygamberin de siyasi, sosyolojik ve politik koşulları dikkate alarak, onları (Kuran lafzını), Arapça söz kalıplarına dönüştürdüğünü de savunuyor, akıl yürütüyor. Bu tartışma yeni değil “Kuran’da akıl kelimesi; biri geçmiş, diğerleri geniş zaman kipinde 49 yerde fiil şeklinde geçer” (TDV İsl. Ans. Cilt 2, sy. 238). İslam tarihinde Kuran’ın Hz. Peygamber’e lafzı ile mi, yoksa anlamı ile mi, ya da bir bütünlük içinde mi indirildiği tartışmaları yeni değil ki... Zerkeşi ve Suyuti gibi müellifler, Hanefi alim Alauddin es – Semerkandi’den naklen “Cibril, özellikle anlamları indirdi. Peygamber, bu manaları belledi (ezberledi) ve bunları Arap dilindeki ifade kalıplarına döküverdi.” (Öztürk Hoca’nın Karar gazetesi 12/12/2020 tarihli makalesi). Aynı makalesinde Sayın Öztürk, “Bugün itibarıyla Hanefilik, Doğan görünümlü Şahin gibi, Hanefi kılıklı Hanbeliliktir” diye devam ederek, Hanefi bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki tehlikeli dönüşüme işaret ediyor, bundan yakınıyor. “İmam” olmanın, dinivicdani sorumluluğu yanında; insani incelik, sosyal nezaket ve gönül adamı olmayı zorunlu kıldığından habersiz Boynukalın Hoca’nın da, topluma mal olmuş ünlü ve Müslüman bir yazara ve başka bir ekonomiste ölümlerinde camiyi (haddiymiş gibi) münasip görmeyen sefil görüşlere destek vermesi de Diyanet’teki bu eksen kayması ile açıklanabilir. Türkiye İranlaşıyor, ey ehli vatan... Toparlarsak: Genç ve yetenekli bir tefsir âlimi, dini konularda kalıplaşmışın dışında özgür yorumlar yapıyor. Beğenilir ya da beğenilmez bu ayrı bir konu ama “tekfir” kimsenin haddi değildir. Dininden ayrılmayı kişi kendisi istemedikçe onu hiç kimse, Vahdaniyet’in inkârına varmayan görüşlerinden dolay itham edemez. İslam’a girmek kolay, kendisi istemedikçe çıkarmak milyarlarda bir bile mümkün değildir. Bu itikadi temel, Yüce Yaratan’ın, Müslümanlara tanıdığı çok özel ve ilahi bir güvence olup, çağın utancı tekfirci kafa, ilmin, medeniyetin ve İslam’ın önünde kara bir engeldir. DAYANIŞMA CUMHURİYET SAHİPSİZ DEĞİLDİR. Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. ALMANYA’DAN CUMHURİYET OKURLARI DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ 67’LİLER GRUBU 2020’ye veda ederken... Birkaç gün sonra koca dünyamız 2020’ye veda edecek... Ancak bu veda geçen yıllardaki gibi olmayacak... 2020’yi yıkıp geçen koronavirüs salgını, 2021’de de tüm dünyada etkisini sürdüreceğe benziyor... İnsanoğlu pandemi koşullarına göre yaşamını şekillendiriyor... HHH Covid19 salgınında 26 Aralık 2020 itibarıyla 1 milyon 759 bin 604 insanı kaybetti dünya!.. Ve her gün en az 10 bini aşkın insan virüse yeniliyor... Türkiye’de de ölümler rakamlara indirgendi... Günlük 200’ü aşan rakamlara... Rakamlar gerçek mi yoksa “Yitirdiklerimiz çok daha fazla mı” sorusu ağır bir tartışma konusu. İktidarla muhalefetin “ölüm rakamları” birbirini tutmuyor!.. Sağlıkçılarımız “kahramanlarımız” oldu. Onların vücutları da bazen bu savaşta yenik düşüyor. Sağlık emekçilerine reva görülenler ise içimizi acıtıyor... Ve bilim insanları insanlık için çalışıyor!.. Türk kökenli bilimciler Almanya’da mucizeler yaratıyor. Tüm ülkelerden aşılama çalışmalarıyla ilgili fotoğraflar, görüntüler akıyor... Almanya’dan, Ankara’dan gelen açıklamalara bakılırsa Sağlık Bakanlığı’nın PfizerBioNTech aşısından yeterli miktarda satın almadığı görülüyor. Ankara’daki iktidar sahipleri oturdukları koltukların, makamların gelip geçici olduğunu unutuyor; şeffaf olmuyor!.. Halk, pandemi koşullarında ağır ekonomik kriz altında eziliyor... HHH 2021 yılına girmemize birkaç gün kala Türkiye gerçeklerine gelirsek!.. 10 Kasım 2020’deki başyazımızda okurlarımıza, halkımıza şöyle seslenmiştik: “... Siyasal iktidar, aklını kullanan bireyler değil, aklını tarikatlara bağlamış kişiler ve bir ümmet toplumu istiyor. Özellikle son 20 yıldır Cumhuriyete, Atatürk devrim ve kazanımlarına karşı sürdürülen kin ve nefret ileri düzeylere taşındı. Cumhuriyet dönemi bir parantez, boşa harcanmış bir zaman dilimi, hatta bir ‘reklam arası’ olarak kabul ediliyor. ... Bu gelişmeler karşısında aydınların endişelerini dile getirmeleri, şikâyetlerini haykırmaları doğaldır. Bu ortamda, 1923’te ilan edilen Cumhuriyetten çok az şey kaldığını belirtmeleri haklarıdır. Büyük Önder Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra, çağdaş Türk toplumu idealine ulaşmak için bir dizi aydınlanma devrimini uygulamaya koydu. Bunların temeli laiklik ilkesi, temel yol gösterici akıl ve bilimdir. Atatürkçülükte umutsuzluğa yer yoktur. Atatürk Samsun’a giderken her şey yok olmuştu. Başkent ve vatanın dört tarafı işgal altındaydı. Bugün 18 Mayıs 1919’dan daha mı kötü durumdayız? Cumhuriyetçiler için, Atatürkçüler için teslim olmak yoktur.” Evet... Yol gösterici, akıldır, bilimdir!.. 2021’de dünyayı kasıp kavuran, gözle görülmeyen bir virüsü “akıl ve bilimin” yendiğini göreceğiz!.. Pandemi koşullarına rağmen kafamızı bitmeyen bir umutla kaldırıp “sisli havayı elimizin tersiyle itmeliyiz!..” ATAOL BEHRAMOĞLU’NUN KALEMINDEN... Edebiyat dünyasının simge isimlerinden, değerli yazarımız, ağabeyim Ataol Behramoğlu Cumhuriyet okurlarını şiirleriyle selamlıyor. Pazar Dergi’de köşe yazılarıyla okurlarımızla buluşan dünyaca ünlü şairimiz Behramoğlu, her ay şiirleriyle birinci sayfamızdan Türkiye’ye, dünyaya, okurlarına seslenecek. Ataol Behramoğlu “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olur” başlıklı şiiriyle bugün okurlarımıza içten bir “merhaba” diyor... DAYANIŞMA DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. İTÜ İNŞAAT FAKÜLTESİ TAŞKIŞLA 70 GİRİŞLİLER DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Tam bağımsız, laik demokratik, sosyal hukuk devleti ve haber alma özgürlüğümüz için, C’in yanındayız. İTÜ İNŞAAT FAKÜLTESİ (TAŞKIŞLA) 1972 GİRİŞLİ ARKADAŞLAR Atamızın dediği gibi “Yurtda barış, dünyada barış” dilekleri ile 2021 yılını sağlık, mutluluk istençleriyle kutluyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, arkadaşlarıyla, tüm şehitlerimizi ve grubumuzda unutulmaz dostluklarını yaşadığımız aramızdan ayrılan arkadaşlarımızı saygı ve özlem’le anıyor, C Gazetesini ve çalışanlarını selamlıyoruz. TELLI KAVAK GEZI GRUBU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear