25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 11 ARALIK 2020 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AZERBAYCAN’IN KAZANDIĞI ZAFER BÖLGEDE YENI BIR DÖNEMIN BAŞLADIĞININ HABERCISIDIR Kafkaslar’da yeni dönem İLKER BAŞBUĞ Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tarihsel ilişki, “bir millet”, “iki devlet” olarak tanımlanan ve kabul edilen bir ilişkidir. Hatırlanacağı gibi 13 Nisan 1991’de Karabağ’da Ermenistan ile Azerbaycan arasında çatışmalar başlamış ve Ermenistan 1992 yılında Rusların da desteğiyle bütün Karabağ’ı işgal etmişti. İşgal edilen Azerbaycan toprakları neredeyse Azerbaycan’ın beşte biriydi. 1991’de başlayan işgal sürecinde 20 bin Azerbaycanlı şehit olurken, sivillere yönelik saldırılar sonucunda mülteci ve göçmen sayısı da bir buçuk milyonu aşmıştı. Ermenistan 29 yıl önce işgal ettiği Karabağ topraklarını genişletmek üzere, 27 Eylül 2020 günü Azerbaycan topraklarına tekrar saldırdı. Koşulsuz destek Ermenistan hangi düşünce, hesaplarla ve neden Eylül 2020’de böyle bir saldırıyı başlattı? Bu soruya net bir cevap hâlâ verilemedi. Geçen bu 29 yıl süresince, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük desteği ve yardımlarıyla gerçek bir ordu niteliklerine sahip oldu. Ermenistan’ın bu büyük farkı görememesi bile inanılmaz bir durum. 44 gün süren Karabağ savaşı sonrasında, Azerbaycan ve Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri büyük bir zafer kazandı. İşgal altında bulunan Fuzuli, Cebrail, Zengilan, Gubadlı, Şusa ve Hadrut kasabaları Ermeni işgalinden kurtarıldı. Dağlık Karabağ’ın çevresinde bulunan, üç bölgenin; Ağdam, Kelbeçer ve Laçin’in Azerbaycan kontrolüne geçmesiyle bölgede yeni bir dönem başlamış oldu. Azerbaycan Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, 44 gün süren savaşta 2 bin 783 Azerbaycan askeri şehit oldu. Savaşın 44. gününde 10 Kasım 2020’de Rusya savaYeni açılacak bu karayolu ile mesafe 650 kilometreye inecektir. Mesafe elbette önemlidir. Ama asıl önemli olan husus, bu 650 kilometrelik yolun iki kardeş devletin topraklarından geçecek olmasıdır. Bunun manevi değeri her şeyden önemlidir. şa son veren taraflar arasında bir ateşkes anlaşmasının imzalanmasında ağırlığını koydu. Türkiye bu savaşta koşulsuz olarak Azerbaycan’ın yanında yer aldı. Bundan daha doğal bir şey de olamazdı. 23 Ekim 2020 günü devam etmekte olan savaş hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştık: “Rusya, AzerbaycanErmenistan çatışmasında sonucu etkileyecek en güçlü devlettir. Reel politik/gerçekçilik bunu bize göstermektedir. Dolayısıyla, Rusya’nın bu sorundaki durumu ve etkisi dikkate alınmak zorundadır.” Kazanan üç ülke Sayın Alev Coşkun’un belirttiği gibi Karabağ askeri operasyonunda kesin olarak kazanan üç ülke; Azerbaycan, Rusya ve Türkiye’dir. Azerbaycan 29 yıl önce kaybettiği işgal edilmiş topraklarını geri almıştır. Bu çok önemli bir sonuçtur. Azerbaycan ordusunun bu başarısı Azerbaycan Devleti ve halkının özgüvenini artırmıştır. Rusya, son anlaşma ile bölgenin siyasi, ekonomik ve askeri denetimini artan bir şekilde eline geçirmiştir. Bölgeye Rus barış gücü askeri yerleşmeye başlamıştır. Türkiye için en önemli olan husus ise kardeş Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarına tekrar sahip olmasıdır. En doğal isteğimiz Rusya ve Türkiye Savunma Bakanları tarafından imzalanan anlaşmaya göre, Türkiye denetim merkezi içinde yer alacaktır. 20082010 yılları arasında, Genelkurmay Başkanı iken, kardeş Azerbaycan yetkilileri ile yaptığımız bütün görüşmelerde, bir gün, bugün elde edilen bu başarıların, nasıl gerçekleşeceğini değerlendirdik. Bir gün bunların mutlaka gerçekleşeceğine olan inancımız tamdı. En çok arz ettiğimiz hususlardan birisi ise Türkiye ve Azerbaycan’ın karayolu ile kesintisiz olarak bağlanabilmesiydi. Bu noktayı, harita üzerinden konuşurken bile heyecanlanırdık. “Bir millet” ve “iki devlet”in bundan daha doğal nasıl bir isteği olabilirdi? Bugün Türkiye ve Azerbaycan arasında Iğdır’dan başlayıp Baku’ya ulaşan karayolu yaklaşık 927 kilometredir. Türk kapısı 10 Kasım 2020’de taraflar arasında imzalanan anlaşmaya göre Nahçıvan ile DAYANIŞMA Azerbaycan’ın batı illeri arasında bir ulaşım koridoru açılacaktır. Yeni açılacak bu karayolu ile mesafe 650 kilometreye inecektir. Mesafe elbette önemlidir. Ama asıl önemli olan husus, bu 650 kilometrelik yolun, iki kardeş devletin topraklarından geçecek olmasıdır. Bunun manevi değeri her şeyden önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk, Nahçıvan’ı 1921 yılında “Türk Kapısı” olarak isimlendirmiştir. Atatürk’ün öngörüsü Bilindiği gibi Nahçıvan’ın statüsü 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile belirlenmiştir. Bu antlaşma ile Nahçıvan’ın, Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge olması kararlaştırılmıştır. Sovyetler Birliği ile Türkiye, Nahçıvan’ın garantör ülkeleri olmuştur. Moskova Antlaşması için Sovyetler Birliği’ne gidecek TBMM Heyeti Başkanı Yusuf Kemal (Tenginşenk) Bey’e Mustafa Kemal Paşa şunu söylemiştir: “Nahçıvan Türk Kapısı’dır. Bu hususu dikkate alarak elinizden geleni yapınız.” Günümüzdeki Türkiyeİran sınırına son şekil de Atatürk döneminde verilmiştir. 23 Ocak 1932 antlaşmasının ardından, 27 Mayıs 1937’de imzalanan bir antlaşmayla, Ağrı Dağı, tümüyle, Küçük Ağrı dahil Türkiye’ye bırakılmıştır. Karşılığında ise Van’ın Kotur bölgesinden bir kısım arazi İran’a verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu gerçekleştirdikleri onun ileri görüşlüğünün, yani vizyonerliğinin inanılmaz örnekleridir. Onun için Atatürk ölümsüzdür. Türkiye’nin ebedi lideri, başkomutanıdır. Atatürk’ün 1921 yılında attığı adımlar, tohumlar, neredeyse 100 yıl sonra bugün sonuçlarını veriyor. Atatürk’ün “Türk Kapısı” olarak isimlendirdiği, iki kardeş ülkeyi, Türkiye ve Azerbaycan’ı kesintisiz olarak birbirine bağlayacak karayolu yakında açılacak. Bunu görmekten daha mutlu ne olabilir ki? Basın İlan Kurumu’nun DAYANIŞMA belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. ODTÜ İŞLETME 1985 VE 1986 MEZUNLARI ODTÜ MİMARLIK 7074 MEZUNLARINDAN BİR GRUP İktidar aşkı: Ya benimsin ya da kara toprağın! Erkek egemen eril kültür, ne yazık ki kadını kendisiyle eşit haklara sahip bir insan olarak değil, malik olunan bir eşya gibi görür: Kıskanması ve kıskançlıktan dolayı şiddete başvurması, aşktan, sevgiden değil, mülkiyet duygusundan ve bu duygunun zedelenmesinden kaynaklanır! HHH Son zamanlarda artan kadın cinayetlerinin arkasında, “bencil, benmerkezci, ilkel, erkek egemen, eril, feodal kültür” yatmaktadır: Bu kültür kadını erkekle eşit haklara sahip, bağımsız ve özgür bir kişilik olarak değil, erkeğe ait olan bir mal gibi görür! Son günlerdeki kadın cinayeti kurbanlarının arasında, ayrılmak isteyen eşin veya barışmak isteğini reddeden eşin/ nişanlının/sevgilinin çoğunlukta olduğu gerçeği, özellikle dikkat çekmektedir. Ne yazık ki kadınları öldüren katiller, bu hunharca cinayetlerini, ya kurbanlarına karşı duydukları aşka, aşırı sevgiye ya da kendilerine yapılan ihanet söylentilerine dayandırmaktadırlar. Büyük bir üzüntüyle kaydetmeliyim ki bu katilleri yargılayan mahkemeler de bu canileri, duruşmalar sırasında takım elbise giydikleri, kravat taktıkları, terbiyeli davrandıkları ve pişman olduklarını söyledikleri için “hafifletici sebeplerden” yararlandırmaktadırlar. Çünkü Türkiye toplum olarak, hâlâ “bencil, benmerkezci, ilkel, erkek egemen, eril, feodal kültür”ün pençesinden kurtulamamıştır! HHH Ne yazık ki “DinTarım Devrimi Aşaması”nda patinaj yapan, bir türlü çağdaş, demokratik, özgürlükçü “Kentsel Endüstriyel Aşama”ya bütünüyle ulaşamamış toplumlarda, siyasal iktidarlar da bu “bencil, benmerkezci, ilkel, erkek egemen, eril, feodal kültür”ün ürünüdürler: Bu nedenle de böyle toplumlardaki “iktidar aşkı”, gerçek bir toplumsal sevgiden değil, devleti, toplumu, kendi malı gibi görmekten kaynaklanır... Sonuç olarak da ilkel kültürün (utanmaz bir pervasızlıkla duyulan büyük aşka, büyük sevgiye dayadığı) “Ya benimsin ya da kara toprağın” anlayışı bu ülkelerdeki iktidarların da siyasal davranışı olarak belirginleşir: Böyle gelişmemiş toplumlarda seçimle başa gelmiş olan yöneticiler seçmen desteğini yitirdiklerinde, “büyük iktidar aşklarını” “Ya benimsin ya da kara toprağın” diyerek dile getirirler! Sonuçta, sadece kadın cinayetleri artmakla kalmaz... Olay, “İktidar Dünyası”nın “Gerçek Dünya”yı katletmesine yönelik bir tam teşebbüsü haline dönüşür! DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. NİLAY Dr. ARMAĞAN ÖZEL DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. ECZ. ESFET KORKMAZ, ECZ. TURGAY KORKMAZ, ECZ. EMEL YÜCEL, ECZ. M. SAIT YÜCEL, ECZ. AYLA ALEMDAR, ECZ. LEVENT ALEMDAR, ECZ. DENIZ ÜNAL, ECZ. KAMURAN KÜÇÜK, ECZ. MEHTAP PALACI, ECZ. ERHAN ALINMAZ, ECZ. SAMI PASLI, ECZ. HAKAN ERTEM, ECZ. CUMHUR NAMOĞLU, ECZ. FERDA GÖÇENER
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear