16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 8 EKİM 2020 PERŞEMBE YORUM Ayrıntılar Kendine adalet! Fikir yazılarının pek değer görmediği günlerdeyiz; görsel olana ilginin yoğunluğundan, türlü şaklabanlıklar yaparak ilgi çekmeye çabalıyor kitle iletişim araçlarıyla iş yapanlar. Anlaşılıyor ki insanların yoğunlaşma süresi hayli kısa, bu yüzden sadece kaba mesajlar verilebiliyor yığınlara. Oysa okuryazar kitle zaten sınırlı, dolayısıyla bari onlara saygı gösterilse de kolaycılığa kaçılmasa diye düşünmeden edemiyorum. Sağlıklı tartışmalar toplumu ileri götürür. Kişisel hırslarla yapılan, içi boş olan itişmeler magazin değeri taşır. Zaten uçucu iş olan gazetecilik, iyice zayıflıyor böylece. Uçucu, çünkü her gün yeniden gazete yapmak zorundasınız, gazetecinin kaderi Sisifos’unki gibidir; başarı da haz da bir günlüktür. Tüm işler için geçerlidir gerçi, ancak yaratıcılık gerektirenlerde nitelikli insan önemlidir. Heveskârlık, amatörlük kaldırmaz bazı işler.   HHH Tarihin hızlı aktığı dönemdeyiz; bilgi bombardımanı öylesine yoğun ki taşıyabileceğimizden fazla veriyle yükleniyoruz. Bunu ayıklamak beceri ister. Hal böyle olunca, eh deneyimli de sayılacak iktidar çevreleri, dilediği gibi yönlendiriyor toplumu. Zaten “yandaş medya” kavramı başlı başına sorun; gazeteci dediğin kişinin “barış”, “özgürlük”, “eşitlik” dışında aidiyeti olmamalı, yazık ki durum tersi. Bu da gösteriyor ki yurttaş iki kez akıllı olmalı. Peki, “akıllı yurttaş” ne demektir? Yani, sadece “AKP” iktidarına göbekten karşı olmak yurttaş görevini tamamlamak anlamına geliyor mu? Eğer öyle olsa, AKP’ye karşı söz söyleyen herkesle yan yana olmak, dava arkadaşlığı yapmak gerekir. Liberaller; “Temel sorun AKP’dir önce onu aşalım, gerisi kolay” diye bir tez uydurdular. Tamamen yanlıştır bu. AKP dönemi ürkütücü derecede yıkıcı sonuçlar doğurdu, evet, ancak herkesle kol kola girerek bu olay aşılabilir mi? HHH AKPMHP hattı akıllıca şu yolu deniyor: Darda kalınca her an “milli” duyguları körükleyerek toplumu arkalarına diziyorlar. Sanki Ege, Kıbrıs, Suriye türü sorunlarda kendi payları yokmuş gibi topluma yön veriyorlar. Bir kişi de itiraz edemiyor. Çünkü yapay kutsallar yaratmış haldeler. Üstelik şöyle bir genel kabul de yarattılar: “İslamla barışın, aksi halde yerli ve milli olamazsınız!” Bu demektir ki bugüne dek inanç sahipleri ne milli idiler ne de Müslüman. Sanmam ki İmamoğlu, Osmanlı torunlarına meraklı olsun, ama işte saçma sapan bir kaygıyla kerameti kendinden menkul bu kişileri makamında ağırlıyor. Cumhuriyet Türkiyesi’nde, çoğu Osmanlı olmayı ticarete dökmüş bu torunları ağırlamak, AKP yaygarasının başarısıdır. Doğrusu şudur: Bu kişilerin dedeleri yoksul halkı sömürmüş, borçlandırmış, kanını emmiş ve kaçıp gitmişlerdir! Elbette bu insanlar suçlu değildir, ancak sunulduğu gibi kutsal(!) hiç değildir! Örnekler çoğalabilir. HHH Neoliberalizme herkes karşı görünüyor, matrak elbette. Bakıyorum iktidar, ondan kopan yapay muhalefet (Davutoğlu, Babacan ve herkes) verip veriştiriyor. Bakın iktisadi uygulamalarına, önerilerine durum açık. Beş şirket ülkenin kanını emdi. Kim buna sebep oldu? Gerçi beş değil de elli beş olsa ne fark eder ki? Örneğin Limak’ı nereye koyacağız? Kapitalizm çürümüş düzendir. Şoven milliyetçiler, kullanışlı liberaller, dinciler eliyle ayakta durmaya devam eder, tüm dünyada. Ülke laik milliyetçiler eliyle AKP ardına dizilmeye çalışılıyor. Muhalefet ise liberallerin eline kaldı. Üstelik sözde özgür basın diye sunulan televizyonlar, gazeteler de maskeli AKP’li haline geldi. Gerçek devrimci sese hiçbir yerde fırsat verilmiyor. Açık konuşalım esas görevlerinde iyi sınav verememiş bürokratların, siyasilerin, askerlerin, akademisyenlerin şimdi sızlanmaya ve de akıl vermeye asla hakkı yoktur. Dünyayı, ülkeyi okuyamadığı için siyasal İslama doğrudan veya dolaylı su taşımış kimselerle yol alınamaz. Eğer becerileri olsaydı, görevlerinde göstermeleri gerekirdi bunu. HHH Sıkça “Kürtler”den söz ediyorum. Niye? Çünkü nasıl Ergenekon, Balyoz, OdaTV süreçlerinde o gün adaletsizliğe uğrayanların yanında idiysem, şimdi de görüyorum ki koca halk haksızlığa uğruyor. Birinin hakkını savunmak için aynı düşünmemiz gerekmez. Biri bize “terörist” diyecek diye adalet isteğinden vazgeçecek halimiz yok. Ergenekon, Balyoz sürecinde hakkını savunduğumuz kimselerle yolumuz ayrıydı. Ama suçsuz olduklarını biliyorduk. Ne yapalım, bizim gibi düşünmeyenin üstüne bir kilit de biz mi vuralım? Kürtlerle sözde kardeş olmaktan öteye geçmenin zamanı gelmedi mi? Cezaevlerinden mektuplar alırım. Her biri içimi acıtır. Bir an önce bu vatandaşlarımızın ulaşacak bir yayın da eşit ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Hapishaneler ve kitap, ezelden sürelerini tamamlamaları veya suçberi Türkiye’de hep birlikte anılır. Bu suzluklarının anlaşılmasını, özgürülkede ya kitap yazıldığı için hapislüklerine, ailelerine, mesleklerine, haneye düşülür ya da hapishanede sevdiklerine kavuşmalarını dilerim. yazar olunur. (Tabii ki bu cümlem katilleri, tecaAyrıntılar Otoriter, baskıcı yönetimler için vüzcüleri, insanlara ve hayvanlara ise kitap her zaman bir sorun teşSayın Adalet Bakanı, şiddet uygulayanları kapsamıyor.) Cezaevindeki insanların bence en kil eder. Birkaç gün önce (15 Nisan 2020 tarihinde) yapılan bu deazından beş tartışılmaz haklı talepleri vardır: cezaevlerinden ğişiklikle devlet bizleri kitaptan korumak için, Ceza İnfaz Kanunu 62. 1) Adil yargılanma. 2) Sağlık hizmetlerine şartsız ve derhal ulaşabilmeleri. 3) Tacizşiddetaşağılama yaşamamaları, yaşatılmamaları. gelen sesleri dinleyelim maddesine bir cümle ekledi: ‘Hükümlünün iyileşmesini zorlaştıracak hiçbir yayın hükümlüye verilemez’ denildi. Bizleri rehabilite edilmesi gereken hastalar olarak gören 4) Spor yapma ve hareket etme bu klasik zihniyet ‘tedavimizi’ de biimkânına sahip olan. rilen kitapların hediye kapsamında alızi fikirlerimizden arındırmakta görü5) Dış dünya ile iletişimlerinde, rahat nabileceği, gazete ve dergilerin de pa yor. Biz siyasi tutsaklar, hiçbir kişisel çıça mektuplaşabilmeleri, yayın ve kitap rasını ödeyerek abone olma koşuluykar gözetmeden ülke ve dünya sorunlara rahat ulaşabilmeleri. la temin edilebileceği ve bu kapsam dı larını kendine dert etmiş ve insanlığın Yolladığım kitaplar mahkumlara ulaş şında posta yoluyla gönderilenlerin ka tüm sorunlarını çözme iddiasında olan madığı zaman üzülürüm, gerekçeyi bul edilmeyeceği ayrıca Basın İlan ve demokratik, adil, eşitlikçi, özgür bir araştırmak, sonuca ulaşmak zordur. Da Kurumu’ndan ilan alma hakkı olmayan toplumda yaşama arzusuyla, bu uğurda ha önce Sayın Erdoğan’a, cezaevlerin günlük gazeteleri temin edemeyeceği varını yoğunu, tüm ömrünü ortaya koyde verilmesi gereken sağlık hizmetlerinin miz tarafımıza bildirildi. muş, en ağır bedelleri ödemiş ve halen bir ülkenin esas insan hakları standarBuna göre sadece kendi paramızla ödemekte olan insanlarız. Bizim neyimidı ve namusu olduğunu hatırlatmıştım Edirne’deki ticari kitabevlerinden aldıra zi iyileştirecekler? (...) (“Sayın Erdoğan Lütfen Önyargısız Oku cağımız kitapları ve bir de doğum günü 22 yıldır hapishanedeyim. Bugüyun”. Cumhuriyet, 4 Ekim 2011). Şimdi ya da dini bayramlarda dışarıdan hedi ne kadar ne yanımızda bulundurduğude Sayın Adalet Bakanı’na, bu beş ko ye olarak gönderilecek 1 adet kitabı içe muz kitap miktarına yönelik bir sınırlama nuya da ayrı ayrı eğilmesi için özel bir ri ri alabileceğiz. Tabii içeriği sakıncalı gö ne de posta yoluyla adımıza gelen kitap cada bulunuyorum. Siyasiler, her tutuk rülmezse... ve dergilere yönelik bir yasak söz konuluya, her zaman bir yakınları veya kardeşleri gibi bakamasa da sorumlu oldukları bir can, bir vatandaş olarak dikkate almaya mecburdurlar. Bugün sizlere ve Sayın Abdulhamit Gül’e bu konularda ulaşmak ve Edirne Cezaevi’nden, kim olduğunu ve atfedilen suçunu bilmediğim, Suat İncedere tarafından yazılmış bir serzeniş mektubunun özetini iletiyorum. Her ne kadar yukarıda katiller, tecavüzcüler ve şiddet uygulayanlar için parantez açtıysam da burada eke gerek yok. Çünkü devlete teslim olmuş ve infazına başlanmış ya da tutuklular için asgari şartların uygulanması insan haklarına saygının bir gereğidir. Bedri Baykam Merhaba, Her anlamda iyi olmanızı diliyor, selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Hapishaneden yazıyorum size. (...) Karabulut gibi sürekli tepemizde dolaştırılan yasaklar, kısıtlamalar ve keyfi uygulamalardan bahsedeceğim size. Göreceksiniz ki hiçbirinin maddi dayanağı yok. Anlatacaklarım tamamen keyfi uygulamalardan kaynaklı sorunlar. Yakın bir zamanda hapishane idaresi almış olduğu bir kararla yanımızda yirmi (...) Bizler yıllardır hapishanelerde bulunan ve herhangi bir geliri olmayan siyasi tutsaklarız. Emekçi ailelerin çocuklarıyız. Ailelerimiz ...emeğiyle, alın teriyle kıt kanaat geçinen emekçi insanlardır. (...) Kitap alacak parası olmayan ne yapacak? Bize kitap yollayan tanıdıklar, ne bizim doğum günümüzü bilir ne de özel günlere denk getirme yönünde bir ayarlama yapabilirler. Sürekli yayınlarda ise paramızla abone olamamışsak bunların hapishaneye girişi engellenecektir. Bugüne kadar adımıza gelen dergi ve gazeteler çoğunlukla sakıncalı bulunur ve verilmezdi. Şimdi ise ‘sen zaten kendi paranla abone olamadın’ denilerek incelemeye bile gerek görülmeden depoya kaldırılacaktır. (...) Günlük gazetelere getirilen “Basın İlan Kurumu’ndan ilan alma şartı” ise belirli bir gazeteyi engellemek için gayri ciddi bir gerekçedir. (...) Bu uygulamadan sonra hapishane idaresi her gün ayrı bir el koyma kararı yazma külfetinden kurtulup sorunu çoktan çözmüş olacak. Basın İlan Kurumu, (...) tisuydu. Bu kısıtlama ve yasaklara dayanak yapılan infaz kanunu 16 yıldır yürürlüktedir. 16 yıldır hiçbir sınırlama ve yasak yokken birden ne değişti de bu yasak ve sınırlamalar getirildi. 16 yıldır yürürlükte olan infaz kanununda hiçbir değişiklik yapılmamasına rağmen, yaklaşık bir ay öncesinde kullanabildiğimiz bu haklar ne değişti de ortadan kaldırıldı? Hiçbir yasa değişikliği yapılmamasına rağmen bu haklarımız ortadan kaldırılmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin en büyük kütüphanesini açtığı, her gittiği yurt gezisinde kendini karşılayanlara hediye olarak kitap dağıttığı, toplumda okuma alışkanlığını artırma amacıyla ‘Millet Kıraathaneleri’ açtığı bir ortamda bizlere getirilen bu kitap sınırlama ve yasaklarını nereye koyacağız? Sayın Baykam, sizleri anayasaya ve Türk devletinin imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu uygulamalar karşısında duyarlı olmaya ve hapishanelerde ifade ve iletişim özgürlüğünün sağlanması yönünde çaba sarf etmeye çağırıyoruz. kitap bulundurma sınırlaması getirdi. Ardından, dışarıdan posta yoluyraj ölçüsü getirir. Bu tiraj altındaki gazetelere resmi ilanlarını vermez. Konumuz Selam ve saygılarımla. la gönderilen kitapların alınmayacağını, olan ifade özgürlüğünün ise tiraj diye bir Edirne F Tipi Hapishanesi C/95 sadece dini bayramlarda, yılbaşı ve do ölçüsü olmaz. Tek kişiye ulaşacak bir Suat İncedere ğum günlerinde hediye olarak gönde mektup veya gazete de on milyon kişiye Edirne 09/07/2020 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Biberiye, hasalban” gibi adlar da verilen ve baharat olarak kullanılan bir bitki. 2/ Karışık renkli... Şilte yüzü ya da gömlek yapımında kullanılan pamuklu bir kumaş. 3/ Antil Denizi’nde yaşayan yırtıcı bir balık. 4/ Sebze fidesi ya da üzüm çubuğu dikmek için hazırlanmış çukur. 5/ Karakter... Bir gıda maddesi... Boru sesi. 6/ Damızlık dişi hayvan... Osmanlı Devleti’nde tuz ya da şap satışı yapılan belli bölgelere verilen ad. 7/ “Türkçe ağzımda annemin sütü gibidir” (Y.K. Beyatlı). İyileştirme. 8/ Aşk, özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türüne verilen ad... Bir meyve. 9/ Bir cetvel türü... Öznenin dış dünyayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasına kapanması. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sebze ve meyve üreticileriyle satıcı arasında aracılık eden kimse. 2/ Muğla’nın bir ilçesi... Durgun su. 3/ Dil devriminin ilk yıllarında belediye 1 2 3 4 5 6 78 9 1 H A Y T A RMA 2 A V ARYA MA 1 23 4 5 6789 1 2 3 L ALA LAOS 3 4 AR JEL RE 4 5 VENED İ K L 6 A AD İ RAB 7 T AB İ RNAME 5 6 8 T İ NOKAN 7 9 FETRET NT 8 başkanı için kullanılan sözcük... Bir 9 nota. 4/ Radyum elementinin simgesi... Gelecek. 5/ “Helali” de denen ve giysi yapımında kullanılan yarım ipekli bir kumaş... Yankı. 6/ Osmanlı Devleti’nde Bulgarlardan oluşturulan bir kale... Güneydoğu Asya’da yetişen ve lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki. 8/ İlkel benlik... Ömer Seyfettin’in bir öyküsü. 9/ Eski Yunan ve Roma sanatından esinle“Voynuk” örgütündeki subaylara nen ve 17. yüzyılda Fransa’da ortaya verilen ad. 7/ Siirt’in Şirvan ilçesinde çıkan sanat ve edebiyat akımı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 8 EKİM 2020 SAYI: 34697 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 05:37 Ankara 05:22 İzmir 05:37 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:01 12:57 16:07 06:45 12:41 15:53 07:01 12:57 16:07 Akşam Yatsı 18:42 20:01 18:27 19:45 18:42 20:01 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Ayrıntılar Atatürk’ün Kafkas planı Hürriyet’in, TürkRus işbirliğini hedef alarak Dağlık Karabağ sorunu için manşetten “Stalin’in Kanlı Mirası” demesine daha önce kısa bir yanıt vermiştik. Günümüze ışık tutan yüzyıl önceki o süreci bugün biraz daha ayrıntılı aktaracağız. Hem de doğrudan Atatürk’ün telgrafıyla... Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Şubat 1920’de komutanlara gönderdiği “siyasi vaziyetin muhakemesi” belgesi, Kemalistlerle Bolşeviklerin İngiliz Kafkas Seddi’ni yıkma işbirliğinin önemini tüm boyutlarıyla sergilemektedir. Mustafa Kemal Atatürk, stratejik analizinde, Avrupa’dan Hindistan’a uzanan hat üzerinde emperyalizmin yolunun nasıl kesileceğine dikkat çekmekte ve aynı hat üzerinde bir mazlumlar ittifakına işaret etmektedir. Oldukça uzun olan bu tarihi önemdeki belgenin konumuzla ilgili kısımlarını okurlarımızın dikkatine sunuyoruz: İngilizlerin Kafkas Seddi planı “Türkiye, Kafkasya’dan Bolşevik istilasını kolaylaştırmak ve onunla harekât birliği etmekle batıdan doğuya doğru Anadolu, Suriye, Irak, İran ve Afganistan ve Hindistan kapılarını müthiş bir şekilde açmış olacaktır. Bu açık kapıları kapamak için müttefikler stratejik taarruz harekâtı yapacak kuvvetleri süratle tedarik edemezler. Lüzumlu hareket üslerine ise tabiaten sahip değildirler. Böyle bir harekât ancak Batum’da söz konusu olur ki, bu halde dahi Kafkasya ile Hazar Denizi’nin arasını tıkamak için Batum’dan itibaren 400 kilometre fazla uzaklaşmak icap eder. Bu hal karşısında İtilaf Devletleri Bolşevikler ile Türklerin arasını Kafkas milletleri vasıtasıyla kesmek planını bulmuşlardır. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan belki de Kuzey Kafkasya hükümetlerinin bağımsızlıklarını tasdik ederek onları kendilerine çektiler. Şimdi Bolşeviklerle vuruşmalarını bir emrivaki yapmak için onları her şekilde teşvik ve takviye etmektedir. Bundan başka bizzat kuvvet sevkine de başlamışlardır ki bu kuvvet tesiriyle hem Bolşeviklerle çarpışmayı çabuklaştırmak ve hem de Kafkas milletlerinin gerek Türklerle Bolşeviklerin herhangi bir temaslarını önlemek ve kontrol etmek fikrindedirler.” Kafkas Seddi’nin yıkılmasının önemi “Eğer bu plan muvaffak olur ve Kafkas milletlerinin bize karşı kati bir set vaziyeti almasıyla memleketimiz kuşatılmış kalırsa, artık Türkiye için mukavemet imkânları temelinden yıkılmış olur, ondan sonra siyasi mevcudiyetlerini tamamen kaybedebilecek olan Anadolu Türkleri İtilaf Devletleri subayları kumandası altında sömürge askeri olarak ordular teşkil edecek, hem Kafkasya milletlerinin İtilaf itaatinde tutulmasını ve hem Bolşevik istilasının durdurulmasını temin için kan dökeceklerdir. Bu halde İtilaf Devletleri’ne mutlak teslimiyet halinde Türkler için canlarını feda etmekten kurtulmak emin değildir. Dolayısıyla Kafkasya seddinin yapılmasını Türkiye’nin kati mahvı projesi sayıp bu seddi İtilaf Devletleri’ne yaptırmamak için en son vasıtalara müracaat etmek ve bu uğurda her türlü tehlikeleri göze almak mecburiyetindeyiz.” Bolşeviklerle anlaşmanın önemi “İşte 5 Şubat 1920’de aleyhimize tatbik edilmekte olduğunu gördüğümüz plan budur. Bu planın açıklanması, bize düşen tedbirleri ve vazifeleri göstermektedir. Bu tedbirler aşağıdadır. Doğu cephesinde resmi veya gayri resmi seferberlik yaparak Kafkas seddini arkadan yıkacak yığınaklara başlamak, yeni Kafkas hükümetleriyle ve bilhassa Azerbaycan ve Dağıstan İslam hükümetleriyle acilen temasa gelerek İtilaf planına karşı kararlarını ve vaziyetlerini anlamak, Kafkas milletleri bize set olmaya karar verdikleri halde taarruz harekâtımızı birleştirmek için Bolşeviklerle anlaşmak ve dahilen milli teşkilatı son derece genişletmek ve takviye etmek ve silah, cephane ve malzememizi vermemek için silah kullanmaktır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.6, s.266269) Ne yapmalı? Benzer tablo, aslında bugün de geçerlidir. ABD emperyalizmi, 20 yıldır Kafkasya’da bir dayanak oluşturmaya çalışmaktadır. Gürcistan örneğini yinelemek peşindedir. ABD için Kafkaslar; birincisi Türkiye, Rusya ve İran’ın arasına girmenin; ikincisi Karadeniz’e doğudan da yerleşmenin, üçüncüsü KaradenizHazar bağlantısını kesmenin, dördüncüsü de Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ni düğümlemenin sahasıdır. Bu saha, TürkiyeRusyaİran ve elbette Çin işbirliğiyle ABD’ye kapatılabilir ve böylece Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan için en yararlı “ortak çözüm” bulunabilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear