19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 11 1 EKİM 2020 PERŞEMBE Turhan Selçuk Buyıl10.kez düzenlenen karikatür yarışması sonuçlandı. ödüllerle yaşıyor Yarışmaya 56 ülkeden 411 karikatürist katıldı Milas Belediyesi tarafından Milas doğumlu ünlü karikatürist Turhan Selçuk anısına düzenlenen karikatür yarışmasında ödül almaya hak kazanan karikatürler belli oldu. Buna göre birincilik ödülünü Çin’den Liu Qiang, ikincilik ödülünü Kazakistan’dan Galym Boranbayev ve üçüncülük ödülünü de İran’dan Hassan Omidi kazandı. Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması’na 56 farklı ülkeden 411 karikatürist 1722 karikatür ile katıldı. Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de toplanması gerekirken dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle Zoom platformu üzerinden çevrimiçi değerlendirmede bulunan jüri, 1722 karikatür arasından dereceye giren karikatürleri belirledi. ‘Nice on yıllara...’ Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Ruhan Selçuk, gazetemiz çizeri Kamil Masaracı, İzel Rozental, Sonay Yılmaz, Hicabi Demirci, Nazım Alpman, Ramize Erer, Çiğdem Demir, Yüksel Aksu ve Serter Karataban isimlerinden oluşan jüri üyeleri, uzun saatler süren değerlendirme sonucunda birinci, ikinci ve üçüncülüğe hak kazanan karikatürler ile özel ödül almaya layık görülen karikatürleri belirledi. Her yıl yapılagelen ödül töreni ve serginin tarihinin, yaşanan pandemi nedeniyle ileriki bir tarihte açıklanacağı duyuruldu. Ruhan Selçuk, gazetemize Turhan Selçuk Karikatür Yarışması’nın öneminden bahsederek “Milas Belediyeİkincilik Ödülü: Galym Boranbayev Kazakitan Cumhuriyet Gazetesi Özel Ödülü: Reynerio Tamayo Fonseca Küba Üçüncülük Ödülü: Hassan Omidi İran Birincilik ödülünü kazanan Liu Qiang’in karikatürü gazetenin birinci sayfasında kullanılmıştır. DERECEYE GIREN KARIKATÜRLER: KİBkaiirnzinacckiliiiksliktÖaÖnddüülülü: G: LaiulyQmiaBnogranÇbianyev Üçüncülük Ödülü: Hassan Omidi İran Özel ödüller: TLPMRCaoaeuibrlvyamaresnablheniKCudreioraoİnirynatSTesnuKattamoÖGnnaztasyiezneoelyÖtFieRoÖdsonüizmslÖeüeal:zcÖnSeayaldamÖüKladüünü:blüa: MScohjtnaebidaeFratiezmi pİrealnÖzel Ödülü: TBCİMaehkOrujkonGLotAaramÖsİirknzaaaenwnl tÖvoÖdnüzgelül:ÖTTadaywüllaaünn:dJavad SJüarbibÖazgehlkÖardülİüra: nMahdieh MTeomhsaeVnaNkfoıvÖrizNeal Öjafdiülüİr:aSneyyed si tarafından 10 yıldır süregelen, karikatür dünyasında ölümsüzlük kazanmış efsane isim Turhan Selçuk’a sevgi ve saygı duruşu niteliğindeki karikatür yarışması 10 yaşında ve sözün bittiği yerde... Turhan Selçuk aramızda değil, ama her zaman yanı başımızda. On yıldır artan bir ivme ve heyecanla Turhan Selçuk Karikatür Yarışması başarıyla devam ediyor. Nice on yıllara... 2010 yılında kurulan ve çocuklara karikatür eğitimi veren Milas Karikatürlü Ev’de ise onun adını sonsuza taşıyacak nesiller yetiştiriliyor. Emeği geçen tüm dostlara sonsuz teşekkürlerimi sunarım” diye konuştu. Başkan Tokat: Yarışmamız marka oldu Gazetemize konuşan Muhammet Tokat, “Turhan Selçuk, bizim için çok çok önemli bir isim. Nüfus cüzdanında da Milas yazıyor. Onu bir ‘Karikatürlü Ev’ ile yaşatıyoruz. Yarışmamız da artık marka haline geldi ulusal ve uluslararası düzeyde. Bizim açımızdan çok gurur verici. Başta Kamil Bey (Masaracı) ve Ruhan Hanım (Selçuk) olmak üzere bütün diğer jüri üyelerimizle aile gibi olduk. Yarışmamızı da daha büyük noktalara taşımak niyetinizdeyiz” dedi. Başkan Tokat, Turhan Selçuk sempozyumunun da müjdesini vererek “Aralık ayında da Turhan Selçuk ile ilgili bir sempozyum yapacağız. Turhan Selçuk’u anlatan bir kitap da bastık. Yarışmayı daha büyük noktalara taşımak konusunda da biz Milas Belediyesi olarak elimizden gelen bütün gayretleri gösteriyoruz” diye konuştu. Tokat, jüri buluşmasıyle ilgili olarak da “Tabii Zoom üzerinden yapılan jüri toplanmasına alışkın değiliz. Eskiden yüz yüze yapıyorduk, birbirimizi etkiliyorduk, bu kez farklı oldu ama yine de iyi oldu” ifadelerini kullandı. Altın CONTEMPORARY İSTANBUL VAKFI’NIN ‘YAKINSAMA’ SERGISI ÖZEL BIR DAVETLE AÇILDI Portakal’da bu Yeni bir mekân, yeni bir sergi yıl kortej yok Contemporary İstanbul Vakfı Yönetim tıkları işbirliği ile gelKurulu Başkanı Ali Güreli ve Özak diğini anlattı. nat iyileştirir, iyi hissettirir, yeniden üretmeyi BÜLENT ECEVİT Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Yönetim Akbalık, “İstanKurulu Başkanı Ahmet Akbalık’ın ev sa bul’daki kültür sanat sağlar. Bu akşam ortak projeler üreteceğimiz Antalya Altın Portakal Film Festivali, 3 Ekim’de başlıyor. Bu yıl salgın nedeniyle festivalde bir dizi önlem alındı. Festivalin geleneksel korteji, sosyal mesafenin korunması açısından sakıncalı olduğu için bu yıl düzenlenemeyecek. Festivalin açılış töreni, Yekta Kopan’ın sunumuyla cumartesi akşamı yapılacak. Salgın önlemleri nedeniyle seyircisiz yapılacak olan açılış töreni, Antalya Büyükşehir Belediyesi Televizyonu, Kanal V ve festivalin sosyal medhipliğinde düzenlenen davet, Contemporary İstanbul Vakfı’nın kültür ve sanat dünyasıyla ilgili vizyonunu da açıkladığı bir toplantı oldu. Ahmet Akbalık, açılış konuşmasında, “Bir şehrin kültür ve sanatı, medeniyetin izleri ile bütünleştiğinde, o şehri daha da zenginleştirir” diyerek 150 yıllık Fişekhane’nin kamuya kapalı konumundan kültür ve sanat ile hayat bulduğu ve uluslararası arenada yer alacağı bir duruma Contemporary İstanbul Vakfı’yla yapalanlarındaki yetersizlik bu konuda bizim için itici güç oldu. Sanatçıların ve sanatseverlerin buluşabildiği, sanatla Ahmet Akbalık rını sergileyebildiği mekânlar oluşturduk” dedi. Fişekhane’deki yeni etkinlik alanı Cocoon’da açılacak sergilerin ilki Güreli Koleksiyonu’ndan. Vakfın yönetim kurulu başkanı Ali Güreli de “Sabir sürecin başlangıcı. Biz, bu gece içinden geçtiğimiz dar ve zor zamanlarda, geleceğe, sanatçılarımıza ve baAli Güreli şaracağımız işlere duyduğumuz büyük güvenin bir kanıtı olarak buradayız” dedi. Güreli Koleksiyonu’ndan derlenen eserlerin yer aldığı “Yakınsama” sergisi. 30 Eylül30 Kasım tarihleri arasında Fişekhane’de gezilebilir. ya hesaplarından yayımlanacak. Kapanış ve ödül töreni ise Habertürk TV’den canlı olarak verilecek. Festivalde yer alan filmlerin gösterimleri, Yıldızların AltınŞehrin perdesi açıldı... da adı verilen üç açık hava sinemasında (Cam Piramit yanı, Konyaaltı Sahili ve AKM yanındaki Amfi Tiyatro) salgın önlemleri gözetilerek yapılacak. Açık hava sinemalarında film gösterimleri her akşam 19.20 ve 22.00’de yapılacak. Ayrıca festivalde bazı seanslarda sağlık çalışanlarına 50 adet davetiye verilecek. l ANTALYA İBB Şehir Tiyatroları, önceki akşam perdelerini, Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazıp yönettiği “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin” adlı oyun ile açtı. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde perde açan tek perdelik oyunu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da izledi. İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni MehİBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ergen, İmamoğlu’nu sahneye davet etti. met Ergen’in sahneye davet ettigi İmamoğlu, “Burası tarihi bir tiyatro. Ülkemizin sanat tarihi, neredeyse bu sahnelerde yazılmış diyebiliriz. O bakımdan bu sene Şehir Tiyatroları’nın ilk gecesinde bir arada olmak istedim. Aynı zamanda özel tiyatrolarla dayanışma içerisinde bir süreci başlattıkları için arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Bunu geliştirmemiz lazım, özel tiyatroların yaşaması lazım. Buna özel bütçe yapacağız. Hem sanatı hem sanatçıyı, sahneleri, tiyatroları, diğer sanat dallarını da koruyarak inşallah bu dönemi, sanat adına hasarsız atlatalım istiyoruz. Zira sanat yaşarsa insan yaşadığının farkına varacaktır. Sanatı onun için yaşatmamız lazım, insanlarımızın mutlu olması için” dedi. Aylar zor geçiyor desek de geçiyor. Şair Turgut Uyar yaşasaydı o da şöyle derdi: “Eylül toparlandı gitti işte; Ekim falan da gider bu gidişle...” Evet, zaman akıyor... Covid19 her yeri, herkesi kuşatıyor. Araya başka sorunlar da giriyor. Çare mi? Çare önerisi ressam, şair Mehmet Kıyat’tan geliyor: “İki kere iki dört/Bizi/Şiirimiz kurtaracak sonunda/Dağlara/ Dağlara vuracak ışığımız/Sevinçle/Kol kola çıkacağız bu yokuşları/Genç kanımızda/Yeni umutlar çoğalacak/Bizi/Direnç kurtaracak sonunda”. Mehmet Kıyat’ın şiirinde dediği gibi direnç kurtaracak bizi. İşsizliğe, adaletsizliğe, pahalılığa olduğu gibi Covid19 hastalığına karşı da direnç, gerekli ve zorunlu. Ekim bize öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’ni getiriyor. Bundan güzel gün olur mu? (Cumhuriyetimizi 29 Ekim’de yazacağım.) Hayvanları Koruma Günü Ekim bize sonbaharı ve birçok önemli günü de getiriyor... Bunlardan biri Hayvanları Koruma Günü. Hayvanlar ki en yakınımızdaki canlılar. Onların tarihsel kahramanlıklarını öğrenEkim gündemi mek için Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi ile Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek adlı kitaplara (Sam Stall, çev. Ayşen Anadol, Can Yayınları) bir göz atmalısınız. Elbette onların da yaşam hakkı var. Onlar, kişisel mal mülk eşya değil, yasalar karşısında duyguları olan canlılar. İnsana en yakın dostlar, arkadaşlar. Bunun için seviliyorlar. Onları sevenlerin 200 yıllık mücadelesi sonunda uygarlık haklarına kavuştular. 4 Ekim onları sevdiklerimizi gösterme; dışlayanlara, eziyet edenlere de uyarı günü olmalı! Paris’te Asniere Evcil Hayvan Mezarlığı, 1898 yılında ilk kurulan, 50 bin dolayında hayvanın gömülü olduğu bir yer. Kimi kahraman hayvanların heykelleri bile var. Örneğin Barry’nin. 40 kişiyi donmaktan kurtaran kahraman Saint Bernard köpeği Barry’nin. Patiler grubu Akıllı telefonların yaşama katılmasıyla bizim mahallemiz genç, çalışkan muhtarımız Aslı Hanım’ın öncülüğünde birçok WhatsApp grubuna kavuştu. Mahalle Birimi, Yeşili Koru, Patiler Grubu gibi... Dileyen istediği gruba üye oldu. Her birinin alanı, amacı ve işlevi farklı. Böylece grup üyeleri mahalledeolupbiten her şeyi anında bu gruplardan öğrendi. Kendi bilgilerini paylaştı. Bu yolla büyük dayanışma örnekleri yaşandı/yaşanıyor. Örneğin bir işe eleman aramadan, bir yakınına iş bulmaya ya da yoksullara giyecek içecek yardımı yapmaya varıncaya kadar birçok yardımlaşma sağlandı. Bu grupların çabasıyla evlere giren hırsızlar, kent suçu işleyenler yakalandı. Yaralı kedi ve köpekler iyileştirildi. Açıkta olanlara kulübeler yapıldı. Düzenli beslenmeleri, korunmaları sağlandı. Her apartmanda birkaç kedi Bizim mahallenin neredeyse her apartmanında birkaç kedi, birkaç köpek, sizi daha sokak kapısında karşılar. Bahçelerde küçük evleri vardır. Geçen yıllarda ben de yer yer beyazı olan simsiyah bir kediyle bahçe kapısında tanışmıştım. Bir süre bakışmış, sanki gözlerimizle anlaşmıştık. Gelip pantolon paçalarıma dolanmıştı. Dost olmuştuk. O, her pazar sabahı bahçede karşıma çıkıyordu. Gözlerimin içine bakarak miyavlıyordu, bir şeyler söylüyordu, konuşuyordu sanki. Yani ilgi, sevgi, yiyecek istiyordu. Her pazar ona hazır mamalar aldım, iştahla yedi. İsgora adını verdim. Bazen alışverişe giderken benimle geliyordu. Konservenin kapağında kendi gibi siyah beyaz bir kedi fotoğrafı vardı. Onu görünce gülüyordu. Balık seviyordu. Birkaç dakikada bir kutuyu bitiriyor, sonra uykuya dalıyordu. Bir süre hiç görünmedi, apartman görevlimiz onun sitemizin her apartmanını dolaştığını söyledi. Uzun bir ara olunca da “Çok yaşlıydı, ölmüş, sitenin uzak bir köşesine gömmüşler” dedi. Çok üzüldüm. Her ekimde, Hayvanları Koruma Günü’nde İsgora aklıma gelir, kimsesiz kedileri düşünürüm. Kediler yalnız mıdır? Şiirini, öyküsünü yazanlara hayranlık duyarım. Hayvan sevmeyenlere de üzülürüm. Adın yaşamak olsun! Nefes nefese kaldım. Arkasından koşuyorum, bir ileri bir geri gidiyorum, yeniden dönüyorum, tam bir ucunu yakalıyorum, öteki ucu bana göz kırpıyor, öteki uca yaklaşırken beriki kaçıyor, kovalıyorum, yetişiyorum, yakalıyorum, çözüyorum, bağlıyorum... Kahkahalar atıyorum, şaşıyorum, gülüyorum, kalbim sıkışıyor, yok artık diyorum, itiraz ediyorum, yeniden yeniden şaşıyorum, öğreniyorum, ipin ucunu kaçırmayayım diye daha hızlı daha hızlı gidiyorum, hayır hayır tam tersi, çabuk bitmesin diye yavaşlıyorum, dalıyorum, çağrışımlara kapılıyorum, kanatlanıyorum, yine şaşıyorum... Evet, soluk soluğayım... Orkestra şefi Umur Yukarıdaki satırları okurken, yürüyüş, koşu, spor vb. yapıyorum sandıysanız, yanıldınız. Sadece kitap okuyorum. Umur Talu’nun “Senin Adın Corona Olsun” adlı yeni çıkan kitabını. (Literatür Yayınları)... Alt başlık: “İnsanlığın Salgın Maceraları”... Ortaçağda, 191820’de 50 milyon ölüme neden olan İspanyol gribinden günümüze tarihten coğrafyaya, psikolojiden sanata, edebiyattan sinema ve müziğe, doktorlardan sanatçılara varan bir uzamdayız... Savaşlar, zaferler ve yenilgiler arasında, toplumsal olaylarla sanatsal yaratıcılıklar arasında, insanlar ve olaylar arasında, alçaklıklar ve harikuladelikler arasında bağlar, bağlantılar kurarak bize hiçbir şeyin rastlantısal olmadığını da gösteriyor yazar. Cemil Topuzlu’dan Türkan Saylan’a, Covid19’dan yitirdiğimiz ilk doktor Cemil Taşcıoglu’na, Hitler ve Mussolini’den Josephine Baker, Brigite Bardot’ya, Paris komününden Marx’tan, Gramci’den Karel Çapek Beckett’e, Paganini’den, Gustave Klimt’ten Trump’a... Binlerce insanı, olayı buluşturduğu eşsiz bir yolculuk... Umur Talu, “Tarihçi değilim, bilim insanı değilim, doktor değilim, edebiyatçı da değilim. 40 yıl gazetecilik yaptım” dese de bence o, bu kitapla nasıl muhteşem bir orkestra şefi olduğunu ortaya koyuyor. Bakışını yönelttiği, “dokunduğu” her insan, toplumsal her olgu, ses veriyor, ufuk açıyor, birbirini tamamlıyor; hayatı, yaşamı daha iyi anlamamızı; dünden yarına köprüler kurmamızı sağlıyor. Yani mutluluk veriyor. Savaşları önlemek “Senin Adın Corona Olsun”u okurken, dünyada günümüzdeki salgından 1 milyon insanın öldüğü açıklanıyordu. Bir virüs tüm dünyayı etkilerken, yaşam biçimlerimizi, tüm alışkanlıklarımızı değiştirirken... Başta doğayla olmak üzere, aileyle, dostlarımızla, tanıdıklarımızla, yaptığımız işle tüm ilişkilerimizi gözden geçirtirken... Bilinmezlik, ekonomik çöküntü, işsizlik, eğitimsizlik ve yarın ne olacak endişesi her zamankinden daha ağır basıp üzerimizdeki ruhsal baskılar daha da artarken... Ve de Orhan Bursalı’nın yazısından “Korona aşısını zengin ülkelerin çoktaaaaan kapattığını; Türkiye’de en erken bir yıl sonra” edinebileceğimizi (inşallah diyerek) öğrenmişken... 30 yıldır çözülemeyen Dağlık Karabağ savaşı gelip kapımıza dayandı. Emperyalist güçler burada kozlarını paylaşmaya çalışadursun, sayısız Ermeni ve Azeri vatandaşımızı düşünerek de Türkiye Cumhuriyeti’ne ancak ve ancak tek rol yaraşır: Daha fazla şiddeti önlemek. Çünkü aslolan hayattır. Yalnızca analar ağlar Savaşların eşiğinde, “Adın İnsanca Yaşamak Olsun” diyerek sözü, geçerliliğini hiç yitirmeyen Bertolt Brecht’in “Yalnızca Analar Ağladı” adlı şiirine bırakıyorum. (Turgay Fişekçi’nin Türkçesiyle:) “Akşam savaş alanına çöktüğünde / Düşmanlar yenilmişti / Telgraf tellerinin tınıları / Haberi uzaklara taşıdı. Dünyanın bir ucunda için için yandı / Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak/ Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan / Ve esrik göğü aşan. /Bin dudak ilençle soldu/ Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı. Dünyanın bir başka ucunda/ Bir sevinç, gökkubbede parçalanarak / Büyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık / Rahat bir soluklanma, gerinme/ Bin dudak eski bir duayı söyledi / Bin el inançla birleşti. Gecenin geç saatlerinde / Sayıyordu telgraf telleri / Savaş alanında kalan ölüleriO zaman dost ve düşman sessizleşti. Yalnız analar ağladı / Her iki yanda.” Opera’da ‘Napoli Gecesi’ Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde 3 Ekim Cumartesi akşamı Opera Sahnesi’nde “Napoli Gecesi” konseri verilecek. Tenorlar Barış Yanç, Fatih Kayhan, Okan Başel, Arda Doğan ve Mehmet Kavil’in sahneye çıkacağı gecede piyanist Hande Uçar, solistlere eşlik edecek. Etkinlik, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düzenlenen yeni seyirci oturma düzeni ile yapılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear