22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
kültür 217 MAYIS 2019 SALI EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET Polisiye yazarı Celil Oker hayatını kaybetti Yerli polisiye edebiyatının usta isimlerinden Celil Oker, kanser hastalığı sebebiyle 67 yaşında hayatını kaybetti. Yarattığı Dedektif Remzi Ünal karakteriyle hafızalara kazınan polisiye yazarı Celil Oker, 1952 yılında Kayseri’de doğdu. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlayan Oker, 1979 senesindeki mezuniyetinin ardından çevirmenlik, gazetecilik, ansiklopedi yazarlığı ve reklam metni yazarlığı yaptı. 1998 yılında Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan usta yazar, 1999 yılının nisan ayında ilk romanı “Çıplak Ceset”i yayımladı. Oker, aynı yıl ekim ayında Oğlak Yayınları tarafından basılan “Kramponlu Ceset” kitabıyla, “Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Birinciliği”ne değer görüldü. Celil Oker daha sonra her iki romanın da kahramanı olan Dedektif Remzi Ünal’ın maceralarını anlattığı beş roman daha yazdı. “Bin Lotluk Ceset”, “Bir Şapka Bir Tabanca”, “Rol Çalan Ceset”, “Yenik ve Yalnız”, “Son Ceset” ve “Beyaz Eldiven Sarı Zarf” gibi eserleriyle polisiye edebiyatında büyük yer edinen Oker, 2004 yılında Murathan Mungan, Pınar Kür, Faruk Ulay ve Elif Şafak ile birlikte “Beşpeşe” isimli bir roman yazdı. Oker’in Dedektif Remzi Ünal’ı konu edine son kitabı “Yenik ve Yalnız” ise, 2010 yılında Turkuvaz Kitap tarafından basıldı. Usta yazar Celil Oker, bugün ikindi namazina müteakiben Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından, defnedilmek üzere Kayseri’ye götürülecek. l Ahmet Ümit: Sevgili Oker’e veda... le tavsiye ederim. l Ertuğrul Kürk dostum, ülkemiz çü: Celil Oker 12 Ey polisiye yazınının duayenlerinden Celil lül karanlığından çıkışımızı da müjdele Oker sonsuzluğa karıştı. Hayalleri, duy yen “Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeler guları ve düşünceleri romanlarında yaşa Andiklopedisi”nin tanıtımını üstlenen de yacak... ğerli insanlardandı. Bu yetenekli zihnin l Yekta Kopan: Bir güzel insana veda ve yüksek ahlakın artık aramızda olma ettik. Celil Oker aramızdan ayrıldı. Çok ması çok acı. Geride bıraktıklarına sabır üzgünüm... ve tahammül dilerim. l Ümit Kıvanç: Celil Oker’i kaybetmi l Kaan Murat Yanık: Celil Oker’i kay şiz. Sahici bir kayıp. Hem yazdıkları bü betmişiz. Su gibi sade bir insan, iyi bir yük zevkle okunan yazar hem iyi insandı. yazardı. Allah rahmet etsin. Nur içinde Polisiyelerini okumamış olanlara hararet yat Celil Ağabey. Türk Rus Klasik Müzik Festivali başlıyor Antalya; 7 9 11 Mayıs tarihlerinde Side Antik Tiyatrosunda ilk kez düzenlenecek olan Türk Rus Klasik Müzik Festivali’ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 3000 yıllık Side Antik Tiyatrosu’nda yapılacak festivalin genel sanat yönetmeni, keman sanatçısı maestro Vladimir Spivakov olurken, festivalin daimi orkestrası ise, Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası olacak. Şef Vladimir Spivakov ve Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası 7 Mayıs Salı günü saat 21.15’de başlayacak açılış konserinde, “İki Dost Ülkenin Bestecileri” Nevit Kodallı’nın “Telli Turna Süiti” ve Şostakoviç’in “Prelüd ve Scherzo” adlı eserlerini dinleyiciyle buluşturacak. Sonrasında, Bolşoy Tiyatrosu solisti soprano Anna Aglatova, opera literatürünün gözde aryalarını seslendirecek. Ardından, Türk piyanist ve besteci Fazıl Say’ın solistliğinde, Mozart’ın “12. Piyano Konçertosu” Fazıl Say sanatseverlerle buluşacak. 9 Mayıs Perşembe günü saat 21.15’te gerçekleşecek konserde ise Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası, bu kez Spivakov’u şef ve solist olarak Vivaldi “Keman Konçertosu” eşliğinde ağırlayacak. Sonrasında da Spivakov idaresinde, flüt sanatçısı Sergey Zhuravel’e Vivaldi’nin “Flüt Konçertosu”nda eşlik edecek. 11 Mayıs Cumartesi saat 21.15’te düzenlenecek “PiazzollaGala” isimli kapanış konserinde ise Maestro Spivakov ve Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası, akordeon sanatçısı Nikita Vlasov ile orkestranın kendi üyeleri olan Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası solistlerine eşlik edecek. Konser biletleri, yurtiçi ve yurtdışında Biletix gişelerinden ya da www.biletix. com adresinden alınabilir. Leyla Gencer için iki büyük konser 20.Yüzyılın en önemli sopranolarından Leyla Gencer, ölümünün 11. Yılında yapılacak konserlerle anılacak. Konserler 10 Mayıs Cuma 20.00’de Kadıköy Süreyya Operası’nda ve 14 Mayıs Salı 30.30’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde yapılacak. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Solistleri Suat Arıkan, Perihan Artan, Hakan Aysev, Evren Ekşi , Murat Güney, Nesrin Gönüldağ ,Efe Kışlalı, Bülent Külekçi, Oleksandr Samoylenko, Cengiz Sayın, Hale Soner , Nazlı Deniz Süren’in sahnede olacağı konseri Orkestra şefi Zdravko Lazarov yönetiyor. Konserde, Wolfgang Amadeus Mozart’ın Figaro’nun Düğünü ve Sihirli Flüt eserlerinden , Giuseppe Verdi’nin Macbeth , La Forza del Destino , Aida, Otello eserlerinden , Jules Massenet’in Thaïs ve Werther eserlerinden, Georges Bizet’in Carmen ve Giacomo Puccini’nin Tosca eserlerinden aryalar İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde seslendirilecek. ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ Paneli Özyeğin Üniversitesi kuruluşunun 10. yılı etkinlikleri kapsamında “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelesinde Erkeklerin Rolü” başlıklı bir panele ev sahipliği yapacak. Panelde Oyuncu ve UNDP İyi Niyet Elçisi Mert Fırat da bir konuşma yapacak. Özyeğin Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nin düzenleyeceği panelde, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çabalara erkeklerin katılımını sağlamayı amaçlayan proje ve oluşumlar masaya yatırılacak. Moderatörlüğünü Siyaset Bilimci Prof. Dr. Serpil Sancar’ın yapacağı panele, Yanındayız Derneği’ni temsilen İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu ile Oyuncu ve UNDP İyi Niyet Elçisi Mert Fırat, UN Women Türkiye Programlar Yöneticisi Zeliha Ünaldı, AÇEV Babalık Çalışmaları Direktörü Hasan Deniz ve Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi’nden (EEİİ) Dr. Öğretim Üyesi Murat Göç katılacak. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve sürdürülmesi için erkekliğin eleştirel bir gözle incelenmesine yeni bakış açıları sunmak amacıyla düzenlenecek panel, 10 Mayıs 2019 tarihinde Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy Kampusu’nda gerçekleşecek. ÇOK YARATICI BİR TAŞLAMA: Boğaziçi Tiyatrosu’nun Kafka’nın “Davası”nı bugüne taşıdığı bu oyun insanların durup dururken fişlen Artık birKONUK YAZAR Zehra İpşiroğlu diği, absürt soruşturmaların yürütüldüğü, keyfi tutuklanmaların birbirini izlediği bir ortama ışık tutuyor. Ani polis baskını... Bay K’ye bir anda neye uğradığını bile anlamadan elektronik kelepçe takı davan var lır. Neden, suçu nedir, hiçbir şey belli de ğildir. Ama ‘hukuk yanılmayacağına’ göre suçlu olduğu kesindir. İşin içinden sıyrı labilmek için öncelikle suçunun ne oldu ğunu öğrenmelidir. Bu da hastalığa doğ ru teşhisi koymaya benzer, teşhis doğ ru yapılamazsa kolaylıkla sonu gelebi lir insanın. Öyleyse savcılığa gitmeli, ney le suçlandığını kavradıktan sonra da gü venilir bir avukatla savunmasını hazırla malıdır. Ne var ki kimse ne olduğunu bil mediğinden K’ye yardım edemez. Baş langıçta Pr’cı olan K’nin aklı fikri işindedir. İşini öyle içselleştirmiştir ki yaşadığı her şeyi korkusunu, sevincini satış malzemesine dönüştürür. Ama çevresi tarafından dışlandıkça enerjisi azalır, “davası” onu giderek yalnızlaştırır. Oyunda K’yi birbirini izleyen grotesk sahnelerle cezaya suç arayan adalet sisteminin döngüsü içinde yuvarlanıp dururken izleriz. K’nın suçunu bilmediği için onu neyle savunacağını bilmeyen savcı, onun kendini savunabilmesi için suçlu olduğunu kanıtlamaya çalışan avukat, divaya dönüşen hâkim hepsi vardır bu absürt adalet sisteminde. K, dava yüzünden işinden de atıldıktan sonra adalet sarayının koridorlarında hayalet gibi dolanır. İtiraz ediyorum diye bağırarak bir davadan ötekine koşturan avukata, ona ağır dosyaları oradan oraya taşıtan savcıya, hiç kimseye sesini duyuramaz. Savcılara göre kurtulabilmesi için ya ya cari beraatı ya da muallak mahkemeyi seçmesi gerekir.Cari yani sahte beraat aynı suçtan yeniden yargılanmasına yol açacak, muallak mahkeme davasını sürüncemeye alacaktır. İç ses... Bu karabasan dünyasındaki tek ışık ona yol gösteren, kimi kez karşı çıkan ikizi Melek’tir. Melek K’nın iç sesidir, hayalidir, çıkışsızlığın içindeki tek çıkıştır, umuttur. Böylelikle dış ve iç çatışma, K ile adalet mekanizması arasındaki çatışma, tüketim dünyasının çarkı içinde giderek robotlaşan K ile Melek simgesiyle somutlaşan iç benliği arasındaki çatışma oyunun dramaturjik temelini oluşturuyor. Sahnelemede ise sahne tasarımından (Naz Erayda) oyunculuğa ve oyunun iletisini çıkartan türlü buluşlara değin (kostümler, renk kullanımı, elektrik kesintisi) kullanılan göstergeler bütünün hizmetinde, bu açıdan da gelişigüzel hiçbir şey yok bu oyunda. İlker Keskin ile Cüneyt Yalaz’ın büyük bir ustalıkla bir rolden ötekinde geçişleri de (polis, savcı, avukat, şirket müdürü) çok etkileyici. Boğaziçi Tiyatrosu’nun Kafka’nın “Davası”nı bugüne taşıdığı bu oyun, insanların durup dururken fişlendiği, absürt soruşturmaların yürütüldüğü, keyfi tutuklanmaların birbirini izlediği, avukatların tutuklandığı, cezaya kılıf uydurulduğu bir ortama ışık tutuyor. Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bu ortamda her şey belirsizdir ama karabasının ağırlığı içinde soluk almamızı sağlayan kara güldürü öğeleri de yoğundur. Bu açıdan da oyun çok gerçekçi.Öte yandan çıkışın sadece Melek aracılığıyla bireysel olarak gösterilmesini, dayanışma düşüncesinin ise sadece sözde kalmasını oyunun zayıf yanı olarak görmemiz mümkün. Günümüzde psikolojik ya da tarihsel oyunlara eğilim giderek artarken eleştirel bakışın yoğunlaştığı oyunlar pek sevilmiyor. Gerçeklerden bir tür kaçış mı? Bilemiyorum ama bu oyunun her tür moda rüzgârından uzak kalarak yaratıcı bir biçimde bu kadar güncel bir konuya eğilmesini olumlu buluyorum. Sonuçta mizah ve taşlamayı sevenler için harika bir oyun, sevmeyenlerin ise öğreneceği şey çok. Şair Nurduran Duman’ın şiirleri Buenos Aires’te Türk şair Nurduran Duman’ın şiirleri Arjantin’in önde gelen uluslararası şiir mecralarından Buenos Aires Poetry’de yayımlandı. Buenos Aires Poetry, Duman için hazırladığı dosyada şairin yedi şiirine hem Türkçe hem İspanyolca çevirileriyle yer verdi. Çeviri şiirler Honduras’tan Frances Simán imzalı. Şairin İspanyolca konuşan dünyaya sunulan şiirlerinden biri de “Gök yerleşmiş göle”. Senarist Akın Aksu, artık EFA üyesi Senarist ve yazar Akın Aksu, Avrupa Film Akademisi’nin (EFA) üyesi olarak kabul edildi. Daha önce Türkiye’den Zuhal Olcay, Halit Ergenç, Selim Atakan, Hazar Ergüçlü ve Nuri Bilge Ceylan gibi isimlerin kabul edildiği EFA’nın ilk başkanı ise Ingmar Bergman. Toplamda ise 2 bine yakın üyesi bulunan EFA, her yıl Avrupa Film Ödülleri’ni veriyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear