02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1331 MAYIS 2019 CUMA Sahnede bir ses sihirbazı Alan Parsons Alan Parsons Live Project bu akşam Zorlu PSM Caz Festivali kapsamında İstanbullu müzikseverlerle buluşuyor. Konserde en sevilen parçalarını seslendirecek olan Parsons ile bir söyleşi yaptık EMRAH KOLUKISA “Alan! Alan! Alan! Alan!”... Kim arıyor bilmiyorum ama Alan Parsons’ın cep telefonu böyle çalıyor. İlk kez duyduğunuzda komik geliyor, gün boyu böyle çaldığını düşünmek bile istemem açıkçası, bir süre sonra insan tuttuğu gibi duvara fırlatıp kırar herhalde telefonu. Gerçi Alan Parsons alışık görünüyor, her çaldığında sükunetle kapatıyor ve sözlerine kaldığı yerden devam ediyor. Karşımdaki adam “Eye in the Sky”, “Time”, “Old and Wise” gibi hit parçaların ve “I Robot”, “Eve”, “Vulture Culture”, “Gaudi” ve benim favorim “The Turn of a Friendly Car” gibi albümlerin yaratıcısı, Eric Woolfson ile beraber elbette. Üstelik kendi adını taşıyan albümlerden önce uzun yıllar yapımcılık yapmış, Pink Floyd’un “Dark Side of the Moon”u ile adını efsaneler arasına yazdırmıştı çoktan. Parsons ile Zorlu PSM Caz Festivali’nde bu akşam vereceği konser öncesi kaldığı Mövenpick Otel’de buluştuk ve bir söyleşi yaptık. n Yeni albümünüz “Secret” yaklaşık 15 yıllık bir aranın ardından geldi? Neden bu kadar çok beklediniz? Kendimi pek hazır hissetmiyordum doğrusu. Bir önceki albümüm (A Valid Path) deneysel elektronik bir çalışmaydı ve pek tutulmamıştı, ticari açıdan, ben de neden yeni bir şey yapayım ki diye düşünüyodum. Ama o sırada başka şeyler yapıyordum, başka albümlerin yapımcılığını üstlendim, mesela Steven Wilson’ın albümü gibi, Jake Shimabukuro’nun albümü gibi. Ayrıca, bilmem duymuş muydunuz, ses kaydı üzerine bir dizi ve kitap çıkarttım (The Art and Science of Sound Recording). Ama sonuçta plak şirketi Frontiers beni yeni bir albüm çıkarma konusunda ikna etti ve “Secret”ı kaydettik. Yeni albümden 4 parça... n Bu akşam sadece “Secret”tan parçalar olmayacak ama değil mi? Hayır tabii ki, hit olmuş parçalarımızı da çalacağız. Yeni albümden de 4 parça çalacağız. n İlginçtir, Alan Parsons Project’in en popüler 70’li 80’li yıllarda hemen hiç konser vermediniz, grup dağıldıktan yıllar sonra başla dınız konserlere. Neden? Evet, Alan Parsons Project ömrü boyunca hiç konser vermedi. Açıkçası biz bir kayıt grubu olduğumuza kanaat getirmiştik, konser grubu değil. O yıllarda teknoloji bize hazır değildi bir yandan da. En az üç, dört klavyeci gerekecekti sahnede o sesi yakalayabilmek için. Ama tabii bu değişti artık, 90’lardan sonra özellikle. n The Beatles’ın “Abbey Road” ve “Let It Be” albümlerinde kayıt mühendisi olarak çalıştınız. Nasıldı o zamanlarda Abbey Road stüdyolarında olmak? The Beatles hâlâ bir aradayken orada çalışmış olmak benim için büyük bir şanstı. Onlarla ilk çalışmam aslında Abbey Road’da değil, onların kendi stüdyosunda olmuştu, Let It Be kayıtları için Apple Records’a gitmiştim. O meşhur çatı performansında vardım ben de. n Tabii Pink Floyd var sonra. “Dark Side of the Moon” albümü büyük ölçüde Alan Parsons albümü sayılır, değil mi? (Gülüyor) Söylediğin şeye katılıyorum galiba. Bir hayli etkili olmuştum evet. Elbette o albümde çalışmış olmaktan çok mutluyum. 50 yıl sonra bile o albümden bahsedileceğine kimse inanmazdı sanırım. Finansal açıdan da zorlu bir işti doğrusu, çünkü grup teknik olarak çok fazla şey talep ediyordu. Stüdyonun bütün imkânlarını kullandılar. O zaman her şey çok ilkeldi tabii. Dijital delay (gecikme) diye bir şey yoktu, her şey bantlarla yapılıyordu. Binadaki tüm makineleri kullanmıştık, her yerden kablolar geçiyordu, koridorlardan falan. ‘En iyi işlerim analog konsollarda yapılmış olanlar’ n Dijitalleşmeden sonra birçok şey değişti elbette. Siz hangi yöntemi tercih ediyorsunuz? Bence benim en iyi işlerim analog konsollarda yapılmış olanlardır. Yeni albümüm için de örneğin yine analog bir konsol kullandım. Bence en iyi yöntem analog bir konsolda çalışmak ama dijital kayıt yapmak. n 1987 tarihli albümünüz “Gaudi” geliyor aklıma... İspanyol mimar Gaudi sizin için önemli bir ilham kaynağı mıydı? Aslında eski ortağım Eric Woolfson’ın bir fikriydi “Gaudi”. Ben açıkçası Gaudi’yi tanımıyordum. Eric daha önce Barselona’ya gitmiş ve Sagrada Familia Katedrali’ni görüp çok etkilenmişti. Bense ilk kez albümün kayıtları sürerken gittim Barselona’ya ve o zaman gördüm yaptıklarını. ‘Welles’in ses kaydını kullanmak istemiştik...’ n Bir şarkınızda da Orson Welles’in sesini kullandınız. Ama o öldükten sonra çıkan bir şarkıydı. Onun hikâyesi neydi? Orson Welles’in ses kaydını “Tales of Mystery and Imagination” albümümüzüde kullanmak istemiştik 1976’da. Ama sonra olmadı ve ancak 1987’deki yeni versiyonda kullanabildik. İlk seferinde kullanamamızın sebebi kaydın elimize çok geç geçmiş olmasıydı, çoktan yapım sürecine geçmiştik artık. Kendisiyle hiç tanışmadım bu arada. Ona bir metin gönderdik, o da bize kaydettiği bandı yolladı. Oysa ben birlikte bir kayıt seansı yaparız diye umuyordum. Otururuz, ben ona “filmlerinize bayılıyorum, Citizen Kane dünyadaki en iyi film bence” falan derim diye hayal ediyordum ama olmadı işte. ‘Üç dakikalık DownloaDlar çağındayız’ n Günümüzde artık müzik, Spotify ya da YouTube gibi platformlar üzerinden dinleniyor. Ne düşünüyorsunuz bu durum hakkında? Sizce bu dönemde albüm yapmak anlamını yitirdi mi? Üç dakikalık downloadlar çağında yaşıyoruz ve bu çok üzücü. En çok da müzisyenler acı çekiyor bu durumdan. Çok az para kazanıyorlar. Kayıtlı müzik için özellikle işler çok kötü, ama live (konser) müzik için her zaman daha çok para harcanıyor. Müzisyenler için çok zor zamanlar bunlar. Eposta, akıllı telefon, video oyunları ve sayısız video TV kanalları çağındayız. Bir şeye konsantre olamıyor kimse. İnsanlar plak satın alıyor ve oturup dinliyor, ama dijital dünya çok farklı, dikkatlerini çekemiyorsun. Ama belki değişir bu, balon patlayabilir bir gün. Balenin genç yetenekleri sahnedeydi Diyarbakır’da kazı dönemi... Diyarbakır’ın kalbi olarak nitelendirilen tarihi Sur ilçesindeki 5 bin yıllık Amida Höyük’te bu yıl yürütülecek arkeolojik kazılara başlandı. Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız ortaya çıkacak veriler Diyarbakır tarihinin yeniden yazılmasına vesile olacak” dedi. HurriMitanniler, Urartular, Persler, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular ve Artukluların da aralarında yer aldığı birçok medeniyete ev sahipliği yapan Amida Höyük’te başta Artuklu Sarayı olmak üzere tüm değerlerin ortaya çıkarılması için sürdürülen kazı çalışmasını Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Talip Gül de izleyerek, Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız’dan bilgi aldı. Bu yılki kazılarda sarayın mozaik ve çinili avlusunun tamamen ortaya çıkarılacağını dile getiren Yıldız, şunları kaydetti: “Gizli tünelin saray kısmını da açıp tamamen birleştireceğiz. Gelen ziyaretçilerimizi ortaçağ tünelinden Artuklu Sarayı’na çıkaracağız. Kazı, Diyarbakır’ın tarihine ışık tutacak. 5 bin yıl kesintisiz olarak yaşamın devam ettiği yer. Diyarbakır’ın kalbi olarak adlandırdığımız bu höyükte çalışmalar sonucunda ortaya çıkacak veriler Diyarbakır tarihinin yeniden yazılmasına vesile olacaktır. ” l İHA Agar Agar İstanbul’da Salon İKSV’nin, şehrin farklı mekânlarında daha geniş kitlelere ulaştığı etkinliği Gezgin Salon, 30 Haziran Pazar akşamı elektropop ikilisi Agar Agar’ı ağırlayacak. Saat 17.00’de Feriye’de başlayacak “Birlikte Güzel: Gezgin Salon” isimli tek günlük festivalin biletlerini Biletix’ten temin edebilirsiniz. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale Anasanat Dalı sene sonu gösterisi 28 Mayıs Salı günü Süreyya Operası’nda yapıldı. Anasanat Dalı Başkanı Oral Yazıcı ve eğitmenler; Zehra T.Özbal, Christoph Paluch, Ayfer Zeren, Murat Kurtulmuş, Gizem Tokgöz, Tan Temel, Hüma İşsever, Melodi S. Olataş ile Gürcistan devlet sanatçıları Natela Arobelidze ve Sergo Tereshenko’nun sahneye koyduğu programda 6789. sınıf ve 123.’üncü lisans öğrencileri “Uyuyan Güzel”, “Korsan”, “Kuğu Gölü” gibi önemli balelerden solo ve grup dansları pırıltılar saçarak sergilediler. Program, lisans öğrencilerinin sunduğu “Paquita” balesiyle tamamlandı. l Kültür Servisi Atasoy’un oyunu Edinburgh’de yarışacak Fadik Sevin Atasoy’un yazıp oynadığı, Erdal Beşikçioğlu’nun yönetmenliğini yaptığı tek kişilik oyun “Muse Bir Esin Perisi Davası”, Edinburgh Fringe Festivali’nde 3 dalda ödül için yarışacak. Oyun, 2 10 Ağustos aralığında, festival mecralarından Zoo Venus’de 9 defa sahnelenecek. Türkiye’den bir yazarın oyununun ilk defa yer alacağı festivalde Atasoy, “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Oyun” ve “En İyi Metin Yazarı” ödülleri için yarışacak. “Muse Bir Esin Perisi Davası” Tolstoy, Shakespeare ve Leonardo da Vinci’nin eserlerini yaratma süresinde onlara ilham vermek üzere görevlendirilen esin perisi Muse’un, insan olmayı istemesi üzerine başından geçenleri anlatıyor. koTsneüurtüşüuvnleüdnnui... Rezan Has Müzesi tarafından her ay düzenlenen Cibali Sohbetleri, “Tarladan Fabrikaya Tütünün Serüveni: TEKEL döneminde Türk Tütününün SosyoEkonomik Tarihi” konusu ile 28 Mayıs Salı günü yapıldı. Panel dizisinin sekizincisinde Beykoz Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Bölümü’nden Dr. Özgür Burçak Gürsoy konuştu. Ekici ailelerden hükümet kanadına, tüketici kimliği ile de toplumun geniş bir kesimini etkileyen piyasanın yaşadığı sorunları ve geçirdiği aşamaları aktaran Gürsoy, tüm paydaşların dahil olduğu kooperatifleşme, banka ve bunların fonlanması sorunlarına odaklanırken aynı zamanda arşiv belgelerinden de bilgiler paylaşarak Tekel ekseninde tütünün sosyoekonomik tarihinin okumasını yaptı. l Kültür Servisi Sihirli Mozart Kitap okumayı aklına getirmeyip ama telefon ekranından parmaklarını çekmeyen, annebabanın uyarılarını önemsemeyen, tiyatroya gitmeyen, iyi müzik dinlemeyen çocuklara, gençlere söyleyecek sözüm yok... Ortam Renan, “Dehanın yüzde doksan dokuzu yaşama sevinci, yüzde biri yetenektir” diyor. Yeteneği sevince dönüştüren ise başta şiir olmak üzere edebiyattır, müziktir, resimdir; onların, insanda geliştirdiği beğeni duygusudur. Her çocuk, gözünü dünyaya yeteneğiyle açar. Ama işi yeteneğe bırakmamalı, onun gelişimine elverişli ortamları değerlendirmeyi de bilmelidir. Çocuk, onu geleceğe iyi bir yurttaş olarak yetiştirme sorumluluğu taşıyan annebaba arasında büyüyor; bilime, sanata önem veren okullarda eğitiliyorsa, özünde var olan yeteneğine en dar kapılar bile açılır. “En büyük sermayem çocukluğumdur” diyenlere hak veriyorum. Göknil Genç Çocuğun yetenek gelişiminde, yaşadığı kültür ortamının yanında okuduğu kitaplar da etkilidir. Alanı oldukça geniş bu konuyu sınırlayarak, bir kitaptan, o kitabın yazarından söz edeceğim. Göknil Genç iyi bir müzisyen. Sanatının gereğini yerine getirirken bir yandan da Can Çocuk Yayınları arasında yayımlanan birçok çocuk kitabının arasına, büyük müzisyenlerin yaşamına yönelik romanları da sıkıştırmış: Bach Yürürken, Chopin: Küle Dönüşen Kalp, Sihirli Mozart, Böcek Orkestrasının Muhteşem Turnesi, Böcek Orkestrasının Muhteşem Sınıfı. Romanlarında olayları anlatıp geçmiyor. Bach, Mozart, Chopin gibi ünlü bestecilerin yaşamıyla sanatları arasındaki yaratıcılıklarını etkileyici olayları yorumlayarak aktarıyor gençlere. Örneğin, çocukluk döneminde, senfonisonatopera gibi besteleri bütün Avrupa’ya yayıldığı döneme dek Mozart’ın o yüksek yeteneğine karşın nelerle karşılaştığı, kendini kanıtlamak için nasıl direndiğini, yalın bir anlatımla çekici kılmayı başarıyor. Çocuk Mozart Beethoven gibi bestecilerin, Vincent van Gogh gibi ressamların, Baudelaire gibi şairlerin, Shakespeare gibi oyun yazarlarının yaşamları romanlara, filmlere, bestecilere konu olmuştur. Yaratıcı sanatçıların yaşadıkları, okurun belleğine birden sanatçı olunmadığı gerçeğini yerleştiriyor. Müzik alanında sonsuzluğa ermesine karşın, dünya sahnesinde ancak 35 yıl yaşamını sürdüren Mozart’ın da herkes gibi çocukluk, gençlik, yetişkinlik dönemleri olmuştur. Çocukta yeteneğin gelişmesi, annebabadan devlete, her kesimin sorumluluğunu yerine getirmesine bağlıdır. Göknil Genç, bu geleneği sürdürerek yazdığı Sihirli Mozart adlı romanıyla okuru sanatın büyülü ortamında yaşatmayı biliyor. Bu arada Mozart’ın üstün yeteneğine değinirken, tutkuyla çalışmayanın başarıya eremeyeceğini de anımsatmış olayım. Romandan aktardığım şu konuşmalar bunu kanıtlıyor: Kız kardeşiyle oynayan üç yaşındaki çocuk Mozart’ın yaramazlık yaptığını söyleyen babasına verdiği yanıt, onun nasıl sihirli bir dünyada yaşadığını anlamamıza yetiyor: “Bir beste yapıyorum baba. Üstelik bugün defterime yazdığın bütün egzersizleri de çalıştım.” Babası, ondan bestesini çalmasını isteyince de, “Bitirmedim ki. Bitirince çalarım” diyecek denli de özgüven içindedir. Güveni daha üç yaşındayken kendinden beş yaş büyük piyanist ablasının çalışmalarını dinleyerek kazandığını da öğreniyoruz kitaptan. Sihirli Mozart’tan alıntılanan şu cümle, ünlü bestecinin kişilik yapısını yansıtıyor: “Küçük Mozart beş yaşına geldiğinde piyano başında harikalar yaratıyordu. Müzik onun için yürümek, konuşmak, soluk almak kadar doğaldı.” Tatarlı Höyük’te kazı başladı... Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Çukurova Üniversitesi adına Adana Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle yürütülen ve 2007 yılında başlayan Tatarlı Höyük kazılarının 12. dönem çalışmaları başladı. Ceyhan’ın doğusunda, Osmaniye sınırında yer alan Tatarlı Höyük’teki kazılarda neolitik dönemden Geç Helenistik döneme kadarki yerleşimler ortaya çıkarılıyor. Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümünden Kazı Başkanı Doç. Dr. K. Serdar Girginer, çalışmaların Adana’nın tanıtımı için son derece önemli olduğuna dikkati çekerek “Hititler döneminde çok büyük bir şehir ile karşılaşıldı. Tapınakları, taş döşemeli ve rampalı kutsal tören yolu, şehre giriş yolunun kulesiyle kent surları ve seramik pişirme fırınları ile son derece gelişkin yerleşimin Orta Anadolu Hitit kentleriyle olan bağlantısını sunan önemli bilgilere ulaşıldı. Gözlemlerimize göre bu çağda kentin en az 23 kilometrelik bir alana yayıldığı görülüyor. Kentin Hitit çağındaki isminin Lawazantiya olduğu düşünülüyor” dedi. l İHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear