25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 15 MAYIS 2019 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler Çubuk olayı: Demokrasiye saldırı! Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay Onursal Daire Başkanı Demokrasinin vazgeçilmezi muhalefettir. Muhalefet yoksa muhalefet yok edilmek isteniyorsa muhalefet özgürce kendini yurttaşlara ifade edemiyorsa demokrasi eksiktir ya da demokrasi, demokrasi dışı bir rejime evriliyor demektir. Demokrasilerde devlet, demokrasinin kurallarını ve kurumlarını güçlendirmek ve bu bağlamda muhalefetin, özgürce ve korkusuzca kendini anlatabilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Muhalefetin sesinin kısılmasına, meşru hakkını her yerde kullanabilmesine yönelik müdahaleleri devlet, pozitif yükümlülüğü gereği önlemek zorundadır. Ulusal ve evrensel hukuk normları da bunu öngörür. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı Çubuk’ta yapılan saldırı aslında Türkiye Cumhuriyeti demokrasisine yapılmıştır. Ne yazık ki, tüm kurumlar ve bazı kesimlerce yeterli tepki verilmemesi düşündürücü olmuştur. Kaldı ki örtülü bir şekilde, neredeyse destek verildiği görüntüsü bile görülmüştür. Çok az da olsa saldırganın “tebrik” edilmesi gelecek için ürkütücü ve çok tehlikeli olmuştur. Bir hukuk devletinde hiç kimseye, ama hiç kimseye yapılacak bireysel bir saldırı ya da saldırı girişimi meşrulaştırılamaz, övülemez, saldırıya gerekçe bulunamaz. Tehlikenin büyüklüğü Güvenlik güçlerinin Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığı’na şüpheli olarak önce beş kişiyi, ardından da otuz yedi kişiyi bildirdiği, Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığı’nca suç işlemeye tahrik etme, kamu görevlilerine görevinden dolayı hakaret etme, kamu görevinden dolayı yaralama suçlarından bir kişinin tutuklanmaması, sadece adli kontrol kararı verilmesi için mahkemeye sevk edildiği ve mahkeme tarafından da adli kontrol kararı verildiği bilinmekte, ne var ki olay yerinde on binle ifade edilebilecek kalabalık bir grubun olduğu hem açıklanmış hem de görüntülerden izlenmiştir. Öte yandan en üst düzeydeki bir güvenlik görevlisi, eve saldırıda bulunmak isteyenlerin bin rakamının üstünde olduğunu belirtmiştir. Anlaşıldığı ve görüldüğü üzere olay, bu denli tehlikeli olmasına karşın bugüne değin soruşturmanın genişletildiğine ilişkin bilgi kamuoyuna yansımamış, dahası “soğutulmaya” doğru evrilmeye gidilmekte olduğu algısı yerleşmeye başlamıştır. Örgütsel olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği öncelikle ve ivedilikle, devletin bütün olanakları kullanılarak araştırılmalıdır. Ancak, somut olarak görüldüğü halde yapılmayan soruşturma olduğu da belirtilmelidir. Sözgelimi parti aracının zarar gördüğü açıktır. Türk Ceza Kanunu’na göre mala zarar verme suçunun nitelikli hali söz konusudur (m. 152/1f). Nitelikli halin varlığı halinde şikâyet koşulu aranmaksızın Cumhuriyet savcısı soruşturma yapmaya zorunludur. Cezası da bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Ayrıca en ürkütücü ve tehlikelisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, aracına gidebilme serbestisinin kal Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde kurucu partinin genel başkanına karşı linç girişimine tanık olundu. Bu denli korkunç olayların hiçbir zaman yaşanmaması için bütün kurumlar etkin önlemler almalı, olaylara müdahale etmelidir. madığı ve bu yönde resmi belgenin de varlığıdır. Ceza hukuku anlamında teknik olarak ifade edilecek olursa genel başkanın kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme, bir yerde kalma ve bir yere gitme özgürlüğü ihlal edilmiştir. Hukuksal değer olarak korunan hareket özgürlüğünün ihlal edilmesi durumunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden soruşturma yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Eylemin birden fazla kişi tarafından ve tehditle işlenmesi halinde cezası, nitelikli hal söz konusu olacağından, dört yıldan on dört yıla kadar hapis cezasıdır. (m.109/236) Tutuklama gerekliliği Kamuoyuna yansıyan resim, görüntü vb. göre bu denli ağır, korkulu, tehlikeli bir şekilde işlenen suçlarda ve özellikle kaçma şüphesinin açık olduğu bir soruşturmada Cumhuriyet savcısının tutuklama isteminde bulunması gerekmektedir. Kaldı ki, şüpheli kaçmış ve güvenlik güçlerince yakalanmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü “kaçma hali” gerçekleşmiştir. (m. 100/2a) Evin yakılmasını isteyen, etrafını saran, sayıları binlere varan kişi lerin de yakalanmadıkları anlaşılmaktadır. Öte yandan saldırının şüphelisinin “tebrik”leri kabul ettiği resimleriyle kamuoyuna yansımıştır. Cumhuriyet Savcılığı’nca övme suçu yönünden ise soruşturma yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir. Görüldüğü üzere öncelikle örgütsel olarak işlenip işlenmediği, olay öncesi ve sonrası fikir ve eylem birliği, yardım etme olup olmadığı soruşturulmalı, yapılmakta olan soruşturmalara ilave olarak en azından belirttiğimiz yönlerden de soruşturma yapılmalıdır. Tebrik resimleri ise derhal ihbar kabul edilmelidir. Ülkemizde yirminci yüzyılın son çeyreğinde aydınların yakıldığını görüntüler eşliğinde bütün dünya izlemiştir. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde ise kurucu partinin genel başkanına karşı linç girişimine tanık olundu. Bu denli korkunç olayların hiçbir zaman yaşanmaması için bütün kurumlar etkin önlemler almalı, olaylara müdahale etmelidir. Yargı görevinde bulunanlar yönünden ise Hâkimler ve Savcılar Kurulu ivedilikle gereğini geciktirmeden yerine getirmelidir. İstenirse bu yazı ihbar kabul edilmelidir! Dersim... Önyargılar/Acılar ve Cumhuriyet’e bağlılık... Serdar Karsu Elektrik Mühendisi (İTÜ) Cumhuriyet gazetesinde, Dersim olayları için bugüne dek çok farklı görüşlere yer verildi. Dersim’de yaşanan acılara da yer verildi. Demokratik tartışma platformunda bu konular çeşitli boyutlarıyla yazıldı. Bir HDP milletvekilinin de ka tıldığı, İngiliz parlamento çatısı altında düzenlenen “Dersim Tertelesi” isimli (hangi emperyalist amaçlara hizmet ettiği zaten belli) bir toplantıdan yola çıkılarak, Cumhuriyet gazetesinde 5 Mayıs 2019 tarihinde bir yazı yayımlandı... Öncelikle, Dersim olaylarının/ acılarının emperyalistlerce kendi amaçları doğrultusunda kul lanılması bir yana, bu toplantıya alet ve önayak olanları da kınamaktayız. Ancak, bazı soruları da sormak gerekiyor. Dersim, Cumhuriyet’e karşı “ayaklanma” mıdır? Yoksa, jandarma baskısına karşı olan tepkilerden başlayan olaylar mıdır? “Ayaklanma bastırıldı” mı yoksa (Atatürk’ün ağır hastalığı döneminde) yönetimdeki önyargılı ve acımasız sivil/askeri kadronun emirleriyle on binlerin kırımı ve sürgünü müdür? Bu konularda çok belgeler, anılar yayımlandı. Bu olayların ve acıların değerlendirilmesini, tarihi incelemelere ve duyarlı vicdanlara bırakalım. Dersim’le ilgili birkaç söz: n Dersim sancağı, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, bugünkü Tunceli il sınırlarından daha geniş bir bölgedir. n Dersim halkı, Hazar Denizi’nin güneyindeki Horasan’dan gelmiş olan Alevilerdir. n Yavuz’un dönemi başta olmak üzere, Anadolu’daki tüm Alevi/Türkmenler gibi Osmanlı döneminde kıyımlara uğramışlardır, direnmişlerdir. (Hallacı Mansur, Nesimi, Şeyh Bedrettin, Pir Sultanlar gibi...) n Şeyh Sait, Cumhuriyet’e karşı açtığı isyan bayrağına Dersim’den destek istediğinde, Dersimliler elinin tersiyle itmişlerdir. n Dersim halkı; 19371938’deki çeşitli nedenlerden dolayı çıkan (“Cumhuriyete karşı ayaklanma” değil!) kısmi olayların, önyargılı/zalim kafalılarca gerekçe yapılarak uğradıkları kırımdan (“soykırım” değil, kırım!) ve sürgünlerden sonra da yüreklerine taş, acılarına tuz basmışlardır... Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet ilkelerine, laikliğe, demokrasiye bağlılıklarını daima sürdürmüşlerdir. Acılarını kendi çıkarları için kullanmaya çalışanlara da prim vermemişlerdir. Notlar (Konuyla ilgili 22.05.2015 tr. yazım:http://www.cumhuriyet.com. tr/koseyazisi/233649/Dersim Onyargilari....html) Sürgüne gönderilen Karso ailesinin büyüğü (Sarıkamış Seyyar Jandarma Taburu 3.4. Bölük süvari askerlerinden) Ali Rıza Karsu da çocuklarına şöyle demişti: Çocuklar bize kıyan Cumhuriyet değil, Yönetim!.. Geçen yıl (2018’in 30 Nisan’ında) hakka yürüyen, yaşamını ezilen halk katmanları için Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi ilkeleri doğrultusunda mücadeleye adamış olan, ailesiyle birlikte 1939’da Erzincan’dan Aydın’a sürülmüş “Dersim sürgünü” sevgili babamız (1516. Dönem CHP Erzincan Milletvekili) Sayın Nurettin Karsu’yu, konuyla ilgili (“Dersim Gerçeği” http://www.nurettinkarsu.com/?p=864) yazısıyla, hasret ve saygıyla anarak... Hukuk demokrasinin ve özgürlüklerin simgesidir İstanbul seçimlerinde, anayasaya ve yasalara aykırı bir şekilde toplanan Yüksek Seçim Kurulu, “yok hükmünde bir kararla” seçilmiş başkanın hakkını gasp etmiştir. Şahin Mengü Eski CHP Milletvekili / Avukat Cumhuriyetimizin niteliklerini belirten anayasamızın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini sayarken “...bir hukuk devleti” olduğunu hükme bağlamıştır. İlk üç maddesinin değiştirilemeyeceğini ve hatta değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini hüküm altına almıştır. Hukuk devleti, yönetilenlerin uyması gereken hukuk kuralları koyarken, yönetenlerin de hukuka uygun davranmalarını zorunlu kılar. Bu nedenle bir “cahil bilgicinin” “...anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz” sözüne zamanında gerekli tepki vermezseniz ya da birtakım siyasetçilerin “...her şeye hayır diyorsunuz”, dememeleri için açıkça anayasaya, yasalara aykırı olan Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin, yedek üyeleri ile birlikte toplanmasına ses çıkartmazsanız; bu kurula bugün kurul demek için anayasa ve yasaların emredici kurallarını çiğneyerek toplanması karşısında da sadece hamasi nutuk atabilirsiniz. Anayasamızın “E.Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” başlığını taşıyan 79. maddesinin 5. ve 6. fıkraları, Yüksek Seçim Kurulu’nun teşkilini düzenlemektedir. 79. maddenin 5. ve 6. fıkralarında Yüksek Seçim Kurulu’nun yedi asil ve dört yedek üyeden oluştuğu, dört yedek üyenin kura ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Yine 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 11. maddesinde Yüksek Seçim Kurulu’nun yedi asil dört yedek üyeden oluşacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı husus Yüksek Seçim Kurulu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da da düzenlenmiştir. Anayasanın ve yasaların bu açık hükmüne rağmen, 2011 yılında, siyasi partilerin de görüşü alınarak, anayasada ve yasalarda değişiklik yapmak ihtiyacı duymadan, tam bir “Çadır Devleti” mantığı ile “biz yaptık oldu” diyerek Yüksek Seçim Kurulu’nun karar almak için yedekleri ile birlikte toplanması konusunda mutabık kalınmıştır. Bir hukuk devletinde böyle bir hukuk garabetini savunabilmek mümkün değildir. Yok hükmünde karar Demokrasilerde, demokratik yollarla seçilmiş karar organlarının hakkı, seçilmemiş grup ya da grupların karşısında göstermelik kalmakta ise o rejime demokratik denemez. Nitekim İstanbul seçimlerinde, anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde toplanan Yüksek Seçim Kurulu, “yok hükmünde bir kararla” seçilmiş başkanın hakkını gasp etmiştir. Bu yaşadığımız haksızlığın, hukuksuzluğun müsebbibi demokratik, siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler “albay çavuş” ilişkisi içinde, yüksek yargıçlardan oluşan Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasayı ve yasaları çiğnemesine göz yummuşlar, hatta çanak tutmuşlardır. Anayasanın ve Cumhuriyetin temel nitelikleri ile sorunu olan “Tek adam rejimini” savunan iktidar partisi için bu açık anayasaya aykırılık bir sorun ifade etmeyebilir, ama hukuk devletini savunan siyasi partiler bu anayasaya aykırı işlemi nasıl kabul etmişlerdir anlayabilmek mümkün değildir. Bu davranış, bu anayasa ihlaline destek verenlerin bir hukuk bilgisinin de, anlayışının da olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Yarın açıkça anayasaya aykırı bir kararla iktidar gücünü elinde bulunduranlar zaten baskı altına aldıkları özgürlükleri tümden kaldırırlarsa, bu konuda da hukuk nosyonundan yoksun olanlardan bir şey beklemek mümkün değildir. İnanıyorum ki, bu hukuk faciasını partilere yaptıranlar “hukukçulukları kendisinden menkul” bazı hukukçu(!) olduğunu iddia edenlerdir. Hiçbir meslek sahibinin hata yapması elbette mazur görülemez ama hukukçu hata yaptığı zaman toplumu uçuruma sürükler; aynen Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasa aykırı bir şekilde toplanıp karar vermesine imkân tanıyanlar gibi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear