26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ [email protected]. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1115 NİSAN 2019 PAZARTESİ HERKES SIKINTIDADış ilişkilerde yabancı yatırımlarda güven, iletişim, dürüst bilgi vermek çok önemli Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis: 163 yıldır Türkiye’deyiz. Biz normal dönemlerde 1 yıllık, 5 yıllık plan yapıyorsak, şimdi her 3 ayda bir planlarımızın üzerin Hüseyin Gelis, Şehriban Kıraç’a den geçiyoruz. Bazen de her ay revize yapıyoruz. ekonomideki gelişmelerle ŞEHRİBAN KIRAÇ Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) ile Ulus Herhangi bir şirket ya da yatırımcı bugün Türkiye’de her şey süper gidiyor desin, bir problem vardır. Türkiye’nin potansiyelinden bir şey değiş ilgili açıklamalarda bulundu. lararası Yatırımcılar Derne medi. Hâlâ genç nüfusa sahip, ği (YASED) Başkan Yardımcısı girişimcilik var. Ama bugün Hüseyin Gelis, “Herhangi bir herkes sıkıntıda bunu görüyo şirket ya da yatırımcı ‘bugün rum. En önemli sıkıntı finans. Türkiye’de her şey süper gidi Bunun detaylarına iyi bakmak yor’ desin, bir problem var lazım, çünkü çoğu konular dır. Herkes sıkıntıda sırf Türkiye’nin prob bunu görüyorum” dedi. Bu süreçte 40 bin istihdam lemi değil. Son yıllarda yurtdışındaki faizler çok dü daha fazla ya şük olduğu için tırım getir 4 Siemens Türkiye 1856’de kuruldu. herkes gide meye çaba 4 Türkiye, Siemens global içinde 30 lim kredi ala ladıklarını ancak, yatırımcının bekleme döneminde olduğu lider ülkeden biri. 4 3 binden fazla çalışanı bulunan Siemens Türkiye, dolaylı olarak 40 bin kişiye istihdam sağlıyor. Çalışanların yüzde 25’i kadın. 4 Ülke ekonomisine 3.2 milyar TL katkı sunuyor. 4 Her yıl ekonomiye 100 milyon Avro katkı sunmayı ve 1000 kişilik doğrudan ve dolaylı istihdam yaratılması hedefleniyor. lım, projelere yatıralım dedi. Ondan sonrada resim birden değişmeye nu bunun 4 Siemens Türkiye 2023 yılında ArGe başladı. Fa da domino çalışanlarının eğitimine 2.8 milyon TL izler artıyor. etkisi yarattığını vugulayan Gelis, problemler olduğu zaman ayırmayı hedefiyor. Bu yılki ArGe Ülke riskleri 4 bütçesi ise 40 milyon Avro. ArGe’de çalışan sayısı, yaklaşık 700 kişi. 4 yıl sonraki he def ise 1000 kişi. ni de içine dahil ediyorlar. Son yıllarda şirketler ancak aldık Türkiye’nin dışarı ları kredilerin faizle ya daha iyi anlatılma rini ödeyebildiler. Son sı gerektiğini dile getirdi. ra iflaslar ciddi miktarda art “2019’a her çeyrek dikkatli tı. Bunu anlamamız gerekiyor. davranmamız gerekiyor. Eğer Detaylara girmek lazım, niçin Alman kökenli Türk şirketiyiz n Önceki yıllarda Almanya ile ilgili yatırımcıların kaygısı güvenlikti, şimdi bunun yerini neler aldı? Türkiye ile Almanya arasındaki ilişki aslında bir aşktır. Dostlar dürüst konuşur, doğrusunu söyler. Almanya ile Türkiye arasındaki problemlerin hepsi çözüldü mü? Hayır. Hâlâ üzerinde konuşmamız lazım. Bazı konularda çözümü beraber bulmamız gerekiyor. Ama iletişim kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karar. Biz hem yerli hem de yabancı yatırımcılar olarak dedik ki problemi anlıyoruz, ama aniden böyle bir karar çıktığı zaman herkes şok oluyor. Refleks kararlardan her zaman korkuyoruz. İstiyoruz ki problemler olduğu zaman bir araya gelelim konuşalım. Aniden bir karar aldığınız zaman sonradan onu düzeltseniz bile herkeste bir algı kalıyor. Her an Siemens olarak kendimizi Türkiye’de hiçbir zaman yabancı bir şirket olarak görmedik. Alman kökenli Türk şirketi olarak görüyoruz. Yıllardan beri Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler Türkiye’yi iyi biliyorlar burada bir problem görmüyorum. Fakat Türkiye’yi fazla tanımayan KOBİ’lerde problem var. Onlar aniden stratejilerini değiştirebiliyorlar. Son zamanda da tedarik zincirinde geçen yılla aynı seviyede tuta oluyor, mevsimsel mi? daha düzeldi ve gittikçe de bir şey çıkabilir diye. O du bunu gördük, başka ülkele bilirsek büyük bir başarı ola Müşterilerimizin çoğu ar gelişiyor. Bugün turistler de rum riskli. Daha fazla konuş re kaydılar. Onları geri getir bilir” diyen Hüseyin Gelis ile tık daha çok yurtdışı projele Türkiye’ye geri geliyor. Daha mamız lazım. memiz lazım. Burada önem Türkiye ekonomisindeki son re odaklandıklarını söylüyor fazla para harcayan turistleri Sonra hükumetimiz de bu li olan iletişim. Türkiye’yi da gelişmeler ve Siemens’in he lar. Bu iyi. Ama bir de bakıyor de Türkiye’de görmek istiyo konun ciddiyetini hemen an ha iyi anlatmamız gerekiyor. deflerini konuştuk. sunuz Almanya’nın bu yıl bü ruz. Onun içinde güven çok ladı. Toplantılar oldu, bilgi is Problemler olduğu zaman Finansman sıkıntı n Son ekonomik gelişmeler ışığında Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz? Daha fazla konuşmalıyız yüme oranı 0.6 olacak. Brexit süreci... Bu çok ciddi bir şey, çünkü Avrupa’nın en kuvvetli ekonomisi büyümüyorsa, yurt dışına odaklanan şirketlerimiz de bundan etkilenecek. Küresel resesyondan geçebileceğimizi düşünüyorum. Buna daha fazla kafa yormak gerekiyor. Domino etkisi önemli, iletişim çok önemli. Dürüst bilgi vermek çok önemli. Dolar kuru yükseldiğinde yurtdışındaki dövizin Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili bir karar çıktı. Türk parası tediler konuyu nasıl netleştirebiliriz diye. Bunlar bence çok önemli. n Türkiye’de hızlı tren üretme düşünceniz vardı, şu an yatırım yapılacak ortam var mı? doğru anlatmamız gerek. Güven şart. Hızlı trenleri Türkiye’de üreteceğiz. Ama onun için üçüncü ihalenin yapılması lazım. Bu konuda adım atılırsa bizim planımız hazır. Bir yıla değil beş yıla bakıyoruz n Bu kriz sürecinde sizce hükümet neyi öngöremedi, hangi adımları atmakta geç kaldı? Türkiye’de o kadar çok kriz yaşadık ki. Eğer bir risk varsa bu riski kabul etmek ve ona göre iletişime geçmek çok önemli. Bunu da yapıyorlar. Daha fazla bu konunun ciddi olduğuna dair konuşmamız lazım. Güven çok önemli. Biz bu krizin içinden çıkabiliriz, daha önce de çıktık. Bunları da görüyorum. Aslında herkesin kendisini hazırlaması lazım. İngilizce’de ‘en iyi durum senaryosu, en kötü durum senaryosu’ diye birşey var. Ona göre planlamamızı yapmamız lazım. Yatırımcılar bekleme aşamasında. Bazı büyük projeler büyük cesaretle yürüyor ve gerçekleşiyorlar bunlar gayet iyi. Fakat bu dönemde pazarda daha fazla bakım, hizmet, tasarruf, enerji tasarrufu projelerine daha fazla yatırımlar yapılacağını görüyorum. Her ay plan n Küresel resesyonun Türkiye’ye ciddi etkisi olur mu? Bir adada yaşamıyoruz. Türkiye küresel pazarın parçası. Onun için yurtdışında ciddi bir problem olursa bizi de etkileyecek. 20192020’de global bir resesyona doğru gidiyorsak Türkiye bundan tabii ki etkilenir. Türkiye’nin ekonomisinin bu yıl1.5 küçüleceği söyleniyor. Sıfır ya da yüzde 2 büyüme olsa da Türkiye için resesyon. Bu süreçte yatırımcılar olarak daha fazla yatırımı Türkiye’ye getirelim diye konuşuyoruz. Global yatırımcılar dikkatli davranıyorlar. Dikkatli davranalım bekleyelim diyorlar. Bu da aslında domino efekti gibi. Herkes bekliyor. n Altyapı, enerji, sağlık gibi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz, bu dönemde en çok hangi alanda zorluk çekiyorsunuz? Türkiye’de enerji sektöründe kurulu gücün yüzde 16’sında, toplam elektrik üretiminin ise yüzde 30’unda Siemens ürün ve çözümleri kullanılıyor. Enerji projelerimizde tabii bölmemiz lazım, büyük, küçük gaz tribünleri var. Rüzgâr projeleri var. Büyük gaz tribünlerinde sırf Türkiye’de değil, globalde de bir azalma görüyoruz. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeline baktığımız zaman yüksek, fakat orada da müşterilerimiz daha biraz dikkatli davranıyorlar. Sebebi de aslında hep aynı finansman. n Enerjide finansman sı kıntısı mı var? Evet enerjide onu gö rüyorum. Tabii durmamamız gerekiyor. Finansman imkânlarını tekrar değerlendiriyoruz. Finansmanı nasıl bulabiliriz diye. Türkiye’nin ekonomik durumu hakikaten o kadar kötü mü? Onu daha fazla tartışıyoruz yurtdışında. Geçen yıl Cumhurbaşkanımızın Berlin’i ziyaret etmesi olumluydu. Orada finansman konuları da konuşuldu. Onlar da tabii Türkiye’yi izliyorlar hem fırsatlarını hem risklerini analiz ediyorlar. Bu aktivitelerin devam etmesi lazım. Bence en önemlisi bir araya gelip konuşmamız lazım, nerede olduğumuzu ne problemler yaşadığımızı konuşmamız lazım ki o güveni kay betmeyelim. n Bu dönemde Türkiye’de hangi sektöre odaklanacaksınız? Sağlık sektörümüz gayet iyi gidiyor. Siemens Healthineers Türkiye, Ankara Şehir Hastanesi’ne Avrupa’nın en büyük hastane laboratuvarını kurdu. Laboratuvarın işletmesi de bizde. Bunlar devam edecek. Dijitalleşme konusu gittikçe artıyor. Türkiye’de 700 mühendisimiz var. Daha fazla verimlilik projeleri için çalışacağız. Ulaşım projelerine de odaklanıyoruz. Yani bir yerde dikkatli davranıyoruz, diğer tarafta da o bizim şirketimizin kültürüdür. Biz sırf bir yılı değil, gelecek 5 yılda fırsatlar ne olabilir diye strateji belirliyoruz. 2019 zor geçecek n Yatırımcı bekleme sürecinde dediniz, bu bekleme ne kadar sürer. Geleceğe dönük plan yaparken ne tür belirsizlikler görüyorsunuz? Biz Türkiye’de 163 yıldan beri faaliyet gösteriyoruz. Onun için Türkiye’nin potansiyelini her zaman gördük. Biz normal dönemlerde 1 yıllık, 5 yıllık plan yapıyorsak şimdi her 3 ay planlarımızın üzerinden geçiyoruz. Bazen de her ay oluyor. dijitalleşmenin öyle güzel bir tarafı da var. Verileri her gün kontrol edebiliyorsunuz. Daha kısa dönemde planlarımızı yapıyoruz ona göre aksiyon alıyoruz. Daha dikkatli davranıyoruz. n 2018 kötü geçmişti, bu yıl için neler öngörüyorsunuz? 2018 Türkiye’deki Siemens tarihinin en iyi yılıydı. Bunun iki sebebi var. Biri uzun vadeli bazı altyapı projelerini 2018’de bitirdik. İkincisi biz dövize bağlı yaptığımız tüm yatırımlara garantiye (Hedging) aldık. Ama 2019 iyi geçecek desem çok optimistik bir şey olur. 2019’a her çeyrek dikkatli davranmamız gerekiyor. Eğer geçen yılla aynı seviyede tutabilirsek büyük bir başarı olabilir. n YASED başkan yardımcısısınız, tekrar yatırım çekmek için hangi adımlar atılmalı? Türkiye’deki yatırımcıları aslında daha fazla dinlememiz lazım ki endişeleri, sıkıntıları nedir öğrenelim. Biz de farklı bakanlıklarla çalışma gruplarıyla bu sorunları gündeme getiriyoruz. Bakanlarımızın da bu konuda çok istekli olduklarını görüyoruz. Biz de aynı zamanda da yabancı yatırımcılar olarak sırf olumsuz tarafları değil olumlu tarafları da anlamamız lazım. ‘Adamlar’ nasıl gitti? Sonra bir de baktık ki “Adam” aslında sadece adammış. Bir oligarşi, bir siyasi hareketin seçkinleri onu orada tuttuğu için oradaymış, ama kendini gerçekten oradaki “Adam”, ulusun ruhu, Tanrı’nın lütfu sanıyormuş. Halk sokaklara döküldü, polis şiddeti karşısında direndi ve haftalarca “demokrasi, barış istiyoruz”, “ayrımcılığa son” dedi, “yeter artık git” dedi. Oligarşi, siyasi hareketin seçkinleri, devletin direksiyonunda kalabilmek için adamı, askerin eliyle şarampole atıverdiler. Ancak halk, Cezayir’de oligarşinin parçası generallerin (Al Watan), Sudan’da, siyasal İslamın askeri kanadının (Soudan Tribune) darbeleriyle çürümüş rejimleri kurtarma operasyonunu kabul etmiyor. Halk hâlâ sokaklarda, iradesinin çalınmasına “hayır” diyor… Süreç devam ediyor. Bundan sonra ne olacak? Halk hareketinin tarihte açtığı sayfadaki yeni olasılıkları kim nasıl değerlendirecek? Hareket halindeki tarih içinde tatmin edici cevaplar bulmak zor. Cevapları, bizzat halkın sokaklardaki hareketinin, karşısındaki güçlerle çatışması verecek. Buna karşılık, “On yıllarca ülkelerini kendi mülkleriymiş gibi yöneten, zenginliklerine el koyan, el koyduklarının bir kısmını adamlarına dağıtan, ekonomiyi, siyaseti, halkın kaderini belirleyen, her şeyi bilen, her şeye kadir, her şeye burnunu sokan, ‘Adamlar’ nasıl gitti” sorusuna cevap vermek daha kolay. Adamlar nasıl gitti? Bu soruya, Cezayir ve Sudan’a şu klasik formülün merceğinden bakarak cevap vermeye çalışabiliriz: “Yönetenler artık eskisi gibi yönetemiyorlar. Yönetilenler de artık eskisi gibi yönetilmek istemiyorlar”. “Yönetenler eskisi gibi yönetemiyorlardı”. Cezayir’de ve Sudan’da devletin başında, güç biriktirme (yükselme) sürecini, popülaritesinin zirvesini çoktan geride bırakmış “Adamlar” vardı. Derin bir ekonomik kriz toplumsal dokuyu seyreltiyor, sınıflar arası dengeleri sarsıyordu. Yalnızca yönetenlerin kendi aralarında paylaştıkları pasta küçülmüyor, halkın rızasını satın almalarına olanak veren kaynaklar da hızla eriyordu. Bu durum adeta “bir mumu iki ucundan birden yakmaya” benziyordu. Uluslararası sermayenin, devleti yöneten hırsızların, yerli kapitalistlerin çıkarları arasında bir denge kurmak olanaksızlaşmıştı. Oligarşi (Cezayir), İslamcı hareket (Sudan) içinde “Ya her şeyi kaybedersek” sorusu yankılanıyor, çatlaklar hızla derinleşiyordu. “Adam”ın yönetimine, ekonomi politikalarına karşı farklı seçenek arayışları başlamıştı. “Yönetilenler de artık eskisi gibi yönetilmek istemiyordu”. Her iki ülkede de yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, ülkenin nüfusu içindeki oranı sürekli yükselen genç nüfusun, özellikle bunların eğitimli ve işsiz, ya da tatmin edici işler bulamayan kesiminin huzursuzluğu, öfkesi giderek kabarıyordu. Güvenli bir gelecek, kendilerini rahatça ifade edebilecekleri, özgür, demokratik, kültürel yaşam istiyorlardı. “Adamın” ve rejimin özel yaşamlarına burnunu sokmasından bıkmışlardı. Sudan’da özellikle kadınlar her fırsatta kendilerini hedef alan İslamcı rejime öfkeliydi. Devrimin simgesinin bir kadın olması boşuna değildi. Her iki ülkede de bir öfke dalgası birikiyor, patlama noktasına doğru yükseliyordu. Cezayir’de, oligarşi Buteflika’yı beşinci kez devlet başkanı yapmaya kalkınca, Sudan’da temel malların fiyatları aniden artırılınca, yönetilenlerin öfkesi patlayarak sokaklar döküldü. Evet, artık “Adam” beceremiyordu, ekonomik kriz vardı, “Adamı” iktidarda tutan ilişkiler zayıflıyordu. Ancak bir çıkarlar zinciri içinde birbirlerine kilitlenmiş olanların bir değişiklik yapmaya ne acelesi, ne cesareti ne de gücü vardı. Hep birlikte tarihin aynı sayfasına takılıp kalmışlardı. Halk bu sayfayı çevirdi, tarihte dün olmayan, hatta olması bile hayal edilemeyen olasılıklarla dolu yeni bir sayfa açtı. Evet, “Adamları” kendi adamları vurdu, şimdi belki de türlü jeopolitik hesaplar da devreye giriyor. Ancak ne olursa olsun, sayfayı halkın sokaklardaki gücü, direnci çevirdi. Bu güç, direnç olmasaydı “Adamlar” hâlâ yerlerinde oturuyorlar, çalmaya ve insanlara yaşamı zehir etmeye devam ediyorlardı. Daralma sürecek Türkiye Müteahhitler Birliği’nin (TMB) nisan ayı inşaat sektörü raporunda, yurtdışı müteahhitlikte yıllık yeni proje tutarının 2023’te 35 milyar dolara yükseltilmesinin amaçlandığı belirtilerek, “Bu sayede uluslararası pazardan firmalarımızın aldığı pay yüzde 7’lere çıkacak” ifadesi kullanıldı. Raporda ekonomideki gelişmeler ve sektörün iç dinamikleri nedeniyle inşaat sektöründeki daralmanın bu yılın ilkyarısında da devam etmesinin öngörüldüğü belirtildi. Raporda, Türkiye ekonomisinin toparlanma sürecinin, uygulamaya konulacak politikaların etki gücünün yanı sıra küresel görünüme bağlı olacağı kaydedildi. Ash: IMF’ye gidin BlueBay Asset Management Kıdemli Stratejisti Timothy Ash, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a “Yatırımcı toplantılarıyla vakit kaybetme, doğrudan IMF’ye git” tavsiyesinde bulundu. Ash, Türkiye, IMF olmadan da yapabilir. Ancak fona erken başvurmak ekonomik açı dan daha az acı verici bir seçenek, güveni ve yatırımcıları tekrar kazanmanın en kolay yolu. IMF programı olmadan yapabilmek için bütün koşulların oluşması gerekir. Mükemmel siyasi formülasyon, Fed’in faiz artırmaması, yerel seçim olmaması ve ABD ile yaptırım olmadan S400 çözümü” dedi. 214 milyarlık israf Gıda İsrafını Önleme ve Bilinçlendirme Programı Direktörü Ali Akgün, 6 ay önce başlattıkları gıda israfını önleme programıyla 5 yılda gıda israfını yüzde 70 engellemek istediklerini söyledi. Akgün, “Ülkemizin gıda israfı 214 milyar lira. 18 milyon ton gıdayı (sebze ve mey veyi) israf ediyoruz. 1.7 milyar ekmeği çöpe atıyoruz. İsraf, direkt gıdanın çöpe atılması anlamında anlaşılmasın. Gıdanın gereğinden fazla tüketilmesi de israf oluyor. Müşterilerin en az atık bırakması konusunda çalışmalar yapmak gerekiyor. Alınacak tedbirlerle israfı önleme çalışması yapmak gerekiyor” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear