29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 13 NİSAN 2019 CUMARTESİ [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 31 Mart’tan sonra ne olacak?YerelSeçimlerinArdından2 Yunus Emre / CHP Genel Başkan Yardımcısı Dün yayımlanan yazımda 31 Mart seçim sonuçlarını ortaya çıkaran temel nedenleri belirlemiştim. Bugün ise seçim sonrası dönemde ülkemiz siyasetinin içine gireceği yeni ortamı ele alacağım. İş dünyasıyla İlişkiler Seçimlerin ardından Erdoğan için en önemli sorun iş dünyasıyla ilişkiler alanında ortaya çıkacak. Erdoğan ve partisi ekonomitoplum ilişkileri bakımından çok özel bir dönüşüm döneminde yükseldi. Küreselleşme döneminde hemen her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de merkezi hükümet için ekonomi politikalarında önemli kısıtlar ortaya çıkmıştı. Bu evrede merkezi iktidar yoluyla hükümete yakın iş çevrelerine avantajlar sağlamak zorlaştı. Küreselleşmenin yarattığı sermaye hareketliliği, piyasa kurallarının egemen hale gelmesi gibi kısıtlar bu durumun en önemli nedeniydi. Buna karşılık 1980’ler sonrası ortamda merkezi yönetimin birçok yetkileri belediyelere devredildi ve belediyeler iş dünyası için önemli imtiyazları sağlayan siyasi birimler haline geldi. Erdoğan’ın yükselişi hem bu dönüşümün temel belirleyicisi hem de sonucuydu. “Milli Görüş gömleğinin çıkarılması” da “mücahitlikten müteahhitliğe” doğru ya Türkiye’de siyasal ve toplumsal hayatta yeni bir dengenin oluştuğu ve bir dönüşümün başladığı açık. Ancak bu dönüşümün başlamış olması hukuk lı iş çevreleri) ilişkilerinde bir krizin kapıda olduğu açık. İktidarın bu şartları değiştirecek bir alternatifi de planında sürmekte olan sorunların bulunmuyor. çözüldüğü anlamına gelmiyor. Kayırmacılığa dayalı sosyal ağlar Diğer taraftan küre selleşmenin yarattığı ağır sosyal maliyetlerle baş etmek için beledi yelerin desteğiyle oluş turulan sosyal ağların AK Parti’nin desteğini sürekli kılmak için çok önemli olduğunu hatır latalım. Şöyle ki son 25 yılın kayırmacılığı te mel alan sosyal ağları (önceki dönemlerden şanan bu değişimle ilgiliydi. farklı olarak) belediye Özetle AK Parti’nin İstanbul, Anka ler ve sivil toplum kuruluşları eliyle ra, Antalya başta olmak üzere ülke oluşturuldu. Sosyal ağların (özellikle nin önemli sanayi, ticaret, finans ve tarikatlar, cemaatler ve onlarla ilişkili turizm merkezlerini kaybettiği bu or dernek ve vakıflar) ördüğü yardım po tamda eski dönemde geçerli olan AK litikası evrensel bir kategori olan yurt Partiiş dünyası ilişkileri kalıbı artık taşlığı değil parti sadakatini ve kayır geçerli olamaz. Basına yansıyan usul macılığı temel alıyordu. süz ihalelerin ve transfer edilen kay Sadece İstanbul örneğini hatırlat nakların büyüklüğü düşünüldüğünde mak yeterli olur. İstanbul Büyükşe AK Parti için seçimden sonra işlerin hir Belediyesi’nin vakıf, dernek, okul zor olacağı anlaşılıyor. AK Parti’nin ve okul spor salonlarına yaptığı deste kendini destekleyen en önemli ke ğin toplamı 847 milyon 592 bin 858 li simle (yerel yönetimlerle bağlantı ra, 27 kuruş. TÜGVA bu hibeden 74.3 milyon lira alıyor. TÜRGEV ise 41.1 milyon lira. Karaman’da küçük çocuklara taciz edildiği iddiasıyla uzun bir süre gündemden düşmeyen Ensar Vakfı’nın bu destekten aldığı paysa 28.7 milyon lira. Bunların yanı sıra adını sanını ve tam olarak ne yaptığını bilmediğimiz bir dizi vakıf da yine milyonlarca lira hibe alıyor. Bu yardımların parti aidiyeti yerine yurttaşlığı ve hakları temel alan bir yaklaşımla dağıtılması AK Parti’ye desteği sürekli kılan sosyal ağları ortadan kaldıracaktır. Unutmamak gerekiyor ki bu kaynaklar halk için, şehirler için, hakça, adaletle ve liyakatle dağıtıldığında belediyelerin vatandaşlar için yapabileceği çok fazla şey var. Özetle AK Parti küreselleşme koşullarında artan kent yoksulluğunu belediyeler ve onlara dayalı sosyal ağlarla “yönetme” çabası içinde olageldi. Buradan da kayırmacılığa dayalı bir destek buldu. AK Parti için bu alanda da deniz tükenmişe benziyor. Demokrasiye dönüş? Bir süredir hem demokrasiyi hem de otoriter bir rejimi eşzamanlı olarak yaşıyoruz. Bir yanda sandık, seçimler, siyasi rekabet var. Ama diğer taraftan medya kontrolü, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması, devlet imkânlarının siyasette alabildiğine kullanılması gibi gelişmeler yaşanıyor. CHP’nin önemli metropollerde seçimleri kazanması tek başına Türkiye’ye demokrasiyi getirir mi? Denge ve denetlemeyi mümkün kılar mı? Türkiye’de siyasal ve toplumsal hayatta yeni bir dengenin oluştuğu ve bir dönüşümün başladığı açık. Ancak bu dönüşümün başlamış olması hukuk planında sürmekte olan sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. Türkiye’nin 2017 anayasa değişiklikleriyle girdiği bu ortamda CHP’nin seçim başarısı “Erdoğan rejimi” üzerinde hukuki bir kısıt yaratmayacak. Ancak CHP’ye geçen belediyeler sahip oldukları kaynaklar, kapasite ve etkileşim gücüyle yeni bir siyasal ve toplumsal ortam yaratacak. Bu ortam da Erdoğan rejimine bir kısıt oluşturacaktır. Siyasette başarı Aslında bu durum bize çok açık bir gerçeği gösteriyor. Siyasette başarının anahtarı devlet olanaklarında, maddi güçte ya da kontrol ettiğiniz medyanın propaganda kapasitesinde değil. Başarı sağlam bir fikre sahipi olmak ve seçmenleri bu fikre ikna edebilmekle mümkün. Bu nedenle artık “Erdoğan ne yapacak” sorusu yerine “CHP ne yapmalı” sorusunu tartışmak gerekiyor. Çünkü artık Erdoğan’ın yapabileceği bir şey kalmadı. Güçlü bir demokrasiyi başkalarından lütuf bekleyerek değil ancak demokrasi için mücadele ederek bizler kurabiliriz. CHP’nin bu aşamadan sonra yapabileceklerini de yarınki yazımda ele alacağım. Sürecek Kalabalık cenazelerden yalnızlığa Ümit Kaftancıoğlu Kaftancıoğlu’nun Eren Aysan Ytek bir suçu vardı: Halkını sevmek, Anadolu’yu etmişli yılların aydın öldürümlerinden kalan simge isimlerdir her biri. Ümit Doğanay, sevmek, güzel Bedri Karafakioğlu, Cavit Orhan Tü bir dünya tengil, Bedrettin Cömert, Akın Özde için yazmak, savaşmak ... mir, Cevat Yurdakul, Sevinç Özgüner...Öyle uzun bir liste ki...Belki de 159. sayımız çıktı, aldınız mı? 5 Türk ye büyüklüğünde buz alanı kl m değ ş kl ğ neden yle yok oldu Türk bilimciler Antarktika’da Önümüzdeki büyük tehlike: Bölünmek ve parçalanmak DOĞAN KUBAN LED ampullerinden ve ekranlarından yayılan mavi ışınların vücudumuza etkileri nedir? YÜKSEL ATAKAN Marifet iltifata tabidir! MÜFİT AKYOS Ben, mazbata... TANOL TÜRKOĞLU Beyin göçü MUSTAFA ÇETİNER Bu kadın hiç ağrı hissi duymuyor! Aşırı su tüketimi ölüme yol açabiliyor Beyinlerimiz internete bağlanır mı ve düşünceler okunabilir mi? LARA MELTEM BİLİKMEN Cep telefonlarıyla kanser arasındaki ilişkinin son raporu açıklandı. Uzaydaki “büyük sessizlik” tartışıldı: Bizi gözetliyorlar mı? Her cuma beyin besleme günü Günlük bilim portalımız ve abonelik: www.herkesebilimteknoloji.com’da Tel: 0216 449 99 42 yarım kalan şiirdir her biri. Öte yandan, öldürüldükleri zaman toplumun geniş kesiminde büyük hüzne, acıya, isyana yol açan isimlerdir, sıraladığım. On’lardan sonra... Binlerce kişinin katıldığı cenaze törenlerinde yakalara, “Yeter artık, aydınlarımızın üzerinden o kara elinizi çekin!” haykırışının asıldığı. Peki, bugün genç kuşaktan kaç kişi bu isimleri biliyor? Belleğin gerisinde egemen düşüncenin ayak izleri yok mu? Cömert’in çalıştığı “estetik kuramı”nın sanatın her alanında daraltıldığı, Tütengil’in bir sosyolog olarak incelediği köy sorunlarının ötelendiği, Özdemir’in koorperatifler birliğinin çuvallatıldığı, Doğanay’dan sonra hukukun arapsaçına döndürüldüğü günleri yaşadık. Onların yalnızca bedenleri değil, ülkemiz adına tasarladıkları gelecek projeleri de katledildi. Böylece hepsi, “unutturulan aydınlarımız” müzesinin balmumundan kahramanları olarak kaldılar. Süreçte, anılarına yapılan anmalara katılımlar azaldı. Mezarlık buluşmaları yalnızca eş, dost, akrabalarla gerçekleştirilmeye başlandı. Tıpkı, 1980 yılının nisan ayında karanlık güçlerin yaşamına son verdiği yazar, derlemeci, prodüktör Ümit Kaftancıoğlu gibi. Çok değil, birkaç ay sonra, 12 Eylül darbesinin ardından, ailesi Kaftancıoğlu’nun kaleme aldığı yapıtları basacak yayınevi bulamayacak, birkaç kuşak onun eserlerinden mahrum kalacaktı. Süreçte edebiyata dair bakış açısı da değişecek, “köy romancılığı” küçümsenecek, Kaftancığlu da bu alanda eserler verdiği için dudak bükülecekti. Tıpkı bir zamanlar Sabahattin Ali’ye yapıldığı gibi. Bu topraklardandı... Oysa Kaftancıoğlu, Anadolu’nun sistemli bir biçimde çölleştirilmesinin karşısındaki dirençti. Köyün olanaksızlıklarla dolu koşullarında bile okumayı başaran bir fidandı. Bu yüzden eserleri, doğduğu topraklarla harmanlamış, söyleyişiyle bütünleşmişti. Anadolu’nun ta kendisiydi. Yaşamöyküsünü de, “İlkokula 1942 yılında başladım. İlkokula giyecek giyimim yoktu. Diz boyu, adam boyu karı yalınayak çiğnedim. Üstelik karnım da açtı” diye kaleme alıyordu. Kaftancıoğlu’nun ilk öykü kitabı “Dönemeç”e adını veren öyküde söz edilen, dört çocuğun okumak için köylerinden kalkıp Cilavuz’a kadar, yolda yaşananların, başlarından geçenlerin anlatımıdır. Yolculuk boyunca çocukların karşısına gerçeklikle yer yer iç içe geçmiş masal kahramanları gibi hikâye kişileri çıkar: Atlılar, “Dönemeç”in başkahramanı Garip’i Ur’un beyi sanıp kamçılar. Kısırdağlar’da ot yığınlarının altında sabahladıklarında ise karşılarında bir ihtiyar çıkar. Onları ısıtır, doyurur, giydirir. Böylece Anadolu’nun kötülükle ve iyilikle harmanlanmış insanları hayat bulur. “Ulgar” öyküsünde de, Kol köyünden kışlık yiyecekleri olmayan kırk kişilik bir topluluk karakışta Ardahan’ın yolunu tutar. Türlü sıkıntılardan sonra arpalarını alıp köye dönerlerken dağda tipiye yakalanır. Hepsi ölür. Kaftancıoğlu, tıpkı Jack London’un “Vahşetin Çağrısı” ve “Beyaz Diş” romanlarında olduğu gibi, doğa ve insan savaşımını, “şiddet” üzerinden anlatmaya çalışır. Tam da Amerikalı şair, Allen Tate’in, “şiirlerimi kaçışı olmayan insan hallerine yorumlar olarak adlandırıyorum” sözüne oturan bir bakış açısıdır bu. Hayat ve ölüm başkahramanlardır aslında. Görsellik her zaman ön plandadır. Özyaşamından esinlenerek kaleme aldığı “Yelalan” romanında, yine Kars ve Ardahan girer edebiyatın sınırlarının içine. Bir yandan Gıdaşır ailesinin yaşamda kalma serüveni merkez alınırken bir yandan da köyün toplumsal yaşamından izler verilir: Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü’ndeki Irazca gibi düzenin koruyucusu olarak çıkar karşımıza. Ümit Kaftancıoğlu’nun bir başka özelliği bölge ağzını, yerel dili son derece dokunaklı kullanıp bir derlemeci olarak yazında da çalışmasıdır: “Tarla tapandan elim varmıyor / Bizim işimiz bunlar gibi yüngül değil. Selim bir ara yanladı.” Bununla birlikte okurun işini kolaylaştırmak için “Yelalan” romanının sonuna bir de sözlük koymuş, kendi yöresine dair sözcük çalışmasını adeta bir dilci duyarlılığıyla yapmıştır. Şunu da eklemek gerekir: Kaftancığlu yalnızca yazınımız da değil pek çok alanda çalışmalarını sürdüren Anadolu aydınlanmacısıdır. “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünün dermemecisi de odur, mesela. Aydınların yazgısı Yaşamının son döneminde, TRT’de “Dilden Dile” ve “Yurdun Dört Bucağı” radyo programlarında kendi deyişiyle gerçeğe ayna tutmaya çalışan Kaftancıoğlu, Ümit Doğanay’ın cenazesinde saldırıya uğrar. Şişli Cami’nin avlusunda yerlerde sürüklenir. Dipçikle kaburga kemikleri kırılır. Oysa bu ülkenin aydınlarının yazgısıdır bu. Tıpkı Muammer Aksoy’un cenazesinde Uğur Mumcu’nun, öldürülen arkadaşının fotoğrafını tabutunun başında taşıması gibi. Öldürülüşünden on gün önce “Altın Ekin” adlı çocuk romanı Kültür Bakanlığı’nca on beş bin basılmasına rağmen siyasal iktidarın değişmesi karşısında sakıncalı bulunarak depoya kaldırılır. 11 Nisan günü kızını okula götürmek isterken on sekiz ile yirmi yaşlarındaki iki tetikçinin yaylım ateşine tutulur. Kızı, tesadüfen kurtulur. Hastaneye kaldırıldığında ise çok geçtir. Kaftancıoğlu bir söyleşisinde, “Yazdıklarımızın, kişi ve toplum, sınıflar, uluslar, çağ üstünde bir etkisi yoksa, bir değişiklik yapmayacaksa neden boşuna yorulalım? Elbette bir değişimi amaçlıyoruz” diyordu. Tek bir suçu vardı: İnsanları, halkını sevmek, Anadolu’yu sevmek, güzel bir dünya için yazmak... Bunun için savaşmak. Öldürüldüğünde tam kırk beş yaşındaydı. Geriye unutturulmaya çalışılan aydınlarımızdan birinin daha sepya fotoğrafı kaldı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear