Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HAFTA SONU EDİTÖR: GÜRER MUT TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1119 OCAK 2019 CUMARTESİ #unutMADIMAKlımdaZeynep Altıok ve Eren Aysan’ın yazdığı kitap ortak acıların izlerini taşıyor Sivas Katliamı’nda babalarını yitiren iki isim, şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan ve şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok, katliamın 25. yılı nedeniyle bir ara ya gelip, #unutMADIMAKlımda/25 Yıllık Ağıt başlıklı bir kitap yayımladılar. Daha ön ce Sivas’a dair Aysan ‘Bir Eflatun Ölüm’ ki tabıyla, Altıok ise ‘Gölgesi Yıldız Dolu’ adlı kitabıyla ‘sessiz çığlık’ göndermişti topluma. Kitap, Sivas Katliamı sırasında yaşananların, o ortak acının iz lerini de taşırken, iki şairin ‘ya şamlarından kesitlerle’ edebiyat SELDA GÜNEYSU dünyasına yolculuğa da çıkarıyor. Katliamda yaşamını yitiren Nesimi Çimen’in oğlu Mazlum Çimen’den şair Ahmet Telli’ye, 1999 yılında yine bir katliam sonucu yitirdiğimiz Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Dolunay Kışlalı’dan Şükrü Erbaş’a, Cumhuriyet Vakfı Genel Sek reteri ve yazarımız Işık Kansu’dan, yazarımız Zeynep Oral’a değin pek çok yazar, şair ve karikatüristin satırlarını taşıyor her bir say fa. İki isimse, Eren ve Zeynep, bugün, yaşa nan acıların üzerine, benzer şekilde yakınla rını kaybeden ailelere tutunup acıları payla şarak ve “acıları sanatla yoğurarak” yol yürü yorlar. Onların toplumdan ve devletten bekle diği tek şey ise “adalet.” Adalet sağlanıncaya dek, mücadeleye devam edecekler. Aysan ve Altıok ile yazınsal alanda da on ları bir araya getiren #unutMADIMAKlım da/25 Yıllık Ağıt’ı ve Sivas’ı konuştuk... Pek çok kaleme başvurduk n Kitabın adı etkileyici... Yitirdiğimiz in sanların yarattığı boşluk hâlâ çok derin... Eren Aysan: Katliamın üzerinden çeyrek asır geçti. O gün yeni doğan çocuklar, bugün artık hayatın içinde birer birey. Kitabı hazır larken esas muradımız bu süreçte ne olup bittiğini gözler önüne sermekti. Ülkede bir takım şeyler değişti mi değişmedi mi? 25 yıl sonra aydınlar o güne nasıl bakıyorlar? Bura da iki şey çok önemli. Birincisi, olaylar ‘olgu’ olarak ele alındığı sürece, yaşanan acılar ke narda kalıyor. Sadece rakamlarla anılıyor ba zı şeyler, “2 Temmuz 1993 günü, Sivas’ta, 33 kişi hayatını kaybetti” diye... Bu kitapta, ora da öldürülenlerin yaşamlarını ve insan yanla rını anlatmaya çalıştık. İkincisi de 25 yıl ara dan sonra, Sivas Katliamı’nı ‘gerici’ bir kal kışma olarak düşünürsek, toplum o günden bugüne nasıl muhafazakârlaştı? Bu noktada, sosyologlara, iktisatçılara ve pek çok kaleme başvurduk. Zeynep Altıok: #unutMADIMAKlımda is mini, sosyal medyada, duyarlı bir kesimin yürüttüğü paylaşımı kullanmak adına seç tik. Bu adın, hem toplumsal hafızayı diri tut mak, hem de yaşananların farkındalığını ta şımayan genç kitle için dikkat çekici olacağı nı düşündük. Her şeyden önce bu kitabı, ta rihe bir not düşmek için çıkardık. Sivas’ta, ‘Aydınlanma Devrimi’ni, aydınları, Cumhu riyeti ateşe veren karanlığın ‘hafızasızlaştır dığı’ toplumda, farkındalığı yaratmak için... #unutMADIMAKlımda’nın iyi bir birleştirici olduğuna kanaat getirdik. n O günden bu güne neler değişti, neler değişmedi..? Z.A.: O günden bu güne rejim değişti... Eren ile ben, babalarımızı böyle bir saldırıy la kaybetmeseydik de Türkiye’deki bu dö nüşümün farkında olup, o babaların yetiştir diği aydın insanlar olarak, bir mücadele yü rütürdük. 25 yıldan bu yana “rejimi değiş tirmek ve bugünü örmek için” sistemli ve planlı bir şekilde, tek tek atılan adımların en simgesel, en çarpıcı vakalarından biridir Si vas katliamı. Milletve killiği yaptığım süreç te, bu bağı daha görü nür kılmak istedim. 25 yıl öncesinden bu yana örgütlü ve plan lı bir ‘irtica’ söz ko nusu. Maraş, Çorum gibi acılar başta Ale vi toplumuna ve ay dınlanmaya yönelik ti. Bizler, bunun açı ğa çıkmasını isti yoruz. E.A.: 1993 yılın #unutMADIMAKlımda Kırmızı Kedi Yayınları tarafından basıldı. da bambaşka bir ortam vardı. Daha liberal bir yapı hakimdi. Gün be gün değişikliğe uğrayan yepyeni bir düzen, muhafazakâr bir yapı in şa edildi. n Kitapta sizi en etkileyen yazı hangisi? E.A.: Kitapta, ‘aydınlanmacı bakışı’ oluş turan birtakım yazılar yer alıyor. Aydın lanmacı bakıştan kastım, günümüzde her anlamda tökezlettirilen, kültür, eği tim, sanat, hemen hemen hepsinin için de bulunduğu bir yapının karanlığa doğ ru itilmesi... 1990’lı yıllar açısından ba kıldığında Sivas Katliamı tek değil. Me tin Göktepe’den Uğur Mumcu’ya, Onat Kutlar’dan Muammer Aksoy’a kadar uza nan geniş bir zincir çıkıyor karşımıza. Z.A.: Her yazarla kişisel dostluklarımız var. Babalarımızın arkadaşları, çocukluğu muzu bilen, ‘babasızlığı’ hissetmememiz için el uzatanların satırları var bu kitapta. Her birinin yazısı bizim için ayrı bir duy gu ama bizim için en anlamlı yazılardan bir tanesi Mazlum Çimen’in yazısı. Aynı ‘Medyada artık bu haberlere yer yok’ E.A.: Gazeteci İsmail Saymaz’ın kitabında, ‘Oğlumu Öldürdünüz Arz Ederim’de, var. Saymaz, o kitabı Meclis Araştırma Komisyonu’nun tutanaklarından oluşturmuş. Kitapta, Cemil Kırbayır cinayetinin nasıl işlendiğini okuyoruz. Buna dair yapılan bir soruşturma, çalışma ise yok. Siyasi cinayetler ötelenmiş, terk edilmiş noktaya doğru gidiyor. Cinayeti işleyenin yanına kâr kalıyor. Böyle bir tabloya karşı direnç geliştirmeye çalıştık. Başarılı olamadık tabii... Çünkü başka öldürümeler birbirini izledi. Gezi’de öldürülen gençlerden Tahir Elçi’ye, Hrant Dink’e dek... Biz platform olarak bir araya geldiğimiz de Hrant Dink cinayeti daha çok örneğin. Z.A.: Platform olarak ilk eylemimizi, farkındalık yaratmak için, Hrant Dink’in öldürülmesi sonrasındaki mahkemede, ilk duruşmada, gerçekleştirmiştik. O zaman Türkiye’de ‘basın’ birazcık olsun vardı. Türkiye’de, merkez medyanın da içinde olduğu 810 gazetenin manşetten verdiği bir haber olmuştu bizim o duruşmadaki birlikteliğimiz. Bazen geriye dönüp düşünüyorum, biz bugün, aynı aileler, yan yana bir duruşmaya gittiğimizde, 10 Ekim Gar Katliamı duruşmasına örneğin, medyada ne kadar yer alır? Ne yazık ki yer bulmuyor. NECATİ SAVAŞ Zeynep Altıok Eren Aysan Eren Aysan ve Zeynep Altıok, Sivas Katliamı’nın 25. yılı nedeniyle bir araya gelip, #unutMADI Bazı yaralar kapanmazMAKlımda/25 Yıllık Ağıt kitabını kaleme aldılar. Kitap, ortak acının izlerini, yaşananları anlatıyor. n Bu kitabın, toplumsal iyileşmenin sağlanabilmesi için bir yapıtaşı olduğunu düşünüyor musunuz? E.A.: Bireysel acıların geçmesine imkân yok ama toplumsal yaraların geçmesi için hâlâ bir olanağımız var. Hâlâ devletin kendi içindeki odakları ayrıştırabilmesi için bir zaman olabilir. Şu anda var olan durum buna el vermiyor. Acaba bu cinayetlerin çözülmesi gerçekten isteniyor mu? İstense buna dair bir atılım olur. Farklı bir noktadan bakarsak da orada yaşamını yitiren iki edebiyatçının, iki şairin, kızlarıyız. Katliamın dışında da vurgulamak istediklerimiz, söyleyecek sözlerimiz var. Babalarımız böyle bir cinayete kurban gitmeselerdi de edebiyatta yeri olacak isimlerdi kuşkusuz. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali de söyler; “Babam bir siyasi cinayet sonucu öldürülmeseydi de bugün anmaya değer bir yazardı” diye... Altan Öymen de o dönem, hiç unutmuyorum Hürriyet gazetesinde bir yazı kaleme almış ve “Bu kadar isim, böyle bir gerici kalkışma sonucu öldürülmeyip, bir trafik kazasında da kurban gitseydi, o gün de Türkiye için bir yas günü olurdu” demişti. Çünkü bir orada öldürülenlerin niteliğine de bakmak gerekiyor. Z.A.: Bu acıların bir köşe taşı olduğunu bilmemiz lazım. Yüzleşmenin olduğu toplumlarda iyileşmeler yaşanır. Toplumsal bir iyilik süreci için en azından bu adaletsizliklerden çıkabilmemiz lazım. Kitabın bir başka özelliği de var. Tarihsel ve siyasal bir kitap olmaktan öte, edebiyat özelinde babalarımızı tanıtan, onların yaşamına ışık tutan, onları erişir kılan da bir kitap aslında bu kitap. Ayrıca duygusal yolculuğa çıkaran bir kitap. Kitapta karikatürlere de yer verdik. Bir başka sanat dalına da kucak açtık. Sanatçıyı savunduk n Acının sanatla yoğrulduğu bir kitap özünde... E.A.: Acıyı sağaltan, acıdan kurtaran sanat oldu özünde. Zeynep, yaşam yolculuğunda siyasetle buluşup, sanatı kucakladı. Bense, özyaşamımı sanata verdim, siyasetle de mecburen yaşamın gerçeği olarak ilgilendim. Z.A.: Meclis’te bulunduğum süre içinde de sanatı, sanatçıları siyasetin gündemine taşımaya elimden geldiğince önem verdim. TÜSAK yasa tasarısına karşı çıktım. Sanatçıların isteklerine tercüman oldum. kaderi paylaşan Nesimi Çimen’in oğlu, bizim can kardeşimiz... Bireysel çaba işe yaramıyor n Türkiye olarak biz, 1990’lı yılların sürecinden sonra yaralarımızı sarabildik mi? E.A.: Sivas Katliamı olduğunda ben 16 yaşındaydım. Çocukluktan ergenliğe adım atıyordum. Kendi içimde çözemediğim sorularla baş başa kaldım. Ama bu acıyı bir bilince dönüştürmeyi başaran çocuklar olduğumuzu düşünüyorum Zeynep’le. Sonrasında biz, diğer siyasi cinayetlerde yaşamını yitiren ailelerle bir araya gelip, Toplumsal Bellek Platformu çatısı altında birleştiğimizde, ortak yaralarımız olduğunu gördük. Hatta öyle acılar yaşayan insanlar gördüm ki benim acımın hiçbir anlama gelmediğini fark ettim. Bu ülkede aydın olmanın sorumluluğunu yerine getirmek demek, aynı zamanda bedel ödemeyi de kabul etmek demek. Bu insanlar, aydın olmanın bedelini ‘ölerek’ ödediler. En büyük ceza da bu... Onların çocukları da kendi yakınlarını elverdiğince hatırlatmak adına birtakım çabalara giriştiler. Ancak bireysel çabaların bir süre sonra çok bir işe yaramadığını gördük. Toplumsal Bellek Platformu olarak, çok önemli iki şeye imza attık. Bunlardan biri siyasi cinayetlerde ‘zamanaşımı’nın ortadan kaldırılması için Meclis’e yapmış olduğumuz ziyaret. İkincisi ise Meclis Araştırma Komisyonu’na işlerlik kazandırılmasını talep etmiş olmamız. Ayrıca komisyon çok kısa bir süre çalışıyor. 2 ay... Diğer taraftan bakıldığında da kimi dosyaların çözülmesi için büyük adımlar atıyor. Uğur Mumcu dosyasındaki ‘Umut Operasyonu’ gibi... Z.A.: Cumartesi Anneleri’nden Cemil Kırbayır cinayetine ilişkin bulgular gibi... ‘Kalsın benim davam, divana kalsın...’ Z.A.: Ölümle ilk tanışmam, henüz 8 yaşındayken akademisyen, çevirmen ve yazar Bedrettin Cömert’in öldürülmesiyle olmuştu. Annemin en yakın arkadaşlarından biriydi. Katıldığım ilk kitlesel cenaze töreni ise Ruhi Su’nun cenazesiydi. Su, genç Fisun Akatlı ve Metin Altıok’un üzerinde çok emeği olan kişisel gelişiminde etkileri bulunan isimlerden biriydi. O da bir ‘cinayetle’ aramızdan alınmasa da aynı zihniyetin kıstırdığı, aydınlarımızdandı. Sonrasında katıldığım cenaze de kendi babamın cenazesiydi. Ruhi ağabeyinki gibi geniş kalabalıkların katıldığı bir cenaze... ‘Kalsın benim davam, divana kalsın’ diye, önden, kortejin başını çeken otobüsün üzerinden, Ruhi ağabeyin sesi eşliğinde yürüdüğümüz bir cenazeydi. Eren’in dediği gibi, bu ülkenin bütün öldürülmüş aydınlarının evlatları olarak, bir dayanışma gösterdik. Psikolojik tedavimi de ben, burada, böyle bir birlikte buldum. E.A.: 2 Temmuz’dan 6 ay önce, Uğur Mumcu’nun cenazesi vardı. Benim için de o döneme kadar en acı duyduğum cenaze töreniydi. Babamın muayenehanesi İnkılap Sokak’ta Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosuyla yan yanaydı. Muayenehanenin tutulmasına Uğur Mumcu aracılık etmişti. 6 ay sonrasında ise ben de kendi babamın cenazesinin benzer şekilde bir kortej eşliğinde götürülüşünü izledim... ‘O görüntüler artık sansürlü’ Z.A.: Sivas Katliamı’nın görüntüleri gün lerce televizyonlardan izlendi. Ancak ne yazık ki sonrasında o gö rüntüler, ‘Metin Al tıok Oratoryosu’da ‘sansüre’ neden ol du. Aslına bakarsa nız, o gün lerde tele vizyonlar dan bunu izleyebi liyorduk. Şimdi ise bir şey yapmak ‘suç’ oluyor. Meclis’te bulunduğum süre içinde, ‘sansür’ü sorduğumda, “Kişisel olduğu gerekçesiyle” önergelerimi iade etti Meclis Başkanlığı. Her yıl binlerce kişi Sivas Madımak Oteli’nin önüne giderek yaşanan katliamları protesto ediyor. Fransız edebiyatının saygın kalemlerinden Yann Moix, yeni romanı ROMPRE’da Moix hayatının gerçeklerini, kendisine acı vermesine rağmen birebir anlatıyor. Yaş 50 yolun neresi? ARKUN DEMİROĞLU ri olmayan Yann Moix bir hafta Fransa’da bir ev. Anne salonda küçük çocuğunun peşin dır ilk defa kitabıyla konuşulduğu bu akşam kendisine kadınlarla ilgili sözleri de soruldu. den koşuyor, elinde bir kasap Bir ‘zevk mahkemesinde’ yar bıçağı var. Oğul yıllar sonra son gılanmak istemediğini söyleyen romanı ROMPRE’da annesinin o yazar söylediği sözlerden gurur anda kendisine nasıl seslendi duymadığını, kendisiyle flört et ğini hatırlayacak, “beni öldüre menin bir ayrıcalık da olmadığı ceğini, hayatının en güzel günü nın altını çizdikten sonra tercih nün ise tabutumun toprağa veri leri için özür dilemeyeceğini ve leceği gün olacağını haykırıyor bir feminist olmaya devam ede du.” (s. 87) ceğini söyledi. Sinemayla da uğraşan Yann Moix bugün 50 yaşında ve gü Peter Pan sendromu nümüz Fransız edebiyatının say 25 yaşındaki Uzakdoğulu ka gın kalemlerinden biri. 2013 yı dınları tercih ettiğini söyleyen lında 1152 sayfalı ‘Naissan Yann Moix’a belli bir yaşın üs ce’ romanıyla Fransız edebiya tündeki kadın oyuncular ve ya tının en önemli ödülllerinden zarlardan resimler, serzenişler, Renaudot’yu kazanan yazar son hicivli mesajlar gönderildi. Ba yıllarda televizyon programlarıy zı kadınlar ise Moix’ı dürüstlüğü la da tanınmaya başladı. için kutlayıp, etrafla Ocak ayının rındaki adamların en ilk günlerinde az yüzde 80’inin ken piyasaya sürdü dilerinden oldukça ğü yeni romanı genç kadınlarla flört ROMPRE’da Mo ettiklerini dile getir ix hayatının ger diler. Kendi yaşını ka çeklerini, kendi bul edemediği için sine acı verme yaşıtlarıyla aşk yaşa sine rağmen bi yamadığını, kendisini rebir anlatıyor. kusurlu bulduğunu, Kitapta yaza hatta kendisinde bir rın hüsranla bi Peter Pan sendromu ten son aşkını, olduğunu söyleyen kadınları, çocuk Yann Moix bu hafta sahibi olup ol Moix’in yeni kendisini savunmaya mama düşüncelerini romanı ROMPRE devam ediyor. Salı günü ve işkencelerle geçen Fransa’nın en önemli ga çocukluğunu okuyoruz. zetelerinden Liberation’a bir ya Oysa Fransız ve dünya bası zı yazan Moix zamanın okumayı nı bir haftadır romanın içeriğin bilememenin, okumayı isteme den çok Yann Moix’ın aşk ha menin, okumaya zaman bul(a) yatından bahsediyor. Kendisine manın zamanı olduğunu, hatta ait bir stili, güzel bir edebiyat di günümüzde sözlerin aşırı uçlara li olan Yann Moix’ın Marie Clai çekildiğini, kelimelerin manala re dergisine verdiği röportajda rını yitirdiklerini yazdı. söylediği ve çok tartışılan söz Fransız yazar Brezilya’dan lere gelince... ‘50 yaş üstü ka İtalya’ya, Kore’den Hirvatistan’a dınlar âşık olmak için çok yaş ve Türkiye’ye kadar kendisine lı... Genç kadınların vücutlarını her türlü sözün söylendiğini, ye tercih ediyorum. Bütün mesele rildiğini, bitirildiğini iddia etti. bundan ibaret. 25 yaşındaki bir Sosyal ölümünün istenildiğine kadının vücudu olağanüstüdür. inanan yazar birilerini tercih et 50 yaşındaki bir kadının vücudu menin diğerlerini dışlamak anla hiç de olağanüstü değildir.’ mına gelmediğini düşünüyor. Li Gerçekçi bir kitap beration salı günü iki sayfasını ayırdığı görüş ve yorumlar say Avrupa basınının büyük ilgi fasına iki kadın yazarı daha da gösterdiği bu sözlere yazarın ki vet etti. Yazar Cecile Daumas taplarının basılmadığı ülkeler işte bu noktada Yann Moix’dan den Türkiye’de Cumhuriyet’in, ayrılıyor. İtalya’da ise La Repubblica’nın internet sitelerinde yer veril Bitmeyen melankoli di. Yann Moix’ın kitaplarının ya Daumas, Moix’ın aynı sayfa yınlanmadığı bir başka ülke da ‘sadece kendimden bahse İngiltere’de ise The Times gaze diyordum’ savunmasına karşı tesine konuşan yazar kendisini çıkıyor ve 70li yılların feminist gazetenin baş sayfasında buldu. lerinin söyledikleri gibi öze The Guardian ve USA Today ga lin topluma mal olduğunu dü zeteleri de konuyla ilgili yazılar şünüyor. Kadın yazar özellikle yayımladılar. #MeToo zamanında kadın er Cumartesi akşamı Yann Moix kek ilişkilerinin herkesi etkile 20152018 yılları arasında her diğini ve halka mal olmuş bir cumartesi akşamı yaptığı tele adamın kadın vücudunu erkek vizyon programı ON N’EST PAS vücuduna göre değersizleştire COUCHE’ye bu kez davetli ola meyeceğini savunuyor. Cecile rak katıldı. Bir yıl boyunca aynı Daumas genç bedenlerin taç koltuğa oturduğu başarılı ede landırılması pahasına 50 yaş biyatçı Christine Angot konuş üzeri kadınların arzulanmadık mak istediğini söylediği zaman ları için toplumdan dışlanma programın sahibi Laurent Ruqu maları gerektiğini savunuyor. ier eyvah dedi, çünkü program Kadın erkek ilişkileri, orta sanatçıların ve siyasetçilerin en yaş krizi ve yaş kavgaları bel dürüst ve en sert şekilde eleşti li ki gündemden hiç düşmeye rildikleri, bazen de kutlandıkları cek. Yalnızlıkların, sevememe bir program. nin melankolisinin, karşılıksız Angot eski meslektaşını yıl kalan ve son bulan aşkların ki lardır okuduğunu söyledikten tabı ROMPRE edebi değeri olan sonra ROMPRE’un ne kadar ba ve okunması gereken bir kitap. şarılı, ne kadar gerçekçi, ne ka İlerleyen günlerde kadın yazar dar dokunaklı bir kitap olduğu ların üretecekleri ve ROMPRE’a nu söyledi. Hayatını, duygularını bir cevap niteliğinde yazacak ve gözyaşlarını hesapsız payla ları yeni, güzel kitaplar da ede şan Yann Moix’ı duygulandıran biyatın ve okumayı seven, oku anlardı bunlar. Pazarlama usta maya zaman bulan okurların sı, hesaplı kitaplı yazarlardan bi zenginliği olacak... C MY B