23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR 12 Adana Film Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü Şerif Gören’e verilecek İlk kez 1969 yılında, “Adana Festivali” adıyla düzenlenen, ancak “Altın Koza Film Festivali” olarak genel kabul gören, şimdiki adıyla, “Uluslararası Adana Film Festivali” için tüm hazırlıklar tamamlandı. Bu yıl 2230 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde, Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün ünlü yönetmen Şerif Gören’e, Onur Ödülleri’nin ise Türk sinemasının efsane isimleri sayılabilecek Muhterem Nur, Ahmet Mekin, Cüneyt Arkın ve Süleyman Turan’a verileceği açıklandı. EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ kultur@cumhuriyet.com.tr Cuma 7 Eylül 2018 ‘Tiyatro bir22. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ 17 KASIM’DA PERDELERİNİ AÇIYOR kez yaşanır’ bova sahnesi’nde cenk erdoğan İyi müziğin ruhu adına İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tara İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “İKSV olarak ül fından Koç Ener kemizde kültürel ha ji Grubu Şirketle yata katılımı artırma ri Aygaz, Opet ve ORHUN Tüpraş’ın sponsor ATMIŞ yı, sanatçı ve izleyicilerin gelişimine kat luğunda düzenle kıda bulunmayı temel nen İstanbul Tiyatro Festi sorumluluklarımız arasın vali, 22. kez 17 Kasım 4 da görüyoruz. Bu doğrultu Aralık tarihleri arasında se da gençlerin festivale eri yirciyle buluşmaya hazırla şimini kolaylaştırmak için nıyor. Festivalde yurtdışın İKSV KültürSanat Kart gi dan 12, Türkiye’den 12 ol bi projeler yürütüyoruz” mak üzere 24 tiyatro, dans dedi. Basın toplantısı ve ve performans topluluğu ödül töreninde Aygaz nun 52 gösterisi sahnele Genel Müdürü Gök necek. Ayrıca okuma tiyat han Tezel, Opet Genel roları, söyleşiler, film gös Müdürü Cüneyt Ağca, terimleri, atölye çalışmala Tüpraş Genel Müdürü rı ve ustalık sınıfları gibi İbrahim Yelmenoğlu ve ücretsiz yan etkinlikler de İstanbul Tiyatro Festivali gerçekleştirilecek. Direktörü Leman Yılmaz 22. İstanbul Tiyatro Fes da birer konuşma yaptı. tivali, önceki akşam Zorlu PSM Sky Lounge’da düzenlenen özel bir gecede tanı Biletler 15 Eylül’de tıldı. Sunuculuğunu Ceylan 22. İstanbul Saner’in üstlendiği gecenin Tiyatro Fes açılış konuşmasını yapan tivali biletle ri 15 Eylül Cumartesi günü 10.30’dan itibaren Biletix satış kanallarından ve hizmet bedelsiz olarak ana gişe İKSV’den satın alınabilecek. Sınırlı sayıdaki öğrenci biletleri bu yıl da 10 TL’den satışa sunulacak. Ayrıntılı bilgi: tiyatro. iksv.org. Nederlands Dans Theater Onur Ödülü Zeliha Berksoy’un 22. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülleri’nden ilki Zeliha Berksoy’a takdim edildi. Berksoy, konuşmasında ödülü paylaşmak istediği insanlar olduğunu söyleyerek 53 yıllık tiyatro hayatında önemli yer tutan Nâzım Hikmet, Haldun Taner, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Münir Özkul, Müşfik Kenter, Tuncel Kurtiz, Ahmet Cemal gibi birçok ismi sıraladı. Berksoy konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugüne baktığımızda genç kuşak tiyatrocuların özverileri, çalış maları insana gurur veriyor. Gerçekten bizim 2540 yaş kuşağı sanatçılarımızdaki uluslararası düzeyde sanat enerjisi, sevimlilik, duyarlılık, zekâ, yaratıcılık çok nadir bulunur. Ben de onlara yolları açık olsun diyorum.” 22. İstanbul Tiyatro Festivali’nin ikinci onur ödülü, Robert Lepage’ın, Moskova’nın yenilikçi tiyatrosu Theatre of Nations’la işbirliğinde sahneye koyduğu “Hamlet / Collage” oyununda, Hamlet’in 11 karakterine can veren, Rusya’nın önde gelen oyuncularından, aynı zamanda Theatre of Nations’ın sanat direktörü Evgeny Mironov’a takdim edilecek. Mironov’a ödülü, 22 Kasım Perşembe akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’daki gösterinin ardından verilecek. Göçmenliğe, arada kalmışlığa dair... Ar“TonrmannaasnSitıen” ıgggöhüesntrecserimlledyeen Alman sinemasında son dönemde ‘Berlin Okulu’ olarak öne çıkan yeni hareketin önemli isimlerinden, 1960 doğumlu yönetmensenarist Christian Petzold’un Anna Seghers’in 1942’de yayımlanmış romanından serbestçe uyarladığı ve bu yılki Berlinale’de Altın Ayı yarışından eli boş dönen, bizim de nisandaki İstanbul film festivalinde seyrettiğimiz son filmi “Transit” bugün gösterime giriyor. Filmografisindeki “Die Innere Sicherheit”, “Yella”, “Jerichow”, “Etwas Besseres als den Tod” gibi nitelikli filmlerini göremediğim ama Doğu Almanya’dan Batıdaki sevgilisinin yanına kaçmak isteyen bir çocuk doktorunun hikâyesini anlattığı, bende hüzünlü bir pastoral senfoni etkisi uyandıran “Barbara” (2012) ile toplama kampından kurtulunca bir kimlik krizi yaşayan ve toplumsal hayattan da dışlandığını hisseden bir kadının kahramanı olduğu “PhoenixYüzündeki Sır” (2014) filmleriyle ancak son yıllarda başlayan tanışıklığımız şimdi “Transit”le sıkı bir ilişkiye meylederek sürüyor. Vaktiyle Doğu Almanya’dan Batıya kaçmış bir ailenin çocuğu (ve eniştemiz de) olan Christian Petzold’un günümüz dünya gündeminde öncelikle yer alan göçmenlik sorununa, 75 yıl kadar geride bıraktığımız o mahşervari 2.Dünya Savaşı dönemi üzerinden (tabii yine kimliksınır aidiyet gibi demirbaş temalarıyla haşır neşir olarak) baktığı “Transit” aslında 1940’lardan günümüze pek az şeyin değiştiğini vurgulayan, ‘ en zor zanaat’ olan göçmenlik ve arada kalmışlık üstüne, sıradışı bir film. Alman işgalindeki 1940’ların Fransa’sında Nazilerin Paris’e yaklaşmasıyla kapağı henüz Nazi çizmesini yememiş Marsilya’ya atan, radyo onaracak kadar mekanikten de anlayan Georg (Joaquin Phoenix’e ikizi kadar benzeyen Franz Rogowski) bir otel odasında intihar etmiş, Weidel adındaki bir yazarın kimliğini, belgelerini üstlenerek Maksika’ya gitmeyi tasarlar ve ABD konsolosluğundan transit vizesini alıp gemiye binebilmek için (bir çeşit arafta yaşayan göçmenlerle de rastlaşacağı) Marsilya’da beklerken gizemli havasına vurulduğu, Weidel’in karısı Marie’ye (Paula Beer) sevdalanınca bütün planlarını değiştirecektir.. Petzold’un gökdelenlerin de dikildiği günümüz Marsilya’sında, seyirciyi anlatılanların 1942’de geçtiğine hiç de ikna etmeye çabalamadan çektiği, kahramanlarının, kabaca ölmüş yazar Weidel, onun yerine geçen Georg, yazarın karısı Marie üçgeninden oluştuğu ve alışılmıştan farklı bir yapım tasarımına sahip filmde tüm mekânlar, giysiler, arabalar, cafeler, oteller, vs. her şey günümüzdeki halleriyle karşımıza çıkıyor. Georg’un Marsilya’da müdavimi olduğu olduğu restoranın barmeninin filmin ‘anlatıcı sesi’ olduğu “Transit”te romanın yazıldığından çok sonra hayatımıza girmiş bazı şeylere yapılan referanslar, metaforlar gırla gidiyor. Petzold’un kadın karakterlere yoğunlaştığı “Barbara”yla “Phoenix”den farklı olarak bu kez “Transit”te odaklandığı, ‘faşizmin kimliksizleştirdiği’ erkek kahramanını (Georg’u), sonuçta umudu ifade eden gizemli bir Marie karakterine fazlaca sardırdığı söylenebilir. Finalde bindiği geminin mayına çarpıp batmasıyla öldüğünü öğrendiğimiz, ‘sonsuz ve nafile bir arayışın imgesi’ Marie bağlamında, Georg’un hayatını anlamlandıracak bir kadınla sonunda karşılaşması hayali gibi, ‘eril bir fantezi’ye fazlaca kapılıp sarıldığı eleştirisi yapılabilir Petzold’a. (“Transit” hakkında meraklısına salık vereceğim, ufuk açıcı bir yazıyı Fırat Yücel kaleme almış Altyazı’nın eylül sayısında ‘Şimdiki Zamanda Tarih’ başlığıyla.) “Barbara”yla “Phoenix”i bütünleyen “Transit”le birlikte ‘Baskı Dönemlerinde Aşk’ dediği üçlemesini noktalayan Petzold, 2014’te ölen hocası Harun Farocki’ye ithaf ettiği bu (şimdilik) son filmiyle İnsanlığın 2.Dünya savaşı döneminde yaşadığı ‘mülteci krizi’nin bugün daha şiddetli biçimde yinelendiğini dile getiriyor. 1940’larda Nazilerden kaçıp Avrupadan başka diyarlara göç etmeye çalışanlarla günümüzde Avrupa’ya girmeye çalışanların benzerliğine dikkati çeken “Transit”, geçmişte kaldığı sanılan milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının günümüzde tüm dünyada tavan yaptığını da anımsatan, önemli ve görülesi bir film özetle. Anıl Yurdakul Beyoğlu Mis Sokak’ta cephesi dar bir bina “Fermata” albümden, (biri vokalli olmak üzere üç nın önü kalabalık. Masa parça hariç) tamamını ça lar dolu, ayakta dikilenler lıyorlar. omuz omuza; konser ön “Her Yolun Vardır Bir cesi son sigaralarını içenler, iki lafın belini kıran çiftler, hararetle birbirle murat Beşer Yolcusu” doğu motifleri ilave edilmiş bir Pat Metheny estetiği içinde çalı rine bir şeyler anlatan gruplar... nırken, “Büyükada” için çift saplı Giriş kattaki bar kısmı da yo elektrik gitarını alıyor Cenk, bir ğun; yemek yiyenlerin çatal bı sapı perdesiz. çak sesleri, bira içenlerin şapırtı Zor besteler bunlar, icraları larına karışıyor. Hepsi aynı şeyi, da kılçıklı. Perdesiz gitarı fusion üst kattaki konseri bekliyor. tekniği ile çalıyor bazen, basla Girince sağda tırabzanlı dar ve davulla doğaçlama oynaşma ahşap merdiven, misafirleri ev ları yapıyor. Mesud Cemil Bey havasındaki 85 metrekarelik bestesi “Kanatları Gümüş” ile konser salonuna taşıyor. Uzun “Nardis”i bluescazrock fusion ince mekân, uzun duvarlar bite çizgisinde yorumladıktan sonra viye tuğla; yer ahşap, tavan tah 20 dakika ara veriliyor. ta kirişlerle kafes gibi örülmüş. “Çare” ve “Orada Mısın?” ile Arkada bir bar, iki tuvalet. başlayan ikinci setin en heye Sahne kalın siyah perdeler can verici yanı izleyiciler arasın le kapatılmış pencere önüne ku da bulunan Dodan’ın Âşık Mah rulmuş, yerden bir karış yukarı zuni Şerif’ten “İşte Gidiyorum da. Sıcak ve samimi; müzisyen Çeşmi Siyahım”ı harika yorum ler elini uzatsan değeceğin uzak laması. Konserin en yüksek da lıkta çalıyor. kikalarında Cenk amansız bir so Burası geçen yıla kadar Cem lo atıyor. ül Cem adında altın varaklı fa Her şey hayal gibiyken, kon lan bir İran restoranı iken, şimdi serin tadını çıkarmak yerine, (adını bir İtalyan köyünden alan) cep telefonuna video çeken ya Bova. Bu akşam Bova Sahne’nin da sosyal medyada canlı yayın ikinci sezonunun açılış gecesi. yapanlar yine çoğunlukta maa Sahnede Nashville’de bir müzik lesef. fuarında showcase yapıp gel Beyoğlu’nu terk ederek miş Cenk Erdoğan var, ayağının Beşiktaş’a geçen Mitanni’nin ha tozuyla. Silent kontrbasta Baran vası var burada kısmen. Laleli’ye Say, davulda Ekin Cengizkan. dönen muhitte, caz müziğine gö Elinde gitarı Cenk, İspanyol nül vermiş cesur insanların gay motifli “Can Direği” ile solo açı retleri ile dönen bir mekânda; yor konseri. Ekin ve Baran’ın du çalana da, çaldırana da, dinleye hulüyle ekip tamamlanıyor, “Ka ne de duacı olunmalı, iyi müziğin ra Gider” başlıyor. Burada ilk de ruhu adına... fa çıkıyorlar. Gecenin programı Murat Beşer (muratbeser@ ağırlıklı olarak Cenk’in son çıkan muratbeser.com) Düzelti Disleksi beklemediğim yerden vurdu. Dünkü yazımda değerli fotoğraf sanatçısı Ani Çelik Arevyan’ın adını yanlışlıkla Averyan diye yazmışım. Sanatçıdan ve tüm okurlarımızdan özür dilerim. Zeynep Oral. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear