22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 3 Eylül 2018 10 Aziz Sancar… Küsmüş?! A ziz Sancar, 2015’te aldığı Kimya Ödülü ile bu ülkeden yetişen ilk ve bugüne dek tek Nobel ödüllü bilim insanıdır. Bu çok büyük başarının sahibi olan Sancar, Cumhuriyet’e Orhan Bursalı eliyle üç gün süren (2628 Ağustos) ayrıntılı ve yararlı açıklamalarda bulundu. Açıklamaların ilki Ben küsüm ülkeye diye başlıyor. İkincisinde kanser araştırmalarının son durumu özetleniyor; üçüncüsünde de Bilim özgürlük ister başlığı altında bilimsel araştırma özgürlüğünün önemine değiniliyor. Üzerinde kimi zaman yapılan eleştiriler bir yana Nobel ödülleri, dünyanın tartışmasız saygınlığı en yüksek ödülleridir. Bu ödülün sahipleri örnek alınır. Bu nedenlerle Sancar’ın, açıklamaları üzerinde durulmalıdır. Bir artı, bir eksi Sancar’ın ödülünü Anıtkabir’de korumaya aldırması, simgesel olarak Kurtuluş Savaşı’na katılanlara, Atatürk’e ve Cumhuriyeti kuranlara sunmuş olması ve o süreçte bu ülkede aldığı Cumhuriyet eğitimini övmesi, kuşkusuz çok anlamlıdır. Buna karşılık aynı Sancar’ın AKP’nin nükleer enerji girişimini destekleyen bir TV reklamında yer alması; nükleer enerjiyi savunması da değil Nobel ödüllü, sıradan bir bilim insanına asla yakışmayan bir yanlış davranıştır. Çünkü, nükleer santral yapımının ülkemize özgü önemli sorunları bir tarafa, nükleer enerji üretimi, özellikle de atık sorunu nedeniyle, hem dünya kamuoyunda hem de bilim dünyasında çok tartışmalıdır. Başta Almanya olmak üzere pek çok ülke nükleer santral sayısını azaltıyor; yine İtalya örneğinde görüldüğü gibi pek çok demokratik ülkede, santral yapımı halkoylamasına sunuluyor ve reddediliyor. Bunları ve daha fazlasını Sancar bilir. Konunun ülkemizde tartışılamaması ise özünde, özgürlük eksiğindendir. ‘Özgürlük ister’ de! Sancar, söyleşisinde Bilim insanı özgürlük ister diyor. Özgürlük bütünseldir; başta düşünce ve anlatım özgürlüğü olmak üzere, tüm özgürlüklerin biri birini tamamlaması ve bunların hukuk düzeniyle koruma altına alınmış olması, yalnız bilim insanları için değil, tüm toplum için vazgeçilmezdir. Özgürlüklerin iyice budandığı AKP iktidarında da genel olarak eğitimin çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerini geliştirici özelliklerinden iyice uzaklaştırıldığını; sayıları üçe katlanan üniversitelerin ve TÜBİTAK ve TÜBA gibi bilim üst kurumlarının iyice siyasallaştırıldığını ve böyle bir ortamda özgürce bilimsel çalışma yapılamayacağını Sancar da bilir. Bu ülkenin üniversiteleri, yıllardır, 9 Temmuz 2018 günü yapılan o görkemli başa geçiş törenlerine katıldığı Başkan’a kaskatı bir biçimde bağımlıdır. Bu nedenle bilim özgürlük ister gerçeği öncelikle Başkan’a anlatılmalıydı. Sancar, ülkeye küskünlüğünün gerekçesi olarak toplumun bölünmüşlüğünü gösteriyor; ancak bölünmüşlüğün temelinde AKP iktidarının kendisi gibi düşünmeyenleri sürekli suçlaması bulunduğunu sorgulamıyor. Yine AKP iktidarında, bu ülkenin bilimsel gelişmesi açısından çok daha yıkıcı olan bir süreç yaşandı. Yaklaşık onlarca ya da yüzlerce değil, binlerce bilim insanı, haklarında doğru dürüst bir soruşturma bile yapılmadan, çıkarılan kararnamelerle hak arama yolları kapatılarak üniversitelerden uzaklaştırıldı; bunların birçoğu uzun süre tutuklu kaldı; kimileri aylar süren açlık grevi yaptı. Eğitim, bilim ve üniversite konularındaki AKP uygulamaları karşısında, Nobel ödüllü tek bilim insanımız Sancar’ın, kimi dolaylı göndermeler dışında, akıl almaz duyarsızlığı ve suskunluğu da açıklanması gereken bir tutumdur. Ayrıca kendisi de çok iyi bilir ki, bilim insanı gerçekleri toplumlarıyla paylaşır. Koşullar ne olursa olsun, susmaz; küsmez. 3 Eylül 2018 SAYI: 33934 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:56 04:43 05:10 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:25 13:10 16:48 06:11 12:54 16:32 06:35 13:17 16:54 Akşam 19:42 19:25 19:47 Yatsı 21:06 20:47 21:07 yorum/haber TASARIM: EMİNE BİLGET Gazetelerin ve gazetecilerin baskı altında, güç koşullarda çalıştığını bilmeyen var mı? Sansürün, zorbalığın, gözaltının, tutuklanmanın, hüküm giymenin, vurulmanın, öldürülmenin, kısaca haber yazamamaktan öldürülmeye kadar geniş bir tehlike alanı içinde çalışır gazeteciler. Onların çalışma alanı, çoğu zaman 24 saat mekânı gazetelerdir. Genellikle bir sermaye grubunun, sınırlı sayıda da bağımsız vakıf ya da şirketin yayımladığı gazeteler yayın politikalarının rotasına göre bu baskılardan paylarına düşeni alırlar. Sermaye gazeteleri olsun bağımız gazeteler olsun iktidarların kendilerine yayın politikası dikte etmesinden hoşlanmazlar, ama sonunda iktidarlar ve sermaye dünyası bir şekilde öncelikle sermaye gruplarının gazetelerini iktidar yanlısı yapmayı başarır. Yöntemler çeşitlidir, baskı, satın alma, telefonla ya da başka etkin yollar ya da yargı müdahalesini gündeme getirmek gibi yöntemler işe yarar. Sonunda sermaye gruplarına bağlı gazetelerin sahipleri “yandaş” olmayı tercih ederler ya da alanı terk eder, gazetelerini iktidar tarafından tercih edilen, kolaylıklar sağlanmış bir gruba satarlar. Bağımsız gazeteler bu türden baskılardan etkilenmezler, onları etkileyecek yöntemler daha farklıdır. Örneğin Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı reklamlardan aldıkları pay kimi gerekçelerle düşürülebilir ya da dağıtımda zorluklar çıkarılabilir. Tekzip yağmuruna tutulabilirler, büyük gazeteler için sorun olmayan yayın yasakları, bağımsız gazetelerin ille de halka duyurmak istedikleri haberleri engeller. En etkilisi ise gazete sahiplerinin ve gazetecilerin sık sık savcıların karşısına çıkarılması, gözaltına alınması, tutuklanması ve nihayet mahkum edilmesi, fiziken gazetecilik yapmalarının engellenmesidir. Ama şimdi yeni bir düşman var: Bu düşman büyük sermaye gazetelerini değil, özellikle küçük ve bağımsız gazeteleri vurmaya hazırlanıyor. Yok, hazırlanmıyor, vurdu çoktan, vuruyor. Türk Lirası’nın hızlı ve yüksek Gazetelere Döviz Darbesi oranlarda değer yitirmesi, kâğıt fabrikalarının kapatılması nedeniyle ithal kâğıda mahkum olan gazeteleri zor durumda bıraktı. En başa gidelim. Kâğıt fabrikaları, SEKA neden özelleştirilip kapısına kilit vurulmuştu? Neoliberal politikaların emridir, özelleştireceksin. Neyi? Her şeyi. SEKA da böylece özelleştirildi, fabrikalar kapatıldı, araziler değerlendirildi. Sonuç: Gazeteler dövizle, dolarla, avroyla kâğıt ithal eden az sayıda şirketin kapısına dizildiler. Döviz yükseldikçe maliyetler de yükseldi, indikçe, yok hiç inmedi... En sonunda küçük krizlere dayanan bağımsız gazeteleri bu büyük kriz vurdu. Seçimlere kadar bir şekilde sabreden, kendini tutan Amerikan Doları 3.40’lardan 6.50’lere tırmandı, yani Türk Lirası hızla ve büyük oranlara değer yitirdi. Bir an önce bu gidişin durmasını, önlem alınmasını istiyoruz, özellikle de bağımsız gazeteler istiyor. Çünkü bu baskı ağırdır, dayanmak zordur. Gazeteler kaçınılmaz bir şekilde satış fiyatlarına zam yapmak zorunda kalıyorlar, sayfalarını azaltılıyor, haftada bir iki gün çıkmamayı seçenler var. Yerel gazeteler ise bu baskıya dayanamayacak hale geldiler. İzmir’de 7 gazete pazar yayınlarına son verdi. Gazeteciler artan enflasyon karşısında gazetelerinden hep bekledikleri ve yıllardır alamadıkları ücret artışını unuttular bile. Çare? Çare vergi kolaylıkları sağlamak, yerli kâğıt üretimini teşvik etmek olabilir. Duyuyoruz bir yerli kâğıt fabrikası kuruluyormuş ve kuran şirketin de Albayraklar grubuna ait olduğu söy leniyor. Demek ki kurulursa ki kurulmasını isteriz, bağımsız gazetelerin tıpkı Menderes döneminde olduğu gibi, kâğıt tahsisi, çünkü Başvekâlet karar veriyordu, kâğıt alımı konusunda zorluklarla karşılaşması olasıdır. Gazeteler bu dövize bağlı ithal kâğıt sıkıntısında yalnız değiller. Yayınevleri de aynı dertten yakınıyorlar. Kitap basımı azaldı, kitap fiyatlarına kaçınılmaz zamlar geldi; okur sayısının azalması, yazarların yayınevi bulmakta zorlanmaları, sonuç olarak kültür dünyasının büyük zarar görmesi kaçınılmaz. Burada da çare vergi kolaylıkları sağlanmasından, örneğin kitaptan alınan yüksek KDV’den vazgeçilmesinden ve yerli kâğıt üretiminden geçiyor. Yoksa dosyalar çekmecelerde bekleyecek, küçük kitabevleri kapanacak, büyükler küçülecek. İşin doğrusu yakın zamanda bu soruna çare bulunması zor görünüyor. Çünkü TL’nin değer kaybı genel politikanın mütemmim cüzü, ayrılmaz parçası olan ekonomi politikasının bir sonucu. Çaresi şimdiki yönetimin alamayacağı, almak istemeyeceği radikal kararlar. O nedenle gazeteler de yayınevleri de çareyi kendi dünyalarında aramak zorunda kalacaklar. Ama belki gazetesiz kalmak yönetim kademelerinin de hoşuna gitmez, bir mucize olur, vergilerde azalma, basın ilanlarında artış, kâğıtta karşılık beklemeyen, yandaşlık dayatmayan sübvansiyon, destek gerçekleşir. Gazete her gün çıkmak okurunu bulmak, halkın hakkı olan haberi ona ulaştırmak zorundadır, öyle ya da böyle ulaştıracaktır da... Okurlardan: Bir dizi hata, yanlış Gazetenizin 28 Ağustos tarihli internet nüshasındaki sadece bir haberden üç küçük alıntı: “anayasanın 87. maddesindeki nitelikli çoğunluk şartı olan 360 oya gerek kahnaması öngörülüyor.” “Ceza indiriminde, terör suçlan ile kadına ve çocuklara yönelik cinsel ve şiddet suçları ile uyuşturucu kaçakçılığı ve imalinin kapsam dışı tutulması öngörülüyor.” “TBMM’de 341 sandalyesi ve Medis Başkanı hariç 340 oyu bulunuyor.” Ayrıca haberde “öngörülüyor” süzcüğü 5 defa kullanılmış ve haberden çok yorum tarzında yazılmış! Üstelik de idam cezasının Avrupa Birliği serüveninin kesin sonu olacağı dahi belirtilmeden!  Bu arada “Anayasa”, “Mahkeme” “Meclis” türünden özel bir anlamı ve önemi olan terimlerin büyük harfle başlaması gerektiğini hatırlatmak isterim! Bu gibi gelişigüzel, dikkatsizce yazılmış “haber”lere daha sıkça rastlamaktayım ve kullanılan dil, haber yazma tekniği ve yöntemlerinin bu şekilde ihmal edilmesinden rahatsız oluyorum! Daha sık rastladığım bir diğer şey de kısaltmaların açık isimlerinin yazılmaması. BDDK, KOBİ ve benzeri kısaltmaların ilk kullanıldığında açık ismi yazılır ve daha sonra da kısaltma kullanılır. Yoksa ben mi yanlış biliyorum? Sizce okurun iyi, temiz ve düzgün bir dille yazılmış haberleri okuma hakkı yok mu? Saygılar ve kolay gelsin efendim... Hikmet Pala Fiyat artışının nedeni Gazete fiyatına hem zam geldi hem de neden sayfa adetleri azaldı? Bunu öğrenmek istiyorum, saygılarımla. Adnan Sönmez Okur Temsilcisinin notu: Giriş yazısında da vurguladığım gibi ne yazık ki kâğıt fiyatlarındaki dövize bağlı artış gazeteleri yayınlarını sürdürebilmek için önlemler almak zorunda bırakıyor. Bu önlemler de gazete satış fiyatını artırmak ve sayfa sayısını azaltmakla sınırlıdır. Yöneticiler yayını sürdürebilmek için Cumhuriyet’in de bu yolu seçmek zorunda kaldığını belirttiler. Velilerde ‘bağış’ korkusu Yabancı dil eğitim programını artık isteyen tüm ortaokullar uygulayabilecek. Geçen yılki pilot uygulamada velilerden istenen ‘bağış’lar ise hâlâ tartışılıyor Milli Eğitim Bakanlığı, geçen öğretim yılında 620 okulda başlattığı yabancı dil eğitimi programını isteyen tüm okulların uygulayabileceğini duyurdu. Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün yazısında “velilerlerden herhangi bir ad altında uygulamaya yönelik ücret talep edilmeyecektir” dendi. 5. sınıflarda haftada 18 saate kadar uygulanması mümkün olan “yabancı dil ağırlıklı eğitim” uygulamasının, yeterli sayıda ve nitelikte yabancı dil öğretmeni bulunmaması nedeniyle başarılı olamadığı öne sürülüyor. Bu saatlerin hangi derslerden alına cağı da akıllara takılan sorulardan biri. Ücret alınmayacak’ Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nden okullara giden yazıda “ücret talep edilmeyecek” dense de geçmiş uygulamalar, koca bir belirsizlik bırakıyor. Yazıya göre, program 5. sınıfların tüm şubelerinde uygulanabileceği gibi öğrencilerin istekleri de değerlendirilerek belirli şubelerde yapılabilecek. Bu programa katılacak öğrencilere yönelik herhangi bir seviye sınavı yapılmayacak. Okullarda ‘‘proje okulu/sınıfı’’ gibi farklı isimlendirmeler de kullanılmayacak. Eğitim Sen Başkanı: Plansız başladı Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, şunları söyledi: “Geçen yıl yapılan yabancı dil eğitimi uygulamasında istenilen kazanımlara ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda bilimsel, somut veriler yok. Ancak yabancı dil öğretimine ilişkin pilot uygulama da eğitim alanında yapılan birçok ‘değişiklikte’ olduğu gibi plansız, programsız bir şekilde hayata geçirilmiştir. Yabancı dil ders saatlerinin artırılması ile öğrencilerin sanat (müzik, görsel sanatlar), spor (beden eğitimi), bilişim ve teknoloji derslerinin eğitimini almaları fiilen engellenmiştir. Yabancı dil branşında da öğretmen atamaları son derece yetersiz sayıdadır.” BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir çeşit pa 1 M E N D E R E S muk ipliği. 2/ 2 E K E Y İ D İ Ş Büyük erkek 3 L Ü M E N E C E kardeş... Bir 4 E R P A L İ N geminin baş ve 5 N İ H İ L İ Z M kıç taraflarında çektiği sular arasındaki fark. 3/ Gemi, tren, kışla, yatı 6 7 8 9 D AD GO A İ BRET R İ P Z E AME T L İ SR İ LANKA lı okul gibi yerlerde üst üste yapılan yatak yeri... Mert, kalender ve babacan kimse. 4/ Güvence. 5/ Sahip olma, kazanma... Sodyum elementinin sim gesi. 6/ Üflemeli bir çalgı... Bir masal dağı. 7/ Afyonkarahisar ilinde bir göl... Derviş selamı. 8/ Bir işi para kazanmak için değil yalnız zevki için yapan kimse. 9/ Birlikten yoksun ve anlaşamayan gemi mürettebatı için kullanılan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uzun kış gecelerinde dost, komşu ve akrabaların birlikte yedikleri akşam yemeği ve o gece yapılan eğlenceye verilen ad. 2/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Zayıf yapılı, güçsüz. 3/ Bir yükü güvenlik için de indirip kaldırmaya, istenilen konumda tutmaya yarayan ince halattan yapılmış kısa kamçı. 4/ Budizm’in Japonya’da büyük önem taşıyan kolu... Tanrı. 5/ Seyrek do kunmuş bir tür kumaş... Fas’ın plaka imi. 6/ İlgi eki... Anlamlı iz... “Uyan ey yâreli şiri jiyan bu ı gafletten” (Namık Kemal). 7/ Cezayir’de bir liman kenti... Elektrik ve telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap. 8/ Gümüşhane ilinde, kayak merkezi olan bir dağ... Toprağın nemi. 9/ Gemilerin bor dalarında bulunan ve sandalları asmaya yarayan dikmelere verilen ad. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear