25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Pek Yakında: ‘Dokunma Bana’ Başka Sinema kapsamında izleyiciyle buluşacak olan “Touch Me Not Dokunma Bana” 28 Eylül’de vizyona girecek. Berlin’de Altın Ayı’ya layık görülen ve kurmaca film, psikoterapi seansı, rol oyunları ile belgesel arasında tanım sız bir noktada duran Romanya yapımı “Dokunma Bana”, filmin yönetmeninin de dahil olduğu ilginç karakterlerini felsefe tartışması, beden egzersizi ve ruhsal sağaltım seansları arasında gözlemliyor. Cumartesi 22 Eylül 2018 EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ kultur@cumhuriyet.com.tr Manastırda düello 15 ‘The Conjuring’ serisinin yeni filmi ‘The Nun Dehşetin Yüzü’ beklentileri karşılayamıyor Filmin Notu: 5/10 Korku sinemasının son yıllardaki en popüler serilerinden “The Conjuring” gişede yapımcılarının yüzünü güldürmeye devam ediyor ve onlar da ardı ardına filmler çekerek serinin suyunu çıkarmayı ihmal etmiyorlar. Doğrusu ilk “The Conjuring” fena değildi belki ama sonraki filmler gitgide çıtayı aşağı çekti ve nihayet en uydurukları sayılabilecek “The Nun Dehşetin Yüzü”ne geldi sıra. En sonda söyleyeceğimizi başta söylemiş olduk belki ama filmin etkiden uzak gerilimi ve sentetik korku duygusu daha ilk sahnelerden itibaren kendini belli ettiği için içimiz rahat. Aslına bakarsanız serinin uzaktan uzağa Giallo (İtalyan korku sinemasının tüm dünyada bilinen adı) ile olan akrabalık kurma çabalarını takdir etmiyor da değilim ama Mario Bava, Lucio Fulci ve Dario Argento gibi ustaların yaratıcı üstünlüğüne yaklaşmaları pek o kadar kolay değil, zira adını saydığımız sinemacıların bir kısmı birçok başka kaynaktan da beslenen çok yönlü isimlerdi ve entelektüel yönleriyle filmlerine çok ilginç alt metinler döşemeyi beceriyorlardı. Serinin beşinci halkası olan “The Nun” ile birlikte iyice genişleyen The Conjuring Evreni’nde dişe dokunur bir alt metin ya da bir şekilde günümüzle bağ kurabileceğimiz herhangi bir gönderme bulmak mümkün değil. Rahibeler çarpışıyor Romanya’da 1950’li yıllarda geçen “The Nun Dehşetin Yüzü” ücra bir ormanın kıyısındaki bir manastırda yaşanan ve şeytani bir varlığın, bir iblisin dünyaya geçiş yapabilmek için bir rahibenin bedenine girişi sonrası Vatikan’ın müdahalesini anlatıyor. Buradaki iblisin “The Conjuring 2”de karşımıza çıkan Valak olduğunu da hatırlatalım. Onlarcasını izlediğimiz şeytan ya da şeytan çıkarma filmlerinden tek farkı filmin merkezindeki iki karakterin de rahibe olması. Filmin esas kızı ise (final girl/son kız da demek mümkün) seride Lorraine Warren rolünü canlandıran Vera Farmiga’nın kız kardeşi olan ve “American Horror Story”den tanığımız Taissa Farmiga (Rahibe Irene). Onun ve onunla birlikte Romanya’ya giden deneyimli şeytan çıkarıcı Rahip Burke’ü canlandıran Demian Bichir’in iyi niyetli çabalarının ve başarılı sayılabilecek oyunculuklarının filmi kurtarmaya yetmediğini ekleyelim. Sinemada şeytan filmleri En İyi 5 5. ‘La Maschera del DemonIo’ (1960) Mario Bava’nın uzun yıllar İngiltere’de yasaklı olan filmi “La Maschera del Demonio Şeytanın Maskesi” belki tam olarak şeytan filmi sayılmaz ama vahşice öldürülmesinden 200 yıl sonra dönerek intikam alan bir vampir cadının varlığı bizce bu listeye girmesi için yeterli. İtalyan korku sinemasının klasiklerinden kabul edilen film Nikolay Gogol’un “Viy” adlı öyküsünden esinle çekilmişti. 4. ‘The Last ExorcIsm’ (2010) Ülkemizdeki vizyon adı “Son Ayin” olan “The Last Exorcism” belgesel bir anlatım tarzının da etkisiyle izleyiciyi gerilimin doruklarına çıkaran bir film. Daniel Stamm’ın çektiği ve sahte şeytan çıkarma ayinlerini deşifre etmeye niyetli bir din adamının başından geçenleri anlatan film çok başarılı bulununca devamı da çekilmiş ama çoğu kez olduğu gibi aynı başarıyı yakalayamamıştı. 3. ‘The Omen’ (1976) Richard Donner imzalı “The Omen Kehanet” dünyayı ele geçirmek için yeniden doğan şeytanın Damien adındaki küçük çocuğun bedenini kullanarak işlediği korkunç cinayetleri anlatıyor. Gregory Peck ve Lee Remick gibi artık yıldızı sönmeye yüz tutmuş iki önemli oyuncunun rol aldığı film 70’li yılların korku furyasında kültleşmiş ve üç devam filmi ile 30 yıl sonra gelen bir yeniden çevrimini izlemiştik. 2. ‘Gokseong’ (2016) Güney Kore sinemasının son yıllardaki en etkileyici korku filmlerinden biri olan “Gokseong” (İngilizcesi “The Wailing”, Türkçesi “Kara Büyü”) dünyada ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapmış, ülkemizde ise ilk olarak FilmEkimi kapsamında gösterilmişti. Küçük bir dağ kö yünde esrarengiz bir salgın hastalık gibi başlayan bir seri ölümün bir süre sonra aslında şeytani bir varlık tarafından işlenen cinayetler olduğu anlaşılır. Bu son derece karanlık ama bir o kadar da tüyler ürperten filmin yönetmen koltuğunda Na Hongjin var. 1. ‘The ExorcIst’ (1973) Zirvede sürpriz yok. William Friedkin’in William Peter Blatty’nin aynı adlı romanından uyarladığı “The Exorcist Şeytan” o kadar büyük bir gişe başarısı elde etti ki, Türkiye’de Metin Erksan bir remake’ini yaptı. Kendisi de bir franchise’a dönüşen “The Exorcist” dört devam filmi, bir tiyatro oyunu, bir video oyunu ve bir de TV dizisi doğurdu. Ergenliğe yeni adım atmış 12 yaşındaki bir kızın bedenine şeytan girmesinin ardından iki din adamının şeytan çıkarma ayini düzenlemesi üzerine kurulu filmin birçok sahnesi bugün korku sinemasının klasikleri arasına girmiştir. Yine de en korkunç sahnelerin doğaüstü olayların olduğu bölümlerden ziyade hastanede geçen gerçekçi kısımlar olduğunu söylemek çok yanlış olmaz herhalde. Pera’da okul filmleri Pazartesi Filmi: Dans Rüyaları 24Eylül Pazartesi günü GoetheInstitut Istanbul ve Beyoğlu Pera Sineması işbirliğiyle, “Pazartesi Filmleri” başlığı altında Beyoğlu Pera Sineması’nda yönetmen Anne Linsel ve Rainer Hoffmann‘ın “Dans Rüyaları” adlı filmi gösterilecek. Wuppertal okullarından yaklaşık 40 öğrenci bir yıla yakın bir süre boyunca duygusal bir maceranın içine atılarak  “Kontakhof” dans gösterisinin provalarına devam etti. Çalışmaları  Pina Bausch’un dansçılarından JoAnn Endicott ve Bénédicte Billiet y? önetti. Pina Bausch’un kendisi de çalışmaları yoğun bir şekilde izledi ve katkıda bulunda. Film aynı zamanda,  30 Haziran 2009 tarihinde yaşamını kaybeden ünlü dansçının son kamera kayıtlarını ve onunla yapılan  son röportajı da içeriyor. Pera Müzesi’nin 2008 yılından bu yana klasiklerden yeni ve bağımsız filmlere, belgeselden deneysel yapımlara kadar geniş bir seçki sunan film programı, 10. yılını kutladığı yeni sezona “Oyun Bahçesi Nerede?” ile başlıyor. Program, Pera Müzesi’nin Galatasaray Lisesi’nin kuruluşunun 150. yılı kapsamında düzenlediği Mektep Meydan Galatasaray sergisi ile İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Okullar Okulu temalı 4. İstanbul Tasarım Bienali’nden ilham alıyor. Farklı kültürlerde bilgi, beceri, değer, inanç ve alışkanlık edinilmesine yönelik yaklaşımlara ışık tutmayı amaçlayan program kapsamında, 1960’ların sonundan günümüze damgasını vurmuş başlıca kurmaca ve belgesel yapımlar sunuluyor. Okul temalı 9 film Dokuz yapımdan oluşan seçkide yönetmen James Clavell’in filmi “Sevgili Öğretmenim To Sir, with Love” (1967), Amerikan belgesel sinemasının önemli yapımcılarından Frederick Wiseman’ın “Lise High School” (1969) adlı belgeseli, Richard Linklater imzalı “Genç ve Heyecanlı Dazed and Confused” (2003), Larry Clark’ın ilk uzun metraj filmi “Çocuklar Kids” (1995), Laurent Cantet’nin Cannes’da Altın Palmi Pera Müzesi’nin 10 yıldır süren film programı yeni sezona O’yun Bahçesi Nerede?’ başlıklı seçkiyle başlıyor. Program kapsamında 9 film izleyiciyle buluşuyor ‘Sınıf EntreLes Murs’ (y: Laurent Cantet) ye alan filmi “Sınıf Entre les murs” (2008), Cathryn Davis Zommer ve Neeley Dawson imzalı belgesel “Büyük Uyanış: Black Mountain College Fully Awake: Black Mountain College” (2007 ), yönetmenliğini Vicki Abeles’ın yaptığı “Ölçüsüz Beyond Measure” (2015) belgeseli, Paul Wright’ın arşiv çekimlerinden der lenen deneysel filmi “Arcadia” (2017) ve yönetmenliğini Desiree Akhavan’ın üstlendiği “Cameron Post’a Ters Terapi Miseducation of Cameron Post” (2018) yer alıyor. Pera Film’in “Oyun Bahçesi Nerede?” film programı, 7 Ekim’e dek indirimli müze giriş bileti ile izlenebilir. Biletler Biletix’ten temin edilebilir. Ulusal Yarışma‘Sibel’in başrolünde Damla Sönmez var. 7 film arasında 55. Ulusal Yarışma’da, geçen sene olduğu gibi bu yıl da belgesel ve kurmaca filmler bir arada yer alıyor. Genç yönetmenlerin dünya prömiyerini uluslararası festivallerde yapan filmlerinden usta isimlerin merakla beklenen son işlerine, Türkiye sinemasında farklı yönelimleri temsil eden 7 film bu yılın Ulusal Yarışma seçkisini oluşturuyor. 55. Ulusal Yarışma’da; Hüseyin Karabey’in Melih Cevdet Anday’ın aynı adlı tiyatro oyunundan uyarladığı “İçerdekiler”, Tayfun Pirselimoğlu’nun alegorik distopya hikâyesi “Yol Kenarı”, geçen yıl Gênco filmiyle programda yer alan Ali Kemal Çınar’ın ne Kürtçeyi ne de Türkçeyi konuşup anlayabilen Osman’ın öyküsünü anlattığı “Di Navberê De / Arada”, Mehmet Ali Konar’ın 90’lı yılların karanlık politik atmosferinde büyüyen Mirza’nın hikâyesini takip ettiği “Hewno Bêreng / Renksiz Rüya”, çocuk yaşta bulduğu ölü atı hatırlayan Hay’ın, adım adım madde ile canlının uyumuna, ruhun doğadaki yerine tanık olduğu yolculuğunu anlatan, Tarık Aktaş’ın ilk filmi “Nebula”, Rojda Akbayır’ın ailesi ile yüzleşmek ve babasıyla hesaplaşmak için çıktığı yolculuğu ele alan belgeseli “Parçalar”, yaşadığı köyün yakınlarında bir ormanda saklanmakta olan Ali’yle karşılaşan 25 yaşındaki dilsiz Sibel’in öyküsünü anlatan Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti imzalı “Sibel” yer alıyor. Cem Yılmaz’ın ‘Kaçamak’ afişi Cem Yılmaz’ın yeni filmi “Kaçamak”ın çekimleri sona erdi. Cem Yılmaz’ın yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği ve Karakomik Filmler serisinin ilk halkası olan “Kaçamak” 4 arkadaşın çıktıkları tatil sırasında başlarına gelen olayları anlatıyor. Ocak ayında vizyona çıkacak film için Rönesans tablosu çağrışımları yapan bir afiş tasarlandı. Afişte oyuncuların sadece ön adlarının yer alıp soyadlarının yazmıyor oluşu dikkat çekiyor. Öte yandan “Kaçamak” çekimlerine yeni başlanan ve serinin ikinci halkası olan “2 Arada” filmi ile birlikte gösterilecek. Her ikisi de orta metraj olan filmler, sinema da tek biletle, arka arkaya 2 film birden izlenebilecek. Birbirinden bağımsız iki farklı senaryoya sahip olan filmlerde, oyuncular farklı karakterlerle seyirci karşısına çıkacak. Filmlerin oyuncu kadrosu ise şöyle: Cem Yılmaz, Can Yılmaz, Zafer Algöz, Necip Memili, Özkan Uğur, Nilperi Şahinkaya, Alişan Uğur. Vizyonda bu hafta Toplam 11 yeni filmin vizyona girdiği bu hafta 5 yerli yapım izleyiciyle buluşuyor. Önümüzdeki günlerde başlayacak Adana Film Festivali’nde yarışacak filmlerden “Güvercin” (y: Banu Sıvacı) haftanın yenileri arasında öne çıkanlardan. Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan “Güvercin”, İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman En İyi İlk Film ve En İyi Özgün Müzik dallarında iki ödül almıştı. Haftanın diğer yerli yapımları ise şöyle: Umut Kırca imzalı aile komedisi “Bücür”, Turgut Ural’ın yönetmenliğini üstlendiği “Göç Yolları”, Ayhan Özen imzalı komedi “Nezih Bir Film” ve başrollerini Burak Satıbol, Derya Şensoy ve Yılmaz Gruda’nın paylaştığı, Tolga Baş’ın yönettiği romantik komedi “Sorma Neden”. Haftanın yabancı yapımları arasında Rouzie Hassanova imzalı “Radiogram” dikkat çekiyor. Film 70’lerde Bulgaristan’ında, batı kaynaklı müziğin ulusal tehdit kabul edildiği dönemde rock’n’roll delisi küçük oğluna yeni bir radyo almak için 100 kilometre yürüyerek en yakın şehre giden bir babanın hikâyesini anlatıyor. Haftanın diğer filmleri ise şöyle: Animasyon yapım “Cesur Araba Wheely”, romantik komedi “Kapımdaki Aşk Home Again”, toplumsal bir drama olan “Bırakma Beni” ve aksiyon gerilim türündeki “İntikam Meleği Peppermint”. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear