23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR ‘Meltem Cumbul ile Oyunculuk Atölyesi’ Oyuncu Meltem Cumbul’un, oyunculara ve oyuncu adaylarına Eric Morris Sistemi’ni öğreteceği oyunculuk atölyesi 21 Mayıs’ta TOY İzmir Ege Perla’da başlıyor. “Meltem Cumbul ile Oyunculuk Atölyesi”, top lamda iki ay boyunca her pazartesi akşamı 19.0022.00 saatleri arasında TOY İzmir Ege Perla’da gerçekleşecek. Atölyeye katılmak için, toyistanbul.com/ workshops adresinden başvuru yapılması gerekiyor. Cuma 18 Mayıs 2018 EDİTÖR: ÖZNUR ÇOLAK OĞRAŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Komik aksiyon kultur@cumhuriyet.com.tr Cannes 15 severler için... sinemadır Fiyakalarından geçilmeyen, maskeli, pelerinli, taytlı yenilmez, adalet savaşçılarının alışıldık süper kahraman hikâyelerinin tersine, Deadpool olarak tanınan Wade Wilson adındaki, kendi kendisiyle de dalga geçebilen, alaycı, muzip ve hınzır bir anti süper kahramanın akıllara seza serüvenlerini, mizahın ağır bastığı bir yaklaşımla anlatan, görsel efektçilikten yetişmiş, iyi zanaatkar Tim Miller’in becerili yönetmenliğinde çekilmiş, Marvel yapımı “Deadpool” (2016) gişede yakaladığı yaklaşık 800 milyon dolarlık hasılatla, Superman, Batman benzeri yenilmez süper kahramanların, “Wolverine”lerin, “XMen”lerin bilimkurgusal evreninde fink attığı o Hollywood yapımı çizgi roman uyarlamaları türü fantastik eğlencelikleri yeniden gözde ve geçerli kılmıştı, anaakım sinemada 2 yıl kadar önce. Gittikçe sıkıcı bir hal almış bu türü yeniden parlatmıştı “Deadpool” ve devamının geleceği de belliydi zaten. Tim Miller’in yerini, pek çok filmde dublörlük yapmış ve geçen yıl seyrettiğimiz, dilber Charlize Theron’un önüne geleni pataküte devirdiği, “Atomic BlondeSarışın Bomba” adlı beylik aksiyonserüven filmiyle rüştünü ispat ederek ilk yönetmenlik sınavından geçmiş David Leitch’in aldığı, bugün gösterime giren “Deadpool 2”yi ilk fil Türkan Saylan Maltepe’de anıldı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Onursal Baş kanı Prof. Dr. Türkan Saylan, ölü münün 9. yılında Maltepe’de dü zenlenen etkinlikle anıldı. Malte pe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Say lan Kültür Merkezi’ndeki anma et kinliğine, “Türkan/Tek ve Tek Ba şına” isimli biyog rafik romanı kale me alan yazar Ay şe Kulin katıldı. Saylan’ın, kendi si hakkında bir bi yografi yazmasını istediği zaman ha Ayşe Kulin yır dediğini ifade eden Kulin, “Dört oğlum var, onların üstüne, hayat ta hiç kimsenin biyografisini yaz mamak üzere yemin ettim. Yaz madım, yazmıyordum fakat Tür kan Hoca’yı tanıdıktan sonra onun ölüme yaklaştığını gördüğüm vakit üzüldüm. Kıymetini büyük bir kıs mımız bilemedik. Onu kaybettik. Ben sözümü geri aldım. ÇYDD ve kardelenlerle ilgili kitap yazmıştım ama cüzamlılarla ilgili kitap yaza yım dedim. Başladık yazmaya fa kat onun ömrü vefa etmedi. Ta mamlayamadım. Ölümünden son ra çok yakın arkadaşı, çocukluğu nu beraber geçirdiği sınıf arkada şı Gökşin Hanım beni aradı. Bende bir emaneti var dedi. Onların orta okuldan beri yazıştıkları mektup ları getirdi. Böylece başlamış oldu ğum romanın teması değişti” dedi. Çizgi roman uyarlamalarında eşik atlatan, türe renk katan bir film gösterimde: ‘Deadpool 2’ min de senaryosunu yazmış Rhett Reese Paul Wernick ikilisine filmin yapımcılarından olup tabii ki yine esas oğlan rolünü de üstlenen Ryan Reynolds’un da katılmasıyla yazılmış, abuk sabuk ama ince ince sektöre ve türe de dokunduran imalarla, hatılatmalarla bezeli, matrak bir senaryodan çekmiş David Leitch. Sövgülü, edepsiz... Ağzı bozuk DeadpoolWade’in (Ryan Reynolds), sövgülü, edepsiz şaka ve esprilerinin yanısıra Hollywood’a ve yakınuzak dönemin kimi popüler filmleri ne, isimlerine göndermelerle dolu, kimi zaman günümüzün dünyasına da yönelik keskin saptamalarda bulunulan, hınzırca bir mizahi yaklaşımın ürünü “Deadpool 2”, Wade’in sevgilisi Vanessa’yı (Morena Baccarin) kaybettikten sonra (XMen’den esinlenerek) XForce dediği kendi ekibini mutant arkadaşlarından oluşturarak, zamanda yolculuk yapabilen, vaktiyle gönderildiği gelecekten geri dönen, hikâyenin de kötü adamı olan, savaşçı mutant Cable’a (çoğu sahnede Ryan Reynolds’dan rol çalan Josh Brolin, fiziği ve oyunuyla yine iz bırakan bir tipleme çıkarmış) karşı dünyayı savunmasını hikâye ediyor kısacası. Pek durdurak tanımayan temposu, tekrar sahneleri ve şama tasıyla yer yer yorucu olsa da, seyirciyi 2 saatliğine perdeye bağlayan, aksiyonmacerakomedi karışımı, damardan bir eğlencelikle karşı karşıyayız. Russell (Julian Dennison) adındaki tombik ve sempatik, yetimhane çocuğu, gençten bir mutantı Cable’dan kurtarmak için kolları sıvayan, ilk filmin sonundaki yangından sağ çıkarak mutantlığa evrilmiş, yanık surat makyajlı, kıytırık deri giysili ama kararlıazimli kahramanımız WadeDeadpool rolündeki (aslında 2012’nin fiyaskosu “Yeşil Ok”la süper kahramanlar âlemine kötü bir giriş yapmış) Ryan Reynolds ise baştan sona hep Josh Brolin’e ayak uydurmaya çalışıyor. Başrollerdeki Ryan ReynoldsJosh Brolin ikilisini beylik iyi poliskötü polis olarak tasarlayıp uygulayan ve ancak David Leitch gibi dublör kökenli bir yönet menin elinden çıkabile cek cinsten, etkileyici koreografik kavga sahneleri sunan, yetişkinlere yönelik tezgâhlanmış “Deadpool 2” sonuçta meraklısınca kaçırılmayacak cinsten, şenlik şamatanın da eksik olmadığı bir aksiyon serüven seyirliği. DC firmasıyla birlikte, nicedir 8. sanat olarak addedilen ‘çizgi roman’ın Amerikan tekelinin lideri Marvel’in markasını taşıyan, nerdeyse sürekli dövüş halinde seyreden bu süper kahraman eğlenceliği, yine çoğunu yerli yapımların oluşturduğu yeni haftanın nispeten öne çıkan bir filmi sayılabilir. Zoğrafyon Rum İlkokulu’na Europa Nostra Ödülü 2018 Avrupa Birliği Kültürel Miras Ödülü / Europa Nostra Ödülü’nün kazananları açıklandı. İstanbul Yeniköy’deki Zoğrafyon Rum İlkokulu restorasyonu “koruma” kategorisinde ödüle değer görüldü. 17 ülkeden 29 projeye koruma, araştırma, özel hizmet ve eği tim, öğretim ve bilinçlendirme kategorilerinde ödül verildi. 22 Haziran’da Berlin’de düzenlenecek Avrupa Kültür Mirası Zirvesi sırasında yapılacak törende ödüller sahiplerini bulacak. AB Yaratıcı Avrupa programında yer almayan Zoğrafyon Rum İlkokulu’nun restoras yonu Tures Mimarlık tarafından yapılmıştı. Yeniköy’de 1871 yılında Rum mimar Konstantinos Dimadis tarafından inşa edilen okul, 1980 yılında kapatılmıştı. Yapılan restorasyon çalışmasının ardından 2017 yılında yeniden açıldı. Orhan Kemal Roman Armağanı ‘Kul’ adlı romanıyla Şahiner’in oldu 47. Orhan Kemal Roman Armağanı, Seray Şahiner’in Can Yayınları’ndan çıkan “Kul” adlı romanına verildi. Turhan Günay, M. Nuri Gültekin, Erendiz Atasü, Yiğit Bener, Zülfü Livaneli, Ataol Behramoğlu ve Nazım K. Öğütçü’den oluşan seçici kurul, “kentsel ve rantsal dönüşümle mahallenin çöküşü, kadın bireyin tamamen yalnızlaşmasını, tek başına bir birey olarak var olma mücadelesini, hezeyan, beklenti ve umutlarını, düş kırıklıklarını, topluma hâkim olan çeşitli söylemlerden, ide oloji ve inançlardan nasıl etkilendiğini, bu etkileri kişiselleştirip aradan kendi yolunu bulmaya çalışışını, bu etkilerden kurtulamayışını ama gene de teslim ol mayışını güçlü bir anlatım tekniğiyle ve tutarlı bir dille, kolaycılıklara sapmadan ince bir mizahla, toplumsal dokuyu arka planda ustalıkla irdelemesi ve Orhan Kemal’in sanat ve dünya görüşüyle birebir örtüşmesi nedeniyle 2018 yılı, 47. Orhan Kemal Roman Armağanı’na değer görüldü” açıklamasında bulundu. Şahiner’e ödülü, 1 Haziran’da saat 10.30’da Orhan Kemal KütüphanesiKonferans Salonu’nda yapılacak Orhan Kemal’i anma töreninde verilecek. Bu filmi 13 yıl önce yazmaya başladığını ve aradan geçen zaman içinde çok değiştirdiğini anlatan Garrone (sağda) başrolü oynayan Marcello Fonte’yle (solda) tanıştıktan sonra tüm taşların yerine oturduğunu söylüyor. Nice havalimanından Gary Oldman ve Terry Gilliam ‘Ahlat ile aynı anda çıkıyoruz. Onlar Londra uçağıyla geldiler elbet Ağacı’nı beklerken...te ve her ikisini de çıkış kapısında bekleyen fi yakalı araçlar var, küçük bir de orduyla birlikte. Kı Artık son dönemece girildiği için Film Market bir sa bir süre önce EMRAH KOLUKISA geçirdiği rahatsızlığı atlatmış görünen Gilliam yıllar dır süren bir mücadelenin ar dından, son anda bir de lehine sonuçlanan mahkemeyi de at latarak, burada ilk kez görücü ye çıkaracağı “The Man Who hayli sönükleşmiş ama oradan oraya koşuşan gazeteciler, dağıtımcılar, yapımcı ve yaratıcılar hâlâ baki elbette ve insanlar hiç bıkmadan ellerinde tuttukları “davetiye lütfen” yazılı kâğıtlarla filmlere girmenin bir yolunu arıyor. Bir gece önce sahilde kurulan dev sinemada (Plaj Sineması deni Killed Don Quiote” için; Gary yor) 40. yılını idrak eden “Gre Oldman ise İngiliz ve Amerikan sineması odaklı özel bir serisine katılmak üzere burada. Bu tesadüfün dışında onları bir daha görebilir miyiz meçhul ama gelir gelmez onlarla karşılaşmak insanı hemen havaya sokuyor, orası kesin. ase” gösteriliyordu ve büyük bir kalabalık filmi izlemek (ya da orada olduğu söylenen John Travolta’yı bir an için görebilmek) için sahile ve kaldırımlara doluşmuşlardı. Tipik bir Cannes günü böyle bir şey işte. Ne de olsa burası sinemanın ta kendisi ve hayat da Köpekler ve insanlar onun etrafında şekilleniyor. Şimdi bizim için varsa yok Dünün ilk filmi sabah 8.30’da basın gösterimi yapılan “Dogman” idi. Cannes’da daha önce “Gomorra” ve “Reality” adlı filmleriyle yarışmış (ve her ikisiyle de Jüri Büyük Ödülü’nü alan) İtalyan sinemacı Matteo Garrone’nin son filmi olan “Dogman” Roma’nın sa “Ahlat Ağacı” elbette. Nuri Bilge Ceylan ve filmin ekibi de Cannes’da ve cuma akşamı saat 18.30’da başlayacak filmi bekliyor herkes heyecanla. Genel kanı politik yanının ağır bastığı bir festival olduğu yönünde; ne de olsa 1968’in 50. yılını idrak ediyoruz ve bu yıl özellikle kadınların varlığı ken köhne mahallelerinden birinde köpek yıkayarak hayatını kazanan bir adamın hikâyesine odaklanıyor. Filmin ardından düzenlenen basın toplantısında bu filmi 13 yıl önce yazmaya başladığını ve aradan geçen zaman içinde çok değiştirdiğini anlatan Garrone başrolü oynayan Marcello Fonte’yle dini her zamankinden çok daha fazla hissettiriyor. Bu politik atmosferin bir kadın sinemacıya ödül getirebileceği bile konuşuluyor doğrusu. Tüm bunları cumartesi gecesi yapılacak törende göreceğiz elbette ama şunu da unutmayalım, şişman kadın çıkmadan opera bitmez. tanıştıktan sonra tüm taşların yerine oturduğunu söylüyor. Gerçekten de zaman zaman genç bir Al Pacino’yu andıran yüzüyle çok sağlam bir oyunculuk çıkardığını teslim ettiğimiz (toplantıda da en çok alkışı onun aldığını ekleyelim) Fonte buradan bir yorumcu ödülüyle dönerse şaşırmamak lazım. Öte yandan bir intikam (ya da adalet kimilerine göre) hikâyesi anlatan ama onun da ardında köpekler üzerinden kurduğu bir metafora istinaden insanın köpek/leşmiş halini önümüze sü ce intikam almak ve dışlandığı küçük arkadaş çevresine yeniden girebilmek için çırpınır durur, ta ki ‘kırılmış’ bir köpek gibi doğasının derinliklerinde gizli şiddete boyun eğene kadar. filmdeki tüm karakterleri aynı rsanın etrafında yaşayan sokak köpekleri gibi düşündüğünüzde daha bir anlam kazanan “Dogman” Cannes Film Festivali’ne başlamak için (son 3 günde geldiğim için birçok filmi kaçırdım maalesef) hiç de fena bir film değil aslında. l CANNES ren film benzer çevrelerde geçen “Gomorra” kadar etkileyici değil. Köpeklerle insanlarla anlaştığından çok daha iyi anlaşan Marcello (filmdeki adı da aynı gerçekten), kendisinin tam zıddı, kaba saba, iri yarı ve bir hayli dengesiz davranışlarıyla herkesi tedirgin eden Simone’nin ona attığı büyük bir kazık sonucu (ama akrebin huyu bu malum, başka türlüsünü beklemek doğasına aykırı) hapse girer ve çıktığında kendin TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI’NIN 19 MAYIS 1919’UN 99. YILDÖNÜMÜ BİLDİRİSİ Ulusal birlik ruhuyla gerçekleştirilen Türk Mucizesi, tutsak uluslara örnek bir insanlık ve bağımsızlık ateşidir. İçten ve dıştan, varlık nedenimiz Atatürk ilkeleriyle Lâik Cumhuriyetimize yönelik saldıranların değişik bahanelerle yoğunlaştığı, baskı ve dayatmaların birbirine eklendiği günümüzde yurttaşlık bilinci ve bağımsızlık tutkusuyla dolu olduğumuzu vurguluyoruz. Türk gençliğinin, Büyük ATATÜRK’ün emaneti, kutsal Cumhuriyetimizi canını adayarak koruyacağı andını yineliyor, kurtarıcı ve kurucularımızı Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamanın kıvancıyla minnet, şükran ve saygıyla anıyoruz. Atatürk yolunda bizi hiçbir güç çeviremez ve bu özgün yapıyı kimse yıkamaz. İnsan hakları, demokrasi ve inanç sömürücüleri, çıkarcılar, işbirlikçiler ve Cumhuriyet düşmanları ne yaparlarsa yapsınlar Lâik Türkiye Cumhuriyeti sonsuza değin bağımsız yaşayacaktır. Kamuoyuna derin saygılar sunarız. Başkan Prof. Dr. Güngör ŞATIROĞLU C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear