23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 18 Mayıs 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN AİHM, Roboski’nin üzerine beton döktü AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ, ROBOSKİLİLERİN BAŞVURUSUNU REDDETTİ Önderoğlu ödülünü aldı Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Roosevelt Vakfı’nın 2018 İfade Özgürlüğü Ödülü’nü, Hollanda, Middelburg’da dün akşam düzenlenen törenle aldı. Önderoğlu, “2018 İfade Özgürlüğü Ödülü ve sıcak ve anlamlı tören için Roosevelt Vakfı’na, değerli destekleri için RSF’ye ve ifade özgürlüğü savunucularına teşekkür ederim” dedi. RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire de “Erol Önderoğlu’nu böyle bir ödül alması, tüm RSF için onur ve cesaret verici” olarak tanımladı. Roosevelt Vakfı’nın “Dört Özgürlük Ödülleri” (The Four Freedoms Awards) her yıl dört ayrı özgürlük alanında başarı gösteren kişilere veya kurumlara 1982’den bu yana her yıl veriliyor. l Haber Merkezi YÜKSEKDAĞ DAVASI Diplomatlardan ‘hak ihlali’ tepkisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 28 Aralık 2011’de Roboski’de 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürülmesiyle ilgili başvuruyu reddetti. AİHM kararına, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) belgelerin 2 gün geç gönderilmesi nedeniyle yapılan başvuruyu reddetmesini gerekçe gösterdi. Kararı gazetemize değerlendiren hukukçu Kerem Altıparmak, “AİHM davanın üzerine beton döktü. Sadece Roboskili ailelerin değil toplumun genelinin adalet duygusuna darbe vurdu. AİHM bu kararıyla kendi temeline dinamit koydu” dedi Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, AİHM’nin kararıyla ilgili gazetemize yaptığı değerlendirmede, “Roboski soruşturmasının bir daha açılabilmesinin tek yolu hükümetin soruştuşturmayı yeniden açması veya şu ana kadar görülmeyen yeni bir delilin ortaya çıkması. AYM’ye yapılan başvuru zamanında yapılıyor. AYM bazı belgelerin eksik olduğunu söyleyerek bunun tamamlanması için 15 gün süre veriyor. Nedir bu eksiklikler, başvuru formlarındaki isim ve kimlik numaralarının tam düzgün doldurulmaması, mahkeme kararların eksik olması ki bunların hepsi UYAP’ta mevcut ve müvekkillerin vekâlet eksiklikleri. Avukat, 15. değil 17. günde bunları teslim ediyor ve sağlık gerekçeleriyle geç teslim ettiği SADECE ROBOSKİLİLER YARGILANDI Roboski’de 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişi savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülmesinin ardından kendilerine verilen tazminatları reddeden Roboskili aileler, sorumluların bulunmasını ve yargı önünde hesap vermesini istedi. Ancak Roboskili aileler hakkında soruşturmalar ve davalar açıldı. Geçen yıl 28 Aralık’ta düzenlenen anma törenlerine giden ailelere ceza kesildi. Roboskili ailelerin kurduğu Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği (RoboskiDer) 7 Ocak 2017’de KHK ile kapatıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Roboski olayıyla ilgili “taksirle ölüme sebe biyet vermek” suçundan açılan soruşturma 11 Haziran 2013’te “görevsizlik” kararı verilerek Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderildi. 7 Ocak 2014’te Genelkurmay Askeri Savcılığı “takipsizlik” kararı verdi. 8 Temmuz 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel için “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Roboskili aileler 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. 24 Şubat 2015’te eksiklerin süresinde giderilememesi nedeniyle başvuru reddedildi. İç hukuk yollarınınn tüketilmesi üzerine, 23 Ağustos 2016’da AİHM’ye başvuru yapıldı. ne dair raporu mahkemeye sunuyor. Ancak AYM buna karşın davayı reddediyor. Şimdi AİHM de yaşanan insan hakları ihlalinin ağırlığına bakmadan sadece AYM’nin aldığı kararı değerlendirerek, evet AYM böyle bir karar alabilir diyerek başvuruyu reddediyor ve dosyayı kapatıyor” diye konuştu. Dinamit koydular AİHM’ye yönelik eleştirilerde bulunan Altıparmak, sözlerini şöyle sürdürdü: “AİHM reform sürecinde deniyor. AİHM’nin önündeki 79 bin başvuru sayısı 2016 sonunda 55 bine düştü. Türkiye aleyhindeki başvuru sayısı 13 binden 6 bin 600’e düştü ki Türkiye OHAL süre cinden ve ağır bir insan hakları ihlali sürecinden geçiyor. Bu köylülelerin ne kabahati var? Bu kararı nasıl açıklayacağız onlara. AİHM, daha önce insan hakları açısından dosyaları değerlendirirdi şimdi şekil açısından değerlendiriyor. AİHM Cumhuriyet gazetesi davasıyla ilgili mart ayında öncelik kararı verdi. Mayıs ayındayız karar nerde? Selahattin Demirtaş’ın başvurusuyla ilgili öncelik kararı verdi, karar nerde? 5 yıl sonra tazminat ödensin kararı mı verecek? 34 kişi göz göre göre öldürüldü. AİHM bu kararıyla sadece Roboskili ailelerin değil toplumun genelinin adalet duygusuna darbe vurdu. AİHM bu kararıyla kendi temeline dinamit koydu.” l Yurt Haberleri DUYGU GÜVENÇ ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ 59. KEZ TUTULDU Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmasını takip etmek üzere Sincan Adliyesi’ne giden diplomatların bir kez daha içeYüksekdağ riye alınmaması tepkileri tırmandırdı. Batılı diplomatlar Türkiye’yi hem kendi yasalarını hem de Viyana Sözleşmesi’ni ihlal ile suçlarken bunun “Türkiye’de hukuk devletinin gidişatına dair kötü bir işaret” olduğunu duyurdu. Duruşmada “Kendim için değil ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eşit koşullarda yapılabilmesi için Selahattin Demirtaş için tahliye istiyorum" ifadelerini kullanan Yüksekdağ’ın tutukluluğuna devam kararı verilerek dava 6 Temmuz’a ertelendi. Aralarında İsveç Büyükelçisi Lars Wahlund ve Almanya, İsviçre, Hollanda ile AB Türkiye Delegasyonu’ndan diplomatların da bulunduğu heyet dün yine duruşma salonuna alınmadı. Önceki duruşmalarda da takip isteklerinin engellenmesi nedeniyle Dışişleri’ne konuyu taşıyan diplomatlar, bu defa yaşanan engellemenin ardından tepkilerini hem bireysel hem de AB Delegasyonu aracılığıyla yaptıkları açıklamalarla gösterdi. İlk olarak Almanya Büyükelçiliği’nin önce Twitter hesabından, ardından da basın açıklamasıyla duyurduğu tepkiye toplu olarak AB de katıldı: “İsveçli, Alman ve Hollandalı diplomatlarla AB delegasyonunun, eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın bugünkü gizli olmayan duruşmasına katılma çabaları sonuçsuz kalmıştır. Türk yasaları ve diplomatik ilişkiler hakkındaki Viyana Anlaşması yine dikkat çekici bir şekilde ihlal edilerek diplomatlar gizli olmayan duruşmaya alınmamıştır. Türk Dışişleri ve Adalet Bakanlığı bilgilendirilmiş fakat çözüm bulmayı reddetmektedir. Bu kabul edilemez ve Türkiye’de hukuk devletinin gidişatına dair kötü bir işarettir.” Dışişleri Bakanlığı ise Cumhuriyet’in konuyla ilgili sorusuna yanıt vermedi. l ANKARA HDP’li Paylan’a 301’den fezleke HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan hakkında 301. madde ve ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ suçunu düzenleyen 299. maddeden fezleke düzenlendi. Savcılık, dosyayı TBMM’ye göndererek Paylan Paylan’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. Eski Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aygün Attar, Paylan’ın 14 Ocak 2017’de TBMM’de yaptığı konuşma ve 1 Mayıs 2017’de Kanada’da verdiği röportajda 1915 olaylarına ilişkin ifadeleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Adalet Bakanlığı’ndan talep edilen iznin ardından savcılık TBMM’den Paylan’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. l Haber Merkezi ‘BEN BUGÜN HEPİNİZİM’ Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla 542 gün tutuklu kalan icra kurulu başkanımız avukat Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlayan “Adalet Nöbeti” dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 59. kez tutuldu. Nöbete müzisyenler Suavi, Edip Akbayram, Hüseyin Turan, oyuncu Menderes Samancılar ve avukat Eşber Yağmurdereli katıldı. Avukat Eşber Yağmurdereli, “Demokrasi mücadelesi, şartlara bakılmaksızın herkesin bu ülkenin makus talihini yenmek anlamında elinden gelen her şeyi ortaya koymasını arz ediyor. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi bugün de her yerde demokrasi talebini yükseltiyoruz. Adalet talep ediyoruz” dedi. Oyuncu Menderes Samancılar ise adaletten, haksızlıktan endişeleri olduğu için Ada let Nöbeti’nde olduklarını belirterek, “Ülkenin sanatçıları olarak avukatların, hukukçuların yanında yer alıyorsak demek ki gelecekten endişemiz var. Biz artık endişe duyduğumuz karanlık günlerde yaşamak istemiyoruz. Adalet nöbetimiz haksızlıklar sona erene kadar sürecektir. Filistin halkının yanındayız. Kendi çocuklarımızın da yanındayız” dedi. Saraya sanat girdi Müzisyen Hüseyin Turan da “Bu saraya bugün bir nebze de olsa sanat girdi. Umuyorum ki sanatın iyileştirici gücü damarlarından girer ve her alanda bizlerin önüne çıkar” dedi. Müzisyen Suavi ise “Müzisyen olarak notayı bilirim. Ama rotası olmayan insanlardan rahatsızım ben bugün. Ortalama zekâsı olan bir insana notayı 6 ayda öğretebilirim. Ama rotayı öğretmenin koşulu adalettir, demokrasidir, kuraldır, dostluktur, dayanışmadır ve haktır” dedi. Üzerinde cüppe olmadığı halde hayatın avukatlarla yan yana durmayı dayattığını ifade eden Suavi, şöyle konuştu: “Keşke bu nöbetler 59’lara gelmeseydi ve keşke bu belirsizlikten en kısa zamanda çıkmanın umudunu taşıyor olsaydım. Ben bugün biraz Eşber’in gözüyüm, Edip’in ayağıyım, Hüseyin’in konuşamayan kekeç diliyim. Ben bugün Filistimim biraz. Ben bugün Ayşe Öğretmenim, Ceylan’ım, ben bugün Gezi’yim. Ben bugün içeride bizleri savunmaktan başka hiçbir suçu olmayan adalet temsilcisi avukatlarım. Ben bugün seçilmiş belediye başkanıyım, siyasetçiyim. Ben bugün Barış Atay’ım, tiyatroyum, sanatım, müziğim. Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi’yim. Tiyatroyum, piyanoyum, viyolonselim. Ben bugün Çerkezim, Kürdüm, herşeyim, hepinizim yani.” l İSTANBUL / Cumhuriyet IPI’DAN CUMHURİYET DAVASI RAPORU: Suç yok, delil yok, adalet yok Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) yazar ve yöneticilerimizin toplamda onlarca yılı bulan hapis cezalarına çarptırıldığı Cumhuriyet davasına ilişkin gözlem raporunu yayımladı. “Suç yok, delil yok, adalet yok” başlıklı raporda, “Onlarca usulsüzlük, sanıkların adil yargılanma hakkını gölgeledi” denildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: “17 aylık adli süreç ve kolektif toplamı 10 yıla yakın tutuklu yargılanma süresinin ardından Cumhuri yet gazetesi gazetecileri ve çalışanlarının yargılandığı dava 25 Nisan 2018’de üç beraat, iki dosyanın davadan ayrılması, ve 2.5 yıl ile 10 yıl arası değişen 14 mantık dışı ağır hapis cezasıyla son buldu. Son kalan bağımsız gazetelerin birinin baş aktörlerine karşı görülen dava ne suç, ne delil, ne de adalet içeriyordu. IPI, her biri adil yargı düzenine hakaretvari nitelikte görülen yedi duruşmanın altısında davayı gözlemlemek için mahkeme salonunda bizzat bu lundu. Davaya, Türk Anayasası, Avrupa Vaka Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer aldığı gibi tarafsız, hızlı ve adil yargılanma hakkının güvencesinden yoksun bir arazide ilerlemesine izin verildi. Masum insanları özgürlüğünden mahrum etmek veya sırf mesleklerini eleştirel, bağımsız gazeteciler olarak sürdürdükleri için kendilerinin ve gazetelerinin itibarını lekelemek kabul dahi edilemez.” l Haber Merkezi haber 11 Gençliği hapsetmek Bundan iki ay önce... ‘Zeytin Dalı Harekâtı’nda Afrin’e girilmesinin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde bir grup öğrenci lokma dağıtmıştı. Başka bir grup öğrenci de “İşgalin, katliamın lokumu olmaz” yazılı pankart açmıştı. Aralarında arbede çıkmıştı. Pankart açanlar gözaltına alınmıştı. Erdoğan bu öğrencilere terörist demiş ve onlara okuma hakkı verilmeyeceğini söylemişti. Çocuklar tutuklanmıştı. O çocuklar hâlâ tutuklular ve içeri girdikleri günden beri cezaevinden dışarıya mektuplar yolluyorlar. Son mektubu bana ileten yine Boğaziçi’nden genç bir öğrenci. Telefondaki sesi titrek, nazik, dikkatli. “Arkadaşlarımın yazdığı mektup hiçbir siyasi içerik taşımıyor” diyecek kadar da endişeli. Mektup “Merhabalar” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: Gönül isterdi ki Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak size farklı koşullarda yazıyor olalım. Fakat elinizdeki bu mektup size Bakırköy Kadın Hapishanesi’nden gönderiliyor. Evet, yerimiz kampuslar olmalıydı, b ugünlerde kütüphanelerde sınavlara çalışıyor olmalıydık fakat bizler on üç öğrenci olarak ifade özgürlüğümüzü suç sayanlar tarafından bir ayı aşkın bir süredir tutsak alındık. Eğitim kalitesi ve özgürlükçü oluşuyla öne çıkan Boğaziçi Üniversitesi şimdi tutsak alınan öğrencileriyle gündemde. Bilimsel eğitimi temel alması, özgürce düşünmeyi ve sorgulamayı teşvik etmesi gereken üniversite idealinden ne kadar da uzağız değil mi? Öğrenmek, üretmek ve özgür bir gelecek yaratmak isteyen biz öğrencilerin eğitim hakkı fiilen gasp ediliyor. Ders kitaplarına ulaşmamız ve sınavlara girmemiz engelleniyor. Yarınları kuracak öğrencilerin okullarından uzaklaştırılıp hapishanelere tıkılması tüm toplumun geleceği için bizlere kaygı veriyor. Biz suçlu değiliz. Mahkemeler yalnız bizi değil ifade özgürlüğünü yargılıyor. Biz tutuklu öğrenciler olarak eğitim hakkımızı geri almak ve özgürlüğümüze kavuşmak için sizden dayanışma bekliyoruz. Fillerin işgal ettiği gündemde cılız bir ses dahi olsa insanlara çimenleri anlatmanızı rica ediyoruz. Şimdiden teşekkür ediyor ve haklılığımızın inancıyla sizi selamlıyoruz. İmza: Boğaziçili tutsak kadınlar HHH Onların isteği üzerine... Filler tepişirken ezilen çimenleri şimdi kısaca anlatacağım size. Bu mektubu, muhtemelen uzun uzun düşünerek ve kelimeleri titizlikle seçerek yazdılar. Mektuba son noktayı koyduktan sonra, hayalleri, endişeleri, iyimserlikleri ve karamsarlıklarıyla koğuşlarındaki yataklarına yattılar ve tavana baktılar. Bizim gençler için kurduklarımızdan çok daha başka hayaller kurdular. Hepimiz biliyoruz. Bu mektubu okuduktan sonra kimse kalkıp üniversite kampusuna, bu çocuklar serbest bırakılsın diye eylem yapmaya gitmeyecek. Kimse bu çocuklara özgürlük istemek için sokaklara dökülmeyecek. Kimse bu düzen değişsin diye önce kendi düzeninden vazgeçmeyecek. Ama herkes kendi çocuğunu ya da yakınlardaki bir çocuğu düşünecek. “Ya o da... Yapma denileni yapar, sus denilen yerde susmaz, iktidardan korkan bir çocuk olmazsa, bir gün o da başını belaya sokarsa?” diye herkesin gözlerinin önünden bir bulut geçecek. Böyle giderse daha çok genç o bulutlara binip hapislere gidecek. Çocuklarınızı siyasetten uzak tutamazsınız. O yüzden iktidara talip siyasetleri asla başıboş bırakmamalısınız. ‘dinleme skandalı’ Arslan: Almanya’dan casus yazılım almadık “Adalet Yürüyüşü” sırasında CHP’lilerin telefonunun Almanya’dan sağlanan casus yazılımla takip edilip izlendiği ve dinlendiği iddialarına yönelik açıklama yapan Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, “Hiçbir şekilde böyle bir yazılım almadık” diyerek skandalın arkasında kendilerinin olmadığını söyledi. Kars’ta katıldığı bir programın ardından gazetecilerle bir araya gelen Arslan, iddiaların hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Konuyla ilgili Bilgi Teknolojileri Kurumu, sadece mahkemeler marifetiyle verilen kararlar çerçevesinde dinleme için uç veren bir kurum. Onlar inceliyor. İçeriğiyle de ilgilenmiyor. BTK marifetiyle bu tür bir yazılımın satın alındığı ve bunun dinleme için kullanıldığı ifade ediliyor. Böyle bir şey yok. Yüzde 100 söyleyeyim, bakanlık olarak bizim böyle casus yazılım almamız söz konusu olamaz.” l Haber Merkezi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear