28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 11 Mayıs 2018 10 Dinamizm tamam Umutlar tamam Moraller tamam “Yansıtma ustası” Recep Tayyip Erdoğan, iktidarda eskimişliğin, tükenmişliğin ve bir de tek adam yönetiminin tüm kötü sonuçlarını AKP’nin sırtına yükleyip kendisini temize çekmek için “metal yorgunluğu” kavramını kullandı. Erdoğan, kendi yorgunluğunu örgütüne yansıttı; kötü giden ne varsa ki her şey kötü gidiyordu, işte bütün bunların müsebbibi olarak AKP’deki “metal yorgunluğu”nu gösterdi. Anlatısına göre örgütünde “metal yorgunluğu” vardı; herhalde kendisi iri ve dipdiriydi ama AKP makinesi iyi çalışmıyordu. Kendisinin durumu bir yana, geçmişte imrenilerek bakılan AKP makinesinden şikâyet etmekte haklı. İşte, AKP’nin duçar olduğu yapısal ataletin çok basit ama geçerli yoldan ispatı: Google’a girin, “Yeniden şahlanış AK Parti” sözcüklerini yazıp arayın. “Yeniden şahlanış”ın AKP tarafından 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri, 16 Nisan 2017 Referandumu ve nihayet önümüzdeki 24 Haziran baskın seçimleri için tekrarla kullanıldığını göreceksiniz. “Yeniden şahlanış” sloganını üç seçimdir temcit pilavı gibi seçmenin önüne koyan bir parti zaten şaha kalkabilecek halde değildir; tembelleşmiştir, şişmiştir, söyleyecek sözü kalmamıştır, yakın hafızasını yitirmiştir... Bunun nedenleri üzerinde uzun uzadıya durmaya yerim müsait değil. Dolayısıyla bir cümlede özetleyeceğim: Devletin donuna giren her siyasi hareketi bekleyen sondur bu... Metal yorgunluğu ise hasara yol açmadan önce tespit edilmelidir. Yoksa dramatik hadiselere neden olur... Uçaklar düşer, akslar kırılır, iğneler yamulur. İnsanlarda da öyle. Zihnen ve bedenen bitap düşmüş, sorun çözmek için gücü, söyleyecek sözü, anlatacak hikâyesi kalmamış insanlar hata üstüne hata yapmaya başladıklarında, anlarsınız. Artık çekilmeleri gerekmektedir. Ama ya çekilmeyi kendileri ve çevreleri için imkânsız hale getirmişlerse? İşte o zaman etkileri oranında bir trajediye dönüşürler. Bugün yaşadığımız trajedi ulusal çaptadır. Ve hatta bölgesel. Türkiye geçen salı, öznesinin özenle gizleyip taraftarlarına yansıtmaya çalıştığı bir metal yorgunluğu vakasının gerçek kaynağını faş eden trajik bir hadiseye tanık oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin geçen salı günkü grup toplantısında yaptığı konuşmanın bir yerinde “Bizi İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’na da, AK Parti Genel Başkanlığı’na da, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’na da milletim getirdi. Onlar ‘Tamam’ derse, kenara çekiliriz” dedi. Ne ilginç, ne tuhaf bir iletişim faciasıydı bu... Cumhurbaşkanı Erdoğan koşula bağlı da olsa çekilme ihtimalinden söz ederek kendi büyüsünü kendi diliyle bozmakla kalmadı, muhalefete de “Tamam” diye müthiş bir slogan hediye etti. Erdoğan “milletim” diyerek kendisine oy veren seçmeni kastetmiş olabilir. Ne önemi var? 24 Haziran’daki parlamento seçimlerinde partisinin rakibi olan ittifakın adı da “Millet İttifakı”. 24 Haziran seçimleri, yol ve köprü projelerinin konuşulacağı seçimler değildir; o yollardan ve köprülerden geçti bu millet. Şimdi milletçe sırat köprüsündeyiz. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin isabetle söylediği gibi bu seçimlerin “çılgın projesi” milleti barıştırmaktır. Millet kavramı AKP iktidarı altında daraltılmış, ortak paydası küçültülmüş, milletin önemli bir kısmı dışlanmış ve ötekileştirilmiştir. Şimdi siyasetin acil görevi ortak payda alanını alabildiğine genişletip, milleti ayağını yere sağlam ve güçlü basar hale getirmektir. Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olarak kalması buna bağlıdır. Bu kez Türkiye’yi demokrasiye, hukuk devletine, bağımsız ve tarafsız yargıya, insan haklarına, anayasal düzene, bağımsız ve özgür medyaya, velhasıl iç barışa ulaştıracak yollara ve köprülere ihtiyacımız var. Erdoğan’ın hediyesi “Tamam” sloganı bu bakımdan anlamını ve mecrasını buldu. Öyle olmasaydı Cumhuriyet gazetesi çarşamba günü “Tamam, söz milletin” manşetini atmazdı. “Tamam” buradan yürür, çünkü iktidarın göründüğünün aksine zayıf ve zihnen tükenmiş olduğunu açığa çıkarmıştır; muhalefeti sarıp sarmalamıştır, değişim isteyen kesimlerde, en çok ihtiyaç duyulan anda yeni bir dinamizm, umut ve moral dalgası doğurmuştur; ülkenin geleceğine olan inancı tazelemiştir. Seçimler sosyal medyada yapılmıyor ama sosyal medyada esen rüzgâr sandığa mutlaka yansıyor. İyi rüzgârlar, adil, özgür ve güvenli seçim isteyen demokratik güçlere yardımcı da olabilir. Umudumuz tamamdır. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Annenizi ararken Berkin’i hatırlayın Gezi Direnişi sırasında başına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle yaralanan ve tedavi gör düğü hastanede 269 gün sonra hayatı nı kaybeden Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin davanın 6. duruşması dün gö rüldü. Duruşma Savcısı, Jandarmanın hazırladığı raporda ateş edilen silahı kullanan kişinin yüzde 75 sanık Fatih Dalgalı olduğu nun belirtilmesi üzeri ne yeni bir Adli Tıp Ra ZEHRA ÖZDİLEK poru alınmasını istedi. Rapora göre, Berkin vu rulduktan sonra da gaz fişeği atılmaya devam edildi. Olay gü nüne dair görüntüler izletildiği sırada Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, fenalaştı. Anne Elvan, “Pazar günü anneler günü. Annelerinizi ararken Berkin’i hatırlayın. Yürüyüş yokken neden ateş ettiniz katiller? Benim çocuğumun suçu yoktu. 14 yaşın daydı. Eliniz kopsun” diyerek göz yaşlarına boğuldu. Sanık avukatla rı ise Elvan salondan ayrılınca, “Her duruşmada aynı şey yaşanıyor” di yerek acılı anneye tepki gösterdi. Hatırlayamadılar İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya sanık polis Fatih Dalgalı Van’dan SEGBİS ile bağlandı. Olay günü hastanede nöbetçi olan Cahit Turhan, “Ben Berkin Elvan’ı görmedim. Hemşireden tutanak aldım. Torpil teslim aldım 45 tane, onları da polise teslim ettim” dedi. Elvan ailesinin “Teslim aldığınız eşyaları hatırlıyor musunuz? Hangi kıyafetleri vardı?” sorusuna tanık, “Onları ben teslim almadım” dedi. TOMA şöförü tanık Eray Yıldırım, “Olay yerini tam olarak bilmiyorum. Ben oraya TOMA ile hiç gitmedim. Sanık Fatih Dalgalı’yı tanımıyorum” diye Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin davada olay gününe ait görüntüler izlenirken anne Gülsüm Elvan fenalaştı. Sanık avukatları ise salondan çıkan anneye tepki gösterdi Berkin Elvan konuştu. Tanık Mehmet Yaşamış, “Sanık Fatih Dalgalı’yı tanırım. Görüntülerde kolu sargılı olduğu söylenen kişiyi Fatih Dalgalı olarak teşhis edemedim. Benzetemedim” dedi. Gaz silahı kullanan tanık polislerden Ali Keleş de “Olayın yaşandığı gün Okmeydanı’na gitmedim ve müdahale eden grupta değildim. ZET kullanmadım. Sanık Fatih Dalgalı’yı tanımıyorum” ifadelerini kullandı. Keleş, müdahil avukatının sorularına “Hatırlamıyorum” karşılığını verdi. Keleş, “Kimden emir aldınız?” sorusunu da “Ortam gergin olduğu için müdürlerden de talimat aldık” yanıtını verdi. Hesabı biliyor ama... Tanık polis Emin Yıldız da “Sürekli hareket halindeydik, olayın olduğu an ‘Yine adalet diyeceğiz, TAMAM diyeceğiz’ Duruşmanın ardından SamiGülsüm Elvan çifti bir açıklama yaptı. Baba Elvan, “Ne yaparlarsa yapsınlar adaletin peşinden koşacağız. Bizim çocuğumuzu bir hiç uğruna öldürdüler ve bizim çocuğumuzun arkasından ayrıca 5 kişiyi daha öldürdüler. Demek ki devlet kana doymuyor; hâlâ daha katilini saklıyor. Bu yıldığımız anlamına gelmiyor, sonuna kadar hukuk ve adalet mücadelemizi Fizan’da da olsa oraya kadar kovalayacağız. Bir gün yakasına yapışacağız bunu bilsinler.” Gülsüm Elvan ise katile yine ceza verilmediğini belirterek, “Evet bugün bir tiyatro izledik. Tiyatro oyuncularından özür diliyorum , ama burada yalancı bir tiyatro var. Katile yine ceza vermediler” dedi. Polislerin üç maymunu oynamasına da tepki gösteren anne Elvan, şöyle konuştu: “Ben bu hatırlamamasından, bilmemesinden şu kanaata vardım: bunlar ne kullanıyorlar acaba? İnsanlar iki saat yan yana kaldığı zaman, kaç sene aradan geçse de dahi birbirlerini illa ki hatırlarlar. Görmedik, bilmiyoruz, hatırlamıyoruz ama yine söylüyorum ne kadar da üstümüze gelseler de, sinirlerimiz bozulsa da, yine de ayağa kalkacağım ve yine adalet diyeceğim; TAMAM diyeceğim.” Elvan ailesi avukatları Çiğdem Akbulut ve Can Atalay ise “Bu dosyada tutuklama olmuyorsa Türkiye ‘de başka hiçbir dosyada tutuklama olması kabul edilemez” dediler. da da nerede olduğumuzu hatırlamıyorum. Fatih Dalgalı’yla aynı grupta görev yaptık. Bazı görevlerde ZET tüfeği kullanmıştır ama bu olayda kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Görüntülerde Fatih’i teşhis edemedim...” dedi. Tanık Enes Polat ise “Bir çocuğun vurulduğunu ifadeye çağrıldığımda duydum. Berkin Elvan’ ın ismini de o zaman duydum. O dönem nerde, hangi bölgede görev yaptığımı hatırlamıyorum” dedi. Polat, ifadelerinde o günlerde kafelere ödediği ücretleri rakam rakam söylerken hangi bölgelerde görev yaptığını hatırlamadı. Duruşmaya SEGBİS’le bağlanan olay günü polis amiri olarak görev yapan Eyüp Hanbaloğlu da “Görüntülerde bir tek kendimi tanıdım” diye konuştu. Avukatlar, “Kamera kayıtlarında ola yın sıcağı sıcağında oradakilerle konuşuyorsunuz. Olayı hatırlamıyor musunuz?” diye sordu. Hanbaloğlu, “Hatırlamıyorum” dedi. Tutuklamaya ret Avukat Can Atalay savcının yeniden ATK raporu istemesine tepki gösterdi. Raporda yüzde 75 Fatih Dalgalı’nın silahı kullandığına değinerek sanığın tutuklanmasını talep etti. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında, sanık polis Dalgalı’nın duruşmaları takip ediyor olması, yaptığı görev itibarıyla kaçma şüphesi olmadığını belirterek tutuklanması talebini reddetti. Heyet, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine de karar vererek duruşmanın 19 Eylül’e bırakılmasına hükmetti. l İSTANBUL Şişli Etfal’in bölünerek taşınmak istenmesi protesto edildi SİBEL BAHÇETEPE Taşımayın, yeniden yapın Şişli Etfal Dayanışması üyeleri, Şişli yapan Murat Yıldırım, hastanenin Kadın Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Doğum ve Çocuk Hastalıkları bölümle masını veya yerinde dönüşümle yeniden yapılandırılmasını istiyoruz” dedi. Hastanesi’nin bölünerek Sarıyer Çayır rinin tamamının, diğer bölümlerin de bir başı ve Seyrantepe’de yer alan 2 hasta kısmının en geç 11 Haziran 2018’de tek Yeni rant alanı neye taşınmak istenmesini protesto et rar geri dönmemek üzere Sarıyer Çayır SES Genel Başkanı Gönül Erden de ti. Eylemin ardından hastanenin kapatıl başı’ndaki 350 yataklı hastaneye taşına hastanenin depreme dayanıklı olmadığı maması için imza kampanyası başlatıldı. cağının ilan edildiğini anımsattı. Yıldırım, nın iddia edildiğini belirterek, “Bunun çö Aralarında Türk Tabipleri Birliği, İstan “Takip eden aylarda kalan bölümlerin, ya zümü Şişli Etfal’in kapatılması değil. Şiş bul Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet pımı Seyrantepe’de devam eden has li Etfal’in taşınması sermayaye yeni rant Emekçileri Sendikası, TMMOB üyeleri ile taneye taşınması gündemdedir. Gide alanları açma derdidir” diye konuştu. İs Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sek rek artan bu nüfusun günlük ihtiyaçlarıy tanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pı reteri Mücella Yapıcı, sanatçı Nur Sürer, la birlikte, afet riski karşısında oluşacak nar Saip ise “Buranın bütün olarak yerin EMEP MYK üyesi Levent Tüzel ile çok sa acil tıp hizmetleri gereksinimi yönün de yeniden yapılandırılması mümkündür. yıda sağlık çalışanı ve Şişli esnafı dün öğ den hastanenin mevcut konumu vazge Yetkililerle görüşülerek bu konudan ge le saatlerinde hastane önünde bir ara çilmezdir. Hastanenin yok edilmemesi ri adım atmaları için her türlü mücadeleyi Bölünmeye retya geldi. Şişli Dayanışması adına açıklama ni, bölünmeden geçici bir süre ile taşın yapmaya hazırız” diye konuştu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Akademik Kurulu olağanüstü toplandı Üniversitelerin bölünmesini öngören kanun tasarısının TBMM’de kabul edilmesi üzerine toplanan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakülkesi Akademik Kurulu, ‘bölünmeme’ kararı aldı. Olağanüstü toplananan kurul, Temel Tıp Bilimleri Binası’nda bir araya geldi. Öğrenciler de kurul toplantısının bitmesini yağmur altında bekledi. Üniversite yönetimi ve öğretim üyeleri, binadan alkışlarla çıktı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alaattin Duran dışarıda bekleyen kalabalığa bir açıklama yaptı. Üzgün olduklarını belirten Duran, “Ama hiçbir şey sonuçlanmadı. O bakımdan umutla beklemeye devam ediyoruz. Akademik kurulumuzdan bölünmeme kararı çıktı. Hukuk çerçevesinde bu aktivitelerimizi, bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Şimdiye kadar yaptığınız güzel mücadeleyi devam ettirmenizi bekliyoruz ve arzu ediyoruz. Bu işlerin sonunda inşallah lehimize bir sonuç çıkar. Bir komisyon kuruldu. Bizlerle birlikte çalışacak. İmza sürecinden (Cumhurbaşkanının) sonrası için de Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” dedi. Prof. Dr. Hidayet Sarı da, “15 gündür dosta, düşmana bizi sevenle re, sevmeyenlere öyle bir Cerrahpaşa gösterdik ki; herkes bize gıpta ile bakıyor. Cerrahpaşa’nın adını, İstanbul Üniversitesi’nin adını ayırmadık. Biz İstanbul Üniversitesi’nin bir çocuğu olarak Cerrahpaşa İstanbul Üniversitesi’nden ayrılmak istemiyoruz” dedi. Hastalar da eyleme destek verirken, bazı öğrencilerin gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Sloganlar ve alkışlar eşliğinde yürüyüşe geçen grup “Eğer, hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün aydınlık karanlıktan güçlüyse çaresi yok usta, Biz kazanacağız” yazılı pankart açtı. l İSTANBUL / Cumhuriyet SAKARYA ÜNİVERSİTESİ: İlerleme için birlik gerekli Sakarya Üniversitesi Esentepe kampusunda bulunan turizm, teknoloji ve spor bilimleri fakültelerinin, Arifiye ve Ferizli ilçelerinde kurulacak Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’ne taşınması kararlaştırıldı. Bu fakültelerde okuyan 28 bin kişinin yeni üniversiteye geçirilmesine tepki gösteren öğrenciler, Esentepe kampusunda bir araya gelerek kararın iptal edilmesini istedi. Grup adına açıklama yapan Teknoloji Fakültesi öğrencisi Onur Çakmaklı, fakültenin konumundan ve güzelliklerinden memnun olduklarını belirterek, “Teknolojinin ve bilimin ilerlemesi için tüm fakültelerin bir arada olması gerektiğini düşünüyoruz. Kendi başımıza tek bir binada gelişemeyeceğimizin kanaatindeyiz. Bizler öğrenciler olarak kesinlikle bu kararın değişmesini istiyoruz. Üniversite ortamının kesinlikle iç içe olmasının kanaatindeyiz. Ufak bir ilçede bir başımıza bu eğitimi sürdüremeyeceğimizi bilmek bizi derinden üzmektedir” diye konuştu. l DHA ANADOLU ÜNİVERSİTESİ: Peşkeşe izin vermeyeceğiz Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi’nde yaklaşık 200 öğrenci, üniversitelerinin bölünmesi kararını protesto etti. Yunus Emre Kampusu’ndaki Kredi ve Yurtlar Kurumu önünde toplanan öğrenciler “Üniversiteme dokunma, kampüsüme dokunma” yazılı pankart açıp yürüyüşe geçti. Sloganlar atan öğrenciler Yunus Emre Kampüsü Cumhuriyet Kapısı girişine kadar yürüdü. Öğrenciler adına basın açıklamasını okuyan Tuğçe Mutluay, Anadolu Üniversitesi’nin de bölünerek Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin kurulacağını ifade ederek şunları kaydetti: “Akademik anlamda ve biz öğrenciler için herhangi bir faydası bulunmayan, sözde üniversite sayısını artırıp, aslında eğitimin içini boşaltan, öğrencilere ve akademisyenlere dayatılan kararın karşısındayız. Büyük emeklerle kazandığımız üniversitemizin, siyasi çıkarlar ve imara açılacak alanlar için peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz. Bu karar Meclis’ten geçse de üniversitelerden, öğrencilerden geçmez. Haklarımızı elimizden almaya çalışanlara karşı direnmeye, bilimsel ve özgür akademiyi savunmaya devam edeceğiz.” l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear