18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Saydut’un karikatürleri Avanos’ta Karikatürist Akdağ Saydut’un karikatürleri 815 Aralık günleri arasında Avanos Karikatürlü Ev’de sergilenecek. Pek çok kişisel sergi açmış ve karma sergilere katılmış olan Saydut, Kapadokya’da ilk kez sergi açıyor. Sergisinde değişik konularda renkli ve siyah beyaz 40 karikatürü yer alıyor. l Kültür Servisi Perşembe 6 Aralık 2018 EDİTÖR: Öznur oğraş çolak TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] İDOB’un proje yönetmeni Beyhan Murphy, mekân eksikliğiyle ilgili olarak, ‘İstanbul’un sahneden geçilmiyor olması lazım. Çok amaçlı kültür merkezi değil. Eski usul tiyatro sahnesi gibi’ dedi 13 .Istanbul sahne fakiri Ogüzelinsan: İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Modern Dans Topluluğu (MDT), proje yönetmeni Bey han Murphy önderliğinde dün ak şam eski adıyla Fulya Sanat, yeni adıyla Süleyman Se ba Kültür Merkezi’nde “Elektronika”nın prömiyerini yaptı. Murphy’nin bu yılın en ORHUN ATMIŞ dinamik işlerinden biri olarak tanımladığı “Elektronika”, 9 Aralık Pazar günü yine aynı sahnede izleyi ciyle buluşacak. “Elektronika” içerisinde İhsan Rüstem’in “Mantra”, Koreli koreograf Dong Kyu Kim’in “Heyecan” ve Evrim Akyay’ın “Hadi” koreografilerini ba rındırıyor. Akyay, yepyeni bir şey or taya çıkarmaya çalıştığını söyledi. ‘Bürokrasi zorluyor’ Provalar sürerken bir araya geldiğimiz Beyhan Murpy ile eserin yanı sıra opera ve balenin durumunu konuştuk. Murphy’ye “Elektronika” gibi yeni eserlerin repertuvara katılmasında bürokrasinin ne kadar zorladığını sordum. Deneyimli sanatçı, “Çok zor. Sanatsal açıdan zor değil. Suat Arıkan zaten İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin müdürü, gayet açık fikirli. Bürokratik ve finansal olarak zor. Avro ve dolar yükseldi, anlaştığımız fiyat bir anda arttı. Devamlı yurtdışından gelen yabancı sanatçılardan anlayışlı olmalarını istemek zorunda kalıyorsunuz. Çoğunluğu bu konuda hoşgörülü. Ayrıca İstanbul’a gelmek de insanları heyecanlandırıyor zaten. Türk dansçılarla çalışmak da onlar için yeni bir şey” diye yanıt verdi. Murphy’ye modern dans topluluğundaki sanatçıların durumunu sorunca yüzde 90 oranında sözleşmeli olarak Modern Dans Topluluğu’nun yeni eseri “Elektronika”, 9 Aralık’ta eski adıyla Fulya Sanat, yeni ismiyle Süleyman Seba Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. çalıştıklarını öğrendim. Murphy, ayrıca “Yeni yasa tasarısı geçerse, maaşlarda bir iyileştirmeyle birlikte daha iyi bir düzeye gelecek sözleşmeliler” diye konuştu. Anlattığına göre, 8 sene önce kadrolu olarak başlayanlar genç olmadıkları için artık idari görevlere geçmişler. O zamandan bu yana da kadro açılmadığı için artık tüm dansçılar yevmiye usulü çalışıyor. “Elektronika”, iki kez sahnelendikten sonra şubatta tekrar edecek. Biletleri ise tamamen tükenmiş durumda. Murphy’ye “Sürekli biletleri tükenen eserlerin oynamaya devam etmesi mi daha iyi, yoksa ara verip birkaç ay sonra tekrar geri dönmesi mi” diye sordum. “Oyununa göre de değişiyor” diyen Murphy, şöyle konuştu: “Bir oyun çıkarıyorsunuz, mesela ‘Jizel.’ Beyhan Murphy Onun ardı ardına oynaması çok daha iyi, çünkü büyük eserlerde büyük zahmetlere giriyorsunuz. 5 temsil yapmak lazım ki dolu dolu onu yaşayasınız. Sonra bir nefes alıp başka bir şeye geçiyorsunuz. ‘Elektronika’ gibi çoklu parçaların olduğu eserler ise bence aralıklı oynaması gerekiyor.” ‘Yeni moda: AVM’de salon’ Murphy, İstanbul’daki mekân azlığıyla ilgili olarak ise “Yeterli sahne kesinlikle yok. İstanbul’un sahneden geçilmiyor olması lazım. Ne güzel olurdu değil mi? Bol bol sahne, ama hakikaten sahne. Yani, çok amaçlı kültür merkezi falan değil. Bizim bildiğimiz eski usul tiyatro sahnesi. Biz yine biraz daha şanslıyız, adapte olabiliyoruz sahne boyutlarına. Bale ve operaların durumu zor. Süreyya Operası’na nasıl bir maharetle sığıyorsak artık. Dekor, sahne tasarımcı arkadaşların inanılmaz bir emeği var... Şimdi yeni moda biliyorsunuz AVM’nin içinde sahne. Dünyada hiç olmayan bir şey ama bizim ülkemizde bir AVM’yle ilişkilendirme var bu sahne meselesini. Sonuç itibarıyla ‘Olsun da’ konusuna geliyor iş” dedi. Beyhan Murphy, son olarak Beşiktaş Belediyesi ve Fulya Sanat’ın 8 yıldır kendilerini ağırlamasından minnettar olduğunu belirtirken, “Ama zorlukları var bu sahnenin. Biraz daha ilgi ve alaka görmesi gerekiyor, hem kamuoyundan hem de işin teknik tarafından” vurgusunu yaptı ve ulaşım konusunda yetkililerden destek istedi. Rutkay Aziz ve Taner Barlas’tan Yeni oyun: ‘1984 (Büyük Gözaltı)’ geliyor! George Orwell’in kült eseri “1984”, usta oyuncular Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın imzasıyla tiyatro sahnesine taşınıyor. Taner Barlas’ın kurgusuyla ve Rutkay Aziz’in yönetmenliğinde sahnelenecek olan “1984 (Büyük Gözaltı)” adlı oyun, Perdeci Oyuncuları ve AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahneye konuyor. Oyun, 14 Aralık Cuma akşamı 20.30’da artısahne Mecidiyeköy’de gerçekleşecek prömiyerinin hemen ardından, 15 Aralık Cumartesi akşamı 20.30’da Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi’nde sahnelenecek. “1984 (Büyük Gözaltı)”da Rutkay Aziz, Taner Barlas, Ekin Aksu, Özcan Alpar, Levent Yılmaz, Aytaç Öztuna, Hüseyin Uçurtma ve Hüseyin Demir birlikte rol alıyor. Oyundaki videoda yer alan oyuncular ise Ali Gül, Ezgi Erdilek, Aykut İşpir, Gülşah Kıray Barlas, Bekir Akbaş ve Özgür Can Akbaş. Dekor ve kostüm tasarımını Metin Deniz’in, müziklerini Cahit Berkay’ın, ışık tasarımını Mahmut Özdemir’in hazırladığı oyunun reji asistanlığını ise Andaç Sayın üstleniyor. l Kültür Servisi Turner Ödülü Prodger’ın Çağdaş sanat dünyasının en prestijli ödüllerinden Turner Prize bu yıl ‘iPhone sanatçısı’ Charlotte Prodger’a verildi. Glasgowlu sanatçı Prodger, iPhone ile çektiği filmlerinde eşcinsel kimlik tartışmalarına kendi perspektifinden bakıyor ve kendi deneyimlerini öne çıkartarak politik olduğu kadar kişisel bir dünya da sunuyor. Ödülünü Nijerya asıllı yazar Chimamande Ngozi Adichie’nin elinden alan Prodger “Kendi hikâyelerimi anlatıyor olsam da bunlar birçok insanın yaşadığı şeyler, özellikle eşcinsellerin” dedi ve ödül konuşmasında İskoçya devletinden aldığı kamu yardımının kendisi için ne kadar önemli olduğundan bahsetti. l Kültür Servisi ‘İlkyaz’ gençleri bekliyor! Uluslararası PEN’in desteğiyle kurulan “İlkyaz”, yayın hayatına başladı. İlkyaz, 35 yaş altı yazarların şiir ve öykülerini her ay yayımlayacak bir platform. Projenin kurucusu ve koordinatörü Ege Dündar, İlkyaz’ın amacını şöyle belirtiyor: “Konumuz genç edebiyat. İşimiz paylaşım. İletişimsizliğin kol gezdiği bir dönemde ayrışmadan moral bulabileceğimiz değerli bir ortak payda.” İlkyaz’a ‘www.ilkyaz.world’ adresinden ulaşılabiliyor. Platformda, gündelik hayatlara ışık tutan insan portreleri, dünyanın ve Türkiye’nin ünlü yazarlarından genç yazarlara okuma önerileri, dünya ve Türk edebiyatında önde gelen isimlerin gençlik eserlerinden örnekler yer alı yor. Ayrıca, pek okunma şansı bulamayan, 15 yaş altındaki yazarların eserlerine ayrılmış bir bölüm de ilerleyen zamanlarda bulunacak. Her ay seçilen üç yazarın eserleri İlkyaz tarafından İngilizceye çevrilip yayımlanacak. Buna ilaveten ve her ay dünyanın farklı bir yerinde konumlanan bir PEN merkezi tarafından kendi ülkelerinin diline çevirip, tanıtılacak. Böylelikle, edebiyatımıza uluslararası alanda yeni okurlar kazandırılırken, yazarlarımız da dünya edebiyatçılarıyla tanışmış olacak. İlkyaz’ın ilk sayısında Norveç PEN, ilk üç yazarın eserlerini çevirip tanıtmakta öncülük ediyor. Daha fazla bilgi için: ilkyaz2018@ gmail.com. l Kültür Servisi Refik Durbaş Canım Arkadaşım Refik... Günlerdir seni konuşuyoruz, seni anıyoruz, dilimizden düşmeyen dizelerinle seninle yeniden yeniden kucaklaşıyoruz... Kişiliğin, insanlığın, alçak gönüllülüğün, birikimin, emeğin... “Sokaktaki insanın” ezilenin, âşıkların, gezginlerin, hakkı yenenlerin, barışı özleyenlerin, sesini duyuramayanların sesi oluşun... Düzyazıyı bile şiirle kuşatışın... Şiire, şairlere sımsıkı sarılışın, sevgin, saygın, tutkun... Bunlar hep seni sen yapan özelliklerin... Ama ben bugün sadece senin dizelerini, sözcüklerini paylaşmak istiyorum... Daha en başlangıçta açıklamıştın: Hayatın şiiri “Gökyüzünde kayan bir yıldız olsun şiirim... Dere kenarında bir çakıltaşı, dağ yamacında açan gelincik... Filinta delikanlılar yakalarına taksınlar gül niyetine... Genç kızlar mendil kenarına işlesinler... Yapıda çalışan işçilerin alınterinde parlasın... Emekli hademenin elindeki tespihi döndürsün... Kısaca hayatı anlatsın şiirim...” İnan sevgili Refik Durbaş, aynen böyle oldu. Senin şiirin hayatı anlattı. Erzurum’da başlayıp Mardin’den geçen, Anadolu’yu ve çevreleyen tüm denizleri dolaşıp acının, hüznün, direnişin, umudun, aşkın coğrafyasını anlatan bir hayat... Kendini anlatırken toplumu, toplumu anlatırken her birimizi tek tek dillendiren bir hayat... O hayatın içinde yollarımız sık sık kesiştiğinde, (gazete odalarında, ülkemin farklı kentlerindeki toplantılarda, kitap fuarlarında, yürüyüşlerde, sıkıcı salonlarda ya da keyifli sofralarda) hep içim ısınırdı. Sen varsan, sen burada yanımdaysan, sorun yok, mutlak iyi bir yerdeyimdir. Güven ve sevinç duygusunu bir arada harmanlayıp, yerleştiriverirdin içimize. Sevgili karın Bilge’yle uzun uzun konuşurken dün akşam, son zamanlarda yazamadığın için “artık özgür bırakın beni, bırakın gideyim” dediğini öğrendim... Ve o sözü duyar duymaz, yıllar önceki bir dize geldi içime yerleşti... “Bin Gece Bir Gündüz” adlı şiirinde, deniz kıyısında dolanıp dağları düşündüğün, dağları sınadığın, aşkı dillendirdiğin o muhteşem uzun şiirindeki bir satırı düşündüm: “Ölüme alıştır beni, ayrılığa asla.” İçim cız etti. Tek satırlar çağrışımında nasıl unutabilirim: Aynı şiirden: “Öperdim, gözünde kalırdı uykusu”... Ya da “Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni” dizesini “Tuzak” şiirinin... “...Ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi/ şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.” deyişini... “Günlerden seni seviyorum, ufka düşürdüm resmini...” Üç fidan için diktiğin anıtı, “Anıt” şiirini unutmak mümkün mü? “Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ateşin övündüğü üç alınteri nebisi/ bir şafak vakti zulmün dehlizinde/ yiğitlik anıtı süsledi bedenleri/ Biri engin denizlerle arkadaş/ biri inancın cömert efendisi/ biri sabrın korkusuz aslanıydı/ onurun mescidi şimdi cesetleri / Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ölüme taviz vermedi hiçbiri” Şimdi şu satırları yazarken aklıma düşüverdi: “Masamda/ toprak saksıda/ kokusu solmuş/ bir tutam fesleğen/ O da seni düşünüyor/ ben de...” Şiir Manifestosu Biliyorsun 21. yüzyılda her şeye alışılır oldu... Ölüm acısına bile... Ama şiirsizliğe asla! PEN Yazarlar Derneği’nde 2014 Yılı Şiir Ödülü’nü sana verdiğimizde, o yılın Şiir Manifestosu’nu hazırlamak görevini de üstlenmiştin... O manifestoyu, o bildiriyi de hiç unutmadım... “Kendisi de dahil hayata itirazdır. Kendisine de karşıdır, itirazına da… Savaşa karşı, ama kavganın yanında. Barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır. Yolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde. Var oluşu baş eğmeyi reddinde. Montaj, dublaj, kumpas bilmez. Yazıldığı gibi yaşar anadilinde. Edebiyatın isyankâr edepsizi, Dünya halklarının ortak sesidir. Düş ve gerçek, aşk ve karasevda Bir de kendisi dışında her şeydir. Şiir, şiirden başka bir şey değildir.” Çok haklısın sevgili arkadaşım... Şiir, şiirden başka bir şey değildir... Uçurumda açan kır çiçeklerinin yanına yazdık adını Refik Durbaş... Sen özgürsün artık... Şiirlerin, düzyazıların, kitapların, bize, yüreğimize kelepçeli... Oscar’ı Kevin Hart sunacak Bu yılki Oscar ödülleri töreninde ev sahibi sunuculuk görevini siyahi komedyen Kevin Hart üstlenecek. Hart, “Çok mutluyum, çünkü bu uzun zamandır benim listemde olan bir hedefti. Bugüne kadar bu görevi üstlenmiş nice efsaneyle birlikte anılmak inanılmaz bir şey. Annemin ağzı kulaklarındadır eminim” dedi. 91. Oscar Ödülleri 24 Şubat gecesi yapılacak bir törenle sahiplerini bulacak. l Kültür Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear