Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 Öğreneceksiniz. Başka yolu yok… Şöyle bir sahne hayal edin: Mahkeme salonundasınız. Evde eşinize ya da çocuğunuza şiddet uygulamaktan sanık olarak hâkim karşısına çıkarmışlar sizi. Hâkime efeleniyorsunuz: “Yau… Bi kere… Siz aile reisi olmanın sorumluluğunu bilir misiniz? Ben evde otoriteyi nasıl sağlayacağım başka türlü? Benim eşime, çocuğuma nasıl davranacağıma siz mi karar vereceksiniz? Yani, siz kimsiniz? Sonra bu otoriteyi sağlayamazsam, ceremesini ben çekeceğim. Size göre hava hoş tabii. Karı benim, çocuk benim. Bugün dövmesemeğitmesemterbiye etmesem, yarın sonuçlarına ben katlanacağım. Siz benim işime müdahale edecekseniz, o zaman bana ne gerek var? Çıkıp gideyim yani…” Veya bir başka duruşmadan hayali bir sahne. Başkasının malına mülküne, rızkına el uzatmakla, hattâ şiddet kullanmakla suçlanmış, yargılanıyorsunuz: “Kardeşim.. İyi diyorsun da.. Adam borcunu ödemiyor. Şimdi ben ne yapmışım? Gitmişim çökmüşüm şerefsizin gırtlağına borcumu tahsil etmişim. Şimdi bu paramı alamasam evde çoluk çocuk ekmek bekliyor. Yani, sen mi besleyeceksin onları hâkim bey? Herif vermiyor parayı başka türlü. Mahkeme benim işime niye karışır? Pardon yani…” Her iki (hayali) olayda da hukuku yok sayan, mahkemeleri gereksiz gören ve hukuk denetiminden vareste bir yaşam talep eden bir yurttaşın (kendince haklı) ama çağdaş yaşam normlarına ve çağdaş bir demokrasiye taban tabana zıt anlayışını anlatmak istedim. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, çarşamba günü, üstelik de “huzuruna çağırdığı” Yüksek Yargı mensuplarına ve bir salon dolusu hukukçuya hitaben yaptığı konuşma, tam da buna (canlı ve sahici) bir örnekti. Dedi ki: “Kusura bakmayın da, benim yanımda da bunca hukukçu var. Anayasacısı, cezacısı, medeni hukukçusu, hepsi var. Bunlara bu devlet niye bu maaşları ödüyor? Orada yan gelip yatın diye ödemiyor ki…” Erdoğan’a göre “Saray’da istihdam edilen ve bir ton da maaş alan danışmanlar yeter” adil kararlar almaya ve adil icraatta bulunmaya. Mahkemelere ne gerek var? Eğer bir şikâyet ya da itiraz olursa, mahkeme de aksine karar verirse, bu “Devletin icra gücüne haksız müdahale sayılmalıdır.” Demokrasilerde, gerçek çağdaş demokrasilerde yargının “Bağımsız bir erk” olarak varlığını reddeden, onu gereksiz sayan bu anlayış, ülkemizin bekası açısından en büyük tehlikedir. Bakın, “Tehlikelerden biridir” demiyorum. “En büyük tehlikedir” diyorum. Çünkü yargı denetiminden vareste hiçbir icraat, hiçbir yürütme eylemi, hatta hiçbir yasama faaliyeti, sağlıklı ve yerinde sayılamaz. Cumhurbaşkanı bir (yanlış) örnek daha verdi konuşmasında: “Olay İzmir Limanı’nın biz ihalesini yapıyoruz ve Danıştay’da İzmir Limanı’nın ihalesi 2 yıl bekliyor, 2 yılın sonunda burayı alacak olan kişi vazgeçiyor ve biz 1 milyar dolar kaybediyoruz. Şimdi bunu bana, Allah aşkına, Danıştay neyle izah edecek? 1 milyar doların hesabını kim verecek?..” Yine vahim ve tehlikeli bir savunma biçimi. İdarenin (yürütmenin) herhangi bir tasarrufunda arıza varsa, ya da olduğuna inanılıyorsa, bunun ne pahasına olursa olsun yargı denetimine götürülmesi, demokrasilerde doğal işleyiş biçimidir. Aksi takdirde herkes, hatta gücü elinde bulunduran makam “Ben yaptım oldu. Ben sattım oldu. Ben aldım oldu” demeye kalkarsa, asıl büyük zarar oradan doğar. “Piyasa koşulları” nedeniyle İzmir Limanı işinde edildiği öne sürülen (hesabın doğru olduğunu varsaysak bile) 1 milyar dolarlık zarar, yargı denetiminden kaçırılarak, gizlenerek, sakınılarak sisteme ve hukuka ve Devlet’e verilecek zararın yanında kum tanesi kadar önemsiz kalır. Unutmayın: Yürütme de, yasama da, sırf “Seçmenden oy aldım, bu bana açık çek demektir. Seçmenin tokadından, yuhalamasından korkarım ben. O yüzden de yargı bana karışamaz” diye iş göremez. Demokrasilerde göremez. Başına buyruk davranamaz. Millet İradesi’nin yaptığı yasalara, milletin oyları ile kabul edilmiş Anayasa’ya uygunluk denetimi yapacak yüksek ve her düzeyde mahkemelerin “gereksizengelsafrabozguncubozucu” gibi görüldüğü anlayış hata yapmaya, (kasıtlı olmasa bile) ülkeyi tehlikeli uçurumlara sürüklemeye mahkumdur. Bunu artık öğrenseniz iyi olur. ÇEVRE EPOSTA: hazal.ocak@cumhuriyet.com.tr Cuma 26 Ekim 2018 SInop aGlıyorNükleer santral planlanan İnceburun’da kesilen ağaç sayısı 650 bini aştı Sinop’un doğa harikası İnceburun’da, Türkiye’nin ikinci nükleer santral projesinin yapılması planlanıyor. Bölgede aylardır süren ağaç katliamı yüz binleri geçti. Bölge halkı santrala karşı açtıkları davanın sonucunu bekliyor. Sinop Nükleer Karşıtı Platform’dan Zeki Karataş projenin bir an önce iptal edilmesi gerektiğini belirterek kesilen ağaç sayısının 650 bini geçtiğini söylüyor ve uyarıyor: “Yüz binlerce ağaç daha katledilecek.” Santrala karşı mücadele eden bölge sakinleri, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nde nükleer santralın Sinop üst ölçekli planlarında olmaması nedeniyle dava açtı. Davanın duruşması geçen ay görüldü. Duruşmada Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) adına Mehmet Özdağ, “Enerji Raporu”nu sundu. Raporda nükleer santralın Türkiye için gerekli olmadığı belirtilerek “Çernobil ve Fukuşima nükleer santrallarında meydana gelen can kayıpları ve çevre felaketlerinin çok büyük ve telafisi olanaksız hasarlara neden olduğu görüldü ve tüm dünyada nükleer santrallerın risk faktörü çok yüksek olarak kabul edilmeye başlandı” denildi. Maliyeti çok yüksek Nükleer santralın elektrik maliyetinin çok yüksek olduğu ifade edilen raporda özetle şu görüşlere yer verildi: “Nükleer yakıt temini ve teknolojisinin yaratacağı dışa bağımlılık yanında, Sinop NGS’de üretilecek elektriğin tümü için Elektrik Üretim AŞ tarafından 20 yıl boyunca yapımcı şirketlere birim fiyatının yanı sıra yakıt bedelinin tümünün karşılanma garantisi verilmiş olup bu fiyatlar dünya ortalamasının çok üzerindedir. Sinop NGS’nin mülkiyetinin yabancı şirketlerde olacağı yasa ile belirlenmiş olup; Sinop nükleer santrali için çıkarılan yasada da şirket hisse payının hiçbir zaman yüzde 51’in altına düşmeyeceği hüküm altına alınmıştır.” Yüz binlerce ağaç daha katledilecek Sinoplu yurttaşlar da santral inşaatının çevreye şimdiden verdiği zararı anlattı. Mahkemenin kararı önümüzdeki günlerde açıklanacak ancak bölgede kesilen ağaçlar yüz binleri geçti. Alanın son hali de içler acısı. Bölge sakini Zeki Karataş, “Sinop NGS için için tahsis edilen alanda dikili olan ve kesilen ağaçların köklerini incelediğimizde ağaçların 2 metre arayla dikildiği görülüyor. Kesilmiş ağaçların boşalttığı alanı incelediğinizde şu an 650 binden fazla ağaç kesildiğini görüyorsunuz. Yüz binlerce ağaç da kesilmeyi, katledilmeyi bekliyor. Proje bir an önce iptal edilmeli. Mahkemeden çıkacak karar bölgenin ve Sinop’un lehine olmalı” dedi. Sinop İnceburun’a geçen şubat ayında gittiğimizde ormanlarla kaplı olduğunu gördüğümüz bölgedeki ağaçlar artık yok. Nükleer santral yapılacak bölgede kesilen ağaçlardan geriye çorak arazi ve ağaç kökleri kaldı. GREENPEACE’TEN 11 DEV ŞİRKETE ÇAĞRI: Plastikten vazgeç Greenpeace’in yaptığı ankete göre dünyadaki plastik kirliliği krizinin baş sorumlusunun gıda, içecek ve banyo malzemeleri gibi hızlı tüketim ürünleri satan şirketler olduğu görülüyor. Anket verileri şirketlerin büyüyen tek kullanımlık plastik üretimini ve pazarlamasını durdurmaya yönelik bir planı olmadığını gösteriyor. Greenpeace Akdeniz, başlattığı “Şirketler Plastik Kirliliğini Durdurmalı” projesiyle bu şirketlerden tek kullanımlık plastik paketleme malzemelerini kullanmaktan vazgeçmelerini ve alternatif paketleme sistemlerine yatırım yapmalarını talep ediyor. Greenpeace’in “Dünyayı Ele Geçiren Plastik Kirliliği: Sorumlular Kim?” raporunda hızlı tüketim ürünleri satan 11 şirket incelendi. Şirketlere yollanan ankette plastik krizinin üstesinden gelmek adına ne gibi planları olduğu soruldu. Anket sonuçlarından oluşan rapor özetle şöyle: l Hızlı tüketim ürünleri satan şirketlerin hepsi tek kullanımlık paketlemeyi temel dağıtım sistemi olarak kullanıyor ve bunu değiştireceklerine dair bir öngörüleri yok. l Şirketlerin birçoğu tek kullanımlık plastik ambalajların miktarını ve ürettikleri atığı artırıyor. l Şirketlerin birçoğunun ürettikleri ambalajların ne kadarının geri dönüştürülmüş malzemeden olduğu DÖRDE KATLANACAK Tek kullanımlık plastikler yalnızca birkaç dakika kullanılıp atıl mak üzere tasarlandı. Ama doğada yüzyıllar boyu kalarak denizleri, akarsuları ve toprağı kirletip, hayvanlara ve insanlara zarar veriyor. 1950’den bu yana 8 milyar tondan fazla plastik üretildi. Bu gidişat değişmezse plastik üretimi 2050 yılında dörde katlanacak. hakkında ya çok az bir bilgisi var ya da bunun çok azını açıklıyor. Bu plastik atıkların tüketimden sonra nereye gittiği hakkında ise pek bilgileri yok. ‘Acil değişmeli’ l Şirketler plastiği azaltmak ya da alternatif dağıtım sistemleri kurmak gibi sorunun kökenine yönelik çözümler yerine geri dönüşüm üzerine odaklanıyor. l Sektörde ciddi şeffaflık sorunu var. Greenpeace Endonezya Uluslararası Plastik Proje lideri Ahmad Ashov, “Biz bu süreçte endüstride plastik kirliliğini azaltmak için önderlik eden markaları belirlemeyi umarken bütün sektörün sorumluluk almayarak statükoyu devam ettirmeyi istediğini gördük. Sektörün acil olarak iş modelini değiştirmeye ve kullanat ürünler ile ambalaj sistemlerinin daha fazla kabul görmediği bir dünya yaratmaya ihtiyacı var.” George R.R. Martin ‘KIŞ GELİYOR’ ASLINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN BİR UYARI Televizyona da uyarlanan Game of Thrones (Taht Oyunları) serisinin yazarı George R. R. Martin, “Winter is Coming (Kış Geliyor)” sözüyle aslında neye dikkat çektiği tartışmalarına son verdi. Kitaptaki kış geliyor sözüyle, iklim değişikliği arasında paralellik olduğunu söyleyen Martin, “İklim değişikliği her politikacının birinci önceliği olmalı” dedi. The New York Times gazetesine açıklamalarda bulunan Martin, kitap serisinin sloganı haline gelen “Winter is Coming (Kış Geliyor)” sözüyle iklim değişikliği konusundaki küresel tartışmaları hedef al dığı yönündeki yorumları ilk kez değerlendindi. Martin, “İkisi arasında kesinlikle bir paralellik var. Westeros halkları güç, statü ve zenginlik için kendi savaşlarını yürütüyor. Bu savaşlara öyle yoğunlaşıyorlar ki ‘kış geliyor’ tehdidini görmezden geliyorlar, halbuki bu hepsini ve dünyalarını yok edebilecek bir tehdit. İklim değişikliği de o kadar gerçek ve dünyamızı yok etme potansiyeli var. Bizler bir sonraki seçimi veya sorunları düşünürken bunu görmezden geliyoruz. Eğer ölür ve şehirlerimiz okyanuslar altında kalırsa bunların hiçbir önemi kalmayacak” dedi. Yurttaşlar, Güneş ÇED toplantısını yaptırmadı. bize yeter KAZDAĞLARI RES’E KARŞI AYAĞA KALKTI Balıkesir Havran’da Eybek Dağı’na yapılmak istenen 75 adet Rüzgâr Enerjisi Santrali’nin (RES) tribününün Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başladı. Bölge sakinleri RES kuş göç yollarında olduğunu ve bölgeye zarar vereceğini belirtiyor. Edremit Cumhuriyet Meydanı’nda önceki gün basın açıklaması yapan Kazdağları’nda RES’e Hayır Dayanışması “Kazdağları ekosistemine zarar verecek olan RES projesi için ÇED sürecinin sonlandırılmasını ve ön lisansının iptal edilmesini istiyoruz. Kazdağları’nda RES istemiyoruz. Güneş bize yeter” ifadeleri kullanıldı. Bölge sakinleri projenin dün Edremit Şükrü Tunar Kültür Merkezi gerçekleşen ÇED halkın katılımı toplantısını da protesto etti. Halkın katılım toplantısında şirket ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerine projeyi istemediklerini belirten bölge sakinleri toplantının yapılmadığına dair tutanak tuttuklarını duyurdu. ‘Geleceğimiz için oradayız’ TBMM Çevre Komisyonu Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat, İzmir’in Menemen’e bağlı Alaniçi ve Göktepe mahallelerine yakın ormanlık alanda kurulması planlanan kalker ocağı için verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı açılan davada bilirkişinin, iznin iptalini istediğini vurguladı. Buna karşın bölgede ağaç kesiminin sürdüğünü belirten Polat “Bölge halkı 28 Ekim’de Alaniçi’nde buluşacak. Bizler de halkımız, doğamız, geleceğimiz için orada olacağız. erkesi Alaniçi’ne bekliyoruz” dedi.l İZMİR / Cumhuriyet C MY B