23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 14 Ekim 2018 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN propagaAnkdaadzeammiadneıPortPlaeantkedagrEd eByeroaçmgleehiktğoiÜtssansoriiaavrgfnesu ırzvslaleiıtkdeeıvseki’nibdi en Akademi, Batı dünyasında modernleşmeye giden yolda makale de feminist sosyal çalışmalar bülteni Affilia tarafından kabul görüp yayımlandı. ki zihinsel altyapıyı oluş Boghossian öncülüğün turan en önemli yapıta deki ekip, ortaya çıkan şı olarak görüldü. Haç sonuçla ilgili yorumları lı Seferleri ile başlayan, nı Aero Magazine isim Rönesans’la şekillenen ve sonunda Aydınlanma adı verilen sürece dö DENİZ ÜLKÜTEKİN li bir dergiye yazdıkları makale ile açıklarken şu sözleri kullanıyorlar nüşen neredeyse bin yıl dı; ‘Yüksek öğretimde bir lık medeniyet yolculuğu boyun şeyler ters gidiyor. Özellikle in ca akademi, bilimsel düşünceyi sanlıkla ilgili bazı alanlarda. temel alan kurumsal yapısı ile Akademisyenlik, gerçeği ortaya giderek önemini artırdı. Aydın çıkarmaya, artık daha az odak lanma, ardından günümüze ka lanırken, sosyal şikâyetlere da dar uzanan süreçte ise iletişim ha fazla dikkat çekiyor. Tama ve ulaşım teknolojilerinin geli men egemenlik kuramasalar şimi ile dünyanın önemli bölü da, bu tip akademisyenlerin, münde Batı merkezli akademi öğrenciler, idareciler ve diğer tarafından oluşturulan ortak departmanlara, kendi dünya değerler dili meşru kabul edilir görüşlerine bağlı olmaları için oldu. Artık insanlığın karşısın yaptığı tacizler artıyor. Bu dün da yeni bir kavram vardı; ev ya görüşü, titiz ve bilimsel bir rensel değerler. çalışmanın ürünü değil. Birçok Tarafsızlık deneyi! ları için sorun giderek büyüyor ama kanıt konusunda eksikler Bu uzun girizgâhın sebebi, vardı. Biz de bu sebeple akade geçen haftalarda ABD’nin Port mide bir yıl boyunca bu sorun land Eyalet Üniversitesi’nde üzerine çalıştık.” Peter Boghossian isimli araştırma görevlisi ve iki arkadaşı ta Çürümenin sonucu rafından yapılan ‘akademik ta Ekip bu durumu politik çü rafsızlık’ deneyi. rümenin akademik alana yan Söz konusu ekip, ırk, kim sıması olarak tanımlıyor. Sos lik ve cinsellik üzerine makale yal bilimler içinde yer alan kül lerin yayımlandığı önde gelen tür, kimlik ve cinsiyet çalışma hakemli dergilere 20 adet ka larına, ortak bir isim vermişler: sıtlı olarak çarpıtılmış makale Yakınma çalışmaları! ler yolladı. Makalelerin 7’si ka Sosyal bilimler alanında yer bul edilirken, 4’ü ise farklı der alan hâkim görüşlerin bölge gilerde yayımlandı. Bu deneyin sel ve toplumsal farklılıkla amacı, bir makalenin akademik ra göre değişkenlik gösterme alanda popüler kelimeler kul si elbette anlaşılabilir bir du lanıldığında ve politik anlamda rum. Öte tarafta ise her görü hâkim gündeme hizmet ettiğin şün hâkimiyet alanını artır de, bilimsel doğruluğuna bakıl mak için bilimsel gerçekleri maksızın değerli bulunduğunu çarpıtması iddiası, konuyu me ispatlamaktı. deniyetler ve değerler çatışma Yayımlanan makalelerin bi larının merkezine oturtuyor. rinde, Portland’daki köpek Bahsi geçen örnekler, yerel parklarındaki tecavüz kültürü bazlı olsa da, çerçevesi itiba ele alınıyordu. Önerdiği tez ise rıyla evrensel olmayı amaçla şöyleydi: “Köpek parkları ezi yan bir sorun olarak ortaya çı len köpeklere karşı sistema kıyor. Daha anlaşılabilir bir şe tik baskı uygulanan tecavüz ve kilde söylemek gerekirse, na tecrit alanları olarak iki prob sıl ki moda, ne zaman ne giye leme karşı da insan davranışla ceğimize karar veriyorsa, aka rının incelenmesine uygun. Bu demi de konuşurken hangi ke durum erkeklerin tecavüz ve limeleri kullanacağımıza ve bağnazlığa karşı eğitilmesi için nasıl düşüneceğimize, bizim bir içgörü sağlıyor.” yerimize karar vermek istiyor. Makale erkeklerin cinsel şid Elbette bu Batı dünyasında detten arındırılması ve teca ki akademik inisiyatifin ken vüz kültürünün önüne geçilme di başına ortaya koyduğu bir si için köpekler gibi eğitilme yaklaşım değil. Politik bir gün si gerektiğini savunurken, ça demin sonucu. Politikanın ve lışma sırasında parka gelen 10 hâkim siyasi dilin akademi bin köpeğin cinsel organlarının yi yönlendirme çalışması sırf incelendiği iddia ediliyordu. Bu Batı’ya özgü bir durum değil. makale “Kimlik, mekân & kül Ülkemizde de geçmişte olduğu tür: Bir feminist coğrafya yayı gibi halen hâkim siyasi dilin nı” isimli akademik alanda ol kendi ideolojisi ve geleceği in dukça popüler bir dergide ya şa etme planları çerçevesinde yımlandı. akademiyi kullanarak onlarca Hitler’in feministliği tez, makale yazdırdığı biliniyor. Öte yandan Batı akademi Yayımlanan bir başka maka sindeki hâkim dil, bir parti ve lede ise Adolf Hitler’in Kavgam ya ülke ideolojisi ile sınırlı kal isimli kitabından bir bölüm, fe mayıp ortak değerler parantezi minist argüman ile yeniden dü içinde, zihin coğrafyasındaki zenlenmişti. Makalenin başlığı hâkimiyet alanını evrensel ola ise ironik bir biçimde, “Benim rak kabul ettirmeyi amaçlıyor. kavgam, bizim kavgamız: Neo Bu durum da, insanların zihni liberal ve tercihci feminizme ne ve diline hükmetmek, ken bir cevap olarak dayanışma fe di istediği değil, zihnine daya minizmi” ismini taşıyordu. Bu tılan kelimelerle mümkün. Boghossian (ortadaki) ve ekibinin deneyi çarpıcı sonuçlar verdi. Boghossian: Yüksek öğretimde bir şeyler ters gidiyor. Özellikle insanlıkla ilgili bazı alanlarda. Akademisyenlik, gerçeği ortaya çıkarmaya, artık daha az odaklanırken, sosyal şikâyetlere daha fazla dikkat çekiyor Cumartesi Anneleri ihd önünde ‘Kimse ölmesin’ 700’üncü haftadan bu yana Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapmasına izin verilmeyen Cumartesi Anneleri 707. haftalarında İnsan Hakları Derneği’nin( İHD) bulunduğu Çukurluçeşme Sokağı’nda basın açıklaması yaptı. Geçtiğimiz haftalarda Cumartesi Anneleri’nin İHD önünde basın açıklaması yapmasına izin vermeyen polis bu hafta açıklama yapılırken müdahale etmedi. 707’nci hafta için bir araya gelen ve aralarında, HDP Milletvekili Hüda Kaya, Garo Paylan, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik’in bulunduğu Cumartesi Anneleri kaybedilen Abdulkerim Yurtseven için adalet istedi. Haftanın açıklamasını okuyan kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun tüm dünyada yargıçların görevinin hak ihlaline uğrayan insanların hakkını teslim etmek olduğuna değindi. Tosun, “Abdulkerim Yurtseven’in gözaltında kaybedilişinin 23. yılında cezasızlıkla kapatılan davaların yeniden açılıp onların akıbetlerini açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak bir yargılamanın başlatılmasını istiyoruz. Hakikat ve adalet talebimiz gerçekleşinceye kadar kayıplarımızı aramaktan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi. ‘Bu iş baskıyla çözülmez’ Açıklamanın ardından 28 Temmuz 1993’te gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe söz aldı. Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçemeyeceklerini söyleyen Tepe, “Benim oğlum Özgür Gündem gazetesi muhabiriydi. Oğlumla beraber 28 Özgür Gündem çalışanı kaybedildi. Failleri şimdiye kadar neden bulunmadı? Biz adalet istedik. Biz çocuklarımızın katilleri yargılansın dedik slogan dahi atmadık sessizce oturuyorduk. Bu baskı niye” dedi. 1996’da kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya da “Barış istiyoruz. Herkes gelsin bize destek versin. Kimse ölmesin. Ne polis ne asker kimse ölmesin istiyoruz” diye konuştu. Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, yargıya ve milletvekillerine seslenerek “Bu iş baskıyla çözülmez. Burası İnsan Hakları Derneği. Haktan hukuktan bahsediyorsunuz ama İHD’yi basıyorsunuz. Bizi polisle karşı karşıya getirmeyin” dedi. Zorla kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır da, “Adalet yerini bulana kadar ben buradayım. Öldürdünüz, yitirdiniz bari kemiklerimizi verin” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet cezaevlerindeki ağır hastalar ‘Akbaş tedavi edilmiyor’ İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, F Oturumu’nun 342’nci haftasında hasta mahpus Fikret Akbaş’ın durumuna dikkat çekildi. Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray Meydanı’nda yapılması yasaklanan eylem, İHD İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirildi. Eylemde açıklamayı İHD Hapishane Komisyonu’nundan Mehmet Acettin okudu. Ülkenin gerçek yüzünü gösteren yerlerin hapishaneler olduğunu söyleyen Acettin, “Ge rek içeride gerekse de dışarıda insani ve vicdani olan her şey bu sistemin baskısı altındadır” dedi. Hasta mahpus Akbaş’ın durumunu aktaran Acettin, “Akbaş’ın sağlığı askerlik yapmaya uygun değildir raporu var. Tedavisi hapishanede yapılmıyor, sürekli doktor kontrolünde olması gerekirken hastaneye götürülmüyor, götürülse bile tedavi edilmiyor” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 141 gözaltı 25 tutuklama Gazeteci Evren tutuklandı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla, Diyarbakır başta olmak üzere toplam 9 ilde gerçekleştirilen gözaltı operasyonunun bilançosu, önceki gün adliyeye sevk edilenlerle ortaya çıktı. Operasyonda aralarında gazetecilerin de olduğu toplam 141 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 25’i tutuklanırken, 115’i ise adli kontrol ya da salıverme olarak serbest bırakıldı. Savcılığın talimatıyla 200’den fazla eve baskın düzenlenerek yapılan operas yonda tutuklananlar arasında gazeteci Kibriye Evren ve HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Mehmet Şerif Camcı’da bulunuyor. Emniyette kalp krizi geçiren ve hastanede müşade altında tutulan DTK Başkanlık Divanı üyesi Hilmi Aydoğdu ise halen teknik olarak gözaltında bulunuyor. Aydoğdu’nun taburcu edildikten sonra, Diyarbakır Adliyesi ya da Emniyet Müdürlüğü’ne götürülerek ifadesi alınacağı öğrenildi. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR haber 9 Sonbahar yaprakları da  bozuldu! Nobel ekonomi ödülü, kızgın yazın ardından sonbaharın kapıyı çaldığı günlerde, iklim değişiklikleri üzerine çalışma yapan Amerikalı ekonomistler William Nordhaus ve Paul Romer’e verildi. Nordhaus ve Romer, kalkınmanın sürdürülebilir olması için piyasa ekonomisinin doğa ve bilgi ile tanışması gerektiği düşüncesindeler. Bizce de ama, piyasa ekonomisini iyi ifade eden sözlerden biri şu: Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser! HHH Sonbahar, diyordum... Aslında son değil de, sombahar demek daha uygundur. Doğadaki değişimi, yaşamla ölümün iç içe geçmişliğini en iyi anlatan mevsimdir sonbahar. Bütün ağaçlarda kopan her sarı yaprağın daldan ayrıldığı yerde küçük ya da büyük mutlaka bir pütür vardır. Bu ilkbaharda doğacak yaprağın tomurcuğudur. En çok kestanede belirgindir. Çevresi yapışkandır, uç kısmı sivri. Sonbahar yaprağı daldan ilkbaharın tomurcuğunu öperek ayrılır. Yaprakların yeşilden sarıya dönüşümü sarıyla yeşilin ortasında bir renkle başlar. Bu renge “sayeş” desem yeridir. Ekimin ilk haftasından itibaren hava yaprak yağışlıdır. Önce yerdeki yapraklarla daldakiler eşitlenir. Sonra dallar çıplak, yerler yaprak... Sonrası... Yaprak halısı... HHH Bu yıl böyle başlamadı sonbahar. Yapraklar sararıp düşmedi, kararıp düştü. Usul usul yeşilden sarıya geçerken oluşan, bir ressamı imrendiren “sayeş” rengi oluşmadı. Hatta pek çok yaprak yeşilden kahverengiye döndü. Tavada fazla kalıp yanmış gibiydiler. Kestanede, salkımsöğütte, servide, bademde, hemen bütün yaprakların ucunda gözü tırmalayan bir çürüme var. Ihlamur yaprakları delik deşik. Dut yaprakları henüz sararmadı ama, onlarda da bir gariplik var; dut yemiş bülbül gibi suskunlar. Akasyalar eskiden gün doğumunda güneşten ödünç ışık almış gibi parlardı. Hafta içi gün doğumunda uğradım, pek çok ampulü sönmüş, yarı aydınlık avize gibiydiler. Hep sarımsar giden yaprakların bu sonbahar karamsar gitmesi iklim değişikliğinin kendisini yaprak yaprak hissettirmesi demek.  Güneş yanığı yaprakları okuyamazsak, doğa hepimizin canına okuyacak. tutuklu Uğur Onur’dan mektup Cezaevinde jandarma işkencesi iddiası Maltepe 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu Uğur Onur, ‘örgüt üyeliği’ suçundan yargılandığı gerekçesiyle jandarma komutanı uygun görmediği için hastaneye götürülmediğini söyledi. ‘Komutan götürmem dedi’ Onur, cezaevinden gönderdiği mektubunda, 19 Eylül gece yarısı vücudunda aniden oluşan kızarıklık ve lekeler nedeniyle acilen doktora gitmek istediğini belirterek, şunları yazdı: “Zile basıp memuru çağırdım. Tüm işlemler yapıldı ve mahkum kabul bölümüne götürüldüm. Acile gidecek olan iki adli mahpus vardı. Askerler bizi almaya gelince jandarma komutanı ‘örgüt üyeliği’ suçlamasından cezaevinde tutulduğumu öğrenince, memura, ‘ben bu kişiyi götürmem’ dedi. Ardından diğer iki mahkumu götürdü. Beni orda epey beklettiler. Jandarma acilden döndükten sonra memur bana hastaneye gidemeyeceğimi belirtti. Sebebini sorduğumda ise jandarma komutanının uygun görmediğini belirtti. Ben de daha sonra, insanlık suçu işlendiğini belirterek suç duyurusunda bulundum. Yaşadığım bir işkence yöntemidir.” Keyfi uygulama Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSTT) Berivan Korkut, “Buna benzer başka başvuru daha aldık. Yazan bir adli mahpustu. O da doktor sevk yazdığı halde jandarmanın hastaneye götürmediğini söyledi. Jandarma Genel Merkezi’ne başvurduk. Mahpus daha da baskı gördü. Tedavileri devam ederken başka cezaevine sevk edildi. Maalesef böyle bir sorun var” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear