24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 25 Eylül 2017 4 Savunma, itiraf haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET yalanlama!ODTKÜİOLKRNEUKKEŞTZTÖURÜ 4 4Yol çalışması ve kesilen ağaçlarla tartışma yaratan ODTÜ’nün rektörü Kök, 3 bin 697 ağaç kesilirken sadece 297’sinin Rektör, imzalanan protokolün bir ‘başarı’ olduğunu savunurken, protokole imza attığı sırada yolun genişliğinin ne kadar taşındığını söyleyerek Gökçek’i yalanladı olacağını bilmediğini itiraf etti ODTÜ’ye yapılan gece baskını ile binlerce ağacın kesilmesinin ardından ilk kez ko nuşan Rektör Prof. Dr. Mustafa Ver şan Kök, kendisini savundu. Kök, Me lih Gökçek’in “4 bin ağacı naklettik” sözlerini yalanlayarak bölgede çalış ma öncesi yapılan incelemeler ile be lirlenen 3 bin 697 ağa cın kesildiğini, sade ce 297 ağacın nakledil diğini belirtirken, vali lik ve belediye ile imza lanan protokolü bir “ba OZAN ÇEPNİ şarı” olarak nitelendirdi. Kök, Gökçek’in çok tartışılan ‘rekor’ twee ti ile ilgili de kendisi ile görüştüğünü belirterek, “25. tweet’e gerek yoktu” uyarısını yaptığını söyledi. ODTÜ arazisinde Ankara Büyükşe hir Belediyesi’ne ait 100 iş makinesi, 400 kamyon ve yüzlerce polis ile ger çekleştirilen gece operasyonuyla baş latılan yol çalışmasının ardından he defteki isim Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ilk kez bir grup gazetecinin soru larını yanıtladı. Kök, şunları söyledi: l Herkese bilgi verdik: İlk günden itibaren sosyal medyada çok yanlış bilgilerle karşı karşıya kaldık. Konu hassas bir konu, reaksiyon verilme si çok doğal ama doğru bilgi ile bunlar yapılmalı. Biz bu süreçte ilk andan iti baren öğretim üyelerimize, idari per sonelimize ve öğrencilerimize aynı bilgiyi verdik. Biz ne biliyorsak o an da aynı bilgi ODTÜ kamuoyunda da vardı. En son aşamada tüm üniversite mizin bütün idarecilerini çağırdık. Bö lüm başkanlarımızı, anabilim dalı baş kanlarımızı, enstitü müdür yardımcı larımızı ve dekan yardımlarımızı ça ğırdık. Yaklaşık 102 kişilik bir grupla da bunu paylaştık. Gelinen nokta tü nel yolun olmazsa olmazımız olduğu. l Protokol süreci: Vali bir ge ce beni aradı ve bir toplantı olacağı nı söyledi. İmza sürecinde de Vali ve YÖK Başkanı’nın imzasının olması nın bizim açımızdan önemli olduğu nu söyledik. Yol komisyonu oluştur duk. Mevcut gelinen noktada 2 alter natif sunduk. Vali, YÖK Başkanı, Bele diye Başkanı ve benim katıldığım çe şitli toplantılar gerçekleştirdik. Tünel yola belediyeyi ikna etmek çok zaman aldı. Bunun açkapa olarak yapıldığı nı, 3035 milyon TL bir maliyeti oldu ğunu, tünel ile bu maliyetin 200 mil yona çıkacağı belirtildi. “Bunun Tür kiye Cumhuriyet’i bütçesi için deniz de bir damla olduğunu savundum. Bu nun ODTÜ’nün olmazsa olmaz koşu lu olduğu, görüşmenin devam etmesi için birinci derecede bir madde oldu ğunu söyledik. Büyükşehir Belediye Başkanı da bunu kabul etti. l Başbakan’ın onayı: ODTÜ’den alı nan alan 36 hektarlık bir yer. Valimiz konuyu Başbakan’a aktardığını söy ledi. Onun da onayıyla üniversitemi ze verilecek 36 hektarlık arazi için 6 farklı öneride bulunduk. Bu süreç da ha hızlı ilerleyecekti ancak geçen çar şamba Ankara Defterdarı değişmiş. İlk defterdarla sürecin sonuna gelmiş tik. Şimdi yeniden başladık. Önümüz deki 2 hafta içerisinde valiye önerile rimizi sunacağız. 30 yılda 105 hektar ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Kök, belediyenin gece çalışma yapmasını ‘trafiğe ve gelecek tepkiye’ bağladı. REKTÖRE GÖRE ‘BASKI’ YOK “Açık yüreklilikle söylüyorum, atandığım ilk günden beri hiçbir siyasi bas kı olmadı. Hiçbir şekilde ne atamalarda ne alımlarda böyle bir şeyle karşı karşıya kalmadık. ‘Atanmış rektör, kayyım rektör’ de deniyor. Benim Cumhurbaşkanı ile, atandıktan 356 gün sonra ilk defa bir dakikalığına konuşma imkânım oldu. Ondan öncesinde ve sonrasında herhangi bir görüşme olmadı. Çok zor bir zamanda çok zor bir görevi devraldık. Yaptıklarımızın üniversite için çok önemli olduğunu, zamanla anlaşılacağımızı düşünüyorum. lık arazi kaybeden üniversitemiz için bu bir ilk. l ‘Hayır’ desek de olacaktı: Bir kere tüm yasal süreçleri kaybettiğimiz ve itirazlarımız reddedildiği için sonuçta bu yol zaten yapılacaktı. Buna tabii ki de itiraz edebilirsiniz ama ‘ben bu yolu yaptırmam’ dediğiniz zaman, onun karşılığını da yapmanız lazım. 1071’de yaşananları göz önüne alırsak, bizim üniversite olarak önceliğimiz hiçbir öğrencimizin bu takım süreçlerin içinde olmasını, zarar görmesini istemeyiz. Bu yeni bir kültür olarak, uzlaşma ve anlaşma kültürü de önemli. Biz ‘hayır’ desek de kanuni olarak bu yol yapılacaktı. Biz burda işi protokole dökerek üniversite açısından bir kazanıma dönüşmesini istedik. l İmza atarken genişliği bilmiyorduk: Biz sürecin protokole uyup uymadığını tespit etmek için ilk andan itibaren yol yapım çalışmalarını takip ediyoruz. Yolun açılabilmesi için dönüş olacağı yerlerde yaptığımız incelemelerde yolun genişliğinin 135 metreye çıktığını gördük. Yol bittiği zaman 40 metrelik bir genişliği olacak. 135 metreye çıktığı 3 nokta var. Protokol imzalanırken bu kadar genişlik olacağını bilmiyordum. l Neden gece oldu?: İmzaladığımız saat itibarıyla süreç Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeydi. Birinci neden şehir trafiği. 400 aracı, kamyo nu, iş makinesini gündüz trafiğinde getirip çalıştırmanız imkansız. İkincisi ise gündüz yapılması, göze soka soka yaparak herkesi daha fazla rahatsız edebilirdi. Öğrenci ve öğretim üyelerimizin istenmeyen çatışmalarla incinmesine sebep olabilirdi. İlk 2 gün dışında TOMA ve polislerin üniversite arazisinde olmaması gerektiğini belirttim ben belediye’ye ancak ilk iki gün güvenlik itibarıyla olması gerektiğini düşünüyorum. Bizim temel yaklaşımımız öğrencimizin bu sürecin dışında tutulması. l Tünel yol: 2 yıl önce yapılan planlamada tünel olarak yerin altından geçirilmesi öngörülüyordu. Fakat bu bakanlığın çıkan son kararında bu kaldırıldı. Dolayısıyla bu bizim üniversitemiz için en büyük sıkıntılı durum oldu. Bu şekliyle üniversitemizi 2’ye bölebilecek bir yoldu. Eğer aç kapa yöntemi ile gitseydi bu güzergâhtaki ağaç sayımız 33 bin 600. ODTÜ’nün yaşına yakın oradaki ağaçlar. Bizim için gerçekten hayati olan süreç. Bu yol yerin 30 metre altından yüzeydeki ağaçlara zarar vermememesi için teknoloji ile geçecek. Bunun için belediyeden bir komisyon oluşturuldu, 3 kişilik ve 3’ü de ODTÜ mezunu mühendisler olduğu bilgisi geldi. Biz de 4 kişilik bir komisyon kurduk. Yapacak şirketin de ODTÜ’lü olmasını istiyoruz. 3 farkı kurumda çalışan ODTÜ’lüler bu yolun dizaynını yapacaklar. l ANKARA Sorun 25. tweet’te “Sayın Gökçek’e bunun bir milat ya da başlangıç olması gerektiğini söyledim. Kendisinin bir politikacı olduğunu, seveni vardır, sevmeyeni vardır ama üniversitemizle yapılan protokol var. Büyükşehir Belediyesi’nin bu süreçte protokole sadık kalacağına inanıyorum. Sayın Gökçek’e de söyledim, bu süreçte ilgili söylemlerde konuşmalarımızda çok daha dikkatli olunması gerektiğini, tweet’lerini izliyorum. İlk 24 tweet’inde hiçbir şey yoktu ancak 25. tweet’te çok hızlı bir şekilde yaptıklarını söyledi. Onun dışında protokolün dışına çıkan bir şey yok. Ben kendisine de söyledim, ‘Sayın başkanım ilk 24 tweet’iniz çok anlamlıydı, 25’inciye gerek yoktu’ dedim.” İhraç için isim vermedik “Hiç isim göndermedik. FETÖ soruşturmasından bir liste gitti ancak Barış İçin Akademisyenler meselesinden bir isim göndermedik. FETÖ’de de ByLock’da kırmızı listede bulunan 5 kişi, hepsi de ÖYP’li, 4 tane de idari personel. Biz diğer listeleri sadece izliyoruz. Kendimiz bir soruşturma yürüttük.” Şehitlere veda Binler uğurladı Hakkâri’de şehit olan sözleşmeli er Sercan Fidan (25) memleketi Edirne’de toprağa verildi. Hakkâri’de Tekeli Üs bölgesine PKK’lilerin Kuzey Irak’tan düzenlediği saldırıda şehit olan sözleşmeli er Sercan Fidan (25) memleketi Edirne’de, işçi Osman Soylu (26) ise Osmaniye’de son yolculuklarına uğurlandı. Şehit Sercan Fidan, Edirne’nin Meriç ilçesine bağlı 2 bin nüfuslu Küplü beldesinde 10 bin kişinin katıldığı törenin ardından toprağa verildi. Şehidin annesi Zeynep, babası Refik Fidan, kardeşleri ve evlenme hazırlığı yaptığı kız arkadaşı Tuğba Selen, tabuta sarılarak gözyaşı döktü. Tuğba Selen, “Neden bıraktın beni Sercan’ım!” diyerek ağladı. Anne Zeynep Fidan ise, “Bıraktın gittin beni yavrum, Sercan’ım” diye ağıtlar yaktı. Aynı saldırıda şehit olan işçi Osman Soylu’yu, memleketi Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde 3 bin kişinin katıldığı törenle son yolculuğuna uğurlandı. Şehit için ilçe merkezindeki Ağcabey Cami’nde düzenlenen törende, annesi Şükran ve eşi Serap Soylu şehidin tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. Annesi tabutu öperek, “Kaldırmayın oğlumu. Onun Allah’ına kurban olurum. Benim oğlumu ellemeyin, her yerini kapatmışsınız. Osman’ım beni duyuyor musun yavrum? Sen bensiz duramazdın. Sen beni çok seviyordun kuzum” diye ağıt yaktı. 2 çocuk babası şehit Osman Soylu’nun cenazesi, götürüldüğü Yeşilyurt Mezarlığı’nda gözyaşları içinde toprağa verildi. l DHA Sorun TEOG değil... “Erdoğan TEOG kalkmalı” dedi. Bu bir uyarı olmadı, emir oldu. TEOG kalkıverdi. Neydi bu TEOG. Liselere giriş için yapılan bir seçme sınavıydı. Kalktı. Yerine ne konacak? Bilen yok. Milli Eğitim Bakanı biliyor mu? Sanmıyorum. “Çalışıyoruz, bekleyin” diyor. Sorun elbette bir sınav değil. Sorun, eğitimden ne beklendiğidir. HHH Günümüzün insanı hangi kazanımlar için eğitilmelidir? “Her şeyi düşünmek için özgür akla sahip olmak Eleştirel düşünce ile dünyanın bütününü kavramak. Yaşamını üreticilik yaratıcılık üzerine kurmak. Kişilik gelişimini olgunlaşarak sağlamak. Karakter bütünlüğünü kazanıp yaşamıyla bağdaştırmak. Kendine, çevresine, dünyaya, yaşama yararlı olmak. Elde etmenin hak etmekten geçtiğini bilmek. Paylaşmanın değerini bilerek yaşamak.” Eğitimin hedefleri bunlar olmalıdır. HHH Tarikatlara bırakılmış eğitimin böyle dertleri yoktur. Tarikatlar, küçük yaşlardan başlayarak şu hedefi güderler: “Kendi inançlarına uygun inanışın mutlak sahibi olan kul Dinsel otoritenin kesin itaat edeni olan köle” yaratmak. Böyle yetişen birinin de geçerli sistemde işe yarar teknik eğitimi. Bu da olacak ki kapitalizmin haramına ortak olsun. Bilim yerine inanç. Sanat olarak söyleneni yapma. Sistemin işini gören teknisyen. İşte, imam hatipler denilen sistemin beklenen hedefleri bunlardır. Mektep yerine Medrese. Profesör yerine Müderris. Osmanlı bunu yapıyordu. Osmanlı, orduları yenilene kadar bunu yapıyordu. Osmanlı’da ne zaman “teceddüt yenilenme” başladı? III. Selim dönemi. 17891807. Fransa’da Fransız İhtilali yaşanırken Osmanlı’da yeni padişah tahta çıkıyordu. İki yüzyıl önce. Yeni bir ordu kurmaya girişti. Nizamı Cedit. Yeni düzen. Yeniçeriler softalarla birlikte ayaklandılar. “Din elden gidiyor” yaygarasıyla padişah boğduruldu. II Mahmut (18081839) Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırdı. İlk Tıbbiyei Şahane’yi açtı. Fransız hocalar geldi. İlk yıl eğitimi Fransızcadır. Topçu Okulu kurulmuştur. Sonra da Mülkiye kurulacaktır. Gene softalar, mollalar homurdanacak ama padişah artık kulak asmayacaktır. Osmanlı’nın Batı eğitimine dönmesi iki yüz yıl önce olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk bu çabaları “laik eğitim” olarak kurumlaştırdı. Şimdi yıkılmak istenen bu kurumdur. AKP ve Başkanı Erdoğan, ülkeyi 200 yılın gerisine götürmeye çalışıyor. “Düşünen Özgür Akıl” yerine “Dogmalara Tutsak Akıl”. “Özgür İnsan İradesi” yerine “İpotekli Kul İradesi”. Ulus yerine Ümmet. Yurttaş yerine Mümin. Bu eğitimle yapılmak istenen budur. “Düşünen, soran sorgulayan insan” yerine, “Biat eden, sormayan, kabul eden kul”. Böyle yetiştirdiğiniz insanların toplumu ancak otorite ile yönetilir. Bu insan size kayıtsız şartsız itaat eder ama dünyada hiçbir işe yaramaz. O sizin kölenizdir ama dünyanın da kölesi olacaktır. Kul ve köle yaratmak, aynı zamanda efendiler, köle sahipleri yaratmaktır. Bu da ülkenizi dünyada “peyk ülke” yapar. Ülkeniz “merkez ülkeler” için bir “peyk ülke” olur. Siz o merkez ülkeler için çalışan “dünya taşeronu” olursunuz. Şimdiki durumunuz sizin yüzünüzden bu duruma gelmiştir. Oradan oraya koşarsınız. İçeride zalim, dışarıda mağdur olursunuz. İçeride asar keser, dışarıda dinler durursunuz. Kendi suçlarınızı başkalarına yüklersiniz. Size karşı çıkanları zincire vurursunuz. Ama sonra ne olur? Kullarınız haramı taşıyamaz olur. Köleleriniz size itaat etmez olur. Ne söyleseniz inanılmaz olur. Ne yapsanız arkası çapanoğlu çıkar. Bıraktığınız izler yüz karası olur. Siz kendinizi yener, çeker gidersiniz. Olan bu memleketin yıllarına olur. Olan bu memleketin evlatlarına olur. Onlar da, yapmaları gerekirken, yapmadıklarının kurbanı olur. Budur. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear