26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Damla Koşar ödülünü aldı Avusturya’nın başkenti Viyana’da 12 Ağustos’ta düzenlenen ‘Uluslararası Müzik Yarışması’nda birinci olan 18 yaşındaki Damla Koşar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gerekli izni alıp, son anda gittiği Viyana’da, dün ödülünü yine birinci olan Meral Gülgün Ünal ile aldı. Koşar ve Ünal’ın ödül törenindeki dinletileri ayakta alkışlandı. Ödül törenin ardından genç piyanistlerin onuruna Türk Büyükelçiliği’nde balo düzenlendi. l DHA Pazartesi 25 Eylül 2017 EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Sarsıcı bir kayıp kultur@cumhuriyet.com.tr 15 öyküsü Filmin notu 9/10 İran sinemasının günümüzdeki en popüler ismi Asghar Farhadi bu haklı ünü sadece kazandığı iki Oscar ödülüne borçlu değil. Üstelik iş ödüllerini saymaya gelirse Oscar’ların buzdağının görünen kısmı olduğunu anlayıveririz hemen. Farhadi, Cannes’dan Berlin’e dünyanın en önemli festivallerinden çok önemli payeler toplamış, geçen 15 yıl içinde 80’den fazla ödül almış bir sinemacı. Ama dediğim gibi, ödüller işin ‘sonuç’ kısmı, onu önemli kılan asıl sebepler sinemasında, kurduğu dünyada, anlattıklarında... Her şeyden önce Farhadi’nin son derece sağlam bir tekniği var. Dramatik yapıyı mükemmel denecek biçimde çatıyor ve olay örgüsüyle karakterlerin gelişimini neredeyse hiç açık vermeyecek derecede iyi ve doğru işliyor. Bu anlamda sadece güçlü bir gözlemci değil, Antik Yunan’dan bu yana gelen, değişimlere uğrasa da Farhadi’nin kadınları Son olarak şu noktaya da parmak basalım: Farhadi’nin filmlerinde kadınların çok önemli bir yeri var. İstanbul’a geldiğinde kendisine sorduğum bir soru üzerine “Kadınlar geçek devrimcilerdir” demişti ve bunu da boşuna söylemediğini anlıyoruz. Dikkat edilecek olursa tüm filmlerinde olay örgüsünün ilerlemesi ya da kimi kırılma anları hep kadınların eylemleri ya da söyledikleriyle oluyor. Bu filmde örneğin Sepideh’in çe virdiği dolaplar tüm hikâyenin akışını bellirliyor ve sonuna kadar da izleyici en çok onun adımlarını takip ediyor. İnsanın aklına ister istemez kadın karakter yazmayı pek beceremeyen sinemacılarımız düşüyor… Doğrusunu söylemek gerekirse kadın karakterleri sadece hikâyenin bir yan unsuru gibi tasarlayıp, çoğu zaman da cinsel bir fantezinin uzantısı gibi gören yönetmenlerin, kadını tüm filmin merkezine koyan ve itici güç olarak tasarlayan Farhadi’nin filmlerini izlemeleri hepimiz için daha hayırlı olmaz mı, ne dersiniz? temeli aynı kalan drama olgusunu çok iyi biliyor. Onu Avrupa ve Amerika gibi Batılı medeniyetlerde de popüler kılan şeylerden biri şüphesiz bu özelliği. Farhadi’nin 2009 tarihli, ona Berlin’de En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran filmi “Elly Hakkında” (Darbareye Elly) üç günlük bir tatil için kıyıdaki bir villayı kiralayan bir grup arkadaşın başlarından geçenleri an latıyor. Çoluk çocuk üç dört aile yola çıkan grupta boşanmış bir erkekle (Ahmet), çocuklardan birinin öğretmeni olan genç bir kadın da (Elly) vardır ve tatilin ikinci günü bu genç kadının kaybolmasıyla işler sarpa saracaktır. Elly’yi davet eden Sepideh’in başından beri bildiği bazı gerçekleri (Elly’nin nişanlı olması gibi) kendine saklaması ve villada kalabilmeleri Farhadi’nin keskin gözlemciliği ve sağlam tekniği, birinci sınıf diyalog yazarlığıyla birleşince ortaya kolay kolay unutulmayacak filmler çıkıyor. Tıpkı “Elly Hakkında” gibi için söylediği masum (!) yalanlar (Elly ve Ahmet’in yeni evli olduklarını söyler, villayı onlara kiralasınlar diye) tek tek tüm grubun ayağına dolanmaya başlar ve kısa sürede herkes birbirini suçlamaya, kavga etmeye koyulur. Filmin adı her ne kadar “Elly Hakkında” olsa da Farhadi’nin anlattığı şey aslında diğerleri hakkındadır. Toplum hakkında, toplumsal kanaatler, ahlak anlayışı ve tüm bunların bireyde, bireysel ilişkilerde yarattığı deformasyon hakkında... Tahran’ın üst orta sınıfına ait bireylerin dünyasında gezinen Farhadi (ki hemen tüm filmlerinde bu kesimin hikâyelerine rastlarız) belki vatandaşı Jafar Panahi kadar muhalif bir bakış açısına sahip değil ve Kiarostami kadar da devrimci bir sinema anlayışı yok ama ele aldığı karakterleri ve onların yaşamlarını çok iyi bildiği açık. Bu keskin gözlemciliği ve sağlam tekniği, birinci sınıf diyalog yazarlığıyla birleşince de ortaya kolay kolay unutulmayacak filmler çıkıyor haliyle. Tıpkı “Elly Hakkında” gibi. ‘Metin Altıok Burada’ 2. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali çerçevesinde, Bergama Kültür Merkezi’nde ‘Metin Altıok Burada’ konulu panel düzenlendi. Panele, şair ve ressam Metin Altıok’un kızı CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Akatlı, şair Özgün Enver Bulut ve Eren Aysan konuşmacı olarak katıldı. Ardından Bergamalı müzisyen ve yazar Hüsnü Arkan ile söyleşi ve imza günü yapıldı. Panelde konuşan Zeynep Altıok Akatlı, “Metin Altıok İzmir’in bütün zenginliklerini ve özgürlüklerini gittiği yerlere taşımıştır. Metin Altıok’un kendi acısı başkalarının acısıdır. Başkalarının acılarına çözüm bulmak ve çareler üretmeyi dert edinmiştir. Hem şair hem de öğretmen bir babadır. Küçük yaşta bana yazdığı mektuplarda, Bingöl’deki acıları zorluk ları 11 yaşındaki bir çocuğa açıklıkla anlatmış ve öğrenmemi istemiştir. Şimdilerde yine o dönemin zorluklarını ve sıkıntılarını yaşadığımız günlere geldik” dedi. l DHA Altın Koza başlıyor 24. Uluslararası Adana Film Festivali bugün başlıyor. 1 Ekim tarihine dek sürecek festivalde 5 ana kategoride “Altın Koza Ödülleri” dağıtılacak. “Altın Koza Onur Ödülü” ise bu yıl usta sa natçılar yapımcı ve yönetmen Temel Gürsu, sinema arşivcisi Prof. Sami Şekeroğlu, sanatçı Hümeyra ve oyuncu Şemsi İnkaya’ya sunulacak. l ADANA Lahdi, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ziyarete açtı. Herakles doğduğu topraklara döndü SELDA GÜNEYSU İsviçre’nin Cenevre Gümrüğü’nde 2010 yılında ele geçirilen, Anadolu kökenli (Perge) Herkül lahdi doğduğu topraklara döndü. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Antalya Müzesi’nde ziyarete açılışını yaptığı heykelle ilgili olarak “Bakanlık olarak ilgili bütün birimlerimizce hafiye gibi çalışarak kaçırılan eserlerimizin peşindeyiz” dedi. 235 santimetre boyunda ve 112 santimetre genişliğinde olan lahid, 3 ton ağırlığında. Arkeoloji literatüründe “Torre Nove” olarak adlandırılan tipte “Küçük Asya Lahit” grubuna giriyor. Antalya’nın Aksu ilçesi sınırları içerisinde yer alan Perge antik kenti nekropolünde kaçak kazılarla bulunarak yurtdışına kaçırıldı. Lahid üzerinde Herkül’ün 12 farklı duruşu tasvir ediliyor. ‘İspatla mükellefler’ Bakan Kurtulmuş, dün bir törenle heykelin gösterime açılışını yaptı. Açılışta bir konuşma yapan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Yalçın Kurt, “Bizim en büyük zorluğumuz taraf olduğumuz UNESCO Anlaşması’nda 70 yıl öncesi kaçırılan eserlerin ülkelerden kaçırıldığına ispat mükellefiyetinin ilgili ülke ye düşmesi. Burada son derece zor şartlar altında ülkemiz, bakanlığımız gerek yasal, gerek müzakereler yoluyla bu süreci devam ettirmektedir” dedi. ‘Hafiye gibi çalışıyoruz’ Kurtulmuş da açılışta yaptığı konuşmada özetle şunları kaydetti: “Herakles 60’larda Perge’de tarihi alanlardan bir şekilde kaçırılarak yurtdışına götürülmüş binlerce eserden sadece birisi. Bir tarihi eseri ne şekilde olursa olsun yerinden almak hoş görülemez. İlgili eserini çalındığı yerden geri döndürülmesi insanlığın gereğidir. Bunlar kolay olmuyor. Bakanlık olarak ilgili bütün birimlerimizce hafiye gibi çalışarak kaçırılan eserlerimizin peşindeyiz. 15 ülkeden 57 eserin peşindeyiz. Lahid 2011’de İsviçre’de bulundu. Görüşmeler sonucu Perge’ye ait olduğu ispatlandı. Buraya getirildi. Bu süreçlerde emeği geçenlere, bakanlara teşekkürü borç biliyorum. Dünyanın en zengin toprakları üzerinde oturuyoruz. Belki altınımız, petrolümüz, doğalgazımız yok ama Allah’a çok şükür her yerinden tarih, kültür fışkıran eşsiz eserlere sahibiz. Bunların farkında olacağız. l ANTALYA Bienale komşu film programı İstanbul Modern Sinema, Türk Tuborg AŞ’nin katkılarıyla, “iyi bir komşu” başlıklı 15. İstanbul Bienali’ne paralel bir film programı sunuyor. Program, mahalle fikrinden yola çıkarak aynı mahali paylaşma hallerine bakıyor. Hazırlanan seçki, mahalleli olmak, meydanda buluşmak, aynı sokaklardan yürümek, birinin kapı komşusu olmak, dayanışmak veya direnmek gibi konulara dokunuyor. Programda Avrupa’nın göçmen dramını bir meydan üzerinden anlatan, Yannis Sakaridis imzalı Amerika Meydanı; çağdaş Avrupa sinemasının önde gelen auteur’lerinden Pedro Costa’dan artık olmayan Lizbon mahallesi Fontainhas üzerine yaptığı üçlemenin son filmi Gençler Yürüyor; Hayao Miyazaki’nin Satsuki ve Mei kardeşlerin ormanın büyülü bekçisiyle olan fantastik komşuluklarını anlatan Komşum Totoro ve Nobel ödüllü bir yazarın 40 yıl önce terk ettiği mahallesiyle yüzleşmesini izlediğimiz Arjantin filmi Saygın Vatandaş gibi filmler yer alıyor. TRT’nin 1986 yılında o tarihte bile yok olmaya yüz tutmuş mahalle duygusunu televizyon ekranlarımıza taşıdığı Perihan Abla (1986) dizisinin de ilk iki bölümü programda izleyiciyle buluşuyor. Diktatörler ve fareler Vsevolod Meyerhold’un tiyatrosu 1935’te Stalin de etraflarına topladıkları kalabalıkla ana güç merkezine, iktidara yaklaşmaya, yer rejiminin kurduğu “özel ko kapmaya uğraşırlar. Ortaya, mite” tarafından kapatıldı üretim ve yeniden üretimin ğında, ünlü İngiliz tiyatro yö değil, ilişkiler üzerinden yer netmeni Gordon Craig çok kapmanın kural olduğu, par sert bir yazı kaleme almış ve çalanmış bir toplum manza şu dikkat çekici ifadeleri kul rası çıkar. lanmıştı: “Bir özel komitenin Premodern toplumlar, dik Meyerhold’un Sovyet tiyatro tatörlükler, otoriter rejimler dünyasında çalışıp çalışama de ortak olarak gözlemlenebi yacağına karar vereceği açık len bu olguya, siyasal ve en lanıyor (...) Bu duyduğum en telektüel yaşamda yer edine aptalca açıklama, çünkü hiç bilmiş “izm”ler çevresinde bir komite (...) bir deha olan de rastlanır. Her “izm”in bir Meyerhold hakkında hiçbir “mukaddime” dönemi olur. karar veremez (...) hiçbir hü Fikirler canlıdır, içleri henüz kümetin hiçbir zaman bu de boşaltılmamış, yaşamdan ko rece büyük aptallıklar yap puk boş hamaset malzeme madığını çok iyi biliyorum. si haline getirilmemişlerdir. Bu işler, kendilerini yok ede Sofokles’in “Antigone”sini cek avcı kedilerin bulunma eleştiren Hölderlin’in altını dığı yerlerde kaynaşıp duran çizdiği gibi, sözler ifade ettik farelerin başının altından çı leri kavramlara çok daha ya kıyor. Moskova’da kedi yok kındır, onların ateşini yan ve bu kaygı verici.” sıtmaktadırlar. Sonra sel gi Craig’in saptamasının ne der, kum kalır. “Devrim” ate yazık ki sadece “fareler” şi küllenir, fikirler “meta”, ile ilgili bölümü doğruydu, kahramanlar “ikon” olur, her “evi” gasp eden diktatörün “izm”in tüccarları türer, “ha “kediler”i de kafeslerine ka maset” satıp yer kapmaya ba patacak gücü bulduğunu o sı karlar. Sattıkları fikir iktidar rada henüz fark edememişti. daysa “statükocu”, değilse Sızma “protest” takılırlar, ama işin özü değişmez; onların “evin Otoriter rejimlerin belirle de” de liyakat geçmez; önem yici özelliklerinden biri de li olan kurulu düzenin sür toplumu liyakat açısından mesi, dükkânın açık kalma özürlü hale getirmeleridir. sıdır. Fareler sadece iktidar “Fareler”i cesaretlendiren, çevresinde değil, bu zihni işini iyi yapmanın değil mer yetin geçerli olduğu her yer keze yakın durmanın yeter de cirit atar. Ne yazık ki “her li olabileceğini fark etmeleri yer” memleketimizde çok ge dir. O zaman yakınlıklar kur niş bir yüzölçümüne sahiptir. mak bir sızma aracı haline H gelir. Kayırmacılık ve himaye 25 Eylül Pazartesi akşamı, ilişkileri, lobiler böyle şekil Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Mu lenir. Bir “hami”nin çevresin rat Sabuncu, Akın Atalay ve de öbeklenenler sadece biat Emre İper’in tahliye edilip ai ederek hayatlarını sürdürme leleriyle, dostlarıyla kucakla olanağını bulurken “hami”ler şacaklarını umuyorum. Grup Yorum’un imza gününe polis baskını Okmeydanı’nda Grup Yorum’un “İlle Kavga” isimli yeni albümünün imza gününün yapıldığı İdil kültür Merkezi’ne polis baskın yaptı. Edinilen bilgiye göre, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğü koordinesinde dün Grup Yorum’un yeni albümü için imza günü düzenlediği Okmeydanı Mehmutşevketpaşa Mahallesi Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan İdil Kültür Merkezi’ne operasyon düzenlendi. Özel harekât polis lerinin de katıldığı ve polis helikopteriyle havadan desteklenen operasyonda, polis ekipleri iş makineleri yardımıyla çelik kapıları keserek içeriye girdi. Gözaltına alınan B.K., D.K., T.G., Ö.Z.G., A.İ.Ç., N.A., A.R., M.H., M.Y.G, ve A.B. isimli 10 kişi Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Polis operasyonunun “DHKPC’ye yönelik” olduğu iddia edildi. Adreste yapılan aramada bazı doküman ve dijital materyallere el konuldu. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear