Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Salı 4 Temmuz 2017 14 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Dün, bugün: Kaddafi’nin ‘Yeşil Kitabı’ ve hançeri 1974 Barış Harekâtı sonrası: Ecevit bir “Karaoğlan”, günün kahramanı. Milli Görüşçü Erbakan da öyle. Prof. Yüksel Ülken’e Başbakan Ecevit’ten bir mesaj geliyor: acaba İktisat Fakültesi Mezunlar Derneği Yeşil Kitap için bir toplantı yapabilir mi? Dernek Başkanı Ülken ile buluşuyoruz, ben de dernekle ilgiliyim. Ülken bana, “Ecevit’ten böyle bir mesaj var, yapabilir miyiz” diyor. Ben de “Aman Yüksel Hoca, derneğin pozisyonu belli, bizlerin durumu belli, bizi tefe koyarlar vallahi, Ecevit’i oyalamaktan başka çaremiz yok” diyorum ve karşı koyuyorum. Tamam, Kaddafi ABD’nin ambargosuna karşı bize gereken askeri malzemeleri vermiş, ona borcumuz var, onu seviyoruz. Ama bilim insanları olarak “Yeşil Kitap”ı akademik bir seminerde ele almak apayrı bir şey. Olayın ayrıntılarını “Yolumun Kesiştiği Ünlüler”de anlattım. (*) Ve o Kaddafi önce, başta İtalya ve Fransa olmak üzere petrolün hatırı için ABD ve İngiltere tarafından bile destekleniyor. Sonra da “Arap Baharı” ile birlikte ABD tarafından, dünya kamuoyunun gözleri önünde linç ettiriliyor. Ve “hem kahraman, hem hain(!)” Kaddafi’nin hançeri 10 milyon dolara bizim pazarda satılıyor. Sezar’ı öldüren Brütüs’ün hançeri bulunsa, kim bilir kaça giderdi? 1974’te Ecevit haklıydı: Kaddafi emperyalizmin Türkiye’ye koyduğu ambargoyu delerek bize destek vermişti. Son 56 yıl içinde Ankara olarak biz ne yaptık: Emperyalizmin “Arap Baharı!” operasyonunun bir parçası olduk: Bize 1974’te ambargo koyanlarla birlikte Kaddafi’nin linç edilmesi ve Libya’nın üçe bölünerek parçalanması için İzmir’i komuta merkezi yaptık. Üstelik başta, “NATO’nun Libya’da ne işi var” dememize rağmen! Ve emperyalizm tarafından BOP uğruna linç edilen, bizim 1974’teki “kahramanımız” Kaddafi’nin hançeri, “pazarda kaç para ediyor” diye tartışıyoruz. Acaba aynaya bakıp, “Kendi fiyatımızı da biçmemiz gerekmeyecek mi”? Yeşil Kitap’tan Kaddafi’nin linç edilmesine giden yol aynı şekilde Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun da kaderini belirleyen bir süreçtir. Ankaraİstanbul yürüyüşü aynı zamanda, BOP’a ve emperyalizmin kumpaslarına karşı bir direnme hareketidir. Büyük resim içindeki yeri çok önemlidir. Suriye’nin, Libya’nın, Kaddafi’lerin durumuna düşmek istemeyen, 80 milyonun içindeki “herkes”, Ankaraİstanbul hareketine omuz vermek zorundadır. Dibeklihan’da, Yeşil Kitap’tan Köy Enstitülerine Yeşil Kitap’lar yerine, Türkiye’nin çağdaş uygarlık değerlerine ve demokrasiye yönelmesini isteyen Atatürk Türkiye’si Köy Enstitülerini yaratmıştı. Bugün Ortadoğu’yu kana bulayan emperyalizm dün Köy Enstitülerine savaş açtı. 114 Temmuz’da Bodrum’daki Dibeklihan’da çok seçkin bir uzman kadrosu ile bu konu tartışılıyor. Üniversitelerin yapamadığını Dibeklihan yönetimi başardı. (*) Erol Manisalı, “Yolumun Kesiştiği Ünlüler”, syf. 11, Kırmızı Kedi, 2017 ON NUMARA 01, 07, 08, 09, 10, 12, 14, 20, 27, 30, 31, 32, 33, 35, 40, 48, 56, 64, 72, 74, 77 ve 79 10 BİLEN: 86 bin 859’ar TL (3 kişi) 9 BİLEN: bin 593’er TL 8 BİLEN: 93.10’ar TL 7 BİLEN:18.35’şer TL 6 BİLEN: 3.80’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.05’şer TL 4 Temmuz 2017 SAYI: 33508 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.31 03.23 03.56 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.30 13.16 17.13 20.48 05.18 13.00 16.55 20.29 05.46 13.23 17.15 20.47 Yatsı 22.37 22.14 22.28 Salı günü bu köşede Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Aydın Dalgıç da uzmanlığı ile bağlantılı bir TV yayınında konuşurken bir ara şöyle dediğini yazmıştım: “Biliyorsunuz akşamları TV kanallarında din adamları konuşuyorlar. Önceki akşam, bu din adamlarından birine bir izleyici ‘Amcamın oğlu ile evlenebilir miyim’ diye sordu. Din adamının yanıtı ise ‘Elbette evlenebilirsin! Ben de teyzemin kızıyla evlendim!’ Şaşırdım kaldım!” HHH Aile içi evliliklere Avrupa hanedanlarında sık rastlanır. Hanedanların yenidoğan çocuklarında çeşitli hastalıklar sıkça görülür. Bilim adamlarının “genetik” araştırmasında, “mavi kan” tutkunu Avrupa’nın en büyük hanedanlarından Habsburgların sonunu, “aile içi evlilik” takıntısının getirdiği anlaşıldı. Cermen kavimlerinin yüzyıllardır peşinde olduğu ari ırk rüyasının çirkin kanıtı dudaklarda görülür. Habsburg belgelerinde, hanedanda kalıtsal olarak bu tür çenesi olmadan dünyaya gelen çocuklara üveymiş gibi davranılır, ama çenesi Habsburg ölçütlerine uyanlara büyük sevgi gösterilirmiş! Hatta bu hastalığa sahip arşidükler, imparatorlar, hanedan üyelerinin portrelerinde çirkin dudakları düzgünleştiren ressamlara ceza verilirmiş! Habsburglar’da alt dudağın renkli bölümün hemen altında, ileriye doğru uzanan bir çizgi ağzın bitiminde sona erer. Üst dudak ise yok gibidir ve ince bir çizgiyi andırır. Hatta alt dudağı bu şekilde ol nilen bu kocaman bu run, Osmanoğlu ai ÖzAgecanr lesinin genetik mirası olup, aynı zamanda simgesidir. Osmanlı padişahlarında bırakın aile içi evliliği, tam tersine anneleri yabancı ka Kavşak dınlardı. Osmanlı sultanlarının anneleri: Aile İçi Evlilik! (2) I. Murat’ın Bizanslı Horofira (Nilüfer) / Yıldırım Bayezid’ın Bulgar Mar ya (Gülçi çek) / Çele bi Mehmet’in Bulgar Olga / II. Murat’ın Vronika / Fa tih Sultan’ın Sırp Despi na (Hüma) / Oytsmrosşğnaııauuiiltnna“laHTtğrzınAdğorlyüaanlaacıaıanrvknmrekbaknnomasadsçan“sıembzeıbeHBnışHnnidbud!ıraaabiebpurobbtbdagıesüğse“çzedbybytabHıouüadübnuehcravnagkrukauşnçyghdnağoaredluaaednuscdüdrdkuıHuna.dnaıiadak?bynducnbal”aiıadaasnkyOmbrdab”ıtıanaknuaiseydr”kgmengbtbemaedsaun(akrlteuşdamioanhhnkpivnaaaeişllbaudesasonni), dudlEnşSvfMhsMSaeoeiuuuğıvınrrueH)dzıd)pp(hrS/(ieoaSH/AKmaKklktegIıafn2o’azsIeiıla.Innyairınit.Amyned’Rs(uMYibaHen)ta’ondaail/ena)(üyRkih,sM’hIflanshPu.uyGzmaaiaadAsaon(emGhli)enhaNn(PifRM/üdttmniçua’orlIaiubansIdle(Oş.oHlzhaytuVeSns’)IFphüai,IleymenRr.areIa(na(lrVBNurTyiYaenem)Ym.kuaunudsm/Mae’yrnr’ıiizıkYh(hbr)nenaAu)luaa/azin,yYrSdniBIIadIaHVıi)Irat,’.p.’eıınn lı oldu. II. Süleyman’ın Sırp Katrin (Dila HHH şüb), II. Ahmet’in Polonya Yahu Fatih’in ve Kanuni’nin gravürle disi Eva (Hatice), II. Mustafa’nın rine, 2. Abdülhamid’in fotoğrafları Rum Evemia (Emetullah), III. na bakıldığında, görkemli burunları Ahmet’in II. Mustafa ile aynı anne dikkati çeker. “Osmanlı burnu” de den, I. Mahmut’un Aleksandra (Sa liha), II. Osman’ın Sırp Mari (Şehsüvar), III. Mustafa’nın Fransız Janet (Mihrişah), I. Abdülhamit’in Fransız İda (Şermi), III. Selim’in Ceneviz Özgen AcAgnes (Mihrişah), IV. Mustafa’nın Bulgar Sonya (Sineperver), II. Mahmut’un Fransız Rivery (Nakşidil), I. Abdülmecit’in Rus Yahudisi Suzi (Bezmi Âlem Valide), Abdülaziz’in Roman Besime (Pertevniyal), V. Murat’ın Fransız Vilma (Şevkefza), II. Abdülhamit’in Ermeni Virjin (Tirimüjgan), Mehmet Reşat’ın Arnavut Sofi (Gülcemal), Mehmet Vahdettin’in annesi Çerkes Henriet (Gülistan)… HHH Türkiye’de 1980’lerde aile içi evlilik yüzde 20 iken, şimdilerde yüzde 24’e çıktığı için sağlıksız doğan çocukların sayıları da arttı. Aile ve Sosyal Politikalar ile Sağlık bakanlıklarına ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na kamuyu aydınlatma konusunda önemli görev düşüyor. Tarihsel Miras… Pazar akşamı saat 23.35’te bir arkadaşım CNN Türk’te “Tarihsel Miras’ın Korunması” konusunda bir açık oturum olduğunu söyledi. Konunun uzmanı 5 değerli konuşmacı bu önemli konuyu çeşitli açıdan çok iyi irdelediler. Ancak saat 01.35 olmuş yayın bitmemişti. Beni çok ilgilendiren bu yayını ister istemez uyumak için kapatmak zorunda kaldım. Çocuklara yönelik önerilerin de ele alındığı o saatteki açık oturumdan kafamda bir iz kalmadı. CNN bu konuyu değişik açılardan irdeleyen yayınları, erken saatlerde daha kısa süreli olarak sıkça tekrarlamalıdır. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Bekle o gün gelsin İstanbul YÜKSEL IŞIK Gazeteci, yazar Başlık, bir ütopya üzerinden İstanbul’a seslenen Vedat Türkali’nin o muhteşem şiirinden! Türkali’nin, “Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul/ Bekle bizi” dizeleri, belki de ilk kez ütopya olmaktan çıkıp gerçeğe bu kadar yaklaşıyor. Bunu sağlama potansiyeli taşıyan ise CHP İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu’nun haksız ve hukuksuz tutuklanmasıyla birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü”. İstanbul’a doğru yol alan “Adalet Yürüyüşü”, Türkiye’nin artık farklı bir güzergâha girdiğinin işaretidir. Bu yürüyüş, adaletin terazisinin bozulduğunun ve düzelebilmesi için yeni bir konsensüse ihtiyaç olduğunun göstergesidir. Geçmişe ağlamak Denilebilir ki ve zaten deniliyor ki bunca haksızlık ve hukuksuzluk yapılırken neredeydiniz? Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li vekiller tutuklanırken, işlerini ve ekmeklerini geri almak için bedenlerini açlığa yatıran Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın dönüşü olmayan yola girdiklerinde neden sesiniz çıkmadı? Neden 16 Nisan’da sandığa attığımız irademize rağmen 1.5 milyon mühürsüz oy, yasanın açık hükmüne rağmen geçerli sayılırken kılınız kıpırdamadı? Dahasını yapabilir; milletvekili tutuklanmalarının önünü açan değişikliğin, CHP’li 17 vekilin oyuyla geçtiğini ve bu oylama öncesinde Kılıçdaroğlu’nun “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” dediğini de hatırlatabilirsiniz. Hiç kuşkusuz soracağınız her soruda haklılık payı var ancak geçmişin çetelesi tutularak, geleceğe doğru yol alınmaz. Sorulabilecek her haklı sorunun yarattığı halenin kendi “cirmi” kadar tepki yaratabildiğini de akılda tutarak yol alınmalıdır. Su ne zaman kaynar? Tıpkı suyun kaynama anı gibi! Bilindiği gibi normal koşullar altında su 100 derecede kaynar. Yüzüncü dereceye gelene dek geçen 99 derecelik süreç, esasen hazırlık sürecidir. Mesele toplum ise buna “zihinsel ikna süreci” denilebilir. Örneklerimize dönersek, Selahattin Demirtaş’ın tutuklanma süreci ve öne sürülen gerekçe, esasen deprem niteliğindedir. Ancak “toplumsal ikna süreci”nin henüz başlangıcındadır. 16 Nisan öncesi yeşeren umutların üstüne karabulut gibi çöken 1.5 milyon geçersiz oyun geçerli sayılması da, “suyun kaynama derecesini” artıran bir başka etken 9 Temmuz’da İstanbul’da olması planlanan “Adalet Yürüyüşü”nün İstanbul karşılaması çok önemli. Kalabalığın tarihimizin gördüğü en görkemli ve en coşkulu kalabalık olması halinde “iktidarın adaleti” geri adım atacak, Türkiye, umutlu bir geleceğe uyanacaktır. O halde bugünün en insani görevi, “o gün” için yürüyenlerin yanında olmaktır. Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’nde farklı gruplarla bir araya geliyor. Adalet korteji 9 Temmuz’da İstanbul’da olacak. dir. Bu arada Nuriye ve Semih’in, işlerini istedikleri için yaptıkları açlık grevi nedeniyle tutuklanmaları, iktidar partisinin önemli isimlerinin damatlarının, “sabit adresleri” olduğu gerekçesiyle serbest bırakılmaları da bu sürecin ısısını artıran derecelerdir. Adaletin terazisini sarsan, vicdanları kanatan bu gelişmeler, “toplumun zihinsel ikna süreci”nin tamamlandığını gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun kullandığı “bıçak kemiğe dayandı” ifadesi de bunu anlatır. Yani mesele Berberoğlu meselesi olmanın ötesinde anlamlar içeriyor. Bütün bir ülkenin ve hatta evrensel hukukun ilkelerine bağlı kalmakta titizlik gösteren dünyanın meselesi haline dönüşmüş durumda. İktidarın “adaleti” de bunu anlamış olacak ki İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “damat”ı Ömer Faruk Kavurmacı için yeniden tutuklanma kararı aldı. İktidarın lütufkar adaleti Evrensel hukukun tarihi, adil olmanın temel kuralının tutuksuz yargılanma olduğunu gösteriyor. “Damatları” tutuklamak, haksız ve hukuksuz tutuklananları rahatlatmaz. Adaletsizlikte eşitlik, aklıselim hiç kimsenin talebi olamaz. Nitekim Kılıçdaroğlu da, haklı olarak, Adalet Yürüyüşünü etkisizleştirmeye dönük “damat” tutuklamasına karşı çıktı, aslolanın, evrensel hukukunda gereği olan, tutuksuz yargılanma olması gerektiğine dikkat çekti. 19. günü geride kalan Adalet Yürüyüşüne ilişkin Cumhurbaşkanı’nın önce “iktidarın lütfu”, ardından da “Seni de bir yer lere çağırırlarsa şaşırma”, “Yürüyenlerin hepsi terörist” açıklaması, adalet ihtiyacının ne kadar derin ve evrensel bir hakkın talep edilmesini darbelerle kıyaslamak, iktidarın nasıl bir açmaz içinde olduğunu gösteriyor. Protesto haktır Üçüncü sınıf demokrasilerde sıkça görüldüğü gibi muktedirin hapşırmasıyla nezle olanların hayli fazla olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bunların başında MHP ve BBP parti yönetimleri ile iktidarın kalemşorları geliyor. Tabanlarının gösterdiği sempatiye rağmen MHP ve BBP, Adalet Yürüyüşünü “manidar” bulurken, iktidarın kalemşorları Kılıçdaroğlu’nun tutuklanmasını istiyor ve “Öldürmeseler de... “ gibi tehditler savuruyorlar. Oysa protesto bir haktır ve demokrasinin evrensel ilkelerini benimsemiş devletlerde protesto hakkını kullanmak için kimsenin lutfuna ihtiyaç yok. Bütün bunlar adaletin ve dolayısıyla demokratik bir Türkiye’nin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Adalet Yürüyüşünün talebi de budur. Bu talebin gerçekleşebilmesi, çok insanın harekete geçebilmesine ve hakkına, hukukuna sahip çıkmasına bağlıdır. leselliğin artması, Kocaeli’nden itibaren sayısı 500 bine ulaşmış bir kitlenin İstanbul’a doğru yürümesi ve nihayetinde Maltepe Cezaevi’ne giden bütün yolların milyonlarca insan tarafından doldurulması, Adalet Yürüyüşünü anlamlı kılacak ve belki de AKP iktidarının son yıllarında yazboz tahtasına dönüştürülen “yargı bağımsızlığı” kavramına yeni bir içerik kazandıracaktır. Toplumsal ve siyasal tarihimiz, ne zaman kendimize, geleceğimize sahip çıkmışsak o zaman muktedirlere geri adım attırdığımızı yazar. Şairin yazdığı gibi, “Büyük ve sakin Süleymaniye, parklar, köprüler, kuleler, meydanlar” ve “Mavi denizlerine yaslanmış Beyaz tahta masalı kahveler” ile İstanbul, “Adalet Yürüyüşü”nü bekliyor. İşte bu yüzden “Adalet Yürüyüşü”nün İstanbul karşılaması büyük önem taşıyor. Kalabalığın tarihimizin gördüğü en görkemli ve en coşkulu kalabalık olması halinde “iktidarın adaleti” geri adım atacak, Türkiye, umutlu bir geleceğe uyanacaktır. O halde bugünün en insani görevi, “o gün” için yürüyenlerin yanında olmaktır. O gün bugündür! Hiç tartışmasız Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşünün simgesel bir anlamı var ama bu simgeye vücut vermek, yalnızca Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin ötesinde. İstanbul’a yaklaştıkça kit JI20007318 sicile ait yazarkasa pos cihazımızın ruhsatını kaybettim. Hükümsüzdür. KUZENLER KAHVALTI VE DÖNER SALONU Nufüs cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. OZAN SERHAT ŞEN C MY B