28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR Cuma 28 Temmuz 2017 MTV’den cinsiyetsiz ödül Bu yıl 33’üncüsü düzenlenecek MTV Video ve Müzik Ödülleri, yeni bir karar aldığını açıkladı. “En İyi Kadın” ve “En İyi Erkek” kategorilerini birleştirdiğini belirten MTV, artık cinsiyete dayalı karar vermeyecek. 26 Ağustos’ta Kaliforniya’da yapılacak törenle sahiplerini bulacak ödüller için 15 ayrı dalda, 80 aday gösterildi. Rap müzik sanatçısı Kendrick Lamar 8 daldaki adaylık ile en çok aday gösterilen isim olurken; Katy Perry ve The Weekend ise 5 adaylıkla ikinciliği paylaşıyor. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 ‘Büyük bir ilgi bekliyoruz’ Ruyi. (2012) Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Akbank’ın desteğiyle Ai Weiwei’in Türkiye’deki ilk sergisine ev sahipliği yapıyor. 12 Eylül’de açılacak sergi öncesi sanatçının Berlin’deki stüdyosunu ziyaret ettik.” (Soldan sağa) Ai Weiwei, Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer yılın en önemli sanat olaylarından biri olması beklenen sergi için şunları söyledi: “Akbank, her iki yılda bir Sakıp Sabancı Müzesi’nde büyük bir sergiye destek sağlama geleneğini gururla devam ettiriyor. Sakıp Sabancı Müzesi bu sene, çağdaş sanatın en önemli temsilcilerinden dünyaca ünlü sanatçı Ai Weiwei’i İstanbul’da ağırlamakta karar kıldı. Kurulduğu günden beri sanatı destekleyen Akbank için bu sergiye destek olmak gerçekten onur verici. Sakıp Sabancı Müzesi’yle birlikte gerçekleştirdiğimiz ZERO, Rodin, Dali ve Anish Kapoor sergilerini heyecanla karşılayan, kapılarında aylarca kuyruk olan Türk sanatseverlerin Ai Weiwei’e de ilgisinin büyük olacağına inanıyoruz. Bu sergi vesilesiyle İstanbul’un ve ülkemizin yurtdışında doğru ve iyi tanıtımını yapmaktan da özellikle gurur duyuyoruz.” ‘Dünyada yalnızız hepimiz’ EMRAH KOLUKISA Karşımda alçak sesle konuşan adama bakıyorum ve bir yandan söylediklerini dinlemeye (hatta duymaya) çalışırken bir yandan da şunu düşünüyorum: Bu gördüğüm yüz dünyanın her yerinde sanatla az çok ilgilenen herkesin tanıdığı, “direniş”, “muhalif olmak”, “özgürlük” gibi kavramlarla bir şekilde özdeşleştirdiği ve başta Berlin olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun her görenin aynı kareye girmek için (çoğunlukla onun çektiği bir ‘selfie’ ile) can attığı bir yüz... Neredeyse bir film yıldızı kadar ünlü bu adam günümüz sanatının en büyük isimlerinden (belki de en büyüğü) Ai Weiwei’den başkası değil. Bulunduğumuz yerse Ai Weiwei’nin Berlin’de bulunan ve tavan yüksekliği yer yer 10 metreyi aşan yeraltındaki devasa stüdyosu. 12 Eylül’de Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak olan Ai Weiwei sergisi 90 parça işle sanatçının şimdiye kadarki en hacimli sergisi olacak. Berlin’deki stüdyoda bir yandan sergiye gidecek işlerin istiflendiğini (etrafta duran devasa kutulardan çıkarıyoruz bunu) bir yandan da yeni işler üzerinde çalışıldığını görmek mümkün. Her odada birileri harıl harıl çalışıyor ve ortamda çok az ses çıkmasına rağmen son derece oturmuş bir sistemin, biraz da Ai Weiwei’nin sükunetli tarzının yansımaları hissediliyor. Dünyanın dört bir yanındaki mahkumlara kartpostal yazılması için yerleştiril miş geniş masalara oturup konuşma sıtlanmış halde... Sırf başka bir şeye ya başlıyoruz Ai Weiwei ile. Hayatı inandığımız için. Sonrasında ABD’ye nın az bilinen yanlarından, sanatının gittim ve 12 yıl orada yaşadım. Komü kitleler üzerindeki etkilerine dek uza nist rejimden kaçmak için gittim ora nan söyleşiden kalanları (ki bu sayfa ya. O 12 yıl da mülteci gibi geçti be ya sığmaz elbette tamamı) ise sizlerle nim için. Ben komünist bir toplumdan paylaşıyoruz. geliyorum ve İngilizce dışında bir dil Nâzım’a hayran bir baba bilmiyorum. Sonra yeniden Çin’e döndüm ve Çin’i tamamen değişmiş bul “Çocukluğumdaki evde kütüphane dum. Kapitalizme dönmüştü. Orada da de Mayakovski, Neruda, Hikmet gi yine yabancı kaldım. Çin’i evim olarak bi şairlerin kitapla nitelemiyorum el rı olduğunu hatılı bette zira orada in yorum. Gençliğim san olarak hiç say de Nâzım Hikmet’in gı görmedim. Dev bazı şiirlerinin ter let düşmanı, par cümesini okumuş ti düşmanı olmak tum. Çok güçlü bir çok büyük bir suç şair bence. Çok Çin’de. Toplum önemli bir yazar, düşmanı olmak de babam da onun bü mek. Sonra çok yük bir hayranıy uzun yılların ardın dı. Hatta bana ço dan yeniden Çin’e cukken bazı mısra döndüm ve tutuk larını tercüme ederdi. Babam bir şairdi. Muhalif olduğu Ai Weiwei ile Emrah Kolukısa bir arada. landım. Kaçmak için bir fırsat bulduğumda da bu için sürgüne yollan raya, Almanya’ya mış, tuvalet temizlemek zorunda bı geldim.” rakılmıştı. Beş yıl boyunca yeraltın “Sanatta da, insan ruhunun genel da küçücük bir odada, bir delikte ya durumunda da bir ‘kayıp’, ‘kaybolma’ şadık. Kimsenin istemediği bu yeral hali söz konusu. Geleceği bilmek çok tı mekânını da biraz bu yüzden tuttum zor elbette ama hiç değilse nereden herhalde.” geldiğimizi biliyoruz ve onda bile ço ‘Her yerde yabancıyım’ ğu zaman yanlış yorumlamalar, farklı argümanlar olabiliyor. Hatta dinde bi “Babamın sürgün edilmesinin de et le, ki en sağlam argümanlar oradadır, kisiyle uzun yıllar mülteci hayatı ya farklı yorumlar oluyor. Ben bir dine şadım. Kenara itilmiş, özgürlüğü kı inanmadım hiçbir zaman ama dini eği limlerim olduğunu söyleyebilirim doğrusu. Kayıp biriyim ben (gülüyor)” “Şöhret benim için beklenmedik bir şey. Hiç beklemiyordum böyle ünlü olmayı. Sokakta bisikletle pizza dağıtan bir genç beni görüp de tanıdığında çok şaşırıyorum mesela. Gelip, sanki uzun zamandır görmediği bir arkadaşıymışım gibi, elimi sıkıyor. Dünyanın çok uzak köşelerinde bile böyle bu. Lübnan’da örneğin motosiklet süren genç bir kız yanımda durdu, çünkü beni tanımıştı. Bence bu çok güzel bir şey. Fikirler bu kadar uzaklara gidebiliyor işte, sınır tanımıyor ve birileriyle bir şeyleri paylaşabildiğimiz anlar çıkıyor ortaya. Bu dini bir duygu benim için aynı zamanda. Tuhaf, çünkü neden... değil mi? İnsanlar bana gelip ‘Yaptıklarını çok seviyoruz. Çok önemli şeyler yapıyorsun” diyorlar. Ben doktor değilim, insanlık için önemli bir buluş da yapmadım ama bunu da çok takdir ediyorum, çünkü iletişimin ve fikirlerin önemini gösteriyor.” Küçük hikâyeler... “Dün gece dünyada ne kadar yalnız olduğumuzu düşündüm. Elbette hepimizin akrabalara, arkadaşlara ya da sanatsal etkinliklere ihtiyacı var, yaşadığımızı, yalnız olmadığımızı hissedebilmek için ama nihayetinde hepimiz yalnızız. Hepimiz bir mücadele veriyoruz. Etrafımızda anlatacak küçük hikâyeler yaratmaya çalışıyoruz. Hayat esrarengiz ve önceden kestirilemeyen bir şey. Ve bize verilen her anın değerini bilmeliyiz.” ‘İçi Porselen Çiçek Dolu Bisiklet Sepeti’ (2014) Miçiünltfeilmciler “Türkiye’yi iki kez ziyaret ettim. İlkinde, 2015’te Lesbos adasındaydım ve her gün insanlar geliyordu teknelerle. Ada Türkiye’ye çok yakın biliyorsunuz ve ben de diğer tarafta ne olup bittiğini görmem gerektiğini hissettiğim için İzmir’e gittim. Mültecilerin teknelere binmeden önce saklandığı yereleri gördüm. Daha sonra Gaziantep’teki kamplara gittim ve insanlarla konuştum. Onlarla uzun uzun çekimler yaptım. Bir belgesel yapmaya başladım mültecilerle ilgili. Oradan sonra da Ürdün, Lübnan, İsrail gibi ülkelere gittim, Gazze’ye gittim... Kenya, Bangladeş, Irak, Afganistan, Pakistan, Meksika derken mülteci meselesi üzerine bir hayli yoğunlaştım. 40’tan fazla kampta 600’ü aşkın kişiyle konuştuk. Film önümüzdeki eylülde Venedik Film Festivali’nde gösterilecek.” Mercury adayları açıklandı İngiltere’nin en prestijli müzik ödülü olarak bilinen Mercury Ödülü için bu yılki adaylar açıklandı. Her yıl İngiliz bir müzisyen ya da gruba verilen ödül için gelenekleştiği şekilde 12 aday albüm belirleniyor. Yılın 12 ayının her biri için bir albümün seçildiği Mercury Ödülü’nün bu yılki adayları şöyle sıralandı: AltJ (“Relaxer”), Blossoms (“Blossoms”), Dinosaur (“Together, As One”), Ed Sheeran (“Divide”), Glass Animals (“How To Be A Human Being”), J Hus (“Common Sense”), Kate Tempest (“Let Them Eat Chaos”), Loyle Corner (“Yesterday’s Gone”), Sampha (“Process”), Stormzy (“Gang Signs & Prayer”), The Big Moon (“Love in the 4th Dimension”), The xx (“I See You”). Bu yılın adayları içinde en çok dikkat çekenlerden biri Ed Sheeran oldu. Üçüncü albümüyle Mercury’ye aday gösterilen Sheeran ana akım pop müzik içinde konumlandırılıyor ve genellikle bu tarz albümler Mercury’ye nadiren aday gösteriliyor. Daha önce bu ödülü kazanan AltJ ve The xx gibi grupların da bu yıl aday gösterildiği ödülü geçmişte Raidohead, Anthony and the Johnsons, Benjamin Clementine, Suede, Primal Scream, Portishead, Arctic Monkeys ve P.J. Harvey gibi müzisyen ve gruplar bulunuyor. Bu yıl 74’üncüsü yapılacak Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışacak yapımlar arasında, Alexander Payne’ın “Downsizing” adlı filmi de yer alıyor. Altın Aslan için ünlü isimler yarışacak Bu yıl 74. kez kapılarını açacak olan Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Altın Aslan için yarışacak yapımlar belirlendi. Bu yılın seçkisinde açılış filmi olarak yer alan “Downsizing” (Alexander Payne), “mother!” (Darren Aronofsky), “The Shape of Water” (Guillermo del Toro) ve “The Third Murder” (Koreead Hirokazu) gibi heyecan yaratan filmler var. Yarışmada ayrıca “45 Years” adlı son filmiyle 2015 Berlin Film Festivali’nde büyük sükse yapan Andrew Haigh’in yeni filmi “Lean On Pete”, Amerikalı senarist ve yönetmen Paul Schrader’ın son filmi “First Reformed”, Cannes’da “Mavi En Sıcak Renktir” filmiyle Altın Palmiye alan Abdellatif Kechicihe’in son filmi “Mektoub, My Love: Canto Uno” da bulunuyor. Bu yıl Altın Aslan için yarışan ünlü isimlerden biri de yönetmenlikte de en az oyun culukta olduğu kadar aktif olan George Clooney de var. Clooney yeni filmi “Suburbicon” ile Venedik’te boy gösterecek. Ana yarışmada dikkat çeken iki de belgesel yapım var: Frederic Wiseman imzalı “Ex Libris The New York Public Library” ve dünyaca ünlü Çinli aktivist sanatçı Ai Weiwei’nin çekimleri yaklaşık 3 yıl süren ve mülteciler üzerine yaptığı “Human Flow”. Sinemanın hayalperestleri... Bugüne dek pek çok yayın grubunda, farklı pozisyonlarda çalışan sinema yazarı Ege Görgün’ün yeni kitabı “Bana Onun Portresini Getirin”, KARAKARGA Yayınları’ndan çıktı. Yeşilçam’dan başlayarak Türk Sineması’nın ustalarının anlatıldığı kitapta, sadece sinema tarihine adını yazdırmış oyuncuların yaşamlarını değil; Görgün’ün sorularına verdikleri yanıtları da okuma fırsatı bulacaksınız. 29 sanatçının portresinin oluşturulduğu kitapta Türkan Şoray, Sadri Alışık gibi klasik yeşilçam portrelerinin yanı sıra; Erkan Can, Nejat İşler, Mehmet Günsur, Ali Atay gibi sanatçıların portrelerine de yer veriliyor. Aramızdan ayrılan Tuncel Kurtiz ve Aykut Oray’la sohbet etme şansı yakalayabilmiş olan Güngör; Yılmaz Güney, Suphi Kaner ve Uğur Güçlü gibi isimlerin portrelerini oluşturmak için kişisel arşivinden faydalanmış. Kitaba dair dikkat çeken bir başka nokta ise; kitapta yer verilen tek kadın sinema sanatçısının Türkan Şoray olması. 1960 yılında tesadüfen başladığı sanat yaşamına 197 sinema filmi, 10 televizyon dizisi, 5 yönetmenlik, 20 ödül sığdıran Türkan Şoray’ın portresi, ilk filmi “Köyde Bir Kız Sevdim”de nasıl tesadüfen başrolü aldığı ile başlayıp, sadece aşk hayatı üzerinden devam edilerek oluşturuluyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear