Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Çarşamba 31 Mayıs 2017 10 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Cemaat Hizmet Feto FETÖdını hep kendileri koydular. Önce leri “Gülen Cemaati” diyorlardı. Ce A maat terimi yıpranmış olsa gerek, onun yerine “Hizmet Hareketi” yeğlendi. “Hoca efendileri” pek itibarlıydı. Na sıl olmasın, ilan edilmemiş ama fiilen var olan bir “siyasal koalisyon”un ortağı, Tayyip Erdoğan’ın neredeyse eşdeğeri idi. Türkçe Olimpiyatları’nda nutuklar attılar; “Hocaefendi”lerine abartmalı övgüler düzdüler. Yurtdışındaki Gülen okullarını coşkuyla selamlayıp alkışladılar. Moskova’da, Petrograd’da öksüz, yetim ve yoksul Slav çocuklarına İstiklal Marşı’nı ezberden okutmak, Uganda’nın kara derili çocuklarına zeybek oynamayı öğretmek gibi yürekler acısı marifetleri övdüler, övdüler, övdüler. Cemaat okullarını “Türk bayrağının dalgalandığı, Ezanı Muhammedi’nin duyulduğu” kutsal mekânlar olarak selamladılar. Her ne kadar 17/25 Aralık’ta hırsızlıkyolsuzluk dosyalarının art arda patlatılması AKP Cemaat koalisyonunun fili sonu ve acımasız bir kavganın başladığı milat olarak sunuluyorsa da aslında o tarihten birkaç yıl öncesinde aralarına kara kedi girmeye başlamıştı. Cemaat’in vitrininde yer alan ve bugün galiba hepsi de yurtdışına çıkmış olan “Cemaat ünlüleri” kendi adamlarının devlet bürokrasisine yerleştirilmesinde ciddi sıkıntılar yaşandığından yakınmaya başlamışlardı. Yine de kavganın, itiş kakışın su yüzüne çıkması 17/25 Aralık 2013’te yaşandı. O günlerde henüz “terör örgütü” nitelemesi kullanılmıyor, PDY kısaltmasıyla anılan “Paralel Devlet Yapılanması” tercih ediliyordu. Çok geçmedi, Cemaat kadrolarının devlet bürokrasisinden, özellikle yargı ve polis kadrolarından ayıklanmaya başlamasıyla itiş kakış, kanlı bir çatışmaya tırmandı. 14 yılda devletin en kilit kadrolarını, özellikle ordu, polis ve yargıyı ele geçiren Cemaat, köklü ve kesin bir tasfiye istihbaratını alınca, çareyi “darbe”de buldu. 15 Temmuz gecesi hazırlıksız, alelacele bir darbe girişiminde kan döküldü. Parlamenter demokrasinin somutlandığı Türkiye Büyük Millet Meclisi bile bombalandı. Kaynayan kazan patladı ve Gülen Cemaat’i artık Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak vaftiz edildi. Şu anda yaşanan ve “siyasal İslam”da benzeri görülmemiş “iç savaş” hız kesmiyor ve keseceğe de benzemiyor. Görünen o ki alt kadrolardaki temizlik büyük ölçüde tamamlandı. Kalan “küçük ölçüde temizlik” de yakında tamamlanabilir. Ancak, AKP tepelerinde henüz temizlikten iz, eser yok. AKP’nin en derinlerine sızdığından kimsenin kuşkusu olmayan Cemaatçi kadroları en ağzı kalabalık ve sıkı AKP’liler bile inkâr edemiyor. Yine de “Yok canım bizim partimizde hiç FETÖ’cü kalmadı” filan gibisinden yaveler mırıldanıyorlar. Ancak AKP içindeki temizlik olarak çıkabildikleri en yüksek mertebe ilçe başkanı, belediye meclisi üyesi, haydi bilemedin belediye başkanı düzeyinde... Oysa bırakın biz gazetecileri, neredeyse sokaktaki yurttaş bile AKP tepelerinde Cemaat ile kucak kucağa yıllar geçirmiş “ünlü” siyasetçileri pek zorlanmadan, ezbere sayabilecek durumda... Nitekim kendileri de söylediklerine inanmıyorlar. AKP medyasında şimdiden mırıldanmalar homurdanmaya dönüştü. Ayrıca kendi paçasını kurtarmak isteyenler parti içi, medya içi rakiplerini ufaktan ufaktan ihbar etmeye başladılar. Yani... Önümüzde şenlikli günler var. Nitekim partideki ve devletteki bütün ipleri elinde toplayan “Reis”, gelecek günlerin çok şenlikli geçeceğinin ipuçlarını söz aralarında, satır aralarında belirtiyor. Bugünlük bir tablo çizmekle yetinelim. Olağanüstü bir gelişme olmazsa yarın devam edelim... Bin imzalı çağrı: Yan yanayız, bir aradayız Toplumun çeşitli kesimlerinden siyasi, akademisyen, hukukçu, demokratik kitle örgütü temsilcisi, gazeteciyazar, sanatçı ve aydınların bulunduğu bin kişi bir araya gelerek “Yan yanayız, bir aradayız” çağrısı yapacak. Taksim Point Otel’de bugün saat 11.30’da düzenlenecek toplantıda, grubun çağrı metni kamuoyuna duyurulacak. “Bu toprakların ortak sahibi olan bizler” denilen çağrı metninde, özetle şu ifadelere yer verildi: “Bir arada güven içinde yaşamak için, acilen hukuk ihlallerine yol açan OHAL’in kaldırılmasını, mağduriyetlere karşı adalet ve hukuk güvenliğinin tesisini, Meclis’in yasama ve denetleme yetkisinin güçlendirilerek iadesini, hesap veren, anayasal, şeffaf devlet için adımlar atılmasını, gizli oy ve şeffaf sayım temelli sandık güvenliğinin sağlanmasını istiyoruz. Kutuplaştırma siyasetinden güç devşirenlere karşı tüm yurttaşları, kanaat önderlerini, sivil girişimleri ve siyasi partileri, tarafsız ve bağımsız yargı ilkesine dayalı hukuk devletinin, insan haklarını sonuna kadar uygulayan eşitlikçi, çoğulcu demokrasi anlayışının, başta yerel yönetimlerde olmak üzere katılımcılığı teşvik edecek bir idari yapının, ideolojik dayatmacı, cinsiyetçi, ayrımcı olmayan; özerk ve eleştirel düşünceye dayalı bir eğitim sisteminin, bölge halkları ve dünya ülkeleriyle eşit haklı işbirliğini gözeten barışçı bir siyasetin, egemen kılınması için güçlerimizi ortaklaştırmaya çağırıyoruz.” Darbeyi hissetmemişGenelkurmay Başkanı Akar; 6 ay sonra komisyonun sorularINa yanıt verdi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun Helikopterdeyken Dişli MİT’in kendisine ulaşan istihbaratın irtibat halindeydi:da darbe kuşkusu olup olmadığı sorusu na “MİT’ten gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarı’na karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyon ile (Darbeci General Mehmet Dişli’nin ifadeleri üzerine) Darbeciler artık bir ilgiliydi” yanıtını verdi. Akar, MİT Müs şey başaramayacaklarını sanırım gör teşarı Hakan Fidan’ın kendisine MİT’e düler ve sizi görüştüreceğiz dediler. gelen bir Kara Pilot Binbaşı’nın “Be Bir cep telefonu getirip Sayın Başba ni dün izinden çağırdılar. Bugün sabah kan ile görüştürdüler. Daha sonra bir birliğime katıldım. Önce tabur komuta araçla helikopter pistine gittik. Bir nımla görüştüm. Sonra tabur komuta nımla birlikte bir albayın yanına gittik. Albay ‘Bu gece bir uçu şumuz olacak ve sonun da da Hakan Fidan’ı ala cağız’ dedi” istihbaratını verdiğini söyledi. TBMM Darbe Araş MAHMUT LICALI tırma Komisyonu, 15 Temmuz’un kilit isim lerinden olan Genelkur may Başkanı Hulusi Akar’a geçen ara lık ayında yazılı olarak 10 adet soru ilet mişti. Akar, komisyonun taslak raporu nu kamuoyuna açıklamasının hemen ar dından, yaklaşık 6 ay sonra kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi. Akar’a sorulan sorular ve yanıtlar şöyle: İkinci Başkan MİT’in istihbara tını söyledi: (15 Temmuz’da MİT Müsteşarı’yla yaptığınız görüşmeden sonra kanaatiniz ne oldu?): 15 Temmuz tarihinde öğleden sonra makam oda sında çalışırken, “Genelkurmay 2. Baş kanı Orgeneral Yaşar Güler yanıma ge lerek; Sayın MİT Müsteşarı’nın tele çok helikopterin olduğu pistte yoğun bir hareketlilik vardı. İşaret ettikleri bir helikopteri çalıştırdılar. Fakat içlerinden birisi üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini” söyleyince “Genelkurmay Başkanının içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir” gibi bir şey söylendi. Hatta helikoptere binerken, Mehmet Dişli’ye “Sen de kal dediğim halde”, bu hususu belirterek “Ben telefon ile irtibat kuracağım” dedi. Helikopter hareket ederken telefon ile bu durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yer ile irtibat halindeydi. Helikopterin Çankaya’ya Başbakanlık’a inmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarı tarafından karşılandım ve müteakiben Başbakanlık binasına girdik. Müsteşar Bey ile baş başa iken, bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, cevaben; Mehmet Dişli olduğunu söyledim ve yaşadığım olayları kısaca özetleyerek onun da gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı işlemi yapıldığını öğrendim. ğildi: (MİT’in istihbaratı darbe girişimi kuşkusu mu yoksa MİT’e operasyon muydu?): MİT’den gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarı’na karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyon ile ilgiliydi. FETÖ’nün TSK’ye sızdığı fark edilmişti: (FETÖ’nün TSK’ye sızmasının fark edilemeyişinin sebebi nedir?) FETÖ/PDY’nin tarafımızdan fark edilmemesi söz konusu değildir, tabiiki fark edilmiş ve hatta en üst seviyede risk olarak tanımlanmıştır. Yakın geçmişe kadar bu yapılanma (FETÖ) ve dini motifli hareketin tüm kamuoyunca malum ol fon ile kendisini aradığını, bir binbaşı duğu bir gerçektir. Bu yapılanmanın nın MİT’e gittiğini ve birtakım bilgiler verdiğini, teferruatını anlatma Gülen’le görüştürme devletin sivil, asker ve polis tüm kurumlarına uzunca bir süredir sı için Müsteşar Yardımcısını Genelkurmay Karargâhına göndermek istediklerini; daha sonra MİT Müsteşar ifadesi yok 15Temmuz darbe girişimi sırasında Akar, eski Akıncı Üssü Komutanı Hakan Evrim’in “Sizi ister yavaş ve sistematik bir şekilde kendisini gizlemek suretiyle sızarak, işi bir darbe ile seçilmiş hükü Yardımcısı’nın Genelkur seniz kanaat önderimiz Fethullah Gülen ile görüştürelim” meti devirmeye, TSK’yi may 2. Başkanı’nın maka dediğini aktarmıştı. Akar’ın komisyona aylar sonra mına geldiğini, MİT Müs derdiği yanıtta Akıncılar Üssü’nde yaşadıklarını teşar Yardımcısı’nın kendilerine bilgi vermek için müracaat eden Kara Pilot Binbaşı’nın anlatırken, bu kadar önemli bir delile yer vermemesi dikkat çekti. gönhil ve Türkiye’yi kontrol altına alma noktasına getirmeye cüret etmesi, devletin diğer kurumları da dapek çok kimsenin beklemedi “O gece bir faaliyet olacağını ve MİT ği bir durumdu. Müsteşarı’nın alınacağını” bildirdiğini le saat 18.30’da Silahlı Kuvvetler Komu TSK içinde temizleme gayretle söylediğini ve müteakiben MİT Müs ta Harekât Merkezi’ne (SKKHM) Ankara ri en üst seviyeye çıkarılmıştı: An teşar Yardımcısı’nın Genelkurmay hava sahası ile birlikte tedbiren tüm cak yakın geçmişte yaşanan gelişme Karargâhından ayrıldığını” söyledi. Türkiye hava sahasında bulunan aske lerin (7 Şubat, MİT tır’ları ve 1725 Bir albay Hakan Fidan’ı alacağız de ri helikopter ve uçakları kapsayacak Aralık vb.) böyle bir hainliğin varlığı miş: Derhal telefonla MİT Müsteşarı’nı şekilde havada bulunan uçak ve he nın somut bir şekilde ortaya çıkma arayarak Genelkurmay Karargâhı’na likopterlerin üstlerine dönmesi, yeni sını sağlamasıyla birlikte açıklanan davet ettim. MİT Müsteşarı Genelkur kalkışlara da izin verilmemesi direk tedbir ve çalışmalarımız uygulanmış may Karargâhı’na geldiler. MİT Müste tiflerini verdim. Bu esnada MİT Müs ve TSK’nin içerisindeki hainleri te şarı, olayı tekrar anlattı ve bir kara pi teşarı, Cumhurbaşkanı Koruma Müdü mizleme gayretleri en üst seviyeye çı lot binbaşının MİT Müsteşarlığı’na gele rü ile bir telefon görüşmesi yaptı. karılmıştır. rek, “Beni dün izinden çağırdılar. Bugün Tedbirler nedeniyle hainler pani Odamda çalışırken zorla alıkonul sabah birliğime katıldım. Tabur komu ğe kapıldı: Bu ihbar en başından itiba dum: (Darbe girişiminde etkisiz hale tanımla birlikte bir albayın yanına git ren çok ciddi bir şekilde ele alınmış ve getirilişiniz, Akıncı’ya götürülmeniz, tik. Albay ‘Bu gece bir uçuşumuz ola gerekli tedbirlerin alınması ve icra edil Çankaya Köşkü’ne getirilişinizi anla cak ve sonunda da Hakan Fidan’ı ala mesi sağlanmıştır. Kanaatimce alınan tır mısınız?) Odamda çalışmakta iken cağız’” dediğini ve ilaveten ihbarcının bu tedbirlerden dolayıdır ki, hainler pa zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden MİT tarafından tanınmadığını, dolayı niğe kapılarak, daha sonra sanık ifade birisi ayağa kalktığım esnada beni ite sıyla bilginin teyit edilemediğini, bu lerinden öğrendiğimize göre geç saat rek sandalyeye oturmamı sağladı ve nedenle Genelkurmay 2. Başkanı’nı lerde yapmayı (saat 03.00) planladıkla o sırada arkadan bir başkası elinde el haberdar ettiklerini söyledi. rı işi öne almak suretiyle erkenden ifşa havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı Daha büyük bir planın parçası ola olmuşlar ve böylelikle darbe girişiminin hem burnumu kapatarak nefes alma bilir: Konuşmalar sonrasında ihbar edi akamete uğramasındaki önemli bir fak mı engelledi. Bu esnada kolunu boğa len olayın daha büyük bir planın parça tör gerçekleşmiştir. zıma doladı ve sıktı, muhtemelen boğa sı olabileceği mütalaa edildi. Öncelik MİT’ten gelen istihbarat darbe de zımdaki yara bu esnada oldu. Dişli’nin onayıyla kelepçem açıldı: Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Kelepçe özellikle sol bileğimi aşırı sıktı ve yaraladı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Bu mücadelenin ardından çok kısa bir sonra kendimi misafir koltuklarının olduğu yerde otururken buldum. Hiçbir pazarlık söz konusu olmadı: Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar komutan tavrı içinde sürdürdüm. Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssü’nden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu olmadı. Alnıma silah dayandığında bile: İlk andan itibaren her şeyi göze alarak veya hiçbir kazancıkaybı düşünmeden darbecilere karşı çıktım ve yaptıklarının çok büyük bir yanlış olduğunu, bu işten derhal vazgeçmeleri gerektiğini tekrar tekrar söyledim. Hatta emir subayımın Genelkurmay makam odasında alnıma silah dayadığı anda dahi karşı görüşlerimi tavizsiz olarak söyledim, bu işe son vermelerini ve teslim olmalarını defaatle telkin ettim. Beni serbest bırakmaya mecbur kaldılar: Başarılı olamayacaklarını anlayan darbeciler, cep telefonu vasıtasıyla beni Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Sayın Başbakanımıza hiçbir pazarlık söz konusu olmadan, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklarını ifade ve kabul ettiklerini söyledim. Üssün bombalanmaya başlamasıyla birlikte yaptıkları hainliğin içinden çıkılmaz bir hal aldığını gören darbeciler, beni serbest bırakmaya mecbur kalmışlar ve sonrasında bir helikopterle Başbakanlık’a götürmüşlerdir Çatı davasında eski Tümgeneral Mehmet Dişli savunma yaptı, Akar’la yaşadıklarını anlattı ‘Akar’ı ikna etmeye çalışmadım’ 15Temmuz çatı davasında, eski Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli sa vunma yaptı, darbeci olmadığını iddia et ti. Darbe girişimini Genelkurmay Başka nı Orgeneral Hulusi Akar’a söylemesi nin silah zoruyla kendisine yaptırıldı ğını savunan Dişli, “Komutan da ‘Dal ga mı geçiyorsun, biz tedbir aldık, sakin ol’ karşılığını verdi” de di. “O gece AKP Sakar ya Milletvekili Şaban Dişli ile görüşmem ol ALİCAN ULUDAĞ madı. Keşke olsaydı da bugün burada olmaz dım” diyen Dişli, Hulu si Akar’ın Çankaya Köşkü’ne giderken kendisine “Hazırlık yaptın mı? Oraya gidince ne diyeceğiz, olanları nasıl an latacağız” diye sorduğunu iddia etti. 221 sanıklı 15 Temmuz çatı davasının 7. duruşmasında savunma yapan 13. sa nık Mehmet Dişli oldu. Dişli iddianame de, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı “Komutanım operasyon başlıyor, herke si alacağız, taburlar, yola çıktı, biraz son ra göreceksiniz” diyerek darbe girişimi ne ve bildiriyi imzalamaya ikna etmek le suçlandı. Akar’ın Başdanışmanı Or han Yıkılkan’ın araması üzerine 20.45’te karargâha gediğini söyleyen Dişli, şunla rı anlattı: “Ardından Hulusi Akar’ın bu lunduğu kata çıktım. Komutanın odası na gitmek isterken silahla rehin alınarak bir odaya alındım. Önüme bir boş kâğıt ve kalem bıraktılar. TSK’nin yönetime el koyduğu, Yurtta Sulh Konseyi’nin kurul Halka rağmen darbe olmaz Akar’ı Akıncı’ya götürme fikrinin kimin olduğunu bilmediğini söyleyen Dişli, kendisinin de rehin olduğunu iddia etti. Helikopter ile Akıncı’ya götürüldüklerini, pistte vip minibüsle alındıklarını dile getiren Dişli, Tümamiral Ömer Faruk Harmancık’ın Akar’a “Komutanım bizimle birlikte hareket edin, bir şey yapmaya ça lıştık, bu işi durdurmamız lazım” dediğini söyledi. Buna karşılık Akar’ın “Olur mu böyle bir şey bu devirde? Bu halka rağmen böyle bir şey olamaz. Ondan sonra çıkıp gittiler” karşılığını verdiğini dile getiren Dişli, komutanın talebi üzerine darbecileri ikna etmek için 143. filoya 45 kez gidip geldiğini iddia etti. duğu, bildirinin yakında okunacağı, karşı çıkanları etkisiz hale getireceklerini, komutanın onlarla birlikte olmasını istedikleri ve sizi tanır, size güvenir yoksa ikinizi de paketleyerek götüreceğiz dediler. Bu talepleri kartlara not ettikten sonra beni komutanın odasına soktular.” Dalga mı geçiyorsun Odaya girdiğinde komutanın “otur” dediğini söyleyen Dişli, kendisine yazdırılan kâğıttakileri okuduğunu ve “Silahlı Kuvvetler yönetime el koymuş, uçaklar havadaymış, 45 tugay yoldaymış” dediğini öne sürdü. Kendisini dinleyen Akar’ın bir anda kafasını kaldırarak “Ne diyorsun dalga mı geçiyorsun” karşılığını verdiğini öne süren Dişli, şöyle devam etti: “Komutan önce inanmadı. Tedbir aldık, sakin ol bir şey yok, uçuşları durdurduk dedi. Komutanım ne tedbiri uçaklar uçuyor dedim. Levent Türkkan elinde silahla içeri girdi, komutanım sakin olun gibi şeyler söyledi. Arkadan ellerini tutmaya ça lıştılar, komutan direnmeye çalıştı. Komutan, sarsıldı şoka girdi.” Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan, “MİT Müsteşarı’nı neden aramadınız” diye sorunca ikili arasında tartışma yaşandı. Dişli, “Komutan var, emirlerini yerine getiriyorum” derken, avukat Ayhan, “Ortada komutan momutan yok” karşılığını verdi. Dişli, “Biz orada çay kahve içmedik. Bu kötülüğü elimizle dilimizle kalbimizle durdurmaya çalıştık” dedi. Dişli, savunmasında Akın Öztürk’ün de kendisi gibi komutanının emirlerini yerine getirdiğini, darbecilerle işbirliğini görmediğini savundu. Akıncı’daki askerlerin Hulusi Akar’a saygılı davrandığını söyleyen Dişli, 16 Temmuz sabahı helikoptere bindiklerini ve Çankaya Köşkü’ne gittiklerini anlatırken, “Akar, yorgun bir vaziyette arkasına yaslanmış oturuyordu. Ardından da ‘Hazırlık yaptın mı? Oraya gidince ne diyeceğiz, olanları nasıl anlatacağız’ diye sordu. Ben de ‘Komutanım olanları anlatacağız’ dedim” ifadesini kullandı. Çankaya Köşkü’ne sa at 9 gibi indiklerini ve akşam 16.30’a kadar 7 saat kriz masasında görev aldığını söyleyen Dişli, kendisinin olayın askeri yönünü takip ettiğini söyledi. Dişli, “Akar size ihanet etti mi” diye sorulması üzerine “Komutanımızın olayın sisin pusunun kalkmadığı ortamda bazı yanlış algılamalarda olduğunu değerlendiriyorum. Bu konuyu en yakın zamanda düzelteceğini düşünüyorum. Kesinlikle komutanımın benimle ilgili bir soru işareti olduğuna inanmıyorum” dedi. Akıncı’da misafirdim Eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, savunmasında 15 Temmuz günü Akıncı Üssü’ne “Uçuş eğitim, koordinasyon ve geri besleme faaliyeti” için geldiğini iddia etti. 143. Filo’da dolaşırken çeşitli kuvvetlerden oluşan kalabalık gördüğünü söyleyen Selçuk, bundan kuşku duyduğunu ve üsten ayrılmak için karargâha geldiğini ve araç istediğini iddia etti. Bu sırada kapının açıldığını ve Hulusi Akar ve Dişli’nin içeri girdiğini belirten Selçuk, “Komutanın gelmesi ve benim orada bulunmam tamamen tesadüftür. Komutan yarım saat boyunca sinirli şekilde yanlış yapıyorlar dedi. Komutanın emriyle Mehmet Dişli ile birlikte ikna etme faaliyetine katıldık” dedi. Akar’ın Akıncı’daki darbe girişimini kendisinin koordine ettiğini söylemesinin bir yanılsama olduğunu iddia eden Selçuk, Genelkurmay Başkanı’nın tanık olarak dinlenmesini istedi. C MY B