26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 3 Mayıs 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Türk tipi demokrasi diye bir şey yok Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Hahn’dan sert açıklamalar Anayasa referandumunun ardından Türkiye ile ilişkilerin içeriği ve şeklini de ğiştirme arayışındaki AB’den “Türkiye’yle gelecek ekonomik olabilir” açıklaması geldi. Geçen hafta AB dışişleri bakanlarının gayriresmi toplantısından Türkiye ile üyelik müzkerelerinin askıya alın maması kararı çıkması sonrası konuşan Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn “Türkiye’nin AB perspektifinden uzaklaştığı konusunda herkesin hemfikir olduğunu” belirtti. Reuters’e “Türkiye ile ilişkilerimizin odağı artık başka bir şey olmalı. Gelecekte ne yapılabileceğini, bir tür işbirliğini yeniden başlatıp başlatamayacağımızı görmek zorundayız” diye konuşan Hahn, 2018 başında AB hükümetlerine Türkiye’nin statüsünü netliğe kavuşturacak bir rapor sunacağını duyurdu. Basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, toplu tutuklamalar, yurttaşlık hakları alanının daralmasıyla Türkiye’nin AB üyelik kriterlerini karşılamasının imkânsız hale geldiğini, AB kurallarının pazarlığa açık olmadığını ve insan hakları sorununun bütünden ayrı düşünülemeyeceğini kaydeden Avusturyalı üye “Türk tipi demokrasi diye bir şey yoktur. Sadece demokrasi vardır. Türkiye yurttaşları özgürce yaşamak için Avrupalılarla aynı haklara sahip olmalıdır” vurgusu yaptı. Türkiye’de iktidarın tek elde toplan masından AB’nin kısmen sorumlu olup olmadığı sorusu üzerine bu yönelimin Türkiye’nin içinden geldiğini savunan Hahn “Kimse suçsuz olduğunu iddia edemez ama bu her zaman bir ülkenin kendi egemenliğiyle ilgili bir karardır, böyle sabit fikirli süreçlere anlamlı şekilde müdahale etmek zordur” dedi. AB diplomatları ise Türkiye’nin statüsünü netliğe kavuşturacak raporun 2018 başında sunulacak olmasını AB’nin sığınmacı anlaşması yüzünden Erdoğan’ı kızdırmak istememesine bağladı. l Dış Haberler 157 yıllık gelenek Ankara Üniversitesi’nde geçen yıl güvenlik gerekçeleriyle uygulanan kimlik kont rolleri ile yaşanan ‘sıkıyönetim’ artık üniversitenin köklü geleneklerini he def almaya başladı. OHAL dönemin de hükümet KHK’leri ile 120’nin üze rinde akademisyenini kaybeden Anka ra Üniversitesi’nde şim di de Mülkiye olarak bi linen Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 157 yıllık bir geleneği temsil eden İnek Bayramı’nın yapıl OZAN ÇEPNİ masını zora soktu. Önce fakülte yönetimi tara fından getirilen kısıtla malar ardından da bazı İslamcı grup ların tehditlerine dönüşen kampanya, Mülkiye’nin temel geleneklerinden bi rini daha hedef aldı. Mülkiye’nin ku ruluş tarihi olan 4 Aralık 1859’dan be ri her yıl mayıs ayında düzenlendi ği bilinen İnek Bayramı, imam kılığı na girmiş bir öğrenci tarafından “inek duası” okunarak başlanması, fakülte ler arasında “ferman” adındaki atış malar yapıldığı gerekçesi ile hedef alı nırken, öğrencilerin saldırılara karşı tedirgin oldukları öğrenildi. ‘Kimse alınmayacak’ SBF Dekanlığı, bu yıl 45 Mayıs tarihlerinde düzenlenmesi planlanan İnek Bayramı için katılım kısıtlaması getirdi. Fakülte yönetimi, Rektörlüğün talimatıyla “Üniversite genelinde halen uygulanan güvenlik önlemleri”ni gerekçe göstererek öğrenci ve öğretim elemanları dışında kimsenin kampusa alınmayacağı duyuruldu. Üniversitede örgütlenen “Fikir ve Aksiyon” adlı İslamcı öğrenci topluluğu, 157 yıllık gelenek içerisinde “İmam, cübbe, sarık” kullanılmasının dini değerlere hakaret olduğu gerekçesi ile sosyal medya üzerinden kampanya başlatarak İnek Bayramı’nı hedef gösterdi. Daha önce bayrama katılan öğrencilerin hedef gösterildiği kampanyada, öğrencilere yönelik ciddi saldırı tehditleri de yer aldı. İslamcı öğrenci topluluklarının etkinliğe karşı bildiri dağıttıkları öğrenilirken, sosyal medyadaki kampanya kapsamında küfür ve tehditlerin içinden cihatçı grupların “Şeriat gelecek ve kafanız kesilecek”, “İdam şart” ifadeleri dikkat çekti. l ANKARA tehdit altında Mülkiye’de her yıl gerçekleştirilen İnek Bayramı, bazı grupların tehditleri nedeniyle yapılamayabilir Gülmen YÖK Başkanı, Nuriye Gülmen’in açlık grevini görmezden geldi ‘Bireysel tercihleri’ YÖK, OHAL döneminde hükümetin KHK ile ihraç ettiği binlerce akademisyenden biri olan ve 55 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen’i görmezden gelmeye devam ediyor. KHK ile ihraç edilmelerinin ardından “İşimizi geri istiyoruz” diyerek 175 gündür mücadele eden ve açlık grevlerinin 55. gününde olan akademisyen Nuriye Gülmen’e iliş kin soruyu YÖK Başkanı Yekta Saraç “Bireysel tercihleridir” diyerek geçiştirdi. OHAL döneminde 100 binin üzerinde ihraç edilen kamu görevlisinin itirazlarını değerlendirmek üzere hükümet tarafından KHK ile öngörülen ancak aylardır kurulamayan OHAL İnceleme Komisyonu’na ilişkin soru da Saraç tarafından yanıtlanmadı. İhraçlar arasında 5 bin 295 akade misyen olduğu hatırlatılarak OHAL komisyonuyla ilgili Başbakanlık’tan bir talep gelip gelmediğine yönelik soruya Saraç “Bize henüz bir talep gelmedi desem de geldi desem de... Neydi o talep diyeceksiniz. Her halükârda desem de demesem de haber olacak. Onun için hiç konuşmamak en iyisi” yanıtını verdi. l OZAN ÇEPNİ / ANKARA Duruşmada tehdit:l GAR KATLİAMI DAVASINDA GERGİNLİK Konuşmayacaksın 100 kişinin öldüğü 10 Ekim Ankara katliamına ilişkin 36 sanığın yargılandığı davada tutuklu sanık Hatice Akaltın’ın çapraz sorgusu yapıldı. Akaltın’ın tutuklu eşi Metin Akaltın, salondan çıkarken eşini “Konuşmayacaksın” diyerek tehdit etti. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, Hatice Akaltın’ın çapraz sorgusuyla başladı. Sorulara yanıt veren sanığa eşi Metin Akaltın ve sanıklardan Mehmedin Baraç, “Cevap verme” diye seslendi. Bunun üzerine sanık, bütün sorulara “Cevap vermek istemiyorum” di ye karşılık verdi. Diğer sanıkların müdahalesiyle sanığın sorulara cevap vermemesi üzerine salonda bulunanlar, duruma tepki gösterdi. Sorgu sırasında söz alan avukat Akman, müvekkilinin sorulara daha net cevaplar vermesi için diğer sanıkların salondan çıkartılmasını talep etti. Bunun üzerine diğer sanıklar, salondan çıkartıldı. Sanıklar, salondan çıkartılırken, Metin Akaltın eşi Hatice Akaltın’a “Konuşmayacaksın” diye seslendi. Sanık Akaltın, eşinin avukatına da “Sen savunma daha iyi” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet lErİBiBş’diemn WeIkIpnegdIae’nılinnkueruictuirsaunza:eGedlmiledi Türkiye’nin 29 Nisan’da aldığı Wikipedia’ya erişim kararının ardın dan sitenin bağlı olduğu ‘Wikimedia Vakfı, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından alınan karara itiraz etti. Vakfın avukatı Gönenç Gürkaynak, itiraz dilekçesinde söz konusu erişim engelinin ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, daha önce Google ve YouTube için verilen kararları hatırlattı. CHP Milletvekili Mahmut Tanal da karara itiraz etti. Tanal, erişimin engellenmesinin temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu vurguladı. Wikipedia’ya bir engelleme de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) geldi. İBB, Wikipedia kurucusu Jimmy Wales’i, World Cities Expo Etkinliği davetli listesinden çıkardı ve kararı Wales’e iletti. l İSTANBUL ANKARA / Cumhuriyet Çocuk katilleri hâlâl SURUÇ KATLİAMI DAVASI YARIN BAŞLIYOR aramızda dolaşıyor SAVAŞ KÜRKLÜ Kobani’ye oyuncak götürmek ve çocuk parkı yapmak isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 33 genç Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015’te IŞİD’in canlı bomba saldırısında katledildi. Suruç katliamı davası 21 ay sonra yarın Şanlıurfa’nın Hilvan içesinde başlayacak. Katliamda yaşamını yitiren Cebrail Günebakan ve Yunus Emre Şen’in aileleri “Katiller hala dışarıda dolaşıyor” diyor ve sadece adalet bekliyor. Adana’da 15 Aralık 2014’te Kobani’de ölenler için taziye çadırı kurmak isteyenlere polis müdaheli sırasında bir polisin ağzını yırtarcasına gözaltına aldığı fotoğrafla tanıdı kamuoyu 23 yaşındaki Cebrail Günebakan’ı. Cebrail, o fotoğraftan 7 ay sonra Suruç katliamında yaşamını yitirdi. Cebrail’in ablası Duygu Günebakan, tarifi zor acılar içinde yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını belirterek, “Katliamın üzerinden 21 ay geçti. Hukuk sistemi bizi susturmak adına katliama göz yumanlara para cezası verdi. Bu bizi ne kadar yaralasa da adalet arayışımızı engelleyemeyecek, aksine sesimizi daha çok yükseltecektir. Ortada 33 kişinin can verdiği bir katliam var. Katilleri dışarıda dolaşıyor. Katliamın dosyası bile nasıl hazırlandı bilemiyoruz. Biz her ne olursa olsun, adalet için, insanlık için orada olacağız” diye konuştu. Ciğerim yanıyor Yunus Emre Şen’in annesi Şükran Şen de tek isteğinin adaletin yerine gelmesi olduğunu söyledi. “Çocuklarımızın katilleri hâlâ aramızda dolaşıyor. Bunu bilmek acımızı artırıyor” diyen Şükran Şen, şunları söyledi: “Her şey eksik. Devlet bile olaya sahip çıkmadı. Bugüne kadar adalet adına yapılması gerekenlerin ne kadarı yapıldı bilemiyoruz. Şu güne kadar bize göre her şey eksik yapıldı. O günden buyana toplanan deliller, şüpheli diye gözaltına alınanlar var ama hala ‘Suçlu şu’ diyecek bir bilgi belge toplanıp dosyaya konuldu mu mahkemede göreceğiz. Acımız hâlâ taze, hâlâ içim, ciğerim yanıyor.” l ADANA ‘Basın Özgürlüğü Günü’müz kutlu olsun! Biz, bu ülkenin gazetecileri... Yetimhanede Anneler Günü’nü kutlayan çocuklar gibiyiz. Arkadaşlarımız içeride; biz dışarıda, günden güne eksilmekteyiz. Ayağımızın altındaki zemin ufalana ufalana küçüldü... Güvendiğimiz onca şey; evrensel değerler, hukuk, etik, demokrasi... Yaşadığımız topraklardan bir kalemde silindi. Özgürlükten nasibimiz, şimdilik, hayatta olmak; Ve başımıza gelebilecekleri umursamadan inatla ve öfkeyle işimizi yapmak. Hunharca bombalanmış bir enkazın altında birbirimizi kollayarak yürüyoruz. Yaptığımız bir haber idam fermanımızı çıkarabilir; Kurduğumuz bir cümle celladımız olabilir; Artık bunu çok iyi biliyoruz. Arkadaşlarımızı rehin alan ve ibreti âlem için içeri tıkan vahşi bir iktidarın gittikçe büyüyerek üzerimize düşen gölgesinde, üşüye üşüye... Bir avuç gazeteci, her şeye inat, özgürlüğün ve adaletin izini sürüyoruz. Bu arada hızla ülkeyi kapatıyorlar. Dışarıya kapatıyorlar. Ve her şeyi içeriye, en içeriye atıyorlar. Ülkeyi yasaklardan bir tabuta yatırdılar. Tüm özgürlükleri tek tek ellerimizden alıyorlar. Özgürlüğün... Sınırları olduğunu sanmayın... Sınırsızlığından korkmayın... Fazlasını tehlikeli bulmayın... Azalmasını umursayın... Bir diğerinde olmasın diye, kendinizinkinden sakın vazgeçmeye kalkmayın. Bugün yaşananları geçmişte yaşananlarla karşılaştırmak; Faşizmlerden, diktatörlüklerden dem vurmak; Artık manasız. İçerideki gazetecileri tek tek saymak ve açılan davaların, yazılan iddianamelerin, gösterilen delillerin saçmalığını sıralamak anlamsız. Basından kim neden korkar, basın nasıl her çağda kendi bacağına sıkar, onlara dair konuşmak yersiz. Haber alma özgürlüğü üzerine satırlar boyu lakırdı etmek boş. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında şu yıl şu sırada, bu yıl bu sırada olan bir ülkenin, yıllardır iki yukarıya üç aşağıya yuvarlanan varlığının analizini yapmak ahmakça. Belki de çok yakında savunabileceğimiz bir özgürlüğümüz bile kalmayacak. Yapılan sıralamalarda bu ülke basın özgürlüğünde anca listelerin en sonunda kendine yer bulacak. HHH Sabahattin Ali’nin Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Abdi İpekçi’nin Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Çetin Emeç’in Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Turan Dursun’un Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Musa Anter’in Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Uğur Mumcu’nun Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Metin Göktepe’nin Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Ahmet Taner Kışlalı’nın Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Hrant Dink’in Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun. Ölümüzle dirimizle “Dünya Basın Özgürlüğü Günü”müz kutlu olsun! HHH Ülkesinde hangi gazetecinin ne zaman ve neden öldürüldüğünü hiç tınmayan halklar; Ölülerinin başlarına basarak alçalırlar. l UĞUR KURT DAVASI Vicdan yaralayan karara itiraz edildi Okmeydanı Cemevi’nde Mayıs 2014’te cenaze törenine katılmak üzere bekleyen Uğur Kurt’u silahından çıkan mermiyle öldüren polis Sezgin Korkmaz’a verilen 12 bin 100 TL cezaya Kurt ailesi avukatları ve duruşma savcısı Ekrem Şakar tarafından itiraz edildi. Duruşma savcısı Şakar, esas hakkındaki mütalaasında polis Korkmaz’ın olası kastla öldürme suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemişti. Kurt ailesinin avukatları Turgut Kazan, Aslı Kazan ve Serdar Laçin tarafından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne sunulan dilekçede para cezasının haksız, yanlış ve hukuka aykırı olduğu ve vicdanları kanattığı vurgulanarak, “Verilen kararla yalnız suçtan zarar gören müvekkillerimiz için haksızlık yapılmamış, toplum için büyük bir can güvenliği tehlikesi yaratılmıştır” denildi. Çetin kararına da itiraz etmişti Savcı Şakar, daha önce Beşiktaş’ta yaptığı trafik kazasında bir polisin şehit olmasına bir polisin de yaralanmasına neden olan Rüzgâr Çetin’e 6 yıl 3 ay hapis cezası veren aynı mahkemenin kararına itiraz etmişti. İncelemenin ardından Çetin’in cezası 7 yıl 6 aya çıkarılmıştı. l CANAN COŞKUN / İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear