26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 21 Mayıs 2017 10 Bu OHAL beni çıkarır. Belki torunumu da... Washington seferinden dönen Cumhurumun Başkanı, ayağının tozuyla TÜSİAD seferine çıktı. TÜSİAD’ın en yüksek organı sayılan Yüksek İstişare Konseyi toplantısında Türkiye’nin en iri kıyım işadamlarına, işkadınlarına konuştu. TÜSİAD Başkanı’nın ölçülü ve utangaç açış konuşmasındaki OHAL’in kaldırılması dileğine okkalı bir cümle ile karşılık verdi. Aslında baklayı ağzından çıkardı: “Her şey huzura, refaha kavuşmadan OHAL’i kaldıramayız.” Buyrun buradan yakın. Demek ki OHAL hiç kalkmayacak. En azından beni çıkaracak. Torunum OHAL’siz bir Türkiye görür mü? Emin değilim. Koşula baksanıza: “...huzura ve refaha kavuşmadan.” Halk deyişidir, ölenin ardından “Huzura kavuştu” derler. Gazetelerdeki ölüm ilanlarında sık sık okuruz: “... Ebedi istirahatgâhına defnedildi”. Huzur ölümle geliyorsa acaba Cumhurumun Başkanı kendisine ve tayfasına biat etmeyen, boyun eğip diz çökmeyenler öldükten sonra huzur gelecek demek mi istedi? Hoppalaaaa... Ben bu tarife uyuyorum. Bu durumda benim günlerim sayılı mı yani? Üstelik iş benimle de bitmeyecek, huzur gelmeyecek. Reis, Kürt sorununun barışla değil silahla çözülmesine karar verdi bir kere. Demek ki son Kürt de huzura kavuşmadan huzur gelemez. Sonra Aleviler. Son Alevi de Sünniliğe geçip namazını abdestini kılar hale gelmeden huzurun gelmesi hayal. Hatta son günlerde ha bire “İzmir’in dağlarında...” türküsünü çağırıp duranlar var oldukça da huzurun gelmesi bir hayal. HHH Buraya kadar yazdıklarımı bir daha okudum. Korkudan saçmalıyormuşum gibi geldi bana... Peki, diyelim korktum, evham ettim, hatta saçmaladım. İyi de OHAL’in kalkması “huzur”la bitmiyor(muş) ki... Bir de “refah”ın gelmesi gerekiyormuş. Cumhurumun Başkanı “refah” deyince önce onun içinde yetişip, yükseldiği Refah Partisi’ni kastediyor diye düşündüm. Tam “Yav Reis o Refah’ın kendisi değilse bile zihniyeti zaten geldi, tepemize çöktü” diyecektim. Demedim. Tepemize çöken o Refah, yani Erbakan’ın Refah’ı değil ki... Reis onu siyasetin çöp tenekesine yolladı ve yerine siyasal İslam ile küresel sermayenin bulamacı AKP’yi kurup iktidarı aldı. Demek ki OHAL’in kalkması için ikinci koşul olan refah, o Refah değil. Bildiğimiz refah... Yani İskandinav ülkeleri gibi, Kanada gibi, İsviçre, Almanya, Hollanda gibi sanayi toplumundan refah toplumuna ulaşmış ülkelerdeki refah... İyi de ha bire duble yol döşeyen, köprü üstüne köprü kuran, kentlere beton kuleler diken, Boğaziçi’ne paralel bir boğaziçi daha açacak olan ve sadece bunları yapan; etini, buğdayını, nohutunu, samanını bile ithal eden bir ekonomiyle refah ne zaman ve nasıl ve niye gelir acep? Anlaşıldı. Korkularımda haklıyım. Refah ve huzur gelmeden OHAL kalkmayacağına göre, ömrümün kalanını ben OHAL koşullarında yaşayacağım. OHAL beni kesinlikle çıkarır. Torunumu da çıkarır mı? Valla çıkarırsa şaşmam... Hepinize mutlu, neşeli, huzurlu ve refah içinde bir pazar günü dilerim... ALMAN GAZETECİ CEZAEVİNDE Başkası slogan attı, o tutuklandı CANAN COŞKUN Alman gazeteci Meşale Tolu, 30 Nisan’da evine yapılan baskının ardından gözaltına alınarak tutuklandı. Katıldığı bir cenaze töreni nedeniyle Tolu’nun “örgüt üyesi” olduğunu savunan İstanbul 9. Sulh Ceza Yargıcı Mustafa Çakar, tutuklama kararına Tolu’nun cenaze töreninde slogan atılmasını ve Tolu’nun ismini dahi bilmeyen gizli tanığın ifadesini gerekçe yaptı. Tolu, 2.5 yaşındaki oğlu ile birlikte Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuluyor. Hâkimlik kararında, Tolu’nun MLKP’nin düzenlemiş olduğu cenaze ve anma törenlerine katıldığı belirtildi. Tutuklama gerekçesi ise Tolu’nun katıldığı cenaze töreninde yasadışı terör örgütü lehine slogan atılması, törende ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan, kafalarında kırmızı örtüler olan kişilerin bulunması ve yasadışı terör örgütüne ait pankartların açılması olarak sıralandı. Tolu için eylem Etkin Haber Ajansı çevirmeni Meşale Tolu’nun serbest bırakılması talebiyle Kadıköy Kilise Meydanı’nda basın açıklaması yapıldı. Eylemde konuşan babası Ali Rıza Tolu, “Kızım 159 gazeteci gibi tutsak edildi. Gazetecilere özgürlük” dedi. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN H akan’ım, sevgili Ortağım, Bilirsin ben özellikle birinci çemberimdeki yakın dostlarıma “Ortağım” diye hitap eder ve bundan büyük keyif alırım. Çünkü benim için dostlar; hayatıma dokunmuş, içine girmiş, yandaşım, yoldaşım, kardaşım, “yârin yanağından gayri” her şeyde, dertte, tasada, keyifte, kahkahada “ortağım”dır. Çünkü dostlarım geçmişte yaşadığımız acıtatlı ortak günleri paylaştığım, gelecekte de “ortak” güzel günleri paylaşacağım, bilgi ve bilgelik alışverişinde bulunacağım inanılmaz cevherlerimdir. Senin tabii ki gönlümdeki bu dar “dostlar çemberim”de yerin; başköşelerden biridir. Seninle bu “Ortak”lık, yol arkadaşlığı hikâyemiz; 1979 da Ege Üniversitesi Gazetecilik bölümünde eğitimimiz sırasında başladı. Gelişim Yayınlarının ve Cumhuriyet’in entelektüel ortamını birçok iş arkadaşı dostla birlikte fikir teatisinde bulunarak paylaştık. Bununla da yetinmedik, bir King kâğıt oyunu dörtlüsü oluşturduk ve iş dışına da taşırarak keyifli sohbetlerimizi devam ettirdik. Ekip iş çıkışı Beşiktaş Hasbi’de buluşur; demlenip felsefeden, tarihten, teknoloji Bu da geçer yahu!.. den sohbeti ısıtırdı. Daha sonra yakındaki kafeye gidilip kâğıt oyununun başına oturulurdu. Oyun bir taraftan dönerken, sohbet çayla birlikte demlenip, iyice koyulaşırdı. Ekip zaten olabilecek en acayip bilgilere merak sarmış, absürdlerde dolaşan bir gruptu. Genel kültür denilen şey bence yatay olarak birçok konuda bilgi sahibi olmaktır ve konuların üzerinde ince bilgi katmanı bir tabakadır. Senin genel kültürün ise kalın kar tabakası gibi neredeyse her konuda derinlemesine giren bir bilgi birikimidir. Hepimiz birbirimizden öğrendik ve etkilendik bence. King partilerimizdeki her buluşma sohbetinden sonra, hep yeni bir şeyler öğrenmiş, heybemizi bir parça daha doldurmuş olarak evimize dönüyorduk. Ve öğrendiklerimizi yaşamımıza katarak yaşam kültürü müzü zenginleştiriyorduk. En sevdiğim tarafın, çok mütevazı olmandı. Bilgini insanları kırmadan onlara aktarıyordun. Kendi görüşlerimizi kimseye dikte etmeden anlatmayı, gerçekten anlamak için karşındakini dinlemeyi King dörtlüsünde öğrendim. Kitaplardan, müzikten, yemek tariflerinden, kadınerkek ilişkilerinden, fotoğraftan, felsefeden, uzaydan sohbetler ediyorduk. Fethi, Kağan ve sen bilgisayar ve programlama üzerine konuşurken üç uzaylıyı dinleyen bir insan gibi sizleri dinlerdim... King dörtlüsünü özledim. İkimiz de üniversitede ders verirken öğrencilerimizin yaşam tarzlarına, giyimlerine, fikirlerine müdahale etmeden, onları ayrıştırmadan bilgilerimizi aktardık. Yılbaşı kutlamalarında, senin ve Sinem’in görevi yılbaşı müziklerini hazırlamaktı. Tüm gece boyunca o müziklerle bizleri coşturuyordunuz. Ülke için, dünya için hayalimiz; daha özgür, daha demokrat, yaşayan herkesin daha mutlu, maddi ve kültürel olarak daha zengin bir ülkeye, barışın hâkim olduğu bir dünyaya sahip olmasıydı. Kendimiz içinse; birlikte bir kıyı kasabasına yerleşip, dünya kültür, sanat ve bilim bahçesine bir demet çiçek koyabilmekti. Ben sizden biraz erken davrandım ve Side’ye yerleştim. Fotoğraf öğrencilerimle sizi anmadığım tek bir gün yok. Seninle dostluğumuz 38 yılını doldurdu. Birçok iyi ve kötü günlerimizi birlikte geçirdik. Bazı olayları sen belirleyemezsin, tarihin ve evrenin de kendi zamanlamaları vardır. Hastalık teşhisinden ameliyatına kadar geçen süreci düşün; ne kadar sıkıntılıydı. Sonuçta geçti ve bitti. “Bu da geçer yahu”! Bugünler de geçecek. Ve hayal ettiğimiz kasabada hayal ettiğimiz şekilde yaşayacağız. Seni kendi teknenin dümeninde görmek, Hakan’ın denizci yönünün de sefasını sürmek istiyorum. Seni çok özledim. Seni çok özledik. Not: Hapisteki tüm arkadaşlara selamlar, sevgiler... Ahmet Şık’a kendi kitabı verilmiyor Haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek Fethullah Gülen Terör Örgütü ve PKK/KCK propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanan muhabirimiz Ahmet Şık’a kendi kitabı “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” verilmiyor. Şık, AKPCemaat suç ortaklığı ve bu ittifakın nasıl dağıldığını ele aldığı kitabını savunmasına argüman olarak kullanacaktı. Muhabirimiz Şık, avu katlarından savunmasında argüman olarak kullanmak üzere yazarı olduğu “Pa ralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” kitabını istedi. Avukatları kitabı Şık’a teslim edilmek üzere gardiyanlara bıraktı. Ancak aradan geçen 3 hafta içinde kitap Şık’a teslim edilmedi. Gazetemizin di ğer tutuklularına yakınlarının verdiği bilgiye göre elden verilen kitapların ortalama 1 hafta içinde ulaştırıldığı gözönünde bulundurulduğunda, Şık’a kitabının verilmemesinin gerekçesinin ne olduğu bilinmiyor. Emniyet’teki cemaat yapılanmasıyla ilgili kitabı nedeniyle hükümetin sonradan kumpas olduğunu kabul ettiği Oda TV soruşturması kapsamında 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan muhabirimiz Şık, “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” kitabında 2013 öncesi dost olan AKP ve cemaat ittifakının nasıl dağıldığını işlemişti. l CANAN COŞKUN Sözcü’den boş sayfa protestosu Sahibi 3 çalışanı hakkında gözaltı kararı çıkarılan, 2 çalışanı gözaltına alınan gazete, ‘19 Mayıs Basın Özgürlüğü Özel Sayısı’ başlığıyla çıktı Sözcü gazetesi, FETÖ operasyonunu protesto amacıyla dün “19 Mayıs Basın Özgürlüğü Özel Sayısı” manşetiyle sayfaları boş olarak çıktı. Gazetede, köşelerde yalnızca ya zarların isimleri yer aldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, 19 Mayıs’ta gazeteye operasyon düzen lemiş, gazetenin sahibi yurtdışında ki Burak Akbay, internet sorumlu mü dürü Melda Olgun, Mali İşler Müdü rü Yonca Kaleli ve muhabir Gökmen Ulu hakkında gözaltı kararı verilmişti. Dört ismin ikamet adreslerinde arama yapıldı. Olgun ve Ulu ise gözaltında. Gazeteden yapılan açıklamada ise “Yıllarca ABD’deki FETO’yla mü Coşkun’suz, Saygı Öztürk’süz, kısacası utanç vesikasıdır” dedi. Sözcü ve cadele eden Atatürkçü gazetemize, ‘boş’ bir gazete ve yazarsız Türk bası Cumhuriyet’e yönelik operasyonun mi Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’na başlat nın ibretlik örneği...” denildi. marlarından İstanbul Cumhuriyet Baş tığı 19 Mayıs’ta FETÖ operasyonu yapıldı. Sözcü çalışanları, basın tarihinin Susarak konuştular savcı Vekili Mehmet Akif Ekinci’nin HSK üyesi olarak atanmasına dikkat sayfalarına utanç tablosu olarak geçe CHP’li Barış Yarkadaş, Sözcü’nün çeken Yarkadaş, “7 gün içinde 2 gaze cek bu algı operasyonu karşısında tek boş çıkan sayısının çok şey anlattığı teye 2 operasyon yapıldı. Operasyonun yürek oldu. Sözcü, bugün 19 Mayıs nı söyledi. “Sözcü bugün susarak ko mimarı Saray tarafından ödüllendiril Basın Özgürlüğü özel sayısıyla okur nuştu” diyen Yarkadaş, “FETÖ’yle il di” dedi. Sözcü’ye iktidarın kayyım yo larının karşısına çıktı. Ve ‘Sözcü’süz gilerinin olmadığını bu yargı meka luyla el koymak istediğini belirten Yar Türk basının ne anlama geldiğini orta nizmasına anlatmanın beyhude bir ça kadaş, “Gazetede 650 kişi çalışıyor. Bir ya koydu... İşte; Emin Çölaşan’sız, Yıl ba olduğunu bildikleri için boş sayfa medya devini susturmak istiyorlar” de maz Özdil’siz, Uğur Dündar’sız, Bekir larla çıktılar... O boş sayfalar, AKP’nin di. l İSTANBUL / Cumhuriyet Ekmekçi ‘Ekmekçi iyi ki bu hali görmedi’ Gazetemiz yazarı Mustafa Ekmekçi, aramızdan ayrılışının 20. yılında anıldı. 21 Mayıs 1997’de yitirdiğimiz Ekmekçi için Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında düzenlenen törende konuşan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Tevfik Kızgınkaya, halkın haberini yapan Ekmekçi için, “Bir gazetecinin olması gereken kimliğini gerçek anlamda üzerinde taşıyan bir gazeteci. Bugün en çok gereksinim duyduğumuz niteliklere sahip bir büyüğümüz. Yeri doldurulamaz bir ekmek adamı” dedi. Mustafa Ekmekçi’nin hayat arkadaşı Aldoğan Ekmekçi de son ola rak Sözcü gazetesine yapılan operasyonu anımsatarak “Basının geldiği hali iyi ki görmedi diyorum. Görseydi çok üzülürdü. Demokrasiye özlem duyuyoruz ama direnmekten başka yolumuz yok” diye konuştu. Şair ve yazar Muzaffer İlhan Erdost ise KHK ile işinden atılan OHAL mağduru akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevine destek çağrısı yaparak “Bu direniş çok büyük haksızlıkla karşı karşıya” dedi. Gazetemiz yazarı Işık Kansu ise “Türkiye, her alanda zehirlenmişlik içinde, yalnız ben hiç karamsar değilim. Ekmekçi bize karamsarlı ğı öğretmedi. Direneceğiz” diye konuştu. Ekmekçi’nin kuruluşunda önemli rol oynadığı Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın Başkanı Erdal Atıcı, gazeteci yazar Attila Asut, Parlamento Muhabirleri Derneği Genel Başkanı Göksel Bozkurt ve gazeteci yazar Rahmi Yıldırım da birer konuşma yaptı. Anmanın ardından Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD), düzenlediği “Mustafa Ekmeçi’nin bıraktıkları” isimli söyleşi yapıldı. Söyleşide dostları gazeteci yazar Varlık Özmenek ile öğretmen Niyazi Altunya, Ekmekçi’yi anlattı. l ANKARA / Cumhuriyet Gülmen ve Özakça’nın direnişinin sürdüğü İnsan Hakları Heykeli önü boş kalmıyor. AÇLIK GREVİ 74. GÜNÜNDE ‘Sizin adaletiniz, onurunuz bitti’ KHK ile ihraç edildikten sonra açlık grevine başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça direnişlerinin 74. gününe girerken ardı arkası kesilmeyen polis müdahalelerine tepki gösterildi. OHAL mağduru akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevine destek vermek için nöbet tutan iki ismin annesine yapılan polis müdahalesinin ardından direnişin sürdüğü İnsan Hakları Heykeli önü boş kalmıyor. CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ile beraberinde birçok yurttaş açlık grevinin 73. gününde direnişçilere destek için ziyarette bulundu. Direniş alanında her gün yapılan açıklamaya direnişçi Gülmen yorgunluğu nedeniyle katılamadı. Son günlerde yoğunlaşan polis müdahalesinde gözaltına alınanlar arasında olan Özakça’nın annesi Sultan Özakça’nın darp edilmesine tepki gösteren Özakça, “Gece yarısı annelerimize dahi saldırma cüretini gösterenlere annem ‘Sizin çocuklarınız yok mu’ diyor ancak onlar annemi sürüklemeye devam ediyor. Bir annenin ahını aldıktan sonra polisler annelerinin yüzlerine nasıl bakacak. Sizin onurunuz, adaletiniz bitti. Sizin saldırdığınız insanlar onuru ve adaleti savunuyor. Burada ekmeğimizi istiyoruz” diyerek polislere seslendi. Polislerin Ankara Valiliği’nin talimatı olduğunu söyleyerek müdahale etmesine ilişkin Özakça, “Ankara Valisine hatırlatmak istiyorum. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun sonu malum. Dikkat et, senin de sonun onun gibi olmasın” dedi. Gezi’den destek Gezi aileleri ve yaralıları Gülmen ile Özakça’ya destek için birer gün açlık grevleri ile 1 hafta boyunca dayanışma nöbetinde olacaklarını duyurdu. RedHack soruşturması kapsamında 11 gün gözaltında tutulan Taylan Kulaçoğlu da açlık grevine bir hafta süreklidönüşümsüz olarak destek vereceğini açıkladı. Gezi Şehit ve Gazileri Platformu tarafından yapılan duyuruda, “Nuriye ve Semih’in açlığına ses vermek ve işi elinden alınan emekçilerle dayanışmak için 21 Mayıs’ta açlık grevi destek nöbetine başlıyoruz” denildi. l Haber Merkezi Kadıköy’de 9 kişi gözaltına alındı KHK ile ihraç edilen ve açlık grevinde bulunan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’ya destek olmak amacıyla İstanbul Kadıköy’de başlatılan nöbete polis müdahale etti, dokuz kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında gazeteci Candan Yıldız’ın da bulunduğu öğrenildi. 16 gündür devam eden açlık grevi nöbetini dün Barış İçin Kadın Girişimi ve Barış İçin Sinemacılar inisiyatifleri devralmıştı. Gözaltına alınanların Haydarpaşa Hastanesi’ndeki sağlık kontrolünün ardından Vatan Emniyet’e götürüleceği ve 2 gün gözaltında tutulacağı öğrenildi. KESK Mersin Şubeler Platformu’nun, kamudaki ihraçları protesto etmek amacıyla her cumartesi Özgür Çocuk Parkı’nda yaptığı eylemde de Gülmen ve Özakça’ya destek çağrısı yapıldı. Tüm BelSen Mersin Şube Başkanı Canan Solak, “Arkadaşlarımıza destek verenleri gözaltına aldıracağınıza yaşamaları için girişimde bulunun. Çünkü bu bir insanlık görevidir” dedi. l Haber Merkezi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear