24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 18 Mayıs 2017 Yurtdışına yatırım 10’a katlandı Türkiye ekonomisinin zor koşullarla boğuştuğu 2016 yılında Türk şirketleri rotayı yurtdışına çevirdi. Türkiye’ye yapılan uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 30 düştüğü 2016’da Türk şirketlerinin yurtdışındaki yatırımları yüzde 8.5 artışla 6.4 milyar dolara çıktı. Türklerin yurtdışı yatırımları son 15 yılda 10 kat arttı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Bain&Company iş larlık 40 bir leşme ve satın al ma işlemi (2015 yılında 3.5 milyar dolar ve 35 işlem) birliğiyle hazırladığı ‘Yurtdışı Yatırım Endeksi 2017’ raporunu açıkladı. Türkiye’de makro koşulların zorlaştığı 2016’da Türk şirketlerin yurtdışına sıfırdan yatırım ve satın almabirleşme işlemlerinin toplamı 6.4 milyar dolara ulaştı. Bu rakamın 2.8 milyar dola işleminden geldi. DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, yurtdışı yatırımların son 15 yılda 10 kat arttığına ve artış trendinin de yükselerek sürdürdüğüne dikkat çekti. 4 Türk şirketleri, 2016 yılında yurtdışında 2.8 milyar dolarlık 85 sıfırdan yatırıma (2015 yılında 2.4 milyar dolar ve 52 yatırım) imza attı. Geçen yıl sıfırdan yatı gerçekleştirildi. 4 2016 yılı ile birlikte son 10 yılda Türk şirketleri yurtdışında toplamda 290 adet 28 milyar dolarlık birleşme ve satın alma işlemi gerçekleştirmiş oldu. Önceki yıla kıyasla yatırım endeksinde yüksek gelirli ülkeler sınıfında ABD ve orta gelirli ülkeler sınıfında Çin liderliğini korurken düşük gelirli ülkeler sınıfında ise Azerbaycan ilk sırada yer aldı. Üre rı 85 sıfırdan yapılan yatırım rımlar yüzde 17 arttı. Geçen tim, lojistik, turizm ve gıda dan, 3.6 milyar doları ise 40 yıl Türk şirketleri tarafından sektörlerine yatırım ön pla adet satın alma ve birleşme yurtdışında 3.6 milyar do na çıktı. l Ekonomi Servisi Kopuz: Gıda Yabancıların Türkiye’ye yatırımlarını yüzde 30 kıstığı 2016’da, Türk şirketleri yurtdışına 6.4 milyar dolar yatırdı. Geçen yıl yüzde 8.5 artan rakam, 15 yılda 10’a katlandı sanayi Türkiye’ye yatırdığının iki katını aldı Cumhurbaşkanı Recep Ta yip Erdoğan’ın ABD ziyareti kapsamında bir araya geldiği savunma, havacılık, kimya, sağlık ve bilişim gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirket temsilcileri ve fon yöneticileri Türkiye’deki yatırımlarını artırmaya davet etmesi, gözleri TürkiyeABD ticaretine çevirdi. 2016’da Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi 17.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. İki ülke arasında 2011 yılında 20.6 milyar dolar ile en yüksek seviyesine çıkan ticaret, son 5 yıldır sürekli geriliyor. Geçen yıl Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 6.6 milyar dolar, ithalatı 10.9 milyar dolar ve dış ticaret açığı 4.2 milyar dolar oldu. Türk demirine ek vergi Türkiye’nin ABD’ye en fazla demir/çelik çubuklar (532 milyon dolar) satarken, ABD’den en fazla aldığı ise hava taşıtları (2 milyar dolar) oldu. Türkiye’nin ABD’ye ihracatında en büyük ticaret kalemi olan inşaat demiri konusunda ise ABD damping yapıldığı gerekçesiyle Türk demirine ek gümrük vergisi getirmeyi gündemine aldı. Doğrudan yatırımlar alanında da Türkiye, ticarette olduğu gibi açık veren taraf. ABD 2016’da Türkiye’ye 390 milyon dolarlık doğrudan yatırım yapmış. Geçen yıl Türkiye’deki yerleşik kişilerin ABD’de yaptığı uluslararası doğrudan yatırımlar ise 836 milyon dolar. l Ekonomi Servisi Benzin fiyatına 6 kuruş, motorine 7 kuruş zam geldi. Akaryakıta çifte zam Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası’nın açıklamasına göre rafineri çıkış fiyatlarında değişiklik beklendiği için dün gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere benzine 6 kuruş, motorine 7 kuruş zam yapıldı. Buna göre benzinin litresi İstanbul Anadolu yakasında 5.14, Avrupa yakasında 5.12, Ankara’da 5.17 ve İzmir’de 5.14 liraya çıktı. Motorinin litresi ise İstanbul Anadolu yakasında 4.46, Avrupa yakasında 4.55, Ankara’da 4.50 ve İzmir’de 4.49 liraya yükseldi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, “Bu zam uygulanmadan geri alınmalı. Akaryakıtta tavan fiyat uygulamasına geri dönülmeli” dedi. l Ekonomi Servisi hedef tahtasında İşlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyat dalgalanmalarına vurgu yapan TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, ‘Enflasyonun sorumlusu biz değiliz’ dedi Kadınları cesaretlendirelim Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 30’larda olduğunu ve bunun hiç yeterli bir sayı olmadığını belirterek, “Türkiye’de kadın girişimciler daha az cesur. Onlar kaybetmekten başarısız olmaktan daha çok korkuyorlar. Bunu yıkmamız gerekiyor” dedi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ‘Bu Gençlikte İŞ Var!’ yarışmasının finalinde konuşan Sabancı, “Başaramayanları da alkışlamaya devam edersek kadın grişimci sayısında yol alabileceğimize inanıyorum. Onları cesaretlendirmemiz gerekiyor” ifadesini kullandı. TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de, Mustafa Kemal Atatürk’ün eseri olan Cumhuriyet’i güvendiği gençlere teslim ettiğini belirterek, kendilerinin de “Bu Gençlikte İş Var” diyerek yola çıktığını söyledi. 152 üniversiteden 3 bin 706 öğrencinin 1426 proje ile katıldığı yarışmada birinciliği Boğaziçi Üniversitesi’nden ‘Physhome’, ikinciliği Marmara Üniversitesi’nden ‘Bizim Ekip’, üçüncülüğü ise Amasya Üniversitesi’nden ‘Buz Dökücüler’ ekibi kazandı. TÜSİAD Başkanı Bilecik: “Bu yarışmanın kaybedeni yoktur” dedi. l Ekonomi Servisi Üreticiye birlik şart Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, gıda sanayinin haksız bir biçimde enflasyonun müsebbibi olarak hedef tahtasına oturtulduğunu söyledi. Kopuz, “Birileri sürekli ve düzenli bir şekilde adeta gıda sanayicilerini toplumun gözünde itibarsızlaştırma projesi yürütüyor” dedi. TGDF’nin yıllık değerlendirme toplantısında konuşan Kopuz, şunları söyledi: 4 İşlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyat dalgalanmaları, ana hammaddesi tarım ürünleri olan gıda sanayini hem maliyetler hem de tedarik zincirinin kesintiye uğraması açısından ciddi manada etkiliyor. Gıda Komitesi hayati önemde. 4 Yapısı itibarıyla tarımsal üretimi iklim değişikliğinden bağımsız olarak düşünmek mümkün değil. Ülkemizde de iklim değişikliğine karşı, daha fazla zaman yitirmeden önlemler alınması gerekiyor. 4 Bakliyat ürünlerinde Ramazan dolayısıyla fiyat artışları olmasını beklemiyoruz. TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik ise Türkiye gıda sektörünün, dış ticarette fazla veren sektörlerin başında geldiğini belirterek “Gıda ve içecek ihracatımız, büyük ölçüde Rusya ambargosu ve yakın coğrafyadaki olumsuzluklar nedeniyle 2016’da bir önceki yıla göre yüzde 6.9 azalarak 11 milyar dolara, ithalatımız yüzde 2.5 azalarak 5.6 milyar dolara geriledi” dedi. l Ekonomi Servisi Rekabet Kurumu meyve sebzeye inceleme başlattı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Kocamaz ‘Üretici emeğinin karşılığını alamıyor. Sorunların çözümü için ortak hareket etmeliyiz’ dedi. SEYHAN AVŞAR Türkiye’nin genel meyve ihtiyacının yüzde 15’ini, örtü altı meyve ihtiyacının ise yüzde 69’unu karşılayan ve çilek, muz, limon üretiminde ilk sırada yer alan Mersin’in Tarsus ilçesinde, yılın ilk hasadı ya Tarsus’ta gerçekleştirilen etkinlikte bereket getirmesi için kiraz ve kayısı toplandı. pıldı. Meyve Hasat Günleri etkinliğinde konuşan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, üreticinin gösterdiği her türlü fedakârlığa rağmen ekonomik karşılığını alamadığını söyleyerek “Üreticilerimizin bu sorunlarına çözüm bulmak için ortak hareket etmeliyiz” dedi. Emeğin karşılığı yok Başkan Kocamaz, Mersin’in toprağının bereketli olduğunu belirterek, “Her türlü gıdanın yetiştiği bu bölgede bizim insanımız tarımla ilgili her konuda maharetli, çalışkan... Üretim konusunda hiçbir problem yok. Çocuklu ğumda 20 dönüm portakal bahçesi olan bir üretici, köyün en zenginiy di. Ama maalesef şu anda 200 dönüm narenciye bahçesi olan insanlar, gelip çocuklarına bizden asgari ücretle iş istiyorlar. Nereden nereye gelmişiz. Üretici her türlü fedakârlığı gösteriyor ama üretilen ürünün karşılığını bulması, döktüğü alın terinin karşılığını alma konusunda çok büyük sıkıntıları var” diye konuştu. Kocamaz, bu sorunun koopartifleşme ile çözülebileceğini belirterek “Bu işi artık birliğe dönüştürmek mecburiyetindeyiz. Herkes güçlerini birleştirebilirse ürünler çok daha değerli olabilir ve emekler karşılığını bulabilir. Bölgemiz ateş çemberi. En yakınımızdaki ülkelere ürünlerimizi satamazsak, dünyanın öbür ucundaki yerlere ürünlerimizi satma şansımız da olmaz” dedi. l MERSİN Rekabet Kurumu, alt ve orta gelir grubundaki aile bütçesi içinde yüksek harcama oranına sahip gıda ürünlerinde aşırı fiyat artışları yaşandığını belirterek, bu artışlarının sektördeki firmaların rekabeti bozucu veya engelleyici davranışlarından kaynaklandığı duyumları üzerine yaş sebze ve meyve sektörüne yönelik inceleme başlatıldığını açıkladı. Kurumdan yapılan açıklamada, “Özellikle hal/toptan satış fiyatları ile süpermarket/perakende satış fiyatları arasındaki yüksek farkların kamuoyunda da ciddi rahatsızlıklara yol açtığı görüldüğünden, Rekabet Kurumu uzman personeliyle yaş sebze ve meyve sektörünü mercek altına almıştır” denildi. Açıklamada, rekabet ihlallerinin “ağır yaptırımlarla” karşı karşıya kalabileceği uyarısında da bulunuldu. l Ekonomi Servisi EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 Hegemonyalar çarpışınca... Pekin’de 1415 Mayıs’ta toplanan uluslararası “Bir Kuşak ve Bir Yol” (BKBY) forumu, Atlantik’ten Pasifik’e uzanan, Robert Kaplan’ın deyimiyle, “süper kıtanın” üzerinde iki hegemonyanın birbirleriyle çarpışma yolunda ilerlediklerini düşündürüyordu. İki hegemonya Bu, iki hegemonyadan biri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD liderliğinde şekillenen, Soğuk Savaş’tan sonra küreselleşme kavramıyla tanımlanan, “Batı” kapitalizmine ilişkin. Diğeri de Çin’in yükselmeye başlamasının bir ifadesi olarak şekillenmekte olan bir hegemonya. Bu iki farklı hegemonya alanına iki farklı “küreselleştirme” projesi olarak da bakabiliriz. Avrupa ekonomik krizin, Afrika ve Ortadoğu’da yerel savaşların kustuğu göçmenler dalgasının kültürel basıncının altında çözülüyor. İslamcı terörizmin saldırıları bu kültürel basıncı büyütüyor. ABD’de Trump yönetimi benzer basınçların etkisiyle hem bir yönetim krizi yaşıyor, hem de dış ticarette korumacılığa yönelmeye başlıyor. Kısacası, ABD liderliğindeki Batı merkezli hegemonya düzeni ve onun ifadesi küreselleşme çözülüyor. Buna karşılık, “Doğu”da, Çin’in, Afrika’da ekonomik ilişkilerin çok ötesine geçen varlığının yanı sıra, ifadesini “Bir Kuşak Bir Yol” projesinde bulmaya başlayan, yeni bir hegemonya ve “küreselleştirme” (ekonomik entegrasyon) süreci şekilleniyor. Peleponnes Savaşlarından (MÖ 460404) bu yana tarih, yükselen hegemonya ile gerileyen hegemonyanın çatışmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Hep aynı öykü Sermaye birikim süreci kısa sürede kendi ürettiği sınırlarına çarpar. Kârlar düşmeye başlarken talep yetersizliği, atıl kapasite, yatırılamayan mali sermaye fazlası sorunları ortaya çıkar. Sermaye, maliyetleri düşürmek için yeni kaynaklara, yeni yatırım olanakları, yeni talep bulmak, hatta ürettiği nüfus fazlasını göndermek için yeni alanlar aramaya başlar. Benzer süreçleri yaşayan sermayelerin kaynaklar, ekonomik alanlar üzerindeki rekabeti ister istemez sertleşir, devletler devreye girmeye başlar. Çin kapitalizminin öyküsü de farklı değil. Çin’in, 1990’lar boyunca, yılda ortalama yüzde 10’a ulaşan büyüme oranları, 2000’li yıllarda yavaşlamaya başlarken özellikle Afrika’da büyük altyapı yatırımları yaptığına, limanlar, maden işleme kompleksleri kurduğuna, bu kıtaya nüfus aktarmaya başladığına ilişkin “neokolonyalizm” öyküleri okumaya başladık. Batı kapitalizminin mali krizini izleyen son on yılda Çin’in, sermaye ihracı, kaynaklara ulaşma, nüfus transfer etme (yerleşimci yaratma) çabaları yoğunlaştı. Çin 2000 yılında sadece 4 ülkenin en büyük ticaret ortağıyken bu sayı, ABD’yi de kapsamak üzere 100’e çıktı. Kaba iktisadın “Çin’den sermaye kaçmaya başladı” diye anlamadan sevindiği olgu da Çin’in devlet şirketlerinin yanı sıra özel kapitalizminin de sermaye ihraç etmeye başladığını gösteriyordu. Çin’in yatırımları, gönderdiği nüfus, Afrika ekonomilerini, toplumlarını Çin’in gereksinimlerine uygun biçimde değiştirirken, gelecek on yılda 1.6 trilyon dolar Çin sermayesini emmesi beklenen “BKBY” projesi de “Süper kıtanın” Orta Asya alanını, ticareti hızlandıracak altyapı yatırımlarıyla, tren yollarıyla, kredilerle, Çin ekonomisinin gereksinimlerine göre şekillendirmeyi amaçlıyor. Aynı alanda, daha ufak çaplı da olsa benzer bir proje geliştirmeye çalışan Hindistan, Çin’i yeni sömürgecilikle suçluyor, ABD, Almanya ve kimi Avrupa ülkeleri, BKBY projesinden, esas olarak Çinli şirketlerin yararlanacağına inanıyorlar. Bu tepkiler, hegemonyaların gelecekte bu projenin coğrafyasında çarpışacağını, bu coğrafyada yer alan ülkelerin, halklarının, bir emperyalist paylaşım rekabetinin hedefi olabileceğini düşündürüyor. Bu iki hegemonyanın birbirine sürtünmeye başladığı noktada, Türkiye’nin birinci kaygısının, bu hegemonyalardan birine yanaşmayı değil, çatışmaya taraf, paylaşıma konu olmaktan kendini koruyacak önlemleri düşünmesi gerekiyor. Bir anlamda II. Dünya Savaşı’ndaki İsviçre gibi... KISA... KISA... l Rusya Başbakan Yardımcısı Arkadiy Dvorkoviç, Türkiye’ye uygulanan yaptırımların iptal edilmesi için gereken bir dizi belgenin bu hafta içinde hazırlanacağını söyledi. l Dünyaca ünlü yatırımcı Marc Faber, Türk Lirası’nın güçleneceğini ve dolar/TL’nin 3,10 seviyesine geleceğini öngördü. l Florance Nightingale’e yüzde 50 ortak olan Fiba Holding, paylarını devretme kararı aldı. l BİM Birleşik Mağazalar, ortağı Mustafa Latif Topbaş elinde bulundurduğu yüzde 14.78’lik borsaya kapalı olan payların tamamını sattı. l JCR Eurasia Rating’in Başkanı Orhan Ökmen “Banka senetlerine yatırım yapılmasının planlanmış olması mali disiplinin kalitesini aşındıracak, fiyat istikrarını daha da bir bozacak uygulama” dedi. l Borsa İstanbul 100 endeksi gün içinde 96.629 puana çıkarak yeni zirvesini gördü. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear