26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 17 Mayıs 2017 4 TRT’NİN ZİRVESİNDE BÜYÜK OPERASYON TRT’de Göka’nın hükümetin ‘görevden alınmaları talimatı’na istifayı göze alarak direndiği müdürler dahil 7 yönetici görevden alındı. Görevden almaları Arınç döneminde atanan Durdu gerçekleştirdi TRT’de Genel Müdür Şenol Göka’nın istifasına neden olan, hükümetin talimatına rağmen direndiği isimler dahil 7 isim, Genel Müdürvekili Erkan Durdu tarafından görevden alındı. Göka’nın Ankara Radyo Müdürlüğü’nden, TRT Genel Müdürlüğü’ne geçişi sırasında göreve getirdiği ve hükümetin görevden alınmaları talimatına direndiği iki daire başkanı da görevden alınan isimler oldu. TRT’de Genel Müdür Şenol Göka’nın 11 Mayıs’ta “gördüğü lüzum üzerine” istifa etmesinin ardından sular durulmuyor. TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un 12 Mayıs’ta istifa yı uygun görmesinin ardından TRT Yasası’na göre en kıdemli genel müdür yardımcısı olarak genel müdürlüğe vekâlet eden, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın döneminde atanan Erkan Durdu, önceki gece kurumun 7 üst düzey yöneticisini görevden aldı. Direndiği iki isim Şenol Göka’nın Ankara Radyosu Müdürlüğü’nden TRT Genel Müdürlüğü’ne getirildiği sırada kendisi ile birlikte yükselen iki isim görevden alınanlar arasında yer aldı. Müzik Daire Başkanlığı’na da vekâlet eden Radyo Dairesi Başkanı Amber Türkmen ve Dışilişkiler Dairesi Başkanı Çağlan Tankur Yörümez görevlerinden alındı. Türkmen’in, Göka’nın istifası ile birlikte istifa ettiği duyulsa da, görevden alınmayı beklediği öğrenildi. Göka’nın bu iki ismin görevden alınması talimatı karşısında direndiği, en sonunda istifa etmek zorunda bırakıldığı belirtilmişti. Göka’nın Özel Kalem Müdürü Alper Altuğ Köselerli’nin yanı sıra Teftiş Kurulu Başkanı Bayram Ali Ertem, Muhasebe ve Finansman Dairesi Başkanı Musa Altun, Stüdyolar ve Program İletim Dairesi Başkanı Yusuf Yıldırım ile Satın Alma Dairesi Başkanı Yakup Özmen de görevinden alındı. l ANKARA / Cumhuriyet iAYslcgeydiildadaçbmıbüaknTekGrbkaiüeynaindRl.yebnee3mınlıeTmiRblgmlra’dlaiylaemTrnozüeşGlrilcaarlsÜevyrdaeapekıeniKeulduKriısamıin.ğlukarlçmni’iraüğİueeısrilacag’nnaMunnilıanrsasnen3Ml,natRıuüdknrıübknoanTa’egrüaaınaamepnÜdddk?örnRpcşclaiaeKüaaneavayübirynnrr’dulsoıüiaıedlnltirümreBernnztlııu.iğdanaraarialb3iRalmldüarşalıGetefnaTb,raatanaicşdaÜauçnaadneleazdıyiskalKaağnı1enkunaaam0m’ycıt.tBpylnabaieüeaaifaıskiylas’radi.sımeı 4 ay sonra nihayet Olağanüstü Hal Komisyonu, kuruluşuna ilişkin KHK’nin yayımlandığı tarihten 4 ay sonra kuruldu. Komisyona Selahaddin Menteş’in başkanlık etmesi bekleniyor Hükümet, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu, kuruluşuna ilişkin KHK’nin belirlediği tarihten 3 ay, yayımlandığı tarihten 4 ay sonra kurdu. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahaddin Menteş’in başkan olması beklenen komisyonda Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’ndan bir uzmanın yer alması dikkat çekti. 23 Ocak tarihinde yayımlanan KHK ile kurulan OHAL Komisyonu’nun amacının olağanüstü hal döneminde yapılan her türlü işleme karşı etkili bir iç hukuk yolunun kurulması olarak açıklanmıştı. Hatta Batı’dan gelen tepkiler bu komisyonun kurulduğunun açıklanması ile bastırılmıştı. Komisyonun kuruluş KHK’sinde, üyelerinin belirlenmesi için bir aylık süre tanınmıştı. Buna göre komisyonun üyelerinin 23 Şubat’ta atanması gerekiyordu. Atama KHK’nin yayımlandığı tarihten 4, sınırladığı tarihten 3 ay sonra ancak kurulabildi. Başbakanlık kaynaklarından edilen bilgiye göre komisyona şu üyeler atandı: n Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahaddin Menteş n Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Karagöz n Danıştay Tetkik Hâkimi Murat Aytaç n Ceza ve Tevkifleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Esat Işık n Milli Eğitim Bakanlığı Atama Daire Başkanı Mustafa İkbal n Devlet Denetleme Kurulu uzmanı Salih Tanrıkulu Dikkat çeken isim Menteş Menteş, 2014 ayından bu yana Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığını görevini yürütüyor. 2006 yılında Diyarbakır özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde üye hâkim olarak görev yapan Menteş, 2012 Haziran ayına kadar Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığı yaptı. Menteş bu dönemde, örgüt propagandası suçu ile ilgili bir davada sanık hakkında verilen 1 yıl hapis cezası kararına karşı çıkmış, muhalefet şerhinde, “PKK terör örgütü Kürt sorununun bir sonucu değildir. Olsa olsa bu sorun üzerine oturmuş bir örgüttür. Kürt sorunu çözülerek, anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır” görüşlerini savunmuştu. Menteş ayrıca Diyarbakır’da görev yaptığı dönemde, taş atan çocuklara verilen cezalara koyduğu muhalefet şerhleri ile dikkat çekmiş, KCK ana davasında uzun tutukluluk sürelerini de eleştirerek diğer heyetteki hâkimlerle ters düşmüştü.Kuruluş KHK’sine göre bu üyelerin kendi aralarında yapacakları seçimle başkan ve başkan yardımcılarını belirlemeleri gerekiyor. Ancak komisyon başkanlığı için Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Menteş’in ismi öne çıkıyor. OHAL zırhlıları KHK’ye göre bu üyelerden oluşan komisyon kamu görevinden, meslekten veya göre yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi, öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, kurum veya kuruluşların kapatılması gibi tüm OHAL işlemlerine ilişkin itirazları değerlendirecek. Öte yandan, çıkarılan son KHK ile bu üyelerin görevleri süresince çalıştıkları kurumdan izinli sayılmaları sağlandı. Ayrıca üyelerin aldıkları karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumlulukları da kaldırıldı. l ANKARA/Cumhuriyet TYKSMOOOIALPDNNYLIGIRGSARI’RNMTEUAT2ÖIPKS1İNINCI ESİ YAPTI Başbakan Binali Yıldırım, 21 Mayıs’taki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’ye genel başkan olacağı kongre öncesinde son grup toplantısını yaptı. Toplantı Binali Yıldırım’ın gruba vedası niteliği de taşıyordu. ‘Toplumsal kaos çabası’ Atatürk’e yönelik hakaretleri kınayan Yıldırım, ‘Cumhuriyetin kurucularına dil uzatmak kimsenin haddi değildir’ diye konuştu Genel başkan olarak dün son grup toplantısını yapan Başbakan Yıldırım, Atatürk’e yönelik hakaretlere sert çıkıştı. Yıldırım, “Bir yandan yazılı, sözlü medya içinde körüklenmeye çalışılan manasız tartışmalara, öte yandan şahsı Türk milletine mal olmuş kahramanlarımıza, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları üzerinden bir toplumsal kaos oluşturma çalışmaları görmekteyiz. Cuma günü 19 Mayıs 1919, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Bu, şüphesiz önemli bir gündür. İstiklal mücadelesinin başladığı Anadolu topraklarında bağımsızlık ateşinin başladığı önemli bir gündür. Cumhuriyetin kurucularına öyle veya böyle dil uzatmak kim senin haddi değildir. Türkiye’nin bu kısır, toplumun kardeşlik hukukuna kasteden bu yersiz tartışmalarla kaybedecek bir dakika bile vakti yoktur” ifadelerini kullandı. Yaşanan olaylar karşısında ülkenin, milletin birliğine ve beraberliğine gölge düşürmek isteyen mihraklar olduğunu söyleyerek, şehit savcının arkasından ailesi ve sevenleri, kamuoyunun acısı tazeyken yakışıksız ifade kullananlarla ilgili yargı mercilerinin mutlaka gereğini yapacağını söyledi. ‘20 bin kişi iade edildi’ FETÖ ile mücadeleye taviz vermeden ve rehavete düşmeden hukuk içinde devam ettiklerini kaydeden Yıldırım, tüm uygulamaların titiz likle yürüdüğünü, gereken düzeltmelerin yapıldığını, bugüne kadar itirazları değerlendirilip iade edilenlerin sayısının 20 binin üzerinde olduğunu belirtti. ‘Yargı yolu açılacak’ Yıldırım, 685 sayılı KHK ile kurulan OHAL İnceleme Komisyonu üyelerinin belirlendiğini ve göreve başlayacaklarını söyledi. Yıldırım, “Böylece itirazlar artık tek bir kuruma değil, adeta bir mahkeme gibi çalışacak bu merkeze yapılacak, burada karara bağlanacak. Bu düzenlemeyle müracaatları haklı görünenlerin hakları iade edilecek. Haklı görülmeyenler için ise yargı yolu açılmış olacaktır” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet OYLAMANIN GAYRİ MEŞRU OLDUĞUNU BELİRTTİLER CHP ve HDP’den HSK seçimine boykot Anayasa değişikliği ile yapısı değişen Hâkim ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 7 üyesinin TBMM Genel Kurulu’nda seçimi dün yapıldı. CHP ve HDP seçimin gayri meşru olduğunu belirterek, oylamaya katılmadı. Genel kurulda dün HSK’nin 13 üyesinden 7’sinin seçimi AKP ve MHP ortaklığıyla yapıldı. Oylamada, Başkakan Binali Yıldırım ve MHP lideri Devlet Bahçeli genel kurulda hazır bulundu. Oylamaya geçilmeden önce CHP ve HDP temsilcileri ile oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, AKP’nin seçimi birleşik oy pusulasıyla yapma girişiminin usule aykırı olduğu yönünde itirazlarda bulundu. Bunun üzerine AKP, birleşik oy pusulası yönteminden vazgeçerek her üyelik için 3 adayın yer aldığı ayrı ayrı pusula hazırladı. CHP Grup Başkenvekili Engin Al tay, referandumun gayri meşru olduğunu belirtirken MHP’li Kadir Koçdemir’in istifa etmediği halde karma komisyondan üyeliğinin düşürülmesinin usule aykırı olduğunu söyledi. CHP’li Bülent Tezcan, yeni siyaset ve cemaat ittifakıyla yargıda yeni bir bağımlı yapı oluşturulmak istendiğini belirterek “Biz CHP olarak bu gayri meşru kaçak inşaatın parçası olmayacağız” dedi. HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu da meşru olmayan referandum sonuçlarını tanımadıklarını belirterek, “Burada seçilecek üyelerle ilgili çok sayıda şaibe ortaya çıkmıştır. Bu oylama zaten siyasi olan yargının daha da siyasallaşmasından başka bir şeye hizmet etmeyecektir” diye konuştu. HDP’liler salondan ayrılırken CHP’liler de temsilci bırakıp oylamaya katılmadı. Daha sonra iki tur oylama yapıldı. Seçim gece yarısına kadar sürdü. l ANKARA BAHÇELİ’DEN ‘ARKANDAYIZ’ MESAJI Erdoğan’a yine tam destek MHP lideri Devlet Bahçeli grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu kez ABD ziyareti nedeniyle destek çıkarak, “Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Cumhurbaşkanı arkasına milletimizin hayır duasını alarak muhataplarının karşısına çıkacaktır. MHP de milletimizin ve devletimizin tezlerinin sonuna kadar müdafaası şartıyla ABD’de Türkiye’yi temsil eden devlet ve hükümet yetkililerinin gönül huzuruyla yanındadır” dedi. Atatürk’e hakaret eden Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar’a sert tepki gösteren Bahçeli, “Utanma nedir bilmeyen bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçinin Atatürk’e dil uzattığını” kaydetti. Bahçeli, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevi ile ilgili bu zamana kadar açlık grevleriyle sonuç alınamadığını savunarak “Açlık grevlerini teşvik etmek, oralara kadar giderek açlık grevinde bulunanları başka bir amaçlara doğru bir direniş hareketi gibi takdim etmek yanlıştır. Açlık grevinden vazgeçmelerini tavsiye ederim” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İslamofobi, etnofobi, ümmet, asabiyet ve insanlık İstanbul Sultangazi’de ve Mersin’de Suriyeli, Afganlı göçmenlerin adının karıştığı kanlı olaylar yalın kat ele alınamaz; çok katmanlı ya da eksenli değerlendirmek durumundayız. Yine de en kestirme eksen, “etnofobik” dinamik. Sultangazi’deki olay kızlara laf atmadan, Mersin’deki ise gürültüden çıkmış. Bunlar bu ülkede Suriyeliler, Afganlar olmadan da sıklıkla karşımıza çıkan hadiseler. Ama içinde etnik faktör olunca işin rengi değişiyor. Suriye krizinin bir parçası olarak iktidarın Avrupa’yı da bağlayıcı şekilde izlediği hesaplı ve hesapçı sığınmacı politikası ve 3 milyon küsur Suriyelinin aramızdaki varlığı, gündelik hayatın içinde karşımıza çıkan bu olaya ister istemez eklemleniyor. Ve tepkiler, “etnofobik” içerik kazanıyor. Mahalle sakinlerinin sözlerinden bu, bariz şekilde fark edilmekte: “Afgan uyruklu kişiler kalıyor burada. Iraklı, Suriyeli, Pakistanlı, İranlı kişiler. Bütün mahalle muzdarip bu kişilerden. Sokağa çıkamaz olduk. Her gün bir olay oluyor. Her gün hırsızlık, pislik… Burada kavga olmuş, Ramazan kardeşimiz de müdahale etmiş. Onlar da bıçaklamış. Daha sonra gençler Afganların kaldığı bu yerleri bastılar. Zaten bütün binaların altında onlar kalıyor.” Sonrasında ölen kişinin cenazesinde sokaktan geçen Afgan bir gence linç girişimi, çevik kuvvetin olaylara müdahalesi ve göçmenlerin kamyonlara bindirilerek mahalleden tahliye edilmesi… HHH Şimdi bir başka eksene geçelim!.. Bu ülkeye Suriyeli mülteci akınının önünü açan iktidar politikası karşısında en yüksek perdeden tepki verenlerin genelde laik muhalif kesimler, küçümseyici, aşağılayıcı deyişle “Beyaz Türkler” olduğu ileri sürüldü hep. Ve bu kesimler “insanlık” adına kınamaya uğratıldı. Diğer taraftan en açık örneğini 30 Mart 2014 yerel seçimleri sonrası balkon konuşmasında gördüğümüz üzere “Bu millet, ümmetin umududur” denilerek dindarmuhafazakâr kesimlere de İslam dünyasında liderlik adına bu politika benimsetilmeye çalışıldı. Hatta bu plansızprogramsız, ölçüsüz ve kontrolsüz sığınmacı politikasına eleştirileri neredeyse “yerli İslamofobi” örnekleri olarak kötülemeye vardı iş… Ancak Sultangazi’deki hadiseyi İslamofobi değil, bir “etnofobi” örneği olarak nitelendirmekteyiz! Acaba neden?.. Çünkü Sultangazi, AKP’nin kalesi mahiyetinde bir ilçe. Yüzde 60’a yakın oyla belediye AKP’de. Son referandumda da yüzde 61 evet çıkmış. Burası İslamofobinin değil “İslamofili”nin (İslamseverliğin) mekânı… Zaten Suriyeli sığınmacıların İstanbul’da en çok bulundukları muhitler hep dindarmuhafazakâr ağırlıklı ve AKP yönelimli belediyelerde: Fatih, Başakşehir, Küçükçekmece, Sultangazi, Üsküdar, Ümraniye, Pendik… O yüzden karşımızdaki olayı “İslamofobi”ye dayalı açıklamak mümkün değil. HHH AKP iktidarı Suriyeli sığınmacıları, bu çaresiz insanları bir yandan Batı’ya karşı koz olarak kullanıp araçsallaştırırken içeride de onlar üzerinden laik kesimlere karşı tehdit izlenimi bırakacak işler yaptı. Neredeyse bir tür “nüfus mühendisliği” çabası sergilendi: Vatandaşlık verme, 3 milyonluk bir yeni oy potansiyeli var etme ve böylece laik/seküler toplum segmentini daha da minimalleştirme, erittikçe eritme!.. Kimilerine paranoya gibi gözükse de bu tür kanaatler toplumun belli kesimlerinde hanidir dolaşımda bu ülkede. Ama bakın şimdi en ummadık yerde, denilebilir ki “ümmet” idealizasyonuna en fazla karşılık beklenebilecek bir kültürel iklimde neler oluyor: “Pazar günleri ailemizle parklara gidip oturamıyoruz. 2030 kişilik gruplar halinde oluyorlar, geldiğinizde sanki bir Arap ülkesinde kendinizi buluyorsunuz.” Sığınmacılara yönelik böyle konuşanlar, İzmir’in, Muğla’nın, Bodrum’un, Marmaris’in tuzu kuru, laik “Beyaz Türkler”i değil… Bunu diyenler, Sultangazi’nin dini bütün muhafazakârları!.. HHH İslam, soysop kabile dayanışması, yani “asabiyet” karşısında, inanç temelli kardeşlik, yani “ümmet” dayanışması önererek çıktı ortaya. Ne var ki Peygamber ölür ölmez, daha cenaze ortadayken kabile asabiyeti ümmet mensubiyetinin içinden sökün etti, onu böldü, parçaladı. (Buradaki “asabiyet”i sinirlilik anlamına gelenle karıştırmayalım!) Tarih boyunca hep buna tanık olundu. Hilafet bile “İttihadı İslam”ın (İslam birliği) değil “İhtilafı İslam”ın (İslam çekişmesi) önünü açan bir simge ve kurum oldu. İslam birliği hep ideal olarak kaldı. Pratikte ise etnokültürel temelde müminin mümine münkir etmedi ettiğini!.. HHH Hâl böyleyken dünyada “ümmet”e referansla kendi “millet” bütünlüğünü riske atan ve dışarıdaki “Müslüman”ı içerideki laik vatandaşına tercih etme noktasına varan kaç ülke yönetimi var, bilmiyorum. Ama bir tanesini bu topraklarda Gezi olaylarından başlayarak ve onunla eşzamanlı seyretmiş Mısır’daki darbeden ithal “Rabia” referansı eşliğinde yıllardır deneyimliyorum!.. Ne yazık ki Suriyeli sığınmacılar da bu dinbaz politik pratiğe alet edilip kullanıldılar. Fakat sonuçta şimdi Sultangazi’de “Rabia”nın dört parmağı kaç pare, onu sormak lâzım!.. Ve orada sokakta saldırmak, darp etmek, linç etmek için Afgan, Suriyeli ve diğer dindaşlarını (evet, şimdi iki anlamıyla birden!) “asabi” şekilde kovalayan bizim “Müslüman”lara da çığlık çığlığa haykırmak lâzım ki: Yapmayın, etmeyin, onlar insan! Ve, önce insanlık!.. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear