26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 17 Mayıs 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN takılBainr myaüşlaakmaltaarYKAPPSMTTSIALÜ’DAKLERAILD,KDŞEAILÜRTAPEARCHEELİ 24 yaşındaki Okan Seçilmiş ve 28 yaşındaki Gülbahar Şahin, KPSS alan puanında derece ya pan iki arkeolog. Kültür Bakanlığı’nın 20 Şubat’ta yaptığı personel alımı müla katında sürpriz bir şekil de elendiler. Üstelik mü lakatları da iyi geçmiş ti. Puan sıralamasında en sonda olanların atandığı HİLAL KÖSE nı söyleyerek, sonuçlara itiraz ediyorlar. Mülakat listesinin imzasız, isim siz ve mühürsüz olduğu nu dile getirerek “Yaşadığımız haksızlı ğı kendiniz de görmek isterseniz, sonuç ları Kültür Bakanlığı’nın web sayfasında inceleyebilirsiniz” diyorlar. n Kendinizi tanıtır mısınız? Okan Seçilmiş: 2015’te Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nü 3.40 gibi bir ortalamayla, dereceye girerek bi tirdim. Arkeoloji çocukluk hayalimdi. Çalıştım, çabaladım. Kazılara katıldım. Okurken, birçok yerin restorasyonunda çalıştım. Şimdi okulunu dereceyle bitir miş, KPSS arkeolog sıralamasında 8. sı rada olmasına rağmen hakkı gasp edil miş biri olarak inşaatlarda çalışıyorum. Gülbahar Şahin:. Dicle Üniversite si Arkeoloji’den 2012’de mezun oldum. Bismil’de ücretli öğretmenlik yaptım. Üni versite, garsonluk, tezgâhtarlık, kasiyerlik gibi işlerde çalıştım. Şu an işsizim. n KPSS’ye hazırlık sürecini nasıl geçirdiniz? Sonuç ne oldu? O.S: Yol haritamı üçüncü sınıfta çiz miştim. Atandıktan sonra yüksek lisans ve doktoramı yapıp öğretim görevlisi olacaktım. Son final sınavından hemen Arkeologlar Seçilmiş ve Şahin, 300 kişinin girdiği mülakatı 299. sıradaki bir kişinin geçtiğini belirterek sonuçlara itiraz etti. İtirazın sonuçlanmasını bekleyen Seçilmiş inşaatta çalışıyor, Şahin işe işsiz. Haksızlığa isyan ediyorlar Okan Seçilmiş Gülbahar Şahin sonra, mezuniyet törenime dahi katılmadan Ankara’ya inşaata çalışmaya gittim. Beş ay ailemden uzakta, hayallerim için çalışıp İzmir’e döndüm. Kazandığım parayla dershaneye yazıldım. KPSS’ye çalıştım. Sosyal yaşam diye bir şey kalmadı. Gündüzlerim ev, dershane ve kütüphane arasında mekik dokuyarak geçti. Sonra sınava girdim ve 85’e yakın bir puan aldım ama şu an 11. yedekteyim. Bundan fazla daha ne yapılabilir bilmiyorum. G.Ş: Çok zor ve yıpratıcıydı. Herhangi bir dershaneye ya da özel bir kursa gitmeden hazırlandım. Üstelik KPSS kitaplarını alıp çalışabilmek için haftanın iki arkadaşıma ücretli matematik dersi verdim. Aldığım ücret kitap masraflarımı bile karşılayamıyordu. Buna rağmen KPSS’de 28. oldum. Mülakatta elendim. n Mülakatta ne sordular? O.S.: Hangi okulda okudun? Okulun kazısı var mı, varsa hangi kazı ve başkanı kim? İonia bölgesi heykeltıraşlık okullarını say? Bthinya bölgesi nerede ve kentlerini say? Genel olarak hepsine cevaplar verdim. 23 dakikadada bitti. G.Ş: Bana Hasankeyf ve kişisel bilgiler soruldu. Soru havuzu yoktu. İkinci ve üçüncü gün mülakata girenlere, ilk günkü sorular soruldu. Onlar hem soruları hem de mülakat tarzını öğrendiler. İlk sıralarda olanlara çok büyük bir haksızlık yapıldı. n Kimler atanabildi peki? G.Ş: 100 arkeoloğun atanıp 300 kişinin çağrıldığı mülakatta 299. sıradaki kişi atandı. 265. ve 227. sırada yer alan Mesut Mert Yenişehirli ve Büşra Yenişehirli çifti atandı. İlk yüzde olup atanamayan 60 arkadaşımız var. Türkiye branş birincimiz bile atanamadı. Komisyon üyelerinden biri olan Yusuf Benli, tarihi eser hırsızlığına adı karıştıktan sonra Konya Mevlana Müzesi’ne sürülmüştü. Benli ile birlikte çalışıp mülakata katılan kişiler bile atandı. O.S: Mülakat diye bir şey yoktu önceleri, sadece KPSS puanınızla, sıralamanıza göre atanıyordunuz. Kültür Bakanlığı’nın yaptığı mülakat ise baştan sona hatalı, sorunlu. Eğer ki bir mülakatta ilk 10’dan 9 kişi eleniyorsa burada bir sıkıntı vardır. Mülakat puanlarımız dahi açıklanmadı. Bu mülakat sonu cunu kabul etmiyoruz, edemeyiz. Hayatta hiçbir başarısı olmayıp da tanıdıkları sayesinde bizim haklarımızı gasp edenler elbetteki bir gün yaptıklarının bedellerini öderler. Biz hakkı yenenler hiç birine hakkımızı helal etmiyoruz. nŞimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? O.S: Şu an allak bullak olmuş durumdayım. Haziranda tecil sürem bitiyor askere gitmem gerek. KPSS puanım 2018 Haziran’a kadar geçerli bir alım olursa ona başvururum. Arkeolojiye dair bir şeyler yapmak istiyorum ama çalışmak zorundayım. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Gerçekten hak eden neredeyse hiç kimse kazanamamış durumda. Bizler sonuna kadar hakkımızı arayacağız. Belki kimse duymayacak, duymazdan gelecekler sesimizi ama biz bir gün adaletin yerini bulacağına olan inancımızı kaybetmeyeceğiz. Yaşam var oldukça umut vardır. G.Ş: Bakanlığa gönderdiğimiz itiraz dilekçelerimize yanıt bekliyoruz. Yasal süreç başlatacağız. Kamuoyundan destek bekliyoruz. Sesimize ses olmanızı içtenlikle diliyoruz. Biz arkeologlar ve sanat tarihçileri, haklarımızın ve umutlarımızın iade edilmesini istiyoruz. Bizler kazanılmış haklarımızın dilencisi olmak istemiyoruz. Bakanlığın KPSS puanlarımızla adil bir atama yapmasını bekliyoruz. l İSTANBUL / Cumhuriyet FİRARİ YAZAR HÜSEYİN EDEMİR: Adaletin kırıntısını bile çok gördüler G7RA0EÇ.VGLİINKÜDNE Dosyasına imza atan polisler, savcılar, hâkimler ve yargıtay üyeleri FETÖ’den tutuklanan Edemir’in yeniden yargılanma başvurusu Yargıtay’a gönderildi. HİLAL KÖSE Yazar Hüseyin Edemir’in, ‘örgüt üyeliği’nden hüküm giydiği, 5 yıldır firari yaşamasına neden olan davanın yeniden açılması için yaptığı başvuru, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Mahkemenin karar vermekten kaçınmasını eleştiren Edemir, “Galip Öztürk gibi hükümete yakın ve zengin olmadığım için, Balyoz, Ergenekon sanıkları kadar önemli mevkilerde olmadığım için, Aziz Yıldırım gibi nüfuzlu ve popüler olmadığım için bana ‘adaletin’ kırıntısını çok gördüler” dedi. Edemir, ODTÜ ve Humbold Üniversitesi’nin ortak programında yüksek lisans öğrencisiydi. Nişanlandığı gün tutuklandı. DHKPC üyeliğiyle suçlandı. Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. 1.5 yıl hapis yattı. Aslı bulunmayan, on yıl öncesinin iki bilgisayar çıktısı nedeniyle 6 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. Karar, 10 Eylül 2012’de onandı. Kapatılan Zaman gazetesi ve Cihan Haber Ajansı, Edemir’in dosyasını Balyoz davasına örnek karar diye duyurdu. Edemir, o günden beri kaçak. Bu sürede, “C84” ve “Aşağıdan” adlı iki roman yazdı. Dosyasına imza atan polisler, savcılar, hâkimler ve Yargıtay üyeleri FETÖ’den tutuklanınca yeniden yargılanma talebiyle mahkeme başvurdu. Edemir’in avukatı Hüseyin Ersöz, 20 Şubat’a yaptığı başvurusda, “Tek delilin dijital veriler olduğu ilk yargılama bu dosyadır. İlerleyen zamanlarda ‘kumpas davalarında’ FETÖ/PYD mensubu hâkimlerce kullanılmak üzere ‘emsalleştirilmeye’ çalışılmıştır. Davanın hiçbir aşamasında bilirkişi incelemesi yaptırılmadı. Delil olarak gösterilen dijital çıktıyı raporlaştırarak savcılığa sunan Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, FETÖ/PYD yöneticisi olmak gibi suçlar dan yargılanıyor” dedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkeme si, başvuruyu 28 Nisan’da sonuçlandırdı. Kararda, avukatın talep dilekçesinde dayandığı CMK’nin 311/1c maddesinin, “davaya bakan hakimlerden birinin mahkumiyetini gerektirecek biçimde kusur etmiş” olmalarını öngördüğü anımsatıldı. Edemir’in mahkumiyet hükmüne katılan hâkimler hakkındaki iddiaların henüz yargı kararıyla tespit edilemediği belirtildi. Söz konusu hâkimlerin mesleklerinden uzaklaştırılmalarının ve tutuklanmalarının tek başına yargılamanın yenilenmesi şartlarını oluşturmayacağı ifade edilerek, “Ancak, talebin CMK 308. madde anlamında değerlendirilerek, yasal gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi gerektiğine karar vermek gerekmiştir” denildi. Emsalleri görmediler Kararı üzüntüyle karşıladığını belirten Edemir, “Mahkeme topu Yargıtay’a atarak sorumluluktan kaçmış. Hâkim ve savcılar baskı altında. Verdikleri kararlar yüzünden alenen tehdit ediliyorlar. Mahkeme diyor ki; hâkim ve savcılar hakkında henüz hüküm yok. Yani ‘olsa yeniden yargılama gerektirir’ demek istiyor. Bu arada mahkeme heyeti emsal kararları görmezden gelmiş oluyor. Çekingen tutumlarını hukuken meşrulaştırmış oluyorlar ama bir yandan da ileriye dönük mahkemeyi bağlayacak bir karar vermiş oluyorlar. Bana kalırsa, mahkeme he yeti iyi niyetli ama korkak bir karar vermiş durumda” diye konuştu. Yargıtay kararını bekleyeceğini söyleyen Edemir, “Üzüldüm çünkü planlar yapmıştım. Babamın mezarı yapılıyor, memlekette. Oraya gidecektim. Çanakkale’den Muğla’ya Ege turu yapacaktım bir arkadaşla. Bir de imza günü yapabilecektim...” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Açlığımız ortak Gülmen ve Özakça, açlık grevinin 69. gününü Filistin’de açlık grevinde olan tutuklulara adadı Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın direnişinin 189, açlık grevinin 69. gününde desteğe gelenler yine gece yarısı polisin müdahalesiyle karşılaştı. İnsan Hakları Heykeli önünü gece 01.30’da biber gazına boğan polis, 3 kişiyi gözaltına aldı. Direnişe destek verenler, sabah saatlerinde ‘Gülmen ve Özakça’nın taleplerin karşılanmaması ve gerekirse zorla beslenmeleri için müdahalede bulunulması’ çağrısı yapan Sabah Gazetesi’ni protesto etmek istedi. Gazete önüne gelen çok sayıda polis eyleme izin vermedi. Gülmen ve Özakça açlık grevinin 69. gününü geride bırakırken; 541 aydın ve sanatçı direnişçilerin işe iade edilmesi için çağrı yaptı. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Hak savunucusu olan herkes terörist olarak gösteriliyor. Bu ülkenin terör mevzuatı sorunlu” dedi. 541 aydın ve sanatçı adına konuşan KHK ile ihraç edilmiş Nuray Türk men, “Gülmen ve Özakça’nın ‘işimizi geri istiyorum’ haklı talebi derhal karşılanmalı ve hayati tehlikeleri ortadan kaldırılmalıdır” çağrısı yaptı. Ankara Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Ali Şahin de direnişin sürdüğü alana gelerek bir günlük açlık greviyle destek olacağını söyledi. Nuriye Gülmen, açlık grevinin 69. gününü Filistin’de açlık grevinde olan tutuklulara adadıklarını duyurdu. Filistin’de açlık grevinde olanlarla aynı açlığı paylaştıklarını söyleyen Gülmen, “Zalimler aynı, onlara zulmedenlerle bize zulmedenler, bizi işimizden atanlar aynı. Onlar aynı soydan geliyorlar. Biz de aynı soydan geliyoruz. Biz dünya halklarını temsil ediyoruz. Bugün onlarla açlığımızı paylaştığımız için gurur duyuyoruz” dedi. Gülmen, hem kendi direnişlerine hem Filistin direnişine ses olmak için İnsan Hakları Heykeli önüne çağrı yaptı. l ANKARA / Cumhuriyet Sanatçılardan greve destek Sanatçılar, açlık grevleri kritik aşamaya gelen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın eylemine destek olmak için bir günlük açlık grevi yaptı. İstanbul Beyoğlu’ndaki Önder Babat Kültür Merkezi’ndeki eyleme Adalılar, İbrahim Karaca, Serhad Raşa, Mehmet Esatoğlu, Kerem Ulaş Dönmez, Uğur Karataş, Ahmet Can Akyol, Bahri Çelik, Serkan Boran, Onur Akın, Mikail Değirmencioğlu, Grup Munzur ve Berkan Kaya katıldı. “Nuriye ve Semih’in açlığında ses ver!” yazılı pankart açan grup, eylemi saat 15.00’te sonlandırdı. Adalılar Müzik grubu üyesi Deniz Volkan’ın okudu ğu ortak metinde “İktidar bugün, OHAL ile kendisine biat etmeyen tüm kesimleri; akademisyenleri, öğrencileri, emekçileri, aydınları, sanatçıları tehdit ediyor. Başta akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça olmak üzere emekçiler memleketin dört bir yanında bu hukuksuz uygulamalara karşı ses çıkarıyor. Biz de emeğin, adaletin ve onurun yanında olan sanatçılar olarak, onların sesine ses veriyoruz” denildi. Volkan, Tunceli’de oğlunun cenazesini almak için 82 gündür açlık grevi yapan 70 yaşındaki Kemal Gün’ü de destek verdiklerini söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber 11 Şey derken sanki şey olmuş gibi olup şey ettirmek Bence hepimiz bu son olaydan dersimizi aldık. Bundan sonra dilimize mukayyet olacağız. Haberlerimizi, yazılarımızı, geçenlerde bir şey oldu ama biz tam olarak söylemek istemiyoruz ne olduğunu; aslında söylesek söyleriz ama söylemesek daha iyi, diye yazacağız. Şuydu buydu oydu derken önce kendi niyetimizden şüphe edeceğiz. Tamam ona bir şey diyelim ama ona bir şey derken buna bir şey demiş olmamak için birkaç takla atalım diye bir düşüneceğiz. Her şeyi diyeceğiz ama pek de demeden, ona buna laf değdirmeden, adabıyla, usulüyle diyeceğiz. Pek bir şey olmadı, her şey yolunda diye haberler yazarsak sorun yok. Ama bunu derken de mesela yol bile demekten kaçınacağız. Senin yolun yol değil demişiz gibi algılanırsa, iş yolsuzluktu, hırsızlıktı falana varırsa fena. Genelde havadan sudan bahsedeceğiz. Ve işin içine suydu, havaydı onları karıştırmamaya özen göstereceğiz. Karışmaktı, karıştırmaktı, ortalık karışık, karmakarışık gibi şeyler de tehlikeli. Ağzımızdan çıkanı önce bir kulağımız duyacak. Sonra meslektaşlarımız duyacak. Derken savcılar, hâkimler duyacak. Anlayan anladığını anlayacak, içeri alınan içeri alınacak; dışarıda kalanlar artık daha da dikkatli yazacak. Ama bu bile öyle eskisi gibi rahat rahat yapılamayacak. Ayaklar denk alınacak. Değil bildiğimize, duyduğumuza, gördüğümüze, kendi niyetimize bile inanamayacağız. Gerçi o da sakat. O zaman da başkalarına bir mesaj verir gibi olma ihtimalimiz var. Hani biz kendimizden şüphe ediyoruz, sizden mi etmeyeceğiz der gibi olursak... Ve şüphe üzerine inşa edilen bir dil alır başını gider de başka başka yerlere varır da... İş bu devletin başına kadar uzanır da... Başımıza gelmeyen kalmazsa... Bu noktada başımıza gelmeyen kalmaz demek ne kadar doğru diye de düşüneceğiz. Başa gelmek var, başa gelmek var. Başa gelenin başına gelen falan filen derken biz demeye getirmelerle meseleyi oraya buraya getirir gibi yaparak iyice çuvallamak suretiyle işin içinden çıkamayabiliriz. Sanki devleti, ona dil uzatmak yoluyla yıkmak gibi bir suça kalkışmış gibi görünerek, devleti yıkmak isteyenlere yol göstermek suretiyle teröre hizmet etme gafletine düşüp de meseleyi dallandırıp budaklandırmış olduğumuzu fark etmeden kendimizi içeride bulabiliriz. Kaç kişi kaldık zaten şurada. Bir duralım biz. Ve az mecaz çalışalım. Kinaye nedir ne değildir birbirimize hatırlatalım. Dilimizi metaforlardan iyicene arındıralım. Kelimelerin gücünü, fiillerin niyetini tartmadan tek bir laf etmeyelim. Subliminal mubliminal hiçbir şey bırakmayalım ortada. Hukuk son kararıyla tokat gibi bir ders verdi gazeteciliğe. “Adam” olan artık anlar. Bir yıllık tweet’leri soruşturuluyor Ferhat Tunç’a soruşturma Sanatçı Ferhat Tunç hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlarından yeni bir soruşturma açıldı. Tunç’un Twitter paylaşımlardan oluşan 50 sayfalık soruşturma dosyası, İstanbul Büyükçekmece Savcılığı tanafından Çağlayan Basın savcılığına gönderildi. Tunç, soruşturmanın son 1 yılda Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımları kapsadığını belirterek, “HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere tutuklu milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla ilgili yaptığım paylaşımlar delil olarak dosyaya konulmuş. Her türlü eleştirinin ‘terör örgütü propagandası’ kapsamında değerlendirildiği açıktır. Niyetleri bizi 4 duvar arasında görmek. Önümüzdeki günlerde savcılığa giderek ifademi vereceğim” dedi. Tunç, daha önce “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla açılan başka bir soruşturma kapsamında savcılığa ifade vermişti. l DİYARBAKIR / DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear