24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 5 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY ABD’den sert uyarılar haber 11 ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2016 İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye’deki hak ihlalleri sıralanırken ifade ve basın özgürlüğü konusunda yaşanan gerilemeye dikkat çekildi BETÜL BERİŞE ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2016 İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne sert eleştiriler yöneltilirken 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hükümetin OHAL ve KHK uygulamaları ile birlikte birçok hak ihlali yaşandığı vurgulandı. Raporda, tutuklu gazeteci sayısının fazlalığına dikkat çekilirken gazetimize yönelik operasyonlara, muhaliflere yönelik baskılara işaret edildi. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson geleneği bozarak, bir önceki Obama yönetiminin hazırladığı raporu kendisi açıklamadı. İnsan hakları savunucuları bu durumu eleştirdi. Türkiye kısımına geçen yıla oranla iki c de raporda Raporda, hükümetin ve destekçilerinin, gazetecilere baskı yapmak için aralarında tehditler, davalar hatta fiziksel saldırılar olan çeşitli yöntemlerle gazetecilere baskı yaptığının altı çizildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP üyelerinin, eleştirel haber yapan gazetecilere sözlü olarak saldırıda bulunduğu belirtildi. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün araştırmasına atıf yapılarak hükümet destekçileri ile milliyetçilerin gazetecileri internette hedef alarak taciz ettikleri belirtildi. Raporda gazetemizin 11 yazar, yönetici ve muhabirinin tutukluluklarına dikkat çekilirken eski Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a 6 Mayıs’ta adliyede saldıran ve ci nayete teşebbüs ile yargılanan şahsa yöneltilen suçlamaların hafifletildiğine dikkat çekildi. Gazetemiz yazarlarından Özgür Mumcu için Erdoğan’a hakaret suçlamasıyya 5 yıl hapis istendiği aktarıldı. Yine gazetemiz yazarlarından Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın Paris’te Charlie Hebdo dergisine gerçekleştirilen ve 12 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından yazılarında Charlie Hebdo karikatürüne yer verdikleri için “dini değerleri aşağılama” suçlaması ile iki yıl hapis cezası verildiği hatırlatıldı. Charlie Hebdo karikatürlerinin olduğu bir ekin yayımlanmasının ardından gazetemizin tehditlere maruz kaldığı kaydedildi. Avazrınelığkiltaimr ddae l Kürt politikacıların ve destekçilerinin gözaltı ve tutuklamalarına yer verildi. l Dokunulmazlığın, insan hakları ihlalleri ile suçlanan güvenlik güçleri ve diğer hükümet yetkilileri ile ilgili soruşturma, yargılama ve cezalandırma sürecinde bir problem olduğuna dikkat çekilen raporda, teröre karşı savaşta görev yapan güvenlik görevlilerinin yargılanmasının güçleştirildiği vurgulandı. l Raporda, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi ile ilgili soruşturmanın ağır ilerlemesi de eleştirildi. l Darbe girişimi sonrası gözaltına alınan sayfa daha uzun yer ayrılan 75 sayfalık kişilere taciz ve işkence uygulandığına işa raporda, ilk olarak 15 Temmuz darbe gi ret edildi. Darbe girişiminin ardından keyfi rişimi sırasındaki sivil kayıplardan bah gürlüğüne, medyaya, internete kısıtlama le geçen yıl çok sayıda sivil kayıp verildi tutuklamaların arttığına vurgu yapıldı. sedildi. Darbe girişiminde 240’dan fazla kişinin hayatını kaybettiği, 2 bin 100’den fazla kişinin de yaralandığı hatırlatıldı. “Din adamı” ifadesi kullanılan Fethullah Gülen’in Türk hükümeti tarafından darbeden sorumlu tutulduğu belirtildi. Türkiye’deki en temel insan hakları sorunlarının sıralandığı raporda ilk sırada adil yargılama sürecine ulaşımda yaşanan sorunlar yer aldı. KHK’lerle şüphelilerin yasal yardıma ulaşımlarının kısıtlandığı, şüphelilerin suçlamada bulunulmadan bir aya kadar tutulabilmelerinin mümkün kılındığı belirtildi. Listede ikinci sırada yer alan madde ise hükümetin ifade özgürlüğüne müdahelesi oldu. Buna göre hükümet ifade öz getirdi, darbe girişiminin ardından medyaya baskıyı artırdı. Yetkililer, çoğunluğu Gülen hareketi ya da PKK ile bağlantılı olmakla suçladıkları 140 gazeteciyi tutukladı. Hükümet, basın kuruluşlarını, yayıncı kurumları kapattı, medya firmalarına baskınlar düzenlendi, sözde tartışmalı içeriği olan materyallere el konuldu. Terörist gruplara destek olmakla suçlanan gazeteci ve editörlere cezai soruşturma açıldı, kitaplar yasaklandı, terörizm konulu haberlere yayın yasağı getirildi, internet siteleri yasaklandı. Neredeyse bütün Kürtçe gazeteler kapatıldı. Listenin üçüncü maddesinde ise sivillerin güvenliğinin sağlanamaması yer aldı. PKK ile birlikte IŞİD saldırıları nedeniy ğine dikat çekilen raporda, PKK ile mücadelede hükümetin sivilleri korumak için yeterli önlemler almada başarısız olduğu, güneydoğuda yüzbinlerce kişinin evlerini terk ettiği, yaklaşık 200 sivilin öldüğü vurgulandı. Diğer maddeler ise “cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri”, “insan hakları ihlali gerçekleştiren güvenlik güçleri ve yöneticiler hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları konusundaki eksiklikler” olarak sıralandı. Cezaevlerindekilerin sağlık hizmetlerine erişimindeki sorunlara dikkat çekildi. Darbe girişiminin ardından 3 bin yargı mensubunun işinden olmasının, yargı bağımsızlığını daha da kısıtlandığına dikkat çekildi. l Darbe girişiminin ardından hükümetin yüzlerce işyerine, Gülen Hareketi ile bağlantılı olmakla suçlananların mal varlıklarından yaklaşık 15 milyar liraya el koyduğu belirtildi. Rapora göre hükümet, muhalif 195’ten fazla medya kuruluşunu kapattı. l İnsan hakları örgütlerinin karakollara kapalı devre kamera sistemleri kurulmasına rağmen güvenlik güçlerinin karakol dışında gözaltındakilere kötü muamele yaptığı uyarısı aktadıldı. l Türkiye’ye gelen sığınmacıların eğitim, iş ve sosyal güvenlik eksikliklerine dikkat çekilen raporda, özellikle sığınmacılar arasında çocuk işçiliğin yaygın olduğu aktarıldı. l Çeşitli insan hakları örgütlerinin Suriye sınırından Türkiye’ye kaçak yollardan girme ANKARA’DAN YANIT: HİÇBİR DAYANAĞI YOK ye çalışan çok sayıda kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğüne yönelik iddialarına raporda yer verildi. Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 2016 Türki terör örgütleriyle haklı mücadelemizin gerçeklerle örtüşmeyen biçimde yansıtılması hak ve özgürlüklerinin korunmasına matuf olarak alınan tedbirlerin gerekliliğini; ayrıca, l Raporda, Aleviler, Hıristiyanlar, LGBTİ vatandaşlar gibi azınlık grupların ayrımcılık ve şiddet tehdidi ile karşı karşıya olduğu, ye İnsan Hakları Raporu hakkında yazılı bir derin hayal kırıklığı yaratmıştır” denildi. tüm bu koşullar altında büyük çoğunluğunu hükümet yanlısı medya organlarının azın açıklama yaptı. Raporun Türkiye ile ilgili kısımlarının kabul edilemeyecek iddialar, yanlış tanımlamalar ve gerçekten uzak yorumlar içerdiği ifade edilen açıklamada, “Devletimizin ve ulusumuzun varlığına yönelik emsali görülmemiş terör tehditleriyle karşı karşıya kaldığımız bu dönemde, FETÖ/PDY, ‘Alevi olduğumuz için atıldık’PKK,DHKPCveDEAŞbaştaolmaküzere, “15 Temmuz darbe girişimi hakkında FETÖ unsurlarının rolüne ve FETÖ lider kadrosunun ABD’de ikamet ettiğine hiç değinilmemesi manidar bulunmuştur” denilen açıklamada ayrıca PKK’ye karşı yürütülen mücadelenin ‘iç çatışma’ olarak nitelendirilmesinin kabul edilemeyeceği vurgulandı. Açıklamada, “Raporun, vatandaşlarımızın temel Suriyelilerin oluşturduğu toplam 3.2 milyon sığınmacıya yönelik eşi görülmemiş çabalarımızı da idrak etmekten geri kaldığı esefle karşılanmıştır. Yapıcı işbirliği anlayışı içinde makamlarımızca sunulan bilgi ve görüşleri yok sayan bu raporun nesnellik konusunda hiçbir dayanağının olmadığı açıktır” ifadeleri kullanıldı. lıklara karşı bir dil kullandığı, hükümetin azınlık grupları korumak için yeterli önlem almadığı ifade edildi. Yahudilerin antiSemitizm nedeniyle göç ettikleri belirtildi. l 4+4+4 eğitim sistemi düzenlemesinin kız çocuklarının okula gönderilmemesi ve erkenden evlendirilmesi endişelerini artırdığına yer verildi. İSKİ’de taşeron olarak çalışan iki emekçi hiçbir hakları verilmeden işten çıkarıldı ZEHRA ÖZDİLEK İSKİ Genel Müdürlüğü’nde 10 yıldır taşeron işçi statüsünde garson olarak çalışan Müslüm Kılagöz (54) ve Kenan Aksünger (51), hiçbir gerekçe gösterilmeden, iş akitleri yenilenmeyerek işten çıkarılınca dava açtı. Kılagöz, “500’ün üzerinde işçinin içinden sadece ikimizi çıkardılar. AKP Esenler İlçe Başkanlığı’na birkaç defa gittim. Onlar da İSKİ Genel Müdürlüğü’yle görüştüler. ‘Facebook paylaşımlarından dolayı çıkardık’ demişler. Bunu sebebi belli, diğer arkadaşım da Alevi ben de Aleviyim. Tamamen keyfi bir uygulama” dedi. Garsonluk yaptığını ancak şirket tarafından temizlik elemanı olarak gösterildiğini dile getiren Kılagöz, tazminatlarını bile alamadıklarını belirtti. ‘İsim değişiyor, kişiler aynı’ Kenan Aksünger ise hiçbir neden olmadan aniden işten çıkarıldıklarını ifade etti. 11 yıldır İSKİ’de çalıştığını vurgulayan Aksünger, önce gerekçe olarak ‘emekliliğiniz doldu’ dendiğini kaydetti. Aksünger şöyle devam etti: “Orada emekliliği dolup çalışan bir sürü insan var. Aslında 11 yıldır çalıştığımız firmaların başındaki kişiler de aynı. İhale yapıldı, iki sene PEYTEM’de çalıştık, daha sonra Prizma’da çalıştık. 15 yıldır orada çalışanlar var tazminat vermemek için her yıl girdi çıktı yapıyorlar. Bizi de tazminatsız çıkardılar. Normalde geçen yıllarda arkadaşlarımız emekli olduğunda dilekçesini, evraklarını İSKİ’ye verdiklerinde tazminatlarını alıyorlardı. Bizi çıkarma nedenleri facebook paylaşımlarımızdır. AKP’liler paylaşınca suç olmuyor da biz paylaşınca mı suç oluyor.” Aksünger ve Kılagöz’ün avukatı Tuğba Ütebay müvekkillerine hiçbir hakları verilmeden işlerine son verildiğini belirterek, “Sadece iki arkadaşımızın iş akdi yenilenmedi. Kendileri sebepleri zaten söylüyor” dedi. Ütebay, gönderdikleri ihtarnameyi de dikkate almadıklarını dile getirerek, “Hukuki süreç başladı. Haklı nedenle fesih gerekçe gösterilmiş ancak nedeni söylenmemiş. İnsan hakları ve onuruna, ayrıca tarafı olduğumuz ILO’ya aykırılık söz konusu” diye konuştu. ‘Kayıplar bu ülkenin utancı’ Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınları için 623. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. 23 yıl önce 23 yaşında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın dosyasının açılmasını isteyen Cumartesi Annelerine, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu da destek verdi. Aydınlar’ın amcası Recep Aydınlar “Savcılar devlet büyüklerine hakaret edenlere gösterdiği hassasiyetin binde birini kayıp yakınlarına göstermedi. Bu ülkede insanlar kaybediliyorsa bu, bu ülkenin utancıdır” dedi. Açlık grevine başlıyorlar DİLEK ŞEN KHK ile mesleğinden ihraç edildikten sonra Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimi geri istiyorum” diyerek oturma eylemi başlatan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, 11 Mart’tan itibaren açlık grevine gireceklerini duyurdu. Gülmen’in “İşimi geri istiyorum” diyerek başlattığı eylem 117. gününe girdi. Gülmen, defalarca gözaltına alınıp serbest bırakıldı, darp edildi, vazgeçmedi. Öğretmen Semih Özakça ve Acun Karadağ, “Hayata Dönüş” operasyonuda Burdur Cezaevinde dozerin kepçe darbesiyle kolu kopan sosyolog Veli Saçılık da ona katıldı. Öğretmen Özakça ile aynı anıtın önünde 11 Mart’ta süresiz başlayacağı açlık grevi öncesinde, Cumhuriyet’e konuşan Gülmen, “İktidar ve eylemimizin muhataplarının da eylemden haberdar olduklarından eminiz. Polisler defalarca canımıza kast ederek saldırdılar. Burnum kırıldı, bacağımda küçük kırıklar oluştu. Semih’in vücudunda da benzer hasarlar oluştu. Acun Karadağ, 100. gündeki saldırıda ölümden döndü. Veli Saçılık, yine son saldırıda yerlerde sürüklenerek, kıyafetleri parçalanarak gözaltına alındı.” “Eylemi daha fazla duyurmak için” 117 gündür eylem yapan akademisyen Gülmen: Adalet talebini yükseltmek çok daha elzem imzalar topladıklarını, mahallelere giderek tek tek kapıları çaldıklarını, okullarda bildiriler dağıttıklarını söyleyen Gülmen, “Açlık grevi kararını niçin aldınız” sorumuzu “Direndiğimiz için çok mutluyuz, umutluyuz da. Ama sonsuza kadar burada oturamayız. Diğer yandan, ülkede öyle şeyler yaşanıyor ki, adalet talebini yükseltmek bizim için çok daha elzem olmaya başladı” diyerek yanıtlıyor. Gülmen, günlerdir kararlılıkla sürdürdükleri eylemin amacının, sadece işlerine dönmek ol madığının ve KHK’leri durdurmak istediklerinin altını çiziyor. OHAL’in eylem yasaklarına rağmen alanda oturma hakkından pankart asma hakkına kadar birçok kazanımları olduğuna dikkat çeken Gülmen, “OHAL’de bir şey yapılamaz düşüncesini kıran bir eylem olduğunu düşünüyorum. Beyinlerdeki teslimiyeti kıran bir etkisi oldu. Şu anda Malatya, İstanbul, Düzce, Bodrum ve Aydın olmak üzere kamu emekçileri benzer bir direniş sürdürüyorlar” diyor. Berlin’de ‘Venüs Gerilemesi’ Bir bu eksikti! Sanki derdimiz bize yetmezmiş gibi, bir de ‘Venüs Gerilemesi’ denen astrolojik fenomen başlamış. Nedir diye bana sormayın. Ne yıldızlardan anlarım, ne burçlardan! Benim işim siyaset ve dış politika. Ama bu işlere kafayı takmış dostlarım, Venüs Gerilemesi’nin feci bir durum olduğunu, âşıkların kavga ettiği, dostların ayrıldığı, evliliklerin bozulduğu, işlerin ters gittiği.. kısacası tüm gezegenin bir anda lunaparktaki çarpışan arabalar gibi bir oraya bir buraya savrulacağını anlatıyor. Anlayacağınız, ülkemizin günlük sıradan halinin gezegen sathı mâiline yayılması... Bu yüzden de olan bitene şaşırmamak lazım. Mesela Almanya’yla gerilimi ele alalım... Aslında bizler liderlerimizin, özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın haftada birkaç defa Almanya ya da Avrupa’ya ayar vermesine alışığız. Bu ayar verme durumları, genelde seçimler yaklaştıkça artar, seçim gerilimi bitince normalleşir; siyaset ‘Nerede kalmıştık’ diye dış dünyayla yeniden normal diplomatik temaslara başlar. Böyledir bizde. 2010’dan bu yana her seçim ‘düşmanlarla mücadele’ teması üzerine kurgulandı ve iktidar partisi günün anlam ve önemine göre meydanlarda farklı farklı kokteyl düşman cepheleri yaratır. Sürekli pompalanan “Yedi düvel birleşti, hepsi Türkiye’ye karşı” teması, günün anlam ve önemine göre revize edilir. Google’dan girip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son yıllardaki miting konuşmalarına kronolojik olarak bakabilirsiniz. İktidarın ve Türkiye’nin karşısındaki düşman, o gün görülen lüzum üzerine; ‘KandilSilivriCHPİsrail’ cephesi, ‘SilivriİsrailPKKCHP’ cephesi, ‘PKKErgenekonİsrailCHPEconomist’, ‘HDPPKKDHKPGezicilerCHP’, ‘CHPMHPPensilvanya’, ‘HDPPKKFETÖCHPKandil’ vs diye uzar gider. Dedim ya, buraya kadar şaşırtıcı bir durum yok. Arada Brüksel, Economist dergisi, İsrail ya da New York Times gibi yedek oyuncular olsa da iyi kötü yandaş medyayı takip eden her vatandaş, Almanya’nın son dönemde açık arayla en gözde terörist odak titrini elinde tuttuğunu bilir. Şaşırtıcı olan, Cumhurbaşkanı’nın Almanya’ya terörist demesi değil, genelde bu tarz ithamları duymazdan gelen Almanya’nın bu kez Erdoğan’a cevap vermesi. Şu zamana kadar Almanya ve Türkiye arasında, ‘mülteci anlaşmasına dokunulmadığı sürece atış serbest’ şeklinde zımni bir sözleşme vardı. Dikkat ederseniz Avrupa ülkeleri Erdoğan’dan gelen sert sözleri, hatta yeri geldiğinde Türkiye’deki hak ihlallerini, genelde geçiştirirdi. Bu kez öyle olmadı. Merkel’in bizzat gündeme getirdiği gazeteci Deniz Yücel’in tutuklanması ve Bekir Bozdağ’ın Almanya mitinginin iptal edilmesiyle kılıçlar çekildi. Almanya şaşırtıcı bir biçimde misilleme yaptı. İşte Venüs Gerilemesi bu olsa gerek! Size başka örnek vereyim. Ankara’nın bu hafta birkaç kez olduğu gibi Münbiç’e askeri operasyon düzenleyeceğini söylemesi, olağanüstü bir durum değil. Geçmişte sınırımızdan 150 kilometre ötedeki Rakka veya Irak’taki Telafer ve Sincar gibi bölgelere gireceğimizi de söyledik. Şaşırtıcı olan, Türkiye’nin bu hamlesi karşısında bir anda Rusya, YPG ve Suriye ordusunun ortak bir anlaşma imzalayarak Münbiç’in batısının Esad rejimine verileceğini açıklaması. Yani? Yani Moskova’nın Ankara’ya “Buraya kadar. Devam edersen karşında beni bulursun” mesajı vermesi. İşte bütün bunlar, sıradışı durumlar. Venüs Gerilemesi! Bu yüzden siz siz olun, 14 Mart’a kadar her türlü sürprize hazırlıklı olun. Astrologlara göre ilişkilerin bulandığı, ortaklıkların çatırdadığı, anlaşmaların bozulduğu bir dönemdeyiz! Ben falcıların yalancısıyım! Güzel pazarlar diliyorum. Haberlerimiz üzerine önerge verdi Böke: Mevsimlik işçileri Meclis araştırsın MUSTAFA ÇAKIR CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Cumhuriyet’in mevsimlik işçilerle ilgili haberi üzerine Meclis araştırması açılması için önerge verdi. 1520 yıldır bu şekilde çalışan mevsimlik, geçici işçiler bulunduğuna işaret ederek bu işçilerin işsiz kaldıklarında işsizlik sigortası fonundan da yararlanamadıklarını vurgulayan Böke, mevsimlik işçilerin bağlı bulunduğu sendikaların bu işçilerin kadroya alınmasını, işsiz kaldıkları dönemde işsizlik maaşı alabilmelerini ya da işten çıkarıldıklarında başka devlet kurumlarında çalışabilmelerini talep ettiklerini bildirdi. Hükümetin ekonomi yönetimindeki hataları ile artan işsizlik oranı ve mevsimlik işçilerin çözülmeyen sorunları arasında doğrudan ilişki bulunduğunu belirten Böke, “Geçim sıkıntısı ve geleneksel toplum ilişkileri altında kalan mevsimlik işçilerin; yaşam ve çalışma koşullarının, sorunlarının, sebepleri ile alınması gereken etkili ve sürekli tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması elzemdir” dedi. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear