26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 30 Mart 2017 R10 ekora doğru haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK ALİCAN ULUDAĞ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2016’da verdiği ihlal kararları sıralamasında Türkiye, AİHM’nin Avrupa Konseyi ülkeleri arasında hakkında en çok ihlal kararı verdiği ülkeler sıralamasında Türkiye ikinci sırada yer aldı. 2016 rakamları, Türkiye’deki hak ihlallerinin arttığını ortaya koydu Rusya’dan sonra ikinci oldu. Geçen yıl Türkiye aleyhinde 77 ihlal kararı verildi. Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı 2016 yılı faaliyet raporu, Türkiye’nin AİHM karnesini ortaya koydu. Rapora göre 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla AİHM önünde Avrupa Konseyi Üyesi toplam 47 ülke hakkında 79 bin 750 der AYM’DEN 23 MİLYON LİRALIK TAZMİNAT KARARI Raporda, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurulara ilişkin de bilgiler yer aldı. Bireysel başvurunun yürürlükte olduğu 2012’den bu yana AYM’ye 94 bin 732 başvuru yapıldı. Bu sayıda aslan payını, 42 bin 539 başvuru ile 2016 yılı aldı. 42 bin başvurudan 25 bin 821 başvuru hakkında kabul edilmezlik kararı verilirken, 1553 başvuru hakkında ihlal kararı çıktı. 2012’den bu yana Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararları sonucu mağdurlara 23 milyon 358 bin 81 TL tazminat ödendi. dest başvuru bulunuyor. Aleyhine en çok başvuru yapılan devlet 18 bin 50 başvuru ile Ukrayna oldu. İkinci sırada yer alan Türkiye’nin aleyhine 12 bin 600 başvuru ya pıldı. 2015’te Türkiye aleyhindeki dosya sayısı 8 bin 450’ydi. AİHM’ye 101 savunma Türkiye, 2016 yılında AİHM’ye toplam 101 hükümet savunma sı sundu. En çok savunma 31 dos ya ile adil yargılanma hakkı kapsa mında gönderildi. Bunu 26 hükü met savunması ile özgürlük ve gü venlik hakkı konusu izledi. Faali yet raporunda, Türkiye’nin 2016 yılında, 77 ihlal kararı ile, aleyhine en çok ihlal kararı verilen ikinci ül ke konumunda olduğuna dikkat çe kildi. Birinci sırada 222 ihlal kararı ile Rusya geliyor. 2016 yılında Türkiye hakkında verilen 77 ihlal kararında, ilk sırada gelen konu 22 kararla “özgürlük ve güvenlik hakkı”, ikinci sırada 18 karar ile “yaşam hakkına ilişkin etkin soruşturma yokluğu” oldu. 2015 yılında “özgürlük ve güvenlik hakkı”na ilişkin AİHM’nin Tür İDBHŞİAIDYRR,ANTORAİSHBKUVAR’KNvAIDeRPAONRU kiye aleyhinde 14, “yaşam hakkına yönelik etkin soruşturma yokluğu” ‘Yıkım derhal durdurulmalı’ile ilgili de 13 kararı vardı. AİHM, 2016’da adil yargılanma hakkına ilişkin ise 11, insanlık ve onur kurucu muameleye ilişkin etkin so İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve den olmuştur. Zaruri yıkım dahil yıkım rütülerek sorumluların yargı önüne ve molozların taşınması derhal dur çıkartılması ve cezalandırılmalarının ruşturma yokluğuyla ilgili 10, in Diyarbakır Barosu tarafından operas durulmalı. sağlanması için bir bütün olarak so sanlık ve onur kırıcı muamele ko yon ve sokağa çıkma yasağının ardın l Okul ve hastaneler derhal kulla rumluluk makamında bulunanları gö nusunda 9, yaşam hakkına ilişkin 8, ifade özgürlüğüne ilişkin 7 ihlal kararı verdi. 2015’te yaşam hakkına ilişkin ihlal kararı 4’ken, bu sayının 8’e çıkması dikkat çekti. dan Şırnak’ta yaşananlara ilişkin rapor kamuoyuna açıklandı. Raporda, şu tespit ve önerilere yer verildi: l Yıkım derhal durdurularak halkın evlerine dönebilmeleri ve insani yaşam koşullarına kavuşabilmelerine nılır hale getirilmeli. l Yaşam hakkı, işkence yasağı, ki şi özgürlüğü ve güvenliği ve pek çok temel hakkın ağır ihlali karşısında heyetimiz; başta Anayasa’da güvence altına alınan temel haklar, AİHS ve reve çağırmaktadır. l Yasadışı infazlar ve işkence dahil hak ihlallerinin tespiti için TBMM’de inceleme ve araştırma komisyonları kurulması, bölgenin bağımsız sivil izleme ve denetimine açılmasına ola 27 milyon ödendi Türkiye, 2016’da 78 ihlal kararı nedeniyle toplam 6.884.273 Avro tazminat ödedi. Bu rakam, bugün olanak yaratılmalı, maddi ve manevi zararları telafi edilmelidir. l İş makinaları ile ve aceleyle evlerin, mahallelerin yıkılması, molozlarının aceleyle taşınması; gerçeklerin Cenevre Sözleşmeleri ortak 3. maddesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerde ve BM Minneseto Otopsi protokolüyle devlete yüklenen sorumluluklar gözetilerek ad nak sağlanması gerekmektedir. l Kentin tarihi ve doğal yapısına, kültürel değerlerine zarar veren riskli alan, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma kararları geri çekilmeli. Kentin ta kü döviz kuruyla, 27 milyon 98 bin gizlendiği, delillerin karartıldığı, hatta li ve idari işlemlerin yapılması, olayla rihi dokusu aslına uygun olarak yeni 563 TL ediyor. l ANKARA yok edildiği kanaatine varmamıza ne rın araştırılması, etkin soruşturma yü den yapılmalıdır. l Yurt Haberleri Sivil siyaset cezalandırıldı KCK ana davasında verilen ağır hapis cezaları kamuoyunda tartışma yarattı MAHMUT ORAL KCK ana davasında verilen hapis cezalarını değenlendiren hukukçular, siyasetciler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri dava dosyasına bakan hâkim ve savcıların FETÖ soruşturmasında tutuklanmasına karşın davanın devam ettirildiğine, Balyoz ve Ergenekon davaları düşürülmesine karşın bu davanın düşürülmediğine dikkat çekerken, siyasetin engellenmesinin Kürt sorununu çözümsüzlüğe ittiğini vurguladı. Olumsuz bir tablo Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen: Bu soruşturmanın şu anda FETÖ’den tutuklu bulunan ve örgüt üyeliği ile suçlanan savcılar ile emniyet çalışanları tarafından hazırlandığını görmek lazım. O dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, ki şu anda kendisi FETÖ’den tutuklu, daha sonra itifarçı olarak, buradaki faaliyetleri ile ilgili kapsamlı beyanlarda bulundu. Burada adliyede imamların olduğunu, o imamların talimatları doğrultusunda soruşturma dosyası ve iddianame hazırladıklarını beyan ediyor. İkinci olarak dosya içindeki birçok delil, ortam ve telefon dinleme ve fiziki takip kararlarında, hukuk dışı, yasa dışı birçok karar var. Yani deliller yasak şekilde toplanmış ve bugün bu delilerle mahkumiyet kuruldu. Üçüncüsü ve en önemlisi mahkumiyet kararlarıyla, Kürt meselesinin nihai ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması yönünde olumsuzluk içeren bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu kararla birçok Kürt siyasetçi, siyaset yap ‘Açlık grevleri kritik aşamada’ PKK’li tutuklu ve hükümlülerin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan görüş yasağının kaldırılması, cezaevlerinde hak ihlallerini son bulması, OHAL’in kaldırılması amacıyla başlatılan açlık grevinin kritik aşamaya geldiği belirtildi. Açlık grevleri Şakran Cezaevi’nde 43, Edirne Cezaevi’nde 34, Sincan Cezaevi’nde 35, Menemen Cezaevi’nde 24, Van Cezaevi’nde 22, Hilvan ve Ermenek cezaevlerinde ise 14. gününe girdi. Pazartesi Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 10 tutuklu, Giresun Cezavi’nde 15 tutuklu,e Ağrı M Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan 42 tutuklu açlık grevine başladı. İzmir Şakran 2, 3, 4, Nolu ile Kadın cezaevinde 25 kişi açlık grevi eylemi yürütüyor. İzmir Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi tarafından son duruma ilişkin hazırlanan raporda, tutukluların sağlık durumları risk sınırına dayandığı belirtiliyor. İnisiyatifin Diyarbakır Eşsözcüsü Cahit Demirkıran, tutuklu ve hükümlülerin taleplerinin karşılanmaması halinde cezaevlerinden tabutlar çıkmaya başlayacağını söyledi. Tüm girişimlere karşın cezaevlerindeki ey lemciler ile hak örgütlerinin komisyonlarının ya da sağlık heyetlerinin görüşme yapamadığını, HDP milletvekillerinin dilekçelerine bile yanıt verilmediğini vurgulayan Demirkıran, “Ne istiyorlar? Öcalan ailesi ve avukatları ile görüştürülsün. Böylece Türkiye’nin önü açılır. Cezaevlerindeki baskılar son bulsun, idareler insan haklarına saygılı olsun. Bölgede baskılan son bulsun, OHAL kalksın. Bunları hükümet isterse bir gün içinde karşılayabilir ve bu sorun da çözülmüş olur” diye konuştu. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR ma imkân ve şansını yitirecek. Özgürlükcü Hukukçular Plat formu (ÖHP) Eşbaşkanı avukat Gülşen Özbek: Bir kumpas olduğu apaçık ortada olan davada sanıklar cezalandırıldı. Bizler sanıkların avukatları olarak hem istinaf hem de Yargıtay nezdinde itirazlarımızı yapacağız. Davanın en başından itibaren adil yargılama ilkelerine aykırı olduğunu düşünüyoruz. AKP’nin yargıya baskısı CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: Aynı dönemde açılan Balyoz, Ergenekon, Şike ve benzeri birçok davadaki deliller kumpas olarak nitelendirilmiş ve yargılamaların yenilenmesi yolu ile verilen mahkumiyetler geri alınmışken, aynı dönemde, aynı örgütlenmenin, aynı saikle açtığı bu davada ise mahkumiyet kararı verilmiş olması, AKP’nin siyasi iradesine uygun gerçekleşmişti. Bu davayı açan dönemin savcı ve hâkimleri mes lekten ihraç edilmiş ve hâlâ da tutukludurlar. Buna rağmen somut duruma rağmen yargının bu delilllerle karar vermesi ve şiddete bulaşmamış siyaseti cezalandırması, AKP’nin yargı üzerindeki baskısının ve yargının siyasallaşmasının başka bir göstergesidir. Bu davada silahtan arındırılmış, sivilleşmeye çalışan siyaset cezalandırılmıştır. PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik: Bu tür politik, ulusal soruna dayalı sorunlar, cezalarla, hapislerle, sürgünlerle, kanla çözülecek sorunlar değildir. Bu anlamda KCK Davası’nda verilen kararlar da hukuki boyutu bir tarafa, siyasi yönüyle bu şekilde değerlendirilmelidir.Verilen mahkumiyet kararları ile belki HDP ve DBP kadrolarının önemli bir kısmı ceza almış olabilir, bu onlar için engel teşkil etmez çünkü geniş bir kadrosal potansiyelleri vardır. Politik çalışmalarını sorun yaşamadan devam ettirebilirler. Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya: Kürt siyasetinde, siyasi alanın cezalandırılması ve toplumla bağının koparılması çatışmaların daha çok derinleşmesine ve savaşın devam etmesine neden olur. Bu tür süreçlerde yapılacak yasal düzenlemeler ile siyasi alanın güçlendirilmesi gerekir. Burada Meclis’e bu anlamda görev düşüyor. Yeniden yargılama Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (DİSA) kurucu üyelerinden Dr. Necdet İpekyüz: Kamuda tanınan insanlara ceza verilmesi, zaten içeride ve dışarıda sıkıntılı bir süreçten geçen Türkiye’nin yeni sıkıntılarla karşılaşmasına neden olacaktır. Seçilmiş olan, kamuoyunda tanınmış olan insanların yeniden yargılanması ile ilgili bir beklenti içindeyim. Yargıtay ve istinaf süreçlerinde böyle bir karar çıkmasını umut ediyorum. l DİYARBAKIR Açıklamaya Berkin Elvan’ın anne ve babası da katıldı. l TAKSİM DAYANIŞMASI’NDAN 6 NİSAN ÇAĞRISI ‘Berkin Elvan davası hepimizin’ Taksim Dayanışması ve Okmeydanı’nda gaz bombasıyla vurulan 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ailesi, herkesi, 6 Nisan günü başlayacak olan davayı izlemeye, sahiplenmeye çağırdı. Karaköy’deki Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde dün yapılan toplantıda konuşan TMMOB ÇED Danışma Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, “14 yaşında evinin sokağında biber gazı fişeği ile öldürülen Berkin Elvan’ın bütün katilleri ve azmettiricileri yargılanmadan ve hak ettikleri cezalara çarptırılmadan rahat bir uyku uyumayacağız. Bu dava hepimizin. Biliyoruz ve inanıyoruz ki, katilleri yargılanıp azmettiricileri ile birlikte hak ettikleri cezalara çarptırıldığı zaman adları Berkin konmuş çocukların oynadığı tüm parklarda ve ülkemizin dört bir yanında elvan elvan çiçekler açacak” dedi. Karanlıktan çıkmak için Baba Sami Elvan da “Berkinimizin vuruluşunun 4., uğurlayışımızın 3. yılındayız. Milyonlar olup uğurladığımız, bir halkın yalnızca toprağına ve yüreğine değil aynı zaman da azmine ve umuduna emanet ettiğimiz Berkinimizin katledilmesinin hesabını sormak için önemli bir tarihin arifesindeyiz. Berkin’in katillerinden hesap sorma mücadelemiz dünümüz için değil geleceğimiz içindir. Berkin’in haince katledilmesinin hesabını sormak, sadece canımız oğlumuzun anısına sahip çıkmak için değildir. Emri ben verdim diyen başta olmak üzere, en alttakinden en üsttekine katillerden hesap sorma mücadelemiz, tüm bu zifiri karanlıktan çıkış için önemlidir” diye konuştu. Sanık salonda olsun Elvan ailesinin avukatlarından Can Atalay ise sanığın duruşmaya SEGBİS’le bağlanacağını belirterek şöyle konuştu: “Devletin yapması gereken, sanığın hakları kadar, çocuğa karşı işlenen suç nedeniyle davayı takip etmesidir. Çocuğa karşı işlenmiş bir suç ortadadır. Devlet çocuğun hakkını korumakla yükümlüdür. Sanık Fatih Daldal’ın mahkeme salonunda hazır olmasını bir kez daha buradan talep ediyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet l İÇİŞLERİ BAKANLIĞI KARARA BOZMA İSTEDİ Ali İsmail’e verilecek tazminat fazla geldi KEMAL GÖKTAŞ İçişleri Bakanlığı, Gezi Direnişi sırasında polis ve esnafın dayağı sonucu öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ailesine 709 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden mahkemenin kararının bozulması için istinaf mahkemesine başvurdu. Korkmaz’ın öldürülmesinde bakanlığın “hizmet kusuru” olmadığını ve polislerin suç teşkil eden eylemlerinden devletin sorumlu tutulamayacağını savunan bakanlık, ayrıca emsal kararlara göre hükmedilen 650 bin TL manevi tazminatın fahiş olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye neden olduğunu ileri sürdü. Bu arada idare mahkemesinin kararında da Korkmaz ailesinin İçişleri Bakanlığı’nın avukatlarına 40 bin TL vekâlet ücreti ödemesine hükmedildiği anlaşıldı. Kusurumuz yok İçişleri Bakanlığı tarafından Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılan istinaf başvurusunda Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nin tazminat kararının bozulmasına karar verilmesi istendi. Hukuk Müşavirliği’nin başvurusunda ceza davasında verilen mahkeme kararının kesinleşmesi ve polislerin kişisel kusurunun tespit edilmesinin Bakanlığın sorumluluğunu ortadan kaldırdığı savunuldu. Başvuruda, “Bu durumda görevle ilgili bir kusur söz konusu olmadığından, kişisel kusur nedeniyle doğan zarar ve idaremiz arasındaki illiyet bağı ortadan kalkmaktadır. İdareye herhangi bir hizmet kusurunun atfı mümkün bulunmadığından haksız ve hukuka aykırı açılan davanın reddi gerekmektedir” denildi. “Davacılar lehine hükmedilen tazminat miktarının emsal nitelikteki dosyalarda hükmedilen tazminat tutarları ile kıyaslandığında fahiş olduğu” belirtilen başvuruda, “Tazmina AİLE DE İTİRAZ ETTİ Korkmaz ailesinin avukatları da tazminat taleplerini büyük ölçüde reddeden mahkemenin kararının istinaf yoluyla bozulması için Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda manevi tazminatın olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığına dikkat çekilerek “Takdir edilecek tazminatın idarenin kusurunu ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, benzer olayların bir daha yaşanmaması amacıyla caydırıcı ve cezalandırıcı olması gerekmektedir. Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülüş şekli, olayın vehameti, tüm kamuoyu tarafından olayın faili şahısların görüntülerinin izlenmesi, müvekkiller nezdinde oluşan ızdırabın bu şekliyle tekrar ve tekrar yaşanması, polis ve sivil şahıslarla birlikte eylemin gerçekleşmesi, idarenin mevcut ağır hizmet kusuru nedeniyle cezalandırıcı ve caydırıcı mahiyette daha yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi hukuka ve hakkaniyete uygun olmamıştır” denildi. tın sebepsiz zenginleşme aracı yapılamayacağı hukuk sistemimizde yerleşik bir kuraldır ve yargı içtihatları ile de sabittir” denildi. Başvuruda bu gerekçelerle 59 bin TL maddi ve 650 bin TL manevi tazminatın bozulması talep edildi. Aileye borç kesildi Bu arada Eskişehir 2. İdare Mahkemesi, Korkmaz ailesinin 189 bin TL maddi ve 2 milyon TL manevi tazminat talebini büyük ölçüde reddettiği için aileye borç da çıkardı. Mahkeme kararında, reddedilen 130 bin maddi ve 1 milyon 350 bin TL’lik manevi tazminat için 40 bin TL harç, 39 bin 950 TL de İçişleri Bakanlığı’nın avukatlarına vekalet ücreti ödenmesine hükmedildi. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear