24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 18 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Obortzauklulıkyonre?den AKP Avrupa Birliği ilişkileri ya da sıkı fıkı birlikteliği, tümüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin yıkılması ortak amacına dayanıyordu. AB’nin derdi; insan hakları, demokrasi filan değildi. Emperyalizmin yeni masalı küreselleşme çağında, üniter, güçlü bir ulus devlet, Avrupa anamalcılarının işine gelmiyordu. Büyük lokma yutulmazdı. Ufaltılmalı, küçültülmeli, kolay sömürülür ve yönetilir hale getirilmeliydi. Karakteri “bağımsızlığa” dayalı 1923 devriminin bir türlü alt edilememiş ruhu çökertilmeliydi. AKP’nin de derdi; insan hakları, demokrasi filan değildi. Hedefi, laik, demokratik yaşama son vermek, ye rine hilafetçi bir yapıyı getirmekti. AB’nin üyelik ninnisi ve Cumhuriyet değerlerine düşman AKP’nin çıkarları çok iyi örtüştü. İşte bu yüzden, bir Cumhuriyet Bayramı günü, 29 Ekim 2004’te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Roma’da, Papa 10. Innocentius’un heykelinin altında “Avrupa Anayasası”na imza attılar. Sonuçta, Avrupa’nın istediği oldu: Hem Türkiye, AB’ye üye edilmedi, hem de “bağımsız Cumhuriyet”in kurumları AKP eliyle yıkıldı. Dahası, ülkenin parçalanma olanağı “demokratikleştirildi.” Hem de yurtseverlerin, insan hakları ve hukuka aykırı bir biçimde “uygar” Avrupa’nın gözü önünde hapislerde çürütülmesi pahasına. AKP’nin de istediği oldu: “Avrupalı oluyoruz, insan haklarını genişletiyoruz, demokrasiyi ilerletiyoruz” safsataları ile İslamcı diktatörlüğe yürüme olanağını elde etti. Tıpkı, AKP’nin iktidarı uzun süre paylaştığı casusluk cemaati ile çıkar çatışması sonrası anlaşmazlığında olduğu gibi, öküz öldükten sonra (burada öldürülen öküz, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi oluyor) Avrupa ile de ortaklık bozuldu. “Nazi” suçlaması ile Avrupa Birliği’nin beyi Almanya ve dünya sömürgeciliğiyle ünlü Hollanda’nın üzerine gidilmesi, içeride diktatörlüğün pekiştirilmesi için yaratılan kurgulanmış bahanelerdir. Çünkü... Eğer 16 Nisan’da “evet” çıkarsa, o yeni anayasa, Avrupa’nın ölçütleri ile uyuşmayacaktır. Ulusal yargısını, parlamentosunu, muhalefetini kendi benliğinde bütünleştiren bir “halife sultan”, kuşkusuz, bir zamanlar ruhani liderlerinin önünde imza attığı “kefere”lerin anayasalarına, insan hakları mahkemesine, parlamentosuna uyma zorunluluğundan sıyrılmak isteyecektir. O ortamın hazırlıklarıdır yaşananlar. Bıktık artık, yetsin Avrupa ile dalaşıldığı günlerde Danimarka’daydık. Kopenhag’ın meydanları genişti. Ortalarına yeni kiliseler yapılmaya kalkışılmamıştı. Tapınmak için tarihi kiliseler zaten vardı. Kazık kadar alışveriş merkezleri yoktu. Yeni yapılar arasında, çağdaş opera ve sanat merkezi göze çarpıyordu. Bir de İskandinav ülkelerinin en varsıl kütüphanesi. Kopenhag’da herkes birbirine gülümsüyordu. Kavgaya, dövüşe, ağız dalaşına, trafik küfürleşmesine hiç tanık olmadık. Türkiye’ye döndük. Biri, bıraktığımız gibi, avurdunu yellemiş, yine ağız dolusu konuşuyordu. Atışmadık ülke, saldırılmadık kural, sövülmedik incelik, edilmedik saygısızlık bırakmıyordu. Bir bıkkınlık geldi üstümüze ki, sormayın gitsin... 18 Mart 2017 SAYI: 33400 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.38 05.24 05.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 07.04 13.19 16.40 19.21 06.49 13.04 16.25 19.06 07.11 13.27 16.48 19.29 Yatsı 20.41 20.24 20.45 haber/yorum 13 Gençlik için başarının tanımı ‘borçsuz olabilmek’Dünya Ekonomisinden... Gelecek, gençliğin sırtına giderek büyüyen bir yük olarak biniyor. liğine, beşeri sermayenin gücüne, kurumsal sermayenin niteliği ve kapsayıcılığına bağlı. Şid Borç ve yoksulluk ise kuşaklar det içeren veya bölünmüş top arası devredilen bir mirasa dö lumlarda ise gelecek de o ki nüşüyor. Facebook tarafından şinin nerede durduğuna bağ yapılan bir araştırmada gençle lı olarak şekilleniyor. Dolayısıy rin hayatta başarılı olmanın ta la tıpkı ormanlar ya da balıkçı nımını “borçsuz olabilmek” diye lık gibi geleceğin korunması ge yanıtlamaları bunu doğruluyor. rekiyor. Zaten geçen aylarda Geleceği de bir kamu yara ABD’de bir grup genç, gezege rı olarak düşündünüz mü hiç? nin ve doğal kaynaklarının “çok Tıpkı su ya da hava gibi, gele derinden zarar görmüş” olabile cek de daha iyi ya da kötü kali ceğini ve bunun kendi yaşam tede olabilir. Bu, bir yandan do ları açısından bir anayasal hak ğal sermayenin bolluğu ve sür ihlali olduğunu ileri sürerek da dürülebilirliğine bağlı olurken bir va açtı. yandan da toplumsal sermaye Bu konu Dünya Ekonomik nin sağlamlığına, adil fırsat eşit Forumu’nun yıllık toplantılarının ana temalarından biriydi. Bakın neler konuşuldu: Evet, gelecek artık gençler için devralacakları bir kamu yararı olmaktan çıkıyor, borç ve haciz ile devraldıkları bir yük haline geliyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 25 ülkede yapılan araştırmalara göre son 10 yılda hane halkı gelirinin düştüğünü ya da aynı kaldığını söyleyenlerin sayısı 19332005 döneminde aynı şeyi söyleyenlerin 10 katına ulaşmış durumda. Aynı şekilde Facebook tarafından yapılan bir araştırmada da gençlerin hayatta başarılı olmanın tanımını “borçsuz olabilmek” diye yapmalarını bunu Dünya Ekonomisinden... doğruluyor. Sebeplerden biri de eskiden var olan ve artık kırılan “sosyal sözleşme”. Artık hemen hemen her ülke de yaşlılara yapılan kamusal transferler, gençlere yapılan yatırımların çok üzerinde. Örneğin Avrupa hükümetlerinin emekli aylıkları için harcadığı rakam eğitime harcadığı rakamın 2 katı. Avrupa Komisyonu’nun 2016 Yaşlanma Raporuna göre 2013’te 4 çalışan bir emekliyi finanse ederken bu oran 2060 yılına gelindiğinde yarı yarıya azalacak ve 1 emeklinin finansman yükü 2 çalışanın omuzlarına binmiş olacak. Peki, buna karşı gençler ne yapıyor? DEF’de önemle vurgulanan husus “gençlerin demokrasi ve kurumlara olan inançlarının giderek zayıflaması”. Bunun bir şekilde yansıması, var olan sistemi değiştireceğini vaat eden Brexit’te ve ABD’de Trump’ın seçilmesinde yaşandı zaten. Ancak daha da önemlisi hem seçimlerde sandık başına gidip oy kullanan hem de sosyal sorumluluk ya da gönüllülük gibi faaliyetlerde bulunan gençlerin sayısında olan gözle görülür azalma. Yine araştırmalara göre Avrupa’da 35 yaş altı oy kullanma oranı ciddi biçimde düşerken her 10 gençten sadece 3’ü gönüllü faaliyette bulunuyor. Önerilen çözüm ne? Ne yazık ki hayli zayıf. Gelecekteki yönetişim için üç ilke öneriliyor: esneklik, sürdürülebilirlik, dayanışma. Neoliberal kapitalist sistem tam anlamıyla masaya yatırılmadan radikal bir değişiklik pek de mümkün görülmüyor ne yazık ki... BERAAT GIBI CEZA Dilek Doğan’ı öldüren polise 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Cezada iyi hal indirimi yapıldı CANAN COŞKUN Dilek Doğan’ı ailesiyle birlikte yaşadığı evde vurarak öldüren özel harekât polisi Yüksel Moğultay, bilinçli taksir suçundan önce 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ardından iyi hal indirimi yapılarak cezası 6 yıl 3 aya indirildi. Kararla birlikte tutuklama kararı verilmedi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada, Dilek Doğan’ın annesi Aysel Doğan’ın sanık polis Yüksel Moğultay’a “Sen benim yavrumu öldürdün. Onu nasıl büyüttüğümü ben bilirim” şeklinde tepki göstermesi üzerine heyet, duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle anne Doğan’ın duruşma salonundan çıkarılmasına karar verdi. Aranın ardından söz verilen sanık Moğultay da “Ben kimseyi öldürmedim, kimseye bilerek silah doğrultmadım. Bu nedenle vicdanen rahatım. Ben devletimin bana verdiği görevi yerine getirdim. Kimseye ateş etmedim. Abisi arama ekiplerine doğru hareket etti. Silahın namlusundan ve dipçikten tutarak şahısları salona itmeye çalışırken silah patladı. İlla da birini vuracaksam bana mukavemet gösteren şahsı vururdum” dedi. Moğultay, olay günü OHAL bölgesinden geldiğini, yorgun olduğunu, bir an önce aramayı bitirip dinlenmek istediğini anlattı. Moğultay’ın kimseyi vurmadığına ilişkin iddiasının ardından anne Aysel Doğan, “Evet! Biz kızımızı vurduk, şimdi de burada adalet arıyoruz” diye tepki gösterdi. Son sözü sorulan Moğultay, “Kesinlikle kimseyi öldürmedim. Olaya sebep olan Doğan ailesidir” diyerek aileyi suçladı. ABD’den Türkiye’ye ifade özgürlüğü çağrısı ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Mark Toner, Türkiye’yi ifade özgürlüğü, adil yargılanma güvenceleri, yargı bağım sızlığı ve diğer temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırdıklarını söyledi. Toner, telefonla gerçekleştir diği basın toplantısında kendisine yöneltilen “Was hington Post gazetesi, Türkiye’de geriye doğru giden insan hakları ve basın özgürlüğü konusun da ABD yönetiminin tepki gösterip göstermeye ceğini içeren bir yazı yayımladı. Şu anda 150’den fazla gazeteci hapiste. Muhalefete de pek çok baskı var. Türkiye’deki insan hakları sorunla rı hakkındaki düşünceniz nedir” sorusuna verdi ği yanıtta, “ABD insan hakları ve temel özgürlük ler konusunu gerek özel görüşmelerde gerekse kamuoyu önünde dile getirmekte uzun bir geçmi şe sahip, bu Türkiye’yi de kapsıyor. Türkiye’yi, ifade özgürlüğü, adil yargılanma güvenceleri, yargı bağım sızlığı ve diğer temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyor ve bunları sağlamak için teşvik ediyoruz. Bazılarının tartışmalı veya rahatsız edici bula bileceği konuşmaları içermesi yalnızca de mokrasiyi güçlendirir ve korunması gerekir” diye konuştu. l Dış Haberler Mark Toner BASIN KONSEYİ’NDEN BOZDAĞ’A MEKTUP: Tutuklu gazetecilerin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Basın Konseyi, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a mektup yazarak, tutuklu gazetecilerin koşulları hakkında ne düşündüğünü sordu. Basın Konseyi’nin mektubunda “Gazeteciler hakkındaki iddianamelerin bir an önce yazılıp, davaların açılması ve yargılamaların ivedilikle başlaması gerektiği, gerçeğimizdir. Bundan hareketle; yargılamaların başlamasıyla, tutukluluk hallerinin azalacağına inanıyoruz ve geciken adaletin, adalet olamayacağı kanısındayız” denildi. Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya’nın geçen günlerde ya yımlanan bir mektubunu da anımsatan Basın Konseyi, Bozdağ’a şu soruları yöneltti: “Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle anayasal haklarını kullanırlarken tutuklanarak aylardır cezaevlerinde tutulan gazetecilerin maruz kaldığı kabul edilemez bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz? Vicdani açıdan yaşananlara tepkiniz nedir acaba? Yeri gelmişken, yine sormak istiyoruz: Tutuklu gazetecilerle meslek kuruluşları olarak çok sayıdaki görüşme talebimizin de makamda bekletildiği bilgisi, acaba sizinle paylaşılıyor mu?” l İSTANBUL / Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ANKARA ADLİYESİ Dikkat çeken görev değişimi ALİCAN ULUDAĞ Ankara Adliyesi’nde Başsavcı Yüksel Kocaman’ın yaptığı işbölümü, gündemdeki yerini koruyor. 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin çatı davasını açan Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’ndan sorumlu Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen ile KPSS savcısı Yücel Erkman’ın görevden alınmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İtirafçılar doğru söylemiyor” diyerek isim vermeden tepki gösterdiği eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un ifadesini alan savcı Mehmet Tamöz de Anayasal Büro’daki gö revinden alındı. Necip Cem İşçimen’in yerine görevlendirilen Ergün Şahin ile ilgili dikkat çeken bilgiler gün yüzüne çıktı. Şahin, Ankara Adliyesi’ne ocak ayında atanmadan önce Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütüyordu. Burada terör ve darbe soruşturmalarını yürüten savcıların başında bulunan Şahin’in görev yaptığı dönemde Adil Öksüz’ün serbest bırakılması ve ardından kayıplara karışması olayı yaşandı. Öksüz’ü serbest bırakan hâkim, dosyanın kendisine “boş” geldiğini, Öksüz’ün Genelkurmay imamı olduğuna dair hiçbir bilginin olmadığını açıklamıştı. l ANKARA KHK İLE İHRAÇ EYLEMİNE MÜDAHALE Polis, Saçılık ailesini yerlerde sürükledi KHK ile ihraç edilmelerinin ardından Ankara Yüksel Caddesi’nde açlık grevine başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın eylemine polis sert müdahale etti. Gülmen ile Özakça, Ankara’nın İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimi geri istiyorum” diyerek başlattıkları 129 günlük oturma eylemini 9 gündür açlık grevine dönüştürdü. Gülmen ile Özakça’nın eylemine polis sert müdahalede bulundu. Müdahalede, 19 Aralık “Hayata Dönüş” operasyonunda kolunu kaybeden ve KHK ile işinden ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık ile annesi Kezban Saçılık da yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Anne Saçılık baygınlık geçirmesi üzerine serbest bırakılırken, Veli Saçılık ise gözaltına alınırken darp edildi. Saçılık’ın araca bindirilmeden önce tekmelendiği ve kıyafetlerinin yırtıldığı görüntüler sosyal medyadan paylaşıldı. Müdahalede 10 kişi gözaltına alındı. l ANKARA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI KADINA TACİZİ ÖNLERKEN BIÇAKLANMIŞTI Grammeşin’in katiline 38 yıl hapis kamilmasaraci@gmail.com.tr Kadıköy’de, 8 Mayıs 2015’te kadınlara yönelik tacizi engellemek isterken bıçaklanarak öldürülen öğretmen Bahadır Grammeşin’in katillerinin yargılandığı davanın karar duruşması dün görüldü. Mahkeme, Sanık Erkan Çınar’ı Grammeşin’i öldürdüğü gerekçesiyle “Kasten öldürme suçundan” önce müebbet cezasına çarptırdı, ardından iyi hal durumunu gerekçe göstererek cezasını 25 yıla indirdi. Çınar, işlediği kasten cinayete teşebbüs ve tehdit suçlarından ise 13 yıl ceza alarak toplam 38 yıl hapse mahkum edildi. Diğer sanıklar Yahya Burak Ataç 12 yıl 2 ay, Murat Topraktepe 12 yıl 2 ay, Mert Nikelay 10 yıl, Cemal Diri 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Öte yandan dava sonrası polis, Grammeşin’in yakınlarına müdahale etti. Müdühale sonucu adliye koridoru karıştı. l Haber Merkezi 125260 No’lu sürekli basın kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. MİYASE İLKNUR C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear