24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 15 Mart 2017 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY AB ile ipler koparsa ekonomik felaket olur Hollanda ile Almanya ilişkilerinin gerilmesi Avrupa Birliği sürecini de tehlikeye soktu. Uzmanlara göre, Türkiye ile AB ilişkilerinin kopması ciddi bir ekonomik kriz yaratacak Türkiye’nin en büyük ticari partneri 28 ülkeli Avrupa Birliği (AB) ile ipler gerili yor. Hollanda ve Almanya ile ya şanan siyasi kriz zaten uzun sü redir kötü olan Türkiye AB ilişki lerini tamamen rafa kaldırabilir. 28 ülkeli AB eko nomisi Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı. Uzmanlar, Türkiye’nin ekono ŞEHRİBAN KIRAÇ mik, sosyal, siyasi gelişimi ve gelece ğinin AB sürecine bağlı olduğu görüşünde. AB ile ilişkilerin tamamen dur ması Türkiye’nin ekonomisinin de iflası anlamına geliyor. Bü yüme düşecek, yatırımlar azala cak, turist gelmeyecek, işsizlik artacak. Yine ABTürkiye ilişki lerindeki durma, Türkiye’nin dış borç yükünü daha da artıracak. AB’nin Türkiye ekonomisi için ne kadar önemli olduğuna bak makta fayda var. 1İhracatın yarısı Türkiye ihracatının yüzde 47’sini ithalatının yüzde 40’ını bu ülkelerden yapıyor. Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçilerin yarısı yine bu ülkelerden geliyor. Türkiye ve AB arasında büyük bir ivme kazanan Bahadır Kaleağası Sağduyu GEREKİYOR Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası, “Hiçbir kriz iş dünyası için iyi değildir. Bunun her iki tarafa da olumsuz etkileri olacaktır” dedi. Hollanda’nın yaptığını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, bu tip konularda siyasetçilerin sağduyulu olması gerektiğine işaret eden Kaleağası, “Ortak değerlerin analizinin iyi yapılması gerekiyor. Hollanda ile çok derin ilişkilerimiz var. Olumlu ilişkileri tesis etmek çok uzun zaman alır. İyi ilişkiler ülkelerin dışarıda güçlenmesini de sağlar. Hatalar ne olursa olsun iyi ilişkileri yıkmamak gerekiyor. Bu her iki tarafın da menfaatinedir. Kriz derinleşirse tabiiki yatırımlar da riske girer” dedi. AB ile ilgişkilerin riske girmesinin Türkiye’nin diğer ülkeler gözündeki cazibesini de tehlikeye koyacağı uyarısında bulunan Kaleağası, “Sağduyu şart. Sorunları aşmamız gerekiyor. Rusya ile aştık. AB ile ilişkilerimizin iyi olması Rusya ile ilişkilerimizi de geliştirecek. Bunlar hep birbirini besleyen ilişkilerdir” diye konuştu. ticaret hacmi 2016’da 146 milyar 2dolar olmuştu. Türkiye AB’nin toplam ihracatından aldığı yüzde 4.4 pay ile 5. sırada bulunuyor. AB, 2016’da 68 milyar dolar ile Türkiye’nin ihracatında en üst sırada yer alıyor. Yine Türkiye’ye gelen doğrudan yatırımların yüzde 80’e yakını AB ülkelerinden geliyor. Ana yatırımcı Avrupa 3 Türkiye AB’nin toplam ithalatında ise yüzde 3.9’luk payla ihracat gibi 5. sırada geliyor ki burada AB ülkelerinin kendi aralarında yaptığı ticaret hariç tutuluyor. Ayrıca AB Türkiye’nin ihracatında olduğu gibi ithalatında da ilk sırada yer alıyor. 2016 rakamlarına göre; Türkiye 198 milyar dolarlık toplam mal ithalatının 77.6 milyar dolarlık kısmını (yüzde 39’luk pay) AB’den ger 4çekleştirdi. 2016’da Türkiye’nin AB ile olan ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 88 se 5viyesinde gerçekleşti. Sadece ihracat değil doğrudan yatırım açısından da AB’nin Türkiye ekonomisinde önemli bir ağırlığı bulunuyor. 30 Haziran itibarıyla Ekonomi Bakanlığı’na veri setine kayıtlı yaklaşık 50 bin yabancı şirketin 23 bini AB merkezli. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın verilerine göre 2016 Mayıs ayı itibarıyla bu şirketler Türkiye’deki doğrudan yatırımların yüzde 64’ünü gerçekleştirdi. 20022016 Mayıs tarihleri arasındaki doğrudan yatırımların büyüklüğü dikkate alındığında ise AB’nin Türkiye’ye yapılan yatırımlardaki ağırlığının yüzde 92 olduğu ortaya çıkıyor. Turist sayısı düştü 6 Türkiye’nin genel turizm sektöründe son iki yılda yaşadığı kötüleşmeye paralel olarak AB’den gelen yabancı ziyaretçi sayısında da dramatik bir düşüş gözlendi. Yabancı ziyaretçi sayısındaki 2015’te yüzde 10 ve 2016’da yüzde 30’luk düşüşleri de eklediğimizde Türkiye ekonomisi için çok önemli olan turizm gelirlerinde AB’nin yerini ve önemini daha iyi anlayabiliriz. Artık yeter İsminin açıklanmasını istemeyen bazı AB uzmanlarına göre Avrupa artık yeter noktasına geldi. Tarihin hiçbir döneminde uluslararası ilişkilerde ‘Nazi’ ve benzeri hakaret sayılabilecek ifadelerin kullanılmadığına işaret eden uzmanların görüşleri şöyle: 4 Türkiye’de AB ile olan ilişkileri sürekli baltalayan bir yaklaşım var. AB’den kurtulayım, idamı getireyim, yönetim sistemini değiştireyim, ekonomiyi çökerteyim diye. Bu durum ülkeyi tamamen içine kapatıyor. 4 AB süreci tam da Türkiye’nin lehine dönmüşken yeni fasıllar açılmışken bu sürece girilmesi, Türkiye’ye kaybettirecek. Türkiye kaybeder Uzmanlara göre AB’den Türkiye’ye yatırım duracak Yatırımlar rafa kalktı Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: Özellikle doğ rudan yatırımlar açısından Avrupa Birliği’nin Türkiye için oldukça önemli olduğunu söyle di. Gürsel’in konuşmasının satırbaşları şöyle: n Güvensizlik ve belirsizlik nedeniyle Avrupa’dan Türkiye’ye gelen yatırımlar askı ya alınmıştı. Şimdi böyle bir ortamda yatırım kararları tamamen rafa kalkacaktır. n Artık gelmeye niyeti olan turist de yaşa nanlardan sonra gelmeyecektir. n Türkiye’nin AB üyelik sürecini artık kimse ciddiye almaz. n AB, Türkiye ekonomisi açı sından çok önemli bir çıpa. İliş kilerin onarılması uzun zaman alacaktır. Belki de hiçbir za man onarılmayacaktır. Sputnik’e açıklama ya pan Yıldırım Beyazıt Üni versitesi öğretim üye si Prof. Dr. Muhittin Ataman’a göre ise Tür kiye, Avrupa ülkele Seyfettin Gürsel ri ile ciddi bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde ve bunu kestirip atmak mümkün değil. Göçmenlerin işi zor Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen’e göre yaşanan gerilimin kaybedeni Türkiye olacak. Şen ilk aşamada Türkiye’nin kayıpla rını şöyle sıraladı: n Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde 2014 2020 döneminde Türkiye’ye sağlana cak yaklaşık 4.5 milyar Avro’nun 167 milyon Avro’su ödendi. Geri kalan ödemeler don duruldu. Geri dönüş için 6 milyar Avro’nun sacede 552 milyon Avro’su ödendi ge ri kalanı dondurulacak. n AB’nin 7 yıllık yaptığı bütçelerde (20202026) muhtemelen Türkiye yer almayacak. Türkiye’nin 2023’te AB’ye tam üye olacağım hedefi var dı. Bu gerçekleşmeyecek. n Hollanda Türkiye’nin dış ti caret fazlası verdiği ülke lerden bazı ürünlerin itha latında Türkiye’ye öncelik veriyordu, muhtemelen bunları sonlandıracak. n AB ile ilişkiler durur sa, bu ülkelerde yaşayan 5 milyon 600 bin Faruk Şen Türkiyeli göçmenin işi zorlaşacak. Bakandan referandum sondajı YUSUF ÖZKAN Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın, Türkiye’yi çevreleyen denizlerde TPAO ve MTA’ya ait 2 araştırma gemisiyle petrol ve doğalgaz aramak üzere sondaj çalışmalarına başlanacağını açıklaması, “cahilce” ve “referanduma yönelik” bulundu. Türkiye’nin kıta sahanlığı sorununu çözmeden, zengin doğalgaz varlıklarını barındırdığı bilinen Kıbrıs açıklarında arama yapa mayacağı savunuldu. Enerji Bakanı Berat Albayrak, ge çen hafta ve dün yaptığı iki ayrı açıklamayla, TPAO’ya ait “Barbaros Hayrettin Paşa” ve MTA’ya ait “Turkuaz” gemileriyle Karadeniz ve Akdeniz’de petrol/doğalgaz sondaj çalışmalarına başlanacağını söyledi. 2013’te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Noble şirketi Kıbrıs’ın güneyinde sondaj çalışmalarına girişince, “Bir hafta içinde biz de sondaj çalışmalarını başlatacağız” demişti. Enerji uzmanları, Bakan Albayrak’ın söyleminin de referandum öncesine “denk geldiğine” dikkat çekerek, hangi “kara cahil ve bilgisiz” kişilerin bakanı yanılttığının açıklanmasını istediler. Söz konusu iki geminin iki ve üç boyutlu sismik araştırma amacıyla donatıldığını anımsatan uzmanlar, “Sürdürülen çalışmalar sondaj aşamasından çok uzak olduğu gibi, açık deniz sondajlarında bu tür gemilerin kullanılması asla söz konusu değildir” dediler. l İZMİR Tüfenkci: Yaptırımlar gündeme gelebilir Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Hollanda’ya yönelik yaptırımlara ilişkin, “Hukuki ve siyasi yaptırımlar dışında ileriki dönemde ekonomik yaptırımlar da gündeme gelebilir” dedi. Van’da açıklama yapan Bakan Tüfenkci, “Hollanda ile ilgili ekonomik anlamda bir yaptırım şu anda düşünmüyoruz. Biz Bakanlar Kurulunda almış olduğumuz siyasi ve hukuki yaptırımları açıkladık” ifadelerini kullandı. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Türkiye’de döviz kuru ve faizler niye aşırı oynak? Geçen hafta Sayın Mahfi Eğilmez kişisel blog sayfasında (*) son derece önemli bir hatırlatmada bulunuyordu: Merkez bankaları, bankacılık kesimini fonlamak amacıyla “temel” faiz oranlarını tespit eder ve uygularlar. Söz konusu “temel” faiz oranı genelde istikrarlı bir görünüm izler ve merkez bankalarının politik kararlılığını yansıtır. Yani, sık sık değiştirilmez. Diğer yandan (Türkiye’nin de izlemekte olduğu) dalgalı kur rejiminde dövizin fiyatı piyasanın arz ve talep ve ileriye yönelik (çoğunlukla spekülatif) beklentilerine bağlı olarak kendi dengesine “serbestçe” ulaşır; bunun için de “dalgalanır.” Ancak, eğer döviz kurlarındaki oynaklık dış ve iç etkenlerin de etkisiyle “aşırı” derecede artmışsa ve ileriye yönelik beklentileri olumsuz yönde etkileyerek, ekonomik istikrarı tehdit edecek boyuta ulaşmışsa, artık “temel” faiz aracının da aktif olarak devreye sokulması gerekecektir. HHH İktisada Giriş derslerinde bir ulusal paranın değerini üç biçimde tanımlamaktayız: (1) faiz oranı; (2) ulusal paranın (burada Türk Lirası’nın) dövizler karşısındaki değişim değeri; ve (3) enflasyon oranının tersi. Para piyasasının “dengesi” bu üç tanımın uyumlu olmasından geçmektedir. Paranın değerini veren bu tanımlar arasındaki herhangi bir tutarsızlık, para piyasasında dengenin yitirilmesine ve bu dengesizliğin reel ekonomi kesimine de sıçramasına neden olacaktır. Bu gerçeklikten hareketle, 18 Ocak tarihli Ekonomi Politik’te şu yorumu öne sürmekteydim: Eğer “döviz kurlarında oynaklık azaltılacak ve düzeyi korunacak” ise, bunu sağlayacak bir başka makro değişkenin varlığı gerekecektir. Yani, döviz kurlarının oynaklığını bertaraf edecek ve dövizin düzeyindeki olası hareketliliği üzerine alacak bir başka makroekonomik fiyata ihtiyaç vardır. Söz konusu “makroekonomik fiyat”, kuşkusuz, faiz oranıdır. Ancak, şimdi şu sorunun yanıtını düşünmek zorundayız: Ulusal ekonomide, özellikle reel üretici sektörler açısından, dövizde istikrar pahasına aktif olarak uygulanacak faiz oynaklığının yaratacağı belirsizlik ve yol açacağı istikrarsızlığın maliyetlerini nasıl göğüsleyeceğiz? Reel sektörün içinde bulunduğu borç yükü düşünüldüğünde, bir yandan döviz kurlarında ve faizlerde yaşanmakta olan baskıların bilançolar üzerindeki olumsuz etkileri ve üretim maliyetlerindeki tahribat nasıl önlenecektir? HHH Nitekim Sayın Mahfi Eğilmez de yazısında şu yoruma yer vermektedir: “Her şeyden önce kurda yaşanan oynaklık aynı şekilde faize de yansıyor. Öte yandan Merkez Bankası kuru piyasaya bırakmanın yanında faizi de piyasaya bırakınca bu kez piyasaya yön vermek yerine piyasanın peşinden sürüklenmeye başlıyor. Öyle olunca da piyasaya yön veremiyor, tam tersine piyasa ona yön veriyor”. Kuşkusuz ki Türkiye’nin ana sorunsalı tam da burada yatmaktadır: Türkiye’nin mali piyasalarında hem döviz kuru, hem de faiz birlikte neden bu kadar oynaktır? Türkiye’de hem döviz kuru, hem de faiz oranları istikrarsız biçimde aşırı oynaktır, zira enflasyon hedeflemesi ile yola çıkan, ancak zaman içerisinde bir yandan küresel sermaye hareketlerinin şantajları, diğer yanda “faizin sıfırlanması yönünde siyasi telkinler” nedenleriyle bağımsızlığı ve saygınlığı zedelenmiş bir görünüm sunan Merkez Bankası’nın para politikası inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirmiştir. (*) Bkz. Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar, 9 Mart 2017. http://www.mahfiegilmez.com/2017/03/dalgalkurrejimindendalgalfaiz.html Rusya’da kayıp 425 milyon dolar Rusya, Türkiye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımları bazı ürünlerde kaldırmış olmasına karşın, aralarında domates ve üzümün de bulunduğu 425 milyon dolarlık pazar payı olan tarımsal üründe ambargo uygulamaya devam ediyor. 2015’te ihracat değeri karanfilde 3.4 milyon dolar, tuzda 3.2 milyon dolar, kuru soğanda 8.7 milyon dolar, karnabaharda 574 bin dolar, ciklette 2.4 milyon dolar olmak üzere toplamda 18.3 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. 2015’te Türkiye’nin en büyük pazarları kuru soğan ve karnabaharda Rusya, brokolide Gürcistan, karanfilde ise Hollanda oldu. Öte yandan, Rusya’nın Türkiye’den tavuk eti, hindi eti, domates, salatalık, turşu, üzüm, elma, armut ve çilek ithalatı yasağı sürüyor. Bu ürünlerin Rusya’ya 2015’teki toplam ihracat tutarı 425 milyon doların üzerindeydi. Bu ürünler arasında sadece domatesin ihracatı 258.8 milyon dolar, üzümün ihracatı da 97.6 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. Ayrıca, ambargo kapsamındaki diğer ürünlerin değeri tavuk etinde 8 milyon dolar, hindi etinde 655 bin dolar olarak hesaplandı. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear