24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 15 Mart 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Dostlar, Bu mektubu sizlere içeriden elden bile verme imkânım yok, İçeriden içeriye mektup erdem üzerinde emekleyemeyen iktidarlar, sonunda şapa otururlar ve yönettiklerini düşündükleri topluma, şimdiki zama Ya ‘Evet’ çıkarsa... Ya ‘Hayır’ çıkarsa... Referandum öncesinde toplumun örgütlü kesimleri (trol ordusunu da katarsak sanırım en örgütlü kesim: AKP) elinden geldiğince çalışıyor. Bizim mahallede kimilerinin çalışkanlığı hâlâ klavye ile sınırlı. Facebook, Twitter vb. Yani bir tür “kendimiz çalıp kendimiz söylüyoruz” durumu. Kimilerinin kitle ile sıcak temastan anladığı Tünel Galatasaray Taksim hattında çalışmak. O belki klavyeye göre biraz daha etkili. Ancak İstanbul’u örnek alırsak, Eminönü Meydanı’nda, Zeytinburnu’nda, Kartal’da, Bağcılar’da, Sultanbeyli’de, Kâğıthane’de, Esenler’de AKP çadırları sıram sıram da bizim mahalleden pek ses soluk yok. Ancak yine de... okuma kurulundan geçse bile postayla gidip gelip size ulaşması dahi mümkün olmadığından çıktığımda gazeteden okumanız üzere bu gece hücremden ve makam masamdan yazıyorum. Sevgili Murat Sabuncu, Soner Yalçın tahliye olduğunda, Levent’teki bahçedeki o özgürlüğe merhaba gününden gayrı, Akşam gazetesi TMSF’ye devredildiğinde ve hemen istifamı sunduğumda “Dur acele etme, bekle” demiştin. Özgürlüğü bekliyoruz… Direnişimin sembollerinden Ahmet Şık, avukat ve vekil görüşlerimde sık sık selam ve mesajlarını aldım. Umarım benimkiler de sana ulaşmıştır. Hâlâ direniyoruz… Değerli Musa Kart, telefon başındaydınız, dost sesi duymak çok güzeldi. Sanırım içimden size aktardıklarımı da yüreğinize çizebildiniz. Ben model çizmeyi bırakmaya karar verdim. Çünkü memleket sarayların polyester tarihi dizisi kostümü gibi oldu. O gün dönüşte bir infaz memuru nereden geldiğimi sordu. Vekil görüş dediğimde “Gazeteci misin?” dedi. Kadın terzisiyim dediğimde “Seni niye buraya getirmişler ki?” dedi. Çizemesek de her yer karikatür gibi işte... Ve tüm Cumhuriyet kadrosuna ilave bu mektubu okuyan komşularım gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, milletvekilleri, belediye başkanları, hukuk adamları, askerler, polisler, işadamları, sanatçılar ve devrimciler… (Ülkenin bilinç hazineleri). Silivri kapısında Kumpas, Odatv ve benzer diğer tüm haksız davalara direnen, bir başka cezaevinden Can ve Erdem’e mektup yazıp da verilmeyen mektubumun yerine, uluslararası bir operasyon ile organize bir şekilde (Ayşe Arman’ın yüksek kültürünün tabiriyle) “paketlenip” içeri ve yanınıza gelen ben yani Terzi Yamağı (bu arada dünyaya rezil olduk)... Aramızda bolca demir kapı ve parmaklık, bol kamera ve koridor, 5 adımlık havalandırma avluları ve jiletli dikenli teller, ayrıca gökyüzüne döşenen kafesler ve beton duvarlar olsa da, tecrit ve hücrede kaldığım bugünlerde aynı çatı ve koğuşları paylaştığımıza nasılsa kimse inanmayacaktır. Engellenen sohbet hakkımıza ise “telekinezi” yoluyla doyduğumuza kimsenin şüphesi olmasın. Hepiniz benim Makam Odamdasınız. Çünkü kullanılmayan üst katın camından, yatağımın üstündeki gazeteye vuran güneşin yansıması, bugün toplu fotoğrafınızı aydınlattı. Güneşi geldiğimden beri ilk kez sayenizde gördüm. Ve size sahip çıkan o aydınlık, ulusal ve uluslararası tüm çağdaş demokrasi savaşçılarının ışığını… Sizlere dışarıdan yazılan mektuplar, burada benim tek mutluluk kaynağım. Yalnız olmadığınızı görmek çok güzel. Bana 2 faks ve 2 mektup lütfettiler. Minnettar olmalıyım! Günlerim temizlik, bulaşık, çamaşır, okumak ve yazmakla geçiyor… Cem Yılmaz’ın bir sosyal medya iletisinde ilettiği gibi “Herkes para sahibi olabilir ama zekâ sahibi asla”. Malum memleket artık Recep İvedik. Ahlak ve nı kaydedilmez zannettirip akıllarınca bir müsamere oynarlar. Tarih yazılmaz, okunur ve yorumlanır. Birkaç sallanan diş dışında iyiyim, idarımdan artık kan gelmiyor. Beni merak etmeyin. Aman kuru kayısı, badem ve cevizi ihmal etmeyin. Kantinde bazen olmuyor, bol stoklu alın. Ton balığı bayat çıkıyor dikkat. Ayrandan uzak durun. Havalandırmada sandalyeye çıkarsanız yüzünüz güneş alacak. Portakal kabuklarını gece kalorifere koyun güzel koksun, banyo için suyu erken açıp yerleri ısıtın. Lögarlardan yan havalandırmayla konuşuluyor, aklınızda olsun. Don lastiği, paket lastiği, çatal ve bıçak icat için yeterli ve fındığa sarılı cümle notları da duvarı aşabiliyor. Çabuk çıkmaya bakalım. Tüm dostlarımız masaları kurdu bizleri bekliyor. Konuşacak çok şey var ve alınacak çok yol, ayrıca edilecek çok mücadele. Hesap sormak mı? Boşverin, onlar kendileri ödemeye alışkın olmasa da bu halk elbet ödetir. “Ederi kadar bedel mi, bedeli kadar eder mi” kafalarına bir şekilde gömülür. Şimdilik 120 adım koridorlarda karşılaşmak, yarınlarda kadeh tokuşturmak ümidiyle. Yine de Kürt oylarında önemli bir sapma olmayacağı, buna karşılık BahçeliErdoğan ikilisinin milliyetçi oylar üstüne yaptıkları hesapta ise şaşılacak boyutta bir sapma olduğu anlaşılıyor. Görünen o ki 16 Nisan akşamı “Hayır” çıkması en az “Evet” kadar güçlü bir olasılık. Ama çantada keklik de değil. Yani umutlanmayalım, çalışalım... HHH Peki sohbetlerimiz, hele hele tartışmalarımız “Evet mi çıkacak, hayır mı” kısırlığına hapsedilebilir mi? Hapsedilmeli mi? Dönün yazının başlığına bir kez daha göz atın: Ya evet çıkarsa... Ya ‘Ha altını‘Doeyumyookrrsausninuizn’HKÜOKVUMÜENYMİSEAEYDRTOİİDKNYIİUNE yır’ çıkarsa... Her iki seçenekte de bu ülkenin, bu ül kedeki kör topal da olsa, eksikli kusurlu da olsa, kesintili kısıtlı da olsa yürüyen parlamenter demokrasinin ve demokrasiyi geliştirmek, derinleştirmek isteyenlerin başına neler geleceğini (gelebileceğini değil geleceğini. Çünkü görünen köy kılavuz istemez) hesaplamak, o zaman yapılacak yurttaşlık ve demokratlık ödevlerini şimdiden tartışmak gerek. Bir başka deyişle 17 Nisan sabahına Gazeteci İnan Kızılkaya 204 gün sonra hÂkim karşısınDA BASKI VE Anayasa değişikliklerine ilişkin hazırladığı raporla gücün tek elde toplanacağını, güçler ayrımının yok olacağını ve hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edileceğini duyuran Venedik Komisyonu, olağanüstü hal sürecinde basına yönelik çı bugünden hazır olmak gerek. HHH 16 Nisan akşamı “Evet” çıkarsa... “Milletim böyle istiyor, öyleyse...” diye başlayan, demokrasi kültüründen nasipsiz cümleler eşliğinde bu ülkede özgürlüklerin, aklınıza gelebilecek her türlü özgürlüğün nasıl acımasızca budanacağı ve tüm demokratik ve hukuksal kazanımların ortaçağ değerleri ile takas edileceği bir dönemin başlayacağını öngörmek için siyasal deha ve keskin bir ana TEHDİT GÖRDÜM Yazarlar Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın uzun süre tutuklu kaldığı ka kartılan KHK’ler için hü kümete “OHAL için gerek li olmayan ve KHK’lerle alınan tüm önlemler fes DUYGU GÜVENÇ hedilmeli” çağrısında bu lundu. Var olan durumda Türk basını nın görevi olan “kamunun bekçi köpek liği” görevini yerine getiremediğini ve gazetecilere yönelik hapis kararlarının da demokrasinin altını oyduğunu belirt ti. KHK’lerle basın özgürlüğüne yönelik liz yetisi gerekmiyor değil mi? patılan Özgür Gündem gazetesi ana dava kısıtlamaları değerlendiren Venedik Ko Peki 16 Nisan akşamı “Hayır” çıkar sında Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kı misyonu şu tespitlerde bulundu: sa... Referandumda “Hayır” diyeceklerin şimdiden hain, terörist ve düşman ilan edildiğine bakıp “Hayır”ın ağır bastığı bir referanduma AKP elebaşılarının “Millet böyle istedi. Demokrasidir. Saygılıyız” diyeceklerini umacak kadar saftirik değiliz değil mi? 100 yıllık düşlerini gerçekleştirip devletin dizginlerini ele geçiren siyasal İslamın “Hayır” çıkan bir referandum sonucuna boyun eğeceğini, anayasal ve hukuksal sınırların gerisine çekileceğini; zora, zorbalığa başvurmayacağını umacak kadar avanak değiliz değil mi? HHH Ya evet çıkarsa... Ya ‘Hayır’ çıkarsa... Her iki seçenekte de ülkemizi ve bizi zor, çok zor ve zorlu günler bekliyor. Özgürlükleri, demokrasiyi savunmak, korumak, yaşatmak ve derinleştirmek için bedel ödemeyi göze almış yurttaşlar olmaktan öte çare de yok, umut da yok. zılkaya, 204 gün sonra yargıç karşısına çıktı. Kızılkaya ifadesinde, hakkında toplamda 92 dava açıldığını ve bu davalarda tutuksuz yargılandığını belirterek, “Tutuksuz yargılanma kural, tutuklu yargılanma istisna olması gerekirken; aynı suçlamalar ile farklı bir davada tutuklu bulunmam bir çelişki değil mi” diye sordu. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya davanın ilk iki duruşmasına araç ve personel eksikliği iddiasıyla getirilmeyen Kızılkaya, tutuksuz olarak yargılanan yazarlar Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve avukat Eren Keskin katıldı. Çıplak arama işkencesi Savunmasını yapan Kızılkakaya, tutuklandıktan sonra götürüldükleri Silivri Cezaevi’nde zorla çıplak aramaya maruz kaldığını kaydederek, “Karşı çıktığımız bu çıplak aramada taciz edildim ve bu durum işkenceye çevrilerek uygulandı. O günden beri 2 kişilik hücrede tecrit koşullarında tutuluyorum” dedi. Kızılkaya, 7 aydır sınır lı sayıda mektup gönderebildiğini aktararak, şunları söyledi: “Meslek örgütleri olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneğine yazdığım mektuplar sakıncalı olarak görüldüğünden gönderilmedi. Cezaevi kütüphanesinden son iki aydır düzenli kitap alabiliyorum. Dışarıdan adıma gönderilen kitaplar ve yayınlar kabul edilmiyor. Aylarca BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Özgürlükçü Demokrasi, Aydınlık ve Sözcü gazeteleri verilmediği gibi yalnızca bir gazete ile TRT’ye ayarlı radyo ile aralık ayına kadar dünya ile iletişim kurabiliyordum. Aile ve avukat görüşüne çıkarıldığımda görüşme kabinine girinceye kadar gardiyanlarca tacize varan üst aramalarına maruz kalıyordum. İlk iki ay boyunca sabah ve akşam sayımlarında askeri nizam şeklinde ‘hazır ol’da sayım vermemiz dayatıldı. Kabul etmediğimizde baskı görüyor ve tehdit ediliyorduk. Aynı cezaevinde kalan tutuklular ve gazeteciler ile sohbet, spor ve ortak görüşme hakları OHAL baha nesiyle halen engelleniyor.” Gazete binasına ve arşivine el konulduğu için yargılamaya konu dosyalara ulaşmasının mümkün olmadığını bildiren Kızılkaya, “Savunmamı hazırlamak için kitap ve materyallere ulaşmama imkân tanınmıyor. Tutuklanmama ve yargılanmama gerekçe yapılan durum tamamen gazetecilik faaliyetlerine dayandırılmaktadır. Gerektiği kadar hukuki destekten yoksun durumdayız” dedi. Hakkındaki tüm suçlamaların mesnetsiz olduğuna vurgu yapan Kızılkaya, “Talimat ile gazetecilik yapıldığına dair iddiaları ilmini aldığım mesleğime ve kişiliğime yönelik hakaret olarak addederim” dedi. Adalet saraylara sığmaz Mahkeme heyeti Kızılkaya’nın tutukluluğunun devamına hükmetti. Duruşma 22 Haziran’a ertelenirken Kızılkaya duruşma salonundan götürülürken “Adalet saraylara sığmaz, hakikat kazanacak” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet UYARILAR: l KABUL EDİLEMEZ: KHK’lerle bireysel karar ve zamanında yargı denetimi olmaksızın, çok sayıda medya organının tasfiyesi, insan hakları hukukunun gereklerine göre kabul edilemez ve son derece tehlikelidir. l ENDİŞE KAYNAĞI: Yazdıklarına dayanarak, terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla, gazetecilere yönelik cezai kovuşturmaların yoğunlaştırılması, ilgili ve yeterli sebep olmadan tutuklanmaları da aynı şekilde endişe kaynağıdır. Bunlar demokrasiyi iyileştirmek yerine daha çok zayıflatır. l ESEFLE KARŞILIYORUZ: Venedik Komisyonu, var olan durumda, Türk medyasının kamunun bekçi köpekliği görevini etkin şekilde yapamamasından, olağanüstü halin uzatılmasına ve anaya sa değişikliğine dair değişiklikleri kont rol edememesini esefle karşılar. DİNK DAVASI DURUŞMASINDA SANIK YILMAZER İLE MAHKEME BAŞKANI ARASINDA BEDDUA POLEMİĞİ YAŞANDI ÖNERİLER: Kusurumuz Güler’i görevden almamak Komisyon,Türkhükümetinedeşu çağrılarda bulundu: CANAN COŞKUN Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin de yargılandığı davada, İstihbarat Daire Başkan Korumada Dink kriterleri Dink cinayeti dava dosyasına giren res dığını kaydetti. Dönemin İstanbul Emniyet mi yazışmalar, İstanbul Valiliği ve Emni Müdürü Celallettin Cerrah’ın valiliğe gön “O zaman niye imzaladın madem” dediğini belirterek, “Allah sizin de başınıza getirsin ki niye imzaladığını anlarsınız” diye tepki gösterdi. Bunun üzerine devreye giren Horasan, “Görev yapan hâkimlere bed l KANIT GÖSTERİN: 685 sayılı KHK ile kurulan ve 15 Temmuz sonrasında bireylerin durumunu ele alacak itiraz mekanizmasının kurulmasını öngören komisyona yapacağı ek düzenleme ile tasfiye edilen medya kurumlarını da lığı C Şube Müdürü sanık Ali Fuat Yılma yet Müdürlüğü’nün Genel Yayın Yönetmeni derdiği yazışmada ise Özkök’ün 6 Şubat dua etmeyin. Duruşma tutanağı okuyor kapsamına alması ve alınan önlemlerin zer ile mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan arasında “beddua polemiği” yaşandı. Horasan’ın “Hâkime, Cumhurbaşkanı’na beddua ettiğiniz için müdahale ettim” demesi üzerine Yılmazer savunmasını kesti. olduğu Agos Gazetesi önünde suikasta kurban giden Hrant Dink’e yönelik tehditlere karşın koruma sağlamazken talebi olmayan kişilere koruma sağladığı ortaya koydu. Dönemin Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e koru 2007’de valiliğe sunduğu dilekçede özel güvenlik görevlilerince korunduğunu, bu nedenle polis koruma istemediğini belirttiği kaydedildi. Cerrah, Özkök’ün MLKP ve DHKPC örgütlerinin hedefi durumunda olduğunu, bu nedenle yapılacak ilk İl Koru sunuz. O zaman itiraz etseydiniz. Saygı sınırını aşmayın” dedi. “Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar” diyen Yılmazer’e Horasan, “Yapılmış, bitmiş. Bu şekilde konuşmaya gerek yok. O dönem gereğini yapmış özel ve gerçekçi sebepleriyle ilgili, “bireysel, akla uygun ve kanıtlanabilir kanıtlara” dayanmasını sağlamalı l GAZETECİLERE GARANTİ: Söz konusu komisyon, kişilerle ilgili önceki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ma sağlanmasıyla ilgili olarak işleyen sü ma Komisyonu’nda değerlendirilene kadar sınız” diye yanıt verdi. Yılmazer’in “İnşal durumuna dönmeyi sağlayacak yetki ki duruşmada savunmasına devam eden Yılmazer, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in Danıştay ve Dink cinayetlerini önceden engelleyebilecek bilgiye sahibi olduğu halde bunu yapmadığını iddia etti. Yılmazer, “Derin çetelerin önlenmesine ilişkin ihtiyaçlara cevap vermediği, engellediği, İstanbul’daki çalışmaları tıkadığı için görevden alın reç ve resmi yazışmalar Dink cinayeti davasının devam ettiği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in İstanbul Emniyeti’ne yolladığı 31 Ocak 2007 tarihli yazışmada, DHKPC’nin Hayata Dönüş operasyonu nedeniyle Mehmet Ağar, Kenan Evren, Hikmet Sami Türk, Şevket Kazan ve Ertuğrul Özkök’ü öldürülebileceği şeklinde teyit edilemeyen bilgiler alın yakın koruma tedbiri ile koruma altına alınmasını talep etti. Söz konusu talebe olur veren ise dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’di. 25 Mayıs 2007’de Özkök’e oy çokluğuyla koruma tahsis edildi. Açık bir ölüm tehdidi olmamasına karşın 2005’te yazar Orhan Pamuk’a koruma verilmesine ilişkin kararda da imzası bulunan Cerrah, verdiği savunmada Dink ile ilgili “Kendisi neden koruma istemedi” demişti. lah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin bilinci içerisindesinizdir” demesi üzerine, Horasan, “Hak ihlali olmaz bizde. Sizle alakalı konuya gelelim çarpıtmayalım” dedi. Savunmasını yarıda kesti Duruşmanın ikinci yarısında Yılmazer, savunma hakkının kısıtlan lere sahip olmalı. Komisyonun medya kurumlarını da kapsayacak şekilde acil başvurular için öncelik tanıma gücü olduğu garanti edilmeli; özellikle yazdıklarıyla itham edilenler için gazetecilerin terör örgütü üyeliğinden yargılanmayacağı garanti edilmeli l PEŞİN TUTUKLULUK: Suçlamaların ağır olması ve yazdıklarının içeriğinden dı. Dink cinayetinde bize bakan bir kusur dığı gerekçesiyle savunmasını kesti. dolayı gazetecilere peşin tutukluluk (ce varsa, İstanbul’daki o zaaflara rağmen Ah cel polislerle olan ilişkileri sayesinde ‘sırtı kanı Horasan arasında “beddua polemiği” Horasan’ın “Hâkime, Cumhurbaşkanı’na zaya dönüşen tutukluluk) uygulanma met İlhan Güler’i görevden almamaktır. mız sağlam’ duygu düşüncesi vererek Ya yaşandı. Yılmazer, istihbaratçı polis Muhit beddua ettiğiniz için müdahale ettim” malı; yetkililer gazetecilerin tutuklulu Alsaydık, o çalışmalar yapılsaydı bu katli sin Hayal ve Ogün Samast’ı azmettirdi. Ar tin Zenit’in savunmasında, kendisiyle ilgili demesi üzerine Yılmazer, “Ben bu şart ğu konusunda, AİHM içtihatları doğrul amlar gerçekleşmeyecekti” dedi. kalarında devlet olduğu motivasyonu var iddialarını reddettiğini belirterek, Zenit’in larda savunma yapmayacağım. Barodan tusunda “konuyla ilgili ve yeterli” se ‘Sırtımız sağlam dediler’ dı, kahraman olacaklarına inandılar. Bunu Tuncel’in polisle ilişkisi ile sağladı. “Cezaevinde zulüm gördüm. Savcı, avuka tayin edilecek avukatla sorulara yanıt tım olmadan jandarmaları başıma dikerek vereceğim” dedi. Dink ailesi avukatları bepler sunmalı ve bu tutuklamalar istisna olmalı Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdü Tuncel’in Emniyet’te en güçlü büyük ilişki ifademi aldı, savcının baskısı altında ifade ise Yılmazer’in savunmasını önemsedik l FESHEDİN: OHAL için gerekli olma rü Engin Dinç’in Tuncel ile Trabzon İstih si Engin Dinç’tir” dedi. verdim” dediğini anımsattı. Yılmazer bu lerini belirterek devam etmesini diledik yan ve KHK’lerle alınan tüm önlemler barat Şube’de görüşmesiyle ilgili ise “Tun Duruşmada, Yılmazer ile mahkeme baş nun üzerine üye hâkim Cem Karaca’nın lerini ifade etti. l İSTANBUL feshedilmeli. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear