24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KULTUR 108 yaşındaki resim derneğinden sergi Güzel Sanatlar Birliği Resim Derneği, “108 Yaşında” resim sergisi açıyor. Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi’nde 3 Şubat’ta açı samlarının bir çatı altında birleşmesi fikri ile, ressam Ruhi Arel’in öncülüğünde, Sanayii Nefise Mektebi Âli’sinden mezun ilk Türk ressamları tarafından lacak sergi 9 Şubat’a kadar 1909’da Üsküdar’da, “Osmanlı Ressam izlenebilecek. Türk res lar Cemiyeti” kuruldu. 1921’de “Türk Ressamları Cemiyeti” olarak adını değiştiren cemiyet, 1929’dan itibaren “Güzel Sanatlar Birliği” adı altında faaliyetlerine devam etti. Cemiyetin resim şubesi, 1973 yılında “Güzel Sanatlar Birliği Resim Derneği” adını aldı. Salı 7 Şubat 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Asi gençlerin romantik ve Müzikal tarihinin kült yapıtı “West Side dramatik öyküsü Story”, 118 Mart tarihleri arasında Zorlu PSM’de sahnelenecek. 1950’lerin sonunda, New York sokaklarında yaşayan asi gençlerin romantik ve dramatik öyküsünü anlatan şarkılarıyla “West Side Story” 60. yılını kutluyor. Bir klasiğe dönüşen müzikalin besteleri Leonard Bernstein’a sözleri ise Stephen Sondheim’a ait. SİNEMA DESTEKLEME KURULU’NDAN DESTEK ALAMAYAN EMİN ALPER VE TOLGA KARAÇELİK: Onlar Türkiye sinemasının en başarılı genç kuşak yönetmenlerinden. Aldıkları Film çekmemizi kucakdolusuödüllerleulus istemiyorlar... lararası önemli festivallerde Türkiye’nin göğsünü kabarttılar. Peki, Sinema Destekleme Kurulu neden bu iki yönetmenin yeni projelerine destek vermez? Emin Alper ve Tolga Karaçelik’e sorduk. Emin Alper ve Tolga Karaçelik. Onlar Türkiye sinemasının en başarılı genç kuşak yönet menlerinden. İkisi de “hicap duyarız” deyip filmlerinin aldı ğı ödüllerden bahsetme yi pek istemese de, biz anlatalım. İkisi de sade ce iki film çekti. Her iki yönetmenin iki filmi de EZGİ ATABİLEN uluslararası önemli festivallerin pek çoğunda gösterildi, o festivaller den Türkiye’ye “onlarca” ödül getirdi. Bu “onlarca”dan kastımız 40 mesela! Emin Alper son olarak iki hafta önce Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nce büyük ödüle değer görülmüştü. Karaçelik’in son filmi “Sarmaşık”ın ise en iyi film, yönetmen, senaryo ve erkek oyuncu dallarındaki ödülleri toplayarak Altın Portakal’a vurduğu damgayı hatırlarsınız. Peki, Sinema Destekleme Kurulu ne den bu iki yönetmenin yeni projeleri ne destek vermez? Bunun 433 sinema cının Barış İsteyen Akademisyenler’e destek için imzaladıkları bildiri sonra sı haklarında açılan soruşturmayla bir ilgisi var mı? Çünkü her ikisi de o lis tede. Ne tesadüf, listeden başka kim seye de destek çıkmamış... Yoksa ku rul ifade edildiği gibi “uluslararası ör neklerinde olduğu gibi ‘uzman’ sektör temsilcilerinden” oluşmuyor mu? Peki öyleyse ilk filmini çekecek iyi sinema cılara nasıl imkân verilecek? Bütün bu sorular aklımızda, Emin Alper ve Tolga Karaçelik’le buluşuyo ruz... n Hangi film projeleriniz onaylan madı? Emin Alper: Benimki “Kız Kardeş ler”. Besleme olarak zengin ailelere verilen üç kız kardeşin hikâyesi. Çok tehlikeli bir proje değil yani. Tolga Karaçelik: Adı “Kelebekler”. Benimki de üç kardeşin hikâyesi. Ai leleri öldükten sonra köyden uzaklaş tırılmış üç kardeşin, daha sonra ba baları tarafından aynı köye geri çağrı lıp birbirlerini 30 sene sonra yeniden görmesi ve babalarını da ölü bulmala rı üzerine gelişen bir komedi filmi. Be nimki de yani tehlikeli değil. ‘Kimliklerimizle de alakalı’ n Ortada aldığınız bunca ödül varken, Sinema Destekleme Kurulu’nun sizin projelerinizi ‘des Can erok Emin Alper tek’lememiş olmasını neye bağlıyorsunuz? E.A.: Yeni projeler de daha çekilmeden uluslararası önemli festivallerden ödüller alıyor. Ama ülkenizde Kurul’a başvurduğunuzda filminizin çekilmesini istemeyen bir grupla karşılaşıyorsunuz. Tabii ki bu durum içinde yaşadığımız politik ortamla çok yakından ilişkili. Sadece o bildirinin imzacılarından olmamızla da ilgili değil. Kimliklerimizle de alakalı. n Daha önce Sinema Destekleme Kurulu’ndan destek almıştınız, değil mi? E.A.: “Tepenin Ardı” ve “Abluka” ikinci, üçüncü başvurularında destek aldı, ilkinde hep reddedildi. İki film de destek almasa çekilemezdi. T.K.: “Sarmaşık”ta da “Gişe Memuru”nda da cüzi rakamlar da olsa Tolga Karaçelik destek aldım. n Daha önce verilen destek şimdi niye esirgeniyor öyleyse? E.A.: Kurulun yapısıyla ilgili sorunlar ve bugünkü siyasal ortamla alakalı problemler var. Kurulda 14 kişi gizli bir şekilde oy kullanıyor. Bu gizli oylama bu seneki kurulda başladı. Daha önce kim kaç puan vermiş biliyorduk. Şimdi kimin ne puan verdiğini de bilmiyoruz. Şimdi bir ön değerlendirmeden sonra 30 film çıkıyor, sadece o 30 filmi tartışıyorlar. Kuruldan aldığımız bilgilere göre bizim filmlerimiz sıralamada 70’inci mi, 80’inci mi ne olmuş... Kurul içinde bir grubun önceden toplantı yaparak bazı projelere düşük puan verdiklerine dair çok ciddi duyum var. Çıkan sonuçlar kurulun hedefleriyle çelişiyor. n Kimler var bu kurulda? T.K.: Kurulda 14 temsilci var. 10’u sektör temsilcisi, 4’ü bakanlık temsilcisi. Fakat sektör temsilcilerinin arasında bir taraflaşma, “benim tarafımdan film çıksın” düşüncesi var. Farklı ekonomik dengeler de söz konusu. Dar ideolojik, politik hedefler gözetip kraldan çok kralcılık ya da OHAL fırsatçılığı yapanlar da var. Tabii Kültür Bakanlığı’nda çalışan memurları tenzih ederim. E.A.: Kurul içinde namusuyla çalışan ehil insanlar da var. Kaliteli projelere destek kararları da onların baskılarıyla çıktı zaten. Ama hiç film çekmemiş ‘yönetmen’ler de var. Başarımızdan dolayı bizden nefret edenler de... ‘Kürt yönetmenlere destek yok’ n Hakkında soruşturma açılanlar arasında hiç destek alan var mı? T.K.: Yok işte. E.A.: Bildiriye imza atmış olmak gibi, falanca ödül töreninde yaptığı konuşma gibi açıkça bir kulp bulamıyorlarsa, trollerin ağzına düşmüş bir tweetin yoksa ve yandaş medyada haber olmadıysan şansın daha yüksek… Memleketteki politik baskı atmosferini fırsata çevirmeye çalışan pek çok sektör temsilcisi var. Sakıncalı olduklarını düşündükleri isimleri silerek ilişkili oldukları projelere yer açıyorlar. Dolayısıyla listeler de biraz karma çıkıyor. Kutluğ Ataman mesela AKP’ye duyduğu sempatiyi her yerde açıklamış bir insan fakat o da destek alamadı. n Kurulun üstünü çizdiği sinemacıların profilleri nasıl peki? E.A.: Benim bildiğim kadarıyla hiçbir Kürt yönetmen destek alamadı. Filmlerinin Kürt meselesini anlatıyor olmasına da gerek yok, Kürt olmaları yetmiş. Cannes’da kısa film dalında Altın Palmiye alan Rezan Yeşilbaş mesela ilk uzun metrajlı filmini çekecek. O da Kürt bir yönetmen ve o da elenenler arasında. Malum bildiriye imza atmış hiçbir isim yok. LGBTİ film yok... n Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz? T.K.: Filmimi bir yolunu bulup çekeceğim. Bunu nasıl yapacağım, şu anda bilmiyorum. “Gişe Memuru”nda da bilmiyordum, “Sarmaşık”ta da. Ama işimiz bu bizim. Bir karafatmalar kalır hayatta, bir sinemacılar. Oyunun kadrosu Füsun Demirel ile yenilendi “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır”, yeni sezonunda usta oyuncu Füsun Demirel ile yenilendi. Deniz Çakır, Zeynep Kankonde, İpek Türktan Kaynak ve Kadir Çermik’in rol aldığı, AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahneye konuyor. Oyun, birbirinden farklı dört kadın karakterin her türlü baskı altında verdikleri yaşam mücadelesini ve kafalarındaki “sistemli karışıklığı” eğlenceli bir dille anlatıyor. Ece Temelkuran’ın aynı adlı kitabından esinlenerek, Selen Uçer’in yazıp yönettiği oyun 15 Şubat Çarşamba akşamı saat 20.30’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde izlenebilecek. Borusan Filarmoni Orkestrası Uzakdoğu turnesine çıkıyor Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), Uzakdoğu turnesine çıkıyor. BİFO, 15–16 Şubat 2017 tarihlerinde 45. Hong Kong Sanat Festivali’ne konuk oluyor. Sanat yönetmeni ve sü rekli şefi Sascha Goetzel yönetimindeki topluluk, festivalde vereceği ilk konserde ünlü virtüöz Vadim Repin; ikincisindeyse dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay’a eşlik edecek. Sahnedeki Moby Dick Herman Melville’in ‘MobyDick’ (1851) başlıklı romanı, popüler kültürde de benimsenmiş bir dünya klasiğidir. Varlığını, bir bacağını koparıp yutmuş olan Beyaz Balina’dan öç almaya yazgılayan Kaptan Ahab’ın öyküsü, pek çok kez sinemaya uyarlanmış, çizgi film, çizgi roman olarak da milyonlarca okurla buluşmuştur. Çoğunlukla denizde geçen ve Beyaz Balina’yla karşılaşma anlarının önemli olduğu bir öykü tiyatro sahnesine aktarılırsa ne olur? Amerikalı oyunculuk hocası Stanton Jay Davis bunu merak etmiş olmalı ki romanı tiyatroya uyarlamış ve sahnelemiş. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen oyunun Türkçesi D. Burcu Boran’ın. Sahne tasarımı Hakan Dündar, giysi tasarımı Çevren Sarayoğlu, ışık tasarımı Osman Uzgören, koreografisi Korhan Başaran imzasını taşıyan yapımın müziği Kemal Günüç’ün. ‘Moby Dick’in öyküsü, Ishmael adlı anlatıcı tarafından iletiliyor. Shakespeare’in, İngiliz ozan John Milton’un, dahası, İncil’in anlatım biçemlerini çağrıştıran, Yunan mitolojisine, ünlü edebiyat yapıtlarına kullanılan imgeler yoluyla gönderme yapan, incelemecilerin tüketemedikleri, 700 sayfa dolayında bir edebiyat ürünü. Böyle bir metni iki buçuk saate sığacak bir sahne olayına malzeme yapıyorsanız, ya denizde geçen sahnelerin canlandırılmayıp, ‘anlatma’ yoluyla dile geldiği, daha çok Kaptan Ahab’ın iç dünyasında yaşadığı trajedinin içerdiği göndermelere odaklanan bir psikodrama ya da trajedi yazacaksınız, ya da sahnede görselişitsel açıdan gerçeklik duygusu verebilen bir deniz serüveni öyküsü anlatacaksınız. Uyarlamacı ve yönetmen Davis her iki seçeneği de göz önüne alan, ama ‘yetişkin’ seyirciyi etkileyecek boyutlara ulaşamayan bir metin yazmış. Uyarlama, Beyaz Balina’nın amansız gücüne karşı çıkarak, kendini tanrılaştıran ya da şeytanlaştıran –ve evrenin düzenini altüst eden Ahab’ın içsel yaşantısına ışık tutamadığı gibi, yaşanan serüveni de etkileyici biçimde aktaramıyor. Müzikal düzleminde her şey yolunda gidiyor Ne ki Davis bir üçüncü seçenek daha kullanmış: Metnini müzikal bir sahnelemeye dayandırmış. Amerikan müzikallerinin, Hollywood sineması örneklerinde de olduğu gibi, teatral düzeyde ‘sahtelik’ içermesine karşın, seyirciye kendini kabul ettiren bir artistik inandırıcılığı vardır. Yönetmen Davis’in, Ankara DT yapımında bu çizgiyi yakaladığını söyleyebiliriz. Sahne olayının müzikal düzleminde her şey yolunda gidiyor. Kemal Günüç’ün düzenlemeleri ve müzik direktörlüğü çok başarılı. Koreografi, danslar, şarkılar, koro bölümleri, Amerikan müzikalleri biçeminde, kusursuz bir disiplinle sunuluyor. Yapımın en övgüye değer yanı da mikrofon kullanılmıyor ya da kullanıldığının fark ettirilmiyor olması. Ne ki böyle bir gösteri ortamında, ‘Moby Dick’in kişileri ancak ‘tipleştirilerek’ sunulabiliyor. Deneyimli oyuncu Mesut Turan’ın Ahab’ı ‘öfkeli, huysuz kaptan’, Caner Kadir Gezener’in Ishmael’i de ‘bahtsız serüvenci’ olarak, derinliği olmayan, iki boyutlu çizimlerle sınırlanmış. Öteki sanatçıların oyunculuğu da aynı çizgide sürüyor. Bu arada, kadın sanatçıların da gemici rolüne çıkması da yadırgatıcı. Dündar’ın, üstünde ayrıntıyla çalışılmış dekorunun ve Uzgören’in ışık tasarımının yeterli görsel etkileri oluşturamayışı şaşırtıcı. Denize doğru fırlatılan zıpkınların sahnenin tahta döşemesine çarptırılmasıyla çıkan takırtılı gürültü, Moby Dick adlı balinanın yaratmasını beklediğimiz ‘korku’ ve ‘dehşet’in Akün Sahnesi’ne uğramadığının göstergesi. Çocuk seyircilerin ve müzikal seyircisinin hoşlanabileceği bir yapım var karşınızda. ‘Orhan Alkaya ile Şairin Şiir Evreni’ Tiyatro yönetmeni ve şair Orhan Alkaya, şairlik serüvenini paylaşmak üzere Bursa Nilüfer’e gidiyor. “Orhan Alkaya ile Şairin Şiir Evreni” başlıklı etkinlik 7 Şubat saat 19.00’da Şiir Kütüphanesi’nde yapılacak. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear