26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 26 Şubat 2017 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET Akdeniz’de deprem AFAD’ın verilerine göre Akdeniz’de dün sabah 05.59’da 3.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Antalya’nın Kaş ilçesinin 21.7 kilometre açığındaki depremde, can veya mal kaybı olmadı. Parçalı Bulutlu Açık Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Sisli İstanbul 11/7 Ankara 12/3 Trabzon 13/10 İzmir 19/12 Antalya 18/10 Mersin 19/10 Diyarbakır 18/1 Memur Bursa 160/1 0 0 Atina 160/120 TARİHTE BUGÜN Kars Adana 210/6 0 Berlin 80/4 0 1961: Köy Enstitüleri’nin 3/19 Artvin 110/5 0 Girne 190/1 0 0 kurucusu, eski Milli Çanakkale 130/9 0 Balıkesir 160/6 0 Sivas 90/ 3 0 Erzurum 50/ 8 0 Londra Moskova Paris Madrid 120/7 0 20/ 8 0 120/4 0 170/3 0 Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in (63) ölüm yıldönümü. 1985: Tarık Akan ‘Pehlivan’daki rolüyle, Berlin Eskişehir 120/3 0 Amsterdam 100/7 0 Film Şenliği’nde Jüri Özel Aydın 190/1 0 0 Roma 160/2 0 Ödülü kazandı. Akan, Gaziantep 180/4 0 Konya 140/1 0 New York Tokyo 80/3 0 130/3 0 pasaport verilmediği için ödül almaya gidemedi. anneler 1 yıldır bekliyor ÖĞRETMENLİĞİ BIRAKTI 400 köpeğe bakıyor Tekirdağ’da yaşayan 48 yaşındaki Reyhan Karagözler, İngilizce öğretmenliğini bırakıp, veteriner teknikerliği eğitimi aldıktan sonra oluşturduğu ve ‘Melek Barınağı’ adını verdiği barınakta, çoğu engelli ve felçli 400 köpeğe bakıyor. Gününü köpekler için oluşturduğu barınakta geçiren ve onların bakımlarını yapıp, karınlarına doyuran Reyhan Karagözler, “Buradakilerin yarıya yakını sokakta yaşayamayan köpekler. Onlar benim çocuklarım. Aynı bebek gibi. Mama verirseniz yiyorlar su verirseniz içiyorlar. Tamamen sizlerin bakımına muhtaçlar” dedi. l DHA Referandum öncesinde toplumda ilgi çeken ‘büyükanne projesini’ pilot illerde başlatan AKP hükümeti, doğum yapan memura yarım gün çalışma hakkını ise aradan 1 yılı aşkın süre geçmesine karşın hâlâ uygulamadı... MUSTAFA ÇAKIR Referandum öncesinde sadece pilot illerde “büyükan ne projesini” uygulamaya geçirip da ha sonra kalıcı olup olmayacağına karar verecek olan hükümet, memur annelere bir yıl önce tanınan hakkı uygulamıyor. Geçen yıl ocak ayında Devlet Memurları Yasası’na eklenen doğum yapan memu ra yarım gün çalışma hakkı, aradan bir yılı aşkın süre geçtiği halde yönetmelik yayımlanmadığı için hâlâ yaşama geçi rilemedi. Tam adı “Gelir Vergisi Kanunu ile Ba zı Kanunlarda Değişiklik Yapılması na Dair Kanun” olan “torba kanun” ge çen yıl 29 Ocak 2016’da TBMM’de ka bul edildi. Düzenleme 10 Şu de neredeyse iki ay geçti. Yönet bat 2016’da Resmi Gazete’de melik hâlâ çıkmadı. yayımlanarak yasalaştı. Doğum yapan memurlar için Yasa ile 657 sayılı Devlet yönetmeliği hâlâ yayımlamayan Memurları Yasası’na madde hükümet buna karşın referan eklendi. Bu Ek 43. madde ile dum öncesinde “büyükanne pro doğum yapan memur annele jesini” başlattı. İstanbul, İzmir, re, analık izninin bitiminden Bursa, Ankara, Kayseri, Sakar itibaren çocuğu ilköğretime ya, Antalya, Konya, Tekirdağ ve başlayana kadar yarım gün ça Müezzinoğlu Gaziantep’te başlatılan proje kap lışma hakkı sağlandı. Memur samında torunlarına bakan anne bu süre sonunda yeniden normal za anne ya da babaannelere 425 lira verile manlı çalışmaya dönebilecekti. cek. “Büyükanne projesini” pilot illerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı uygulamaya başlayan hükümetin, do Mehmet Müezzinoğlu son olarak ocak ğum yapan memurlarla ilgili yarım gün ayında yönetmeliğin yayımlanacağını çalışmayı neden hâlâ beklettiği ise soru açıkladı. Ancak ocak ayının üzerinden işareti olarak duruyor. l ANKARA ALANYA’DA KATLİAM 25 kediyi zehirlediler Antalya Alanya’da 25’in üzerinde kedi, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce telef edildi. Hayvanseverler yaşanan kedi katliamına isyan etti. Dün sabah saatlerinde Mahmutlar Mahallesi’nin farklı noktalarında telef olan kedileri gören vatandaşlar isyan etti. Zehirlenen bir köpeği ise vatandaşlar kurtarmayı başardı. Alanya Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkilileri olayla ilgili inceleme başlattı. Yetkililer zehirlenme şüphelisi üzerinde duruyor. l DHA ARACIN ÜZERİNE DÜŞTÜ Akıl almaz bir kaza Hatay İskenderun’da el freni çekilmeden bırakılan bir hafif ticari araç, yaklaşık 100 metre yüksekten kayarak E91 Karayolu’nda hareket halindeki bir otomobilin üzerine düştü. 18 Ocak’ta meydana geldiği anlaşılan kazanın görüntüleri sosyal medyada yer aldı. Üzerine araç düşen otomobil sürücüsünün hafif yaralandığı belirtildi. l HATAY / DHA DAMAT ÖLDÜ Halayda vuruldu Şanlıurfa’nın Parapara Mahallesi’nde önceki gece meydanda kurulan düğünde halay çeken damat Mus tafa Alkan (22), kim tarafından ateşlendiği bilinmeyen tabancadan çıkan kurşunla yaralandı. Kanlar içerisinde yere yığılan Alkan, Mustafa Alkan yakınları tarafından hastaneye götürüldü, ancak kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Ölümüyle yakınlarını yasa boğan damadın cenazesi otopsi için morga konulurken, hastaneye akın eden yakınları sinir krizi geçirdi. l DHA Cezaevlerinde 528 çocuk var Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte hak ihlallerinin katlanarak arttığı cezaevlerinde, bu ihlallerden yalnızca yetişkin tutuklu ve hükümlüler etkilenmiyor. Anneleri ile birlikte cezaevlerinde yaşayan 500’e yakın çocuk da bu ihlallerden payına düşeni alıyor. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın sayısal verilerine göre Kadın Ce za İnfaz Kurumlarında anneleri ile birlikte yaşayan 06 yaş arası 500’e yakın çocuk bulunuyor. Son olarak geçen günlerde Fethullahçı Terör Örgütü’ne üyelik suçundan tutuklanan, kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Ekinci’nin örgüt üyeliği iddiasıyla verdiği 6 yıl 3 ay hapis cezasının kesinleşmesi nedeniyle Halise Gülistan Diken, 7 aylık bebeği Miraz ile Bakırköy Kadın Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevindeki çocukların durumu annesı Zeynep Bakır ile cezaevinde kalan 2.5 yaşında atipik otizm hastalığıyla karşı karşıya olan Poyraz Ali ile gündeme gelmişti. Sağlık Bakanlığı’nın yüzde 40 engelli raporu verdiği Poyraz Ali’nin özel eğitime ve kreşe başlaması aylar almıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Onları 4artık görün,Çocuğu suça yönelten etken: Savaş, istismar, şiddet ve ekonomi duyun ve dinleyin İnsan Hakları ve Demokrasi Topluluğu, Cezayir Toplantı Salonu’nda “Türkiye’de çocukların suça sürüklenmesi” başlıklı panel düzenledi. Panelde, çocukların suça sürüklenme sebepleri, çocuk cezaevindeki koşullar, çocukların topluma kazandırılması konuları masaya yatırıldı. Çocuk ve Ergen Psikoloğu Merve Demir, savaş, cinsel istismar, şiddet ve ekonomik sıkıntıların çocuğu suça yönelttiğini belirtti. Erkek çocuklarının daha büyük bir risk altında olduğuna değinen Demir, “Yaralama hırsızlık uyuşturucu madde ve mala zarar vermede çocuklar suçlu bulunuyor. Çocukların yaşadıkları olumsuz şeyler onları davranış bozukluğuna itiyor ve suça yatkınlıkları artıyor” dedi. Dikkat eksikliği ve hiperaktivesi olan çocuklara uygun bir sosyal ortam yaratılmadığı için de şiddet sonucunun ortaya çıkabildiğine işaret eden Demir, “Çocuk bakımının sadece anne de olması da çocuğun saldırgan olmasına zemin hazırlıyor. Ortamı güvenli hissetmeyen çocuklar da suça sürüklenebiliyor” diye konuştu. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği üyesi Alper Yalçın ise “Hapishanedeki çocuklarla konuştuğumuzda şunu fark ettik; çocuk işlediği suçun farkında. Bu yüzden çocukları dinlemenin çok önemli olduğunu anlıyoruz. Türkiye’ de 4 tane çocuk hapishanesi var. 4 tane daha açılacak. Çocuk hapishanelerinin yapılmasının yanında ailelere de yol masrafı verilmeli. Çünkü ailelerin çocuklarını görmeye gitmemesinin nedeni yoksulluk olabiliyor. Aile yol masrafını karşılayamıyor” dedi. Yetişkinler cezaevinde Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği kurucusu, çocuk ve insan hakkı aktivisti Zafer Kıraç ise şunları söyledi: “70’e yakın ilde çocuklar yetişkinlerin kaldığı hapishanelerde kalıyor. Kahramanmaraş’ ta kalan 4 çocukla ilgilenen yok. Trabzon’da intihar eden Emirhan’ın dosyası kapatıldı. Hapishaneler için izleme kurulları çok önemli. Belgelere bakınca herşey uygulanıyor görünüyor. İzleme kurulunda yer alıyoruz, iki yıldır hapishanelere giremiyoruz. Sivil toplum ve ulusal düzeyde izleme önemli.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Çanakkale’ye oy u n c ak Kadıköy Belediyesi çalışanları, Çanakkale depreminden etkilenen çocuklara 10 koli oyuncak gönderdi. Daha önce de gıda ve giysi yardımı yapan belediye çalışanları, kendi evlerinden getirdikleri ya da satın aldıkları oyuncakları, paketleyip, deprem bölgesine gönderdiler. l İSTANBUL/Cumhuriyet haber 3 ‘Reis’ için biçilmiş Abdülhamid kaftanı T RT 1 dizisi “Payitaht Abdülhamid”, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne yapılan kundaklama eşliğinde göstere göstere geldi bir bakıma!.. Kundaklamayı gerçekleştiren saldırgan, “Abdülhamidi sâni”nin fantastik ve spektaküler (göze hoş gelen) torunu Nilhan Hanım hakkında Gezen’in “ilerigeri” konuşmasına duyduğu öfkeyle bir bidon benzini boca edip çakmağı çaktığını söyledi. Yani gün, Abdülhamid’e dil uzatanın dilini koparma günü. Güncel politik bağlam buna müsait. Öncesinde, malum, bir “Ulu Hakan mı, Kızıl Sultan mı” tartışmamız vardı on yıllara yayılan... Ve her iki tezin ateşli savunucuları siyasette de, basında da, akademikentelektüel çevrelerde de olmuştur. Ancak eski “Statüko”, genelde “Ulu Hakan” tezine mesafeli, “Kızıl Sultan” tezine ise sanki ikrardan gelen bir sükut içinde olmuştur. Bugün ise Abdülhamid için “Kızıl Sultan” nitelemesi üzerinden temellendirmelerde bulunacakların vay haline!.. Hâlbuki işin esası şu ki karşımızda yapıp ettikleriyle hayli tartışmalı bir figür var ve aslına bakılırsa Abdülhamid ne “Ulu Hakan”dır, ne de “Kızıl Sultan”dır. Bazılarının gözündeki ürkütücü “Kızıl Sultan”lığı korkularıyla, diğerlerinin gözündeki “Ulu Hakan”lığı da kurnazlığıyla alâkalıdır. Abdülhamid kurnaz ve o ölçüde de kaygılı, kuruntulu, tedirgin bir padişahtı. Kurduğu hafiye teşkilatından yaygınlaştırdığı jurnalciliğe ve uyguladığı sansüre kadar istibdadı korkularından... Dışa dönük tüm atraksiyonlarına karşılık daha çok içedönük sosyopolitik mobilizasyon hedefleyen Panislamizm siyaseti de kurnazlığından çıkar. Bu, tarafgirliği ve tazimkârlığı (yüceltmeululama) aşabilen, sağduyu sahibi muhafazakâr tarihçilerce de kabul edilen bir noktadır. O halde Cumhuriyet tarihi boyunca bu çerçevede yapılanların çoğu, olumlu ya da olumsuz yönde “Abdülhamid’i baştan yaratmak” arzu ve çabasının sonucudur. Şimdi karşımızdaki “Payitaht Abdülhamid” dizisi de bu “baştan yaratma” çabasına zamanımızın dinbazpolitik ruhunu kurgusuna maya yaparak katılıyor. 1896’dan, yani Sultan’ın tahtta 20’nci yılından açılış yapan dizi, belli ki dinamizmini Girit Meselesi’nden çıkan OsmanlıYunan Harbi, Ermeni isyanlarının en civcivli günleri ve Hamidiye Alayları’nın “görkemi”nden kazanma hedefinde. Bugüne göndermeler, imalar, çağrışımlarda bulunmak açısından da çok uygun bir dönem bu. Ve elbette, tahta çıkma yolunda İngilizlere de, I. Meşrutiyet’in mimarı Midhat Paşa’ya da “hürriyetçilik” adına, anayasa adına verilen vaat ve teminatlarla başlayan; Sonra bunları unutup hem Meşrutiyet’le, hem anayasayla, hem de Midhat’la (onu Taif’te boğdurmaya kadar açılan yelpazede) hesaplaşmaya açılan; Yaklaşık ilk 10 yıllık saltanat dönemi; Bugünün “Yeni Türkiye”sine göndermede bulunmak için çok “bereketli” bir alan sayılmaz... Bu dönem olsa olsa şimdiki iktidarın “Ilımlı Başlangıç” evresine (20022007) karşılık gelen ve bugünden bakıldığında siyasal ahlâk açısından çok problemli çağrışımlar sunabilir!.. Dolayısıyla seçicilik, anlaşılırdır. Çünkü bu, bize dünü değil bugünü anlatmaya teşne ve siyaseten angaje bir çalışma. Daha çarpıcı deyişle, “Reis için biçilmiş bir Abdülhamid kaftanı”yla karşı karşıyayız. O yüzden tamamen idareimaslahatçı çerçevede “ikili oynama”yı kendisine politik strateji yapmış Sultan’ın hayatından bazı cımbızlamalar yapılıp abartılıp kabartılarak sunuluyor, ama onun aksi istikametteki tasarrufları göz ardı ediliyor. Tarihsel malzemeden aslı astarı olmayan komik fanteziler çıkarılmış olmasına girmeyelim ve diyelim ki bu bir kurgusal haktır. Ama bir Abdülhamid sunumu yapıyor ve onu mesela zikrin zevkine kendini kaptırmış tarikat âşığı bir sultan olarak resmediyorsunuz. Buna mukabil aynı padişahın tahta rakip şehzade Mehmed Reşad’ın bağlı olduğu Mevlevi çevresi üzerindeki zapturaptını ve daha genelde tarikatların radikalleşme eğilimlerine yönelik korkularını çizim dışı bırakıyorsunuz. Hint Müslümanlarını destekleyip onları İngilizlere karşı kışkırtan “Panislamist sultan” havası basıyorsunuz. Ama Ruslara karşı aynı dönemde Andican ayaklanmasını başlatmış Şeyh Madali’nin yakalandıktan sonra Abdülhamid’den halife olarak Rus çarı nezdinde kendisi için girişimde bulunma isteğini karşılıksız bıraktığını göz ardı ediyorsunuz. “Kur’an tilavetine ziyafet diye bakan bir Sultan”dan dem vuruyorsunuz. Ama onun Türk musikisinden çok Batı klasik müziği dinleyen; tiyatro, opera, operet seven; çocuklarına keman, piyano dersi aldıran; dolayısıyla özel hayatı itibarıyla en “Avrupaî” padişahlardan biri olduğunun üzerini örtüyorsunuz. Ve “Bismillah” demeden yemeğe başlamayan, gayet dindar bir sultan portresi çizerken, halife olmasına rağmen şarap ihracatını desteklediğini sahnelemekten kaçınıyorsunuz. (Prof. Kemal Karpat, onun ara sıra yemek öncesinde sakinleştirici niyetine bir kadeh şampanya içtiğini de kaydetmekte.) Normaldir... Çünkü burada amaç, esasen insanlara “Ulu Hakan”a baksan da “Büyük Reis”i gör telkininde bulunmak. Ancak bir uyarsızlık şu ki “Reis ve çevresi”nin özellikle 2011’den beri dışpolitik zeminde izlediği yayılmacı arzularla yüklü ihtiraslı ve hırçın dış politikanın karşılığı, aslında Abdülhamid’de yoktur. Olsa olsa onu deviren İttihat ve Terakki’de, daha açık seçik olarak Enver Paşa’da mevcuttur bu... Bilenler, böyle söylemektedir!.. Dolayısıyla bugün karşımızda olan, tatlı bir çelişki halinde, Enver’in ruhunu Abdülhamid kılığında taşımaya hevesli bir iradedir. O yüzden “Payitaht Abdülhamid” de tüm çabalara karşın isteneni vermekten uzak kalacaktır. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear