28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 25 Şubat 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yeni muhtarlar Onu efsaneleşen adını duyduktan elli yıl sonra tanımakmış kısmet. Bundan üç yıl kadar önce, İznik Gölü’nün güney yakasındaki Müşkül’e köyünün sahilinde kahvede, tanıştım üniversite yıllarımın efsane Müşküle muhtarı Fevzi Kavuk ile. Fevzi Kavuk, “işçileri, köylüleri, marabaları, emeğiyle geçinenleri” saflarına çağıran Mehmet Ali Aybar’ın davetine uyarak, 1963 yerel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katılan bir avuç köy muhtarından biriydi, daha sonra da 1965 genel seçimlerinde TİP listesinden milletvekili adayı olacaktı. O günlerde köy muhtarları önemli kişilerdi. Köyde muhtar jandarma komutanı ile devleti temsil ederdi, köylü karşısında devletin somut simgesi, acı sillesiydi muhtar. O yıllarda nüfusun çoğunluğu köylerde yaşadığından, devlet dedin mi, halkın ekseriyetin gözünde canlanan somut görüntü muhtar olurdu. Tercihini emekçi halktan yana kullanmış olan Müşküle’nin efsanevi TİP’li muhtarı Fevzi Kavuk, geçen hafta aramızdan ayrıldığında ise köy ile kent arasındaki nüfus dengesi takla atmıştı. HHH Bundan 90 yıl önce, 1927’de Türkiye nüfusunun yüzde 75.8 i köyde, yüzde 24.2’si de kentte yaşamaktaydı. Fevzi Kavuk öldüğünde ise durum terse dönmüş, nüfusun yüzde 76.8 i kentlerde yaşarken, köyde yaşayanların oranı yüzde 23.2 ye düşmüştür. Muhtarın önemi köyle birlikte azalmamış, kurum, ağırlığı mahalle muhtarlığına dönüşerek önemini yine korumuş, hatta arttırmıştır. Bir zamanlar kent yaşamında pek ağırlığı olmayan mahalle muhtarları, günümüzde totaliter sistemin “beşikten, mezara” (hatta, doğum şekline bile sistemin karışması, rejimin ihanetle suçladığı kimilerine mezar vermeyi reddetmesi olgusu da göz önünde tutulduğundan “beşik öncesinden mezar ötesine kadar” demek belki daha da doğru olacaktır) sistem mekanizmasının taban örgütleri konumunda, günlük yaşamda önemli roller oynayan bir baskı unsuru haline gelmekteler. Mahalle muhtarlarının önemini ilk kavrayan 12 Eylül rejimi olmuştur. Kenan Bey zamanında 12 Mart’ın “sayın muhbir vatandaş”ının rolü muhtarlara devredilerek resmileşmiştir. Reis rejimi sırasında ise, muhtarlar, iktidar piramidinin tabanını oluştururken, ayrıca gerektiğinde, zirveyle doğrudan temasa geçme olanağına da kavuşmuşlardır. Düzenli aralıklarla Saray’a kabul edilmekte olan muhtarların tümü (şu anda elli bin köy ve mahalle muhtarı olduğuna göre,) 125. muhtarlar toplantısında Sayın Başkanı bir kerecik olsun, görmüş olacaklardır. Başbakan Binali Yıldırım “biz Türkiye’yi Ankara’dan değil, yerinden yöneteceğiz” derken, tabandan tavana bu mekanizmayı kastediyordu. Nüfusun çoğunluğu köylerde yaşarken, onları jandarma çavuşu ve köy muhtarıyla denetleyen sistemin tabandaki yeni yıldızları artık mahalle muhtarlarıdır. HHH Mahalle muhtarlarını düzenin önemli taban taşı haline getirmek onuru Reis sistemine aittir. Kişiye dar da olsa kendi tasarrufunda kalacak, bir özel yaşam alanı bırakan otoriter rejimin tersine, hiçbir kişisel tasarruf alanı bırakmayan totaliter rejimde günlük yaşamın takip edilip düzenlenmesinde, mahalle baskısının da amaca uygun işletilmesinde muhtarlara önemli roller düşecektir. Tabii bunlarla birlikte “Sayın Muhbir Vatandaş” kurumunun öngördüğü işlevler de sürecektir. Türk usulü başkanlık sistemi diye sunulan Reis Rejiminin tabandaki özgün kurumudur artık muhtarlık. Totaliter sistemin günlük yaşamını izlemek ve yönetmek için çok önemli bir kurum olan mahalle baskısında devlet ile “sivil!” mahalle arasında bir aktarma kayışı olan muhtarlar, mahalle baskısını da devletin istediği doğrultuda yöneterek, onu yarı resmi bir yapıya kavuşturacaklardır. Muhtarlar toplantılarının anında televizyonlar aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasına rağmen nedense Reis sisteminin bu çok özgün kurumunun henüz yeterince dikkat çekmemiş olması şaşırtıcıdır. Prof. Dr. Ayşe Erzan Zülfü Livaneli Oya Baydar Levent Tüzel ‘Barış istiyoruz’Barış Bloku, Demokrasi İçin Birlik Girişimi, Yurttaş Girişimi ve Diyalog Grubu dün HDP’ye destek olmak için İstanbul’da bir araya geldi. Toplantıda HDP’nin çalışamaz hale getirildiği vurgulandı. HDP’ye yönelik baskıları kınamak üzere toplanan aydınlar, Yüksekdağ’ın vekilliğinin düşürülmesinin anayasaya aykırı olduğunu vurguladı. Zülfü Livaneli’nin okuduğu ortak açıklamada “Herkes duyarlı olsun” çağrısı yapıldı Barış Bloku, Demokrasi İçin Birlik Girişimi, Yurttaş Girişimi ve Diyalog Grubu dün HDP’ye yönelik baskıları kınamak üzere bir araya geldi. Taksim Point Otel’de düzenlenen basın toplantısına HDP İstanbul milletvekili Filiz Kerestecioğlu, eski milletvekilleri Ufuk Uras, Hasip Kaplan ve Akın Birdal, EMEP MYK Üyesi Levent Tüzel, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Barış Bloku Eş Sözcüsü Prof. Dr. Ayşe Erzan, yazar Oya Baydar, yazar dilbilimci Necmiye Alpay, oyuncu Nur Sürer’in de aralarında olduğu çok sayıda isim katıldı. Toplantının açılışını yapan Oya Baydar, “Bizde hukuk hiç kimse için. Ama bazıları için bu durum daha da ağır. Referanduma giderken meşruiyeti zedeleyen çok şey var. Meclis’in 3. partisi HDP bir baskı altında. Figen Yüksekdağ’ın vekilliğinin düşürülmesi bardağı taşıran son damla oldu” dedi. Ortak açıklamayı okuyan Zülfü Livaneli, “Herkesin içinde bir kuşku var. Biz çok kötü günler gören kuşağız ama şu an daha ağırını görüyoruz. Halkın bir kısmını diğer kısmının üzerine kışkırtma var. Toplumsal barış istiyoruz. Türkiye bu bedelleri ödemeden herkesi duyarlılığa, kanunlara sahip çıkmaya çağırıyor” dedi. Livaneli, HDP’nin hukuksuz uygulamalara en çok hedef olan siyasal kuruluş olduğuna ve kampanya yürütemez hale getirildiğine dikkat çekti. Livaneli, Figen Yüksekdağ’ın vekiliğinin düşürülmesinin hukuksuz olduğunu dile getirerek, “Cumhuriyet tarihinde, 1920’den bu yana ilk kez bir siyasal parti genel başkanının milletvekilliği düşürülüyor. Bu işlem, bir benzeri olmadığı gibi yürürlükteki anayasaya da aykırıdır” diye konuştu. Livaneli, yurttaşlara çağrıda bulunarak, “Hangi partiden, hangi siyasal çizgiden olursa olsun, demokratik hukuk devletini savunan her kişi ve örgütün; yasal bir parti olan HDP’nin çalışmalarını özgürce sürdürebilmesi, referandum çalışmalarını eşit koşullarda yürütebil mesi, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için sesini yükseltmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Kadın düşmanlığı Filiz Kerestecioğlu da “Milletvekilliğinin düşürülmesi kararının ilk önce Yüksekdağ’a uygulanmasının nedeni bu iktidarın kadın düşmanlığıdır” dedi. Demokrasi İçin Birlik Girişimi adına konuşan Levent Tüzel, Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin halkın iradesine karşı alınmış bir karar olduğunu belirtti. Tüzel, “Referandum sürecinde HDP’yi etkisizleştirmek, demokratik muhalefete bunun üzerinden tehdit mesajı göndermek, tehlikeli bir siyaset tarzıdır. Referandumda demokratik meşruiyetin oluşturacak güçlerin devre dışına bırakılmasına sessiz kalmayacağız” dedi. Prof. Dr. Ayşe Erzan, Yüksekdağ’ın vekilliğinin düşürülmesini TBMM’ye saldırı olarak değerlendirerek, “Bu kararı kabul etmek zorunda değiliz” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Hayır’ mücadelesi HDP MYK: Yüksekdağ’a yükseltilecekyapılan ağır bir saldırı MAHMUT LICALI HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından HDP MYK dün olağanüstü toplandı. Edinilen bilgiye göre MYK’de Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesi, HDP’yi fiilen kapatma girişimi olarak değerlendirildi. Başbakan Binali Yıldırım’ın, “Devamı gelecek” mesajını vermesi de parti içinde özellikle simge isimlerin milletvekilliğinin düşürülebileceği yorumlarına neden oldu. Parti tabanından “HDP’nin Meclis’ten çekilmesi gerektiği” yönündeki talepler yüksek sesle dillendirilmeye başlanırken, tutuklu eşbaşkanların yaşanan bu yeni durum karşısında MYK toplantısına “Bir tek milletvekili kalsa bile direnmeye devam edin” mesajı gönderdiği öğrenildi. Bu kapsamda MYK’de Meclis’te çalışmaların daha güçlü yürütülmesi, referandum kampanyası sürecinde de HDP’nin etkili bir hayır kampanyası yü rütmesi gerektiği vurgulandı. MYK’den sonra yapılan açıklamada, Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin Anayasa ve Meclis İç Tüzük ihlali olduğu belirtilerek, “Demokratik siyaset teamüllerinin iktidar tarafından tacizkâr bir şekilde çiğnenmesidir ve tek kadın Genel Başkan olan bir siyasetçiye yönelik ağır bir saldırıdır” değerlendirmesi yapıldı. Demokrasi için... Referandumda ‘Hayır’ sonucunun çıkması için tüm demokratik güçlerle birlikte mücadelenin yükseltileceği belirtilerek “Her bir ‘Hayır’ oyu hukuksuzlukları, yolsuzlukları, insan hakları ihlallerini yapan; ülkeyi hem içerde hem de dışarda savaş politikalarına yönlendiren ve barış karşısında savaşı tercih eden bu siyasi iktidara ‘dur’ deme imkânını sağlayacaktır” denildi. Ayhan Bilgen’in tutuklanmasının ardından HDP Milletvekili Osman Baydemir parti sözcüsü olarak belirlendi. ‘Tutuklu vekiller barış için bırakılmalı’ Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başka nı Mesud Barzani bu hafta sonu Türkiye’ye yapacağı ziyaretten önce yaptığı açıklamada, barış süreci için HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer vekillerin serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung’a konuşan Barzani, Erdoğan’ın bölgedeki rolüne dikkat çekerek, Kürtlerin Suriye’de Türkiye’nin endişelerini göz önünde bulundurmaları gerektiğini ifade etti. Barzani, “Erdoğan güçlü bir duruş sergileyerek, Kürtlerle Türkleri barış süreciyle birleştirmeye çalışan tek siyasetçi olmak istedi. Ancak, maalesef Türkiye’de yeni gelişmeler ortaya çıktı. Erdoğan cesur bir siyasetçi, barış süreci için Demirtaş ve diğer milletvekillerinin serbest kalması gerekir” dedi. l DHA CHP Amasya İl Başkanı, savcı dan mektubu yazanın bulun masını istedi. CHP’yi şeriata davet ettiler! MEHMET MENEKŞE CHP Amasya İl Başkanlığı’na şeriat çağrısı yapılan bir mektup gönderildi. İki sayfa el yazısı mektubun 15 Şubat 2017’de İstanbul Sirkeci PTT’den postaya verildiği belirtilirken mektupta “Gül Park” ismi ve imzası yer aldı. Mektup zarfının ön yüzünde ise el yazısıyla “Caner Ankara Cad. 212 Cağaloğlu” adresi yer aldı. Mektupta, “Bu bir tebliğdir Türkiye. Ey Türk mileti Türkiye Cumhuriyeti devleti laik demokratik Cumhuriyettir. Kanunları gavur, tüm yönetim birimleri gavurdur. Ey millet. Siz Müslüman mısınız? Evet diyenler Müslüman’ın başında gavur kanunlarla yönetilen devlet olmaz. Müslümansanız şeriatı ilan edin. Türkiye 1921 Ankara antlaşması ile gavurluğu kabul etmiştir. Lozan’da tam şeklini almış dinsiz laik olmuştur” denildi. Atatürk’e hakaret ifadelerinin yer aldığı mektupta, “Elbette cihat olacak, cihat İslam’ın temelidir. Cihat olmazsa olmaz” gibi ifadeler yer aldı. CHP Amasya İl Başkanı Reşat Karagöz, şeriat çağrısı yapan mektubu hazırlatanların bulunması için Cumhuriyet savcılarına çağrıda bulundu. Karagöz, “21. yüzyılda demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, laikliği özümseyememiş, anlayamamış böyle bir güruh var. Bu kafa dinci terör örgütlerini besleyen IŞİD kafasıdır. Bu bağnaz, gerici kafa yaşanan süreçten cesaret almaktadır. Ülkemiz adeta tarikatlar ülkesi haline döndürülmüştür. Bu bağnaz zihniyet barışımızı, kardeşliğimizi, birliğimizi de tehdit etmektedir” dedi. l AMASYA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear