26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 23 Şubat 2017 10 Demirtaş ve arkadaşlarının kaç oyu var? HDP milletvekillerine, yöneticilerine, Kürt illerindeki belediye başkanlarına, DBP yöneticilerine, HDP üyelerine artık hukuk kılıfı bile aranmadan yöneltilen saldırının hesabını da, çetelesini de tutmaktan vazgeçtim. Bu zor meslek ödevini genç araştırmacı gazetecilere bırakıyorum... Öyle ya Selahattin Demirtaş içeride. Tamam, içeride de hükümlü mü, tutuklu mu? Tutuklu olduğu davadan mı hükümlü? İdris Baluken yine tutuklu. Peki ilk tutukluluğuna itiraz edildi de mi yeniden tutuklandı, yoksa başka bir “suç”tan mı tutuklandı? Başka bir suçtansa ilk tutuklama ile ilgili dava açıldı mı, yoksa yüce devlet ona “Pardon yav, yattığınla alacak say” mı dedi? Sesini yükseltmeden, sakin sakin konuşan ve bağırıp çağıran öteki parti sözcülerine ders verircesine “muhalefet” yapan Ayhan Bilgen tutuklu da acep neden tutuklu? Onun konuşmalarından hukuku ne kadar zorlarsanız zorlayın “suç” çıkaramazsınız. Peki, bunu nasıl ve ne yaptınız da becerdiniz? Ayla Akat Ata tutuklu. Milletvekili olduğu dönemdeki sözlerinden mi, yoksa... Aysel Tuğluk da tutuklu. Neden acaba? Ferhat Encü tutukluydu. Bırakıldı mı, yoksa bırakıldı sonra yine mi alındı? Ahmet Türk arkadaşım tutuksuz mu yargılanacak, yoksa yargılanmasına da gerek kalmadı mı? Figen Yüksekdağ tutukludan hükümlüye terfi etti, artık milletvekili de değil. İyi de o hüküm ne zaman kesildiydi? Altı ay önce filan mı? AKP fırınından önceki gün taze taze çıkarılması niye öyleyse? Meral Danış Beştaş hapiste, biliyorum. Peki kaç yıl isteniyor hakkında ve neden? Ferhat Sarıyıldız... Yok, olmayacak... Başa çıkamam. Tutuklu olanlardan unuttuklarım var. Unutmadıklarımın hangileri hangi gerekçeyle tutuklu bilemiyorum. Tutuklular neden tutuklu hiç bilmiyorum. Eksiksiz bir liste ve “durum raporu” için pösteki saymak gerek ve bu “Kürt pöstekisi” Siirt battaniyesinden de beter. Say say bitmez... Yani çetele tutmaktan vazgeçtim... HHH Peki, bu fetbaz mollalar iktidarı, bu akılla ve hukukla açıklanamayacak saldırıyla ne hesaplıyor, ne elde etmeyi umuyorlar? Herhalde hukukun gereğini yerine getiriyorlar filan demeyeceksiniz? Öyleyse hesap ne, hedef ne? Cevap için fazla seçenek yok. Besbelli ki referandum öncesinde Kürt siyasal hareketinin Kürt (hatta Türk) seçmen kitlelerini etkilemesinin önüne geçmek, “hayır” kararını çoktan vermiş olan CHP seçmeni dışında “Erdoğan oligarşisi”ne itiraz edecek kesim bırakmamak, olmadı, mümkün olduğu kadar daraltmak istiyorlar... Bu hesabın yanlış değil aptal bir hesap olduğunu bulup çıkarmak için üstün zekâ gerekmiyor. Daha kestirme söyleyeyim: İçeri attıkları, birkaç gün çıkarıp sonra yeniden içeri attıkları her Kürt siyasetçi sadece Kürt seçmenlerde değil, bütün seçmen kitlesi üstünde “Aaaa, bu kadarı da olmaz” dedirtecek bir siyasal tepkiye yol açıyor. Kestirmenin de kestirmesi: Yukarıda bir kısmının adını sıraladığım Kürt siyasetçilerin her birinin topu topu tek oyu var. Ama tutuklandıklarında, içeri tıkıldıklarında oyları binlerle değil milyonlarla ölçülüyor. Mesela Selahattin Demirtaş’ın referandumda sandığa atacağı kaç oyu var dersiniz? Bir? Bin? Milyon? Peki, kaç milyon? Şansal 16 Mart’ta hâkim karşısına çıkacak Sosyal medyada paylaştığı yılbaşı mesajı nedeniyle KKTC’den sınır dışı edilen ve getirildiği Atatürk Havalimanı apronunda saldırıya uğrayan modacı Barbaros Şansal hakkında mahkemenin iadesi üzerine savcılıkça yeniden iddianame düzenlendi. İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi de Şansal hakkındaki yeni iddianameyi kabul ederek, kaçma şüphesi iddiasıyla tutukluluk halinin devamına karar verdi. Davanın ilk duruşması ise 16 Mart’ta görülecek. İddianamede, Şansal hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” iddiasıyla 3 yıla kadar hapis cezası istendi. “Türk Milletini alenen aşağılama” suçu ile ilgili ifadelerin iddianamede yer almasının yargılamanın konusunu belirlemede karışıklığa neden olacağına ilişkin iade gerekçesine karşı ise bu suç açısından dosyanın ayrıldığı vurgulandı. İddianamede, halkı din ve mezhep farklılığına dayanarak kin ve düşmanlığa tahrik suçunun oluşabilmesi için, kışkırtmanın farklı halk topluluklarını birbirine karşı düşmanlığa sevk etmesi, kamu güvenliği için somut ve yakın tehlike oluşturması ve kışkırtmanın şiddet içermesi gerektiği belirtildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OHAL’de işkenceAF ÖRGÜTÜ: 2016’da Türkiye’de insan hakları BÜYÜK ORANDA kötüye gitti ciddi biçimde arttı Uluslararası Af Örgütü’nün “2016/2017 yılı Dünyada İnsan Haklarının Durumu Raporu” dün yayınlandı. Raporda, Türkiye’de de insan haklarının durumunun ciddi biçimde kötüye gittiği vurgulanarak 2016’da sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerden gelen işkence iddialarının, 15 Temmuz’un ardından Ankara ve İstanbul başta olmak üzere ciddi bir şekilde arttığı belirtildi. 159 ülkede yaşanan hak ihlallerini ortaya koyan rapor, İstanbul’da, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener ile Uluslararası Sekretarya Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner tarafından açıklandı. Göçmen politikalarından savaş suçlarına dek pek çok olaya yer verilen raporda, dünya politikacılarının ‘biz ve onlar’ söyleminin kutuplaşmaya ve insan hakları ihlallerine neden olabilecek ciddi politik sonuçlar doğurabileceği uyarısı yapıldı. Yasaklanmış uygulamalar Raporda, Türkiye’de de insan haklarının durumunun ciddi biçimde kötüye gittiği vurgulandı. AKP hükümetinin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, insan haklarından hızla uzaklaştığına dikkat çekilerek, “Bir zaman Zulme karşı tepki zayıfladı İnsan haklarına karşı küresel bir gerileme yaşandığını ve kitlesel zulümlere karşı tepkilerin zayıfladığı vurgulanan raporda 2016 yılının, “biz ve onlar” denilebilecek nefret ve korku söyleminin kullanıldığı ve bu söylemin 1930’lardan beri görülmeyen bir seviyede arttığı bir yıl olduğuna dikkat çekildi. Kendilerini “düzen karşıtı” olarak niteleyen gittikçe daha fazla sayıda siyasetçinin, toplulukların izini sürerek, onları günah keçisi ve insanlık dışı ilan ederek, zehirli bir gündem kullandığı aktarıldı. Her insanın eşit haklara sahip olduğu ilkesinin nasıl çiğnendiği gözler önü ne serildi. ABD Başkanı Donald Trump’ın tartışma yaratan seyahat yasağı kararnamesi, Türkiye’deki kitlesel tutuklamalar, Hindistan’da farklı etnik kökendeki insanlara yönelik ayrımcılık ve Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte’nin uyuşturucuyla mücadele kapsamında başlattığı operasyonlarda 7 bine yakın kişinin yargısız infaza kurban gitmesi gibi örnekler verildi. Trump’ın seçim kampanyası “daha öfkeli ve daha ayrıştırıcı politikalar” eğilimine örnek gösterildi. Dünyadaki birçok siyasi liderin gelecekteki güçlerini korku, suçlama ve ayrışma anlatısı üzerine kurdukları belirtildi. lar müttefik olarak tanımlanan ancak şimdi düşman görülen Fethullah Gülen’i sorumlu tutan Türkiye yetkilileri Gülen’in yarattığı geniş hareketi ortadan kaldırmak üzere hızla hareket etti. Baskı artarak darbe bağlantılarının ötesine giderken ve diğer muhalifleri ve Kürt yanlısı sesleri de araya karıştırırken, yüzlerce medya kuruluşu ve STK kapatıldı, gazeteciler, akademisyenler ve milletvekilleri tutuklandı” denildi. Türkiye’de, 2016’da sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerden gelen işkence iddialarının, 15 Temmuz’un ardından Ankara ve İstanbul başta olmak üzere ciddi bir şekilde arttığı belirtildi. OHAL’de tutukluların korunmasını sağlayan uygulamaların kaldırıldığı ve işkence ve kötü muameleyi kolaylaştıran yasaklanmış uygulamaların önünün açıldığı, gözaltı sürelerinin uzatıldığı, gözaltındakilerin avukatlarıyla görüşmelerinin engellendiği, sağlık kontrollerinin polis gözetiminde yapıldığı vurgulandı. “İşkenceye sıfır tolerans” politikası uyguladıklarını ısrarla belirten yetkililerin zaman zaman darbe girişiminde bulunanların hak ihlallerini hak ettiklerini ve iddiaların soruşturulmayacağını söyledikleri de raporda yer aldı. l İSTANBUL /Cumhuriyet Geç olmadan direnelim Mersin Üniversitesi’nin işine son verdiği 11’nci imzacı akademisyen olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Ergüzeloğlu Kilim, Çiftlikköy Yerleşkesi’nde düzenlenen bir toplantıyla 18 yıldır görev yaptığı okuluna veda etti. Kendisini uğurlamaya gelenlere seslenen Kilim, “Gelecekte olabilecek, şimdi olmayan şeylerden bahsetmek istiyorum. Mesela bütün rektörlerin elinde akademisyenlerin, öğrencilerin, idari personellerin kim olduğu, dili, dini, ırkı, cinsiyeti, siyasi görüşünün ne olduğuna dair kocaman dosyalar olacak. Bu kocaman dosyalar polise verilecek. Ardından savcılığa verilecek. Bir suç uydurmazlarsa epostalarımızdan, sosyal medyadan cımbızla çektikleri kelimeleri kullanarak suç yaratacaklar. Bu dosyaları el altından medyaya verecekler. Ve gazetelerde boy boy fotoğraflarımız çıkacak ‘terörist’ olduğumuza dair. Bunlar tek adam, tek parti rejimine geçildiği zaman olacak. O yüzden şimdi hep beraber direnelim” dedi. l ABİDİN YAĞMUR / MERSİN YTÜ’de veda günü Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ve mezunları ihraç edilen akademisyenleri Davutpaşa Kampusu’ndan uğurladı. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi önünde dün toplanan üniversite öğrencileri ve ihraç edilen akademisyenler, Davutpaşa Kampüsü önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdi. “Akademi SusturulamazGeri Döneceğiz” pankartı açarak yürüyen öğrencileri kampus kapısında İstanbul ve Marmara Üniversitesi’nden dayanışma için gelen akademisyen ve öğrenciler alkışlarla karşıladı. Burada öğrenciler ihraç edilen hocalarına çiçek verdi. l Haber Merkezi ‘Üniversite tımarhane gibi’ KHK ile ihraç edilen Selim Temo: Kıyım 2 yıl önce başladı MAHMUT ORAL Mardin Artuklu Üniversitesi’nden ihraç edilen şair ve yazar Selim Temo, aralarında yabancıların da bulunduğu pek çok akademisyenin üniversiteden uzaklaştırıldığını, üniversitenin İhvancı kadrolarla doldurulduğunu, İhvan metinlerinin derste okutulduğunu kaydetti. Üniversitedeki akademisyen kıyımının KHK’lerden önce başladığını belirten Temo, “İki yıldır sözleşme uzatmama, caydırma, projelere destek vermeme gibi çeşitli engeller iki yıldan bu yana yaşanıyordu. Eski rektör görevden alındı. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ahmet Ağırakça, rektör yardımcısı bile değilken doğrudan atandı. Bu rektör atandıktan sonra üniversitedeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ol mayan tüm akademisyenler işten atıldı. İrlandalıya ‘İngiliz ajanı’ dediler, İtalyan olan 2 kadın arkadaşımz, kadınlıkları üzerinden rencide edilerek atıldılar. Sayıları 25’i buluyor” dedi. İhvan metinleri okutuluyor Okulda yabancı hoca olarak sadece Suriyeli hocalar olduğunu söyleyen Temo, “Onlar da İhvan anlayışına yakınlar. Mesela İlahiyat Fakültesi’nde İhvan metinleri ders olarak okutuluyor. Böyle bir tuhaf okul oldu burası” diye konuştu. Suriyeliler ile ilgili olarak YÖK onayı ile Türkiye’de 4 üniversitede 4’er Arapça bölüm açıldığını kaydeden Temo, “2 bine yakın öğrenci burada eğitime devam ediyorlar. Statüleri nedir bilinmiyor. Bölüm başkanlarının ne okutulduğundan haberleri yok. Sistem içerisinde görün müyorlar ve hocaları da Suriye’den gelmiş olan mülteci durumundaki hocalar. Bölüm içerisinde bölümler kuruldu, paralel bölümler gibi” dedi. Korku iklimi yaratıldığını vurgulayan Temo, “Pasaportlarımıza el konulması yüzünden ben uluslararası toplantılara gidemiyorum. 15 yaşındaki oğlum sanatçı, yurtdışında davetli olduğu sanatsal etkinliklere gidemiyor” dedi. Üniversitenin “tımarhaneye” benzediğini belirten Temo, “Rektör 3 yardımcı seçiyor bunların 3’ü de FETÖ’den soruşturuluyor ve ona hiçbir şey olmuyor. Okulun içinde bir grup var. Bunlar zaten daha önce de çeşitli raporlar hazırlayan karmaşık gruplar. İhvancısı, Milli Görüşçüsü hepsi var içlerinde. Bunlar her odaya kendi adamlarını yerleştirmek derdindeler. Tımarhane gibi bir yer oldu burası” dedi. l DİYARBAKIR ERDOĞAN’A HAKARET İDDİASI Gezi’nin piyanisti artık cezaevinde Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla 8 gündür gözaltında tutulan piyanist Dengin Ceyhan, önceki gün çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ceylan’ın avukatı Sertaç Ekinci duruşma sonrasında yaptığı açıklamada, Ceyhan’ın işlediği iddia edilen suçun 16 Temmuz 2016 tarihinden önce gerçekleştiğini, dolayısıyla en üst oranda ceza alması durumunda dahi hapis cezasının infazı mümkün olmadığını belirtti. Ekinci sözlerini şöyle sürdürdü: “Zira 671 sayılı KHK’ya göre 1 Temmuz 2016 öncesinde işlenen suçlarda denetimli serbestlik süresi 2 yıl ve Dengin Ceyhan’a isnat edilen suçun, basın ve medya yoluyla gerçekleştirilmesi durumlarında olduğu gibi arttırılma koşulları mevcut değil. Dava sonucunda hapis cezası infazı ile karşı karşıya kalması da olası değil.” Ceyhan, Gezi Direnişi’nde piyanist Davide Martello ile birlikte konser vermişti. l İSTANBUL / Cumhuriyet 3’Ü AVUKAT 9 KİŞİ YARGILANACAK Gaz kapsülüne tekme davası SEYHAN AVŞAR Gezi Parkı Direnişi sırasında polis tarafından gaz fişeğiyle vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın yaşamını yitirdiği gün Avcılar’da yapılan ve polisin müdahale ettiği eyleme ilişkin, olası hak ihlallerine karşı hukuki destek vermek üzere olay yerine giden 3 avukat ve 6 kişi hakkında iddianame hazırlandı. Küçükçekmece Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, avukatlar Gökmen Yeşil ve Turan Hançerli’nin, yasadışı toplanan ve ihtara rağmen yürüyüşe geçen grubun içerisinde bulundukları ifade edildi. Yeşil’in ayrıca, güvenlik güçlerinin müdahalesi sırasında koşarak yerdeki yeni atılmış gaz kapsülünü ayağı ile tekme atarak, görevli çevik kuvvet ekibine doğru fırlattığının görüntülendiği belirtildi. Avukat Zülfükar Erden’e ise AKP’ye ait seçim karavanı devrildiği sırada, karavanın yanındaki grupta bulunduğu kaydedildi. İddianamede, Erden ve Hançerli için 6 yıl, Yeşil için ise 9 yıl hapis cezası istendi. Yaklaşık 3 yıl sonra açılan davaya tepki gösteren avukat Yeşil, “Gaz kapsülüne tekme attığım doğrudur. Ama ne yapmam bekleniyordu, kafamı mı uzatmalıydım, alıp koynuma mı koymalıydım? Yargı makamları maalesef adalet beklentisini karşılayacak adımlar atmak yerine yurttaşları sindirmenin başka bir ayağı olmayı tercih ediyorlar. Biz adalet talebinde ısrar etmeye devam edeceğiz” dedi. Ayvalıtaş’IN BABASI İSYAN ETTİ Suçlu ben miyim yoksa sanık mı? Gezi Direnişi sırasında 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın bir aracın çarpması sonucu ölümüyle ilgili dava, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Komisyonu’ndan gelecek raporun beklenmesine karar verilerek ertelendi. Mahkeme heyeti, sanıkların tutuklanmasına yönelik talebi reddetti. Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada söz alan baba Ali Ayvalıtaş, sanıkların tutuklanmasını istediğini söylerek, “Burada suçlu ben miyim, orada oturan sanık mı? Niye tutuklamıyorsunuz sanıkları, bizim suçumuz insan olmak mı? Bu çocuk benim değil sizindir. Yeter, sanıkların tutuklanmasını istiyorum” dedi. Ayvalıtaş ailesi avukatlarından Sevgi Evren Köroğlu, 15. celsenin bittiğini ve mahkeme heyetinin değiştiğini belirterek, “Başından beri yaşadığımız hukuksuzluk, adaletsizlik had safhada. Bu yeni mahkeme heyetinde de farklı bir durum, farklı bir uygulama yok” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear