26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 29 Aralık 2017 haber 10 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İper’e savcılık engeli Siyaseten lince yargı koruması imkânsızdır Demokrasinin otoriter rejimden farkı şudur: Demokraside yasalar taslak halindeyken en geniş toplum kesimlerinin katılımıyla tartışılır. Otoriter rejimde ise kısıtlanmış fikir özgürlüğü çerçevesinde mümkün olan bir tartışma, iş işten geçtikten sonra başlar... 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) geçen pazar günü Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yaşananda olduğu gibi... 137 maddelik 696 sayılı torba KHK’nin içeriğinden yürürlüğe girene kadar dar bir iktidar çevresinin dışında kimsenin haberi olmadı. Bu bir “torba KHK” değil de o hiç beğenmediğimiz “torba yasa”lardan biri olsaydı, hiç değilse Meclis’e getirilecekti ve belki milletvekilleri ve komisyon toplantılarını izleyen bazı meraklı gazeteciler, taslak içeriğindeki “sivillere cezai sorumsuzluk” ve “mahpuslara tek tip elbise” gibi son derece netameli maddeleri ayıklayarak gündeme taşıyacaklardı. Bir tartışma başlayacak ve yasalaşma sürecinde iktidar kendisini savunmakta zorlanacaktı. “Torba yasa”, iktidarın Meclis’teki muhalefetin, velhasıl milli iradenin denetim görevini zorlaştırmak amacıyla uyguladığı bir teknikti. Torba yasalarla medyayı da uyutabiliyorlardı. İktidarın “torba KHK” kurnazlığı, geçmişteki torba yasalarına rahmet okutuyor. Bu iktidar 696 sayılı torba KHK’nin 121’inci maddesi marifetiyle, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemlerinin “devamı niteliğindeki” eylemlerin “bastırılmasında” yer alacak sivillere hukuki, idari, mali ve cezai sorumsuzluk getirilmesinin önünü açtı. “Eylemlerin bastırılmasında yer alacak siviller” derken, gelecek zaman kipini bilinçli olarak kullanıyorum. Çünkü ilgili maddede yer alan, “bunların devamı niteliğindeki eylemler” şeklindeki ucu açık ifade, geçmişten ziyade günümüzü ve geleceğimizi ilgilendiriyor. Daha önce muhtemelen okumuşsunuzdur ama bu yazıda 121’nci maddenin tamamını nakletmek farz oluyor: “8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37’nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir: (2) Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.” “Birinci fıkra”da ne mi var? 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve terör ile “bunların devamı niteliğindeki eylemler”in bastırılmasında ve ilaveten OHAL KHK’lerinin uygulanmasında görev alan kamu personelinin her türlü cezai sorumluluktan muaf oldukları hükme bağlanıyor. Kurnazlık şurada: İktidar, son çıkardığı 696 sayılı KHK ile 6755 sayılı kanunda değişiklik yapıyor, sivilleri de ucu açık cezasızlık kapsamı içine sokuyor. Unutulmaması gereken ise OHAL KHK’lerinin OHAL ile birlikte hükümlerini yitirecekleridir. 6755 sayılı kanun ise öncesinde bir OHAL KHK’si olarak yayımlanmış, Meclis’ten geçirilip kanun hüviyeti kazandırılmıştır. Bu yönde şimdilik herhangi bir emare mevcut değil ama OHAL günün birinde son bulsa bile KHK’lerden bozma kanunların yürürlükte kalması, bir başka ifadeyle OHAL’in fiilde sürmesi hedefleniyor. Diğer taraftan OHAL kalkarsa, geçen pazardan bu yana sivillere bazı şartlarda cezasızlık getiren 6755 sayılı kanun da yürürlükte kalacak ama teoride Anayasa Mahkemesi’nin denetimine de açık hale gelecek. 6755 sayılı kanunun 696 sayılı KHK ile değişikliğe uğratılmış hali nasıl uygulanacak? İktidarın icraatına itirazı olanın, muhalefet edenin hedef gösterildiği, FETÖ’cülükle, darbecilikle, teröristlikle suçlandığı karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bir kişinin, siyasi grubun, dernek ya da sivil toplum örgütünün herhangi bir etkinliğini, “devam niteliğindeki eylemler” kapsamına sokan bir güç, bir grup sivili bastırmacılıkla görevlendirirse... Veyahut birileri kendilerine bu misyonu atfedip harekete geçerse, mağdurlarının terörist olduğuna, dolayısıyla basıcıların da suç işlemediğine kim, nasıl karar verecek? Hangi makam? Hangi yetkili? Kararı veren elbette ki bir mahkeme olacak. Başka türlüsü mümkün değildir. Mümkün olursa Türkiye Cumhuriyeti devlet olma vasfını kaybeder. Durumun yargı açısından doğuracağı ucubelikleri, neden olacağı tartışmaları ve dünyadaki Türkiye algısının uğrayacağı ilave yıkımı gözünüzde canlandırabilirsiniz. Türkiye’de yargı aygıtının, tarafsızlığını, bağımsızlığını ne kadar yitirmiş olursa olsun, birtakım sivil paramiliter güçlere cezasızlık koruması sağlamakta aktif biçimde kullanılması, en başta buna yeltenen siyasi iradeyi içinden çıkılmaz bir durumda bırakır. Bu hatadan bir an önce dönülmelidir. Telefonunda ByLock olmadığı defalarca kanıtlanan arkadaşımızın adını Başsavcılık mahkemeye göndermediği için bir gün daha özgürlüğünden yoksun kaldı ‘ONLARLA GURUR DUYUYORUZ’ Başta gazetemiz davası olmak üzere tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için avukatların Çağlayan Adliyesi’nde başlattığı Adalet Nöbeti dün 39. kez tutuldu. Nöbete CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş ve Mahmut Tanal da destek verdi. İlk sözü alan avukat Hafize Sabancı temel kanunların KHK’lerle değiştirilerek yönetildiği bir Türkiye’de adalet için nöbet tutmaya devam ettiklerini söyledi. Sabancı, Cumhuriyet davasının son duruşmasında tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’ın engellenen beyanını anımsatarak, “Savunma hakkının içeriğini sadece sanıkların kendileri belirleyebilir. İzin verilen, izin verildiği kadar yapılabilen bir savunma savunma değildir” ifadelerini kullandı. Sabancı, Şık’ın sözlerinin kesilmesi üzerinde Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu ile Akın Atalay’ın da savunma yapmamalarının gurur verici olduğunu ifade etti. Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nden avukat Ezgi Çakır da, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatı olduğu için tutuklanan meslektaşlarının tutukluluktaki 100. günü olduğunu anımsattı ve meslektaşlarına, barolara ve hukukçulara onları savunmaları için çağrıda bulundu. Çakır, “Biliyoruz ki bir ülkede adalet yoksa hiç kimse ne güvende ne de özgürdür” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Mor Beyin” programının altına yerleştirilen programları kullanmaları nedeniyle iradeleri dışında ByLock IP’lerine yönlendirilen 11 bin 480 kişiden biri olan muhasebe çalışanımız Emre İper’in tahliye edilmesi için, gazetemiz avukatları dün İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yolladığı listeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemeye göndermediği için İper tahliye edilmedi. Edinilen bilgiye göre listenin Ankara’dan gönderildiği ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın liste ile ilgili mahkemelere göre tasnif edip yollayacağı ve gecikmenin bundan kaynaklandığı öğrenildi. Tahliyeler başladı Buna karşın Çağlayan Adliyesi’nde görev yapan İs tanbul 35. Ağır Mahkemesi, ByLock’u kullandığı iddi asıyla “Silahlı terör ör gütü” üyeliği suçlama sıyla tutuklu yargıla nan Saadet Partisi (SP) İstanbul İl Yönetim Ku rulu Üyesi avukat Mus tafa Yaman’ı, güncel lenen ByLock liste sinde adının yer alması üzeri ne tahliye etti. 1 Kasım’da gö Emre İper zaltına alınıp tu tuklanan MKE Kırıkkalespor kalecisi T.Ö. de adının ByLock listesinden çıkarılmasının ardından tahliye edildi. Ankara’da da meslekten ihraç edilerek tutuklanan 11 polis memuru güncellenen ByLock listesinin ardından tahliye edildi. 11 polisin mesleğe yeniden dönüş yolu açıldı. İper, Cumhuriyet davası savcılarından Yasemin Baba’nın talimatı ile 6 Nisan’da gözaltına alınmış, ardından ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklanmıştı. Defalarca telefonunda ByLock olmadığı kanıtlanan İper, mahkemece serbest bırakılmamıştı. ‘Yeni yıla evinde girsin’ Çağlayan Adliyesi önündeki Adalet Nöbeti’nin ardından CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, “Emre İper, 266 gündür haksız ve hukuksuzca tutuklu olmasına rağmen Bylock kullanmadığını anlatamadı. İlgili raporlar mahkemeye bir türlü sunulmadı. Mahkeme de bu raporların peşine düşmedi. İper’in özgürlüğü derhal geri verilsin, yeni yıla evinde girsin” dedi. İper’in ByLock kullanmadığının ortaya çıkmasının Cumhuriyet davasının bir ayağını daha çökerttiğini belirten Yarkadaş, “Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve diğer tutuklu gazeteciler de içi boş dosyalar yüzünden tutuldukları cezaevlerinden salıverilmelidir” ifadesini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Cezaevindeki Osman Kavala için bir araya gelenler, fotoğrafı çeken NarPhotos ekibine teşekkür etmeyi unutmadılar. Kavala’ya yeni yıl kutlaması Anadolu Kültür, Depo, Diyarbakır Sanat Merkezi ve Cezayir ekibi, cezaevindeki Osman Kavala’nın yeni yılını, çektirdikleri fotoğraf ve mektupla kutladı. Osman Kavala için kaleme alınan mektup şöyle: “Sevgili Osman Bey,  Yeni yılınızı bu fotoğraf ve notla kutlamak istedik. Tam bir yıl önce “Ben Gazeteciyim” inisiyatifinin çağrısı ile bir araya gelen 100’ü aşkın gazeteci, mektup iletemedikleri hapisteki meslektaşlarına yeni yılda toplu bir fotoğrafla selam göndermek istediğinde, onlara Depo’yu açmıştınız. O fotoğrafta yer alanlardan Ahmet Şık, şimdi hapiste; Murat Çelikkan, iki ay bir hafta yatıp denetimli serbestlikle çık tı. Siz ise neredeyse iki aydır özgürlüğünüzden mahrumsunuz. Aynı mekânda size selam göndermek üzere bizler, eski ve yeni çalışma arkadaşlarınız olarak bir araya geldik. Hepimiz iyiyiz, olanlar karşısında üzgün ve öfkeliyiz ama yaptığımız işi bir dirence, bir şifaya dönüştürerek devam ediyoruz. Yaptıklarımızla ilgili içeride dahi azalmayan heyecanınızı bilerek, her şeye rağmen çalışıyoruz: Fotoğrafın çekildiği Depo’da Hangi İnsan Hakları Film Festivali etkinlikleri yapıldı, hatta bir tanesinde sinemacılar sizi anlattılar. Ayrıca festivaldeki özel gösterimde, ödüllü kısa animasyon film “Hadia”nın yeni çıkan ArapçaTürkçe kitabı ço cuklara ulaştı. Depo’nun Berlin Senatosu ile işbirliği başladı, Berlinİstanbul arasında misafir sanatçı programlarına aracılık edeceğiz. BAK’ta Antep, Bursa, Diyarbakır ve İzmir’den gençler yine birbirinden anlamlı fotoğraf ve video işleri çıkardı. TANDEM yeni döneme İranlı kültür sanat inisiyatiflerinin de dahil edileceği bir programla devam ediyor. Mülteci desteği alanında çocuklar için kültürsanat odaklı yöntemler üzerine çalıştığımız projede mart ayındaki atölye için hazırlıklar yapı lıyor. Kültür Mekânları proje sinin açılış etkinliği İzmir’de yapıldı, Diyarbakır’daki ini siyatifler sağlanan katkıyla atölye ve seminerler düzen liyor. Yeni Film Fonu destek li filmler uluslararası festival lerde ödüller almaya devam ederken fonun jürisi yakında yeni dönem desteklerini be lirleyecek. Ermenistan’la kültür sanat diyaloğu Ani sergisi hazırlıklarıy la sürüyor. Cezayir ise hem toplantılar hem de yeni yıl yoğunluğu için de. Bütün bun ları yaparken eksikliğinizi hep hisse diyor, sizi çok özlü Osman Kavala yoruz.” BAKUR DURUŞMASI 8 ŞUBAT’A ERTELENDİ ‘Sinema yargılanamaz’ ‘Bakur/Kuzey’ belgeselinin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na filmin gösterime girmesinden 2 yıl sonra “örgüt propagandası” suçlamasıyla Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Geçirdiği beyin kanaması sebebiyle sağlık sorunları yaşayan Demirel, dün sabah saatlerinde talimatla ifadesinin alınacağı Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne geldi. Ancak ifadenin alınacağı İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyetinin toplu olarak izne ayrılması nedeniyle duruşma 8 Şubat 2018’e ertelendi. Duruş Duruşma öncesi sinemacılar Çağlayan Adliyesi önünde bir araya gelip davaya tepki gösterdi. ma öncesi “Sinema yargılanamaz” pankartının açıldığı eyleme sinema oyuncuları, gazeteciler ve HDP milletvekili Garo Paylan destek verdi. Prof. Zeynep Tül Akbal Süalp ve SineSen Yönetim Kurulu üyesi Melih Biçer’in okuduğu açıklamada, ifade özgürlüğünün, kültürel, siyasi, sosyal bilgi ve fikirlerin değiş tokuşuna katılma fırsatı yaratan sanatsal ifade özgürlüğünü de içerdiği be lirtildi. “Bakur” belgesel filminin yönetmenlerine açılan bu davanın sanatsal ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olarak görüldüğüne vurgu yapıldı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘İHLAL OLARAK NİTELEDİ’ AYM’den müstehcen kitap kararı Anayasa Mahkeme si, ABD’li yazar William Seward Burroughs’ın “Yumuşak Makine” adlı romanını 2011’de Türkiye’de basan Sel Yayıncılık’ın müdürü İrfan Sancı’ya müstehcenlikten açılan davada üç yıl denetime tabi tutulması kararını, ifade özgürlüğü ile onun özel birer türü olan bilim ve sanat özgürlüğü ve basın özgürlüğünün ihlali olarak nitelendirdi. Mahkeme, yayıncıya 3 bin TL manevi tazminat ödenmesine ve kararın bir örneğinin Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu Başkanlığı’na gönderilmesine hükmetti. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması yönünde de hüküm tayin etti. Kararların gerekçelendirilmediği vurgulanan kararda, başvuranın ifade özgürlüğünü sınırlamadan önce dikkate alınması gereken kriterlerin gerektiği gibi incelendiğinin kabul edilemeyeceği bildirildi. Kamu davası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu’nun kitabın bazı bölümlerinde detaylı biçimde eşcinsel ilişkilere yer verildiği, çocukların korunması için bir uyarının yer almadığını değerlendirerek yolladığı Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, kitaptaki yazıların halkın ar ve hayâ duygularını incittiğini, cinsi arzuları tahrik ve istismar edecek nitelikte genel ahlaka aykırı olduğu görüşünü bildirdi. Bunun üzerine savcılık müstehcen yayınların yayımlanmasına aracılık suçundan yayınevinin müdürü ve ortağı olan başvurucu ile kitabı tercüme eden hakkında kamu davası açtı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sırasında bilirkişi raporunda, romanın edebiyat eseri özelliği taşıdığını ve bu nedenle genel hukuka uygunluk kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Mahkeme, kovuşturmanın ertelenmesine ve başvurucu hakkında üç yıl denetimli serbestlik hükümlerinin uygulanmasına hükmetti. Başvurucu, temyizi Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nce reddedilince Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear