26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 9 Kasım 2017 10 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: EMİNE BİLGET dizi 11 Ne takımlar ne başkanlar vergi seviyor Enis Berberoğlu’na mektup... Enis, sevgili meslektaşım, Önceki gün senin dava üstüne bir gürültü koptu. Ayrıntıları okumuşsundur, Bölge İdare Mahkemesi ile sana 25 yıl hüküm kesen ağır ceza mahkemesi arasında önemli (ama ciddi mi kestiremiyorum) bir tartışma patlak verdi. O günün akşamında hemen bütün haber kanallarında uzun uzun tartışıldı. “Bölge İdare Mahkemesi mi haklı, yoksa ağır ceza mahkemesi mi” sorusuna hukuk labirentlerinde dolaşılarak cevaplar arandı. Mapus damındasın, senin vaktin vardır; benim yoktu. Hepsini izleyemedim ama anladığım, “O da haksız, öteki de haksız” gibi bir sonuca varıldı. Yani yazı tura atıldı ve para havada kaldı. Bakalım devamında ne olacak... Oturup bir hukuk ayıbı hatta cinayeti olduğuna kuşkum olmayan “Enis Berberoğlu – MİT TIR’ları – Cumhuriyet gazetesi” davası üstüne bir Tırmık döşenmem gerekiyor. Ama Enis, sen meslektaşımsın, halden anlarsın, senin dava nasıl olsa pilav misali daha çok su kaldıracak, o yüzden birkaç gün sonraya kalsın, ben bugün (de) Paradise Papers (Cennet Belgeleri) üstüne yazmak istiyorum. Oradan izleyemiyorsundur, bütün dünya medyası bu haberle çalkalanıyor. Avrupa’nın, Asya’nın, Ortadoğu’nun, Amerika’nın kuzeyinin ve güneyinin namlı, saygın bilinen kurumlarının, şirketlerinin, politikacılarının, iş insanlarının kirli çamaşırları ortalığa döküldü. Vergi cennetlerinde açılmış offshore denen “posta kutusu” şirketlerinin ne gibi uğursuz işlevler gördükleri sokaktaki insanın da bilincine çakılacak bir açıklıkla ilan ve malum edildi... Bizim mesleğin yüzünü ak eden bir habercilikti ve yedi iklim dört bucaktan yüzlerce gazeteci iğne ile kuyu kazdı, pösteki saydı ve “medya ne işe yarar” sorusuna tokat gibi bir cevap verdi. Eh bizim fukara Cumhuriyet de bu meslek onurunda pay sahibi oldu. HHH Biliyorum, varlıklı, çok varlıklı bir işadamının yurtdışında yazlık ya da kışlık bir ev almak için bir offshore şirketinin olanaklarından yararlanmak için öyle bir hesap açtırdığı da olmuş. Ancak bu “istisnalar” kimseyi yanıltmasın. Hemen bütün dünya medyasının vurguladığı gibi “Offshore hesap açtırmak yasadışı değildir. Peki ama meşru mudur” sorusu dünya kamuoyunda taş gibi bir cevap buldu: Hayır değildir!.. Gerçekten de vergi kaçırmanın, kara para aklamanın yasal kılıflı yöntemi, eninde sonunda, vergi cenneti denen çoğu ada ve cüce ülkelerde bir offshore şirketi açmaya dayanıyor. Kapitalist ahlakın buna bir itirazı yok. Bizim var!.. Hatırlar mısın Enis, bir zamanlar bizim vergi dairelerinin cephesinde nal gibi harflerle “İradesi ile kendini vergilendiren halk millettir” yazardı. Bu cafcaflı ama içi boş cümlenin benzerlerine Avrupa’nın, Amerika’nın farklı ülkelerinde farklı sözcüklerle de olsa aşinayız. Milliyetçiliği aşmış gibi görünen nice ülkede yurttaş olmanın başat kanıtının vergi ödemek olduğu vurgulanır durur. Vergi kaçakçılarına karşı ağır ceza yaptırımları vardır ve çoğu kez bu yaptırımlar arkadan dolanılarak aşılır. O yüzden “Paradise Belgeleri”nde gün ışığına çıkan bilgiler ve kanıtlar çürümenin ve ahlaksızlığın ve vicdansızlığın ne kadar yaygın olduğunu gösterdi, gösteriyor. HHH Bugünlük bu yazı burada bitsin. Ben bugünkü Tırmık’ta mesleğimizle ve gazetemle övünmek istedim ve sanırım bunu doya doya yaptım. Bölge idare mahkemesi kendisine iade edilen senin dosya üstünde kararını versin, o zaman uzun uzun yazarım. Dedim a bu pilav daha çok su kaldıracak... Bana ve bizim gazeteci tayfasına da o pilava kaşık sallamak düşecek. Kabul et ki zor ama keyifli bir mesleğimiz var. Umarım gecikmeden çıkar, aramıza katılırsın. O zaman senin de eline bir kaşık tutuşturacağım. Söz!.. Türk futbolunda ‘vergi’ kavramı tartışmaların odağında kalmaktan kurtulamıyor. Paradise Papers, iki kavramı bir kez daha bir araya getirdi. Aralarında kulüp başkanlarının da olduğu futbolun önde gelen isimleri vergi avantajı ve mahremiyeti sunan Malta ve Jersey’de ortaya çıktı. Süddeutsche Zeitung’un ICIJ ve aralarında Cumhuriyet’in de yer aldığı 67 ülkeden 96 medya kuruluşuyla paylaştığı belgelere göre Türkiye, futbolculara uyguladığı düşük vergi oranları nedeniyle ‘futbolda vergi cenneti’ olarak adlandırılırken, aynı zamanda iş insanı olan Türk futbolunun önde gelen isimleri Jersey ve Malta’nın vergi avantajlarından faydalanıyor. Türk futbolunun vergilerle barışık olmadığı bir sır değil. Türkiye, Spor Toto Süper Lig’de forma giyen futbolculara uyguladığı yüzde 15 seviyesindeki gelir vergisi oranıyla Avrupa’da en düşük vergiyi alan ikinci ülke. Bu şartlar göz önüne alındığında Türk kulüplerin Avrupa’daki rakiplerine oranla yabancı futbolcu transferinde çok avantajlı olduğu ortaya çıkıyor. Emeklilik ikramiyesi almaya çalışan çoğu yabancı futbolcunun Süper Lig’i tercihinde düşük vergi oranlarının etkili olduğu biliniyor. Öte yandan hemen hemen hepsi borçlu olan futbol kulüpleri için defalarca vergi affı yapıldı. Bu yıl 450 futbol kulübü aftan yararlanıp vergi aslı olarak 375 milyon lirayı yapılandırdı. AZİZ YILDIRIM: ‘Kredi bulmak için gittik’ Aziz Yıldırım, Malta’daki bir şirketinin faal olduğunu açıklarken Türkiye’de denizcilik sektöründeki kriz nedeniyle dönemin kredi koşulları uygun olmadığı için burayı tercih ettiklerini söyledi. Yabancı şirketlere önemli vergi avantajları sunan Malta’da şirket kuran çok sayıda ünlü is Yıldırım’ın hissedarı olduğu şirketler Mar Shipping Co Limited, Chem Unity Co Limited, Dearhan Holding Limited min arasından Türkiye’de futbol deni ve Marine Unity Co Limited. lince akla ilk gelenlerden biri olan Aziz Dearhan Holding Limited ve Marine Yıldırım da çıktı. Unity Co Limited’in hissedarları ara Malta’da kurumlar vergisi yerli şir sında Aziz Yıldırım dışında Baki Gök ketler için yüzde 35 iken yabancı şir bayrak ve Güney Koray Gökbayrak bu ketler için sunulan avantajlarla son lunuyor. Chem Unity Co Limited’de tahlilde yüzde 5’e kadar iniyor. ise Aziz Yıldırım ve Güney Koray Gök Dearsan ile ortak bayrak ortaklar. Yıldırım, 2013 yılında Baki Gökbayrak’ın hisseleri Offshore hizmet sağlayıcıları App ni satın alarak Tuzla merkezli Dear leby ve Asiaciti ile gizlilik politikası san Tersanesi’nin yüzde 51’lik payı uygulayan 19 farklı yargı yetkisi ala na sahip olmuştu. Yıldırım’dan önce nındaki hesapları ifşa eden Paradise Dearsan’ın büyük ortakları Baki Gök Papers’a göre, Fenerbahçe Spor Kulübü bayrak ve Metin Eşrefoğlu idi. Başkanı Aziz Yıldırım ailesiyle birlikte Malta kayıtlarına göre Yıldırım’ın Malta kayıtlarında yer alıyor. hissedarı olduğu Mar Shipping Kayıtlara göre dört şirketi bulunan 2009’da, Chem Unity, Dearhan ve Yıldırım’ın, kızları Gülşah ve Hande Marine Unity 2007’de kurulmuş. Yıl Yıldırım’ın hissedarı olduğu ise iki şir dırım, bu şirketlerin aynı zamanda ket var. Bu şirketlerden biri olan Med direktörü. Marine Unity Co Limited Unity Co Ltd’nin his Ekim 2009’a kadar seleri 2016’da Aziz Yıldırım’ın 2013’te satın aldığı Dearsan ‘Gemiler aktif görünüyor. ‘İkisi faaldi’ Gemi Sanayi AŞ’ye devrediliyor. Bu da Dearsan Tersanesi satıldı’ Aziz Yıldırım’ın kızları Gülşah Yıldırım Gordi ve Han tarafından yapılan gemilerin offshore şirketler üzerinden satıldığı veya çalış Yıldırım’ın açıklamasına göre Marine Unity Co Ltd Sakarya, Med Unity Co Ltd ise Dumlupınar gemisinin sahibiydi. Malta’da kre de Yıldırım Gamgam ise Malta’da 2008’de kurulan Med Unity Co Limited ve Aege tırıldığı izlenimi ve diyle alınan her iki gemi de bir sü an Unity Co Limited riyor. Cumhuriyet’e konuşan Aziz Yıldırım da Dearsan’ın Med Unity Co. Ltd şirketinin sahibi ol re işletildikten sonra satıldı. Yıldırım, süreci şöyle anlattı: “Marine Unity ‘Sakarya’ gemisi nin sahibi ve işletmecisiydi. Geminin satın alınmasında Artezya Bank’tan kredi kullanıldı. Kredi adlı şirketlerin hissedarları görünüyor. Belgelere göre Yıldırım Gordi ve Yıldırım Gamgam, faali duğunu açıkladı. koşulu olarak Malta’da şirket ku yet konusu gemi, bot Türkiye futbol tarihinin son zamanlardaki en çok konuşulan isimlerinden biri olan, şike soruşturması nedeniyle ruldu. Bu geminin AB üyesi Malta bayrağı taşımasının hem operasyonel hem de finansal sebepleri var. Söz konusu dönemde Türkiye’de denizcilik ve tersanecilik sektörlerinde kriz nedeniyle yurtiçi bankalardan kredi bulun ya da diğer deniz taşıtlarının alım, satımı ya da yönetimi olarak ifade edilen Med Unity Co Limited’deki payları bir yıl tutuklu kalan ması imkânları sınırlanmış, bu ne nı 11 Şubat 2016’da Aziz Yıldırım, aynı zamanda büyük şirketleri olan bir iş insanı. Yıldırım’ın inşaat, savunma, de denle yurtdışı finans kurumlarına müracaat zorunlu hale gelmişti. Geminin altkiracıları da AB üyesi ülkelerdeydi. Sonuç olarak Sakarya gemisi Marine Unity Co Ltd tarafından bir süre işletildikten son Dearsan Gemi İnşaat Sanayi AŞ’ye devrediyor. Kayıtlara göre Dearsan’ın Aegean Unity adlı şirkette nizcilik, turizm, be ra satıldı. Kredi borcu kapatılıp şir de ortaklığı bulunu ton ve hayvancılığa kadar uzanan sektörlerde önemli yatırımları var. Yıldırım, Türkiye’de denizci ket faaliyetleri de sonlandırıldı.” Dumlupınar gemisinin sahibi olan Med Unity için de aynı sürecin geçerli olduğunu söyleyen Yıldırım, “Bu gemi için de Artezya Bank’tan kredi kullanıldı. Gemi, bir yor. Söz konusu ortaklıklarla ilgili Ticaret Sicil Gazetesi’nde herhangi bir bilgi yok. İstanbul Tica lik sektöründe Gül süre işletildikten sonra satılıp kre ret Odası’na (İTO) gö han Denizcilik, AG Denizcilik ve Dearsan Tersanesi ile faaliyet gösteriyor. Paradise Papers’a göre ise Malta’da Aziz disi kapatıldı. Ancak hali hazırda alt kiracılardan bir kısım alacakları ve tedarikçilere bir kısım borçları nedeniyle bu şirketin resmi tasfiyesi için başvuruda bulunulmadı” diye konuştu. Yıldırım, Türkiye’de faal olan Maktaş ve Gülhan’ın ise re Türkiye’de kayıtlı bir anonim şirket yurtdışında bir şirket satın aldığında veya yabancı bir şirkete ortak olduğun Yıldırım ile bağlantı Malta’da kurulan şirketlerle bir ilgi da bunun sicil gaze lı altı şirket bulunu sinin olmadığını belirtti. tesinde yayınlaması yor. Denizcilik sek gerekmiyor. Bunun töründe faaliyet gös için yönetim kurulu teren bu şirketler, International Mariti kararı olması yeterli. me Organization (IMO) kayıtlarında ge Aziz Yıldırım, Cumhuriyet’in sorula mi sahibi veya yöneticisi görünüyor. rına verdiği yanıtta, Malta’daki altı şir Konuyla ilgili sorularımızı yanıtla ketten sadece Marine Unity Company yan Aziz Yıldırım, Malta şirketlerinin Ltd ve Med Unity Company Ltd’nin ak varlığını kabul ederken bu şirketle tif olarak gemi işletmeciliği faaliyetin rin çoğunun tasfiye sürecinde olduğu de bulunduğunu, diğer şirketlerin faal nu belirtti. olmayıp yaklaşık bir yıldır tasfiye süre Malta kayıtlarına göre Aziz cinde olduklarını söyledi. #ParadisePapers ÜNAL AYSAL: ‘İngiliz hukuk sistemini seçtik’ SERVET YARDIMCI: Amaç yurtdışına açılmak ‘Aynı kefeye koymayın’ Servet Yardımcı kabotaj faaliyetleri için kurulan şirketlerin diğerlerinden farklı olduğunu belirterek, “Ne yazık ki kamuoyunda Avrupa Birliği’nde kabotaj faaliyeti gerçekleştirmek amacıyla Avrupa Birliği üyesi olan Malta Gemi Siciline gemilerini kaydettirip orada bu amaçla kurulan denizcilik şirketleri ile vergisel birtakım faydalar sağlamak amacıyla kurulan şirketler aynı kefeye konuluyor. Bu algı tamamen yanlış. Kaldı ki Türkiye’de 16 Aralık 1999 tarihinde yürürlüğe giren Türk Uluslararası Ge mi Sicili ile denizcilik sektörü zaten vergiden muaf. Bu sebeple gemilerimizin Malta veya başka bir ülke sicilinde bulunma sebebi kesinlikle vergisel nedenler değildir” dedi. Servet Yardımcı, gemilerinin Malta ve Bahamalar’da bulunma nedeninin kesinlikle vergisel değil Avrupa ve Karayipler’de kabotaj taşımacılığı yapmak olduğunu söyledi. Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili ve UEFA Yönetim Kurulu Üyesi Servet Yardımcı’nın adı hem Malta ve hem de Bahamalar’daki şirket kayıtlarında geçiyor. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının, offshore hizmet sağlayıcıları Appleby ve Asiaciti ile gizlilik politikası uygulayan 19 farklı yargı yetkisi alanındaki hesaplarını ifşa eden Paradise Papers’a göre; Yardımcı ile bağlantılı Malta’da beş, Bahamalar’da bir şirket bulunuyor. Söz konusu altı şirketle ilgili kamuya açık kaynaklarda herhangi bir bilgiye ulaşılmıyor. Denizcilik sektöründe faaliyet gösterdiği anlaşılan bu şirketler, Malta merkezli Fetekoz Shipping Limited, Anzer Shipping Limited, Samistal Shipping Limited, Cimil Shipping Ltd, Longford Shipping Ltd ve Bahamalar merkezli YSG Holdings Ltd. Türkiye’de Yardımcı ailesine ait Yardımcı ve Türkter adlı iki tersane bulunuyor. Servet Yardımcı geçen yıl ise Beşiktaş Tersanesi’nin yüzde 55’lik hissesine ortak oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ait 10 gemi de Yardımcı Tersanesi’nde yapılmıştı. Bu gemilerin her birinin 18 milyon dolara mal olduğu iddia edilmişti. Aile şirketleri var Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Servet Yardımcı, Malta ve Bahamalar’daki şirketlerin kendisine ait olduğunu kabul etti. Yardımcı, söz konusu şirketlerin kabotaj taşımacılığı yapan aktif şirketleri olduğunu ifade etti. Paradise Papers’a göre Malta merkezli Fetekoz Shipping Limited ve Anzer Shipping Limited 15 Ocak 2015’te kurulurken, Servet Yardımcı her iki şirkette de kardeşleri Hüseyin Yardımcı ve Yasemin Yardımcı, yeğeni Gökhan Yardımcı ile ortak görünüyor. Yine Malta merkezli olan Samistal Shipping Limited 16 Temmuz 2009 tarihinde Hüseyin Yardımcı, Yasemin Yardımcı ve Servet Yardımcı; Cimil Shipping Ltd 13 ise Nisan 2010’da Hüseyin Yardımcı ve Servet Yardımcı ortaklığında kurulmuş. Servet Yardımcı ayrıca Malta merkezli Longford Shipping Ltd ve Bahamalar merkezli YSG Holdings Ltd şirketlerinin yetkilisi olarak görünüyor. YSG Holdings, 2003’te kurulup 2011’de kapanmış. Şirketin direktörleri arasında Servet Yardımcı’nın ağabeyi eski AKP milletvekili Hasan Kemal Yardımcı da bulunuyor. Geçen yıl Bahamalar merkezli Shipcare Management Ltd şirketiyle Bahamas Leaks’te ismi geçen Hasan Kemal Yardımcı ile ilgili bir diğer ilginç ayrıntı da 19982007 arasında Bahamalar’ın İstanbul fahri başkonsolosu olması. Cumhuriyet’e konuşan Servet Yardımcı, gemicilik sektöründeki kabotaj uygulamasına dikkat çekerek “Bahsi geçen şirketler Avrupa’da kabotaj taşımacılığı yapan aktif şirketlerimiz. Gemicilik sektöründe kabotaj uygulaması var. Buna göre belli bir ülke sınırları içerisinde yük ve yolcu taşıma işi o ülkenin bayrağını çekmiş gemilerce yapılabilir. Avrupa Birliği bayrağı olmadan Avrupa’da kabotaj taşımacılığı yapılamıyor. Bu şirketlerimizin Malta’da kurulu olmasının yegâne sebebi ilgili denizcilik firmalarına ait gemilerimizin faaliyetlerini Avrupa Birliği’nde sürdürmesi ve bu ticari faaliyetleri sürdürebilmek için AB bayrağı taşıma zorunluluğu” dedi. Bahama şirketlerinin de aynı gerekçeyle Karayip bölgesindeki deniz taşımacılığı faaliyetleri için kurulduğunu dile getiren Yardımcı, yabancı bayraklı gemileri ve şirketleriyle ilgili bilgilerin Türkiye’de bağlı bulundukları resmi kurumlarda mevcut olduğunu söyledi. Appleby belgelerinde Jersey’de iki şirketi ortaya çıkan Ünal Aysal, burayı modern İngiliz kanunlarına tabi bir ada olduğu için seçtiklerini söyledi. Galatasaray Spor Kulübü eski başkanı ve Unit In ternational SA Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Aysal’ın Appleby belgelerine göre iki offshore şirketi bulunuyor. Bu şirketler Aysal Administration Limited ve Limoges Limited. Aysal Administration Limited Aralık 2012’de, Limoges Limited Ocak 2013’te kurulmuş. İki şir ket de Fransa’nın kuzeyinde yer alan Manş Adaları’ndan biri olan Jersey’de yer alıyor. Söz konusu şirketlerle ilgili kamuya açık kay naklarda herhangi bir bilgiye ula şılamazken halen aktif oldukları belgelerden anlaşılıyor. Appleby belgelerine göre Aysal Administration Limited ve Limo ges Limited, Unal Aysal Group’a bağlı. Londra’da bir bankacı olan Ali Merih Çetinkaya, Aysal’ın her iki şirketinin ‘Hızlı çözüm de yetkilisi olarak kaydedilmiş. UBS Nomine üretiyor’ es Limited ve Unihou Ünal Aysal, Limoges Limited ve Aysal se Nominees Limited ise iki şirketin de hissedarları olarak görünüyor. Administration Limited’in kuruluşu için Jersey’in tercih edilme nedenlerini ise şöyle açıkladı: “Jersey, İngiliz kanunlarına tabi bir ada. Jersey/İngiliz hukuk sistemi, özellikle şirketler hukuku, ortaklar sözleşmesi ve ortaklar Ydoılllıakr33 bin sözleşmesinden doğması muhtemel ihtilaflarının hızla giderilmesi konularında oldukça ayrıntılı ve modern bir sistem olması, uzun zamandan beri Belgeler Aysal’ın 2015’te Ünal Aysal Group üzerinden Appleby Fiduciary & Administration Business’e (AFB) yıl oluşmuş yerleşik içtihatların bulunması nedeniyle tercih edildi. Unit International ve bağlı şirketlerinin ve iştiraklerinin önemli bir kısmının yurtdışında Avrupa ve Ortadoğu’da olması, gelecek kuşakların önemli bir kısmının da yurtdışında ikamet etmesi nedeniyle ileride aile üyeleri arasında çıkabilecek ihtilafların önlenmesi lık 33 bin dolar ödedi konusunda çeşitli kıta ve Anglosakson ğini gösteriyor. hukuk sistemleri göz önüne alındı. Alınan Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Ünal Aysal ise her iki şirketin de pasif olarak kurulduğunu ve tavsiyeler sonucunda kanunlar ihtilafı bakımından en gelişmiş, hızlı çözümleri üreten Ingiliz/ Jersey hukuk sistemi seçildi.” bugüne kadar herhangi bir akti viteleri olmadığını söyledi. Söz konusu şirketlerle, holding için bir aile yasası oluşturulması planlamasının ilk adımlarının atıldığını ifade eden Aysal, “Bunlar, farklı ülkelerde ikamet eden aile bireyleriyle Unit International SA’nın profesyonel yönetimi arasında kurumsal bir yapı oluşturulması, ilişkilerin kurumsal bazda düzenlenmesi ve şirketlerin uzun süre faaliyetlerinin devamını temin etmek üzere bir karar alma mekanizması yaratmak gayesiyle planlanan bir yapı ile ilgili adım nılmadığını öne sürdü. Bugüne kadar hiçbir sermaye veya kâr dağıtımı yapılmadığını, söz konusu yapılanmanın sadece bir idari yapılanma olduğunu belirten Ünal Aysal, bu nedenle Jersey merkezli şirketlerinin Unit International ile hiçbir direkt bağlantısı bulunmadığını söyledi. Aysal “Şirketlerin Türkiye’de de herhangi bir ticari faaliyeti, ortaklığı, iştiraki vs söz konusu değil” dedi. lardır” dedi. Aysal, Türkiye’de yaşamadı ğı için bu yapının Türk vergi, hukuk mevzuatı açısından herhangi bir mahsuru bulunmadığına dikkat çekti. Kâr payı alıyor İlk yapişletdevret Ünal Aysal’ın sahibi olduğu Unit International SA ise enerji sektöründe yatırım, proje finansmanı, proje geliştirme, proje yönetimi, proje tasarımı ve tam anahtar teslimi elektrik santralı inşaa Diğer yandan Appleby belgelerinde Limoges Limited isimli şirketin Unit Group SA’dan kâr payı alıp yatırım yapmak amacıyla kurulduğu belirtiliyor. Limoges Limited’in Unit International SA’dan pasif gelir topladığı anlaşılıyor. Aysal Administration Limited, gayrimenkul ortaklığı, Limoges Limited ise yatırım şirketi diye geçiyor. Ünal Aysal, sorularımıza verdiği yanıtta, Limoges şirketinin Unit Group SA’nın ortaklarından biri olmasının öngörüldüğünü, bu nedenle kâr payı elde etme hakkının sı alanlarında faaliyet gösteriyor. Unit, 1974 yılında Brüksel’de kurulurken hali hazırda yabancı şirket statüsünde bulunuyor. Ancak grubun Türkiye’de çok sayıda yatırımı var. Türkiye’nin ilk yapişletdevret santralı Unit’in bağlı kuruluşu UniMar tarafından 1999’da yapıldı. Marmara Ereğlisi’ndeki söz konusu doğalgaz elektrik santralının yüzde 33’ü Unit’e ait. Unit, Sinop Boyabat ve Kocaeli Dilovası’nda da iki santrala daha ortak. Erzincan’daki Bağıştaş hidroelektrik santralının ise yüzde 100 sahibi. ana sözleşmesine yazıldığını an cak kurulan yapı tamamlanmadı Yarın: APPLEBY’NİN ALTIN ğı için şirketin bugüne dek kulla MÜŞTERİSİ İran’la savaş mı geliyor? Bir süredir bu sütundan tarihçilerin tatsız bir benzetmesini hatırlatıyorum. Birçok tarihçi, global güç dağılımını, Birinci Dünya Savaşı öncesi döneme benzetiyor. Tabii tıpa tıp değil. O dönem dünyanın süper gücü Britanya; bugün ise ABD. Almanya ve Rusya Birinci Dünya Savaşı arifesinde aynı bugün olduğu gibi yükselen devletler; ancak o dönem kavga, kıta Avrupası içinde. Dünyanın başka yerlerinde kıta Avrupası’ndaki iktidar mücadelesini dengeleyecek farklı ülkeler yok. Bugün ise Çin, Japonya, Hindistan ve Türkiye gibi askeri ve ekonomik olarak güçlü ve Batı’dan bağımsız hareket eden ülkeler var. Olay daha karmaşık. Ve bir o kadar da tehlikeli... Hafta sonu Suudi Arabistan’daki gelişmeleri okuyunca, ‘Acaba savaşa bir adım daha mı yaklaşıyoruz?’ diye düşünmeden edemedim. 32 yaşındaki genç veliaht prens Muhammed Bin Selman, ancak ‘Game of Thrones’ dizisinde görebileceğiniz bir saray darbesiyle ülkedeki tüm rakiplerini tutuklattı. Genç prensin ‘ılımlı İslam’ vaadi ve Suudi rejiminin kökleşmiş oligarşik yapısını bir anda ele geçirmesinin halk ve bürokrasi nezdinde nasıl bir yankısı olacağını bilmiyoruz. Ama söz konusu ülkenin zaten demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Fakat orada bile iç dengeler var. Riyad, iyikötü yarım yüzyıldır bir cins ‘meşveret’ ya da ‘konsensüs’ sistemiyle yönetilen bir monarşi. Genç prensin hamlesi, görülmemiş derecede riskli. Suudi Arabistan bir demokrasi olmasa bile içeride güç odakları var. Prens hepsini dağıttı. Bir yandan toplumsal konularda ‘açılım’, diğer yandan siyasette bir ‘otoriterleşme’ getiriyor. Kadınlara araba kullanma hakkını veren ve radikal din adamlarını zapturapt altına alan Bin Selman, diğer yandan son bir yıldır tutuklamalar ve gözaltılarla ülkede çok seslilik namına bir şey bırakmadı, birçok önde gelen Suudi gazetecinin tutuklanma korkusuyla ülkeyi terk etmesine neden oldu. (Bir bölümü İstanbul’a yerleşti.) Dedim ya; mesele çok boyutlu. Ancak asıl tedirginlik, genç prensin içeride yaptığı temizlikle kalmayıp bölgeyi de karıştırma ihtimali. Suudi rejiminin İran ve bölgede yükselen Şii dalgasını frenlemek istediğini biliyoruz. Bu uğurda Yemen’de savaşa girdi. Lübnan’da Hizbullah karşıtı hamleler yaparak hükümet krizine neden oldu. Şimdiki korku, Suudi Arabistanİran mücadelesinin artık ‘vekâlet savaşı’ dediğimiz kuklalar ya da devlet dışı aktörler üzerinden değil, doğrudan iki dev askeri gücü de içine alan bir bölgesel mezhep savaşına dönüşmesi. Olur mu? Olmaz olmaz demeyin, çünkü Washington’da ne yaptığını bilmeyen ve ateşle oynamaktan beis duymayan bir Beyaz Saray var. Genç veliaht bin Selman, İran’a karşı tutumunda Trump yönetimi ve hatta bizzat Trump ailesinden yeşil ışık almış durumda. (Trump’ın damadı Jared Kushner, Suudi Arabistan saray darbesi öncesi Riyad’a gidip genç veliaht prensle birkaç gün takılmıştı.) Kim bilir, belki de şimdi de “İran’la savaşa girsem Amerika arkamda olur” hesabı yapıyor. Ortadoğu’da ‘vekâlet savaşları’ yerine, büyük ülkeleri içine çeken bir ŞiiSünni mezhep savaşı ihtimali, dün olduğundan daha fazla. Böyle bir ortamda Türkiye’nin yapması gereken, Ortadoğu’nun bir ‘tık’ dışında kalmak, iç barışa odaklanmak ve Batı’yla ilişkileri sağlam tutmak. Ancak Ankara bunların üçünde de tam tersini yapıyor. Kötü bir dönemdeyiz. Ancak henüz Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına vesile olan Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da suikast anını yaşamadık. Hâlâ bir şeyleri yatıştırmak, aklı selimi devreye sokmak mümkün. Ama kim yapacak? C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear