26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 5 Kasım 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ yorum 13 ‘Çok günah kazandım ölmem lazım anne!’ Çocuk cehennemi: Türkiye. Yukarıdaki sözü 9 yaşında bir çocuk annesinin dizlerine kapanarak söylüyor. Bir korku filminde değiliz, Türkiye Cumhuriyeti’nin İzmir kentindeyiz. Ve bir çocuk annesine yalvarıyor; ölmek istiyor! Çünkü din hocası öyle demiş, çünkü küfür etmiş, günah işlemiş ve günahları çoğalmadan annesine yalvarıyor, “ben ölmeliyim.” Çocuk bereket annesine yalvarıyor, bu çocuk kendi başına, hiç kimselere söylemeden günah işlediği için kendini pencereden atabilir. Ya da babasının evdeki (bu cehennemde her iki evin birinde ruhsatsız silah var) silahını başına dayayıp ateş edebilir. Günahları çoğalmadan, bir an önce cennete gitmek için. İşte cehennem Türkiye’nin çocukları şimdilerde böyle eğitiliyorlar. Bunlar çoğunluğu yoksul ailelerin çocukları. Özel, çocuklara farklı bir davranış sergileyen özel okullar inanılmaz pahalı. Dostlarımdan biri her yıl 30 bin liralık kredi çekiyor ve çocuğunu özel okulda okutmaya çalışıyor. Neden, sadece çocuğu böyle sorular sormasın diye. Cehennemde devlete bağlı bir anaokulunda, çocuklar tuvaleti kirli bırakıyorlar. Ve öğretmenlerin gözetiminde temizlik işçileri erkek çocuklarının donlarını tek tek indirerek, kim kirli bırakmış onu öğrenmeye çalışıyorlar. Donu kirli çıkan çocuk herkesin önünde donu gösterilerek aşağılanıyor. Kardeşim bunlar daha anaokulu öğrencisi, ana kuzusu, ne yapıyorsunuz, neden? Küçücük yaşta bu çocuklara böyle yıllar sürecek bir travma yaşatmayı size kim öğretti? Cehennem zebanileri bile böyle bir cezayı akıl edemez. Gene cehennemin bir köşesinde, kuytu bir sokakta birkaç erkek çocuk ürkek ürkek dolaşıyor, onlardan sorumlu ağabeyleri (onlar abi diyorlar) kimselerin görmediği ama çocukların bildiği bir yerde onları gözetiyor. Az sonra sokağa alıcılar gelmeye başlıyor, bir kısmı iyi aile babası, bir kısmı üst mahallede esnaf ve bunlar beğendikleri oğlan çocuklarını alıp az ötedeki terk edilmiş inşaata doğru gidiyorlar. Abi memnun, şimdiden sekiz müşteri gelip gitti. Şimdiden günün hasılatı 800 oldu. Parayı burada almak olmaz, kahvede kimseler farkında olmadan toplaması gerek, neyse ki, her müşterinin çocukların ellerinden tutup seke seke yürürken fotoğraflarını tek tek çekti. Cehennemde, genç ve çocuk intiharları artış gösteriyormuş. Dünyanın en kirli ikinci sanayi ilaç sanayi, (birincisi elbette silah sanayi) iki yaşındaki çocuklar için sakinleştirici özelliği olan Prozac adlı ilacı üretiyor. Neymiş pek çok doktorun yalan dolan dediği hiberaktiviteli çocuklar bununla tedavi olacaklarmış. İlaç, peynir ekmek gibi gidiyor. Burada cehennemin en büyük silahı akıllı telefonlar ve tabletler devrede. Üç yaşındaki çocukların elinde akıllı telefonlar ve hiç durmadan çizgi film izliyorlar. Ve zamanın doğal akışının dışında büyüyorlar, sonuçta yerlerinde duramıyorlar, odaklanma sıfır ve gelsin yatıştırıcı ilaçlar. Bu arada gençler arasında tükenmişlik sendromu alıp başını gitmiş. Hiçbir şey yapmak istemiyorlar ve sadece doktorlar değil, pek çok genç, hem de intiharın en uç biçimi kendini kalorifer borusuna asarak intihar ediyor. Psikologlar buna toplumdaki anomi halinin getirdiği bir ruh durumu diyorlar. Anomi hali, bir toplumda hiçbir değer yargısı kalmadığında ortaya çıkan bir durum. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da görülen bir salgın, şimdi Türkiye’yi tehdit ediyor. Ülkemiz bir cehennem ateşi içinde. Haksızlık karşısında başvurulacak hiçbir kurum kalmadı. Bir başka cehennem ise bizi bekliyor, rant uğruna altyapı değişmeden yapılan binlerce konutta artık elektrikler kesilmeye, sular fışkırmaya başladı. Bu dördüncü zamanda bir büyük yarılmayla oluşan toprağın (İstanbul kenti) artık bu kadar yüklenmeyi çekemeyeceği ve çökeceği söyleniyor. Ben değil, Fransız ve Hollandalı bilim adamları tarafından. Durum budur ve dolar alıp başını gidiyor. Benzin de 5.6 olmuş. Benim bulunduğum mutena semtte bile insanlar manavların az çürümüş diye bir köşeye ayırdıkları sebzeleri alıyor, onlar da paralı olmuş. Yani moral bozmak istemem ama geldiğimiz durum bu ve hepimiz anomi hali içinde çırpınıp duruyoruz. Umut etmek iyidir gerçekçi olmak koşuluyla. 5 Kasım 2017 SAYI: 33632 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:04 05:48 06:10 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:33 12:55 15:37 07:15 12:39 15:24 07:35 13:02 15:50 Akşam 18:05 17:52 18:17 Yatsı 19:26 19:11 19:35 Adı Avrupa ülkelerinde Tariq Ramadan diye yazılıp söylenen Tarık Ramazan, sonra, inişe geçti. Birkaç yıl önce İngiltere’ye yerleşip Oxford’daki kürsüsüyle oyalanmaya başladı. Ne var ki canı sıkılıyor, medyatik 1990’lı yıllarda ortaya çıktı. günlerini özlüyordu. Milimetrik özenle tıraşlanmış sa ABD’ye gidemezdi. Çünkü Amerikalılar, kalı, kravatsız gömleği, kusursuz kadınlara intihar bombacısı olmayı telkin ceketi, bakımlı elleri ve tartışma eden Müslüman kardeşi Yusuf El Karadavi larda iyi ayarladığı sesiyle görsel ile birlikte, onu da kara listeye almıştı. medya için yaratılmış gibiydi. Artık 55 yaşına basan Tarık efendi, düş Dinsel, cinsel ve entelektüel!Bir Ömer Şerif olmasa bile es merlerde egzotik bir çekicilik bulan sarışın Batı ölçülerinde heyecan manı kadar dostunun da bol olduğu, Müslüman nüfusu 6 milyona ulaşan özgürlükçü Fransa’ya dönmeye karar verdi. yaratacak kadar yakışıklı sayılırdı. Ama cinsel geçmişine, Manş Denizi’ni ge Ağzı laf yapıyordu. Dört döndüğü Fransız banliyölerinde Mağrıplı Müslüman gençlerin idolü haline gelen şahsın, İslamiyetin nihayet muhatap alınabilir bir hatibi, hatta beklenen entelektüeli olduğu kanısına varıldı. Sanı ya da kanı, zemin vardı doğrusu: Tarık Ramazan, Müslüman Kardeşler örgütünün kurucusu Hasan el Benna’nın torunuydu. Hasan el Benna Mısır’da öldürüldükten sonra ailesi herhangi bir Arap ülkesine değil, Avrupa’nın tam göbeğindeki İsviçre’ye göç etmişti. Tarık’ın babası Sait Ramazan, meşaleyi Hasan el Benna’dan alıp Müslüman Kardeşler örgütünün Avrupa’da yapılanmasını sağlayan bir “dava” adamıydı. HHH Genç Tarık, lise diplomasını Fransa’dan, edebiyat ve felsefe diplomasını Cenevre latmak stratejisini izliyordu. Arada evlenmişti. Eşi Isa belle, “dava” propagandası gereği elbette din değiştirip İslamı seçen Katolik bir Fransızdı. Tarık Ramazan’ın helali olarak eldivenler dahil simsiyah çarşaflara bürünüp dört çocuk doğurdu. Tarık Ramazan Tarık Ramazan, Katar’a sığınan Müslüman kar deşi Yusuf El Karadavi ve bizzat Katar emirinin desteğiyle Avrupa’da pazarlandı. Hatta Tony Blair’in özel davetiyle kendisine Oxford’da kürsü falan bile verildi. Ama en çok Fransa’da parlamış ve peşine sürü sepet, çoğu da Yahudi asıllı Fransız gazeteci, ya zar takılmıştı ki... Peş peşe hatalar yaptı. çemeden yakalandı. Bir kadın, Fransız polisine başvurup Tarık Ramazan’ı taciz ve tecavüzle suçlamış; hemen ardından başka bir kadın tecavüze uğramadan önce kıyasıya dövüldüğünü iddia etmişti! HHH İşin kötü yanı şikâyetçiler laik, ateist ya da Katolik Fransız bile değiller! Biri Faslı Müslüman, namazında niyazında Macide, öteki ise Selefi bir mücahidin eski eşi, Henda Ayari Hanım! Tarık Ramazan’ın taciz söylemi ve davranışları hakkında anlattıkları da Fransız polisini bilmem ama, sizin benim kulağımıza gayet tanıdık gelen türden şeyler... Örneğin hanımlara dayak sonrası tecavüz etmeden önceki evrede, “Karımla kardeş gibi olduk, hiçbir ilişkim kalmadı, seni babandan isteyip kuma alacağım!” dermiş Tarık Ramazan. Fransız basınına bakılırsa, üçüncü bir mağdure Üniversitesi’nden aldı. Kahire’ye dönüp İslami HHH daha var, ancak polise başvuru yapıp yapmaya ilmini tamamladı. Ama feyz aldığı hoca, Usame Sözüm ona liberal ve yurttaş bir İslamı savu cağı bilinmiyor. Bin Ladin’e de rehberlik yapan Sudanlı İslam nurken Fransa’da yurttaşlığın vazgeçilmez ölçütü Kısacası düğmeye Fransa’da basıldı. cı Hasan Turabi olup, “tepeden fetih” yani laikliğe düşman ve antisemit olduğu anlaşıldı. Avrupa’da bir “İslamcı entelektüel” efsanesi Avrupa’nın Müslümanlaştırılmasını elitlerden baş Takıyye yaptığını ortaya koyan yayınlardan daha gömülüyor. Gülü tarife ne hacet... Ne çiçektir biliriz. Keşke gül de demekten elbetttaenahmet@gmail.com daha etkilidir. www.ahmettan.com Denemeye değer. azıcık kendini bilebilse. HHH HHH “Gülü tarife ne Bugün 5 Kasım... hacet, ne çiçektir Sümerlerin (M.Ö. biliriz!” 3500) takvimi, yazıyı ve Ne olup ne matematiğin dört işlemini “icat” etmesinden bu yana olmadığını dünya âlem biliyor. ByLock tuzağı geçen sayısız 5 Kasım’dan Öyle olsaydı, Emir demir... Mon amourbiri bugün... Üç yerde açılış, otuz üç kanalda konuşma yapabilir. “Halka dayalı diktatörlük” zor zenaat. CHP yine de kendisine, “kanatlı kuş”, “tekerlekli bisiklet” gibisinden “faşist diktatör” falan diyebilir. Oysa “siyaset biliminin temel kavramları” iltifattır. Bedava makarna ve mercimekle beslenen, parasız kömür ile ısınan, torununa bakmak için maaşla desteklenen halkımız için “diktatör” kötü bir laf değil. “Çalıyor ama çalışıyor” gibisinden, artık “Ama o bizim diktatörümüz!”dür!! CHP ise “bu bir hakaret değil durum tespiti” diyor. O halde bir “tespit davası” açmak gerekmez mi? Çağlayan Adliyesi’ne gitmeye gerek yok. Fikri hür irfanı hür akademisyenlerden, emekli ve gözü kara hukukçulardan Sert muhalefet, sert sözcüklerle muhalefet demek değildir. Kararlı, ilkeli, planlı tavır ve tutum ile sürdürülen muhalefettir. Dokunulmazlıkları kaldırmaya hangi akla hizmet ise yardım yataklık etmek... Ardından da “diktatör” söylemi, ne yazık ki “Geçmiyor Silivri’nin pazarı!” ve “eşekler de durdukları yerde duruyor”! Sert sözcükler de elbet gerekli. Ama ne yazık ki geniş seçmen kitlesinin nazarında “faşist” öyle ahım şahım bir hakaret değildir! Asla benzetmek gibi olmasın, Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran’a dek, “Ülkemiz Erdoğan’ın kuşatması altındadır!”dan tutun, “Şerefsiz, namert, alçak” dahil, kullanmadığı küfür ve hakaret kalmadı. Bu laflar MHP’ye bir şey kazandırmadı. Bahçeli de sonunda Külliye’nin arka bahçesine “kaşeli lider” oldu. Başbakan Davutoğlu ve çeşitli bakanlar ve milyonlarca oy almış belediye başkanları gibi, ana muhalefet liderini de görevden alırdı. Almadığına göre demek ki, faşistliği de diktatörlüğü da abartılı! HHH Örnek çok... Diktatör olsa “Tıraş” lafı ile ünlenen “16x9’luk” Zeytinburnu gökdelenlerinin sahibi işadamına küsmekle yetinmezdi. Güçsüzler küser! Emri demiri kesemedi! İmam Hatip Lisesi levhasına adını yazdırma karşılığında sus pus oluverdi. Örnek çok... Ankara’da “Akraba AVM’si” diye anılan alışveriş merkezini açarken, “Buralara neden yabancı isim veriyorsunuz?” diye fırça attı. 3 yıl geçti. Başbakan idi CumhurbaşkanıParti Lideri oldu. Hep terfi etti. Dileyelim “diktatör” olsun da sözü dinlensin. Rekoru şimdilik kırılmamış şanlı diktatörümüz 8. Cumhurbaşkanı oluşan bir heyet, kendilerinin hal ve gidişini inceler, söylemlerini araştırır ve kararını açıklar. Çarşı da şenlenir. Böylece “cesur bilim adamı envanterimiz” hakkında da bilgi sahibi oluruz. HHH Kemal Kılıçdaroğlu ise faşist diktatör demekten “imtina” etmeyin diyor. Neden, “çekinmeyin!” değil de “imtina” etmeyin? Söz dağarcığı, ev bütçesi gibi mütevazı olan halkımız bu lafı babadan kalma “istimna” yani afedersiniz “mastürbasyon” ile karıştırabilir. HHH Öne çıkan, önüne çıkan veya önerenin niyeti kuşkulu kimi kişilerle siyaset yapmak gibi, irticalen konuşma aşkına ağza gelen ilk sözcüklerle de muhalefet yapmak çok riskli. Böyle yapan risk almıyor. Hem ülkeye hem partiye de risk veriyor! Cumhurbaşkanı adaylığında bunu yaşadık. Dileyelim belediye başkanı adaylarında da yaşanmaz. Faşist demek yerine, ağlatılarak istifa etirilen Balıkesir Belediye Başkanı’nın “tehdit edildim!” sözlerini dile dolamak, “diktatör” Evren de “yabancı adlara” takmıştı. “Dikta” gibi “hükmetmek” de aşktır! “Amour”, malum “aşk” demek... Aşkın değil ama, ne yazık ki diktanın her türünü gördük, yaşadık. Hem de Cumhuriyette!.. Başkentin en ünlü pavyonu “Mon Amour”du. Kırmızı neonlarınden paşamız belli ki “komünist” diye gıcık kapmıştı. Bir emriyle demir de neonlar da kesildi: Kırk yıllık pavyon bir gecede “M. Anamur” oldu. Paşamız o geceyi muzlu likör ile kutlamış olabilir mi? Oysa sadece Tarkan’ın “Kuzu Kuzu” şarkısını dinlemek istemiş. ByLock’çu suçlamasıyla hapiste.   Freezy adlı bir müzik programını yüklemiş cep telefonuna. O programla müzik dinliyormuş.   Diğeri “kıbleyi gösteren bir program” kurmuş cep telefonuna. Bir başkası “namaz saatlerini” öğrenmek için bir yazılım yüklemiş.   Peki, kaç kişi bu şekilde cezaevinde?   Bilmiyoruz.  Telefonlarımıza ByLock yüklemedik diyorlar. Ya doğruyu söylüyorlarsa?   Bu insanlar cezaevinde neler düşünüyorlardır?   Bilişim konusunda pek bilgileri olmayanlar “farkında olmadan yüklemişimdir” diye aklından geçiriyordur belki de. İnsanın aklına tuhaf şeyler geliyor cezaevinin yüksek duvarlarının arasında:   “Nereden aldım bu akıllı telefonu. Keşke eski aptal telefonumu kullansaydım. Ah akılsız başım benim” diye dert yanan da vardır.   Oysa korkunç bir tuzak bu.   Değil acemi bir kullanıcı, uzman bir programcı bile olsanız rahatça bu tuzağa düşebilirsiniz.   Bu tuzağı ilk olarak fark eden kişi Adli Bilişim Uzmanı Koray Peksayar. “Mor Beyin” adlı bir yazılım grubu, cep telefonları için 8 yazılım sürmüş piyasaya. Tümü bedava.   Ne yapıyor bu yazılımlar?   Siz yazılımı kullanırken, ekranda reklamlar beliriyor. Fakat her reklam belirdiğinde bu reklam alanının içinde yer alan bir kod sizi ByLock sunucusuna yönlendiriyor. Sizin bundan haberiniz bile olmuyor.   “Mor Kafa” grubu tarafından o dönemde yazıldığı bilinen programlar şunlar:  “Best Free Music, FreezyMüzik Bul Dinle, FreezyPlay Free Music Online, Mor German English Dictionary, En Ucuz Fiyat, Mor AlmancaTürkçe Sözlük, Music SearchBeta, Araba2. com”  Belli ki, FETÖ’cüler, kendi bağlantılarını, haberleşmelerini gizlemek için böyle yönteme başvurmuşlar.  Peki, şimdi ne olacak?  Suçlu suçsuzdan nasıl ayırt edilecek?  Cumhuriyet davasında tanıklık yapan Adli Bilişim Uzmanı Tuncay Beşikçi, açık bir dille anlattı:  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr “Litvanya’da ByLock sunucusuna bağlanan kişileri araştırırken, söz konusu kişilerin o sunucuya bağlanmadan önce hangi sunucuya bağlandıklarına bakılmalıdır.”  Çünkü FETÖ’cülerin hazırladığı yazılım aynı anda hem “morbeyin.com” sitesine ve Litvan ya’daki ByLock sitesine bağlanıyor. Bu durum kolayca saptanabilir.  Gerçek ByLock’çuları saptamanın bir diğer yöntemi de ByLock sunucusundaki veritaba nına bakmak. Orada, tüm bilgiler var. Geçilen mesajlar bile var. 17 milyon mesaj geçilmiş.  ByLock’çu olmak öyle kolay değil. Programı cep telefonunuza yükleyeceksiniz, sonra bu yazılımı kullanarak internet üzerinden ByLock sunucusuna bağlanacaksınız. Sisteme kayıt olacaksınız. Kullanıcı adınız olacak, şifreniz olacak...   Anayasa Mahkemesi’nin 20 Haziran 2017 tarihli kararında 267. paragrafta “Söz konu su uygulamanın ilgili kişi tarafından kullanılıp kullanılmadığı, kullanım şekli, kullanım sıklığı, haberleşme yapılan kişinin FETÖ/PDY içindeki konumu ve önemi, haberleşmenin içeriği” gibi konulara da dikkat edilmesi gerektiği vurgula nıyor.   Nerede kalmıştık? Emre İper tam da yu karıda anlattıklarımdan dolayı 213 gündür özgürlüğünden yoksun. Telefonuna Freezy ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr müzik programını yüklemiş ve müzik dinlemiş. Yazılım onu ByLock sunucusuna yönlendirmiş. Haberi bile yok. Cep telefonunda ByLock yok. Emre için hâlâ resmi bilirkişi raporu bekleniyor. Aylardır.   Sevgili Murat, Akın ve Ahmet için ByLock suçlaması bile yok. Hâlâ hapisteler ve adalet bekliyorlar.   Bu arada Tuncay Beşikçi şöyle bir açıklama yaptı:  “FETÖ ile ilişkili ByLock kullanan bir grup, ByLock listeleri ile ilgili çeşitli kanallardan mağ duriyet çıkarma uğraşındalar. Hiç boşuna he veslenmesinler. Gerçek ByLock’çularla listeye farkında olmadan veya yanlışlıkla girmiş olanlar kolaylıkla tespit edilebilir.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear