28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 23 Kasım 2017 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Siyasi baskı TL’yi eritti ekonomi 9 Dün 3.98 rekorunu kıran dolar gösteriyor ki Merkez TL’yi desteklemek için adımlar atsa da, iç ve dış gelişmelerle yatırımcıların güvenini kazanması kolay olmayacak Dolar ve Avro dün tüm zamanların en yüksek düzeyini gördü. TL’nin yıl başından bu yana dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 12’yi aşarken, yılın en düşük düzeyini gördüğü eylül ayından bu yana ise yüzde 16.85 geriledi. Dolar dün 3.98 ile 4 TL sınırına dayanırken Avro 4.68, sterlin de 5.28 TL ile rekor kırdı. Yıl başından bu yana liranın Avro karşısındaki değer kaybı yüzde 25.43; sterlin karşısındaki kaybı ise yüzde 21.38 oldu. Türk varlıklarına yönelik satış dalgası yalnızca döviz piyasasında değil. Tahvil ve hisse piyasalarında da satışlar görülüyor. Türkiye’nin 10 yıllık gösterge tahviline gelen satışlarla faizi 13 baz puan artarak yüzde 13.03 ile en yüksek düzeyini gördü. Borsa İstanbul’un son dört gün içerisindeki toplam değer kaybı, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana en yüksek düzeye çıktı. TL’deki erimenin önüne geçmek için Merkez Bankası’nın (TCMB) adımları ise fayda etmedi. Uzmanlara göre TCMB’ye siyasi baskı arttı bankanın yatırımcıların güvenini kazanmasının kolay olmayacak. Sarraf etkisi Lirada görülen düşüşün arkasında yatan nedenler ise şöyle: 1 Rıza Sarraf davası: ABD’de İran yaptırımlarını delmek suçlamasıyla yargılanan Rıza Sarraf ile ilgili yargı süreci piyasaları olumsuz etkiliyor. 2 Bankacılık sektörüne yönelik kaygılar: ABD’de Sarraf ile birlikte Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da yargılanıyor. Davada Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve eski çalışanı Levent Balkan’ın da isimleri sanık olarak geçiyor. Halkbank yöneticilerinin hüküm giymesi ya da Türk bankacılık sektörüne yönelik bir yaptırıma gidilmesi kaygıları da sektöre yönelik endişeleri artırıyor. 3 Merkez Bankası’na yönelik güvenin azalması: Merkez Bankası ile ilgili tartışmalar ve alınan önlemlerin yeterli olmaması da piyasaları kaygılandıran bir diğer etken. Piyasa oyuncuları, Merkez Bankası’nın kur ve enflasyondaki artışın önüne geçmek için gerçekten gösterge faizi artırması gerektiğini ve bunu siyasi nedenlerle yapamamasının duyulan güveni azalttığı görüşünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta “Merkez bankalarının bağımsızlığı var müdahale etmeyiniz. Müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. 2018 için mali disiplini elden bırakmayacak ancak ekonomiyi de çok fazla sıkmadan, nefes aldıracak bir orta yolu bulmak zorundayız” demesi bankanın bağımsızlığına dair kaygıları artırdı. Sıkıntı artacak 4 Müttefiklerle yaşanan gerilimler: Türkiye’nin AB, ABD ve NATO gibi geleneksel müttefikleriyle üst üste yaşadığı diplomatik krizler de piyasaları olumsuz etkiliyor. Piyasalarda, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağının ve finansman kaynağının Batılı ülkeler olması nedeniyle yaşanan diplomatik krizlerin mali etkilerinin olmasından endişe ediliyor. Türkiye, makroekonomik dengelerinin kırılgan olarak nitelendirildiği bir dönemde Batı ile yaşanabilecek mali bir sıkıntının başka ülkelerden alternatif kaynak bulunamaması halinde ekonomiyi daha da sıkıntıya sokabileceği belirtiliyor. Sağlıksız büyüme 5 Ekonomide ‘aşırı ısınma’ endişesi: Ekonominin yeniden canlanma eğilimi göstermesine karşın piyasada bu büyümenin ‘sağlıksız’ olduğu yorumları yapılıyor. Bunun temel nedeni olarak da bu büyümenin yatırımlardan değil, hem özel hem de kamunun iç talebinden kaynaklanması gösteriliyor. İç talepten kaynaklanan büyüme, artan cari açık, yüksek enflasyon ve dış finansman açığı aşırı ısınmaya işaret ediyor. Ancak Türkiye’de politika yapıcılar bu durumu kabul etmiyor. l Ekonomi Servisi ‘Faizleri indirin kardeşim’ Türkiye Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Başbakan Binali Yıl dırım, bankalara seslenerek “Faizleri indirin kardeşim. Elinizden tutan mı var?” dedi. Yıldırım, Hükümet olarak her türlü tedbiri alacağız, TCMB kendi tedbirini alacak; bu durumlar geçici. Döviz ihtiyacımız var, finans tarafında biraz problerimiz var ancak bunlar çözülebilecek sorunlar” diye konuştu. İstan bul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, reel sektörün 210 milyar doların üzerinde net dö viz açık pozisyonu olduğuna dikkat çekerek “Sanayicilerimizin yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için, kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor. Tüm çözümleri Merkez Bankası’ndan bekleme mek gerek” dedi. ‘Dövizle borçlanmayın’ İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, işadamlarına Türk parası ile iş yapmala rını Ersin Özince tavsiye ederek, “Dövizle ne tasarruf yapmayı, ne de borç almayı hiç kimseye öneririm. Benim tavsiyem Türk Lirası’dır, ama dövizin de, gayrimenkulün de, çeşitli tüketim gereçlerinin de fiyatının artmasından vatandaş olarak ben de son derece rahatsızım. Kur artışlarından çok, beni enflasyon artışı çok endişelendiriyor” dedi. Antalya’da konuşan Özince, Türkiye’nin özellikle son 10 yıldır, 2007 krizinden sonra eline çok fırsat geçtiğini anlatarak, “Bu Amerika sonrasında, Avrupa’nın da girdiği kriz sırasında, gerek sanayi, gerekse turizm ve bankacılık alanında çok daha gücümüzü kullanıp, daha iyi konuma gelebilirdik. Fakat ondan sonraki dönemleri hep siyasi tartışmalar ve stratejimiz dışındaki konsantrasyonlarla geçirdiğimiz için ve kaçmaktan da kovalamaya fırsatımız olmadığı için hep huzuru, barışı içeride dışarıda arayan durumda olduğumuz için maalesef sadece yabancı parayla borçlanıp, üretken olmayan alanlara gömdük. Yani toprağa yatırdık paramızı” diye konuştu. ‘Merkez bağımsız olmalı’ Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, dövizin muazzam derecede yükselişi kadar inmesinin de iş dünyası için iyi bir şey olmadığını söyledi. Bilecik, “Fed’in faizleri artıran politikalara devam ediyor olması, 2018’de de buna devam edecek olmaları, nihayetinde yabancı sermayenin bir miktar gelişmekte olan ülkelerden, ge lişmiş ülkelere doğru bir hız kazanıyor. Doların yukarıya doğru çıkmasının temel göstergelerinden biri bu. İçeride de özellikle AB ülkeleriyle, Amerika’yla yaşanan gerilimler, bir anlamda dış politika tutumumuz da gerçekten döviz hareketinin artmasını sağlayan nedenler oldu” dedi. Bilecik, TCMB’nin siyasi iklimden daha bağımsız, bir miktar daha cesur olarak para politikaları nı sıkı uygulaması gerektiğini belirterek, “Faizleri düşürmesi gerekiyorsa düşürmeli, artırması gerekiyorsa artırmalı” diye konuştu. Erol Bilecik Yerli üretime darbe Yılın en düşük tüketici güveni Kasım ayında tüketici güven endeksi 65.20 ile yılın en düşük seviyesine geriledi. Tüketici güven endeksi bir önceki aya göre yüzde 3.2 gerileme kaydetti. TÜİK’in rakamlarına göre hanenin maddi durum beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüze 2.8 oranında azalarak kasım ayında 84.6 oldu. Genel ekonomik durum beklentisi endeksi ekim ayında 90.4 iken, kasımda yüzde 3.7 oranında azalarak 87.1 değerine düştü. İşsiz sayısı beklentisi endeksi ekim ayında 70.88 iken, kasımda yüzde 0.1 oranında artarak 70.95 oldu. Tasarruf yok Tasarruf etme ihtimali endeksi yüzde 14.4 oranında azaldı. Ekim ayında 21 olan endeks, kasım ayında 18 değerine düştü. Bu düşüş, gelecek 12 aylık dönemde tasarruf etme ihtimali olmadığını düşünen tüketicilerin bir önceki aya göre artmasından kaynaklandı. l Ekonomi Servisi Türkiye’de 10 milyon hektar mera varken, hayvan yemi ithalatında verginin sıfırlanması, yerli üretimin bitmesi olarak yorumlanıyor ‘Üretici çıkmaza girer’ Türkiye’de, son 15 yılda Belçika’nın yüzölçümünden (30 bin 528 km2) daha fazla tarım arazisinin işlenemez kılındığını dile getiren Ahmet Atalık, çiftçinin kazanç sağlayamayıp, işletmeyi bıraktığı tarım arazilerinin 29 milyon dekar büyüklüğünde olduğunu söyledi. Önceki gün Singapur’la imzalanan serbest ticaret anlaşması ge reği 3 bin 169 tarım ürününün yüzde 13’ünde gümrük vergilerinin sıfırlanması konusuna da açıklık getiremediklerini aktaran Atalık, “Kokusu yakında çıkar. Yüzölçümü Yalova’dan küçük, nüfusu İstanbul’un yarısı kadar, merası ve koyunu olmayan bir ülkeden mi medet umuyoruz?” diye konuştu. Yem fiyatlarındaki artışa değinen Türkiye Yem Sanayicileri Birlik Başkanı Ülkü Karakuş da, hayvancılıkta yapılan ithalata tepki gösterdi. Karakuş, “Dövizde beklenenin üstünde meydana gelen artışla kesif yemlerde de artış var. Diğer nedeni yüksek mazot, hammadde, vergi rakamlarıdır. Bu birkaç yıl daha sürerse yerli üretici çıkmaz sokağa girer” dedi. GAMZE BAL Türkiye, tarım politikalarının yanlışlığından dolayı her geçen gün daha fazla dışa bağımlı hale gelip, yerli üretimden uzaklaşıyor. 2016 itibariyla 23 bin 763 hektar tarım arazisi, 10 milyon hektarı aşkın merası bulunan Türkiye, hayvan yemi ithalatı için de gümrük vergisini sıfırladı. Yağlı tohumlar, tıpta kullanılan bitkiler, saman ve kaba yemi de kapsayan ürünlerin gümrük vergisi oranı Gürcistan, BosnaHersek, Güney Kore ve Malezya için sıfır; AB ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği Ülkeleri, D8 ülkeleri ve diğer ülkeler için yüzde 10 olacak. Türkiye’nin yeteri kadar tarım arazisi varken tarımsal üretimin tüm girdilerinde sürekli ithalatı seçmesi ise yerli üretimi bitirmesi sebebiyle tepki çekiyor. Hayvancılığın iflası Yem tedariki için ithalatın seçilmesini skandal olarak yorumlayan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, “Kendi arazisini işletemeyen tarım politikası kepazeliktir. Türkiye’nin hayvancılığı iflas etmiş vaziyettedir” dedi. Yem açığının kapatılması için meraların ıslah edilmesi gerektiğini anlatan Atalık, “Meraları korumadıkça, üreticiye ucuz yem satmadıkça ucuz hayvancılık da üretim de hayaldir” diye konuştu. Dünyanın değişen halleri II Kapitalist dünya ekonomisi yapısal krizi içinde bocalarken kapitalizmin, ABD liderliğindeki Batı merkezli ekonomik siyasikültürel şekillenmesinde, mali krizden bu yana ilginç dönüşümler yaşanıyor. Kitlenin geri dönüşü Kitleler (halk sınıfları), özellikle kapitalizmin merkezlerinde, egemen siyasi ekonomik yönetim modeline (liberal demokrasi ve neoliberalizm) uluslararası finanssanayi tekellerinin temsilcisi olarak bu modeli yöneten seçkinlere başkaldırıyorlar. Bağımlı ülkelerde de Arap isyanlarının, en son Zimbabwe örneğinin gösterdiği gibi halk kitleleri, artık toplumsal işlevlerini yerine getiremeyen, varlıklarını haklı çıkaramayacak düzeyde çürümüş otoriter yönetimlere karşı sokaklara, meydanlara çıkıyorlar. Böylece, halk sınıflarının tepkileri, egemen düzenin iktidar koridorlarının cazibesine kapılmamış entelijansiyanın eleştirileri “yıkıcı” siyasi, kültürel sonuçlar yaratarak yükseliyor. Uzun bir aradan sonra kitleler yeniden politize oluyor, siyaseti doğrudan etkilemeye başlıyor. Buna karşılık, egemen sınıflar, onlara hizmet veren siyasi akademik entelijansiya, halk kitlelerinin tercihlerini eskisi gibi yönlendiremiyor, seçim süreçlerini denetleyemiyor, liberaldemokratik “kültürel sermaye” (Bourdieu) hızla değersizleşiyor. ‘Yeni bir kapitalizm aranıyor’ Neoliberal küreselleşmenin en önemli ve en etkili düşünce kuruluşu, serbest piyasa Ayetullahlarının tapınağı, Dünya Ekonomik Forumu’nun internet sitesindeki bir yoruma göre “Kapitalizm toplumsal desteğini kaybediyor.” Belli ki, her yıl 450 bin dolara varan kayıt ücretleri ödeyerek Davos zirvesinde bir araya gelen “dünyanın efendileri” de kitlelerin siyasete aktif katılımının verdiği mesajı almışlar. Yorumun yazarına göre, bir YouGov araştırması, gelişmiş ülkelerde, halkın yarısından çoğunun, “kapitalizmin zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yaptığına”, “teknolojinin ve küreselleşmenin meyvelerinin sermaye sahiplerine, yüksek eğitimlilere” gittiğine inandığını gösteriyor. Yazar “Sorun esas olarak kapitalizm değil. Sorun, serbest piyasa uygulamasını mantıklı sınırların ötesine götüren politikalarda” diyor. Böylece Dünya Ekonomik Forumu, neoliberal modelin iflas ettiğini itiraf ediyor. Yazara göre, “Kitlelerin güvenini yeniden kazanabilmesi için kimi değişiklikler yapmak, kapitalizmin değerleri üretme ve dağıtma biçimini yeniden düşünmek gerekiyor”. Yazar, robotların ve serbest ticaretin, özellikle vasıf ve eğitim düzeyi düşük işçiler arasında işsizliği arttırdığını, ABD’de, 1990’larda S&P 500 borsa indeksi yüzde 250 artarken ücretlerin durakladığını aktarıyor. Yazar, biri, servetin kapsamlı bir yeniden dağılımına, öbürü, sermayesi olmayanları serbestpiyasanın etkilerine karşı koruyacak mekanizmaların yeniden devreye sokulmasına ilişkin iki öneriye dikkat çekiyor. Yazar bu önerilerin, bir yeni mutabakatın (New Deal) oluşturulmasına yönelik olarak göz önüne alınması gerektiğini savunuyor. “Devleti geri getirin” alt başlıklı bölümde, “özel sektör ve kamu politikaları, kamusal değer yaratma yönünde yeniden uyumlandırılmalıdır” diyen bir üçüncü yaklaşım aktarılıyor. Bu bağlamda “devletin anahtar rol oynaması gerektiği” savunuluyor. Bu yaklaşım “devletin, yeni piyasalar yaratabilecek, şekillendirebilecek zaman ufkuna ve mali kapasiteye sahip özelliğini” vurguluyor. ABD’nin 1960’larda teknoloji sektörünün gelişmesine verdiği destek, teşvikler, bunlardan yararlanarak gelişen Apple, Compaq, Intel gibi şirketler, bu miras üzerinde gelişen sosyal medya ve internet satış devleri anımsatılıyor. Yazıda, Norveç’te petrolün devletleştirilmesinin dünyanın en zengin, mutlu ve istikrarlı devletlerinden birini yarattığına dikkat çekiliyor. İklim krizini önleyebilmek için, “yalnızca üretimin değil, tüketimin, uzun ömürlü ürünlerin bakımınaservisine ilişkin sistemlerin de düzenlenmesi, paylaşım ekonomisinin teşvik edilmesi gerekiyor”. Yeni güler yüzlü bir kapitalizm aranıyor. Ne diyelim? Hayırlı olsun! Türkiye’nin orkinos avlanma kotası arttı Türk balıkçılarının 2018 yılı için orkinos avlanma kotası yüzde 40 artırılarak 1414 tona çıkarıldı. Karar, Fas’ta yapılan ve Akdeniz’de Orkinos avlanma kotasının artırılacağı Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu toplantısında alındı. İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Tuncay Sagun, kotaların ardından 2018 orkinos ihracat hedefini 100 milyon dolardan 130 milyon dolara çıkardıklarını söyledi. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear