24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 14 Kasım 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL / BURAK YURTTAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Kaybetme korkusu Tayyip Bey’i kim ‘Atatürkçü’ yaptı? Son zamanlarda siyasi yaşamımızın en umutlandırıcı olayı Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’daki beklenmedik değişimdir. Tayyip Bey ile birlikte partisinde de birden başgösteren Atatürk merakını doğrusu kimse öngörememişti. Atatürk’ü özde değil, sözde bile olsa bu sahiplenişin ne kadar önemli olduğu, Türkiye’nin son yıllardaki en vahim sorununun, AKP’nin de Sayın Genel Başkanı’nın da bir türlü laik Cumhuriyet ile barışık hale gelmemekte direnmesi olduğu düşünülürse ne kadar önemli ve olumlu olduğu kendiliğinden anlaşılır. Konu gündeme gelir gelmez ilk öne çıkan sorular da şunlar oluyor: Bu tutum ne kadar içten? Gerçekten AKP laik Cumhuriyet ile barıştı mı? Akşamdan sabaha Osmanlıcılıktan Atatürkçülük’e bu 180 derecelik dönüşe inanacak kadar saf olmak mümkün mü? HHH Son gelişmeyi irdelerken yukarıda sıraladığım soruların beni hiç meşgul etmediğini söylemeliyim. Bunun nedeni, AKP’nin laik Cumhuriyet ve de onun simgesi olan Mustafa Kemal Atatürk ile içtenlikle barıştığına inanarak, bu öyküyü yemiş olmam değil. Bu dramatik öykünün başından bu yana önümüze sürülenlerin hiçbirini yememiş biri olarak, bunca olaydan sonra nice aymazın uyanmaya başladığı bir sırada “yiyenler” safına geçmem değil içtenlik sorusunu önemsemememin nedeni. Siyasetçinin içtenliğini güvenilir bir öğe olarak görenlerden olmadığımdan siyasetçinin “içten” söylediklerinden çok, söylemek zorunda kaldıklarının daha önemli ve güvenilir olduğunu düşünürüm. Siyasetçinin İstanbul havası kadar oynak içtenliği her an değişebilir olduğundan güvenilirlikten azadedir. Ama aynı siyasetçinin seçmen tabanından, kamuoyundan gelen toplumsal baskı sonucunda söylemek zorunda kaldıklarının teminatı o toplumsal baskının kendisi olduğundan belirli bir güvenilirliği vardır. AKP’nin Mustafa Kemal ile barışmasının gerekçesinin seçim anketleri olduğu hemen herkesin malumu olduğuna göre, bu barışma gösterisinin kamuoyundan gelen baskının sonucu olduğunu görmemek de mümkün değildir. Bu durumda, son yumuşamanın, nedeni de güvencesi de AKP’nin veya siyasetçinin içtenliği değil, kamuoyunun baskısı olmaktadır. HHH Bu noktada, yazının başlığında ifade edilen sorunun yanıtı da ortaya çıkıyor gibi görünüyor: Tayyip Bey’i Atatürk ile barışmaya iten kamuoyudur. Ancak bu son yanıt da seçim anketlerinin ve sonuçlarının daha önce çalmadığı alarm zillerini şimdi neden çalmaya başladığı sorusunu gündeme getirdiğinden, yetersiz kalmaktadır. Demek ki sonunda kamuoyunu uyandıran ve iktidara baskı yapmaya yönelten başka bir öğe var ortada. Küçük bir azınlığının yiğitçe direnişine karşın, büyük çoğunluğu iktidarın mutlak güdümünde olan basılı ve görsel medyanın bugünkü durumuna bakınca, yanıtı orada aramanın anlamsızlığı kolayca anlaşılır. Yaşadığımız baskı rejiminde halkın gözünün demokratik sokak gösterileriyle açıldığını ileri sürmek kaba ve soğuk bir şaka olarak algılanabilir ancak. Muhalefetin, hepsi de kendinden kaynaklanmayan etkisizliği de halkı uyandıran etkenin orada aranmasını da anlamsız kıldığına göre geriye kalıyor tek kaynak. O da Türkiye’yi bugünün büyük çıkmazına getirip saplayan AKP’nin demokrasiyle, ekonominin, dış politikanın gerekleriyle, laik Cumhuriyet ile ve de dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk ile kavgalı politikasıdır. AKP’nin 15 yıllık bu politikası, en sonunda kamuoyunun çoğunluğuna Atatürk’ün ve laik Cumhuriyet’in ne kadar gerekli olduğunu anlatmış ve onların bu iki kavrama sahip çıkmaları sonucunu doğurmuştur. AKP deyince akla gelen tek kişi Tayyip Bey olduğuna göre, başlıktaki soruyu şöyle yanıtlamak da yanlış olmayacaktır: Tayyip Bey’i “Atatürkçü” yapan bizzat Tayyip Erdoğan’dır. Yüksekdağ ve 9 HDP’li vekile Silvan davası Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 10 Kasım 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve operasyonlar sırasında ilçeye giden milletvekilliği ve parti üyeliği düşürülen eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDP’li vekiller Çağlar Demirel, Feleknas Uca, İdris Baluken, Altan Tan, Hüda Kaya, Ahmet Yıldırım, Ertuğrul Kürkçü, Mehmet Ali Aslan ve Saadet Becerikli hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi tararafından kabul edildi. l MAHMUT ORAL /DİYARBAKIR 16 Nisan referandumunda İstanbul ve Ankara’dan çıkan ‘Hayır’ı değerlendiren AKP’de yüzde 50+1 için ‘önce genel, sonra yerel seçimlerin yapılması’ tartışılıyor MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yüzde 10 barajını tartış çimlerin zamanlamasına ilişkin hesapların çok daha ilgi çekici olmasından kaynaklandı. maya açtı ama AKP’nin gün AKP’de, bir süredir 2019’da demini baraj değil, seçimle peşpeşe yapılacak iki seçimle rin zamanlaması belirliyor. ERDEM AKP’de, “Yerel seçimde İstan GÜL ilgili yeni bir “risk alanı” tespiti yapılıyor. Seçimlerin öne bul ve Ankara’yı kaybedersek alınmaması durumunda önce genel seçimleri de kaybederiz” kaygı yerel seçimler yapılacağı için bu risk sı nedeniyle başkanlık seçimlerinin gündeme geldi. Risk, “İstanbul ve 2018’e çekilmesi görüşleri seslendi Ankara’nın kaybedilmesi” diye ifade riliyor. ediliyor. İstanbul ve Ankara büyük İktidar sözcüleri, ne zaman seçim şehir belediyelerinin AKP’nin iktida lerle ilgili bir tartışma yaşansa, se ra geldiği 2002’den bu yana kaybe çimlerin zamanında olacağı açıkla dilmesine ilişkin ilk kez ciddi kaygı masını yapıyor. Bu durumda 2019’da lar dile getiriliyor. Hatta bu süreç, ka önce mart ayında yerel seçimler, ka patılan RP’nin belediyelerde iktidara sım ayında da başkanlık ve parla geldiği 1994’e kadar da götürülüyor. mento seçimleri yapılacak. MHP lideri Bahçeli de erken seçim istemediği Referandum sonuçları ni belirterek, 2019’daki seçimler için Bu riskin en önemli çakış kayna yüzde 10 barajının indirilmesini gün ğını 16 Nisan referandumundaki İs deme getirdi. Bahçeli, gayri resmi or tanbul ve Ankara sonuçları oluştu tağı konumundaki AKP’nin dikkati ruyor. Referandumda hayır oyla ni baraj konusuna yöneltmeyi henüz rı evet oylarını her iki kentte de geç başaramadı. Bu durum, AKP için ba mişti. Özellikle daha sonra yapı raj konusunun değil, “2002’de iktida lan anketlerde oylardaki düşüşün ra gelinen seçimden sonraki en kri ve kentlimuhafazakârgenç seçme tik seçim süreci” diye tanımlanan se nin AKP’den uzaklaşma eğiliminin sürmesi İstanbul ve Ankara alarmına dönüştü. Sonraki süreçte “metal yorgunluğu” başlığıyla İstanbul ve Ankara’da başkanların istifa ettirilmesinin teşkilat ve tabandaki dağınıklığı artırdığına dair parti içi kaygıları çoğalttı. Referandumda önemli oranda seçmenini hayır cephesine kaybeden MHP’nin geriye doğru yerel seçimlerde etkili olamayışı da bu partiyle olası bir ittifakla girilebilecek seçimlerde bile İstanbul ve Ankara’ya ilişkin riski ortadan kaldırmayacağı analizlerine neden oldu. Yerelde de yüzde 50+1 CHP ve referandumda hayır blokunu oluşturan partilerin yine ortak hareket edebileceğine ilişkin mesajlar da AKP’deki bu yaklaşımında etkili oldu. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kendisi için hedefi “Cumhurbaşkanlığı” olarak koyması, bu partinin yerel seçimlerde muhalefet bloku ile hareket edeceğinin işareti olarak görüldü. CHP’nin diğer partilerden de oy alacak isimler üzerinde çalışması, HDP’nin de aynı noktada olması nedeniyle AKP’ye, “Yerel se çimlerde de başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük kentlerde seçimi kazanmak için başkanlıkta olduğu gibi yüzde 50+1 almak gerekecek” tespiti yaptırdı. Domino etkisi Tüm bu tespitler çerçevesinde Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara’nın kaybının tüm planları altüst edebileceği görüşleri gündeme geldi. İstanbul ve Ankara’nın kaybının “Kaybediyoruz” algısıyla “Domino etkisi yapabileceği”, bunun da Kasım 2019’daki başkanlık ve parlamento seçimlerinin yenilgisini hazırlayabileceği kaygıları seslendirildi. Tüm bu risklerin ortadan kaldırılması için CHP’nin “yerel seçimleri öne çekelim” önerisinin tersine, genel seçimleri yerel seçimlerden önce yapma formülleri tartışmaya açıldı. Bu formül, “Genel seçimlerin öne çekilmesi durumunda Erdoğan başkan seçilir. Bunun rüzgârıyla gidilecek yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara da güçlü isimlerle kazanılır” bakış açısıyla konuşuluyor. l ANKARA Siyasi çözüm vurgusu Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de siyasi çözüme odaklanılması için mutabık olduklarını dile getirdi ‘Esed rejimi’nden çark! Erdoğan, Rusya ziyareti öncesi yaptığı basın toplantısında PutinTrump görüşmesini eleştirdi. Erdoğan, “Askeri çözüm söz konusu değilse, o zaman çeksinler askerlerini. Orada Türkiye’nin askeri yok ki. Onların var. Çeksinler askerlerini, siyasi yönteme başvurulsun” dedi. Erdoğan ilk kez Suriye hükümeti için de “Esed rejimi” demek yerine “merkezi yönetim” ifadelerini kullandı. Erdoğan açıklamasında şunları kaydetti: “Mınbiç boşaltılmamıştır. Terör örgütü YPG orada işgalci olarak durmaktadır ama merkezi yönetim, Rusya ve bizler de orayı gözetim altında tutmaktayız. Gündemimizde olan ağırlıklı olarak İdlib’dir. Afrin’de de farklı bir durum söz konusu. Gerekli adımları atmakta kararlıyız.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet İki lider, Soçi’de gerçekleştirdikleri 2 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından ortak basın açıklaması yaptı. Füzede denge arayışı SERTAÇ EŞ Rusya’dan S400 füze sistemi satın alınması konusunda Türk ve Rus yetkililerin kararlı açıklamasının ardından İtalya ve Fransa ile füze geliştirme anlaşması imzalanması, bu konuda “dengeli” arayışı ortaya koyuyor. Türkiye, NATO yetkilileri ve birlik üyelerinden gelen sert eleştirilere de bu anlaşma ile yanıt vermeyi amaçlıyor. Türkiye uzun menzilli hava savunma sistemlerindeki açığı kapatmak için uzun süredir arayışını sürdürüyor. Bu konuda müttefiklerinden beklediği desteği göremeyen Türk yetkililer, rotayı güçlü bir şekilde Rusya’ya çevirmiş durumda. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya yönelik ziyaretine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın eşlik etmesinin Suriye merkezli gelişmelerin yanı sıra S400 alımına ilişkin temasları da amaçladığı savunuluyor. Emekli havacı generaller, “Deneyimli personelin durumu darbe girişimi nedeniyle yara aldı. Türkiye’nin hava savunma füzeleri konusunda uzun süredir yaşadığı sıkıntı komşusu olduğu diğer ülkelerin psikolojik üstünlüğü ele geçirmesine neden oluyor. Türkiye, bu nedenle S400 alımı konusunda kendisini zorunlu hissediyor” değerlendirmesini yapıyor. Generaller, NATO ile yaşanan sorun ların dışında, S400 alımının gerçekleşmesi durumunda askeri teknik düzeyde Türkiye’nin elinin güçleneceğini savunuyor. Türkiye’nin Rusya’ya yönelmesi üzerine NATO yetkililerinin yanı sıra müttefik ülkelerden de eleştiriler yükselmeye başlamıştı. Hava savunma sistemleri üzerine çalışma yürüten Türkiye, bu konuda ikili bir çalışmaya yöneldi. Fransa ve İtalya konsorsiyumu olan EUROSAM ile ortak çalışmak için savunma bakanları düzeyinde anlaşma imzaladı. Anlaşma, Türkiye’nin müttefiklerini yumuşatma girişimi olarak algılanırken, S400 alımına yönelik eleştirileri de yumuşatması bekleniyor. l ANKARA Gökçek’in bürokratları istifa etti Göreve gelmesinin ardından ilk iş olarak belediyedeki yöneticilerin istifasını isteyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna, 6 bürokratın istifasını kabul etti. Seçilmesinin ardından hafta sonu belediyedeki tüm bürokrat reter Yardımcısı Nazlı Ergül, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Baş dımcısı olarak görev yapan Fatih Tezcan’ın ise istifalarının istenmesi ların ve genel müdürlerin istifasını kanı Recep Yağcı, Belediyeler Muh nin ardından kendi istekleriyle ay isteyen Ankara Büyükşehir Belediye tarlıklar ve Sivil Toplum Kuruluşla rıldığı belirtildi. Başkanı Mustafa Tuna ilk görevden rı Dairesi Başkanı Osman Usta, Kül Brifingler alındıkça yeni istifala almaları yaptı. Belediyedeki tüm bi tür ve Tabiat Varlıkları Dairesi Baş rın devam edeceği kaydedildi. Yeni rimlerden brifing almaya devam Tu kanı Akar Pınar Uludağ ile Projeler başkan Mustafa Tuna seçilmesinin na, brifingini veren 6 bürokratın is Dairesi Başkanı Abdullah Taha Yıldı ardından üst kademedeki 135 kişi tifasını kabul ederek görevden aldı. rım bulunuyor. nin istifasını istemişti. Ayrıca An Hürriyet’in haberine göre; Araştırma Tanıtım ve Belediye İçi kara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Tuna’nın istifasını kabul ettiği bü Ulaşım Hizmetleri Dairesi Başka tüm şirketlerdeki 100 yönetim kuru rokratlar arasında Genel Sekreter nı Recep Tezcan ve belediyeye bağ lu üyesinin de istifaları istendi. Yardımcısı İrfan Kaya, Genel Sek lı Belko şirketinde Genel Müdür Yar l Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmenin ardından “Suriye’de siyasi bir çözüm olmasında mutabıkız” açıklamasında bulundu. Putin de Türkiye’den ithal edilen tarım ürünleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırıldığını belirterek, “İkili ilişkiler kriz öncesi seviyeye ulaştı” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan resmi ziyaret için gittiği Rusya’nın Soçi kentinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Devlet Başkanlığı Rezidansı’nda başbaşa görüşmenin ardından heyetler arası görüşme gerçekleştirildi. Görüşmeler arından iki lider ortak basın toplantısı düzenledi. Rusya Devlet Başkanı Putin, görüşmede başta Suriye olmak üzere bölgesel konuları ele aldıklarını belirterek, “Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin, artık tümüyle eski haline döndüğünü söyleyebiliriz. İlişkilerde, krizden önceki seviyeye ulaştık. Geçen yıldan bu yana oluşan düşüşü telafi edeceğiz. Erdoğan ile varmış olduğumuz anlaşma gereği Türkiye’den mahsullerin ithalatı tekrar başladı. Kalan sınırlandırmaların kaldırılmasına dair konuları bugün ele aldık” diye konuştu. “İlişkilerimizin derinleştirilmesi konusunda mutabık kaldık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya’nın Türkiye’den alınan bazı tarım ürünlerine yönelik kısıtlamaları kaldırdığını hatırlattı. Erdoğan, “İstiyoruz ki son kısıtlamaları da kaldıralım. İşadamlarımızın önündeki vize dahil tüm engelleri kaldırmamız gerekiyor” diye konuştu. ‘Çözüm zemini oluştu’ Suriye ihtilafına ilişkin son gelişmeleri de değerlendirdiklerini kaydeden Erdoğan, “Gelinen noktada siyasi çözüme odaklanabileceğimiz bir zemin oluştuğu hususunda mutabıkız” dedi. Erdoğan, “TürkiyeRusya ilişkilerinin çok ileri bir seviyeye geldiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Elbette bu seviyeyi yeterli bulmuyoruz. Ülkelerimizin ve halklarımızın her alanda daha yakın ve güçlü işbirliği içinde olması noktasında iki taraf da hemfikir. Özellikle de savunma sanayiine yönelik müşterek atacağımız adımları çok önemsiyorum” diye konuştu. Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santralı’nın da ele alındığını kaydeden Erdoğan, Akkuyu Nükleer Santralı’nın beton dökme töreninin gelecek haftalarda yapılacağını da açıkladı. l Dış Haberler C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear