26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 13 Kasım 2017 10 Başbakan bizden 500 bin TL istiyor Biliyorsunuz, geçen hafta boyunca bizim manşet haberimiz Paradise Papers (Cennet Belgeleri) idi. Cumhuriyet dünyanın en saygın medya kuruluşlarının oluşturduğu “Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyumu”nun Türkiye’deki tek üyesiydi. O gazetelerle eşzamanlı olarak “Cennet Belgeleri” Cumhuriyet’te gün ışığına çıktı. O dizi boyunca hem offshore hesapları denen posta kutusu şirketlerin nasıl ve ne amaçla işlediği belgeleriyle anlatıldı, hem de Türkiye’de offshore hesabı olan adı, ünü duyulmuş siyasetçi ve iş insanlarından belli başlıları sergilendi. İzleyebilenler farkındadır, güneyi kuzeyi, doğusu ve batısıyla bütün Amerika ve Avrupa, hafta boyunca bu haberle çalkalandı. Bizim meslekte bunlar tehlikeli, riskli, gazetecinin ve gazetenin başını belaya sokabilecek haberlerdir. Çünkü belgelere adını veren cennet “öbür” değil “bu” dünyadaki cennettir. O cennet(ler) sadece varsıllar içindir ve o cennetler yoksulların cehenneminin ateşini körükler. Eh bunun haberi de ister istemez “riskli, tehlikeli, belaya davetiye çıkaran” haberler listesinin başköşesinde yer alır. Ama işin bu yanı bizi pek ilgilendirmedi. Tersine mesleğin tadını çıkardık, Cumhuriyet’in daha da artan saygınlığı ile övündük. HHH Gel gör ki bizim gibi düşünmeyenler, yaptığımızın suç olduğuna inananlar da var. Bunlardan biri bu ülkenin başbakanı Binali Yıldırım. Başbakanların önde gelen görevlerinden biri, ülkede vergi adaletini sağlamak, vergi kaçıranların tepesine devletin güçlü pençesini geçirmek diye biliriz. Yanlış mı biliyormuşuz ne? Benim, sizin, hepimizin bildiği, bilmeyenlerin bizim yazı dizisi sayesinde öğrendiği üzere offshore şirketler sahiplerine pek onur ve itibar getirmiyor. Offshore şirketlerin vergi kaçırmada dolaysız işlev gören çok elverişli araçlar olduğunu bilmeyen kalmadı. Nitekim Türkiye de bu konuda adım atmış ve vergi cennetlerinde hesap açtıranlarla ilgili bazı yasal yaptırımlar getiren bir yasayı kabul etmişti. Etmişti de hangi ülkelerin vergi cenneti olduğuna ilişkin bir listeyi bir türlü hazırlayıp ilan etmemişti. Böylece söz konusu yasanın herhangi bir işlevi ve anlamı kalmamıştı. Vergi cenneti ülkeler listesini bilebildiğim kadarıyla yapması gereken başbakanın başkanlığında devlet maslahatını yürüten hükümettir. “Niye bu güne kadar o vergi cennetleri listesi hazırlanıp ilan edilmemiş” diye lütfen bana sormayın. Bilmiyorum, Ama herhalde Başbakan Binali Yıldırım biliyordur, en azından bir açıklaması vardır. Yani ona sorun… O açıklamayı biz de bekliyoruz… HHH Evet, öyle bir açıklama bekliyorduk. Ancak postadan onun yerine Başbakan Binali Yıldırım ve pek değerli ve sevimli evlatlarının avukatının yolladığı bir tekzip metni geldi. Ayrıca bir algı operasyonu ile itibar(lar)ı zedelendiği için dava açıp Cumhuriyet gazetesinden 500 bin lira tazminat istedikleri haberi geldi. Beni de bir gülme aldı. Nasıl gülmem. Bir kere 500 bin lira çok para. Bizde öyle bir para yok. Zaten parasızlık canımıza okumakta. Bir yerlerden kaynak bulup Cumhuriyet’in mali darboğazını aşmak için çırpınıp duruyoruz. Nitekim nerelerden mali kaynak bulunabilir konusunda kadim arkadaşım Osman Kavala gibi aklına ve bilgisine güvendiklerime filan akıl danışıyorum. (Not: Osman’ın aklına çok güveniyordum ama ne çare, onu ahlaksız bir iddia ile Silivri’de volta atmaya yolladılar. Üstelik ona yazdığım akıl danışma mektubunu da suç kanıtı diye bizim davanın dosyasına koydular. Bana da “Çelebi böyle olur bizde hukuk dediğin” türküsünü çığırmak düştü.) HHH Dava açtıklarına göre Başbakan ve pek değerli ve sevimli evlatları ile hesaplaşacağız demektir. Herhalde mahkemede hangi akla ve ahlaka ve vicdana uygun nedenlerle çok sayıda offshore hesabı açtıklarını ve bu hesapların hangi işe yaradıklarını bize anlatacaklardır. Biz de size anlatacağız… haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Siyasetin karanlık yüzünde kural yok NAZAN ÖZCAN ‘Her taşın altından çıkan CIA ajanı Türk’, ‘Ankara’da kanlı istihbarat savaşları’, ‘Boğaz’daki yalıda bir süper casus’, ‘Maocu partiyi kurduran CIA ajanı Türkiye’de’, ‘En büyük komplo: 12 Eylül darbesi’, ‘IŞİD’i doğuran istihbarat yalanı’... Gazeteci Murat Yetkin’in yeni kitabı “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı”ndaki başlıklardan birkaçı. Yetkin, yakın siyasi tarihin “kayıt dışı” ve karanlık kısmını belgeliyor. n Kitap insanı biraz karamsarlığa düşüyor. Yani bir konuda itirazınız var, sesinizi yükseltiyorsunuz, sokağa çıkıyorsunuz vs. Ama kitaptan anlıyoruz ki, bütün olanlar bizim dışımızda planlanmış ve organize işler. Bu kitapta yazılan entrikalar, ancak ortaya çıkardıklarımız. Daha ortaya çıkmamış olanlar da var. Ama bu, yapılanlar boşuna demek değil. Siyaseti tam anlamak için siyasetin örtülü ve açık yanlarını beraber görmek lazım. Bu entrikalar, yani siyasi ve ekonomik entrikalar, sabotajlar, terörizm, casusluk aslında siyasetin görünmeyen, örtülü yüzü. Bunlar da siyasetin içinde ama sadece kayıt dışı. n O zaman bizim hayatlarımızı siyaset değil, istihbarat mı dizayn ediyor? Hayır tabii ki. Çünkü istihbarat dediğimiz şey de zaten siyasetin bir parçası. Siyasetin görünen yüzü yasalarla, eğilimlerle bağlı. Fakat siyasetin görünmeyen yüzünde kural yok. Ama sanmayın ki istihbarat örgütleri kendi kafalarına göre çalışıyor. O günkü siyasi iktidar ne istiyorsa onu yapıyor. Burada tek önemli olan şey amacına ulaşmak. Hedefe yasal yoldan ulaşamıyorsa yasal olmayan yoları kullanıyor. Öldürüyor, hırsızlık yapıyor, hile yapıyor, suikast ya da sabotaj düzenliyor. Bunları siyasetten ayrı düşünemezsiniz. Komplonun yeni adı n Şimdi buna stratejik planlama deniyor galiba. Komplo deyince çirkin, çürümüş, yozlaşmış kötülük dolu bir şey geliyor akla çünkü. Stratejik planlama deyince sanki temiz mi oluyor! Ama nereden baktığınıza bağlı. Mesela El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları. Bu komplo, tarihin bildiği en büyük terörist saldırı. Şeytani bir plan. Ama El Kaide için stratejik bir planlama bu. Bunun planlaması 1999’da başlamış. İki yıl sürmüş, bu ciddi bir stratejik planlamadır ama aslında terörist bir komplodur. ABD’nin Irak’ı 2003’teki işgali de Bush’un 2002’de seçilmesiyle başlamadı. n Nasıl başladı peki? Neoconların Clinton’a verdiği bir ültimatom var. Diyorlar ki, “Sen Saddam’ı devir, biz Cumhuriyetçi olmamıza rağmen sana her türlü desteği vereceğiz.” Ve Clinton, Savunma Bakanı Cohen’i Türkiye’ye gönderiyor, Demirel’le görüşmeye. “Biz Irak’a kara harekâtı da yapabiliriz, o zaman Türkiye’ye de başvuracağız” diyor, daha 97’de. Arada altı yıl var. Alın size stratejik planlama! Ya da alın size Saddam Hüseyin’i devirme komplosu, entrika bu. CIA dahi Saddam’ın elinde kitle imha silahı var diyemiyor. Ama neoconlardan Dick Chaney, CIA’yı da baskı altına alıyor. Kanıt olmadığı halde, Dışişleri Bakanı Powell’i BM’de kanıt varmış gibi konuşturuyorlar. Ben de görüştüm Powell’la, “Utanç içindeyim” diyordu. Onun söyledikleriyle Irak’ın işgaliyle Irak’ta El Kaide başladı. El Kaide sonra da IŞİD oldu. IŞİD’i doğuran yalan n Bütün komplonun kökeninde de Iraklı bir mühendis var, değil mi? Her şey bir istihbarat yalanıyla başladı. Ve kökünde de sahtekâr Iraklı bir kimya mühendisinin Yeşil Kart alabilmek için “Irak’ta kimyasal silah var, kitle imha silahı üretiliyor” diye söylediği bir yalan var. Yani bakınca IŞİD’in doğmasına yol açan olaylar zincirinin kökünde yalan yatıyor. n Bu tip olaylarda kimse ayak direyemiyor mu? Bürokratlar koltuklarını korumak için ne gerekliyse onu yapıyor. Çünkü sonra suçlanmak da var. Bu olay 2003’te oluyor. 2001’de El Kaide saldırıları olmuş, güvenlik paronayası yaşanıyor. İstihbarat örgütleri bir şey atlıyor olma korkusu içinde. Bütün bu atmosfer içinde, istihbarat örgütleri ‘Biz şimdi bir şey yok deriz, adamlarda kitle imha silahı çıkar, tutar İsrail’e atar, sonra işin içinden çıkamayız’ diye, bu mühendisin yalanını herkes allayıp pullayıp ve bu var diye veriyorlar. Gazeteci Murat Yetkin, Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı’nda siyasi tarihin karanlık kısmını belgeliyor. Yetkin, “Sabotaj, terörizm, casusluk aslında siyasetin örtülü yüzü. Bunlar siyasetin içinde ama sadece kayıt dışı” diyor Türkiye’nin kazandığı entrika: 2. DÜNYA SAVAŞI n Türkiye’nin yaptığı en büyük entrika, tabii şimdiye kadar ortaya çıkanlar içinde sizce hangisi? Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na çekme entrikasına karşı, Türkiye de kendi diplomasisini kullanıyor, elinde başka bir şey yok çünkü. Bu da entrika sonuçta. n Kitapta “Ankara’da İstihbarat Savaşları” diye anlattığınız bölüm galiba. Bütün entrikanın özü nedir? Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmak. Bir tarafta Amerika ve İngiltere var, bir tarafta Nazi Almanyası, bir tarafta Sovyetler. Ve bunlar karşısında direnen bir Türk hükümeti. Ülkenin her şeyi tükenmiş Kurtuluş Savaşı’nda. Ama direniyor. Direnişi de büyük oyuncuları birbirine karşı kullanarak yapıyor. 1941’de Time dergisi İnönü’yü kapak yapıyor. Fevzi Çakmak olduğu tahmin edilen bir kişi şöyle diyor: “Unutmayın ki, Türkiye’yi hâlâ kurtaran kadrolar yönetiyor.” Bu çok önemli. Yani onları entrikaya getirmek kolay değil. Diplomatik, taktik, askeri insanlar. Hiç kimseyi bana karşı entrika kurdu diye suçlayamazsınız. Siz de yapın! İşte İnönü ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarının elinin armut toplamadığı görülüyor. Yani bütün bir Amerika’nın, İngiltere’nin vs. oyunlarına karşı Türkiye de müthiş bir diplomatik oyun oynuyor ve kazanıyor. İstihbaratın defosu Kurtuluş ARI İki Türk Ajanı: KGB’li Aliyev, n Komplo kurmakta, entrikada ya da yet ekonomisinin bu kadar güçsüz olducasuslukta vs. hangi devlet daha başa ğunu bilmiyorduk, daha bir 10 yıl dayanır CIA’lı Nazar rılı sizce? lar sanıyorduk.’ 10 yılda azdırdıkları adam n Benden daha deneyimli bir Kurmaya herkes kurar da onu yapmak ları söndürürler diye hesaplamışlar meğer. gazetecisiniz, sormadığım soruyu mesele. Mesela Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgali. Sonlarını getiren bir komplo oldu. Hangi akılla yapıyorsun? Büyük İskender dahil kim Afganistan’a girdi de sağ çıktı? Al şimdi Amerika da çıkamıyor. Ama öte yandan o dönem CIA başkanı olan Stansfield Turner’la Ankara’da konuşmuştum. Adam dedi ki, “Evet Taliban’ı, El Kaide’yi o dönemde Sovyetler’e karşı kullanmıştık. Ama biz dedi, yanlış hesaplamışız. Neyi yanlış hesapladınız? ‘Biz Sov Ama bilmiyorlar ki, Sovyet ekonomisi hesap ettiklerinden daha güçsüz. Peki, o hesapları şişirenler kim? Yine CIA analistleri. Bütün istihbarat örgütlerinin en büyük defosu, düşmanı olduğundan büyük göstermesi. Çünkü hükümetten daha fazla bütçe alırsın! n Ama bu gerçekten çok korkunç. Milyonlarca insan öldü. Siyasi tarih evdeki hesapların çarşıya uymaması tarihidir. siz kendinize sorar mısınız? Sorarım tabii. Sovyetler Birliği Politbüro’da 12 kişi içinde yer almış, ilk defa Müslüman ülkeden gelen bir casus, Türkiye’ye defalarca sahte kimlikle giriş çıkış yaptığını söyleyen, Merkez Komitesi içindeki görevi de KGB ile ilişkilerden sorumlu olan ve o zaman Azerbaycan’ın yöneticisi olan Haydar ASALA ve KGB Aliyev, neden ve hangi korkuyla acaba ülkeden Türkiye’ye kaçmayı “Hayat entrikadan ibaret değil. Yazarken hiç tahmin etmediğim bir şeyle kar şılaştım. Hariciye’nin meşhur teorisidir: ASALA’nı çıkması Batı ve Amerika’nın işidir. Kitabı yazarken ASALA’nın kuruluşunda KGB’nin ve Filistinli örgütlerin parmağı olduğu ortaya çıktı. Hatta Filistinli örgütler, da düşündü? n Neden? Dönemin Sovyet Baş bakanı Brejnev, Bakü’yü ziyaret ediyor fakat çok hasta. Korkuyor Bakü’de ölürse onun öldürdüğünü düşünecek ğılırken silahları ler diye. O yüzden Ali nı ASALA’yı ku yev uçağı bekletiyor pis ranlara bırakıp tin ucunda. Türkiye’ye gidiyorlar.” kaçmayı planlamış ama Türkiye’nin haberi yok. Tarih virajlarla dolu. Düşünsenize Brejnev Bakü’de ölse, Aliyev’i so rumlu tutsalar, nasıl bir Gazeteci Murat Yetkin, Nazan Özcan’ın sorularını yanıtladı. başka türlü coğrafya olacak? Yıl 82. Türkiye’de Herkes bize karşı değil darbe, İran’da İslam devrimi, Irak’ta savaş... n Aliyev biraz votka içince anlatmış size. n Uzunca bir süredir Türkiye’de ne olursa olsun, üst akıl, faiz lobisi, dış güçler laflarından geçilmiyor. Hükümet bunu neden bu kadar çok kullanıyor, tabii ki insanlar neden bu kadar çabuk inanıyor? İnsanlar her devirde, her ülkede, kendi Bütün dünya bize karşı olmaz. Mesela daha iki yıl önce Alman hükümetiyle Amerikan hükümeti arasında Almanları dinleme skandalı çıktı. Bunları görmüyoruz ve yedi düvel bize karşı diye kıyamet kopartıyoruz. AB’den İngiltere gitti, AB’nin tarihi boyuca ilk defa gerilemeye başladığını görmüyoruz Haydar Aliyev’le tanıştım, Azeri Türkü, Sovyet sisteminin en üstüne kadar yükselmiş. Bir de mesela Bir Özbek Türkü var, Ruzi Nazar diye. Nazar gelmiş geçmiş en büyük CIA ajanlarından biri. Bu adamlara sinde suç görmek istemediği gelişmele da AB bizi çökertmek istiyor, kıskanıyor di tetikçi diye bakamazsınız. ri böyle bir üst yetkiye havale ediyor. Ama ye veryansın ediyoruz. E taman birisi sa Bunlar James Bond değil, bunlar böyle bir şey yok. Masonlar, Siyonistler vs. na entrika kuruyorsa, sen de önlemini al. Bond’ları yöneten kafalar. James bunlar palavra... Hangi hükümet bunu kul Böyle sürekli bir yakınma, bir mızmızlan lanırsa kullansın, demek ki başa çıkamadı ma, çok aciziz hali... Sen de diğerleri gibi ğı bir şeyler var ki oraya atfediyor. bir devletsin. İşine geldiğinde G20’deyim, n O zaman ne var? Siyasi projeler var. Her ülkede her iktidarın önüne koyduğu siyasi projeler var. Her ükenin projesi aynı olmak zorunda değil, o yüzden birbirleriyle çatışıyorlar zaten. askeriyem büyük diye övünüyorsun. Senin de gizli servisin var, sen de uğraş. Sen uğraşmamışsın, senin içine aldığın bir çete gelmiş seni devirmeye kalkmış. Senin gizli servisin ne yapmış? Ağlama, gereğini yap! Bond dediğiniz bir tetikçi. Emir alıyor, gidiyor, yok ediyor, öldürüyor. Duane Clarridge, Ruzi Nazar, Paul Hense, Kim Philby gibi isimler istihbaratçı. Pek ellerini tetiğe sürmüyorlar ama çok adam öldürtüyorlar. Ruzi Nazar, Sovyet ordusunda başlamış, Nazi ordusuna geçmiş, ardından CIA’ye geçmiş, 1112 yıl Türkiye’de kalmış, Sovyet coğrafyasındaki CIA n Hiç, haberi bile olmamış! Bir devlet gizli servisi neden kurar? Kendisine karşı yapılan bel altı vuruşları karşılamak ve kendi de gerektiğinde yapmak için. Varlık nedeni bu. Peki, neden mızmızlanıyorsun sadece? Sen yanlış adımlar atıyorsun, senin attığın yanlış adımlar daha kötü sonuçlara yol açıyor, örnek Suriye, n Gereğini yap diyorsunuz ya, stratejik bir plan kuramıyor diyebilir miyiz Türkiye için? Siyaset ideolojisiz yapılmaz. Ama siyaset sadece ideolojiyle de yapılmaz. İdeoloji saplantıya dönüştüğü anda, senin siyasetin de, esnekliğini yitirir, manevra yapamaz hale gelirsin. Böyle bir süreç yaşı operasyonlarını koordine etmiş. Bu adamla tanıştım ve konuştum. Aliyev ve Nazar’a bakınca, biri Sovyetler’i yıkmak için, biri Sovyetler’i ayakta tutmak çalışıyor. İkisinin de ifadesi şu: “Biz ne yaptıysak Türklük için yaptık”! Siyaset tam da bu. ağlayıp durma, gereğini yap. yor Türkiye. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear